Sorun Yayınları
1. Baskı: Ağustos 1Ö89
Yayın Hakkı: Sorun Yayınları
0 •> Bilgi Dizgi
Baskı: Gözlem Matbaacılık Koli. Şti.
ISBN 975-431-004-1
TALAT T U R H A N
DORUK OPERASYONU
4P Sorun Yayınları
Babıali Cad. No:6/2 K.1 Cağaloğlu/İSTANBUL
Tlf: 527 45 38
İÇİNDEKİLER
Ö N S Ö Z 5
S U N U 7
I .BÖLÜM
Milli İst ihbarat Teşkilatı ve Sivi l leşme 17
Yine Milli İst ihbarat Teşkilatı 24
Köstebekler 33
İstihbarat Örgüt ler i ve Aşk Odalar ı 44
II. B Ö L Ü M
Askeri Darbeler D ö n e m i 59
12 Eylül Tartışılıyor 66
12 Eylül Ö n c e s i n d e n Bir Kesit 78
III. B Ö L Ü M
Uluslararası T e r ö r i z m ve Ö l ü m Mangalar ı 85
IV. B Ö L Ü M
Politik D u r u m Değerlendirmesi I. 97
Politik D u r u m Değer lendirmesi II. (Darbe Olasılığı) 113
V. B Ö L Ü M
Hayali İhracata Bir Örnek 130
VI. B Ö L Ü M
S o n u c a D o ğ r u 138
EKLER 142
Yazarın Yazı ve Yayınları Dizini 166
4
•Çağımız devlet inin karmaşık bir yapısı var. Ancak bu karmaşık yapı iç inde bir de "devlet içindeki devletten ya da "gizli iktidar"6ar\ veya "görünmeyen hükümet"\en söz açılıyor.
Ç o ğ u ülkede d e n e t i m dışında kalan bu ikinci devlet in, halkın g ö z ü n d e n uzakta bir mekanizma o l u ş t u r d u ğ u biliniyor. İstihbarat örgüt ler inin, ordudak i özel dairelerin, bürokrasideki yeraltı bir imlerinin varlığı "açık rejim" kavramıyla bağdaşmıyor. İşin i lginç yanı en "açık re/ ı/m"e sahip o l d u ğ u n u ileri süren A B D ' d e ClA'nın egemenl iğini k imse yadsıya-mıyor.
Amerika'ya bağlı ülkelerde ise k o n u d a h a dramatikt ir. Ç ü n k ü bu kez bağlı ülkedeki "görünmeyen iktidar"\a Washington arasındaki "gizli ilişkiler" o laya gayrımill i bir nitelik vermektedir. "Devlet içindeki devlet" ulusal varlığı bir başka y a b a n c ı devlet in güvencesinde görürse sonuç ne olur?
Bu kez "açık rejim"\n d ü ş ya da yanı lsamadan başka bir şey olmadığı görülecektir. "Kapalı kapılar arkasında" o ülkeye ilişkin kararlar verilecek; ve bir "silahlı siyasal part/"ye dönüştürü len o r d u n u n dış destekl i darbeleriyle bağımlı ülkeye y ö n v e r m e k kolaylaşacaktır.
Bu sorun kuşkusuz yalnız Türkiye'ye ö z g ü değildir; ama, bizim özel bir d u r u m u m u z var.
Türkiye, bağımsızlığını h içbir ülkeye borç lu değildir. Tümüyle ulusun gerçekleşt irdiği bir ulusal kurtuluş savaşından sonra Cumhur iyet Devleti kurulmuştur.
Ne var ki İkinci Dünya Savaşından sonra ABD'nin Türkiye'deki etkinliği ç o ğ u eski s ö m ü r g e d e ya da ikinci Dünya Savaşından sonra Amer ikan o r d u s u n u n işgalden kurtardığı ülkelerde o l d u ğ u n d a n daha g ü ç l ü 7
dür.
5
Nitek im bu g ü c ü n ö l ç ü s ü 12 Eylül d a r b e s i n d e t a m anlamında saptanabildi. Artık belgelendiği g ib i ; 1980'de d ü n y a dengeler i ve Türkiye'deki özel k o n u m Ankara'da bir darbeye gereks inme göster iyordu. Was-h i n g t o n ' u n gözet im ve denet iminde 12 Eylül gerçekleşt ir i ldi. Bu olayın ü lkemizdeki sol, sosyalist, devr imci ve d e m o k r a t i k halk güçler i adına ne d e m e k o l d u ğ u , a n c a k yaşandıktan sonra anlaşılabildi.
Talat Turhan, Türkiye'deki üç askeri darbey i (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül) iç inde ve yakından yaşadıktan sonra d e n e y i m ve bir ikimlerini kitaba d ö n ü ş t ü r e n bir yazardır. Çileli hayatında "gizli iktidara ç o k kez yüzyüze gelmiş ve ç o k kez çat ışmaya girmiş bir insanın yalnız kitaplık bilgisiyle yet inmesi kuşkusuz beklenemez. Bu a landa kişisel deneyim, bilgi ve bir ikimin ö n e m i sanıldığından d a h a değerl idir.
B u g ü n Türkiye'nin ç o ğ u n l u ğ u demokras iy i özlemektedir. Gerçi demokras i kavramı, herkese göre biraz değiş iyor; a m a , "açık r e j i m " e g e ç m e k y o l u n d a Türkiye zorlanıyor. Ş imdiye d e k d e m o k r a s i adına y ü rütülen "sağa açık, sola kapalı çok partili rejim"] a ş m a k için ü lkemizde "devlet içindeki devlet"\ tanımak gerekiyor.
Talat Turhan' ın bu tanıtım yolundaki katkısı, belki b u g ü n d e n ö n e m i ö lç ü l e m e y e c e k değerdedir .
Elinizde tut tuğunuz kitap, işte bu yo lda bi lgiye dayalı bi l incin oluşması için gerekl i içeriği taşıyor. Demokrasiy i halk kuracaksa, özgür lüklere sırası ge ld iğ inde " d u r " d e m e k için hazırlıklı "görünmeyen iktidar"\, okur g ö z ü n d e "görünür iktidar" y a p m a k t a yarar var.
Talat Turhan' ın da yaptığı budur.
İlhan Se Içuk
6
S U N U
O k u d u ğ u n u z yapıt, 1987-1989 yılları arasında yayınlanan yazılardan oluşmaktadır. Bu yazılara, ö n c e d e n hazırlanmış fakat yayınlanmamış bir bölümle, bütünlük sağlamak amacıy la gerekl i değerlendirmeler eklenmiştir.
Aslında başlangıçta konular işlenirken ilerde bir yapıta dönüştürü lmesi d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n d e n , genell ikle güncel l iğ in i y i t i rmeyecek sorunlar seçilmiştir:
MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI, DARBELER, 12 EYLÜL, TERÖR, CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ, DARBE OLASILIĞI, HAYALİ. İHRACAT vb. gibi...
I .Bölüm
İlk yazı Milli İstihbarat Teşkilâtına ilişkin görüşleri içermektedir. "Milli istihbarat Teşkilâtı ve Sivilleşme" başlıklı yazıda, ö r g ü t ü n bölümleri, bunların görevleri yasaya dayanı larak açıklanmış, ta 1986'lı yıllarda ö n e s ü r d ü ğ ü m ü z "siv i l leşme" kavramı ile iktidarın benimsediği "s iv i l leşme" anlayışı arasındaki yüz seksen derecel ik farklılık vurgulanmıştır.
Bu arada, iktidarın t a m desteğiy le MİT Müsteşarlığına getiri lmesi düşünülen Hiram Abas ile o n u n ekib inden Mehmet Eymür 'ün gerçek nitelikleri, s istemin mantığı iç inde ve özet halinde gözler önüne serilm e ğ e çalışılmıştır.
Bu yazı yazıldıktan sonra, vakti zamanında istihbarat bir imlerinde etkin görevlerde bulunan bazı dostların uyarılarına m u h a t a p o l d u m . Onlara göre "arının kovanına ç o m a k sokuyordum,» ç ü n k ü , Hiram Abas Türkiye'nin en g ü ç l ü adamları arasında idi. Daha da etkin k o n u m a gelmesi söz k o n u s u y d u . Başım d e r d e girebil irdi...
Oysa eleşt irdiğim kişiler, Faik Türün'ün Ziverbey Köşkü'ndeki işken-
celi s o r g u l a m a y a p a n , şantaj , kışkırtma, tert ip düzenleyen ekipte MİT temsi lc is i olarak bulunuyor lard ı . Ta 1971'li yı l lardan beri beceri ler i (!) m a l û m d u . . .
Z iverbey K ö ş k ü ' n d e d ü z e n l e n e n tert ip lerden biri de, Faruk Gürler ' in, C u m h u r b a ş k a n ı seçi lmesini ö n l e m e k için senaryolaştırı lan " B O M B A DAVASI" idi.
Hazır lanan senaryoya g ö r e , İstanbul 'da bir iki yı ldan bu yana b o m b a lar, bir ö r g ü t ç e Faruk Gürler cuntasını ikt idara get i rmek için patlatıl ıyordu... Gürler cuntasında Kemal Kayacan (Dz.K.K-Oramiral) ile M u h sin Batur ( H v . K K O r g e n e r a l ) cunta üyeleri olarak savcılarca suçlanıyordu... Bu s a ç m a savların g e r ç e k olmadığı m a h k e m e kararıyla zam a n iç inde aydınlandı...
O halde tert ipçi ler in a m a c ı ne idi?
Z iverbey Köşkü'nün işkenceci baş p a t r o n u n a d a h a sonraki aç ık lamalarından anlaşıldığı üzere, zamanın ikt idarınca Genel Kurmay Başkanlığı v a a d edilmişti. O halde, Gn. Kur. Bşk.lığına gelmesi olası o lan, Gürler'in ö n ü tıkanmalı idi... Bu a m a ç l a bir işkenceci general başkanl ığında, MİT'çiler, polisler, savcılar çeteleşmiş bu tert ibe hizmet ediyorlardı...
Kuşkusuz Türün'e nasıl k i Gn.Kur.Bşk'l ığı vaad edilmişse, T ü r ü n de şebekesindeki işkenceci ler in herbir ine g ö n l ü n d e yatan aslana u laşma s ö z ü n ü vermişti... Onlar da bu t ü r d e n bir anlayışla vatan hizmeti (!) yapıyorlardı...
A n c a k ilk aşamada hesapları tu tmadı . B O M B A DAVASI ile d ü z e n l e n e n tert ibe karşın Gürler, Gn.Kur.Bşk.l ığına gel ince tert ipçi ler geri çeki ld iler. Bir yıl sessiz ve d e r i n d e n oyunlarına d e v a m ettiler; Gürler' in C u m hurbaşkanı olmasını önledi ler; h e m e n ardından Cunta Başı olarak " B O M B A DAVASI"na sanık olarak getir i lmesini denedi ler. A m a başaramadılar...
T ü m bunları Gürler' in avukatlığını y a p m a k için y a z m ı y o r u m . G ü n ü m ü zün en güncel ve siyasal bunal ım istidadı taşıyan C u m h u r b a ş k a n ı Seçimler inde ne tür dolaplar d ö n d ü ğ ü n ü anımsatmak ist iyorum.
Türün'ün hesabı tu tmayınca AP'nin kanatları altında C u m h u r b a ş k a n ı adayı o lacak ö lçüde itibar g ö r m e s i b o ş u n a deği ld i . Zira t ü m tert iplerini, siyasi ikt idardan aldığı g ü ç l e yapmıştı. Gn.Kur.Bşk. olarak kendisini ödül lendiremeyenler C u m h u r b a ş k a n ı y a p m a k suretiyle vefa borçlar ını ö d e m e k istiyorlardı...
Demirel "Gürler' in Cumhurbaşkanl ığını ö n l e d i k " d e r k e n bir a n l a m d a Türün' le eski angajmanlarını da ele vermekte idi..
8
Vurgulamak istediğimiz gerçek, Cumhurbaşkanl ığ ı seçimler inde tert ip düzenleyenler iç inde (bütünlüklü olarak) o d ö n e m i n , siyasi iktidar yetkilileri, Sıkıyönetim Komutanlar ı , MİT'çiler, Emniyet Görevl i leri, Askeri Savcılar, Adl i Müşavirler ve d a n ı ş m a n h u k u k profesör ler in in bulunmasıdır... ,
Bunlar arasında Hiram Abas ve M e h m e t E y m ü r ' ü de g ö r d ü ğ ü m ü z d e n "MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI VE SİVİLLEŞME" başlıklı yazıda bazı gerçekler yalın çizgilerle di le getiri lmiştir. Yani bile bile "Arıların kovanlarına ç o m a k sokulmuştur."
İkinci yazı "YİNE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI...." başlığını taşımaktadır. 1988 yılında, "2000'e D O Ğ R U " Dergis i 'nde "Şeytan üçgeni: CIA-MOSSAD-MİT il işkileri" ve "olaylarla H i r a m Abas CIA-MOS-SAD işbir l iğ i" kapak konusu yapılmıştı. 1977 yılında (onbir yıl önce) 7 G Ü N Dergis i 'nde yayımladığım bir yazının başlığı "ORTADOĞU'DA ŞEYTAN Ü Ç G E N L E R İ " başlığını taşıyordu. Başl ıklardaki benzerl ik ilginç o l d u ğ u gib i konular da benz iyordu. Anılan yazıda tanık o l d u ğ u m olaylardan örnekler vererek, CIA-MOSSAD-MİT ilişkilerini m a k r o d ü zeyde ele a l ı y o r d u m . 2000'e DOĞRU Dergisi aynı ilişkileri Arap ve hattâ İsrail basınına g ö n d e r m e yaparak bu o l u ş u m i ç i n d e Hiram Abas'ın FKÖ'ne karşı tert iplere giriştiğini açıklıyor, g e r ç e ğ i somutlaşt ır ıyordu. Bu o l u ş u m d a Hiram Abas'ın (uluslararası tekelci sermayenin uzantısı) m a s o n l u ğ u n u n ro lünün b u l u n u p bulunmadığı araşt ırmaya değer... Yoksa Hiram'ın MOSSAD' la işbirliği iç inde Filistinlilere karşı sonu f iyaskoyla s o n u ç l a n a n tert iplere girişerek emperyal izme ve s iyonizme hizmet edişi nasıl açıklanabil ir?
Bu nedenle bu yazıların karşılaştırılması ve k o n u n u n d a h a iyi değerlendir i lmesi için, anılan yazılar yapıta ek olarak konulmuştur...
Ü ç ü n c ü yazının başlığı: "KÖSTEBEKLER..." dir. Bu d ö n e m d e "MİT RAPORU OLAYI" g ü n d e m e geldi. Konu aylarca k a m u o y u ö n ü n d e tartışıldı. Özal' ın MİT müsteşarlığı için hazırladığı g ü ç l ü a d a m (!) H i ram Abas ve ek ib in in ö n d e gelen ismi Mehmet Eymür bir a n d a kendilerini sokakta buldular. Yazı'da bu olay incelenmiş, Amer ikan casusluğu suçlamasıyla H i r a m Abas tarafından yakalanıp m a h k e m e y e verilerek m a h k u m edi len Emekli Kur. Alb. Sabahatt in Savaşman olayıyla, aynı suçlamayla yakalanan Emekli Kur. Alb. Turan Çağlar' ın yargılanırken M a m a k Cezaevinden ö lüsünün ailesine tesl im edi lmesi olayının aydınlığa kavuşturulması gerektiği vurgulanmıştır.
I .Bölümdeki d ö r d ü n c ü yazı bu yapıta konulmak üzere kaleme alınmış o lup; "KÖSTEBEKLER KONUŞUNCA..." başlığını taşımaktadır. Anılan yazıda MİT RAPORU nedeniyle emekl iye sevkedilen Hiram Abas ile
9
M e h m e t Eymür 'ün konuşmalar ından çıkan sonuçlar ın genel bir değerlendir i lmesi yapı lmağa çalışılmaktadır.
II. B ö l ü m
ilk yazı "ASKERİ DARBELER DÖNEMİ"dir . Bu k o n u d a d a h a ö n c e yayınlanan yazılara da g ö n d e r m e yapılarak darbeler le İç ve Dış İstihbarat örgüt ler i arasında ilişkiler kısaca g ö z d e n geçiri lmiştir. K o n u y a ilişkin öne s ü r d ü ğ ü m ü z savlar d a h a sonraki tar ihlerde çeşitli kaynaklarca d o ğ r u l a n m ı ş bulunmaktadır. Anılan yazı yayınlandıktan yaklaşık bir yıl sonra, Cüneyt Arcayürek' in "Darbeler ve Gizli Servisler" adlı yapıtı yayınladı. Kitap 1964 yıl ından bu yana öne s ü r d ü ğ ü m ü z savları d o ğ r u layıcı niteliktedir.
"12 EYLÜL TARTIŞILIYOR..." başlıklı yazıda gerçekte bu tür d ü ş ü n c e lerin yayı lmasından h o ş l a n m a y a n çevrelerin başlattığı tartışmaların g e nel bir değer lendirmesi y a p ı l m a ğ a çalışılmıştır. Bu arada g ü n d e m e get i rilen " d a r b e tart ışmaları" üzerine ö n e sürülen görüşlere t o p l u c a yer verilmiştir.
Bu b ö l ü m ü n son yazısı " 1 2 EYLÜL Ö N C E S İ N D E N BİR KESİT..." başlığını taşımakta olup, bu yapıtta ilk kez yayınlanmaktadır. Yazıda 12 Eylül ö n c e s i n d e Türkiye'deki CIA faaliyetleriyle Emperyal ist ülkenin hedef seçtiği Evsahibi ülkeyi, istikrarsız hale get i rmek (Déstabil isation) için kullandığı yöntemler açıklanmaktadır. Basında yer alan k o n u y a ilişkin tartışmalar yeniden gözler ö n ü n e serilerek 12 Eylül ö n c e s i ' n d e ülkeyi teröre iterek " D a r b e O r t a m ı " hazırlayanların amaçları sergi lenmeye çalışılmaktadır.
Orgeneral (E) Bedrett in Demirel, "12 Eylül Darbe kararının" harekâttan ç o k ö n c e alındığını açıklamıştır. O halde neden beklenilmiştir? M a s u m insanların akan kanlarının eğer darbe için gerekçe hazır layacağı d ü ş ü n ü l m ü ş s e böyle bir s o r u m l u l u ğ u n alt ından kolay kolay kalkılamayacağı bil inmelidir.
Süleyman Demirel, 12 Eylül ö n c e s i n d e terörü önlemekle görevl i g ü ç lerle 12 Eylül sonrasındakilerin aynı o l d u ğ u n u , iktidarı d ö n e m i n d e t e r ö rü ö n l e y e m e y e n güçlerin 12 Eylül 'den sonra b u n u nasıl başardıklarını soruyor - mealen - Haksız da değil... (Bülent Ecevit 'de aynı s o r u y u soruyor)* Yoksa darbe gerekçesini o luşturmak için d a h a ç o k kana mı gereks inme vardı? "12 Eylül önces ine d ö n m e " korkutmacasının t e m e linde bu vah im t u t u m mu yatmaktadır?
* Ecevi^ 12 Eylül'ü anlatıyor, Milliyet, 2-4 Ağustos 1989
10
III. B ö l ü m
Bu b ö l ü m "ULUSLARARASI TERÖRİZM VE Ö L Ü M M A N G A L A R I " başlığını taşımaktadır. K o n u g e ç m i ş ve gelecekte ç o k u z u n süre Dünyada güncel l iğini k o r u y a c a ğ a benzemektedir. Bir ç o k ü lkede AAA s imgesi ile tanımlanan, para-militer örgüt ler " Ö L Ü M M A N G A L A R I " adı alt ında faaliyetlerini sürdürmektedir . Genell ikle " A n t i k o m ü n i s t " bir beyin yıkama içerisine itilerek cinayet işleyen sağcı c inayet şebekeler i gerekt iğinde sahneye sürülerek emperyal ist güçlerin amaçlar ı d o ğ r u l t u s u n d a kullanılmaktadır. " Ö L Ü M M A N G A L A R I " ü lkemizde p e k kullanılan bir tabir o l m a m a k l a birl ikte; 12 Eylül ö n c e s i n d e sağ mil i tan güçler, onların işlevlerini üstlenmişlerdir. Bu yol la sahneye sürülen terör, solu nefis müdafasına itmiş, kardeş kanı ile oluşturulan bu ortamı amaçlar ı d o ğ rultusunda kul lanmak isteyen dış ve iç gerici güçler arzuladıkları düzeni 12 Ey lü l le get i rmeği başarmışlardır.
Günün bir inde ü lkemizde hesap sorulabi lecek b i r d ü z e n gelirse, 1982 Anayasası'nın geçic i 15'inci maddesin in ardına sığınarak ö m ü r b o y u dokunulmazl ık zırhı ardına g iz lenmek isteyenlerin hesaplarının bir a n da b o z u l d u ğ u görülecektir.
" Ö L Ü M MANGALARI"nın Dünya g ü n d e m i n d e o l d u ğ u n u açıklamıştım. Nitekim d a h a sonra basında yer alan yazı larda, doğrulay ıc ı niteliktedir:
^."El Salvador'da 10 yıldan beri faaliyet gösteren "ölüm mangalarının" desteğine sahip aşırı sağcı Arena Partisinin adayı A l f redo Christia-ni'nin başkanlığı kesinleşti. Arena Partisi ile yakın i l işkide bulanan "ölüm mangaları" ü lkede y ö n e t i m e karşı güçlere ve kişilere karşı ç o k kanlı bir yı ldırma, s indirme kampanyas ı sürdürüyorlar. Konuyla yakınd a n i lgilenen birçok kimse ise "ölüm mangalan"nm ü lkede gizli polisin v u r u c u g ü c ü o l d u ğ u n u iddia ediyorlar.*
2."Acaba Honduras'ta 1981'den 1984'e kadar sırf siyasi düşünceler i nedeniyle 200'ü aşkın polit ikacının öldürülmesi sırasında meşhur
"ölüm mangaları" isimli gizli pol ise yardım ettiği ortaya çıkan CIA örgütü, ABD yönet imin in "/'nşan/7a/(/ar/"na bağlılığını mı kanıt l ıyordu?"**
3."İRANGATE skandal inin kahramanı ABD'li yarbay Oliver North 'un, Libya Lideri M u a m m e r Kaddafi 'yi ö l d ü r m e k için plan hazırladığı, ancak bunun uygulanmadığını İngiliz gazetelerinde yayınlanmasından sonra açıklama y a p a n Kaddafi, "Bize terörist diyen ABD, gerçek ve çirkin
* Milliyet, 22 Mart 1989 ** Oktay Ekşi, Dinime Karışan, Hürriyet 15 Nisan 1988 '
11
y ü z ü n ü göster iyor. ABD'l i gangsterler, hazırladıkları planlarla, asıl t e r ö ristin kendi leri o l d u ğ u n u ispat ediyorlar " d e d i .
IV. B ö l ü m
Bu b ö l ü m "POLİTİK D U R U M DEĞERLENDİRMESİ (I) ve (II) o l m a k üzere iki yazıdan oluşmaktadır. B ö l ü m d e Türkiye'nin uzun bir süreçten bu yana siyasal g ü n d e m i n i o luşturan sorunlar, Cumhurbaşkanl ığ ı seçimi, Askeri Darbeler, 12 Eylül tartışmaları ve Askeri Darbe olasılığı incelenmektedir, ilk yazı Kasım 1988'de, ikinci yazı Ocak 1989'da yayınlanmış olmasına karşın, sorunların güncel l iğ in i y i t i rmediği görülecektir. O g ü n d e n bu yana or taya çıkan gel işmeler yazılanları doğrulayıcı niteliktedir. Aslında söz k o n u s u sorunlar d a h a uzun süre ülkenin g ü n d e m i n d e kalacağa benzemektedir .
1982 Anayasa'sını 58 yıl ger iye g ö t ü r m e n i n d ü ş ü n ü kuran kişi, hak im gerici sınıflar ittifakının s ö z c ü s ü olarak, s istemi işleteceğini sanmaktadır. Hayat bu mantığı açığa v u r m u ş ve aşmıştır.
12 Eylül rej imi, Anayasası, yasaları, siyasi parti leri ve kurumlarıyla b ü yük ö l ç ü d e işlevini yit irmiştir. T o p l u m ilerici d e ğ i ş i m ve d ö n ü ş ü m l e r e gebedir.
Oysaki Mitterrand 14 T e m m u z 1989 g ü n ü yaptığı konuşmasında** 1
"Bireysel haklarının çiğnendiği izlenimine sahip olan herkesin Anaya
sa Mahkemesi'ne başvuru hakkına sahip oimas\" gerekt iğini söyle
miştir.
Ç a ğ d a ş kafalı lider, t ü m vatandaşlarına Anayasa Mahkemesi 'ne b a ş v u r m a yo lunu a ç m a ğ ı hedeflerken çağdışı anlayışı sergi leyen Anayasa değişikl iği ile Anayasa Mahkemesi 'n i kaldırmayı d ü ş l e m e k t e dirler...
Özal'ın 1987'h yıllarda g ü n d e m e çıkardığı "Cumhurbaşkal ığ ı s e ç i m i " k o n u s u o g ü n d e n bu yana artan boyut ta tartışılmakta, bazı kişilerin, Çevrelerin özlemleriyle niteliklerinin bu m a k a m a u y g u n bulunmayışınd a n kaynaklanan bunal ım her geçen g ü n büyümektedir . Bu o l u ş u m a koşut olarak darbe olasılığı sürekli g ü n d e m e gelmektedir . Bu k o n u y a ilişkin incelemede "zayıf bir olasılık" olarak değer lendird iğ imiz koşullar, g e ç e n süreç içinde d e m o k r a s i aleyhine bir gel iş im göstermektedir. . . 12 Mart muhtıralı askeri darbesi 'n in imzacı larından Muhsin Batur bir
* "Asıl terörist ABD, Milliyet, 14 Haziran 1988 ** Sebatay Varol'un haberi, Hukuk Sisteminde Devrim, Cumhuriyet, 21 Temmuz 1989
12
gazetede yayınlanan yazı d iz is inde : Bir bunal ım anında "Silahlı Kuvvetlerin hiç birşeyyapmayacağını, kışlasında oturacağım" açıkladıktan sonra, kapıyı aralamakta ve "Fakat b e n i m bu söz ler imden m a n a çıkararak.. ."Ne yaparsam yapayım...""Ordu müdahale etmez" pervazlığı içine girmemeler in i de siyasilerimize tavsiye e d e r i m " d i y e yazısını sürdürmektedir .
Gerçi Silahlı Kuvvetler teorik olarak polit ikanın ü s t ü n d e ve dışındadır, a m a bu kural u y g u l a m a d a b ü y ü k bir farklılık göstermektedir . Osmanl ı İmparator luğu d ö n e m i n d e İttihat ve Terakki Fırkası O r d u y u siyasetin içine çekmiş, Cumhur iyet in kuruluş yıllarında Osmanl ı mirası uç göstermişse de alınan önlemler le o r d u genelde pol it ika dışında tutulmuştur. A n c a k İsmet İnönü'nün C u m h u r b a ş k a n ı s e ç i m i n d e o r d u d a n bazı gir işimlerin söz k o n u s u o l d u ğ u da bir gerçektir.
1960'dan ö n c e "basiretsiz polit ikacıların ülke y ö n e t i m i n d e acze düşmeler i " , Anayasa tanımamalar ı vb. gibi nedenlerle Slh.K.ler pol i t ikanın içine g i r m e k z o r u n d a kalmıştır. 1961 Anayasası 'nda yer alan Mill i Güvenlik Kuruluna tanınan yotkiler bir a n l a m d a Sivil-Asker iktidar paylaşımını göstermektedir . Asker'ere üst d ü z e y d e Anayasal bir kur u m l a iktidarı sivillerle paylaşmak az gelmiş olmal ı k i her d a r b e d e n sonra A n a y a s a l a r d a -1971,1982- Milli Güvenl ik Kurulu 'nun yetki leri artırılmış bulunmaktadır.
".Demokratikleşme, s iv i l leşmeden" söz edenlerin s o m u t o l g u ve gerçekleri g ö z ardı etmemeler i gerekir. Kaldı ki Dr.Hikmet Ö z d e m i r "Rej i m ve Asker" adlı yapıt ında Osmanl ı İmparator luğundan bu yana Sivil-Asker il işkilerinin gelişimini incelemekte ve Cumhur iyet D ö n e m i ' n d e Milli S a v u n m a Bakanlığı-Genetkurmay Başkanlığı k o n u m u n u belgesel olarak açık lamakta ve bu o l u ş u m içinde Genel Kurmay Başkanlığı'nın ayrıcalıklı k o n u m u n u gözler ö n ü n e sermektedir. Bir a n l a m d a Atatürk, Devlet K u r u c u l u ğ u hakkını kul lanarak Genelkurmay'a kendine ö z g ü bir statü getirmiştir. Değişen koşullar iç inde NATO ya da AT ülkeleri örnek alınarak yeni bir yapı lanma söz k o n u s u ise, bu s o r u n ayak üstü demeçlerle, zıt laşmalarla önlenemez. Konu protokol ötesinde boyut lar içermektedir. Siyasi iktidarların nitelikleri anılan boyutları aşan ç a p a ulaştığında yeni bir düzenleme söz k o n u s u olabilir.
Slh.K.ler f a k t ö r ü n ü göz ardı e d e n politikacılar değer lendirmeler inde hep yanılmışlardır. Özellikle az gel işmiş veya gel işmekte olan ülkelerde bu yanılgı d a h a da somutlaşmaktadır. Cumhurbaşkanı seçimler inde "Sivil k ö k e n l i " veya "Askeri kökenl i " Cumhurbaşkanı tartışması
. * Hava Orgeneral (E) Muhsin Batur, Bir Cumhurbaşkanı seçiminin perde arkası, Milliyet, 17-20 Temmuz 1989
13
g ü n d e m e getirenler ve b u n u da " d e m o k r a t i k l e ş m e ve sivi l leşme"nin bir göstergesi gibi göstererek bir zıt laşma unsuru haline dönüştürenler kanımızca b ü y ü k yanılgı içerisinde bulunmaktadır lar.
E m e k ç i Halkımız C u m h u r b a ş k a n ı n a b ü y ü k bir ö n e m vermekte o m a k a m d a üstün nitelikli kişileri g ö r m e k istemektedir.
T B M M ' d e iktidar partisi 26 Mart mahall i s e ç i m sonuçlarına göre, gerçekte azınlığa düşmüştür . Bu o l g u y u göz ardı ederek polit ika yapılması b ü y ü k yanılgıları beraber inde getirebilir.
C u m h u r b a ş k a n ı makamı ne bazı kişilerin yedi yıl d a h a güç ve emniyet içinde bulunmasının garantis i için kullanılabilir ne de "First Lady" o l mak isteyenlerin saltanat s ü r m e isteklerinin aracı olabilir.
Pol it ikada rakamsal güvenceler in ardına sığınmanın her z a m a n g ü v e n celi sayılan bir yol o l d u ğ u söylenemez. S o m u t gerçekler, bu k o n u d a inatlaşmayı yeğlemeği g ö z e alacakları ilk a n d a o lmasa bile, z a m a n içerisinde hüsrana uğratacak istidatta g ö r ü n m e k t e d i r .
A c a b a b u g ü n e kadar yapılan C u m h u r b a ş k a n ı seçimleriyle Slh.K.ler, d o ğ r u d a n d o ğ r u y a ya da dolayl ı olarak i lgi lenmek gereksinimini n e d e n d u y m u ş t u r ? Hiç üzerinde d ü ş ü n ü l m ü ş m ü d ü r ?
Kanıma g ö r e konuya Slh.K.lerin ilgisi Anayasa'dan kaynaklanmaktadır. Ni tekim Cumhurbaşkanın ın "Görev ve yetkileri 104'ncü m a d d e d e : "Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanını atamak" açıklanmaktadır.
G ö r ü l d ü ğ ü gibi Cumhurbaşkanın ın görev ve yetki leri Türk Silahlı Kuvvetleri açısından yaşamsal konumdadır . Slh.K.lerin bu boyut ta yetki l i bir m a k a m d a bulunacak kişide örnek nitelik bulunmasını istemeleri doğaldır. Bu istek açıkça belirt i lmese bile i lgil i lerince göz ardı edi lem e y e c e k çapta o l d u ğ u n u vurgulayarak bel i r tmek isterim.*
Sırtında bir sürü k a m b u r u olan kişiler bu m a k a m a s o y u n m a y a kalkarlarsa hassas dengeler i alt üst edebilirler...
V. B ö l ü m
Bu b ö l ü m d e kamu v i c d a n ı n d a ve ülke e k o n o m i s i n d e der in yaralar a ç a n bir konuya yer veri lmiştir: "HAYALİ İHRACATA BİR ÖRNEK..." Seçi len şirket RAM DIŞ TİCARET ŞİRKETİ'dir. Ç ü n k ü bu şirket 1988 yılının Türkiye ihracat birincisidir. Buna karşın Hayali İhracata b u -
* Dr.Hikmet Özdemir'in araştırması, Çankaya Krizleri, Cumhuriyet, 23-29 Temmuz 1989
14
lastiği iddia edi len şirketler içer is inde RAM'ın elde ett iği iddia edilen haksız kazanç rakamı en d ü ş ü k olanıdır. Bu çel işkiyi " K O Ç GRUB U " ndan s o r m a k k a m u o y u n u n hakkıdır d iye d ü ş ü n ü y o r u m .
Hayali İhracat v u r g u n u n d a k a m u vicdanını rahatsız e d e n en b ü y ü k çelişki ihracatın patronları, dev holdingler in sahipleri yargıdışı bırakılmasına karşın, bir kaç göstermel ik dava ile k a m u ' n u n yanılt ı lmaya çalışılmasıdır. "Yasa Ö n ü n d e Eşitlik" ilkesini g ö z ardı e t m e y e hiç bir g ü cün yetkisi o l m a m a s ı gerekir.
Bu nedenle ismi Hayali ihracata karışan şirketlerin t ü m ü n ü n yargı önüne getir i lmesinin yasal bir zorunlu luk o l d u ğ u n u anımsatmak isterim.
O k u d u ğ u n u z yapıtın içinde yer alan konuların t ü m yönleriy le incelendiği savında değil iz. Bir derginin bize ayırdığı sahife adediy le sınırlı kalıp, konular hakkındaki bildiklerimiz açık lanmaya çalışılmıştır. B u n u yaparken olabi ld iğ ince gerçekçi o l m a ğ a çalıştım. Z a m a n z a m a n kişiselliğe k a ç m a z o r u n d a kaldığım bölümler ve d iğer noksanlar için bağışlanmamı rica ediyor, eleştirel katkılarınızı bek l iyorum.
Yapıttaki bazı konuların güncel olmasına karşın, çoğunluk la işlenilen bölümler uzun süre ülke g ü n d e m i n d e n ç ıkmayacağa benzemektedir. Bu nedenle ilgi duyanların d a h a içerikli ve kapsamlı araştırma y a p m a sına yardımcı o l m a k amacıyla 480 kaynakça ve açık lamaya g ö n d e r m e yapılmıştır. Kuşkusuz bunlardan da yararlanılmıştır.
Saygılarımla... , Kuzguncuk-lst.
Temmuz 1939
Talat Turhan
* ABD'de yayınlanan Forbes dergisi Dünyanın En Zenginleri listesine 1 milyar dolarlık servetle Koç ailesinin ilk kez listeye girdiğini açıklamıştır. (Hürriyet, 20 Temmuz 1989)
15
MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI VE S İ V İ L L E Ş M E *
Kısaltılmış adı MİT olan Milli İst ihbarat Teşkilatı yasayla düzenlenen bir kurumdur. 1
Bilindiği gibi yasalar k a m u y a açık bf jgelerdir. Bu genel leme içerisine 644 sayılı MİT yasası da girmektedir.
Ancak t o p l u m a mal olan bazı kanılar s o n u c u , MİT ve benzeri örgüt ler bir giz perdesi ardına saklanılarak, d e m o k r a t i k yönet imler le bağdaştırı lması olanaksız tabuların da o l u ş t u r u l d u ğ u bir gerçektir.
Anılan giz perdesini aralamak savında olmaksızın MİT yasasından yararlanıp, bu ö r g ü t ü o k u y u c u l a r a tanı tmak ve bu arada bazı düşüncelerimizi k a m u o y u n a açık lamak için, bu yazı kaleme alınmıştır.
'_MİT, Başbakanl ığa bağlı o larak kurulmuş, MİT müsteşarı tarafından yöneti len ve Milli Emniyet Hizmetleri Başkanlığı (MAH), İstihbarat Başkanlığı (İB), Psikoloj ik S a v u n m a Başkanlığı (PSB), idari işler Başkanlığı (ÜB) Teftiş Kurulu Başkanlığı ve. Hukuk Müşavir l iği ile d iğer gerekl i dairelerden k u r u l u r . " 2
Yasasına g ö r e d ü z e n l e n e n MİT'in kuruluş şeması ve Başkanlıklarının görevleri ç izelgede göster i lmişt i r . 3 (EK-1)
MİT'nın kendisine veri len görevleri yerine getirebi lmesi için Milli İstihbarat Koord inasyon Kurulu (MİKK) kurulmuştur. Bu "Kurul MİT Müsteşarının Başkanl ığında Mili) Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri veya" yardımcısı. MAH ve İstihbarat Başkanları, Genel Kurmay İstihbarat Başkanı veya yardımcısı, bakanlıkların istihbarat hizmetleriyle görev-
* SORUN Birlikte Kitap Dizisi'nin 1 Ekim '87 tarihli sayısında yayınlanmıştır. "Gerçekte, 644 sayılı yasa, 1 Kasım 1983 tarih, 2937 sayılı, "Devlet istihbarat Hizmetleri ve Milli istihba-
rat kanunu adı ile değiştirilmiştir. Yeni yasada MİT bölümleri ve onların görevleri belirtilmediği için, 644 sayılı yasadan yararlanılmıştır,
î~644 sayılı kanun: 6 Temmuz 1965 günü kabul edilmiş olup Resmi Gazete'nin 12055 No'lu sayısında 22 Temmuz 1965 tarihinde yayınlanmıştır.
2 a.g.e. Madde 1 ve 2 3 MİT şeması (EK-1)
17
lendir i lmiş daire ve benzer i kurumlar başkanlarıyla MİT müsteşarının çağıracağı k imselerden teşekkül e d e r . ' l (EK-2)
Katılan kişi lerden anlaşı lacağı üzere bu kurulda istihbaratın koordin a s y o n u n u n sağlanıldığı söylenilebil ir.
Demokrasi lerde y ü r ü t m e n i n hiç bir eylemi par lamenter d e n e t i m mekanizmasının dışında tutu lamaz. Teorideki bu kuralın u y g u l a m a d a büyük ö l ç ü d e z a m a n z a m a n g ö z ardı edi ldiği de bir gerçektir. Bu arada, özell ikle MİT'na yönelt i len ve üzerinde ö n e m l e d u r u l u p açıklığa kavuşturulması gereken suçlamalar, gizlilik ve ulusal güvenl ik perdeler inin ardına sığınılarak geçişt i r i lmekte ve ö r g ü t ü n "devlet üzerinde devlet" o l m a k o n u m u sürdürülmektedir .
Bu niteliğiyle MİT'nin bağlı b u l u n d u ğ u Başbakanl ığı bile aşıp, d e m o k r a -sidışı gir işimlere olanak sağladığı da bi l inen tarihi bir gerçektir.
Nitekim, 27 Mayıs 1960 hareketi , 12 Mart 1971 muhtıral ı askeri darbesi ve 12 Eylül 1980 askeri darbesini Milli ist ihbarat Teşkilatı emr inde b u l u n d u ğ u Başbakanlara haber vermemiş lerdir . 5
Demokras in in kesintiye uğramasında en ö n d e gelen etkenlerden biri o lan ö r g ü t ü n bu tarihsel s u ç u bir d a h a işlemesini ön lemenin önlemler inin al ınması d e m o k r a s i n i n yaşatılmasının ö n k o ş u l u o l d u ğ u n u v u r g u layarak bel irtmek isterim.
Dünyadaki en kuraldışı ist ihbarat örgüt ler inden biri o lan ClA'nın zam a n z a m a n parlamenter d e n e t i m altına al ınmasına gerek görülmüştür, i n c e l e m e s o n u c u suçlu b u l u n a n örgüt üzerinde düzenlemeler in yapıldığı da bi l inen gerçekler arasındadır
Bu d u r u m d a , Askeri Darbeler i ön lemenin ö n k o ş u l u n u n devlet içindeki t ü m kurumlar ı d e m o k r a t i k v e . par lamenter d e n e t i m altına a lmak old u ğ u n u kesinlikle söyleyebil ir iz. Kuşkusuz par lamentolar ın da bu d e netimi yapabi lecek nitelikte o luşması da yaşamsal ö n e m d e d ü ş ü n ü l melidir.
Bu özlemlerin gerçekleşmesin in, bir a n l a m d a MİT'nin sivi l leşmesi'ne bağlı b u l u n d u ğ u n u geçen yıl a ç ı k l a m ı ş t ı m 7
Konuya ilişkin görüşler imi y ine l iyorum:
" Ş a h a p Balcıoğlu: "...MİT mi iktidar kavgasında yan t u t u y o r , y o k s a kavga e d e n subaylardan bir b ö l ü m ü mü MİT'İ araç olarak kullanıyor?..."
4 a.g.e. Madde 8 MİKK şeması (EK-2) 5 Nokta, 5 Temmuz 1987 sayı 26, Süleyman Demlrel. "MİT Sivilleşmelidir." 6 Les Comlots de la CIA - Manipulations et Assasinats - David Antonel, Alain Jaubert, Lucien Kovalson 7 »Bomba Davasında Talat Turhan'ın savunması -2. kitap işkence- Altıncı bölüm, s.381 -416,1. baskı,
Temmuz-1986
18
Talat Turhan - MİT k o n u s u n d a k i sorunuza gel ince: T ü m ülkelerin ist ihbarata gereksin imi vardır. MİT de bu a m a ç l a k u r u l m u ş örgüt lerden biridir. Yasa sınırları iç inde kaldığı sürece devlet y ö n e t i m i açısından yaşamsal işlevi bulunmaktadır. A n c a k o ö r g ü t ü n yasa sınırları dışına taştığı, gerek Par lamentoda g e r e k s e basında sık sık eleştiri ldi. Ayrıca, Dışişleri eski Bakanlar ından İhsan Sabri Çağlayangi l MİT ile CIA ilişkisinden söz etti. T ü m haberalme örgüt ler in in kendilerini düzenin ve yasaların üstünde g ö r d ü ğ ü ve bu anlayış s o n u c u d e n e t i m dışında kalıp ülkelerini g ü ç d u r u m a s o k t u ğ u da bir gerçektir. Bu k o n u d a en sabıkalı örgütse ClA'dır. Buna karşın A m e r i k a ' d a o k o n u d a d e m o k r a t i k mekanizma z a m a n z a m a n işlemiştir. CIA hakkında araşt ırma komisyonlar ı kurulmuş, o r d a n gelen raporlara göre CIA yeni baştan düzenlenmişt ir. Yani en sabıkalı ö r g ü t o lan CIA bile d e m o k r a t i k d e n e t i m içine, z a m a n zaman da olsa alınabilmiştir. Buna karşın, t ü m eleştiri lere r a ğ m e n MİT'in d e m o k r a t i k d e n e t i m altına alındığı görülmemişt i r . Demirel bazı g a z e t e 8 ve dergi ler le yaptığı söyleşide "Türkiye'de ne 27 Mayıs'da, ne 12 Mart'da, ne 12 Eylül 'de biz im istihbarat teşkilatı bir d a r b e ve m ü d a hale olacağına dair bir bilgi vermemişt ir. Devletin işlemesi lazımsa bu fonks iyonun da görü lmesi lâzımdır" derken, bir an lamda, Başbakan olarak emr inde bulunması gereken kuruluşa yani MİT'e hakim olamadığını itiraf etmektedir. Aynı kişi bu konudaki gafını anlamış olacak ki, bir gazeteye yaptığı açık lamada "Sivil Cuntacılar hakkında MİT'den bilgi aldığını" fakat MİT'nin "Türk Silahlı Kuvvetleri içine g i rmemesi nedeniyle asker arasındaki cunta faaliyetlerine sızamadık" d iye gerçeklerle b a ğ d a ş m a y a n bir tevile s a p m a k gereğini hissetmişt ir . 9 Bir g ü n devlet arşivlerindeki belgeler açıklanırsa, bu konudak i gerçekler in De-mirel' in söyledikler i d o ğ r u l t u d a olmadığı g ö r ü l e c e k t i r . 1 0
Özetle, bir açıklık rejimi olarak d e m o k r a s i d e hiçbir k u r u m denet im-dışında kalmaması gerekirken, u y g u l a m a d a başbakanlar bile MİT'İ t a m olarak kontrol altına alamamışlardır. Yani, MİT'nin yasadışı faaliyetleri d e m o k r a t i k d e n e t i m mekanizması dışında t u t u l d u ğ u için, d e mokrat ik hükümet ler darbelerden bile habersiz bırakılmaktadır. Bu ned e n böyle o luyor?
MİT'nin y ö n e t i m kadrolar ında asker kökenli olanlar çoğunlukta, siyil_ olanlar azınlıktadır. MİT başkanları genell ikle general lerden seçi lmektedir. MİT'nin idari ve teknik hizmetler inde de görevl i personel genellikle «kompart ıman usulü» çal ışmakta, örgütün t ü m ü üzerinde etkili olabi lecek bir işlevleri bulunmamaktadır. Asker kişilerin e g e m e n o ldu-
8 Güneş, 22 Mart 1986 9 Tercüman, 21 Mart 1986 10 Muhsin Batur, Demirel'i bu konuda yadsımaktadır. Tercüman. 21 Mart 1936 u
t
19
ğu bir ist ihbarat ö r g ü t ü , özell ikle az gel işmiş ülkelerde, silahlı kuvvetlerinin g ü c ü n ü ve o n u n iktidar üzerindeki etkinl iğini en iyi değer lendirecek d u r u m d a b u l u n d u ğ u n d a n , iktidarları yeteri kadar haberle «idare ederken», asıl istihbaratı Silahlı Kuvvetler'e aktarırlar. Bu arada Silahlı Kuvvetler iç inde gruplaşmalar o l d u ğ u n u saptadığı z a m a n da, ö r g ü t ya ikiye b ö lünmekte, ya da g ü ç l ü g r u b a istihbarat vermeyi yeğlemektedir . Bu o l u ş u m u n sakıncalarını ö n l e m e n i n yo lu, ist ihbarat t o p l a m a görevini değiş ik kuruluşlara v e r m e k ve bunların k o n t r o l ü n ü k o o r d i n e e d e c e k g ü ç t e bir örgüte işlerlik kazandırmaktır. 12 Mart ö n c e s i n d e MİT başında b u l u n a n kişiyle (Fuat D o ğ u ) 12 Mart 'dan sonraki Başkanın (Nurett in Ersin) Sunay - T a ğ m a ç ' l a s imgelenen t u t u c u k a n a d a hizmet verdiğ i bil inen bir gerçektir. O halde MİT'nın, kuruluşuyla a m a ç l a n a n g e r ç e k görevini t a m olarak yerine get i rebi lmesi için ö n k o ş u l , ö r g ü t ü n sivil leştiri lmesidir. B u n u n için de sivil istihbaratçıların yetiştir i lmesi gerekmektedir . O y s a b u g ü n için ist ihbaratçı yet işt iren en öneml i kaynak Türk Silahlı Kuvvetleri-'dir. A m a sözü edi len sivilleri Amer ika'da yetiştirirseniz, CIA - MİT ilişkisini d a h a da artt ırmak sakıncasıyla karşılaşılabilir.
12 Mart d ö n e m i n d e T ü r ü n ' ü n Zihni Paşa İşkence K ö ş k ü ' n d e görevl i MİT elemanlar ından E y ü p Özalkuş (Halen THY Sivil S a v u n m a Teşkilat ında çalışıyor) askerl ikten ayrı lma o l u p Amer ika 'da eğit i lmiş bir kişiydi. H i r a m Abas d e d e d e n m a s o n olan bir ai leden gelmekteydi . Amer ika 'da özel eğ i t imden geçir i lmişt i . Adı bile masonikt i . M e h m e t E y m ü r ' ü n babası MİT ö r g ü t ü iç inde «Baba Mazhar» olarak anılan bir m a s o n d u . Kendisi Amer ika 'da eğiti lmişti. Masonik ilkelere t a m a m e n karşıt o lan bir işkence-hanede bu kişilerin ne işi vardı? Onlar t a m a m e n Faik T ü r ü n hiyerarşisi iç inde yasadışı bir tert ibe girmişlerdi. Faik T ü r ü n ' ü n bir m a s o n olan Süleyman Demirel' le ilişkisini b i lmeyen kalmadı. B u g ü n S ü l e y m a n Demirel «12 M a r t ı n rövanşını iki sene sonra aldık: Gürler C u m h u r b a ş k a n ı o lamadı» d e m e k t e d i r . 1 1 Gürler' in Cumhurbaşkanl ığını ö n l e m e k için düzenlenen tert ipler Türün'ün kontro lundak l Zihni Paşa İşkence K ö ş k ü ' n d e t e z g a h landı. Bu tertipler s o n u c u « B o m b a Davası» d e n e n senaryo hazırlandı. Böy lece Gürler, 12 Mart' ın rövanşını al ınmak üzere «Cunta başı» olarak ilan edi ldi. Bu a m a ç l a alınan a m a m a h k e m e ö n ü n e get i r i lemeyen, dolayısıyla hukuki bir d e ğ e r l e n d i r m e ve incelemeye tâbi t u t u l a m a y a n el yazısı ifadeler T e r c ü m a n gazetesinde Nazlı Ilıcak tarafından «12 Mart Cuntaları» d iye yayınlandı.
Biraz ö n c e adlarını v e r d i ğ i m işkenceci MİT elemanları uzun süre öneml i görev lerde b u l u n m a y a d e v a m ettiler. Hâlen de içlerinde görev in i sürdürenler var. Bu karmaşık olayların içyüzü aydın lanmadan gerçekler ortaya
11 Tercüman, 21 Mart 1986
20
çıkamaz ve Türkiye'de d e m o k r a s i y e t a m anlamıyla işlerlik kazandırıla-maz. Ayrıca Türün'ün işkenceci ler inden söz ederken, T ü r ü n - Demirel ilişkisini t ü m boyutlarıyla s a p t a m a d a n da sağlıklı d e ğ e r yargıları o luşturu-lamaz.
ilk kez tarafımızdan öne s ü r ü l d ü ğ ü n ü sandığımız «MİT'nın sivilleştirilme-si» güncel leşmiş bulunmaktadır.
İktidar, g ö b e k bağlarıyla d ü n y a f inans kuruluşları ve onların sahipleri o lan devletlere «Serbest piyasa ekonomisi» yutturmacasıy la bağlanmakta ve ülkenin t ü m kaynakları yanında, ucuz iş g ü c ü n ü emperyal istlere peşkeş çekerken aşırı bağımlılık batakl ığında çırpınmaktadır.
Prens Sabahatt in' lerden bu yana öz lenen bu e k o n o m i k polit ikayı u y g u lamaya koyanlar, bu y ö n d e k i d ü z e n l e m e gir işimlerini sürdürmekte ve bunları reform ve hattâ devr im d i y e halka yut turmakta, Atatürk diye diye o n u n «Devletçilik» ilkesi ve «Tam Bağımsızlık» şiarı tahr ip edilmektedir. Bu anlayış s o n u c u ülke e k o n o m i s i IMF boys'larının kontro lüne terkedi lmiş bulunmaktadır...
Böyle bir iktidarın d e m o k r a t i k l e ş m e ve sivil leşme anlayışına uygun hedef ler inden biri de «MİT'nın sivilleştirllmesi»dir.
Kuşkusuz bu sivil leşme biz im anlayışımızın t a m karşıtı o l u p ancak iktidarın polit ikasına hizmet etme amacına yöneliktir.
Yapıt ımda da bel irtt iğim gibi «CIA - MİT ilişkisini» d a h a da artırmak tehl ikesini içermektedir.
S o m u t a indirgersek: B u g ü n k ü iktidarın, MİT müsteşarı o lan generali, ö r g ü t başından alıp o n u n yerine, b u g ü n için ikinci k o n u m d a bulunan Hir a m Abas'ı atamakla sivi l leşmede bir öneml i adım d a h a atmak u m u d u n da o l d u ğ u n a ilişkin savlar ö n e sürülmektedir.
Bazı çevreler, Başbakan' ın Suriye gezisine MİT müsteşar yardımcısı Hir a m Abas'ı götürmesin i ve bu olayın basına aktarılmasını, bu niyetin dışa vurulan bir yansıması olarak değerlendirdi ler.
12 CIA - MİT ilişkisi hakkında 8 Eylüt 1964 günü GENÇ KEMALİSTLER ORDUSU davası nedeniyle Genelkurmay Askeri Mahkemesinde ve BOMBA DAVASI nedeniyle 1973 ve 1975 yıllarında yaptığım açıklamalar daha sonra yetkili kişilerce doğrulanmış ve bu husus basın ve yayın organlarında yansımıştır. Bakınız:
a) «Çağlayangil, 12 Mart'ı açıklıyor, 12 Mart'ta büyük ölçüde CIA vardır» Çağlayangil'in İsmail Cem ile yaptığı söyleşi, Politika, 9 Mart 1976 - 21 Mart 1976
b) «Kime Karşı, Kim Yaptı, İlhan Selçuk», Cumhuriyet, 19 Mart 1976 c) «Kim Kimi Doğruluyor, Uğur Mumcu», Cumhuriyet, 26 Mart 1976 d) «Bir Pulsuz Dilekçe, Uğur Mumcu», s.195-198 «Kim Kimi Doğruluyor» e) «Bıçağın Sırtındaki Türkiye -CIA, MİT ve Kontr Gerilla- Süleyman Genç» Vatan, 13 Kasım 1977, 14 Şubat
1978, ve aynı adı taşıyan yapıt
f) «12 Mart -CIA - MİT İlişkileri, Orsan Öymen» Milliyet, 23 Mart 1976
21
H i r a m Abas' ın biyograf is ini yak ından bilenler olayı değiş ik boyut larda yorumlamaktadır lar.. . A n c a k bu kişinin, 12 Mart sonrası «Faik T ü r ü n Dü-kalığı»nca 1 3 kurulan ve işletilen, kendilerini «KONTR GERİLLA Ö R G Ü TÜ» olarak tanımlayan, teknik s o r g u l a m a yöntemler iy le -İŞKENCEYLE-tert ipler düzenleyen E r e n k ö y Zihni Paşa Köşkü'ndeki^MİT görevl isi o ld u ğ u n a ilişkin savlar, b u g ü n e kadar yadsınmış deği ldir.
B u n u n yanında, MİT'nden emekl i o l a n 1 4 H i ram Abas'ın bir iş adamının kişisel k o r u m a görevini - b o d y g u a r d - üst lendikten s o n r a , 1 5 bu iktidar d ö n e m i n d e tekrar örgüte alındığı savları da ö n e sürülmektedir.
Kuşkusuz biz im «MİT'nın sivilleştirilmesi» önerimiz, bir sivil kişinin MİT müsteşarl ığına atanmasıyla g e r ç e k l e ş m e y e c e k kadar geniş boyut lu, kapsaml ı ve uzun süreçlidir. İktidar ve o n u n bağlı o l d u ğ u güçlere hizmeti a m a ç l a y a n y a p a y gir işimler halkımıza sivi l leşme ve d e m o k r a t i k l e ş m e diye yutturulamaz.
Ülkemizde:
- L o o c h e a d rüşvet olayı esrarını korumaktadır.
- Ö n e m l i m a k a m l a r d a b u l u n a n kişiler hakkında ö n e sürelen yolsuzluk savlarını açıklığa ç ıkarma gir iş imlerinin ö n ü tıkanmıştır.
- K o c a t e p e Gemisi 'nin batırı lması olayı yargı ö n ü n e getir i lememiştir.
- G ü n e y D o ğ u A n a d o l u ' d a c e r e y a n eden olayların g ü n ü m ü z d e k i boyutlara ulaşmasındaki sorumluluklar ın ortaya çıkarılması iktidar part is ince önlenmişt ir.
Sekiz yıllık s ık ıyönetimden sonra b u g ü n «istihbarat n o k s a n l ı ğ ı n d a n söz edi lmektedir. Oysa «Meclis araştırılması» yapı labi lseydi bu k o n u d a varsa, eksikl ikler ve sorumlular saptanabi lecekt i .
- MİT'nın Askeri Darbeler ö n c e s i s o r u m l u l u ğ u n u araşt ı rmağa uzun zam a n hiç bir iktidarın g ü c ü n ü n y e t m e y e c e ğ i kanısındayım.
- H o l d i n g patronlarının ismi karışan b ü y ü k yolsuzluklar gözard ı edi lmekte, yanlışlıkla yargı eline düşenler in davaları ör tbas edi lmektedir. Daha d ü n hakkında yurt dışına çıkış yasağı bu lunan bir b ü y ü k iş a d a m ı , b u g ü n özel kesimin AT ile ilişkilerini düzenlemek için yurt dışına mekik d o kumaktadır.
13 Güneş, 12 Mart 1986 Sadi Koçaş: «Türün, söz dinlemeyen dukalıktı» * Bakınız: "Ziverbey Köşkü, ilhan Selçuk" 14 644 sayılı MİT yasası Madde 22: «Başarılı hizmet ifa edip MİT'te ilişiği kesilenlere de takdir edilecek mik
tarlar üzerinde tazminat verilebilir.» 15Çok «narin» olduğu söylenilen ve her zaman ön planda görünen bu İş adamının bu günlerde bankalara
olan 800 milyon liralık borcu nedeniyle ödeme güçlüğü içine düştüğü basına yansıdı.
22
- Hayali ihracat olaylarıyla devlet i soyanlar ın vurgunlar ı yanlarına kâr kalmakta, s o y g u n d a n b ü y ü k p a y a lan büyükler, paravan isimlerin ardına sığınarak günlerini g ü n etmektedir.
ö r n e k l e r çoğaltı labil ir.
Gerçek sivi l leşme ve d e m o k r a t i k l e ş m e t ü m devlet kurumlarının parlam e n t o n u n denet imi altına alındığı, sektörler arası d e n g e l e r i n kuru lduğu, sosyal adalet in sağlandığı, iç ve dış s ö m ü r ü n ü n ö n l e n d i ğ i bir düzenle gerçekleştirilebilir.
Oysaki emperyal izme bağımlı hale getir i len ülkelerde polit ik yelpazenin sağında tahterevall i oynatı lması, halka d e m o k r a s i d i y e yutturulmaktadır günümüzde.. .
7EylüM987
23
YİNE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI...*
1960 - 1 9 6 2 yılları arasında Milli Savunma Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğüne vekâlet e t t i m . 1 1961 yılı başlarında d ö n e m i n Milli Emniyet Hizmetleri Başkanı T ü m g e n e r a l N a c i Aşkun z iyaret ime geldi . S o h b e t ederken ç o k yalnız o l d u ğ u n u , bu nedenle bana gereksinimi b u l u n d u ğ u n u eğer kabul e d e r s e m bir süre Ankara 'da çalıştırdıktan sonra, İstanbul Bölgesi Daire Başkanlığı'na atayacağını söyledi ve f ikr imi s o r d u . G ü ç bir d u r u m da kalmıştım. Ç ü n k ü 1958-1960 yılları arasında Dörtyol ve İskenderun'da birl ikte çalışmıştık ve b e n i m komutanım o l m u ş t u . -O, K u r m a y Albay, ben K u r m a y Binbaşı- Aramızdaki b a ğ kısa d ö n e m d e hiyerarşik ölçüler dışına çıkmışta Benzeri ç o k ender bulunan bir çal ışma azmi, engin bir genel kültürü vardı. Ç o k u z u n yıllar istihbarat işlerinde çalıştığı için t e m kinli, dikkatl i , i rdeleyeci bir kişiliği vardı. Adı D e m o k r a t Parti d ö n e m i n d e k i d o k u z subay olayına katıldığı için de epeyce çekmişt i . Devr im'e inanıyord u , fakat çek ingendi . Bana s o n s u z güveni vardı. Sırdaş o lmuştuk. Mesai dışı iki arkadaş gib i saat lerce her k o n u d a tartışırdık. Bu d u r u m d a tekl ifine nasıl hayır d iyebi l i rd im?
Z a m a n kazanmak için, «Teşkilâtı» bana tanıtır mısınız d e d i m , kabul etti. Günlerce o d ö n e m d e Evkaf Apart ımanı 'ndaki odasında İst ihbarat ve örgütleri hakkında fikir alış ver iş inde bulunduk ve Milli Emniyet in dağınık b i nalarda bulunan tesislerini Etl ik'ten Florya'ya kadar dolaştık. Bütün çabasıyla beni bu hizmete ısındırmaya çalışıyordu... Bu a ş a m a d a n sonra önerisini yineledi. Bu kez de Bakan'ın izni o l m a d a n g ö r e v i m d e n ayrı lmamın u y g u n olmayacağını mazeret inin ardına sığındım. Naci A ş k u n kararlıydı. Benim haber im o l m a d a n bu izn| almış ve MİT'na a t a n m a m için Bakanlıktan istekte -inha- bulunmuştu.** Bu kez Bakan'a -Muzaffer Alan-kuş- g ö r e v d e n ayrı lmak istemediğimi söyledim. A ş k u n bana g ü c e n m i ş t i ; a m a d o s t l u ğ u m u z s ü r ü y o r d u . Bu d u r u m u bilen subaylar, Milli Emniyet 'e atanmalarına yardımcı o l m a m için sürekli istekte bulunuyor lardı . Bazan
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, Temmuz'88 tarihli sayısında yayınlanmıştır. ** Bu belgenin sicil dosyamda ve MİT arşivlerinde bulunması lâzım. 1 MSB Kara Emir Subayı kadrosunda İdim.
24
örgüte g irmesine yardımcı o l d u m . Fakat onların hiç bir ine fatura uzatmayacağım için, b u g ü n bile atanmalarının iç y ü z ü n ü bilmezler...
Herkesin içeri g i r m e k için k u y r u ğ a gird iğ i* bir kuru luşun en üst düzeydeki görevini n e d e n kabul e tmemişt im? Öncel ik le g ö r d ü k l e r i m beni tatmin etmemişt i . Ö r g ü t A ş k u n ' u n el inde sürekli kalamazdı. Her ne kadar O, yasa hudutları iç inde kalmak için kesin inanç sahibi bir kişi idiyse de, MİT yapısı itibariyle Müsteşarın eği l imleri d o ğ r u l t u s u n d a hızla g ö r e v alanı dışına kaydırılabilirdi. Ö r g ü t iç indeki kişilerin bir ç o ğ u n u n istihbaratçılık megalomanisi iç inde o l d u ğ u n u g ö r m e m de m i d e m i bulandırmıştı. Zamanla ç o k isabetli karar verd iğ imi anladım...
Ankara'da 27 Mayıs sonrası siyasal kargaşası iç inde ve olaylar çığırınd a n çıktığı, herkesin bir şeyler beklediği bir g ü n d e - 1 8 Şubat 1962 - Naci Aşkun g e n e z iyaret ime geldi . Benimle görüş alış verişi y a p m a k niyet inde o l d u ğ u n u anladım ve arka o d a y a aldım. K o r i d o r d a dolaşarak konuşmamızı yeğledi . O n u n gibi deney iml i bir ist ihbaratçı b u n u nasıl yapmıştı. B u g ü n d a h i anlamış deği l im... Bana göre s o r u n y o k t u . M S B ' lığınd a n KKK'lığının kor idoruna geçt ik, O b e n i m k o l u m a girdi . Kor idorda U ç izerek t a m bir saat mevcut d u r u m u tartıştık. İki asker g ib i deği l , iki d o s t gibi öneri ler imi söy led im ve ayrıldık. A m a t ü m Kara Kuvvetleri K o m u t a n lığı Karargâhı subayları dehşet iç inde idiler. Herkesin kara kara geleceğini d ü ş ü n d ü ğ ü bir d ö n e m d e sivil elbiseli bir t ü m g e n e r a l , resmi elbiseli bir yarbayla kolkola birşeyler tartışıyor. A c a b a ne konuşuluyor? Kapılar açılıp kapanıyor, dikkatl i , ç e k i n g e n ve kaçamak bakışları f iskos'lar izliyordu... Ayrıldık...
22 Şubat patladı; ben Bakanlıkta m a k a m odasındaydım. O d a meraklı subaylarla d o l u p taşıyor. Saat 22.00 sıraları A ş k u n ' d a n bir telefon: »Memleket batıyor kurtar!» diye... İki arkadaş gibi a m a sertçe k o n u ş m a lar... Örneğin b e n yanıt v e r i y o r u m : «S/z en önemli ve bulamaçla kurulmuş bir örgütün başısınız ve omuzu çaprazlı yarbaysınız** Ben ise kadromda iki sivil memur iki sekreter olan yarbayım çare bulmak size düşer.» A ş k u n yanıt veriyor. O d a m d a bulunan en az o n b e ş subayın tanık o l d u ğ u bu k o n u ş m a en az on dakika sürüyor... Burada kesel im; bu anı bir r o m a n a dönüşebi l i r .
O k u y u c u y a bir mesaj vermek ist iyorum. Aslında bir subay -kurmay subay- geniş kapsaml ı istihbarat eği t iminden geçer. Bir de bu tür rastlantılar istihbarat ve istihbarat örgüt ler i üzerine sürekli e ğ i l m e m e neden o ldu.
* O dönemde Slh. K.'ler ile Miiti Emniyet Hizmetleri görevlileri arasında ikincilerin lehine çok az olanak farkı vardı.
** Tümgeneral yerine.kulianıyorum.
25
N a c i Aşkun' la g ö r ü ş t ü k t e n biraz sonra da -18 Şubat- Milli Emniyette g ö revli bir arkadaşım -Kurmay Yarbay- b a n a geld i .
Görevl i o larak Telaviv'e gidecekler in i , a m a ortalık karıştığından gidip, g i t m e m e k için b e n i m f ikr ime gereksinimi o l d u ğ u n u söyledi. Gi tmesinde hiç bir sakınca olmadığını söy led im ve b a ş k a kimler var d iye s o r d u m . Ekipteki d i ğ e r iki kişi K u r m a y Albay Fuat D o ğ u 2 , Kurmay Albay Hayrett in H a n a ğ a s r . Bu ekibin serüvenini de b u r a d a bırakalım...
B e n i m için öneml i o lan sonuçtu. . . Milli Emniyet ile M O S S A D ilişkisini saptamışt ım. Yıl 1962...
22 Şubat ' tan sonra Naci A ş k u n d ö n e m i n Gn.Kur.Bşk. Cevdet Sunay'la Silâhlı Kuvvetler - Milli Emniyet ilişkisi k o n u s u n d a ilke anlaşmazlığına düşerler. Hattâ A ş k u n bir ara öyle ise: «Sizi de takibe alırım.» g ib i sözler sarfeder ve ö r g ü t ü n e d ö n d ü ğ ü n d e bu olayı ağır bir üslupla -kendisinden b e k l e n m e y e n ö lçüde- kaleme alır yayınlar, açık kart oynamaktadır. Teşkilât b ir imler inden öneri ler ister Gel ibolu 'ya Kolordu Komutanl ığı 'na sus payı olarak atanır. Onur lu o l d u ğ u için g i tmez. Emekl iye ayrılır ve İstanbul'a yerleşir.
MİT'in k o m p l o s u y l a o luşturulan «Genç Kemalist ler Davası»nda yargılan a r a k 5 M a m a k Cezaevi d e n e y i n d e n geçt ik ten sonra emekl i o l u p b e n de İstanbul'a yer leşt im.
Haftada bir g ü n evlerde ya da Park Otel i 'n in Pastahane'sinde dört kişi bu luşuyord uk . Naci Aşkun, N e c i p S a n 6 , Faruk A t e ş d a ğ l ı 7 ve Ben... E-mekl i d e d i k o d u s u yapmazdık. Daha ç d k Yurt ve Dünya sorunlarının b u g ü n ü n ü ve yarınını tartışırdık. Hepsinin ö n e m l i deneyimler i vardı, dış g ö revlerde bulunmanın bir ikimlerini iyi değer lendirmiş lerdi . Birbir imizden ç o k şey öğreniyorduk. A m a şu a n d a A ş k u n ' u n d ö n e m i n d e k i «CIA - MİT il işkisine dair» kendini suçlayıcı özeleştirisini yaparken gösterd iğ i heyecanı, hâlâ tüy ler im d iken d iken olarak an ımsıyorum. Bu arada kendinden s o n r a gelen kişinin yaptıklarından bile s o r u m l u l u k d u y u y o r kahroluyor. N a m u s l u b i r . y ö n e t i m i n gelmesini ve kendis inden hesap sormasını is-
* Daha sonra Orgeneral oldu ve emekli oldu. -ismi bende saklı-2 12 Mart döneminin MİT Başkanı - Korgeneral - Sunay ve Tağmaç'a yakınlığıyla bilinen kişi. örgütü gerek iç
te ve gerekse dış ilişkilerinde yasadışı kullandığı iddia ediliyor, daha sonra Lizbon'a Büyük Elçi oldu. 3 Benim akrabam olur, daha sonra CHP milletvekilliği ve Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü yaptı. 4 Bu önereleri bana da okutturmuştur. Florya'daki evinde...
Y.N.: - Aşkun ölümünden sonra yayınlanmak üzere anı yazmıştır. Onun hayattaki değerli varisleri vasiyetini yerine getirmek zorundadırlar. - Aşkun'la ölünceye kadar dost kaldık. Son günlerde Hakkı Suman adlı bir eski MlTçi iie Ziverbey İşkence köşkü idarecisi Memduh Ünlütürk bu ilişkiyi gölgelemek istemişlerse de, sonuç alamamışlardır.
5 Bir ara Tuğgeneral Faik Türün Mahkeme Başkanlığımı yaptı. 6 Kurmay Albay (E), İstihbaratçı, As. Müze Müdürü, Emniyet Genel Müdürü, Başbakanlık Müsteşarı. 7 Kurmay Albay (E), İstihbaratçı, Harp Akademileri öğretmeni, 27 Mayıs'ın saygın isimlerinden.
26
t iyordu.
Burada da CIA - MİT ilişkisini bir inci e lden saptamışt ım. Türk halkının ulusal bil inç ve o n u r u açısından k o n u n u n ö n e m i n i algılamıştım. İkinci kez de MİT k o m p l o s u y l a bir ay işkence g ö r ü p Bomba Davası'nöa iki yıl Sel imiye'de hapis yatt ıktan sonra istihbarat örgüt ler in in üzerine d a h a da eği lmeyi g ö r e v saydım. Gerek 1964 ve gerekse 1975 yıl ında yapt ığım savunmalarda ve mahkemelerde, bu ö r g ü t ü a m a ç l a n dışında kullananları sert bir üslupta suçladım. A m a c ı m ö r g ü t ü y ıpratmak deği l , O'na yararlı olmaktı... B u n u y a p a r k e n kendimi de r iske ett iğ imin bi l incindeydim...
Gerçekte ist ihbarat akla, sezişe, i lme d a y a n a n edi lgen bir çabadır. A m a cı karar makamlar ına doğrular ı b u l m a d a yardımcı olmaktır.
Oysa ki 12 Mart ' tan bu yana istihbarat ^örgüt ler ini -MİT dışındakilerini de- her tür lü, şantaj , k o m p l o , provakasyon, sahte ve g e r ç e k o p e r a s y o n da kul lanmak ve teknik sorgulama adı alt ında işkence yapmalar ı m o d a o l d u . Bunun temel nedeni kurulan dış ilişkiler ve bu a m a ç l a dışarda y e tiştiri lmiş kişilerin oradak i örnekleri ü lkemizde uyar lamaya kalkmaları o l d u . Amerikalı ların adı üzerinde «dirty action» dedik ler i m o d e l i n ülkemizde sadık savunucular ı çıktı. Bunlar istihbaratı «aktif operasyon» anlamında anlıyorlar ve ö r g ü t ü bu yönde,ku l lanmak istiyorlardı. Eğer şu s o n «MİT Raporu» olayı ç ıkmasaydı başını Hiram Abas ve M e h m e t Eymür'-ün çekt iği M a s o n biraderler ve yandaşlarının marifetleri İtalyan P-2 M a s o n Locası üstat lar ından Gelli 'nin s o n u n a benzeyebi l i rdi . U c u z kurtulduklarına şükretsinler... A d a m ı öyle ileri geri, yalan yanlış k o n u ş t u r m a z ; lar. H e m eski ö r g ü t ü , h e m onların işkenceler inden g e ç e n insanlar, Men dakka dukka.. «Devlete hizmet ett im derken» insanlara «Görevlerini sürdürmeleri devlet açısından sakınca yaratacak» d iye Emekl i Sandığının y o l u n u gösterirler... «Ben işkenceci değil im» d iyen Hiram Abas'ı ben Zihni paşa işkence k ö ş k ü n d e g ö r d ü ğ ü m ü ve bu k o n u d a yasal başvurularda b u l u n d u ğ u m u açıklamak isterim. Ayrıca yıllardır basında bu d o ğ r u l t u d a suç lanan bir kişinin o günlerde ne açıklama, ne tekzip, ne de yargı y o l u n a başvurmamış olması b u g ü n k ü yadsımasını değersiz kılar. Gerçekte biz, yaralı kuşa kurşun atmayız, a m a Hiram Abas'ların, M e h m e t Eymür' ler in şahin oldukları d ö n e m d e de k o n u ş t u ğ u m u z için b u g ü n bu hakkı k e n d i m i z d e buluyoruz... Eğer 1960'lı yıl larda Milli Emniyette lütfedip g ö r e v kabul etseydim. Bu adamlar e m r i m d e «sokak ajanlığı» yapacaklardı. A m a g ü n geldi «devlete hizmet ediyoruz» paravanası ardına sığınan görevl i ler in çevirmedikler i d o l a p kalmadı... Bu k o n u d a ayrıntılı
* P-2 Mason Locası lideri Licio Gelli, darbe girişimine hazırlık olmak üzere terör olaylarını örgütlemekten yargılanıyor. (Milliyet, 12 Nisan 1988).
" B u kişilerin bağlı bulunduğu Mason Locası'nın bu kadar işkence savı karşısında tavır almaması Masonluğa işkencecilik gölgesi düşürmez mi?
27
eleştiri hakkımızı saklı t u t a r a k «yaptığı işten t i k s i n d i ğ i n i söyleyenlerin aynı y o l u iz leyeceklere ö r n e k olmasını dileriz. (Bu k o n u d a bakınız:)
1 Mayıs 1977 g ü n ü halâ giz perdesi ara lanmayan bir toplumsal prova-k a s y o n ve katl iam tezgâhlanmışt ı . Bu olayın da etkisiyle yazdığım bir dizi yazı -1977- iç inde ara başlık hal inde «Orta Doğu'da Şeytan Üçgenlerinden söz e t m i ş t i m . 1 8 Rastlantıya bakınız ki aradan onbir yıl geçt ik ten sonra b e n i m yazdıklarımı h e m e n h e m e n aynı başlıkla 2000'e D o ğ r u so-mutlaştırdı ve bu o l g u iç inde Hiram Abas' ın işlevini a ç ı k l a d ı . 1 9 Gene aynı d e r g i aynı k o n u y u Hiram Abas' ın Siyonist bir yaklaşım içinde kahraman Filistin halkının Ulusal Kurtuluş Savaşına karşı tavır aldığını belgeleriyle açıkladı. Üçgenler z a m a n iç inde yer değişt irmişt ir ama, yeni düzenlemelerle A B D bölge halklarına tuzaklar kurarak, çıkarlarının bekçi l iğini yaptırmaktadır.
Ş i m d i anılan yazıyı a y n e n aşağı ç ıkar ıyorum. 20 Haziran 1988
8 AYDINLIK, 8 Ağustos 1978 -CIA okullarında 4 yıl eğitilen kontrgerilla şefi- istanbul'da bütün provakasyon ve tertiplerin ardındaki beyin: M. HİRAM ABAS. 2.THKP-C sanıklarından Lale Sönmez (Arıkdal) «Hiram Abas'ı Erenköy'deki işkence evinde gördüm» «Hiram Abas, bende insanlara işkence yapmak özel bir uğraş haline geldi diyordu.»
9 AYDINLIK, 24 Ağustos 1978 - «istanbul kontrgerillasında işkence, provakasyon ve istihbarat yöneten «BEŞLİ ÇETE»den Mehmet Eymür -Eymür MİT içindeki MC yanlısı cuntadan»
10 Talat Turhan, BOMBA DAVASI, 'Savunma', 2 (işkence) s.381 - 416 (H.Abas ve M.Eymür'den ismen söz e-diliyor.) .
11 İKİBİN'E DOĞRU - MİT Müsteşar Adayı -Mister Komplo- Hiram Abas. (2-8 Ağustos 1987, sayı: 31) - Masonlar MİT'in kilit yerlerinde - ilhami Soysal.
12 SORUN, BİRLİKTE KİTAP DİZİSİ, 1 Ekim'87, Talat Turhan, «Milli İstihbarat Teşkilâtı ve Sivilleşme» (H. Abas ve M.Eymür'den ismen sözediliyor.)
13 İKİBİN'E DOĞRU, 21 -27 Şubat 1988, Sayı: 9. «MİT RAPORUNDA ÖZAL PARMAĞI», GİZLİ KIRIKKALE TOPLANTISI
14 İKİBİN'E DOĞRU, 10 Nisan 1988, Sayı: 16. Mahir Kaynak, «Bir daha MlTci olmam.» 15 Sabah Gazetesi, 8-11 Haziran 1988, «Hiram Abas - Güngör Mengi Söyleşisi» 16 Güneş Gazetesi, 11-12 Haziran 1988, «Mehmet Eymür - Hayri Birler Söyleşisi» 17 Bulvar Gazetesi, 13-19 Haziran 1988, «Mehmet Eymür - Oktay Balamir Söyleşisi» 18 Taiat Turhan, «ORTADOĞUDA ŞEYTAN ÜÇGENLERİ» 7 GÜN Dergisi, 15 Haziran 1977. 19 İKİBİN'E DOĞRU, 28 Şubat - 5 Mart 1988, Sayı: 10. «Şeytan Üçgeni: CIA - MOSSAD - MİT İLİŞKİLERİ»
(EK-3) 20 İKİBİN'E DOĞRU, Olaylarla HİRAM ABAS - CIA - MOSSAD İŞBİRLİĞİ. 12 Haziran 1988, Sayı: 25. (EK-4)
Y.N. Bu konudaki yadsınması olanaksız gerçekleri tam anlamıyla kavramak isteyenlere Benim (18) deki yazımla, (19) ve (20) deki yazıları karşılaştırmalı olarak okumalarını öneriyorum.
28
ORTADOĞU'DA ŞEYTAN ÜÇGENLERİ *
7 GÜN DERGİSİ: 15 Haziran 1977 Talat Turhan
A - Geçmişin Mirası ve Düzen Değişikliği
Ulusal Kurtuluş Savaşı'mız anti-emperyalist, anti-kapitalist ve tam bağımsızlık i lkelerini şiar edinerek başarıya ulaşmıştı.
Dünyanın ilk Kurtuluş Savaşı'm veren Türkiye, o d ö n e m d e kendisi gibi emperyalizm, kapitalizmve bağımlılık tuzağı içine düşürülerek, s ö m ü r ü len m a z l u m ülkelere ö r n e k olmuştu.. .
Atatürk'ten sonraki iktidarlar, O'nun ilkelerine her g e ç e n g ü n sırt çevirerek, kendi çıkarlarını emperyalizmce bütün leşmede g ö r d ü k l e r i için, yenid e n emperyalizmin ve kapitalizmin ağına g i rmekte bir sakınca g ö r m e d i ler. Bu nedenle de, ö d ü n yarışı iç inde kanla kazanılmış «tam bağım-sızlıkMmm da«bağımlılık»a dönüştürdüler.. .
Bu bağımlılık polit ikası'nın iflası b u g ü n için «Amerikan a m b a r g o s u » ile somut bir g e r ç e k olarak ö n ü m ü z d e durmaktadır.
Türkiye Atatürk 'ün anti-emperyalist, anti-kapitalist ve tartı bağımsızlık i lkelerini temel alarak, kendi düzenin in model ve ideoloj is ini yaratmak uğraşısı içine girseydi , b u g ü n k ü «ideolojik boşluk» m e y d a n a gelmeyeceği gibi , iç ve dış d inamikler imiz in verdiği g ü ç nedeniy le «mazlum ülkelerin ideoloj i ve dış polit ikaları 'na önderl ik etmek olanağını kazanmış olacaktı... Doğal olarak u lusçu ve gerçekçi böyle bir seçenek, ülkemizi h e m bloksuz ülkelerle bütünleşt irecek, h e m de Arap âlemî'nde, «Devrim öncülüğü» yapmamız ı m ü m k ü n kılacaktı. Dolayısıyla da İslâm âlemi üzerinde de etken olmamızı sağlayacaktı...
Oysa ki, b u g ü n iç inde b u l u n d u ğ u m u z iç ve dış d u r u m , t ü m boyutlarıyla g e ç m i ş t e yapı lan hataları g ü n y ü z ü n e çıkardığı halde, bu o l u ş u m u n sorumlusu olanlar, Atatürkçü olduklarını iddia ediyorlar ve halâ «Atatürkçü-
* Kaynakça ve açıklamalar yazı SORUN Dergisi'nde yeniden yayınlanırken eklenmiştir. 1 Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan diyor ki: Milliyet, 10 Haziran 1988. «TAM BAĞIMSIZLIK HİÇBİR ZA
MAN ARZU EDİLEN DURUM OLMAMALIDIR.» Y.N.: Tam bağımsızlıkçılar ve Heykel Atatürkçüleri neredesiniz?
29
lük» d i y e bir ideoloj ik m o d e l d e n u t a n m a d a n s ö z edebi l iyor lar. 2
Anti-emperyalizm yer ine Amerikan emperyalizm"m\
Anti-kapitalizmyer'mekapitalizm'ı
Tam bağımsızlık yer ine bağımlılığı yeğleyenler, Atatürkçü olamazlar ve O'nun m o d e l i n i n ardına sığınamazlar...
«Gaflet ve hıyanet» iç inde bulunanlar, içine düştükler i umutsuzluk batakl ığında «sağa d a , sola da karşıyız» d i y e bağırırken, gerçekte hiç bir şey olmadıklarını ifade etmektedirler...
«İdeolojik boşluk»a toplumlar ın t a h a m m ü l ü y o k t u r . Tıpkı «hava boşluğu» g ibi , kendi l iğ inden dolar... Bu nedenle Atatürk model in i , Türkiye'nin e k o n o m i k , sosyal, polit ik, kültürel ve tarihi o l u ş u m u , üzerine bina ederek kendimize ö z g ü bir «ideolojik modele» d ö n ü ş t ü r e m e y e n l e r i n yarattıkları «ideolojik boşluğu» d i ğ e r model ler in d o l d u r u l m a s ı n d a n d a h a d o ğ a l bir sosyal o l u ş u m düşünülemezdi . . .
Kanımızca, b u g ü n k ü ideoloji tart ışmaları ve düzen değişikliği f ikrini g ü n d e m e get iren nedenler arasında d ü n yaratı lan bu boşlukta .bulunmaktadır...
Bu d u r u m u n sorumlular ı o l a n emperya l izme ve kapital izme bağımlı işbirlikçi g ü ç ve sınıflarla onların s ö z c ü s ü iktidarlar, k o k u ş m u ş düzenler ini y a ş a t m a k için, işkence-terörizm, bireysel ve toplumsal siyasi cinayetler ve toplumsal provokasyonlar'dan medet umuyor lar . . . 3
Doğal olarak da, g e r ç e k u lusçu, d e v r i m c i sınıf ve güçler bu tavra karşı yasal kavga vereceklerdir. Bu kavga, aynı z a m a n d a Türkiye'nin kendi düzenini arama ve yaratma uğraşısı içinde bulunduğunu da simgelemektedir...
Emperyal ist hıyanet z incir ler inin kopartı l ıp atı lması, kanımızca düzen değişikliği g ü n d e m i n d e bir inci öncel iğ i almalıdır...
e - Amerikan Emperyalizminin Şeytan Üçgenleri ve
Türkiye'nin Milli Politikası Üzerine
A m e r i k a n emperyal izmi Ortadoğu ve D o ğ u Akdeniz politikalarını, o l u ş t u r d u ğ u politik, e k o n o m i k , askeri vb. bağlar ı k o r u m a amacını g ü d e n ve istihbarat ağlarından kurulan şeytan üçgenleri ile yürütmektedir .
2 12 Eylül'den sonraki «Atatürkçülük» edebiyatı yerini «Türk - İslâm» sentezine bıraktı. Bugün için ABD'ye bağımlılığın şampiyonluğunu yapan iktidarın İçteki ideolojisi budur... Şeriatçı dost ve müttefik ülkelere yenileri katılıyor bugünlerde -PAKİSTAN, BANGLADEŞ-... Acaba öylesi emperyalist sömürgenlerin daha mı işine geliyor?
3 Y.N.: Bugün de değişen bir şey yok.
30
Ankara-Tahran-Tel Aviv ü ç g e n i bu a m a ç l a o l u ş t u r u l m u ş ü ç g e n l e r d e n biridir. Çağlayangi l ' in de kabul ett iği g ib i , MİT-SAVAK-MOSSAD arasında organik bağlar k u r u l m u ş ve Türkiye-lran-îsrail ist ihbarat örgüt ler i CIA ile işbirliğine sokulmuştur.. .
«Ülke Ekibi» adı veri len yaygın bir Amer ikan İstihbarat Ekibi taraf ından CIA adına g ö r e v y a p a n ajanlar, bu ilişkiyi düzenlemektedir ler . 4
MİT-SAVAK-MOSSAD üçgenin in D o ğ u ' d a Pakistan ve Batı 'da Batı Alman ist ihbarat ö r g ü t ü B N D ile b ö l g e d e k i ist ihbarat ağının yaygınlaştırıldığı da bi l inen bir gerçektir.
Amer ikan Emperyal izmi O r t a d o ğ u , D o ğ u Akdeniz ve dolayısıyla Kıbrıs politikası'nı bu b ö l g e d e o l u ş t u r d u ğ u «şeytan ü ç g e n l e r i n e dayandırmaktadır. Türkiye'nin Kıbrıs müdahalesi bölgedeki d e n g e y i emperyal ist ler aleyhine b o z d u ğ u için, b u g ü n Türk ulusu «silah a m b a r g o s u » ile cezalandırılmış bulunuyor... Bu c e z a d a n kurtulmayı a m a ç l a y a n MC iktidarının t ü m gir iş imler inden o lumlu s o n u ç alamamış olması, bir başka açıdan da O'nun dış polit ikasının iflâsını kanıtlamaktadır...
Amer ikan Emperyal izmi O r t a d o ğ u ' n u n kuzey bölges inde MİT-SAVAK-M O S S A D ' d a n o l u ş t u r d u ğ u şeytan üçgenin in SAVAK u c u ile gerici ve CIA işbirlikçisi A r a p ülkeleriyle de ilişki içine girerek istihbarat şebekesini Ort a d o ğ u ' n u n g ü n e y bölgesine d e yaymış, v e b u a m a ç l a d a İran-Ürdün-Suudi Arabistan'dan oluşan bir d iğer ü ç g e n oluşturmuştur.
Bu kadarı ile de yet inmeksiz in A r a p ülkeleri 'nden Nasır'ın t u t u ş t u r d u ğ u «devrim meşalesi»n\ s ö n d ü r m e k için bu b ö l g e d e gerçekleşt ir i len Emperyalist şeytan üçgenler in in de katkısı ile Enver Sedat' ın politikasını kendisine bağlamış ve FKÖ üzerindeki baskıları yoğunlaştırmıştır. Lübnan iç harbe sürüklenerek, bir y a n d a n O r t a d o ğ u ' d a k i Amer ikan köprübaşı olan
4 Amerikan FM 30-31 A resmi talimnamesi: (Barış, 24 Mart, 16,18 Nisan 1975) ~â) ABD'nin konuk bulunduğu ülkelerde işbirliği yaptığı statükocu -muhafazakar- iktidarlarla, gerektiğinde
müştereken iç sorunlarla ilgili harekât -operasyon- yapmayı ve bunun için, dahilde çıkabilecek çatışmalar-la Amerikan Ordusu ile müdahale etmeyi öngörmektedir. Bakınız: İKİLİ ANLAŞMALAR, Haydar Tunçkanâl ~~
b) «Operasyonların birincil merkezi, ABD'nin en büyük ülke içi koordinasyon ve denetim organı olan «ÜL-" htb EKlBl»dlr...» •
c) «ABD ordusu, iç savunma istihbarat sisteminde tedricen milti düzeyden daha alt bölgelere de kol sala-bılir... ABD ülke İçi askeri istihbaratının inşası, aynı zamanda NIDCC* ve Bölge Koordinasyon rvıerkezleri (ACC)" doğrudan destekleyen ev sahibi ülkenin askeri istihbarat örgütlerine danışmanlar sağladığı gibi.."
^ ABD ordusunun istihbarat konusundaki katılmasını da içerir... ABD ve evsahibi ülke arasındaki birleşik ET istihbarat toplama, çalışma ve üretme programlarının planlanması ve teftiş edilmesi, ABD ve evsahibi ülkenin istihbara! gereklerini etkin bir şekilde karşılamak için gereklidir.»
_* National Intelligence Department Coordination Center = NIDCC (Milli istihbarat Teşkilâtı Koordinasyon Merkezi) ** Area Coordination Center = ACC.
31
İsrail güçiendir j l i rken, d i ğ e r y a n d a n Arap' lardan FKÖ ile y a n a n «devrim afeş/»ni s ö n d ü r m e gir iş imleri yoğunlaştırılmıştır...
Emperyal ist ler in ağına d ü ş e n ülkelerin, uyduluktan başka seçenekler i kalmadığı için dış polit ikaları, ulusal çıkarları d o ğ r u l t u s u n d a açık ve samimi olarak yürütü lememektedi r . Bu d u r u m , d o ğ a l olarak onların yalnız kal-malarıyla sonuçlanmaktadır .
Ö r n e ğ i n : Kıbrıs s o r u n u ' n d a Arap ülkeleri 'nden bile destek görmeyiş imiz, o l u ş u m u n d a katkımız bu lunan şeytan üçgenler in in rolü k ü ç ü m s e n e m e y e c e ğ i gibi , bir başka aç ıdan da MC'nin dış politikasının tükenmişl iğ in i yansıtmaktadır.
Dış pol i t ika'da yalnızlıktan kurtu lmak için, MC iktidarı ile açığa çıkan Pa-nislâmist akımlar'm da katkısı ile Arap ülkeleri 'yle ilişkiler Siret konferansı d ü z e n l e m e y e lâiklik i lkesine ters d ü ş e n bir d ü z e y e get ir i lmeye çalışılmış ve -Arap ülkeleri'yle ümmetçi f ikre d a y a n a n bağlar kuru lmak istenmiştir. Bu amaçla, özell ikle MC iktidarı d ö n e m i n d e tantanalı «İslâm konferansları» düzenlenip dış pol i t ikada yalnızlıktan kur tu lmak isteyenler, bu g i r iş imlerinde bile s a m i m i deği l lerdi . Çünkü...
A m e r i k a n Emperya l i zmince oluşturulan,
CIA-MİT
CIA-MOSSAD
MİT-MOSSAD
ilişkileri iç inde Türk iye ve israil İst ihbarat Örgüt ler i arasında kuru lmuş b u l u n a n gizli bağlar var o l d u k ç a Türkiye İslâm ülkeleri i l işkilerini ulusal çıkarlarımıza u y g u n ve samimiyet ölçüleri iç inde yürütmesi olanaksızdı... Kaldi ki, İslâm ülkeleri de h o m o j e n bir manzara g ö s t e r m e m e k t e , içler inde ç o k yönlü çelişki ler bulundurmaktadır. . .
O halde CIA-MİT-MOSSAD ilişkilerine karşı ç ıkmadan, tantanal ı İslâm konferansları düzenleyenler, ne y a p m a k istiyorlardı?...
Din'i polit ikaya alet ederek, bu sahte i g ö r ü n ü m içinde ger ic i ve t u t u c u çevrelerin o y u n u kazanmak...
Türkiye'nin s ö m ü r g e n emperyal ist ve kapitalist i l işki lerinden arındırı lması ve ulusal çıkarlarımıza u y g u n , samimi, açık, haysiyetl i, bir dış polit ika izlemesi ancak düzendeğ7ş/W/'ğ/'nebağlıdır.
Ve d e , «bu düzen değişmelidir.» 5
5 Özal da düzeni değiştirdiğini iddia ediyor, geri vitese takarak, bizim düzen değişikliği anlayışımız farklıdır: «Evet sahte milliyetçilerin, dümenlerine baktıkları bu düzen mutlaka değişecektir. Düzen iki yolla değişir. Oyla, zorla... «Talat Turhan'ın savunması, Celil Gürkan, 12 MARTA BEŞ KALA, s.405-410» İnanıyoruz kl Türk halkı emperyalist ve kapitalist uydu ilişkilerden arındırılmış gerçek bağımsız ve demokrat bir düzene mutlaka erişecektir.
32
SORUN DERGİSİ 'nde yayınlanan yazılarımda Milli İstihbarat Teşkilât ından (MİT) söz etmek gereksinimi d u y m u ş t u m ' 1 " 2
«Milli İstihbarat Teşkilâtı ve Sivilleşme» başlığını taşıyan ilk yazıda, aslında 1986 yılında yayınlanan bir yapı t ıma 3 g ö n d e r m e yapıyor, önerinin ilk sahibi o l d u ğ u m u v u r g u l a m a k ist iyordum. 1986 yıl ından sonra «MİT'in si-villeştirilmesi» k o n u s u güncel leşmiş ve bu d o ğ r u l t u d a iktidar kanadında somut gir iş imlere başlanılmıştı. 4 Ancak konuyla i lgi lenen t ü m yayın organları «Amerika'yı yeniden keşfetme» tavrını y e ğ l i y o r d u . Bir ç o k kişinin g ö r ü ş ü ve değer lendi rmesine yer veril iyor, fakat önerinin ilk sahibinin «kı-lınç hakkı» g ö z ardı edi l iyordu. Buna karşın anılan yazıdaki uyarılar d o ğ rultusunda «sivilleşme» her g e ç e n g ü n d a h a da güncel leş iyordu. Konuya ilgi d u y a n kişi ve yayın organları bize baş v u r m a k şöyle dursun, yazdıklarımızdan alıntı y a p m a y ı bile göze alamadılar. Sorun «Basın ahlâkına» tipik bir ö r n e k o luşturucu nitelikte idi... Gerçekte biz im açımızdan olayın bu yanı ö n e m taşımıyordu... Ancak iktidarın sivi l leşme anlayışıyla bizimkisi arasındaki yüz seksen derecel ik farklılığı v u r g u l a m a k zorunluluğunda id im. Anılan yazımla 1 bir ö lçüde de olsa bu görevi yerine getirm e ğ e çalıştım. Bu arada iktidar tarafından «MİT M ü s t e ş a r l ı ğ ı n a getiri lmek istenilen H i r a m Abas üzerine dikkatleri ç e k m e k ve bu d u r u m u n yaratacağı sakıncaları k a m u o y u n a yansıtmak istemişt im. Doğal olarak Abas ekibinin ikinci a d a m ı k o n u m u n d a k i Mehmet Eymür 'den de söz etmişt im.
Gerçekte anılan kişilerin, Faik Türün l iderl iğinde 12 Mart öncesi ve s o n rası, bütün şantaj, k o m p l o , p r o v o k a s y o n , sahte o p e r a s y o n ve işkenceli sorgulamalarda yer aldığı söyleniyordu. A m a başlangıçta bu kişilerin bir
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi EYLÜL'88 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 1 Talat Turhan, «Milli İstihbarat Teşkilâtı ve Sivilleşme», SORUN Birlikte Kitap Dizisi, 1 Ekim 1987 2 Talat Turhan, «Yine Milli İstihbarat Teşkilâtı...», SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, Temmuz 1988. 3 Talat Turhan, Bomba Davası, Savunma, 2'nci kitap (İşkence) s. 381-416, Şahap Balcıoğlu ile söyleşi. 4 Hiram Abas'ın Halit Narin'i koruma görevinden (!) MİT müsteşar yardımcılığına atanması gibi...(yn.)
33
ç o ğ u n u n ismi bite k a m u o y u n c a b i l inmiyordu -Eyüp Özalkuş dışında- 5 , 1974 yıl ında Sel imiye Ceza ve Tutukev inden tahliye o l d u k t a n sonra iz sürüp, köstebekler i s a p t a d ı m . Listeyi zamanın iktidarına ve basına verd i m . Haklarında geniş bir yayın kampanyası b a ş l a t ı l d ı 6
Bu tavrı sürdürürken a m a c ı m kişilerle u ğ r a ş m a k deği ld i . Hiçbir «demokratik», siyasi, ahlâki ve insancıl ö l ç ü y ü temsi l etmeyenler in sergi lenmesi bir yurtseverl ik ö l ç ü t ü y d ü . A n c a k Hiram ekibinin MIT'na e g e m e n oldukları d u r u m d a , ulusal çıkarlarımız açısından sayı lamayacak kadar sakıncaları beraber inde get i receğine kesinlikle inanıyordum. Onları deşifre etm e k ve k a m u o y u n d a bu d o ğ r u l t u d a bir tart ışma başlatıp yıpranmalarını s a ğ l a m a k is t iyordum. Ve de g ö r ü l d ü ğ ü gib i bu d o ğ r u l t u d a k i gir iş imlerim 1970'li yı l lardan bu yana süregel iyordu...
Anılan ekibin O k y a n u s ötes inde kuru lmuş ilişkiler ve destekçi ler i bulund u ğ u ve oralarda yetiştir i lerek, Türkiye'de denendikler i iddia edi l iyordu. CIA, M O S S A D , BND, SAVAK (iran Şahı d ö n e m i ) vb. gibi... İstihbarat örgütleriyle işbirliği boyut lar ı dışını aşan ilişkiler içine girdikleri söylenip yazı l ıyordu.
En önemlis i «CIA ekolü»nü benimsedikler i için, istihbaratı ve istihbarat örgüt ler ini Amerika g ib i oportünist , pragmat ist ve Machiavel ist bir anlayışla kul lanma y ö n t e m i n i uygulamayı yeğl iyorlar ve yasa dışına çıkm a k t a hiçbir sakınca g ö r m ü y o r l a r d ı .
Asl ında Amerikan FM 31-15 resmi ta l imnamesinden t e r c ü m e edilen, ST 31-15 adlı «Gayri nizami kuvvetlere karşı harekât» adlı Kara Kuvvetleri Komutanl ığı sahra t a l i m n a m e s i n d e ülkemizde kontr geril la adıyla tanınan yeraltı ö r g ü t ü n ü n şeması ver i lmekte ve bu ö r g ü t elemanlarının «kanunî statüyesahipdeğillerdir» d e n i l m e k t e d i r . 1 1
B ö y l e bir yaklaşımı kuşkusuz d e m o k r a t i k hukuk devleti ve Anayasal dü
/ifc/o/ Haceti Sa/ird %Urtficirtâ£). 5 Bu Kişi ilk kez tarafımdan saptanılıp, 1973 yılında Bomba Davası, Duruşma tutanağına «Kel Eyüp» diye ge
çirilmiştir, (y.n)
6 «Talat Turhan, Sadi Koçaş ve Memduh Ünlütürk'e cevap veriyor: Kontr-Gerilla Gerçeği» Politika, 10-16 Mayıs 1978* Ünlütürk'e hitaben: «Görev esnasında, MİT'ten: E.Ö., HA,** 8.Y., A.Â., C.A., M.A., F.I., Ö.K., H.T., O.O., Emniyet'ten M.Ç., I.A., G.D., Ş.B., M.D., K.K, İle nerede, ne zaman, hangi amaçla çalıştınız? Bu kişilerle ilişkilerinizin yasa sınırları içinde olduğunu iddia edebilir misiniz?» * Bu yazımla Ziverbey işkence köşkü yöneticisi Tümgeneral (E.) Memduh Ünlütürk'ü basın önünde açık tartışmaya çağırmıştım. Tabii önerimi kabul etmedi; ama İzmir'de kişiliğime yönelik kara çalma girişimlerini sürdürdü. Bu ona yakışan bir tavırdı aslında... ** Hiram Abas.
7 Talat Turhan, «Ortadoğu'da Şeytan Üçgenleri», 7 Gün Dergisi, 15 Haziran 1977, (Yazı 2'de age'de yeniden yayınlandı).
8 «MİT Müsteşar Adayı - Mister Komplo, Hiram Abas» 2000'e DOĞRU, 2-8 Ağustos 1987, s.31. 9 «Şeytan Üçgeni: CIA - MOSSAD - MİT ilişkileri», 2000'e DOĞRU, 28 Şubat, 5 Mart 1988, s. 10. (EK-3) 10 «Olaylarla Hiram Abas, CIA - MOSSAD İşbirliği» 2000'e DOĞRU, 12 Haziran 1988, s. 25 (EK-4) 11 Talat Turhan, Bomba Davası, Savunma, Vinci kitap.
34
zenle bağdaşt ı rmak olanaklı değildir.
Ancak emperyal ist devletlerin ist ihbarat örgüt ler i saldırgan, şantaj ve k o m p l o d a n oluşan istihbaratçılık anlayışını b e n i m s e m i ş , bu amaçla CIA iç inde örgüt ler kuru lmuş «Dirty Action-Kirl i Harekât» deni len yöntemlere baş vurduklar ı da bil inen gerçekler arasındadır.
Amer ikan Senatosunca ClA'nın bu tür lü yöntemler i araştırılmış, komisy o n u başkanı «Church» adıyla bir rapor yayınlanmıştır. Bu rapordan öğrendiğ imize g ö r e :
- Şili, Sant iago'da General Schneider, 22 Ekim 1970 g ü n ü ,
- Patrice L u m u m b a , Ellsabethvil le'de, 13 Şubat 1961 g ü n ü ,
- V ietnam'da N g ö Dinh Diem, 1 Kasım 1963 g ü n ü ,
- Dominik' te Rafael Trujil lo, 30 Mayıs 1961 g ü n ü CIA yöntemler iy le ö l d ü rülmüşlerdir.
Aynı yapıtta Massachutes temsi lcis i Michael Harr ington'un bir m e k t u b u n d a n ABD'nin Şili 'deki oyunlarına yer ver i lmektedir:
«1962 ile 1973'ü kapsayan d ö n e m d e 40'lar komites i (ClA'nın yasadışı etkinliklerini g ö z e t e n ve yetkil i kılan Milli Güvenl ik Başkan Yardımcısı tarafından idare edilen Bakanlıklararası k u r u l u ş ) 1 3 Al lende'nin seçilmesini engel lemek ve M.Colby'nin deyimiy le o n u n d ü ş m e s i n i çabuklaşt ırmak için 11 mi lyon dolar harcamıştı... Fonlar, Avrupa ve Latin Amerika'daki çeşitli ülkelerin aracılığıyla kişilere ve parti lere veri lmişt i. 1964'de 3 mily o n dolar seçimlerde Al lende'nin rakibi olan Şili Hıristiyan Demokrat Part i s i n e gönderi lmişt i . 4
MİT yasası gereğince de ö r g ü t ü n ey leme yönel ik bir görevi bu lunma-rnâTctâclır. A m a M İ T n ı CIA yöntemler iy le ku l lanmağa kalkarsanız bu eylemler emperyal ist devlete yararlı o lacağı için çift y ö n l ü bir hiyanete d ö nüşebilir...
Kanımıza göre, Hiram Abas ekibinin (ve destekçi lerinin) eh büyük yanılgısı bu anlayıştan kaynaklanıyordu. Amaçlar ı MİT'ndaki asker kökenli leri z a m a n iç inde tasfiye ederek ö r g ü t ü «kirli harekât» ağırlıklı kul lanmak, kendi bağıntıları ve sınırlı d ü n y a görüşler i k o ş u t u n d a «komünizmle m ü cadele» etmekt i .
Nitekim yasalarımızda yeri o lmayan bu tür operasyonlara karıştığını bu
12 «Les complots de la CIA - Manipulations et Assassinats». 13 Ülkemizde bu işlev «Milli Güvenlik Konseyi» ve «Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu» tarafından yürütülü
yor olabilir, (y.n.) 14 ClA'nın marifetleri sayılmakla bitmez, bu amaçla gerek dünyada ve gerekse ülkemizde yüzlerce cilt kitap
yazılmıştır. Alıntı yaptığımız yapıt, (12'de a.g.e.) resmi belge niteliğinde olup tercüme edilip yayınlanmamıştır, (y.n.)
35
g ü n övünerek açıklayan H i r a m Abas, açıklamaları ile kendisini ele verm e k t e d i r . 1 5
Oysa, istihbarat görevl i ler inin ör lde gelen nitelikleri arasında, önyargısız b u l u n m a k ve tarafsız o l m a k sayılabilir. Ama, Hiram Abas ilk kez MIT'n-d a n ayrıldıktan sonra, b u g ü n g e r ç e k niteliği t ü m açıklığıyla ortaya çıkan bir iş adamının e m r i n e ve hizmetine girmiştir. Yani yeğlemesin in sermayenin (!) yanı o l d u ğ u n u göstermişt ir. Böyle bir hizmeti kabul e d e n kişi nasıl olur da yeniden MİT'nın başına get i r i lebi l i rd i . 1 7
Daha da önemlisi H i r a m A b a s ve M e h m e t Eymür, b a b a d a n ge lme mas o n idiler. Yani bir başka ö r g ü t ü n - legal g ö r ü n ü m d e de olsa (!) - üyesi idiler.
Bu nitelikteki kişiler ve yandaşlar ı b iz im anlayışımıza göre, istihbarat örgütleri ve ülke çıkarları iç in potansiyel bir tehl ike oluşturabi l ir lerdi. Bu nedenle onlara karşı ç ıkmağı bir yurtseverl ik görevi say ıyordum.
Özal'ın Suriye gezisinde bir gazetenin Hiram Abas'ı f lâş isim olarak
15 «Emekli olan MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas, Güngör Mengi'ye anlattı:» Sabah, 8-11 Haziran 1988. «MENGİ: Boğazınızda bir yara izi görüyorum. ABAS: Kendi ekibimle yaptığım, kendi yetiştirdiğim ekibimle yaptığım 156-157 baskın vardır... Bir tanesinde ben yaralandım... Ama benim çalışma azmim ve arzum bitmediği için 15 gün sonra omuzum bağlı olarak ben yine ekibimin başında idim... 71-73 böyie olmuştur.» Y.N.: Hiram Abas 70'li yıllarda Fındıkzade'de »Kızılelma Operasyonu» diye anılan çatışmada yaralanmış o dönemde gerçek kimliğini saklamış ve basın olayda bir Albay'ın yaralandığını yazmıştır. MİT yasası, MİT'i personeline bu tül bir'görev vermemektedir. O halde Abas'ın ekip kurarak yasadışı eylemlere kalkışmasına niçin göz yumulmuştur? Bu kişiler kimlerdir? Acaba bu eylemler içinde Süleyman Demirel, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talü iktidarlarının sorumluluğu nedir? Aynı dönemde MİT Müsteşarları Fuat Doğu ve Nurettin Ersin ile Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün bu yasadışı duruma neden göz yummuşlardır? Su sorular ve benzerleri yanıtlanmadan terör olaylarına gerçek tanılar konulamaz. Bu tavrı kuşkusuz Özal iktidarı ve benzerlerinden beklemek gibi bir hayale kapılmayacak kadar da gerçekçiyedir. Ama bir gün bu hesap mutlaka sorulmalıdır...
Hiram Abas, eylemci karakteriyle Emniyet örgütü'nün çeşitli alanlarında çalışabilirdi. Ama MİT'nda asla... 16 1'de age.:
«Çok narin olduğu söylenilen ve her zaman ön planda görülen bu işadamının bugünlerde bankalara olan 800 milyon liralık borcu nedeniyle ödeme güçlüğü içine düştüğü yansıdı.» (Ekim/1987) Y.N:Bugün Halit Narin borcunun 60-70milyar lira olduğunu kabul etmektedir.(Cumhuriyet, 7 Ağustos 1988)
17 Y.N. Kuşkusuz bu soru IMF patentli uydu kapitalist ve «liberal» bir ekonomik modeli benimseyen bağımlı iktidarlar için ütopiktir. Amacımız gerçekleri vurgulamaktır.
Büyük bir bölümü ÇUH* ve ÇUŞ"lerin işbirlikçisi olan ülkemizdeki holding ve şirketler, yıllardan bu yana kucaklarını emekli güvenlik ve istihbarat örgütleri görevlilerine açmış olduğu bilinmektedir. Sermaye, kendi düzenlerine hizmet edenlere vefa göstermekte ve yemlemektedir. Tıpkı iktidarların adamlarını Yönetim Kurullarında arpaladıkları gibi...
Hattâ aktif görevde iken dahi hem kendi örgütünden (Emniyet veya istihbarat) hem de özel sektör kuruluşlarından maaş alan ajanlar bulunmaktadır.
Bu olguya karşın, güvenlik ve istihbarat örgütleri işçi sendikaları ve demokratik derneklere ajanlarını gizlice sızdırmakta, onlara tuzaklar kurmaktadır, örneğin yıllardan beri Amerika, AAFU (Asie & Africa Free Lobour Institude) adlı kuruluşla, işçi hareketlerini açıkça yönlendirmekte, eğitimden, seminerine kadar finansman sağlamağa devam etmektedir. Bakınız: Talat Turhan, İşçi Sınıfı ve Sınıf Gerçeği, 7 Gün dergisi, 16 Şubat, 9 Mart 1977
36
manşete çıkarması anlamlı idi... Asl ında Özal kendisini etki leyen çevrelerin önerileri d o ğ r u l t u s u n d a Abas' ı MİT Müsteşarlığına a t a m a k ist iyordu.
Ancak ilgililerin t ü m niyetlerini «MİT raporu olayı» kursaklar ında bıraktı. İç ve dış ç o k y ö n l ü d inamik ve dengeler in zorlamasıyla Özal'a karşın Hiram Abas, M e h m e t Eymür ve ekibi MİT'ndan dışlandılar.
Ummadıkları bir b i ç i m d e kendilerini sokakta bulan bu kişiler, kızgınlık içinde ilginç açık lamalarda bulundular. ' '
Gerçekte bu ekibin örgüt ten dışlanmasıyla her şeyin gül lük gülüstanlık olacağını bek lemek safdill ik olur. MİT mutlaka P a r l a m e n t o ' n u n denet imi altına alınmalı, yasadışı eylemlere bulaştırılmamalıdır.
MİT'na ilişkin ilk yazımızda 1 s o n u ç olarak: Ü lkemizde L o o c h e a d rüşvet olayı, Kocatepe gemisin in batırılması olayı, öneml i m a k a m l a r d a bulunan kişiler ve hold ing patronları hakkındaki yolsuzluk olaylarıyla hayali ihracat olayı vurguncularıy la, G ü n e y - D o ğ u olaylarında g e l m i ş g e ç m i ş iktidarların sorumluluğuyla MİT'nın askeri darbelerdeki t u t u m u n a açıklık getirici bir parlamenter d e n e t i m mekanizması çalıştırı lmadan g e r ç e k demokras i kurulamayacağını vurgulamışt ım (Ekim/1987). Öner i ler imin bir b ö l ü m ü bu tarihten sonra tartışıldı. A m a o kadar...
18 Amerika'nın gelmiş geçmiş tüm Cumhurbaşkanlarının. - ikisi uyuyan mason - olduğu iddia edilmektedir,
(y.n.) ' 19 Mason'ların tüm dünyada iktidara, kapitalizmin uluslararası örgütlerine, finans kuruluşlarına, Silâhlı Kuv
vetlere, güvenlik ve istihbarat örgütlerine girdikleri ve bu örgütleri kontrol altına alıp yönlendirmeğe çalıştıkları bilinmektedir, (y.n.)
20 a) llhaml Soysal, »Masonlar MİT'in Kilit Yerlerinde», 2000'e DOĞRU, 2-8 Ağustos 1987, s. 31 b) Türkiye ve Dünya'da Masonluk ve Masonlar, İlhamı Soysal
21 İtalyan P-2 Mason Locası üstadı Lucio Gelli ve İtalyan İstihbarat Örgütü görevlilerinden bazıları, Italya'-daki sağ terörü yönlendirdikleri için geçen ay içinde mahkum oldular ve çeşitli hapis cezalarına çarptırıldılar.
22 15'te age; Hiram Abas: «Demirel'in tebrik ve teşekkürlerine mazhar olduğunu» ve «Demirel'le defalarca temas ettiği, çalıştığını ve takdirini gördüğünü» açıklamaktadır. Y.N: Demirel, Abas'ın yasadışı operasyonlarını mı tebrik etmiştir. Ya da bu ilişkide her ikisinin de Mason olması mı etken unsurudur?
23 15'de age; Hiram Abas: «özal'la gayet iyi anlaşıyordum ve istihbari yönden anlaşıyordum.» Y.N: Bize göre bu itirafın ikinci bölümü Özal-Abas ilişkisine ışık tutucu niteliktedir. İstihbari yönden CIA türü operasyonel tarzı benimseyen Abas'la bu açıklamaya göre Özal aynı anlayıştadır. Tehlike ise bu anlayıştan kaynaklanmaktadır. Açıkladığım gibi, bu tür istihbaratçılıkta adam öldürmeden, her türlü şantaj, komplo, provokasyon vb. gibi... baş vurulması doğal karşılanmakta, yasalar göz ardı edilebilmektedir. Bu anlayış MİT'na egemen olsaydı ve şartlar da uygun olsaydı, «solcuların nefeslerini dinlemek» yerine sosyal demokratlar dahil, tüm ilerici demokrat aydınların nefesleri kesilebilir, faili meçhul cinayetler zincirine yenileri eklenirdi...
24 «Mehmet Eymür - Hayri Birler Söyleşisi», Güneş, 11,12 Haziran 1988. 25 «Mehmet Eymür - Oktay Balamlr Söyleşisi», Bulvar, 13,19 Haziran 1988.
Y.N: Bu açıklamalar içinde bizim yirmi yıldan beri öne sürdüğümüz savları doğrultanlar vardı. İktidarın güçsüzlüğünü belirleyici vurgulamalar vardı. Devletin işleyişindeki laçkalıklar sergileniyordu.
" Çok Uluslu Holding.
** Çok Uluslu Şirket. ,
37
Anılan yazı nedeniyle ist ihbaratla yakın ilişkisi bulunan etken kişilerin d o s t ç a uyarılarına m u h a t a p o l d u m . Onlara g ö r e : «Arının kovanına şiş s o k u y o r d u m » . Bu nedenle başım belaya girebi l irdi. O d ö n e m d e Türkiye'nin en g ü ç l ü adamlar ından biri o lan Hiram Abas'ın Üstüne g i t m e k akıllı bir t u t u m değildi... G e ç e n d ö n e m d e olaylar ö n e s ü r d ü ğ ü m ü z savlar d o ğ rul tusunda gelişti. S e ç i m ve referanduma karşın, özellikle dış güçler in üzer inde ö n e m l e durduklar ı , «siyasal istikrar» sağlanamadığı için, yeni bir referandumla Türk halkının dikkatler i temel sorunlardan uzaklaştırı lmak istenmektedir. Bu ikinci referandum ve Cumhurbaşkanı seçimi istikrarsızlık unsurlarını beraber inde getirebilir. İktidarın geleceği pek parlak g ö rünmemektedir .
«MİT raporu olayı»nda Parlamenter d e n e t i m yerine müfett iş raporu'y la yetini lmeşjTde iktidarın g ü ç s ü z l ü ğ ü n ü n bel irgin bir kanıtı olarak g ö r ü n m e k t e d i r . 2 7 " 2 8
Yine anılan yazımızda 1 MİT Yasasına g ö n d e r m e yapmış ve ö r g ü t ü n b ö lümleri ve görevlerini o k u y u c u l a r a tanı tmak i s t e m i ş t i m . 2 9 " 3 0 Yeni MİT K a n u n u n d a «Kaçakçılık ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı» diye bir bir imin k u r u l d u ğ u yapılan açık lamalardan anlaşılmaktadır.
Bu d u r u m MİT'nı pol isin görevleri içine çekt iğ i için, bil inen sürtüşmelere neden o l m u ş ve MİT'na eylemsel bir işlev y ü k l e m e k gibi o lumsuz luk g e t i r m i ş 3 MİT raporu olayı 'ndan da anlaşı lacağı üzere, MİT - Emniyet Örg ü t ü sürtüşmelerini yoğunlaşt ırmış, çel işki ler İstanbul - Ankara pol isine yansımış ve bu konudak i tart ışmalar m a h k e m e l e r e yansımıştır.
Buna karşın, MİT Raporu ile suçlananların t ü m ü - Üruğ dışında - suskunluklarını korumuş, iktidar yeni bir r e f e r a n d u m u n ardına sığınarak ra-
26 Özal iktidarına başından beri destek veren «The Wall Street Journal» gazetesi bile, Özal ekonomisini «Eğlence bitti» diye eleştirmektedir. (Cumhuriyet, 8 Ağustos 1988)
27 15'de age, Hiram Abas: «MİT kendisini hükümetlerin dışında.... görmekle İftihar duyan insanlardan kuruludur.» Hiram Abas: «MİT mutlaka parlamento tarafından tanınmalı ve denetlenmelidir.»
28 25'de age, Mehmet Eymür: «Sözde Başbakânlık'a bağlıyız ama, bugün için Teşkilâtı kimin idare ettiği belli değil.»
29 Milli İstihbarat Teşkilâtı Kanunu - 644 sayılı kanun - Kabul tarihi: 6 Temmuz 1965. (EK-1) 30 «Devlet istihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Kanunu: (1 Kasım 1983 tarih ve 2937 sayılı) 31 15'de age:
a. Hiram Abas: «Benim görüşüme göre de istihbarat servisi aktif operasyonlar da yaparak Türkiye'ye yönelik faaliyetlerin üzerine gitmek mecburiyetindedir.» b. Hiram Abas: «Ben devletime hizmet vermek İçin görev yaparım, operasyonları yaparım. Ben masada çalışmadım. Az çalıştım.» Y.N.: İstihbarat örgütlerinde yerleşik kanıya göre -CIA hariç- James Bond'luk ve Rambo'culukla istihbarat-çılığın hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Abas'ın açmazı da bu çarpık mantıktan kaynaklanmaktadır. Bay Abas eğer görev verirlerse «Anti-terör örgütü»nü yönetebilirsiniz. Daha da olmazsa aynı işi profesyonel olarak yapıp doyurulmamış komplekslerinizi tatmin edebilirsiniz. (Bakınız: Erich Fromm'un «Sevgi ve Şiddetin Kaynağı»}.
38
pordaki ç o k öneml i ve ülke çıkarlarını yak ından i lgi lendiren gerçekler i peçelemeyi yeğlemiştir.
MİT'na ilişkin ikinci yazımızda d a 2 MİT'ndaki görevler ine s o n veri len Hiram Abas ve Mehmet E y m ü r ' ü n CIA-MİT, MOSSAD-MİT ilişkilerini yadsıyan görüşler in in gerçeği yansıtmadığını 1962'li yıllara kadar uzanan olaylar ve olay tanıklarını açıklayarak kanıt lamaya çalıştım.
Ancak gizini koruyan iki olay üzerindeki ör tü bir g ü n k a l d ı r a b i l i r s e bu konudaki gerçekler biraz d a h a aydınlanabil ir.
Vinci Olay: Sabahattin Savaşman Olayı:*
Olay 25 ve 26 Aralık 1977 g ü n k ü basında k a m u o y u n a açıklandı. Günay-dın'a g ö r e : (Mealen) «MİT İst ihbarat Daire Başkanı Sabahatt in Savaşman, Amer ika ve İngiltere hesabına casusluk yaptığı bu amaçla her iki ülkeye: Amerikan üsleri, Kıbrıs'taki Türk kuvvetleri, Türk-Amerikan ilişkileri, Amerikan ambargosu'na ilişkin konularda bilgi verdiği için tutuklanmıştı.»
Ancak d u r u ş m a sürerken davaya yayın yasağı k o n u l d u ğ u i ç i n 3 2 kam u o y u gerçekler i öğrenemedi. . . Yapılan d u r u ş m a s o n u n d a -Genel Kurmay Askeri Mahkemesi- Savaşman 17 yıl 6 ay hapis cezası almış ve cezasını ta m aml ay ıp hapisten çıkmıştı. A m a s u s k u n l u ğ u n u korumayı y e ğ liyordu...
Bu öneml i d u r u ş m a d a n Savaşman'ın ancak bir kaç cümlesi basına y a n
s ı d ı 3 4 ve A m e r i k a n casusluğu olayı unutu ldu g i t t i .
Savaşman karardan sonra yaptığı açık lamada:
«Bu MİT'in mahkûmiyetidir. Benim değil. Her gün yüzlerce en gizli bilgi Amerika'ya Almanlara veriliyor», «CIA, MİT içinde dönen çarkın birdişli-sidir. Bu dişli sökülüp atılmadıkça MİT gerçek niteliğine kavuşamaz.» şekl inde konuşmuştur.
Yıl 1979'da Savaşman böyle konuşuyor. A m a b u g ü n en azından bi ldiği gerçekler yanında, savunmasını k a m u o y u n a açıklamak tarihi s o r u m -
* Bu yazının yazıldığı tarihten sonra yayınlanan Cüneyt Ârcayürek'in «Darbeler ve Gizli Servisler» adlı yapıtın
da «Savaşman olayına» yer verilmiştir. 32 Vatan, 25 Şubat 1978. 33 Cumhuriyet, 26 Temmuz 1979. * Bütün suçlar kendisine yükletilen kişi, günah keçisi (Fransızca-Türkçe Sözlük- Tahsin Saraç). 34 Cumhuriyet, 10 Nisan 1979.
39
l u l u ğ u al t ındadır
Yıl 1964, Eylül ayının sekizi, bu satırların yazarı Genel Kurmay Başkanlığı Asker i M a h k e m e s i n d e «Genç Kemalistler davası» baş sanığı olarak yaptığı s a v u n m a d a :
«MİT'in Silahlı Kuvvetler mensuplarını tak ip ett iğini ve bu y ö n d e k i g i r işimlerinin her g e ç e n g ü n artacağını ve MİT'in siyasal iktidarın aleti o l m a m a s ı gerektiğini, MİT'in içinde görevini kötüye kullanan parazitlerden temizlenmesi gerektiğini» bel irtt ikten sonra, «örgütün görevini kötüye kullandığını ve Anayasa'yı ihlâl ettiğini» söylemiş, «Genç Kemalistler Ord u s u davası hazırlık soruşturmasının yasadışı yol larda MİT'nda yapıldığını» açıklamıştım.
Yıl 1973, Haziran ayının onaltısı, B o m b a Davası b a ş sanığı olarak İstanbul Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi 'ndek i s o r g u m d a :
«Sunay ve Tağmaç' la şahsi bir i l işkim yoktur. A n c a k bunlar, özell ikle 22 Şubat ' tan (1962) sonra y ö n e t i m i fi i len ele geçirmişler, MİT'i e!e geçirmişler, MİT'i de Amerikalılar ele geçirmiş ve bu şekilde memleket idare edilmeğe başlanmıştır...»
Belgesel açık lamalar ımdan kesinlikle anlaşılacağı gibi Savaşman'dan 6 yıl ö n c e CIA - MİT ilişkisini, i d a m istemiyle yargılanırken açık l ıyordum. Savlarım bil indiği gibi 3-4 yıl sonra da İhsan Sabri Çağlayangi l taraf ından d o ğ r u l a n d ı . 3 8 " 4 c r
T ü m bunları neden açıkl ıyorum? Hiram A b a s yüzünden.. . Ç ü n k ü o, kendisine yönel ik Amerikanofi l l ik savlarını yadsımak için Savaşman olayını örnek g ö s t e r m e k gereğini özell ikle vurgulamaktadır :
«Geniş çaplı bir o p e r a s y o n d u . Bu sayede de hakikaten Türkiye'nin içine sızmış bir istihbarat ö r g ü t ü n ü n faaliyeti, Türk istihbarat ö r g ü t ü taraf ından a k a m e t e uğratılmış ve 17 sene hapis yemiştir Savaşman.»
H i r a m Abas, Savaşman o p e r a s y o n u n u y ü r ü t m e k l e öğünmektedi r . Dava gizini k o r u d u ğ u için Savaşman' ın «Le b o u c émissaire»* olarak seçil ip, Abas' ın bir taşla iki kuş v u r u p vuramadığını iddia edemiyoruz.
A c a b a MİT içinde bir kişinin m a h k û m edi lmesiyle CIA-MİT ilişkisi ö n lenmiş midir? Parlamenter d e n e t i m dışında o lan bir ö r g ü t ü n yönelt i len
35 Sabahattin Savaşman, Harp Okulundan sınıf arkadaşımdır (y.n.) 36 Bu bölüm,.Bomba Davası'ndakl Savunmasına da aktarılmıştır. (8'inci klasör: Giriş, CIA, AID, Basından
Seçmeler: 1974-1975) Yayınlanmadı. 37 Bomba Davası, Duruşma Tutanağı, s 16. 38 Politika, 9, 21 Mart 1976, «Çağlayangil'in İsmail Cem'le Söyleşisi". 39 Çağlayangil: «12 Martta CIA geniş ölçüde vardır», Politika, 1 Ocak 1977. 40 a.Uğur Mumcu, «Kim Kimi Doğruluyor...» Cumhuriyet, 26 Mart 1977.
b. Uğum Mumcu, «Bir Pulsuz Dilekçe», s. 195-198.
40
suçlamalardan arınması olası deği ldir. B u g ü n Abas bi le bu tür denet im is temektedir . 2 7 A m a meşhur 12 Mart önces i ve sonrası eylemlerini sürd ü r ü r k e n Senato Araşt ırma K o m i s y o n u başkanı Salih Tanyeri , şiddet olayları k o n u s u n d a Başbakanlık ve MİT'ndan bilgi a l a m a m a k t a n yakın ı y o r d u . 4 1
İkinci Olay: Turan Çağlar olayı.
Turan Çağlar, 27 Mayıs d ö n e m i n d e İstanbul Radyoevi M ü d ü r l ü ğ ü g ö r e v inde bulunmuş, d a h a sonra emekl iye ayrılmış bir k u r m a y albaydı. 1965'li yıl larda Tepebaşı 'nda Tarhan hanın büyük bir dairesinde, geniş bir k a d r o ve sınırsız parasal olanaklarla çalışan «Özel Sektör Enform a s y o n Bürosu» adlı bir kuruluşu y ö n e t i y o r d u . Bu b ü r o d a Türkiyedeki sol akımlar .izleniyor, sermaye adına karşıt yöntemler geliştir i l iyordu. Çağlar, uzun süre bu görevini s ü r d ü r d ü k t e n , b ü r o y u Fethi G e m u h l u o ğ l u -'na dev-rett ikten sonra, A k b a n k Sosyal İşler M ü d ü r ü o l m u ş t u . Bu hizmeti de yıllarca sürmüştü. Çağlar' ın görev adı gerçekte bir m a s k e idi. Bu kez sermaye adına değil de A k b a n k adına özel ist ihbarat topluyor, kendisine sağlanan sınırsız mali olanaklarla etkin kişileri, bürokrasin in her iki kanadını eşantiyonlara (!) b o ğ u y o r d u . «İstihbarat - Sa» b ü r o s u t a h m i n edi ldiği gibi piyasa istihbaratı yapmıyordu.. .
Bu evrede, İstanbul ve Bölgesi Milli Emniyet Daire Başkanlığı görev inde bulunan Turan Deniz'le Çağlar ç o k yakın iki arkadaştı . Aslında Çağlar'ın hizmetler inden yarar lanmak isteyenlerin, bu yakınlıktan kendi çıkarları d o ğ r u l t u s u n d a geniş ö l ç ü d e yararlandıklarını kabul e tmek gerekir.
12 Mart ' tan (1971) sonra Faik Türün, Zihnipaşa k ö ş k ü n ü -Ziverbey k ö ş k ü - 4 2 bi l inen ekiple i ş k e n c e h a n e y e ' d ö n ü ş t ü r d ü ğ ü n d e Turan Deniz, s o r u m l u o l d u ğ u halde kullanılmış, köşk'te MİT adına b ü t ü n yetkiler Eyüp Özalkuş'a verilmiştir. 3 Bu d u r u m d a n tedirgin olan Turan Deniz, Çağlar'ın basınla k u r d u ğ u sıcak i l işkilerden yararlanarak T ü r ü n ' ü n işkencecilerini afişe etmeyi çıkarına u y g u n g ö r m ü ş t ü . Bu a m a ç l a Nimet Arzık'a işkence k ö ş k ü gezdiri l mistir.
A m a Turan Deniz, İstanbul'daki görev inden ayrıldıktan sonra, o n u n yerine gelenler, Turan Çağlar' la kıyasıya mücadeleye girmişt i . Bir kaç kez MİT'te misafir edi ldiğine (!) ve bir defasında da gece kaçırılıp Belgrat Or-
* Bugünlerde kendisinden Radyo'da sıkça söz edilen Gemuhluoğlu daha sonra Türk Petrol Vakfı Yöneticisi
olmuştur. 41 Cumhuriyet, Milliyet, 25 Aralık 1976. 42 ilhan Selçuk, «Ziverbey Köşkü». 43 Eyüp Özalkuş, 12 Mart döneminde her manada birlikte çalıştığı Askeri Savcılardan Süleyman Takkeci'nin-
emrinde bugün THY Sivil Savunma örgütünde vatani görevine devam etmektedir...
41
manı 'nda terk edi ld iğine dair söylenti ler ortalıkta dolaş ıyordu. Tabii bu d u r u m d a çalıştığı kimseler ve kuruluşlar o n u yalnız bırakmışlardı...
Daha sonra bir g ü n , Çağlar' ı «Amerikan casusu» suçlamasıyla Mamak, Asker i Ceza ve Tutukevine aldılar. Duruşması d e v a m ederken bir g e c e h ü c r e s m d e ö lü bulundu.. . Yapılan o t o p s i d e kalp kr iz inden ö l d ü ğ ü anlaşılmıştı... T a m bir CIA senaryosu... «Küçük Amerika» o l m a hayalleri gerç e k olmuştu.. . Her şey kitabına u y d u r u l u y o r d u . Bil im ve teknik ilerlemişti... Her y ö n d e n kullanılabil irdi vatan kurtarıcısı operasyoncular tarafından... Turan Çağlar olayındaki giz perdesin in aralanmasının zamanı kan ımca gelmiştir. Bu o layda:
- «Özel Sektör E n f o r m a s y o n Bürosu»nun t ü m işlevi ortaya çıkarılmalı, f i -nans kaynakları saptanılmalıdır.
- Akbank' tak i çal ışma aynı şeki lde irdelenmelidir.
- Turan Deniz bildiklerini açıklamal ıdır. 4 6
- Turan Deniz 'den sonra İstanbul MİT ö r g ü t ü n d e Turan Çağlar' ı b o y hedef i seçenler kimlerdi? Bunlar arasında 12 Mart işkencecileri var mıydı? Amaçlar ı ne idi?
- Turan Çağlar, hapishaneden ailesine ve bazı değer l i yazarlara m e k t u p ulaştırmayı başarmıştır. Bu mektuplar ın k a m u o y u n a açık lanma zamanı g e l m e m i ş midir?
- Çağlar ailesi babalarını ' ak lamak için g i r iş imde bulunmayı d ü ş ü n m e m e k t e m i d i r ? 4 7 " 4 8
Sorular uzatılabilir...
MİT Raporu olayına yeni bir aydınlık, yeni bir soluk, yeni bir ses getirm e k isteniyorsa Sabahatt in Savaşman ve Turan Çağlar olayları t ü m b o y u t ve ayrıntılarıyla k a m u o y u n u n ö n ü n e getiri lmelidir. Bu a ş a m a d a
* »Mon Dieu! Pour quai nous a-t-on confié cette mission?»
44 MİT Müsteşarı Emekli Koramiral Bahallin Özülker, egemen güçler ve onların iç ve dış örgütlerini çıkarla-nnave dünya görüşlerine lers düşen bir raporu ilgili makamlara verdikten, kısa bir süre sonra Samsun'da. bir otel odasında ölü bulundu. Otopsi sonucunda kalp krizinden öldüğü anlaşılmıştır... Yanında 12 Mart' sonrası IştonceOilgfltıd^n bir emekli albay vardı, (y.n.)
45-Süp»r zehirli bitkilerle cinayet nasıl İşlenir?» - Gizli ajanların cinayet aracı olan ve sonuçları laboratuvar-larda kolay saptanılmayan zehirleri..., - Çeviri: Özgün Taşdemir/Murat Paker, Cumhuriyet. Bilim ve Teknik eki, 26 Mart 1988, s. 56. ~~ ' "
46 Turan Deniz, eski paşalardan Korgeneral Galip Deniz'in oğludur. Babası 1935-1940'lı yıllarda Diyarbakır'da sınırsız yetkilerle Umumi Müfettişlik yapmış bir kişidir. Halk arasında 93 odalı bir sarayda oturduğu söylenir, paşanın kızı o dönemde ata binerdi. Yani umur görmüş bir aileden geldiği için her halde hem yatı, hem katları, hem de dünyalığı vardır. -1960'lı yıllarda babasının Etlik'teki köşkünü MİT'e kiraya vermişti- Huzurunu bozmak istemez. Bu nedenle ne arkadaşlık ne de erkeklik adına konuşacağını sanmam. Amacım önerilerimin eksiksiz olmasıdır. »Gün ola, harman ola...» (y.n.)
47 Turan Çağlarîn damadı çok tanınmış ve değerli bir ses sanatçısıdır, (y.n.) 48 Turan Çağlar'ı 1960'lardan beri yakın tanıyan kişilerden biri de benim (y.n.)
42
kuşkusuz bu görevi basın yüklenmel idir .
Bunun gibi, 12 Mart d ö n e m i işkenceci leri arasında b u l u n d u ğ u iddia edilen MİT görevlisi Bülent Ö z t ü r k m e n 4 9 , Özal iktidarı d ö n e m i n d e DPT Müsteşar Yardımcısı olarak hayali ihracatçılara ö d e m e yapılması için emir vermesinin ardındaki giz ortaya çıkarılmalıdır. " İktidarın hayali ihracatı örtbas e t m e için gir iş imlerde bulunmasının ardındaki nedenler t ü m ayrıntılarıyla saptanmalıdır.
Yazının başlığı «Köstebekler...» idi. Onlara bu sıfatı d ü n hizmet verdikleri yetkili kişiler yakıştırmışlardı. Gerçekte köstebekler pek m a k b u l hayvanlar sayılmazlar ve yeralt ında yaşarlar. İstihbarat elemanları da görevleri gereği yeralt ında çalıştıklarından dünyanın her yer inde Köstebek diye tanımlanırlar. A n c a k M e h m e t E y m ü r 5 b u şeki lde t a n ı m l a n m a k t a n hoşnut olmadığını açıkladıktan sonra, «Biryerde yaptığım işten tiksiniyorumza-ton...» d iyerek g ü n a h çıkartmaktadır. Tıpkı Şil i 'deki C I A ^ e f i gibi... Şili CIA görevlisi d e : «Tanrım neden bu görevi bize verdin?» d iye yakınıyord u .
Yaptığı işten utanç duyanlar ın, bu d u r u m d a n kurtulmalannın tek yolu
vardır. Jean J a c q u e s Rousseau gib i it iraflarda bulunmak...
Bu konuda en u y g u n ö r n e ğ i Phil ip A g e e o l u ş t u r m a k t a d ı r . 5 3 Eski bir CIA
ajanı o lan Agee de «yaptığı işten utanç duyduğu için» katıldığı t ü m ope
rasyonları açıklamıştı. Bu yol la h e m v i c d a n azabından kurtu lmuş, h e m
de insan olmanın o n u r u n u n zevkini tatmış, a m a ü lkeden, ülkeye de ko
vulmuştu.
Bay Eymür, «Cumhurbaşkanına hesap sorulmasından endişe etmek»,
ve «Üruğ'u illegal cemiyet toplantısına katılmakla» s u ç l a m a k size bir
şey kazandırmaz.
Biraderiniz ve dava arkadaşınız H i ram Abas'ın ( m a ş a l ı n ) 156-157 bask ı n ı 1 5 -operasyonu- var. Eğer riskine katlanabil irseniz, o turun anılarınızı yazın. « D e m o k r a s i m i z e katkı yapmış olursunuz. Bu arada h e m çeşitl i ve ç o k yönlü karmaşık niyetlerle «sansasyon» ve «reklam» peşinde olan kimi basına «yeni» bir m a l z e m e olursunuz, h e m de köşeyi dönersiniz. Bu arada, h e m de v i c d a n azabından kurtu lmuş olursunuz. Az şey midir? Nasıl olsa «devr-i demokrasin in», yolların yo lunu ç o k iyi bilirsiniz...
11 Ağustos 1988
49 «Bülent Öztürkmen 12 Mart'ta MİT Ankara Şubesinde «K» masasında çalıştı. İşkenceyle yapılan sorgula
maları yönetti...» Aydınlık, 22 Ağustos 1978.
50 Rafet Ballı, «İhracat Oyunu», Milliyet, 3 Temmuz 1988. 51 Mehmet Muhsinoğlu, «300 Dosya Meclis'te», Milliyet, 12 Temmuz 1988. 52 J. J. Rousseau, «İtiraflar • Confession -» adlı yapıtında asırlarca önce yaşadığı sosyetenin tüm iğrençlik
leri .yanında, homoseksüel ilişkide bulunduğunu açıklamada bir sakınca görmemişti. Ne dersiniz Bay Hiram Abas?...
53 «CIA Günlüğü», 2. Cilt, Philipe Agee.
43
İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ ve AŞK ODALARI*
Türkiye'deki d e m o k r a t i k l e ş m e savlarına karşın bazı kurumlar, Devlet Teşkilâtı iç indeki yasal konumlarını gözardı ederek "Devlet iç inde devlet" o labi lmeği her d ö n e m d e başarmışlardır.
Bunlardan biri de Milli ist ihbarat Teşkilâtı'dır.
Daha ö n c e açıkladığım gib i , 1961 yılında bu teşki lâtta çal ışmak üzere inh a m yapılmasına karşın g ö r e v kabul e t m e m i ş t i m . 22 Şubat 1962'den sonra Afyon'a s ü r g ü n edi ld im. Ancak peşimi bırakmamışlardı. Bizi saf-dışı bırakmak için MİT bir J a n d a r m a üsteğmeni içeri almış ve uzun süre baskı alt ında sorgulayarak aleyhte bir tert ip d ü z e n l e m e y i başarmıştı. Bazı çevreler, varlığımı kendi leri için potansiyel bir tehl ike olarak g ö r d ü k l e r inden MİT'nı, kul lanabil iyorlardı. 19 Nisan "1963 g ü n ü , M e m d u h Tağ-maç' ın özel uçakla g ö n d e r d i ğ i As. savcı taraf ından gözalt ına alındım. 20 Mayıs 1963 g ü n ü " s o r u ş t u r m a y a mahal o l m a d ı ğ ı " kararı veri ldi. Bu karar bana u laşmadan 21 Mayıs olayları patlak verdi . Cemal Tural ilk ö n c e 21 Mayıs'la ilişkili gösteri lerek tasfiye edi lmemi ist iyordu. Bu başarı lamayın-ca " G e n ç Kemalistler O r d u s u Davası"nda bir kaç yıl süreyle yargı landım ve tabii bir sürede ünlü M a m a k Askeri Ceza ve Tutuk Evi'nin misafirleri (!) arasına katıldım. As. Savcılar ve As. Yargıçlar MİT'nın senaryolarının dışına çıkıp, mesleklerinin gereğini yerine get i rme yürekl i l iğini kendiler inde bulamıyorlardı. Anılan d a v a d a Askeri Ceza K a n u n u ' n u n 148'inci m a d d e s i uyarınca m a h k u m o l d u m .
"Pol it ika y a p m a k l a " suçlanmışt ım. Sanki Slh.K.lerde pol i t ika y a p a n tek kişi bendim...
Tağmaç' ın uçan savcısı d a h a sonra general o l d u . Emekl iye ayrılıp avukatlığa başladı. MİT raporu olayı patlayınca bu kişiyi N e c d e t Ü r u ğ ' u n avukatı g ö r ü n c e d o ğ r u s u şaşırdık. Dün MİT'yla çalışan As.Savcı, b u g ü n MİT'nı dava ediyordu. Avukat, MİT raporunu kaleme alan M e h m e t Ey-
* Bu yazı ilk kez yayınlanmaktadır.
44
mür 'ü "teşkilatın yüz karası" o lmakla s u ç l u y o r d u 1
Oysa biz 1964 yılında Gn.Kur.As.Mah.'nde yaptığımız s a v u n m a d a : 2
"MİT'in Silahlı Kuvvetler mensuplarını izlediğini ve bu yöndeki girişim
lerin her geçen gün artacağını, MİT'nın siyasi iktidarın aleti olmaması
gerektiğini ve MİT'nın içinde görevini kötüye kullanan parazitlerden te
mizlenmesi gerektiğini bel irtt ikten sonra, örgütün görevini kötüye kul
landığını ve Anayasa'yı ihlâl ettiğini" açıklamıştık.
O d ö n e m d e gerçekten MİT t a b u idi. As. Savcı ve o n u n gib i düşünenler "MİT'nı y ıpratma amacını g ü d e n bir rej im düşmanin ın (!) saçmalar ı" a n layışı içinde diş gıcırdatarak beni dinlediler. Ne MİT parazit lerden arındı, ne de yasadışı faaliyetlerine s o n verdi . Oysaki öner i ler im göz ardı edi lmeseydi Teşkilat yasal çerçeve iç indeki görevlerini sürdürerek bu ö l ç ü d e yıpranmazdı.
Bizim köstebekler i "parazi t" olarak suç lamamızdan, t a m yirmi beş yıl sonra Eymür 'ün "MİT' in yüzkarası" o larak nitelenmesi i lginç değil mi?
Eski Askeri Savcı, general emekl is i , avukat; çeyrek asır sonra bizimle aynı noktaya gelmişt i . Geçte olsa...
Amacımız, MİT'na kara ça lmak olmayıp, kendisine çeki d ü z e n vermesini sağlamaktı. Bu nedenle eleştiri hakkımızı kullanırken kendimizi riske ett iğimizin bi l incinde idik...
Ni tekim emekli o lduktan sonra MİT İstanbul Emniyet M ü d ü r l ü ğ ü n e emir vererek yıllarca altı polisle beni İzledi. Uygulamayı b a ş v u r u m üzerine zamanın İç İşleri Bakanı Faruk Sükan d u r d u r t t u .
"Devlet kin t u t m a z " derlerse de inanmayın. Bir devlet ö r g ü t ü olan MİT'nın kin t u t t u ğ u n u sayısız olaylarla bi lmekteyiz. Örneğin:
1972 yılında İstanbul Milli Emniyet Bölgesi Başkanı Turan Deniz, üstlerinin aldığı emirle bir o p e r a s y o n için kullanılıyor ve Orgeneral Faruk Gürler (o tar ihte K.K.K) aleyhinde Ziverbey k ö ş k ü n d e işkenceli sorgulamalarla Gürler' in ö n c e Gn. Kur. Bşk, sonra C u m h u r b a ş k a n ı o l m a niyetlerini engel lemek için düzenlenen tert iplerde yer al ıyordu. İşkenceli sorgulamaları yürütenler iç inde MİT Raporu Olayı 'nda marifetleri g ü n yüzüne çıkan köstebekler de vardı... " B o m b a Davası" tert ibine katılan zamanın İstanbul Emniyet M ü d ü r yardımcısı Şükrü Balcı'nın daha sonra Faruk Gürler'in yeğeni olan N e c d e t Üruğ'la d o s t olmalarını halâ anlamış değil im... B u n u n gibi , MİT Raporu Olayı 'ndan ö n c e Harbiye O r d u Evi'nde Hiram Abas' ın kızının d ü ğ ü n ü n d e nikah şahit lerinden biri Vehbi Koç idi. Bu ikili arasındaki yakınlığı b u g ü n bile yer ine oturtmakta güçlük ç e k m e k t e y i m .
1 Raporcu Eymür MtTın yüzkarası, Hürriyet, 18 Ocak 1989 2 Genç Kemalistler Ordusu Davası, Talat Turhan'ın savunması, 8 Eylül 1964
V 45
B ü y ü k p a t r o n - "Mister K o m p l o " d o s t l u ğ u ne ola ki?
Turan Deniz İstanbul Sıkıyönetim Kl ığ ına yazdığı bir yazı i l e 3 benirnde iç inde o l d u ğ u m altı kişinin "memleket içindeki anarşik olayların planlayıcısı olduğumuz ve bir cunta faaliyeti içerisinde bulunduğumuz" belirt i l iyordu.
MİT'çi Turan Deniz bu yazı ile suç iş l iyordu. İlki, idari bir o r g a n olmasına karşın " T u t u k l a m a e m r i " veriyor, yasal olarak MİT'te s o r g u l a n m a m a mız gerekt iğ i halde, o r a d a sorgulandığımız ortaya çık ıyordu. Yazıda birde küstahlık vardı: Turan Deniz, emr inde b u l u n d u ğ u Sıkıyönetim K o m u t a n lığına emir ver iyordu, "Tutuklanacak şahıslar" diye... El indeki tek kanıt işkenceli s o r g u l a m a l a r d a kişiden kişiye aktarı lan it iraflardan oluşan düzm e c e ifadelerdi...
MİT'nın kini "Deve k in i "nden üstündü. İkinci kez düzenlenen tertiplerle yargı ö n ü n e çıkarılmıştım. H e m de bu kez idamlık bir sanık olarak...
İnsanlık o n u r u n u n bir parçasını o luşturan kişisel o n u r u m u kurtarmak için, Z iverbey K ö ş k ü ' n d e işkenceyle tert ip düzenleyenler in İpliğini pazara ç ıkarmak üzere t ü m yasal yolları d e n e d i m . Zamanın Başbakanı Naim Talü, Gn. Kur.Bşk.Orgeneral Semih Sancar ve K.K.K. Orgeneral Eşref Akıncı'ya b a ş v u r d u m . T ü m ü başvurularımı hasır altı ederek tar ih ö n ü n d e işkencelerin k o r u y u c u s u d u r u m u n a düştüler.
D ü z m e c e " B o m b a Davası"nda yargılanırken de MİT'nın içyüzünü oradaki olanaklar iç inde açık lamağa çalıştım.
" S u n a y ve T u ğ m a ç ' l a şahsi bir i l işkim yoktur. A n c a k bunlar özellikle, 22 Şubat ' tan (1962) sonra yönet imi fiilen ele geçirmişler, MİT'i ele geçirmişler, MİT'i de Amerikalı lar ele geçirmiş ve bu şeki lde idare edi lmeğe başlanmıştır. Bu y ü z d e n de memleket bu hale ge lmişt i r . 5 "
Gerçi b u g ü n o z a m a n ö n e s ü r d ü ğ ü m ü z savlar t ü m boyutlar ıy la d o ğ r u lanmıştır a m a MİT'nda o l u m l u bir değiş im olmadığı anlaşılmaktadır.
B o m b a Davası'nda yargı lama sürdürülürken "Yazılı del i l ler" in o k u n m a evresinde Turan Deniz imzasını taşıyan MİT yazısı o k u n d u . 3 Söz alarak MİT'nı savlarını kanıt lamaya çağırdım. Aksi d u r u m d a gerek Turan Deniz'i ve gerekse Teşkilâtını ç o k ağır dille suçlayacağımı ifade et t im. Sözlerimin bir kısmı D u r u ş m a Tutanağına ve basına yansıdı. A m a k i m s e d e n ses seda çıkmadı...
Dava d e v a m ederken, bir g ü n Sadi Koças tanık o larak m a h k e m e y e ç a ğ rılmıştı. Söz alarak tanığın eski bir Başbakan Yardımcısı olarak MİT hak-
3 Talat Turhan, 1'nci kitap, Bomba Davası, Savunma, s. 236 4 Yn: Bu kişilerden biri halen SHP milletvekilidir. 5 Bomba Davası Duruşma Tutanağı s. 16, Haziran-1973.
46
kındaki bildiklerini açıklamasını, ç ü n k ü sıkıyönetim ö n ü n e getiri len t ü m davaların bu ö r g ü t ç e hazırlandığını, beyanlarının m a h k e m e için aydınlatıcı ve karara yardımcı olabi lecek ağırlık taşıyabi leceğini bu hususun kendis inden sorulmasını istedim. Tanık bi ldiklerinin t ü m ü n ü açık lamağa hazırdı. M a h k e m e heyeti istemim karşısında ö n c e duraladı. Sonra reddett i . Bu kez MİT'na ilişkin istemimin t u t a n a ğ a geçir i lmesinde İsrar ett im. Gereği yerine getir i ldi.
Gerçekte M a h k e m e heyeti olanların t ü m ü n ü bi l iyordu. Ama, "arı kovanına ç o m a k s o k m a k " t a istemiyorlardı. Hazır İstanbul'a gelmişken, lo jman, tazminat, araba ve çeşitli yan o lanaklardan yararlanırken onları t e p m e k işlerine g e l m i y o r d u , Kaldıki g e ç m i ş t e k i o lumsuz örnekleri de anımsıyorlardı. Çünkü, Komutanlar ı Faik T ü r ü n , isteği d o ğ r u l t u s u n d a karar verm e y e n m a h k e m e y i bir haftada lağv ett irmiş, hakimlerinin İstanbul dışına atanmalarını sağlamıştı.
Bu koşullar alt ında "Yargı Bağımsızl ığı"ndan söz e t m e k kuşkusuz g ü lünç o lurdu. Yaşadığımız olaylarla MİT'nın "Devlet iç inde devlet o l d u ğ u n u " algılamıştık. Bu nedenle Ziverbey Köşkü'nün Par lamento Denet imind e n geçir i lmesini istedik. Doğal olarak bu istek de yerine getir i lmedi. Aslında MİT k u r u l d u ğ u n d a n bu yana böy le bir d e n e t i m d e n g e ç m i ş değildir. Eğer 1973 yılındaki isteklerimiz g ö z ardı edi lmeseydi H i ram Abas ve Mehmet Eymür vb. gibi olanların marifetleri o zaman ortaya çıkacak ve bu kişilerin on beş yıl süreyle Teşkilatı dış kaynaklı koşullanmaları ve ilişkileri d o ğ r u l t u s u n d a kullanmalarının ö n ü alınmış olacaktı.
Denet im dışı başıboş kalan MİT'nın iç y ü z ü n ü n ortaya çıkması "MİT Raporu Olayı" 7 yla gerçekleşt i . Özal taraf ından MİT Müsteşarlığı için hazırlanan Hiram A b a s ve ekibi kendilerini sokakta buldular. Konu aylarca g ü n d e m d e kaldı ve ö r g ü t ü n marifetlerini, k a m u o y u b ü y ü k bir şaşkınlık içinde öğrendi... Ve de Özal'ın MİT'i Sivi l leştirme hayali bir başka bahara kaldı.
Gerçekte duyarl ı devlet kurumlar ında görev alanların emekl i o lduktan sonrada konuşmamalar ı kuraldır. A n c a k bu kuralı ilk kez Mahir Kaynak b o z d u . Ç ü n k ü Teşkilâtın bir kuralı da ajanını açıklamamaktır.
Oysa M a d a n o ğ l u Davası'nın açı labi lmesi için Mahir Kaynak'ın deşifre edi lmesi gerek iyordu. "Balon O p e r a s y o n u " n d a ajan harcandı; a m a dava beraatla sonuçlanınca kabak deği lde " b a l o n " Kaynak'ın başında patladı. Zor, ve sıkıntılı anlar yaşıyan eski a jan kuralı bozan Teşki lat ını kural dışı da olsa sürekli eleştirdi. Sade v a t a n d a ş eski MİT'çinin söylediklerinin
6 Yn: o dönemde-12 Mart'1971 sonrası-trafik kazasında öien bir Askeri Savcının üzerinde tam sekiz tül hüviyet çıkmıştır...
7 MİT Raporu Olayı, Kaynak yayınları
47
ç o k azını di le get i rse ç o k t a n T.C.K. 141 ve 142'nci maddeler in in hışmına uğrardı . Ajanlığı d ö n e m i n d e "sahte s o l c u l u k " y a p a n Mahir Kaynak bu kez " g e r ç e k s o i c u " g ib i dehşetengiz açıklamalar yapıyor ve Devr imci kesim i n Türk-Amerikan ilişkileri ve CIA-MİT ilişkileri hakkında söyledikler inin adeta s ö z c ü l ü ğ ü n ü üst lenmiş g ö r ü n ü y o r d u . Bu kişinin demeçler in in eleştirisi a n c a k yeni bir yapıta k o n u edilebilir.
Bu yazıda g e ç e n yıl emekl i edilen Hiram Abas ve M e h m e t Eymür ikilisinin açıklamalarında ö n e çıkan bazı gerçekler i an ımsatmak i s t i y o r u m . 8 " 1 0
MİT Kime Bağlı
E y m ü r 1 0 : "Sözde Başbakanlık'a bağlıyız ama, bugün için teşkilâtı kimin idare ettiği belli değil''
"Anlaşılan MİT'in asıl yöneticisi bizzat Erkan Gürvit"
A b a s : 8 ...esas amir g e n e Başbakandır. A m a ş imdi ben size s o r u y o r u m . Bu s o n o layda hakiki amir olarak Özal g ö z ü k t ü mü?
Bu suçlamanın gerçekl iğ i iktidar yetkil i lerinin açıklamaları ile de d o ğ r u lanmış bulunmaktadır . Bu o l g u n u n iktidarın iktidarsızlığını kanıt lamaya yetecek büyüklükte o l d u ğ u kanısındayım. Yasa gereği kendis ine bağlı b u lunan bir ö r g ü t ü iddia edi ldiği gibi, başkaları idare ediyorsa Başbakan kontro lü kaçırmış demekt i r . Hele o başkası Cumhurbaşkanın ın d a m a d ı ise... Bil indiği g ib i Erkan Gürvit ' in MİT'teki t ü m arşiv bilgilerini Çankaya'ya aktararak teşkilâtı uzaktan k u m a n d a etme gir işimleri bir ö lçüde önlenmişt ir ama, hiç bir d ö n e m d e Çankaya bu ö l ç ü d e MİT'inin içine girm e k gereksinimi duymamışt ır . A c a b a olağandışı böyle bir kontro l gereksinimi nereden kaynaklanıyor?
Hesap Sorma ve Parlamento Denetimi
E y m ü r ; 1 0 "Evren 12 Eylül'ün hesabının sorulmasından endişe ediyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanlığında kalmak istiyor."
Bu savın öne atıldığı tarih, 13 Haziran 1988'dir. Evren' in Anayasa Değişikl iği yolu ile g ö r e v süresinin uzatılmasına ilişkin görüşler, aşağı y u karı aynı d ö n e m e rastlamaktadır.
B o m b a Davası'nda yargılanırken 12 Haziran 1973 g ü n ü , Başbakanl ık,
8 Hiram Abas - Güngör Mengi Söyleşisi, Sabah, 8-11 Haziran 1988 9 Mehmet Eymür - Hayri Birler Söyleşisi, Güneş, 11-12 Haziran 1988 10 Mehmet Eymür - Oktay Balamir Söyleşisi, Bulvar, 13-19 Haziran 1988
48
Gn. Kur. Bşk.lığı ve K.K.K.Iığına bir d i lekçe g ö n d e r d i m 1 1 . Z iverbey Köşkü'nde O r g . Faik Türün s o r u m l u l u ğ u n d a ve T ü m g e n e r a l M e m d u h Ünlütürk denet iminde yapılan işkence ve tert iplerin " P a r l a m e n t o heyet ince tahkik edi lmesin i" istedim. Eğer Başbakan N a i m T a l û 1 2 görevini yerine getirseydi, içlerinde Hiram A b a s ve M e h m e t E y m ü r ' ü n de b u l u n d u ğ u bu kişilerin sorumlu luğu saptanı lacak ve işkencenin ön lenmesi için ö n lemler alınabilecekti. A m a işkenceler ikt idarlarca yönlendir i ld iği için, bu tür istekler hep hasır altı edi ldi. B u g ü n aradan o n b e ş yıl geçt ikten sonra Abas'ta bize koşut düşünmektedir .
A b a s 8 : "MİT mutlaka parlamento tarafından tanınmalı ve denetlenmesidir. MİT'İ iktidar partisinin bir araç gibi görmesi zararlıdır. Onun için parlamentoda bir komisyon kurulmalı, muhalefetin de adamı olmalı, MİT'in umumi gidişi parlamentoda denetlenebilmelidir. Bütün Avrupa devletlerinde olduğu gibi... Neden kaçılır, neden bir perde arkasına saklanılır; sebep yok."
Bu açıklama MİT'nın b u g ü n e kadar Par lamentonun denet imi dışında kaldığının açık bir itirafıdır. Bu ne b i ç i m demokrat ik düzendir ki par lamento bazı kuruluşları hala d e n e t i m altına alamıyor?
Darbeleri Önceden Öğrenmek
Milli ist ihbarat Teşkilatı ve S i v i l l e ş m e 1 3 başlıklı yazıda "MİT'nın Askeri Darbeler öncesi sorumluluğunu araştırmağa uzun zaman hiç bir iktidarın gücünün yetmeyeceği kanısındayım." d iye yaz ıyordum.
MİT'çiler d o k u z ay sonra aynı k o n u d a açıklama y a p m a gereğini d u y d u lar:
E y m ü r : 1 0 "12 Eylül ihtilâlini MİT niçin hükümete bildirmedi, başında bir asker olduğu için mi?" şekl indeki s o r u m u z u cevaplandırırken de "Tabii" d e d i . "Bizim kadersizi iğ imiz de burada zaten. İplerin ucu her zaman Genelkurmay Başkanı'nda olmuştur. Orgenerallik bekleyen bir adamın Genelkurmaya değil de Başbakanlık'a daha yakın olması beklenemez."
Balamir: Sen 1980'de MİT'teydin deği l mi?
Eymür: Tabii. Hattâ 12 Eylül 'den ö n c e de Ankara'daydım.
Balamir: Peki, Türkiye'de bir ihtilal olacağını MİT niye bildirmedi hükümete? H e p bu sorular soruluyor k a m u o y u n d a MİT'le ilgili.
Eymür: Bi ldirmez.
11 Talat Turhan, Bomba Davası, Savunma, s. 342-346 12 Yn: Halen AKT3ANK Yönetim Kurulu Başkanı... 13 Yn: Ekim 1987'de yayınlanmıştır.
49
Balamir: MİT'in başında asker olduğu için mi bu böyle?
Eymür: Tabii, MİT'in başındaki hep mevcut dengelere bakar. Denge nerededir? Genelkurmaydadır.
Balamir: Dolayısıyle, MİT müsteşarı sivil de olsa, muhtemel bir ihtilal önlenemez. >
Eymür: Tabii, o da meselenin sakat bir yönü Bir tel örgü çekmiş askerler kendi etraflarına "Bunun İçine hiç kimse giremez" diyorlar. Böyle birşey olmaz tabii Aslında ille MİT müsteşarı askeri kesimden olacak diye de bir kanun yok.
E y m ü r ç ö z ü m s ü z l ü k iç inde görünüyor . MİT müsteşarı askerde olsa siv i lde olsa ihtilaller önlenemiyor. O halde s o r m a k lazım MİT neye yarar d iye? Kuşkusuz g e r ç e k böy le değil... H i r a m Abas ve ekibi yı l lardan beri Teşkilâtı ele geçi rmeyi düşlemektedir . A m a önleri askerler taraf ından t ıkalıdır. Sırf bu g e r e k ç e bile onları asker düşmanl ığ ına itmiş olabilir.
G e r ç e k t e MİT h o m o j e n bir yapıda deği ldir. Müsteşar asker ya da sivil o l s u n , ihti lâlden haberdar olan MİT'çi lerden herhangi birisinin böyle bir bi ldir imi y a p m a z o r u n l u l u ğ u n d a olması gerekir. Doğal olarak "Anayasal D ü z e n e " ve de iktidarın g ü c ü n e inanıyorsa... Böyle bir haberi alan g ü ç l ü bir iktidar anında darbeci ler i emekl iye sevkedebil ir ve hattâ yargı ö n ü n e getirebil ir. İktidarları ihti lâl lerden habersiz bırakmanın s o r u m l u s u sadece MİT müsteşarı o lmayıp, ilgili b ir imlerde çalışan t ü m MİT görevli leridir.
A n c a k bu kişiler ne 27 Mayıs, ne 12 Mart ne de 12 Eylül 'den ö n c e g ü ç l ü iktidar bulunmadığından, g ü ç l ü d e n -Slh.K.lerden- yana o lmayı kişisel e m n i y e t ve çıkarlarına d a h a u y g u n görmüşlerdir . S o r u m l u l u k bireysel deği l kolektiftir bize göre...
MİT'nın Sivilleştirilmesi
Darbelerden haberdar etmeyle birl ikte MİT'nın sivi l leşmesi de g ü n d e m e geld i . Abas'a göre, MİT'nın sivi l leşmesi kendisinin MİT müsteşarl ığına getir i lmesiyle eşanlamlıdır. Ni tekim:
A b a s : 8 benim sivilleşmeden kastım, doğrudan doğruya servisin içinden, seneler içinde kademelerle çeşitli görevleri yaptıktan sonra adamın müsteşarlığa gelmesidir" d e r k e n kendisini tarif etmektedir...
G ü n g ö r M e n g i : 8 "Hiram Abas, MİT'e Batı demokrasi/erindeki işleyişe benzer bir kimlik kazandırmak, başına asker yerine, teşkilât kademelerinden gelerek yükselmiş bir istihbaratçı oturtmak fikrini besliyordu. Başbakan Özal da aynı düşünceyi paylaştığı için oradaydı" d iye kanısını açıkl ıyor ve MİT Raporu 'nun sızdırılmasıyla varılan s o m u t sonuçlar ı sıra-
50
lıypr:
- MİT'te Sivilleşme fikrini savunan başarılı bir ekip, kolaylıkla tasfiye
edildi.
- Bu ekibin tasfiyesi suretiyle İktidara da dolaylı bir ihtar verildi.
Mengi, a r g o d a k i dey imiy le " K ö s t e b e k l e r e kol tuk ç ıkarken, bir a n l a m d a
iktidarın aczini di le get irmektedir.
İktidara ihtar veren güçler k imlerden oluşmaktadır?»
Böyle bir ihtara m a r u z kalan iktidar neden istifa etmemişt i r? Soruların
yanıtları boşluktadır...
Mengi , aynı k o n u d a k i sorularını sürdürüyor:
Mengi : 8 "Sivilleşme olayına dönersek, önerilerimiz doğrultusunda
MİT'İ çağdaş bir yapıya nasıl oturturuz?"
Abas: "Başındaki adamın teşkilatın çeşitli kademelerinde çalışmış, bu mesleği ailesiyle birlikte yaşam biçimi olarak kabul etmiş biri olması gerekir. Sivilleşmeden maksadım budur "
Üniforma Hastası MİT'çiler
işkenceci ler in sivil o lmasına karşın, sorguladıkları kişilerin kendilerine uydurduklar ı , rütbelerle çağrı lmasını istediklerini s a v u n m a m d a uzun uza-dıya açık lamışt ım. 1 4 '
Zavallı ve hasta ruhlu bu kişiler, bir y a n d a n kişisel kompleksler in i ta tmin etmeğe çalışırken d iğer y a n d a n bilinçli ya da bi l inçsiz olarak sorgulanan kişiyi Slh.K.lerle karşı karşıya getir iyorlardı. Slh.K.lere yönelt i len bu "h iyanet in" hesabı hiç bir d ö n e m d e sorulmamıştır. Kanımızca bu hesaplaşma ivedilikle sorulmalıdır. Kanıt mı ist iyorsunuz? İşte s a m i m i itiraflar:
E y m ü r 1 0 ; " Bizim bazı arkadaşlarımız kendilerini albay, yarbay, binbaşı olarak tanıtmaya pek meraklıdırlar. Bazen askerî pantolonlar giyerler. Buluştukları görüştükleri insanlara asker intibaını vermek İçin asker diye tanıtırlar. Bir arkadaşım vardı benim, ast subaylıktan ayrılma, evine gittim birgün. Baktım karısıyla albay üniforması giymiş olarak fotoğraf çektirip evinin duvarına asmış..."
Bazen, üni formaya özenen garibanlar yakalanır. Basında b o y b o y f o t o ğ -
14 Talat Turhan, Bomba Davası, Savunma, 1 nci ve 2nci kitap 15 Yn: Beni Ziverbey köşkü'nde sorgulayan Slh. «.lerden Binbaşı rütbesinde iken ayrılmıştı. Sorguda ken
disine Albay diye hitap ettiriyordu. Eyüp Özalkuş adlı bu kişinin 1970'li yıllarda, birlikte çalıştığı o dönemin Askeri Savcılarından Süleyman Takkeci'yle birlikte bugün THY Sivil Savunma örgütünde birlikte çalışması elbette rastlantı olamaz.
51
rafları yayınlanıyor. Oysaki hastalığın kaynağını sivil MİT'çiler teşkil e d i y o r m u ş . Bu k o m p l e k s t e k i insanlara, 1971'den bu yana s o r g u l a m a k için yüz lerce üniformalı s u b a y tesl im edi ldi. Böyle bir av yakalayan bu aşağılık ruhlu kişilerin ne kadar canavarlaştığını o d e n e y d e n geçenlere sormal ı ve Teşkilât m u t l a k a bu tür insanlardan temizlenmelidir.
Böyle bir temizl ik s o n u c u , MİT sivi l leşme yer ine d a h a da askerleşebi-lir...
MİT'çiler
E y m ü r ' ü n bir d iğer itirafı d a h a da i lginç:
"Bir yerde yaptığım işten tiksiniyorum zaten."
İnsanlar t iksindiği işleri yapmamal ı . Yoksa E y m ü r ' ü n d u r u m u n a düşerler... Ni tekim bil indiği gibi E y m ü r ' ü n kaleme aldığı MİT Raporu nedeniyle idare Üruğ'a kırk mi lyon TL tazminat ö d e m e k d u r u m u n d a kaldı. Yasalara g ö r e idarenin Eymür a leyhinde dava açıp, bu parayı geri a lması gerekmektedir. Bu zorunluluk yapı lmadığı sürece t iksindir ici ilişkiler, kokuşmuşluk kuşkuları, k a m u v icdanına takılı kalacaktır.
E y m ü r ' ü n kayınvalidesini Amer ika 'da amel iyat ettir ip, eşiyle birl ikte orada ziyaret edip geri d ö n e c e k kadar dünyalığını yapmış bir kişi o l d u ğ u anlaşılıyor. 1 Bay Abas ise o ğ l u ve arkadaşlarıyla emekl i o l d u ğ u n d a n bu yana Avrupa'da seyahate ç ıkacak kadar m u t l u bir emeklidir...
E y m ü r ' ü n eşi ve kayınval idesinin ABD'ye gidiş d ö n ü ş uçak bilet ücreti ve f o n için yaptığı h a r c a m a en az beş mi lyon lira olması gerekir. Kayınval idesinin kanser ameliyatı da y i rmi m i l y o n d a n aşağı değildir. Oradak i ikamet masraflarını da katarsanız t o p l a m harcaması kırk m i l y o n u tutar. Bir solukta bu miktarı harcayabi len kişinin p o r t f ö y ü n ü n kabarık o lması gerekir. Kuşkusuz k o n u n u n o y ö n ü bizi i lgi lendirmez. Vurgulamak istediğim g e r ç e k MİT Raporu Olayı'nın sorumlusu olan bu kişi hakkında neden rü-cü davası açı lmamış olmasıdır. Yoksa iktidar bu kişi lerden k o r k u y o r mu?
Ülke, genel inde mut lu azınlık, mutsuz ç o ğ u n l u k motif i anlaşı lan MİT'na da yansımış, nitekim M e h m e t Eymür ve Hiram Abas gibi emekl i MİT'çiler Amerika'da, Avrupa'da cirit atarken Ferdi Tamer adlı eski MİT'çi, silahını satmaya kalkıyor, başaramayınca bir " b a b a " d a n b o r ç istiyor. Son u n d a manavlıkta karar kılıyor. İtirafı i l g i n ç : 1 7
" B e n d e bazı MİT'çiler gibi ho ld ing patronlarının yanına yaklaşır, ş imdi
16 Eymur Amerika'da • Milliyet, 15 Ocak 1989 17 Dündar Kılıç'tan yardım isteyen MİT eski sorgu şube müdürü Ferdi Tamer manavlık yapıyor, MlTçiye ba
ba desteği, Milliyet, 12 Temmuz 1989
52
milyonluk maaşlar alabi l irdim. A n c a k p i ş m a n d e ğ i l i m . "
Gerçekten de ho ld ing patronlarıyla MİT'çiler arasındaki ilişkiler aydınla-tılabilse düzenin k o k u ş m u ş l u ğ u d a h a da bel irgin ortaya çıkabilir. Nitekim, " H o r z u m ' u n dostlar ı , iç inde general rütbes inde MİT'çiler bile b u lunmaktadır . . . 1 8
Uğur M u m c u yıl lardan beri usanmaksızın bu karanlık ilişkileri gözler ö n ü n e serer durur, a m a birşey değişmez. Ç ü n k ü d ü z e n e şer ittifakı egemendir. Bu nedenlerle de H o r z u m , ilk t u t u k l u l u ğ u n d a n sal ıveri lmesinden sonra, Kızılay H o r z u m ' a altın m a d a l y a t a k a b i l m i ş t i r . 1 9
Yapıtın "Hayal i ihracata Bir Ö r n e k " başlıklı V .Bölümü'nde de madalyal ı hayali ihracatçılar açıklanmaktadır. Madalya meraklılarına H o r z u m -'laşmalarını öner i r im. H o r z u m d e y i p g e ç m e y i n , 12 Eylül part i leşme sürec inde "Devlet Partisi" olarak s u n u l m a ğ a çalışılan Turgut Sunalp' ın MDP'si bile kuruluş çalışmalarına H o r z u m ' u n "Mav i Evi'nde - Safety House - (!) başlamıştır...
MİT'çiler tür lü tür lü, içlerinde ne ararsan bulunuyor. Hayali ihracat sanığı bile...
Nitekim eski MİT'çi Mustafa Necat i Ercan, Marmaris Hayali İhracat d a vasında yargı lanmaktadır. 0
Ve nihayet eski MİT'çi Kemal Eker, eski gelini Sonia'yı tabancası ile v u rarak yaral ıyordu.. . 2 1
T ü m bunları kuşkusuz MİT'nı y ıpratmak için yazmıyoruz. B u g ü n kesinlikle g ö r ü l d ü ğ ü gibi MİT'nı asıl y ıpratanlar/Teşki lat ı yasadışı yöntemler le yatak odalarına kadar sokanlar ve bu o l u ş u m a göz y u m a n iktidarlardır...
İstihbarat Örgütleri ve Yatak Odaları
G ü n ü m ü z d e CIA - MİT ilişkisini b i lmeyen kalmadı. O halde denilebilir ki CIA eğer yatak odalarınıza girerse MİT'na da girer. Böyle bir mantıki yaklaşıma asl ında gerek bile yok. ClA'nın yatak odası serüveninden ilg inç romanlar yazılabilir. " K ü ç ü k Amerikacı" lar MİT Raporu'nda g ö r ü l d ü ğ ü gibi , be lden aşağısını istihbaratçılık saymaktadırlar. Tıpkı ağababaları gibi...
18 İşle, Horzum'un dostlarının listesi, Uğur Dündar'ın haberi, Hürriyet, 20 Temmuz 1989 19 19 Mayıs 1989 tarihli gazeteler. 20 MİT'çi ağladı... Diller çözüldü. Hürriyet, 18 Ocak 1989 21 25 ve 26 Temmuz 1989 tarihli gazeteler
53
Transparan Aynalar
"Ajanların yatak odalar ında a y n a l a r : 2 2
Turner, 7976 yılında ClA'nın başına geçtikten sonra, ClA'nın daha önceki işleriyle ilgili olarak "Soruşturma Komisyonu'na çağrılır. Konu ClA'nın "bazı ajanların yerleştirdiği aynalardır." Turner ile Senatör Kennedy arasında şu ilginç konuşmalar geçer:
Kennedy- ClA'ye ait örgüt evlerinde, kayıtlarımıza göre bir tarafı ayna, diğer taraf lodanın içini gösteren camlar kullanılmış. Bu doğru mu?
Turner- Evet efendim, elimizdeki belgeler, o evin inşa edilirken bu aynalar yerleştirilecek şekilde planlandığını gösteriyor.
Kennedy- Ve bu aynalar yatak odalarına yerleştirilmiş. Burada gerçekleştirilen operasyonlara da, yine sizin kayıtlarınıza göre, "Geceyarısı ve Doruk Operasyonu" denilirmiş. ClA'ya ait örgüt evlerindeki bu aynalı ya:
tak odalarının nasıl kullanıldığına ilişkin bir fikriniz var mı?
Turner- Hayır efendim. (Komisyon üyelerinden kahkahalar!)
CIA eski Başkanı Amiral Turner d iyor k i : 2 2
"1977'de.... ahlakdışı ve taraflı bazı olayların ortaya çıkmış o lması n e d e niyle halkın desteğini k a y b e t m e k tehlikesi ile karşı karşıyaydık mil letin ClA'ya alaycı bakışı, CIA elemanlarını etki lemiş, gönülsüz çal ışmaya itmişt i . "
"CIA ajanları g e c e hanım arkadaşları ile konaklarken farkett i rmeden u y u ş t u r u c u veri lmiş ve ç ö z ü l ü p çözülmedik ler i denenmiştir... A n c a k yapılan ahlakdışı davranışın sorumlularını t a m olarak ortaya ç ıkarmak m ü m k ü n deği ldi . Ç ü n k ü ClA'nın yapısı ve örgüt leniş biçimi b u n a elver-m i y o r d u . "
Kuşkusuz Amiral Turner gerçeği açıkl ıyordu. O'nu doğrulay ıc ı bilgiler basın arşivlerinde bile bulunabil ir.
Ülke iç inde m u h a b b e t tellallığı bile y a p a n CIA, kuşkusuz d o s t ve müttefik ülkelerde d a h a da fazlasını y a p m a k t a ve yaptırmaktadır. Ö r n e ğ i n : CIA, Amer ikan uşağı İran Şahının yatak odasına kadar sızmıştır. 2 6
22 CIA, Gizlilik ve Demokrasi, Eski CIA Başkanı Stans Field Turner'ln anıları, Cumhuriyet, 26-28 Ocak 1986 23 CIA Raporu, Hazırlayan: Orhan Duru, Milliyet, 5-9 Mart 1976 - ClA'nın örtülü eylemleri arasında muhabbet
tellallığı bile var. 24 ClA'nın yeni marifeti - 200 bin kişi şehvet delisi yapılmış - Mavi kuş - enginar harekatı olarak tanımlanan
bu uygulama ile bir çok yabancı ülke casusu tuzağa düşürülüp bilgi alınmış - AŞK ODALARI - Hürriyet, 4 Aralık 1978
25 Yn: Host, Country - Ev Sahibi ülke -26 Şahın yatak odasından CIA çıktı, Hürriyet, 19 Şubat 1978
54
Amer ika'da yatak odası o lurda " K ü ç ü k A m e r i k a " d a yatak odası o lmaz mı?
Memhet Eymür - O k t a y Balamir söyleşisine d ö n e l i m 1 0 :
"Balamir- Peki, r a p o r d a k o n u edi len Ü r u ğ Paşa o l m a y ı p d a , o n u n kadar ünlü başka bir üst d ü z e y general olabil ir mi? Emel Sayın'a hayran olan...
Eymür: Bazı şeyler tetk ik edil irse tabi i d a h a iyi s o n u ç l a r a v a r m a k m ü m kündür. Mesela Sheraton Otel i 'nde bir a d a m vardı. Pol isten ayrı lma bir kişi.... oranın güvenl ik amir i o l d u . Otelde özel bir odas ı vardı. Kendisini herkes MİT elemanı olarak bil iyor ve oteldeki o o d a , o n a MİT adına t a h sis edilmiş. Bu şahıs, b ü t ü n bu M e h m e t Ağar'lar, Ünal Erkan'lar, Şükrü Balcı, T u n c a y Mataracı gibilerle vıcık vıcık o l m u ş bir a d a m . Şimdi İstanbul Belediyesi 'nde çalışıyor. B u n u n odasında kimler kalmış acaba? Araştırmak lazım. B a k m a k lazım tabi i . Mesela, Fahrett in Aslan orada kendi adına odalar t u t m u ş mu devaml ı olarak? T u t m u ş s a niye? Araştırılırsa çıkar.
Mill iyetçi, muhafazakâr ve de mukaddesatç ı iktidarın g ü c ü a c a b a neden böyle bir araşt ırma y a p m a y a yetmiyor? Yukarda adı geçenler konuşmayacağına g ö r e en iyisi Bi lge Erol'a sormalı...
E y m ü r ' d e n ö ğ r e n d i ğ i m i z e göre, ülkemiz gerçekten " Ç a ğ at lamış" h e m k a m u ' n u n h e m de özel sektörün "AŞK ODALARI" varmış. Büyüklerimiz (!) b o ş u n a söz ederler mi hiç? G e r ç e k t e n her iki sektör arasındaki işbir-' ligi kapsamlı bir b o y u t a ulaşmış...
Peki k imdir bu Sheraton Otel i 'ndeki MİT görevl isi: M.T. adındaki bu kişi yıllarca" ö n c e Adalet Partili bir bakanın " m a h r e m i esrası" olarak ö n e çıktı. O d ö n e m d e gerek Bakan'ına ve bu arada d o ğ a l o larak kendisine yönel ik " k ö ş e d ö n ü c ü " işler yaptığı kulaktan kulağa söyleni l iyordu. Daha sonra otelde kendisine u y g u n bir iş b u l m u ş olmalı ki vatana hizmetini (!) burada uzun süre s ü r d ü r d ü . Dalan Belediye Başkanı o l u n c a her halde o n u n engin deneyimler i ve p o r n o arşiv bi lgi lerinden yarar lanmak için, yanına almış olmalı. A n c a k b e n i m bi ldiğime göre, M.T. eski zenaatını da bırakmış deği l işini Aksaray'daki beş yıldızlı bir otelde sürdürüyor.. .
M e h m e t E y m ü r s a m i m i i t i raf lar ında: 1 0
"Bu mesleğin tabii ki çirkin yanları var" d iyor ve d e v a m ediyor:
"Bir kokuşmuşluk var" diye.
Evet g e r ç e k t e n bir k o k u ş m u ş l u k var. A n c a k bu k o k u ş m u ş l u ğ u n suçlusu Devrimci ler deği ldir. Asıl suçlular "Yeni Amerikan Mandacı l ığ ı" anlayışında olan sağcı iktidarlar ve onlara destek veren bürokrasi ve diğer sağcı güçlerdir.
Amerika'ya benzeyeceğiz diye "Aşk Odaları"nın işleti lmesine göz yu-
55
manlar, k o k u ş m u ş l u ğ u n gerçek amilleridir.
Kuşkusuz ClA'nın aşk odaları ile bizimki ler arasında teknik benzerlikler bulunmaktadır . A n c a k kullanış b iç imi ve y ö n t e m i farklı o l d u ğ u anlaşılmaktadır. Onlar "Aşk Odalar f 'n ı yabancı lara açarak tuzağa düşürmekte, d a h a s o n r a şantaj la o kişi lerden istihbarat amacıy la yararlanmaktadır.
M.T.'nın Sheraton'daki odasının işlevinden b a n a g ö r e bir alaturkalık var: M.T.'yi kul lanan güçler ve o n u n şebekesindeki kişiler, gerekt iğ inde iktidar v e y a bürokrasin in sivil ve asker kanadından seçtikleri etkin kişileri sıc a k yaklaşım yöntemler iy le tuzağa d ü ş ü r ü p , Sheraton'daki o d a y a misafir e t m e k t e ve orada özlemini d u y d u ğ u , hayâl ett iği kadın kendisine sunulmaktadır. O a n d a n it ibaren t ü m gizli kameralar, ses alma cihazları çalışarak hedef kişinin özel pornograf ik f i lmi çeki lmektedir. Bu fil imi eline geçirenler artık özel çıkarlarını k o r u m a k için, her tür lü şantaja başvurmaktadır. Hattâ bazı duyarl ı yerlere atanan kişilerin arzu ettikleri m a k a m ları bu y ö n t e m l e elde ettikleri kulaktan ku lağa söyleni lmektedir.
"Aşk Odalar ı Tuzağı" ulusal bünyemiz iç inde kalsa bu " k o k u ş m u ş l u k " a katlanılabilinir belki. Ne yazık ki, s o r u n u n bir de dışa bağımlı yanı var. Aslında sanırız ki en tehlikeli yanı da bu... Aşk odalar ından g e ç e n kişiler C lA 'da pazarlanı lmakta, hedef, seçi len kişiler bu y ö n t e m l e Amer ikan ç ıkarları için kullanılabilmektedir.
Şöyleki : Bil indiği g ib i t ü m dünyadaki " S h e r a t o n otel ler i" ITT şirketince inşa edilmiştir. Bu şirketin CIA ile ilişkisini b i l m e y e n kalmadı. Bir örnek v e r m e k gerek i rse: 2
"Fal lacı- 1970'de seçimleri kazanan Ailende'nin devrilmesi için Nixon emir vermişti.
Colby- 1970'teki girişimimiz başarısızlığa uğradı, sonra da müdahale etmedik.
Fallacı- Gerçekten mi? Peki Allende'yi zor duruma düşüren grevler, ITT şirketinin rolü.
Colby- Biraz para verdik. Sadece 10 milyon dolar kadar. Seçim diyorsunuz, Hitler de, Mussolini'de seçimle gelmediler mi?
Fallacı- İşte kötü niyet buna denir. Hitler'i iktidara getiren seçimlerle Allende'yi iktidara getiren seçimleri kıyaslamaya hakkınız yok. Ya General Schneider'in öldürülmesi?
Colby- Schneider"i öldüren, bizim para verdiğimiz örgüt değildir. Bizim için çalışan kişiler de ülkelerini savunan gerçek yurtseverlerdir."
İşte ClA'nın iç yüzü...
27 İtalyan gazeteci Fallaci, ClA'nın eski müdürünü terletti, Cumhuriyet, 6 Mayıs 1976
56
CIA, ITT kanalıyla Şil i 'de seçimle gelen iktidarı "Asker i D a r b e " yaptırarak, kanla ikt idardan uzaklaştırıyor. İşine g e l m e y e n yurtseverler i sağcı işbirl ikçilere öldürtüyor... Sonra da Amerika, hür d ü n y a n ı n (!) l iderl iğine soyunuyor ve de u t a n m a d a n d e m o k r a s i d e n , insan haklar ından söz edebiliyor.
Konuya yeniden dönersek, ABD, " g e r ç e k yurtsever" d e d i ğ i yerl i işbirlikçilerin işlettiği "Aşk O d a l a r f n d a n geçirt t iğ i kişilerle isterse d a r b e bile yaptırabilir...
Kuşkusuz eğer bu rapor orgeneral (E.) Necdet Üruğ'u hedef almasaydı, k imseden ses seda ç ıkmayacakt ı . Yanlış hedef seçi ldiği için raporu hazırlayanlar harcanmıştır. Oysa bu kişilerin hizmetleri araşt ı r ı lab i l i re g e ç -mişde benzeri nice rapora rast lamak olası... Ç ü n k ü bu adamlar ın t ü m is-tihbaratçıl ığı " R a m b o c u l u k " ve "Kirli Harekâf 'ç ı l ığa dayanıyor.
Aslında vazılanlara bakılırsa "Aşk O d a s f n d a n g e ç e n bir general var: Balamir : " R a p o r d a k o n u edi len o lmayıp da, o n u n kadar ünlü başka bir üst d ü z e y general olabil ir mi? Emel Sayın'a hayran olan..."
Aslında Oktay Balamir' in iması b o ş değildir. A m a açıklamıyor gerçeği , üç nokta ile o k u y u c u n u n anlayışına terk ediyor...
Devlet hiyerarşisindeki laçkalık bu olayla bir kez d a h a açığa çıkmaktadır. MİT Başbakan'a bağlı o l d u ğ u halde, o n u n emrinde ve k o n t r o l ü n d e deği l dir. Ç ü n k ü :
Ba lamir : 1 0 "Aslında Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in MİT Müsteşarı Hayrı Ündül'ü çağırıp, "Bunları emekliye şevket" diye emir vermesi çok enteresan bir durum. Siz sözde Başbakanlık'a bağlısınız.
Eymür- Bu ilk değil ki. Benim ilk tayinim de Cumhurbaşkanı'nın emri ile oldu.... Teşkilâtı bugün kimin idare ettiği belli değil."
Açıklananlara bakılırsa, MİT Raporu Olayı'nda C u m h u r b a ş k a n ı Kenan Evren ve d a m a d ı Erkan Gürvit konuyla yakından i lgi lenmiş ve gerekli g i r işimlerde bulunmuşlardır...
idare rapor nedeniyle m a h k e m e kararıyla tazminat ö d e m e k zorurçda kalmıştır. H i ram Abas ve ekibi temizlenmişt ir ve yeni bir MİT müsteşarı atanmıştır. Hepsi bu kadar... Olay ötekiler gibi da lgalanmaya bırakılmıştır. Aynı raporla suçlananlardan ne ses var ne de seda... Demekki onların mi lyonluk tazminata gereksinimleri yok d iye düşünemeyiz . Bu bir onur sorunudur. Eğer insanlar gerçekten Üruğ gibi, haksız yere suçlanıl-mışlarsa onurlarını k o r u m a k zorundadır. Aksi d u r u m d a , raporda yazılanların suçlanan d iğer kişiler açısından d o ğ r u olması gerekir. Onları susturan nedenlerden birisi "Aşk O d a l a r f n d a n geçmeler i olmasın?
Hiram A b a s ve ekibinin MİT'ndan uzaklaştırılmaları bir inci raunttur. M a ç
57
bitmiş deği ldir.
A b a s ve benzerler i yı l larca MİT'nda Amer ikan ekolunun temsilci leri o larak çalışmışlardır. B u n u n yanında m a s o n olmaları nedeniyle art larında l o c a desteği bulunmaktadır . Daha da önemlisi iktidarın "MİT'nı Siv i l leşt irmek" anlayışının MİT müsteşar adayı, H i ram Abas'tır. Bu kişilerin halâ Amer ika ve Avrupa'ya mekik dokumalar ın ın ardındaki giz nedir?
Bekleyel im görel im... 86 Temmuz 1989
58
I I .BÖLÜM
ASKERİ DARBELER D Ö N E M İ
Tarihçilerin Türkiye'de 1960-1980 evresini başlıktaki d e y i m l e tanımlayacaklarını sanırım. G ü n ü m ü z d e bazı çevreler üç askeri d a r b e y i de aynı potaya k o y m a y ı yeğliyorlar. Büyük bir ç o ğ u n l u k ise d a h a gerçekç i bir y o rumla 1960 olayına diğer ler inden d a h a farklı bir bakış açısıyla bakmaktadırlar.
Kanımızca 1961 Anayasasının get irdiği d ü z e n ; başta işçi sınıfı o l m a k üzere t ü m ezilen ve sömürülen kes ime o g ü n ü n koşullarına göre azım-s a n m a y a c a k ö l ç ü d e haklar tanımış, t o p l u m u n ilerici, d e m o k r a t kesimine ve özell ikle g e n ç l i ğ e örgüt lenme olanağı sağlamıştır. B u n u n yanında kişi hak ve özgürlükler i baskı lardan arındırılmış ve ilk kez legal bir sol parti (TİP) T B M M ' d e temsi l olanağı bulmuştur.
Kuşkusuz bu o l u ş u m emperyal ist güçler le onların yerli işbirlikçilerini ve d o ğ a l müttef iklerini her g e ç e n g ü n ted i rg in e t m e ğ e başlamıştır. Bu nedenle de on larca 27 Mayıs Anayasası b o y hedefi seçi lmiş ve Sermaye sağı + Dinsel s a ğ + Şoven sağ Ant i -Komünizm potasında kaynatılarak 12 Mart 1971'e gidişin koşulları hazırlanmıştır.
Bu a n l a m d a 12 Mart ve 12 Eylül, 27 Mayıs'ın t ü m getirdiklerini or tadan kaldırma işlevini g ö r d ü ğ ü n e r jöre bu üç darbey i aynı g r u p t a sayamayız. Ç ü n k ü s o n ikisi i lkinin karşıtıdır. O halde 27 Mayıs ilerici nitelikte bir hareket o lmasına karşın diğerlerinin o n u n karşıt karakter inde ve yapısında o l d u ğ u n u söyleyebi l iriz.
Di l imizde «turnayı g ö z ü n d e n vurma» d iye bir d e y i m vardır. Askerlerin kullandığı hedef tahtasında 12 rakamı «turnanın gözü» ile eş anlamlıdır. 12'li Darbeler in nedenini araştırırken tar ihçinin ç ö z ü m e ulaştıracağı ilk soru darbeci ler in gerçekten 12'den vurduklarını sandıkları halde karavana mı attıklarını saptamaları , ikincisi ise seçi len hedeflerin ulusal mı yoksa dış güçler in mi yararına bir o l u ş u m gösterdiğin i araştırmak olmalıdır.
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi MART89 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
59
12 Mart 1971'da başlatılan terör, baskı ve zu lüm d ö n e m i y l e gerçekleşt irmeye çalışılan «Temizlik Harekâtı» ya da işkencecilerin d e y i m i ile «Solun k ö k ü n ü kazıma operasyonu» t a m olarak sağlanamadığı iç in, ülke dış güçler taraf ından istikrarsız hale get ir i lmek için teröre itildi ve 12 Eylül 1980 darbesiy le bir y a n d a n «temizlik operasyonu» sürdürülürken, d i ğer y a n d a n yasal yapı, e g e m e n dış güçler in istekleri d o ğ r u l t u s u n d a çerçeve! eridi.
1953'lü yıl larda A B D ' d e Mc Carty'ci l ik anlayışı ikt idarca benimsendiğ i bir d ö n e m d e , Albert Einstein bir d o s t u n a şu açık m e k t u b u g ö n d e r i y o r d u : 1
«Bu ülke (Amerika) aydınlarının karşı karşıya b u l u n d u ğ u s o r u n s o n d e rece ciddidir. Gerici politikacılar, b ü t ü n aydınlara kuşkuyla bakılmasını sağlamakta başarılı olmuşlardır. Bu başarıdan sonra ş imdi kendi ler ine b o y u n eğmeyenler i aç bırakma çabalarına girişeceklerdir. Buna karşı ne yapmalıdır? Onlarla işbirliği y a p m a m a k d o ğ r u olur kanısındayım. Gerekirse cezaevine g i rmeyi , parasız kalmayı, ülkenin çıkarları u ğ r u n a kendi çıkarlarından olmayı g ö z e almalıdırlar.
Yeterli sayıda k imse b u n u yapabi l irse başarı kazanılır. Başarı kazanıl-mazsa, bu ulus zaten köle olarak yaşamayı kabul lenmiş sayılır.»
Ş imdi bu mektuptak i parantez iç indeki (Amerika) yerine (Türkiye) k o y u p y e n i d e n okuyal ım diye bir öner ide b u l u n a m ı y o r u m . Yasaların gazabına u ğ r a m a m a k için...
Gerçi 27 Mayıs'ı ve 12'li darbeler i tarihçi ler enine b o y u n a irdeleyeceklerdir. A m a bu d ö n e m l e r i n her tür lü baskı z u l ü m ve işkencesinin hedefi o l m u ş bizlerin bir görevi de bi ldiğimiz gerçekler i k a m u o y u n a yansıtmaktır.
Bu anlayışla Sel imiye Askeri Ceza ve Tutuk Evinde «Bomba Davası» sanığı olarak yargılandığımız d ö n e m d e 8 Haziran 1973 g ü n ü yapılan sorg u m d a d u r u ş m a zaptına g e ç e n sözlerimle: «12 Mart Atatürkçü bir hareket olmamıştır. B u n u Atatürk'ün n u t k u n d a açıkça g ö r m e k m ü m k ü n d ü r . Atatürk bu nutkunda T B M M ' d e ç o ğ u n l u ğ u temsil eden part inin iktidarı temsi l edebi leceğini söyler. 12 Mart ' tan sonra ne o lmuştur? Ç o ğ u n l u k partisi dururken iktidar azınlık partisine veri lmiş ve idare bu şeki lde y ü r ü tülmüştür. Sunay ve T a ğ m a ç ' l a şahsi bir i l işkim yoktur. A n c a k bunlar özell ikle 22 Şubattan (1962) sonra y ö n e t i m i fiilen ele geçirmişler MİT'İ ele geçirmişler, MİT'i de Amerikalı lar ele geçirmiş ve bu şeki lde idare edi lmeğe başlanılmıştır. Bu y ü z d e n de memleket bu hale g e l m e ğ e başlamıştır.»
Bu açıklama ile 12 Mart ve Amerika arasında ilişki kuru lmuş ve bu gerçek o d ö n e m d e her tür lü belâ göze alınarak ifade edilmiştir. Kuşkusuz
1 Sadun Tanju, Einstein'in mektubu, Cumhuriyet, 8 Aralık 1975 2 «Bomba Davası» Duruşma tutanağı, s. 16
60
bu önemli savı ö n e sürerken tanığı o l d u ğ u m , b i ld iğ im ve kanıt layacağıma inandığım gerçek lerden g ü ç a l m a k t a y d ı m . Nitekim bu savımı 10 Klasörd e n oluşan 5000 sahifelik bir s a v u n m a ile 14 Kasım 1975'de bir hafta süren açıklamalarımla kanıt lamağa çal ışt ım. 3
Daha sonraki g ün ler de bu savımız 12 Mart öncesi d ö n e m i n öneml i pol itikacısı ve Dış İşleri Bakanı ihsan Sabri Çağlayangi l taraf ından d o ğ r u l a n dı:
«Türkiye'nin İstihbarat Teşkilatı, Amerika'nın, iran'ın, İsrail'in istihbarat teşkilatlarıyla d a i m a organik münasebet ler içindedir. Bunlar her sene toplanırlar. Tahran'da, Telaviv'de, VVashington'da. M ü b a d e l e yaparlar, kararlar alırlar...»
...Çağlayangil d a h a sonra da açıklamalarını s ü r d ü r d ü . 5 «12 MARTTA CIA GENİŞ Ö L Ç Ü D E VARDIR»
Uğur M u m c u , biz im savımızı d o ğ r u l a y a n Çağlayangi l ' in açıklamalarını «Kim Kimi Doğruluyor...» başlıklı yazısıyla irdeledi. Ve 12 Mart - CIA -MİT - KONTR-GERİLLA ilişkilerini içeren savlarımızı da «KONTR-GE-RİLLA TAKTİKLERİ» adlı makalesiyle k a m u oyuna d u y u r d u . 7
Bu olay o d ö n e m d e uzun süre basına yansıdı ve savımızın gerçekl iği g ü n yüzüne çıktı.
ihsan Sabri Çağlayangi l z a m a n iç inde bu konudaki açıklamalarını sürd ü r d ü . 2 2 ' 2 4
«CIA hissedilir... CIA bir mobi lyaya girer... Tahtayı kemirdiğin i duyarsınız,
3 Savunmanın çok küçük bir bölümü: Bomba Davası Savunma 1 ve 2 adlı yapıtlarda yayınlanmıştır. 4 Politika, 10 Mart 1976 5 Politika, 1 Ocak 1977, Tercüman, 1 Ocak 1977 6 Cumhuriyet, 26 Mart 1976 7 Cumhuriyet, 3 Nisan 1976 8 Süleyman Demirel, «Başka ülkeler kuvvetli bir Türkiye istemez» Politika, 24 Mart 1976 9 Sadun Aren, «Amerikan Dostluğu» Politika, 22 Mart 1976 10 Hasan Yılmaer, «Çağlayangil'in demokrasiye hizmeti» Politika, 23 Mart 1976 11 CIA mı, MİT mi, simit mi? Vatan, 21 Mart 1976 12 Orsan Öymen, Mart • CIA • MİT ilişkileri, Milliyet, 23 Mart 1976 13 Murat Belge, Çağlayangil'e niçin kızıyorlar? Politika, 23 Mart 1976 14 Sevgi Soysal, «İyi dile gazeteciliği» Politika, 24 Mart 1976 15 Oktay Akbal, «Fındık, fıstık, lokum derken» Cumhuriyet, 25 Mart 1976 16 İsmail Cem, 12 Mart ve Günümüz, Politika, 25 Mart 1976 17 Mümtaz Soysal, Karanlık, Milliyet, 26 Mart 1976 . 18 Mustafa Ekmekçi, Vay canına bu ne iştir, Cumhuriyet, 29 Mart 1976 19 Uğur Mumcu, Buyurun ispat edin..., Cumhuriyet, 16 Nisan 1976 20 Mümtaz Soysal, Solun Birliği, Milliyet, 28 Mayıs 1976 21 CHP'Iİ Unsal, 12 Mart'ta CIA parmağı olduğunu Çağlayangil'den öğrendim, Milliyet, 23 Ocak 1979 22 Politika, 1 Ocak 1977 23 Mobilya kurdunun büyülü sesi. Politika, 2 Ocak 1977 24 Uğur Kökden, 12 Mart ve Mobilya kurdu, Politika, 14 Mart 1977,
61
sesi duyulur, fakat n e r e d e o l d u ğ u bil inmez.»
Tartışmaların böy les ine yoğunlaşt ığı bir d ö n e m d e Türkiye y e n i d e n «des-tabilize» edi lmiş, bir y a n d a n terör t ırmanırken d iğer y a n d a n «sahte o p e r a s y o n l a r düzenleni lerek d a r b e y e u y g u n bir o r t a m hazırlandığını g ö rüyor, bu d o ğ r u l t u d a k i kuşkularımı di le g e t i r i y o r d u m . 2 5 " 2 9 .
G e r ç e k t e emperyal ist ler açısından 12 Mart darbesin in t a m d o y u r u c u o l madığını d a h a 1975'li yı l larda algılamış bu konudak i kuşkularımı d a h a o d ö n e m d e n it ibaren di le get irerek yeni bir d a r b e y e karşı k a m u o y u n u u y a r m a görevini yer ine g e t i r m e ğ e çalışmıştım. Nitekim 1975 yılı Kasım ayında İstanbul Sık ıyönet im m a h k e m e s i n d e yapt ığım s a v u n m a d a gelec e k bir d a r b e d e n ve bu d a r b e s o n u c u varı lmak istenilen hedefler in bazı-
Of} •
larını di le g e t i r m i ş t i m .
«1. 27 Mayısçıların t a m tasfiyesi, -
2. T. Slh. K.lerin radikal kesiminin t a m tasfiyesi.
3. CHP'nin kapatı lması,
4. Atatürkçü ve D e m o k r a t i k sol g ö r ü ş ü n tasfiyesi,
5. Faşist bir d ü z e n i n kurulması.» Bu ö n g ö r ü 1975' lerden 1980'lerin g ö r ü n ü m ü olarak gerçek leşmiş b u l u
nuyor. Gene o d ö n e m d e «ClA'nın Türkiye'de cinayetler düzenlediğini» iddia
e d i y o r d u m Bizden yıl larca sonra 15 CHP'l i Milletvekili ve Senatör aynı savı yineledilerse de ü lkede siyasal cinayetler birbirini k o v a l a d ı . 3 2 Birçoklarının da faili ne yazık ki hâlâ bi l inmiyor.
Gerçi k o n u m u z ClA'nın işlediği cinayetler değildir. Bu k o n u d a devlet adamlar ı başta o l m a k üzere ClA'nın işlediği cinayetler kapsaml ı bir yapıta k o n u olabilir. A n c a k sırası ge lmişken ClA'nın hukuk danışmanının bu
25 Talat Turhan, 12 Mart hukukunun ardındaki Amerika mı? Politika, 11-13 Ekim 1976 26 Talat Turhan, işçi sınıfı ve sınıf gerçeği, 7 Gün dergisi, 16 Şubat 1977 - 9 Mart 1977 27 Talat Turhan, işkence, Terörizm, siyasal cinayetler ve Güvenlik örgütleri, 7 Gün Dergisi, 11 Mayıs 1977 -
15 Haziran 1977 28 Talat Turhan, iktidarların çeteleşmesi ve bürokrasi, 7 Gün Dergisi 3 Ağustos 1977 - 14 Aralık 1977 (Yazı
disizi sürerken dergi yayın faaliyetine son verdi ve dergi sahibi saf değiştirdi.)'
29 Talat Turhan, Kontr-Gerilla Gerçeği, Sadi Koçaş ve Memduh Ünlütürk'e cevap veriyor, Politika, 10-15 Mayıs 1978
30 Talat Turhan, Bomba Davası Savunma 1, s. 63 Mahkemeye verilen şemada «faşist düzen» yazılıdır. Yapıta bu bölüm «yeni bir düzen» olarak geçmiştir.
31 Hürriyet, 4 Kasım 1975 32 «DİSK'in basın toplantısına katılan 15 CHP'li» ClA'nın Türkiye'de cinayet işlediğini İddia etti: ismail H. Öz-
torun (Adana), Süleyman Genç (izmir), Erol Saraçoğlu (Ankara), Kemal Anadol (Zonguldak), Selahattin Ö-cal (Ankara), N.Çelik Yazıcı (Çankırı), Faik Öztürk (Elazığ), Metin Tüzün (İstanbul), Ferhat Aslantaş (İzmit), Cemal Bor (Niğde), Solmaz Belül (İstanbul), Mustafa Gazalcı (Denizli), Temel Ateş (Ordu), Cevat Atılgan (Tokat), Altan Tuna (Çanakkale), Hürriyet, 30 Nisan 1978
konudak i g ö r ü ş ü n ü an ımsamamızda yarar var. ClA'nın h u k u k danışmanlar ından Mitchel Rogovin: «ClA'nın cinayetlere karışmasını yasaklayan yasa yok» diyerek ClA'nın bir cinayet ö r g ü t ü o l d u ğ u n u açıklıkla itiraf etmektedir.
Bunun dışında CIA «Sorgu uzmanlar ı , u y u ş t u r u c u m a d d e uzmanları . psikiyatrisler ve psikologlardan» o l u ş a n ve adına «Enginar Grubu» deni-len bir g r u b u n «İnsanları iradesi dışında cinayet iş letmeğe çalıştığı»da açıklanmışt ır. 0 " ~
B u g ü n e kadar ö n e sürülen belgelere g ö r e ABD'nin k o n t r o l ü altına alınan Askeri Darbelerin gerek hazırlanması, gerek o l u ş u m u ve gerekse d a r b e sonrası geçiş d ö n e m i n i d ü z e n l e y e n koşulların, siyasal ve e k o n o mik düzenin ABD'nin ve o n u n ist ihbarat örgüt ler ince yönlendir i ld iğ i açıklığa çıkmış bulunmaktadır.
A n c a k bu k o n u d a gayri resmi bir y a p ı t 3 6 Türkiye'de ilk kez s a v u n m a m l a Türk k a m u o y u n a mal edilmiştir. Resmi olan ikincisi gerek s a v u n m a m ve gerekse yazılarımla " F M 31 - 1 6 . Counterguerı l la o p e r a t ı o n s " adlı y a p ı t 3 7
k a m u o y u n a tanıtılmıştır. Bu iki be lge Askeri Darbelerde ABD'nin ve o n u n istihbarat örgütler inin rolünü kesinlikle ortaya koymaktadır.
Özell ikle yazdığım bir yazı d i z i s i n d e 2 8 "Amer ikan FM 31 - 16 Counter-gueri l la operat ions (kontrgeri l la h a r e k â t l a r ı ) " 3 8 adlı resmi Amer ikan Tal imnamesinin, 33. sahifesinde yer alan şemayı yayınladım. Bu belgede Askeri darbeler içinde ABD ist ihbarat örgütler inin varlığı açıkça g ö r ü l mektedir. (EK-5)
Özetle: 27 Mayıs olayını yarı kalmış bir devr im olarak nitelendirebil iriz. Yarı kalmıştır. Ç ü n k ü , 27 Mayıs'a sahip çıkan k a d r o n u n , ideoloj ik ve sınıfsal k o n u m u bir sosyal devr imi yönet ip yönlendirebi lecek nitelikte deği ld i . Ayrıca sosyal muhalefeti değerlendirebi lecek, d e ğ i ş i m ve d ö nüşümler i gerçekleşt irebi lecek ve de kitle tabanı olan bir part i geleneği de y o k t u . Bu nedenle de ç o k kısa bir sürede iktidar üzerindeki kontrol lerini yit irerek T. Slh. K.lerindeki cuntalaşmalar ın nedeni oldular. T ü m bu o l u m s u z l u ğ a karşın, t o p l u m u ilerici bir Anayasa'ya kavuşturmanın o n u r u 27 Mayıs'ı y ü c e l t m e ğ e yeter.
12 Mart, imzacılarının yetenek ve nitelikleriyle s imgelenen talihsiz yarı
33 Milliyet, 11 Aralık 1975. '34 Talat Turhan, Sorun Birlikte Kitap Dizisi: 2/Ocak 1988, Uluslararası Terörizm ve Ölüm Mangaları, s. 24-34 35 Politika, 13 Şubat 1978 36 David Galula, Ayaklanmalan Bastırma Hareketleri, (Amarika'da ClA'nın yayınevi olan PFtAGER tarafından
basılan bu yapıt Genelkurmay tarafından tercüme edilerek T.SIh.KJerine yayınlanmıştır.' 37 Department of the army field manuel, Headguarters, Department of the army - March 1967 38 Bilindiği gibi 12 Mart döneminin istanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün «Kontr-gerilla»yı İnkâr etmek
teydi.
63 62
askeri bir d a r b e o lup, bu d a r b e y e b o y u n e ğ e n T B M M ' n e de yara aldırmıştır. Bu d a r b e y e b o y u n eğen d ö n e m i n polit ikacıları amaçlarının T B M M ' n i açık t u t m a o l d u ğ u n u savunmasının ardına sığınmışlarsa da 12 Eylül 1980 darbes i bu g e r e k ç e n i n tutarsızlığını kanıtlamıştır.
A n c a k 12 Mart ' ta ikt idardan olan kadrolar o d ö n e m d e başta Faik Türün o l m a k üzere Sıkıyönetim Komutanlar ına m a k a m ve imkânlar vaad ederek, sahte davalar düzenleyerek, özell ikle 12 Mart imzacı lar ından Faruk Gürler ve M u h s i n Batur 'u B o m b a Davası'yia sanık sandalyesine oturtmayı d e n e m i ş ve T.SIh.K.lerjnin bir kesimini tert iplerine alet etmeyi başarmışlarsa da bir y a n d a n t o p l u m d a k i d e m o k r a t i k o l u ş u m , d iğer yand a n B o m b a Davası sanık ve savunucularının onur lu direnişleri karşısında geri çeki lmişlerdir.
Bir a n l a m d a 12 Mart, 12 Eylül 'ün provasıdır. Emperyal izm b ü t ü n güçler ini seferber ederek, 24 O c a k kararlarını kalıcı kı lmak için ö n c e askeri güçten yararlanmış d a h a s o n r a bu g ü c e dayanarak uzantısı bir sivil kadroya iktidar yollarını a ç m ı ş ve Prens Sabahatt in 'den beri hayal edi len bir ekon o m i k düzen- emperyal ist s ö m ü r ü y e t a m tesl imiyet hal inde yürütülm e k t e ve dış güçler taraf ından po mpalan arak yaşat ı lmağa çalışı lmaktadır.
«12 Eylül'ü salt bir askeri d a r b e sananlar yanılır. 12 Eylül darbesiy le Türkiye d ü n y a kapital izminin acımasız karanlığına girdi . Zaten kapital izme bağımlı idi iyice bağımlı oldu... Gerici akımlar k imi sırtlanıyor, kimi de dışlanıyor. E m e k ç i kitleler için ücretler, maaşlar, köylüler için t a b a n fiyatları baskı aracı olarak kullanılıyor. Acımasız v u r g u n d ü z e n i s ö m ü r ü , rüşvet, aferizm destekleniyor. Belli bir v u r g u n c u kesim yaratılıyor...» Bu d e ğ e r l e n d i r m e y e kat ı lmamak m ü m k ü n deği l .
Politika bi l iminde böyle bir o l u ş u m a «KARŞI DEVRİM» denil ir. Öyle o ld u ğ u için 12 M a r t l a r d a n bu yana «DEVRİM» kel imesi d ü z e n i n e g e m e n -l iğince yasaklanmıştır.
Sosyal bi l imlerden haberdar olanlar bilirler ki, t o p l u m l a r ı n d inamiğ i o lumsuzluk b o y u t u n d a sonsuza dek tutulamaz. Karşı Devr im tarihsel süreç içinde o l u m l u o lan karşıtının koşullarını istese de is temese de zam a n içinde hazır layacak demokrat ik 'koşul lar iç inde ülkemiz layık o l d u ğ u d ü z e n e mutlaka kavuşacak, bu o lumlu luğu d a h a iyiye g ö t ü r m e k tarihsel d inamiğ in kuralları iç inde zorlamasız, baskı, z u l ü m ve işkencesiz d e v a m edecektir.
* Böyle bir oluşumun alt yapısı, Uluslararası Flnans Kuruluşlarının uzantısı olarak kurulan Sinaı Kalkınma Bankasınca yönlendirilmiştir. İşbirlikçi özel sektör yaratma girişimlerini kavramak için SKB'nın kurulduğundan beri dağıttığı krediler ve bununla ulaşılan hedefler ayrıntılarıyla incelenmelidir.
39 Mehmet Kemâl, «Anayasadan Yana», Cumhuriyet, 1 Şubat 1988
64
Kurtuluş Savaşıyla kurulan Atatürk 'ün «Tam Bağımsız Türkiye'sini» «Amerikasız Türkiye D ü ş ü n e m i y o r u m » d i y e n m a n d a c ı anlayış sahiplerinin çıkarlarını kol layan başıboşluğuna, işçi ve e m e k ç i sınıf ve hareketler bir g ü n mut laka d u r diyeceklerdir. K imsenin k u ş k u s u olmasın...
2 Şubat 1988
40 «Yener Süsoy'un Erdal Kabatepe ile tatil sohbeti, (Milliyet, 8 Kasım 1987) (Erdal Kabatepe, -Eisenhower Mübadele Dostları Vakfı»nın bursu ile Amerikada özel eğitimden geçmiş (1982 yılında) 19.Türk'tür. (1 .Süleyman Demirel). Bu kişi Amerika dönüşü kendi ifadesiyle «dünyanın en büyük Amerikan firmalarından birisinin müşavirliği ile başka bir Amerikan firmasının temsilciliğini almıştır» Halen de Türk - Amerikan Dernekleri Başkanlığını yapmaktadır.
65
12 EYLÜL TARTIŞILIYOR*..
B u n d a n ö n c e k i yazımızın başlığı «ASKERİ DARBELER DÖNEMİ» id i . 1
Bu sayıda «12 EYLÜL Ö N C E S İ N E D Ö N E L İ M Mİ?» ara başlığı ile konuyu iş lemeğe d e v a m e t m e ğ i d ü ş ü n ü y o r d u k . N e varki arada g e ç e n d ö n e m i n h e m e n h e m e n t ü m ü bu k o n u y a ilişkin i lginç tart ışmalara sahne o l d u . Bütün bu gel işmeler k o n u m u z u güncel leşt i rdi . Bu nedenle s o r u n u n b u y ö n ü n ü i rdelemek gereksinimi duyu lmuştur .
Mart ayı başlarında Cumhurbaşkanın ın yapmış o l d u ğ u k o n u ş m a n ı n tartışmaları sürerken, ay s o n u n a d o ğ r u Başbakanın «Müdahale hevesliler i n i n varl ığından söz etmesi bu gel işmeleri bir SHP milletvekil i ile 22 arkadaşının «darbeleri önleme» yasa tasarısı hazırlamaları kuşkuları artırdı. Bazı çevreler özellikle, «Müdahale olasılığını» iktidarın bir p r o p a g a n d a takt iği o larak nitelerken, b ü y ü k bir ç o ğ u n l u k «Ne o luyoruz?, nereye g i d iyoruz?, Gerçekten bir d a r b e olasılığı var mı?» sorularını y ö n e l t m e ğ e başladı. Özell ikle başını almış g iden bir enf lasyon, b o r ç krizi, t r i lyonluk b ü t ç e açığı, d ışardan e m p o z e edi len bu u y d u e k o n o m i k ve siyasal düzenin iflas işaretleri verd iğ i bir d ö n e m d e , bu t ü r d e n soruları yöneltenler haksız sayılmazdı.
1970 - 1980 d ö n e m i n i ASKERİ DARBELER D Ö N E M İ olarak nitelemiştik. Gerçekte böyle bir tanım görecel idir. Ç ü n k ü 1980 bir darbenin başlangıç tarihidir. B u n a ASKERİ REJİM d ö n e m i ve G Ü D Ü M L Ü DEMOKRASİ d ö n e m i n i n de katılması gerekir. Bir olasılık o larak da DARBELERİN ZİNCİRLEME REAKSİYONU'ndan s ö z edilebil ir. Bu d u r u m d a süreç uzayabilir.
1970'li yı l lardan bu yana yazdığımız yazı larda Amer ikan g ü d ü m ü altına alınan ülkelerde ASKERİ DARBELER, onların çıkarlarına uyarlı bir d ü -
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, MAYIS'88 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 1 SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, MART88, s. 34-39
\
66
zenleme iç inde d ışardan tezgâhlandığını belgelerle açıklamış bu lunuyor u m .
Emperyalist g ü ç l e r için ö n e m l i o lan, o ülkelerdeki çıkarlarının k o r u n m a sıdır. Çıkarların ö n d e geleni e k o n o m i k o lmakla birl ikte, kuşkusuz başka etkenler de bulunmaktadır .
Bu nedenle b o r ç veren ülkeler, b o r ç l u ülkelerin siyasal düzenler ine, m ü dahale etmekte kendilerini haklı görmektedir ler. Çıkarları tehl ikede o l m a dığı sürece, o n larca d ü z e n istikrardadır. Nitel iğinin ö n e m i yoktur. Ancak, ülke düzeninin değişt ir i lmesi çıkarlarına d a h a u y g u n gel iyorsa o ülke istikrarsız hale -déstabi l isat ion- getiri l ir; d a r b e or tamı hazırlanır ve d a r b e c i ler yüreklendiri l ir. Bu a m a ç l a kullanılan araçların ö n d e geleni terördür. Darbe sonrasını k r i m i n o l o g yaklaşımıyla değer lendirenler -sonuçtan yararlanan k im?- g e r ç e k l e r e ulaşabilir. Oysa ki, darbelere sahne olan ülkelerde düzen egerhenler inin ve onların akıl hocalarının öneri leri d o ğ r u l tusunda t ü m ü devlet tekel i alt ında bulunan yayın araçları ve kontrol altı-
, n a alınan basın organlar ınca yürütü len p r o p a g a n d a bombardımanıy la büyük bir ç o ğ u n l u k k o ş u l l a n d ı r m a k t a d ı r . Darbe öncesi , terör, anarşi ve kargaşadan yılmış bu kitle yapı lan p r o p a g a n d a d a n etk i lenmekte ve bu ç o ğ u n l u ğ u n desteği darbeci ler in güvencesini o luşturmakta ve bu güvenc e d e n yararlanılarak «ara d ö n e m » i n g ü d ü m l ü partisine oy sağlanmaktadır.
Halk kitleleri nedenler le deği l , sonuçlar la oyalatıl makta, kendi öz çıkarlarının t a m karşıtı parti lere oy verebi lmektedir. Kuşkusuz bu t ü r d e n bir d e -mokrasici l ik o y u n u s o n u n a kadar halka yutturulamıyor...
Örneğimizdeki yaklaşımı, o y u n o y n a y a n kedinin davranışına benzetebil iriz. Bir ipliğe bağlanan makarayı oynattığınızda kedi makaranın kıpırda-nışından etki lenerek oynar. Oysa, hareketi yaratan g ü ç , ipi çeken kişinin el inden kaynaklanmaktadır. Kedi elle i lgilenmez. Makaranın kıpırdaması sonuç, elin g ü c ü ise nedendir.
Darbelerde ise, terör sonuç, t e r ö r ü n iplerini el inde t u t a n güçler nedeni oluştururlar.
Darbelere sahne olan ülkelerde b ü y ü k ç o ğ u n l u k nedenlerle deği l , sonuçlarla ilgilidir. Ç ü n k ü p r o p a g a n d a n ı n işlevi budur. Bu anlayışın bir s o n u c u olarak da bizde, «12 Eylül ö n c e s i n e mi d ö n m e k istiyorsunuz?» sloagnı ç o k ç a kullanılmaktadır.
12 Eylül sonrasının get irdiği d ü z e n d e n yararlanan çevrelerin 12 Eylül'ü savunmaları kendi çıkarları açısından ne kadar d o ğ a l ise, 12 Eylül d a r b e si ve o n u n s o n u c u olan «ara rej im»den zarar g ö r e n veya böyle bir d ü z e ni e m e k ç i halkına ilke olarak yakışt ırmayan çevrelerin karşı çıkışları da o ö l ç ü d e doğaldır.
67
Asl ında hangi yol la gel irse gelsin ikt idarda bulunanlar eleştirilir ve zam a n iç inde yıpranırlar. Bu o l g u y u a lgı layamayan 12 Eylülcüler, karşıtlarını soyut sloganlarla s i n d i r m e k ve suçlamalarını s ü r d ü r m e k istiyor:
- Terör ve anarşi kışkırtıcılığı,
- Atatürk düşmanl ığı ,
- Sol a m i g o l u k vb. gibi...
Kanımızca bu «tartışma» bil imsel ilkelere d a y a n m a m a k t a d ı r . Ayrıca yararsız o lup, 12 Eylülcülerin sosyal yasaları g ö z ardı etmeler i yanında, ç ıkarlarını e lden kaçırmak k u ş k u s u n d a n kaynaklanmaktadır .
Bir gazetede yayımlanan yazı dizisi de bu o l g u y a bi l imsel açıdan yaklaşmayı denemektedir :
«Her t o p l u m u n bir e g e m e n kültürü vardır. Bir d e , e g e m e n kül türden sapan alt kültürleri. (...) 'Alt kültür', t o p l u m d a e g e m e n olan 'genel kültür-'den, yani genel d ü ş ü n c e , t u t u m ve davanış b iç imler inden farklı yönleri o lan ve g r u p üyeler ince paylaşılan 'farklı' d e ğ e r l e r d e n oluşur.
Türk iye'de de bir '12 Eylülzedeler' alt kül türü o luşmuştur. (...) '12 Eylül-zedeler' alt kültürü, 12 Eylül 'den sonra gözalt ına alınan, tutuklanan, m a h k û m olan, hapse atılan, sürülen ve benzer i m u a m e l e y e tutulan kişiler ile bunların ai lelerinden ve yakınlarından oluşur.
(...) 'Haklılık'*ya da 'haksızlık' yargısı bu alt kül türü o luşturan kişi, g r u p ve olayların genel akış iç indeki değerlendir i lmesi s o n u n d a , t o p l u m ve tarih taraf ından veri lecektir.
(...) 12 Eylül müdahalesi de '12 Eylülzedeler' ürett iği ö l ç ü d e şu ya da bu b i ç i m d e 12 Eylül'e destek veren başka bir g r u b u da yaratmıştır. Bu kültür de bir örnek (homojen-eşcinsten) bir kültür deği ldir. İç ler inde 12 Eylül 'den d o ğ r u d a n menfaat sağlayan kişiler o l d u ğ u , başka koşul larda hiçbir z a m a n ulaşamadığı paraya, mevkie, üne ulaşanlar b u l u n d u ğ u g i b i , 3
hiçbir menfaati o lmadığı halde, hattâ zarar g ö r d ü k l e r i ha lde 12 Eylül'ü destekleyenler de vardır.
S o n u ç
İster içerde olalım, ister dışarda, her siyasi d a r b e t o p l u m u böler, etkiler. Toplumsal acılar da, t o p l u m s a l mutluluklar da insanlar arasında eşit dağı lmaz. (...)»
Darbelere bil imsel y ö n t e m l e yaklaşıldığında, ç o k y ö n l ü s ö y l e n e c e k şeyler vardır. 12 Eylülcülerle 12 Eylülzedeler arasındaki tar t ışma ve zıt laşma
2Adalet Ağaoğlu, Duvarların Dışında, Milliyet, 12Mart 198S 3 Bütçe görüşmeleri sırasında bazı milletvekilleri tarafından Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleri ağır ölçüde
eleştirilmiştir. (5 Nisan 1988 tarihli TBMM Tutanak Dergisi ve 6 Nisan 1988 tarihli basın)
68
d o ğ a l görülebil ir. Bu zıt laşma bir alt kü l türün diğer in i ait etmesiyle bir ö l ç ü d e son bulabilir. Bu alt ediş d e m o k r a t i k y ö n d e n olabi leceği gibi , aynı tür yöntemler le gerçekleşebil ir. S a n ı y o r u m ki, her iki y ö n t e m de 12 Eylülcülerin karabasanıdır.
ANAP dışında bir part inin ya da part i lerin koal isyon hal inde iktidara geldiğini veya t ü m darbeler in d o ğ a s ı n d a bulunan z incir leme etkileşim sonu cu yeni bir d a r b e - bazı çervelerce söy lendiğ i gibi - o l d u ğ u n u varsayalım. Al bir karabasanı vur ötekisine... 12 Eylülcüler böyle bir rüyayı dahi g ö r :
m e k istemezler. Birinci olasılık onlar için sakıncalı, ikincisi tehlikeli olabilir. Çünkü darbeci ler vefa tanımazlar, aynı alt kültür g r u b u n d a n gelmiş olsalar bi le... 5
12 Eylül tartışması C u m h u r b a ş k a n ı Kenan Evren'in «12 Eylül'ün hıncını taşıyanlar var» şekl indeki konuşmasıy la yeniden g ü n d e m e g e l d i . 6 Daha sonra Süleyman Demirel partisinin mecl is g r u b u n d a yaptığı k o n u ş m a d a hükümet i m u h a t a p alıp bu k o n u d a k i görüş ler i r açıkladı.
«Gelin Meclis kürsüsünden bunları söyleyin, te levizyonu da acın 12 Eylül öncesinin ve sonrasının bir hesabını yapal ım. Biz yaia peşinde değil iz, a m a her g ü n sizin '12 Eylül öncesine dönersiniz haa k o r k u s u n u milletin üstüne k o y u p , v icdanlar ı ve zihinleri tek taraflı olarak şart landırmaya baskı alt ında t u t m a y a ve 12 Eylül istismarı y a p m a ğ a hakkınız yoktur. (...) Bu böyle d e v a m e d e m e z , açık s ö y l ü y o r u m : Bu ipoteğin alt ında Türkiye kalamaz.»
Tartışma, Başbakan Turgut Özal' ın 22 Mart 1988 g ü n ü «Müdahale heveslileri var» şekl indeki açıklamasıyla yeni bir b o y u t kazandı.
ANAP'nin propagandist ler i gerç i 'MİT Rapçru' , Özal'ın Nobel ö d ü l ü n e a d a y göster i lmesi gir işimi, Z a k k u m olayı ve İran-lrak savaşında ateş kes sağlamak gibi olayları göz ardı edersek, genelde başarılı sayılabilir. Her d ö n e m d e k a m u o y u n u n dikkat i , ustalıkla başka alanlara ç e k m e yöntemine baş v u r u l u y o r d u . «Müdahale hevesli lerinin var»lığı bu türden bir p r o p a g a n d a n ı n başlangıç s loganı mıydı? Yoksa, «12 Eylül öncesine d ö n m e , teht id in in yeni bir t ü r ü m ü y d ü ? ANAP'ndaki olası çözülmeler i engel lemeye yönel ik yeni bir takt ik gereği olarak mı böyle bir s logan ortaya atı l ıyordu? Ya da g e r ç e k t e n d e m o k r a s i açısından c iddi bir tehl ike mi söz k o n u s u idi?
' 4 Bu konuda 27 Mayıs ilginç bir istisna oluşturmaktadır. Çünkü 27 Mayısçı alt kültür aynı türden bir başka alt kültürle ortadan kaldırılmıştır.
5 Bu kanımı MAMAlCdan SELİMİYE'ye uzanan hapishanelerde geçen dönemde dahil olmak üzere yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum.
6 Cumhurbaşkanının Aydın İli, Incirliova ilçesinde 9 Mart 1988 günü yaptığı konuşma (Basın ve Ajanslar) .7 Süleyman Demirel, 12 Eylül İstismarı Yapılıyor, Milliyet, 16 Mart 1988
69
UğurMumcu'ya g ö r e : «Bugün artık askeri ihtilaller 'laiklik e lden gidiyor' gerekçesine d a y a n m ı y o r . T e m e l neden, terördür; terör ile get ir i lmek isten e n yeni bir y ö n e t i m model id i r .
Bu m o d e l 'ekonomi ler in mi l i tar izasyonu' olarak adlandırıl ıyor.
B o r ç l u ülkelerin, b o r ç v e r e n ülkelere d a h a da bağımlı hale getir i lmelerini ö n g ö r e n bu m o d e l , ü lkede, işçi, memur, köylü gibi e m e k ç i kesimlerin örg ü t l e n m e özgürlükler in i kaldırıyor.
(...) Türkiye'de k imse kuşkulanmasın Atatürkçülükten, laikl ikten, irticad a n söz edildi d i y e k i m s e ihtilal yapmaz. (...)»
M. Ali Birand'a g ö r e : 9 (...) Askeri müdahaleye iten en ö n e m l i etkenlerd e n biri bizleriz. (...) İkt idardaki polit ikacımız, çetrefell i bir k o n u o l d u m u , t o p u h e m e n askerlere atar, o n u n arkasına gizlenir. Askerler itiraz etmez. (...) B u n d a n sonra asker i müdahaleler in hiç bir sorunu ç ö z e m e d i ğ i gibi, yenilerini yaratacağına, ülkeyi d a h a da b ü y ü k risklere sürükleyebi leceğine inananlardan biriyiz. (...)»
Metin Toker'e g ö r e : 1 0 « (...) Başbakanı ' y ü r ü d ü ğ ü y o l d a d u r d u r a c a k ve itidale sevkedecek' b ü t ü n başka kuvvetler etkisiz kaldılar v e y a bırakıldılar mı, 'bulunur elbet kurtaracak, bahtı kara maderini ' . (...) Askeri m ü d a haleyi istemek ne kadar boşsa, o n u veya 12 Eylül öncesin i u m a c ı gibi göster ip Türkiye'nin m ü s t e h a k bulunmadığı bir 'hanedan yönet imi 'n i serazat yürütebi leceğini s a n m a k o kadar b ü y ü k gaflettir.»
Ali Sirmen'e g ö r e : 1 1 « (...) Türkiye'nin bir d e m o k r a s i d ö n e m i yaşadığı söylenemez. (...) 12 Eylül 'e oranla d a h a az kısıtlamanın o lması yine de b u g ü n k ü yönet imin d e m o k r a t i k olması anlamını taşımıyor. (...) Başbakan satır aralarında, ara re j imden söz ederken bir askeri d a r b e olabileceğini ima etmek istiyor. (...) B u g ü n Türkiye'de rej imin kendi seçenekler ini o luşturabi lme şansı hâlâ vardır. Bu da d a r b e olasılığını d a h a da güçsüz kılmaktadır.
(...) Özal e k o n o m i k polit ikasının iflası, artık ANAP'nin Türkiye'y i yönetmesini güçleşt i rmekte, g iderek olanaksız kılmaktadır.
Öztin Akgüç'e g ö r e : 1 2 « (...) Sayın Özal'ın presti j y i t irmesi, ara rej im tar-
8 Uğur Mumcu, Yersiz Kuşkular, Cumhuriyet, 14 Mart 1988 9 M.Ali Birand, işte Askeri Darbe Böyle Geliyor, Milliyet, 19 Mart 1988 Y.N.: Bu yazı Cumhurbaşkanının ga
zete sahipleri ve genel yayın yönetmenleriyle yaptığı konuşma üzerine yazılmıştır. Evren bu konuşmasında: «27 Mayıs (müdahalelerin) en hafifiydi, 1971 daha ağır oldu. 12 Eylül en ağırıydı» şeklinde bir tanımlama yaptıktan sonra, «Ancak dikkat edin, bir daha gelirse bu defa 12 Eylül gibi gitmeyebilir de...» şeklinde kanısını açıklamıştır. Özal'ın «Müdahale heveslileri var» şeklindeki açıklaması Evren'I izlemesi ilginç çağrışımlara neden oldu.
10 Metin Toker, Askeri Müdahaleler Hakkında, Milliyet, 24 Mart 1988 11 Ali Sirmen, Ara Rejim Tartışması, Cumhuriyet, 1 Nisan 1988 12 Öztin Akgüç, Ara Rejim Gelmemeli, Milliyet, 2 Nisan 1988
70
tışmalarını g ü n d e m e get irdi . (...) S o n otuz yıldır Türkiye'n in kaderi b u , her başarısız iktidar, s o n u n d a ara rej imi gündeme, getir iyor. (...) % 36 oyla iktidar olan A N A P oy tabanı d a h a da kaydıkça, baskı önlemler i ile iktid a r d a kalmaya veya iktidar süresini u z a t m a y a çabalayabil ir. (...)
Türkiye'de, geniş kitleler, ara rejimden yana değildir.»
Alıntı yaptığımız yazarların kanısı s a n ı y o r u m k a m u o y u n u n düşüncesin i yansıtmakta ve ü lkemizde bir askeri d a r b e ortamı ve olasılığı bu lunmamaktadır. A n c a k savı c iddiye alıp i rdelemekte de yarar görmektey iz :
1. Olay: Bu k o n u d a ilk uyarı Sıkıyönetim eski komuntanlar ından - 1 2 Eylül sonrası - Emekl i Korgeneral Nevzat Bölügiray 'dan geldi . «Hani 10 yılda bir ihtilal o luyor deni l iyor ya bunlar d u r u p d u r u r k e n olmaz. Böyle pis birikimler olur. K o m u t a n değiş ik l iğ i sırasında Özal'ın gafı o l m u ş t u . Ordu içinde, o z a m a n bu b ü y ü k bir kırgınlık yaratmıştır. O r d u y u eleşt irmek başka, kabadayıl ık başka şeydir. (...) Ç o k ilginçtir, sanki Ozal, Menderes'in y o l u n u ezberlemiş ve aynı y o l u izliyor gibidir. (...) Harbiye O r d u -evini karargâh yapıp, papazına, parti l isine, polit ikacısına kadar herkesi sokar. Bu birikimler yıllar iç inde büyür. Patlamalar, O r d u n u n el koymalar ı böyle o l u y o r . » 1 4
2. Olay: O r d u ile Özal iktidarı arasındaki çel işki leri bel irten İngiltere'de yayımlanan «South» dergis inin makalesi : «Türkiye'den Endenozya'ya kadar bir ç o k ülkede Silahlı Kuvvetlerin e k o n o m i d e özel ve k a m u sektör ü n d e n sonra ü ç ü n c ü bir sektör d u r u m u n a geldiğini» açıklamakta, «askerlerin kışlalarından çıkıp işadamlığına soyundukları» belirt i lmekte, «Özal'ın yönet imi alt ında özel s e k t ö r ü n o r d u y a m e y d a n o k u d u ğ u n u , bu d u r u m karşısında o r d u n u n , ü ç ü n c ü sektör k o n u m u n u savunmak zorunda kaldığını» ö n e sürmekte, «Türkiye'de askerle sivil y ö n e t i m arasında kolay kolay o lmayan bir ilişki başlatıldığına» da dikkat i çekerek, «Özal yönet imin in Atatürkçü geleneklerden uzaklaşmakta o l d u ğ u n u , e k o n o m i d e devlet sermayesinin ve askeri yatırımların ağırlığının g iderek azaldığına» işaret edi lmektedir.
3. Olay: Gazetelerde y a y ı m l a n a n 1 6 T h e Economist dergisinin «Üruğ'un dönüşü» başlıklı yazıda: Başbakan Özal'a karşı yapılan «en c iddi muhalefetin, o r d u kanalından geldiği» yazı lmakta. « (...) Üruğ köşesine çekil-
* Bilindiği gibi günümüzde bu oran % 21,80'dir. 13 MİT eski yöneticisi Emekli Korgeneral Bölügiray ağır konuştu- 'Özal Menderes'in Yolunda' Milliyet,
25 Şubat 1988 14 Bölügiray'ın bu söyleşisi üzerine istanbul DGM'rce soruşturma açıimış ve sonuçta takipsizlik »varan veril
miştir. 15 Milliyet, 3 Mart 1988, 'South' dergisinin incelemesi, 'Ordu Şirketi'. 16 27 Mart 1988 tarihli gazeteler, The Economist Üruğ'un köşesine çekilmediğini yazdıf «Özal'a ordudan cid
di muhalefet», Milliyet, 27 Mart 1988
71
m e d i ve unutulmadı» ifadesi kullanıldıktan s o n r a «Özal politikacıları dev-redışı bırakabil ir, a m a aynı şeyi general lere y a p m a s ı zor görünüyor» şekl inde bir y o r u m a u laşmakta ve Başbakanın «Müdahale hevesleri var» şekl indeki sözler ine de d ikkat çeki lmektedir.
T h e E c o n o m i s t ' i n b u y o r u m u , b u k o n u d a Emekl i Orgeneral Turgut Sun-alp'ın d a h a ö n c e yaptığı açıklamayı anımsatır n i te l iktedir . 1 7
Sunalp: «İktidarın bir süredir o r d u y u y ıpratma gayret i iç inde b u l u n d u ğ u nu» ö n e sürmekte. «Daha G e n e l k u r m a y Başkanıyken bile Üruğ'a 'Reisic u m h u r olması ' için bir hayli tazyik ettiler. Ş i m d i 1989 yaklaşıyor c u m hurbaşkanl ığına adayl ığı y e n i d e n g ü n d e m e geldi.»
S o r u : «Operasyon, Üruğ'a karşı mı yapıldı d iyorsunuz?»
Sunalp: «Evet, o lay Ü r u ğ ' u n cumhurbaşkanl ığ ına engel o l m a k için d ü zenlenmiş bir iştir. (...) Ü r u ğ ' u yeme"k için Ö z t o r u n ' u yediler. Bu t a m a m e n o r d u n u n g ü c ü n ü kırmak için hazırlanmış ve «sivil bir d a r b e ' gibi göster i lmiş bir olaydı. Genelkurmay olayı b ü y ü k bir komplo lar tezgahıdır,,. 1 8
4. Olay: DYP Antalya Milletvekili Zeker iya Bahçeci 'n in i lginç açıklaması: «1. Bu h ü k ü m e t i n o r d u s u n u n üst k a d e m e s i n d e k i komutanlara birer ikişer ' o i m a n , oğul lar ına kızlarına hanımlarına çifter çifter araba tahsis ett i .
2. Milli Güvenl ik Kunseyi 'ndeki üst d ü z e y k o m u t a n a , 'alt k a d e m e d e k i subaylar ne yapıyor"?' d iye s o r d u ğ u m u z d a , 'silahlarına kurşun sıkmış bekl iyorlar' yanıtını aldık. Kısaca Türk iye'de huzursuzluk had safhada. T ü m kesimler b u n u tedirginl ik le izliyor.
3. Özal ailesi 80 milyar do lar servete sahip. Emir ler inde her an harekete hazır uçak var. (...) Bunlar her an k a ç m a ğ a hazır. (...)»
5. Olay: A B D S a v u n m a Bakanı Car lucci 'n in Temsilci ler Mecl is i Dışişleri Komites inde yaptığı k o n u ş m a : 2 0 Car lucci , «Türkiye'nin m u a z z a m ekonomik s o r u n u var» şekl inde e k o n o m i m i z i n içine d ü ş ü r ü l d ü ğ ü d u r u m u vurgulamış ve Türkiye'ye istikrar getirdik' d iyerek açıklamalarını sürdürmüştür.
17 MDP eski başkanı 'MİT Raporu'nu eleştirdi.. Sunalp: Hedef Üruğ, Milliyet, 10 Şubat 1988 18 Sunalp'ın bu söyleşisi üzerine İstanbul DGM'ince soruşturma açılmış ve sonuçta takipsizlik kararı veril
miştir.
19 Bir Milletvekili ve Kehaneti, Cumhuriyet, 30 Mart 1988
20 ABD Savunma Bakanı Carlucci: Türkiye'nin muazzam ekonomik sorunu var. Ufuk Güldemir'in haberi, Cumhuriyet, 11 Mart 1988 -Y.N.: Carlucci bu konuşmasında Türkiye, Yunanistan ve Portekiz'den oluşan üç NATO ülkesini «güney kuşak» olarak nitelemektedir. Bilindiği gibi bu üç ülkede askeri darbelere sahne olmuşlardır. Eğer darbe onların işine gelmiyorsa «müdahale doktirinleri» işletilmektedir. Bu anlayış içinde de «Türkiye'ye istikrar getirdik» diyebilmektedir.
72
Mümtaz Soysal'öa bir yazısında: « (...) Türkiye'nin manzarası, sefil ve sefih o lmakla kalmayıp gi tg ide d a h a sefil leşen ve sefihleşen bir manza-raysa, o n u n bütün bunları ezelden e b e d e uzanan bir B u d a kımı ldanmaz-lığıyla seyretmesini nasıl beklersiniz?
A m a böylesine tepki ler in başarılı o labi leceğini sanmak, b u g ü n k ü Türkiye'nin gerçekçi dengeler in i t a n ı m a m a k olur. Bu çeşit tepki ler in kaçınılm a z s o n u c u yine 'müdehale'dir. (...) Müdahaleye dayal ı , a m a en inandırıcı y o l d a n davetiye çıkaran, b u g ü n k ü m o d e l i n ta kendisidir.»
6. Olay: Metris Askeri Ceza ve Tutukev i 'nden tünel kazılarak k a ç m a
o l a y ı : 2 2
Özetle: Açıkladığımız olayların bir iki ay içine sığmış olması i lginçtir. Emekl i Korgeneral Nevzat Bölügiray ve Emekl i Orgeneral Turgut Sunalp'ın açıklamalarına göre T.SIh.K.lerin iktidarın t u t u m u n d a n rahatsızd ı r . 2 3 Sunalp' ın ö n e s ü r d ü ğ ü «Üruğ'un cumhurbaşkanl ığı» f o r m ü l ü n ü n b u g ü n k ü par lamento yapısı ve ar i tmet iğ ine göre, nasıl somutlaştır ı lacağı-nı açık-laması beklenirdi... Olası g ö r ü l m e y e n bu f o r m ü l bir çevrenin niyetini mi yansıtmaktadır? Bu s o r u n u n cevabı boşluktadır...
DYP Milletvekili Bahçeci 'n in ö n e s ü r d ü ğ ü savlar iki emekl i general in kanılarını doğru lar nitelikte g ö r ü n m e k t e d i r .
Kuşkusuz bu k o n u d a üzerinde en fazla d u r u l m a y a değer olan savlar, e k o n o m i k d u r u m ve e k o n o m i k m o d e l i n iflasına ilişkin olanlardır.
12 Eylül (1980) öncesinde Türkiye, dış gerici güçler ve onların işbirl ikçisi iç güçler aracılığıyla İstikrarsız hale -déstabil isation- getir i lmişti. Ç ü n k ü bir a n l a m d a o d ö n e m i n iktidarı anılan dış güçlere g ü v e n v e r m i y o r d u . İşte böyle bir d u r u m d a uluslararası f inans çevrelerinin ve onların bağlı o lduklar ı devletlerin istemleri d o ğ r u l t u s u n d a 24 O c a k (1980) kararları alındı. A n c a k o d ö n e m i n iktidarı kontro lü elden kaçırmış ve ülke istikrarsız hale d ü ş ü r ü l m ü ş t ü . Amer ikan Savunma Bakanı Car lucci 'n in «Türkiye'ye istikrar getirdik» şekl indeki konuşması anlamlıdır.
Terör, anarşi, kargaşa ile ülke istikrarsız hale getir i lmeliydi ki, " ist ikrar" g ü n d e m e gelsin. Bu anlayışla 12Eylül darbesine gerekçe "hazırlandı.
21 Mümtaz Soysal, Kazıklı Senaryo, Milliyet, 5 Nisan 1988 22 26 Mart 1988 tarihli gazeteler 23 Bu tür savlar nitelikleri açısından ciddiyete alınacak boyuttadır. Nitekim Adnan Menderes'e aftedilen «Ge
rekirse orduyu yedek subaylarla İdare ederim» sözü T.SIh.KJerin 27 Mayıs'a gidişinde etkili olduğu söylenebilir.
24 Bugünkü «ekonomik modeMn temelini oluşturan 24 Ocak kararlarını alanların, bu kararların uygulayıcısı olan Askeri İdare dönemi ve Özal iktidarlarına ekonomik açıdan söyleyecekleri fazla sözleri olmaması gerekir.
25 M. Ali Birand, 12 Eylül 04.00 26 Yalçın Doğan, Dar Sokakta Siyaset
73
Bu n o k t a d a bazı gerçekler in saptanı lması yaşamsal önemdedir . Yetkil i kişi lerin açık lamalar ından ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e 12 Eylül darbesinin kararı bu tar ihten ç o k ö n c e alınmıştır. Bu süre kesin olarak ne kadardır? Bu d ö n e m d e kaç kişi yaşamını yit irmiştir? 12 Eylül darbesiy le Amer ika ne d e n bu kadar ilgilidir? Sorular çoğaltı labil ir. Asl ında Bülent H a b o r a , yayımladığı k i tabında bu görevi yer ine get irmiş b u l u n u y o r . 2 7 İ lgililere soyut suç lama yer ine s o m u t yanıt y ö n t e m i n i yeğlemeler ini öner i r im. Bu nedenle O k t a y Akbal ' ın da belirtt iği gibi 12 Eylül öncesi tartışılmalıdır. 12 Eylül darbesi ve o n d a n sonraki g ü d ü m l e n e n ara d ö n e m d e , uluslara
rası f inans güçler in in örgüt ler i -IMF, D ü n y a Bankası, OECD, IFC vb. g ib i-ve bunların bağlı b u l u n d u ğ u devlet lerce e m p o z e edi len e k o n o m i k d ü z e nin i lkelerine b ü y ü k bir sadakatla u yu l du . E k o n o m i k d u r u m iyi leşmedi. T o p l u m d a k i m a d d i ve manevi ç ü r ü m e aksine kötüleşt ikçe kötüleşt i . Bu ikt idara destek veren güçler in bile sesleri y ü k s e l m e ğ e başladı. Enf lasyon başını almış gidiyor. Cak, cak'l ı d e m e ç l e r l e enf lasyonun aşağı çeki lem e y e c e ğ i yaşanılarak öğreni ld i . Açl ıktan, yoksul luktan ve işsizlikten sürekli intihar olaylarının tanığı o lmamız* Türk iye için öneml i bir yeni o l u m suzluk b o y u t u n u s imgelemektedir . Böyle bir d ö n e m d e Anavatanlar ından ithal edilen, çifte pasaport lu «IMF boy's»ların 9 kontro luna terk edi len e k o n o m i n i n g ü d ü m ü rayından çıkmış bulunuyor. 4 Şubat (1988) kararlar ı bu a m a ç l a alındı. A n c a k d a h a b u g ü n d e n e k o n o m i k model in iflasını b ü t ü n halk katmanları -mut lu azınlık dışında- yaşayarak algılamış bu lunuyorlar.
Böyle bir tab lo iç inde İngi l tere'de yayımlanan «South» derg is inde d e 1 5
vurgulandığı gibi , e k o n o m i d e «üçüncü sektör» haline d ö n ü ş e n o r d u n u n e k o n o m i k çıkarlarıyla «IMF model i g ü d ü m l ü ekonomi» arasında bir çıkar çatışması olasılığı g ö z ardı edilebilir mi?
Bütün bu oluşumlara ek olarak, üzer inde kuş bile u ç u r t u l m a y a n , içinde uygulanan z u l ü m ve baskıya karşı ç ıkmak için ö l ü m oruçlarıyla direni l-miş, uygulamaları d ü n y a l i teratürüne g e ç m i ş Metris Askeri Ceza ve Tu-tukev i 'nden 29 kişinin elini ko lunu sallayarak kaçmış bulunması beraberinde haklı olarak kuşkular get irmektedir. Bu o layda iktidarın s o r u m l u l u ğ u Genelkurmaya aktarmasının ardında yatan niyetlere d o ğ r u tanılar konulmalıdır. ,
Hele d a h a önceki bu t ü r d e n hapisten kaçış olaylarından sonra bazı
* «DİE verilerine göre, Türkiye'de intihar edenlerin sayısında 1978-1986 döneminde yüzde 69 artış görüldü.» (Sağlıkta Kara Tablo, Cumhuriyet, 7 Nisan 1988)
27 Bülent Habora, 12 Eylülcülere 1000 Soru 28 Oktay Akbal, 12 Eylül Öncesi Tartışılmalı... Cumhuriyet, 27 Mart 1988 29 Talat Turhan, Milli istihbarat Teşkilatı ve Sivilleşme, SORUN B.K.Dz: 1/Ekim'87
Y.N.: Basınımızda «prensler», «yupMer olarak nitelenen bu kişileri biz, «İMF boy's» olarak nitelemiştik.
74
g ü ç l e r c e «SAHTE ve GERÇEK OPERASYON»lara başvurulması ve bu tür provokasyonlar s o n u c u ikt idarlardaki d ö n ü ş ü m l e r i anımsayanlar la olayları geniş bir perspektif iç inde ve sorumlu luk la yorumlayanlar ın iy imser olmaları güçleşmektedir .
Bu koşul larda bile u m u d u m u z u yi t i rmemeliy iz. Halkımızın d e m o k r a t i k bi l inci, darbeler in başarısızlığının, darbeci ler in niyetlerini engel leyeceği umulur.
G ö r ü l d ü ğ ü gib i , Mart ayında y o ğ u n l a ş a n 12 Eylül tart ışmaları ve «müdahale heveslileri var» savı üzer inde duru lması için k ü ç ü m s e n i l m e y e c e k nedenler bulunmaktadır.
Bütün bu gel işmeler yanında g e ç e n yıl yayımlanan bir haberi anımsatm a k ist iyorum. 2 «Uluslararası Demokrat lar Birliği (IDU) Başkanı, Avusturya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Dr. Alois M o c k , Berl in'deki 3. Parti Başkanları toplantısında muhafazakâr parti ler arasında askeri darbelere karşı bir dayanışma f o n u kurulacağını açıklamış ve bu fona muhafazakâr parti lerin kendi ö lçüler ine göre, istedikleri y a r d ı m d a bulunacaklarını söylemiş» ve f o n u n amacın ı : «Bu fon, özell ikle askeri d a r b e ler sırasında g ü ç d u r u m a d ü ş e n kardeş parti lerin yaşamlarını s ü r d ü r m e lerinde, parti mensuplarının gerekt iğ inde yurtdışına çıkışlarını ve konferans, seminer gibi çalışmalara katılmalarını sağlamak, d e m o k r a s i n i n yeniden tesisi için çabaları f inanse e t m e k gib i d u r u m l a r d a kullanılacak» şekl inde açıklamıştır.
Bi l indiği gibi A N A P adı g e ç e n kuru luşun üyesidir ve Özal muhafazakâr
30 Yalçın Doğan, IMF Kıskacında Türkiye
31 Prof. Dr. Emre Kongar, Askeri Darbelerve Seçimler, Cumhuriyet, 12 Aralık 1987 Kongar, bu yazısında «Askeri darbelerin nedenlerini açıklamaktadır: Endüstrileşme, kentleşme ve kapitalistleşme süreçleri, her zaman kendi aralarında uyumlu olmuyor. Örneğin Türkiye'de hiç uyumlu değil. Endüstrileşmeyle uyumlu olması gereken kentleşme zaman zaman onun önüne geçiyor, ortaya «gecekondu» sorunu çıkıyor. Endüstrileşme ve kentleşmeyle aynı hızla gelişmesi gereken kapitalistleşme süreci ise kimi sektörlerde ve kimi coğrafyalarda ileri gidiyor, kimi sektörler ve coğrafi bölgelerde ise geri kalıyor. Bu kez ortaya «Doğu ve Güney Doğu Sorunu» çıkıyor.
İç dinamik ile dış dinamik, yani Türkiye ile dış dünyanın ilişkileri de bütün bu oluşumlar çerçevesinde ak-• sıyor: Kapitalist Batının bir müttefiki ve bir parçası olan Türkiye, kimi zaman bu dünyaya ayak uyduramıyor
ve hem onun çıkarlarıyla hem de onun hızıyla ters düşüyor. Ortaya «Kıbrıs Sorunu», «dış ödemeler dengesi sorunu» gibi sorunlar çıkıyor.
Bütün bu oluşumlar sonunda, adeta tek bireşim (sentez) olarak beliren demokrasi arızaya uğruyor. Askeri darbeler ortaya çıkıyor.»
32 Muhafazakâr Partiler Tedbir Alıyor-Askeri Darbelere Karşı Dayanışma Fonu, Ali H. Yurtsever'in Viyana'-dan verdiği haber, Milliyet, 24 Eylül 1987 . «Uluslararası Demokratlar Birliği (IDU) Başkanı Dr. Mock, DYP'nin (Doğru Yol Partisi) birliğe başvurusu konusunda kesin konuşarak, bu partinin örgüte kabul edilmesinin söz konusu olmadığını belirtmiş» ve «Bu arada IDU'nun icra sekreteri Prof. Andreas Kohl, bir gün önce Demirel için saffettiği «Türkiye'de demokrasinin mezar kazıcısı» şeklindeki sözlerini doğrulamış ve hiçbir şekilde bu sözlerini geri almayacağını belirtmiştir.»
75
part i toplantı larına katı lmaktadır. Hattâ Dr. M o c k 1986 yılında Viyana'da yapı lan toplant ıda Özal ile Miçotakis' i bir araya getirdiğini anılan yazıda açıklamaktadır.
Ş i m d i Özal 'a s o r m a k gerekiyor, askeri darbelere karşı dayanışma f o n u -'na A N A P olarak ne miktarda para yatırılmıştır? Bu paranın kaynağı nerededir? Yatırı lmamışsa bu k o n u IDU'a nasıl açıklanmıştır? Bu d u r u m d a «darbe h e v e s l i l e r i n d e n söz e d e n Özal çel işkiye d ü ş m ü ş o l m u y o r mu?
S H P İçel Milletvekil i İstemihan Talay ve 22 arkadaşının «Darbeleri ö n l e m e yasa tasarısı» hazırlamaları, bu k o n u d a k i kuşkuları a r t ı r d ı . 3 3 Yasa öner is inde 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri iç Hizmet Yasası'nın, 35. M a d d e s i n i n şu şeki lde değişt ir i lmesi isteni lmektedir: «Silahlı Kuvvetlerin vazifesi: Türk y u r d u n u ve anayasa ile tay in edi lmiş olan Türkiye C u m -huriyeti 'ni par lamenter d e m o k r a t i k s istemin işlerliği çerçevesinde ve anayasa ile bağlı o larak k o r u m a k ve kollamaktır.»
Değişikl ik g e r e k ç e s i n d e : «Tüm kurumlar g ib i , Türk Silahlı Kuvvetleri de Türk iye Cumhur iyet i 'n i k o r u m a k ve kol lamak görevler ini anayasa sistemi iç inde y ü r ü t m e k d u r u m u n d a d ı r . Yapılması gereken, başarılması zor, fakat z o r u n l u o lan bu görevdir. Yoksa her 10 yılda bir anayasa düzenini rafa kaldırıp yeni bir anayasa sistemi get irerek sorunlarımıza çare bu lun a m a y a c a ğ ı deneyler le ortaya çıkmış bulunmaktadır . (...) Artık herkes bi lmelidir ki kötü çalışan bir p a r l a m e n t o n u n alternatif i askeri bir y ö n e t i m deği ld i r ve plmayacakt ır , sivil y ö n e t i m olacaktır.»
Bu tasarının diğer parti lerin de bazı yetki l i ler ince desteklendiğini ö ğ r e n miş b u l u n u y o r u z . 3 5
Bu k o n u d a k i gir iş imi; t o p l u m u n demokrat ik leşmesin i isteyen bir iyi niyet açısından takdir etmekle birlikte, darbeler in yasalarla ön lenemeyeceğin in bi l incinde olarak, g e n e de yasal d ü z e n l e m e k o n u s u n d a , öteki önlemler le beraber, ç o k g e ç kalınmış o l d u ğ u n u v u r g u l a m a k t a kendimi haklı görm e k t e y i m . Şöyleki, sanık olarak yargı landığım « B o m b a Davası»nda, 1975 yıl ında yaptığım s a v u n m a d a 3 6 12 Mart (1971) muhtırasına imza koyanların Türk Ceza K a n u n u ' n u n 147. M a d d e s i n e 3 g ö r e cezalandırı lmaları gerektiğini istemişt im. Ülkemizde TCK. 146. M a d d e s i yol g e ç e n hanına d ö -
33 SHP'den TSK Yasası'ndaki Değişiklik Önerisi, Cumhuriyet, 29 Mart 19S8 İçel Milletvekili İstemihan Talay ve 22 arkadaşı tarafından hazırlanan yasa önerisinde, Silahlı Kuvvetler'in cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin anayasaya bağlanması yer alıyor.»
34 TSK, 211 Sayılı İç Hizmet Kanunu Madde 35: «Silahlı Kuvvetler'in vazifesi: Türk Yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.»
35 Darbeyi önleme yasa önerisine destek, Cumhuriyet, 30 Mart 1988 36 Talat Turhan, Bomba Davası - Savunma 1 ve 2 adlı kitaplar 37 TCK Madde: 147: « Türkiye Cumhuriyeti icra Vekilleri Heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren
menedenlere bunları teşvik eyleyenlere idam cezası hükmolunur. (Ağır Ceza)»
76
nüştürü ldüğü halde, TCK. 147. M a d d e s i , sanırım hiç bir o layda uygulanmamıştı. Oysa 12 Mart darbes inde, muhtıranın imzacıları açısından m a d denin b ü t ü n unsunları m e v c u t t u . A n c a k ne varki, h u k u k i mekanizmalar ın işletilmesi için dengeler u y g u n deği ldi . . . Oysa isteğimizin yer ine get ir i lmesi halinde, darbeci l iğ in ö n ü , en az ından h u k u k açısından b ü y ü k bir yara almış ve kesi lmiş olurdu... A m a m a d d i koşul lar elbette b u n a u y g u n deği l di...
Daha sonra, bir gazetede yay ımlanan s ö y l e ş i m d e , 3 8 k o n u y a ilişkin g ö rüşlerimi açıklamıştım:
«12 Mart 'da suskun kalan organlar ve iktidar yetkil i leri 12 Eylüllere davetiye çıkaracak ö l ç ü d e aymazl ık iç inde olduklarını algılayamamışlardır.»
«T.SIh.K.leri 211 sayılı İç Hizmet Yasası'nın 35. M a d d e s i uyarınca ' C u m huriyeti k o r u m a ve kol lama' görev in in ver i ld iğ inden hareket ederek, bu görevin zamanı geld iğ inde kendi k o m u t a kademesin in inisiyatifi iç inde karar vermektedir . Oysa Anayasal d ü z e n iç inde Slh.KJer k o m u t a katının böyle bir yetkisi o l u p olmadığı da bi l imsel olarak tartışılmış d e ğ i l d i r . » 3 9
Bu k o n u d a i lerde bulunmayı d o ğ r u s u is temezdim.
Darbeci ler in iç inden gelmiş o l m a m ı z a karşın, o y o l u n , t o p l u m u n d e mokrat ik d e ğ i ş i m ve d ö n ü ş ü m ü için asla geçerl i olmadığını, aksine çıkmaz sokaklar ve bataklıklarla s o n b u l d u ğ u n u hapishanelerde yatarak, işkence görerek, sınıfsal ve ideoloj ik hastal ıklardan kaynaklanan, nice kalleşliklerin, namussuzluklar ın, dönekl ik ler in tanığı ve b u n u algılamış bir kişi olarak; 1975 yılında İstanbul 2 No' lu Sıkıyönetim Askeri M a h k e m e sinde yapmış o l d u ğ u m s a v u n m a m d a di le get i rmeye çalışmış; ayrıca işçi ve e m e k ç i halkımıza karşı zorunlu özeleştir imi yapmış b u l u n u y o r u m . İlerici ve d e v r i m c i herkes yanılgıların arasından gelebil ir: bu nedenle asla yere bakılmamalıdır d iye d ü ş ü n ü y o r u m . N a m u s l u c a yapılan özeleştiriyi insanımız an lamakta gecikmeyecekt i r . A m a «kurt var» diye d iye ülkemizi gerçekten kurtlara tesl im edenler in, yapabi lseler bile «özeleşt i r i ler inin insanımız katında kabul g ö r m e y e c e ğ i n i d ü ş ü n ü y o r u m .
7 Nisan 1988
38 Talat Turhan'ın Sorularımıza Verdiği Yanıtlar, Düşün, 15 Ekim 1986 39 Looking after and protecting the repuplic: The Legitimation of the Military's Authority In Turkey, Dr. Mn.
Nairn Turfan Y.N.: Dr. Mn. N. Turfan'ın konuya İlişkin kapsamlı araştırmaları ingilizce olarak yazılmıştır.
40 Talat Turhan'ın Savunması, Klasör: 3 Y.N.: Tamamı yayımlanamadı. Ancak özeleştiriyi içeren bölümü Cumhuriyet gazetesinde ve Celil Gürkan'-ın «12 Mart'a Beş Kala» adlı kitabında yayımlanmıştır, s. 397-410
77
12 EYLÜL Ö N C E S İ N D E N BİR KESİT...*
12 Eylül 'cüler ve onların uzantısı o lan iktidar, 12 Eylül 'ün iç y ü z ü ortaya çıktıkça, " 1 2 Eylül Ö n c e s i n e D ö n m e " ö c ü s ü n ü sürekl i olarak halkımızın üzer inde " D e m o k l e s i n Kılıcı" gibi sallandırıp durdular. 26 Mart (1989) yerel seçimleriyle s e ç m e n ikt idara " ihtar" da bulunmamış, tokat atmıştır. Yediği tokat ın ş o k u n d a n kurtu lmaya çalışan iktidar, erken s e ç i m d e n kaçm a ğ a çal ışmakta, tür lü polit ik manevralarla siyasal bunal ıma elverişli bir o r t a m a d o ğ r u ü lkey i 'sürük lemekte ve g ö r ü l m e m i ş bir v u r d u m d u y m a z l ı k la mirasyedi tavrı ile y a n g ı n d a n mal kaçırırcasına saltanat s ü r m e ğ e d e v a m etmekte, rüşvet, s o y g u n , talan, hırsızlık almış başını g i tmektedir . Bu gidiş in s o n u karanlık görünmektedir . . .
12 Eylül 'den bir yıl kadar ö n c e , bir g a z e t e 1 kanımıza g ö r e g ü n ü m ü z d e de ö n e m i n i k o r u y a n bir savı manşete çıkardı.
"ANARŞİ YETERLİ DEĞİLSE Ö Z E L AJANLARIMIZLA BİZ ŞİDDETLENDİRİYORUZ" (EK.5)
Bu öneml i sav, 1973 yı l ından bu yana M a h k e m e l e r d e , S a v u n m a m d a ve yayınlanan yazı dizi leriyle tarafımızdan da ö n e sürü lmüştü.
A n c a k bu kez aynı sav, C lA 'dan ayrılan eski ajanların A m e r i k a ' d a yayınladıkları "Covert A c t i o n Informat ion Bul let in"in 1979 yıl ında basılan 3'ün-cü sayısında yer a l ıyordu. Yayınlanan yaz ıda 1 özetle:
"CIA eski görevl i ler inin çıkardığı dergin in A m e r i k a n Silahlı Kuvvetlerinin çıkardığı " ist ikrar operasyonlar ı ve is t ihbaraf 'konular ın ı içeren F M 2 30-31 simgel i t a l i m n a m e n i n " T o p Secret = Ç o k Gizl i" yabancı lara gösteri l-
* Bu yazı ilk kez yayınlanmaktadır. 1 Amerikan İstihbarat örgütlerinin ilk defa açıklanan gizli raporundaki itiraf, Günaydın, 1 Ekim 1979 2Yn:FM = Field Manuel, Türkçeye ST = Sahra Talimnamesi olarak tercüme edilmektedir. Birçok Amerikan
talimnamesinde olduğu gibi FM 30-31 talimnamesi de ST 30-31 olarak T.SIh.K.lerinde kullanılmaktadır. FM'den sonra gelen 30 istihbarat konusunun numarasıdır. (Örneğin 6 = piyade, 7 = topçu) 31 ise istihbarat talimnameleri içindeki sıra numarasını göstermekledir.
78
m e y e n " B " eki hakkında bi lgi veri l iyor ve:
Amerika'nın dostu kalması gereken ülkelerde siyasal istikrarsızlık nedeni olarak" AYAKLANMA'* deyimi altında süregelen düzene karşı mu-ha-lefet gösteriliyor ve Amerika'nın çıkarları açısından bu ayaklanan güçlerin bastırılarak istikrarın sağlanması için izlenen yol ve yöntemler açıklanıyor ve "Asi güçlerin" şiddete yönelmemesi halinde işbaşındakl hükümeti karşı önlemlere zorlamak için aşırı sol gruplara özel ajanlar sokarak anarşi çıkarma yöntemlerinden söz ediliyor. Bu arada hangi durumlarda ortak operasyonlarla Amerikan çıkarlarına elverişli hükümet değişikliğine uygun ortam oluşturulacağı açıklanmakta ve
Amerikan destekli rejimlefde - pek azının gerçek anlamda demokrasi için uygun ortama sahip olduğu kabul ediliyor - demokratik yapı Komünizm aleyhtarı düzenin gerekleri karşılandığı sürece hoş karşılanır. Bu gerekler karşılanmazsa reümln yapısındaki muhtemel değişikliklere önem vermek gerekecektir.
Bu ülkelerin önde gelen politik şahsiyetleri tecrübesiz, ikiyüzlü ve yolsuzluklara karışmış kişilerdir...6
Özel Operasyonlarda Ajanların Görevi
«Dost ülke hükümetlerinin, komünist ya da komünist eğilimli yıkıcı faaliyetler karşısında kararsızlık ve pasiflik gösterdikleri zamanlar olabilir. Böyle durumlarda... Amerikan istihbarat servislerinin ajanları hükümeti ve kamuoyunu ayaklanma tehlikesi gerçeği konusunda bazı özel operasyonlar yapabilirler.
Amerikan ajanları özel eylem grupları halinde rejim aleyhtarları arasına sızmağa çalışacaktır. Ajanların sızma işlemi, asi güçlerin lider kadrolarına kadar ulaşmadığı takdirde hedefe ulaşmak için aşırı solcu örgütlerin
3 Yn: FM 30-31 talimnamesinin varlığı "Barış" gazetesinde yayınlanan "Amerika dünyayı nasıl kontrol ediyor?" başlıklı yazı dizisiyle ilk kez açıklanmıştı. 21 Mart - 7 Mayıs 1975
4 ClA'nın yayınevlerinden biri olan Frederick A. Praeger, Inc. 1964 yılında "COUNTER-INSURGENCY WARFARE- by David Galula" adlı yapıt, 1965 yılında Genelkurmay Başkanlığı tarafından "AYAKLANMALARI BASTIRMA HAREKETLERİ" adı altında yayınlanmıştır. 1975 yılında Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde yaptığım SAVUNMA İle anılan yapıtın varlığı ilk kez kamuoyuna açıklanmış bulunmaktadır.
5 Yn: 12 Eylül öncesi anarşi senaryosunun gerçek nedeni bu açıklama ile netleştiği gibi, darbe gerekçesi ve 12 Eylül'den sonraki düzenlemelerin ardındaki güçler aydınlığa kavuşmaktadır.
6 Yn: Aslında Amerika da böylelerini iktidarda görmek istemektedir. Çünkü "İstisnai liderler çıktığında onların girişimlerinin bürokrasi tarafından hayal kırıklığına uğratılacağı" açıklanmaktadır. Kokuşmuş bir düzen, sömürülmeğe daha uygun bir ortam oluşturduğu emperyalist ülkelerce iyi bilinmektedir. Devlet eski Bakanı Adnan Kahveci "Heryıl 20-25 trilyon liranın devlet kasasından rüşvetçinin cebine aktığını" açıklamaktadır. (Milliyet, 28 Temmuz 1989)
79
kullanılması yardımcı olur."
1977 yıl ında yayınlanan bir a r a ş t ı r m a d a : 8
"Amerikan Emperyalizmi, ilişki kurduğu ülkelerde oluşturduğu kendi çıkarlarından yana iktidarları yaşatmak için "İSTİKRARI KORUMA YÖNTEMLERİ" geliştirmiş bulunmaktadır. (FM 30-31 A, Amerikan Talimnamesine bakınız) Sırf bu yöntemleri geliştirmekle de yetinmemiş "dolaylı saldırı" anlaşmaları ile gerektiğinde müdahelesine bUe "Devletler Hukuku" açısından yasal kılıf uydurmayı da başarmış bulunmaktadır" d iye g ö r ü ş açıklamıştım.
B a ş k a bir yazı d iz is inde ise, 9 resmi bir başka Amer ikan ta l imnamasine g ö n d e r m e y a p a r a k , 1 0 Amer ika taraf ından kışkırtılarak yönlendir i len anarşik o r t a m d a n sonra g ü n d e m e getir i len "İSTİKRARI K O R U M A " veya "AYAKLANMALARI BASTIRMA" veya "TEMİZLİK HAREKATI" iç inde A m e r i k a ile hedef seçi len evsahibi ülkenin sivil ve asker t ü m g ü ç lerinin e ş g ü d ü m içinde çalıştığını ve bu birl iktelik içinde "Amer ikan İstihbarat Temsilci ler i 'nin de yer aldığını özell ikle vurgulamışt ım. (EK-6)
1971'li yı l larda ise, Özel Savaş Dairesi eski Başkanı Cihat Akyol yayınladığı bir y a z ı d a 1 1 "SAHTE OPERASYON"lardan söz edebi lmektedir. Demokrat ik h u k u k devleti o l d u ğ u iddia edi len bir ü lkede bir general z u l ü m ve haksız m u a m e l e ö n e r m e k t e d i r kendi halkına karşı...
Aynı g a z e t e 1 2 ertesi g ü n g e n e manşet te yayınını s ü r d ü r d ü : (EK-7 ) "TÜRKİYE AJANLARIN CİRİT ATTIĞI ÜLKE HALİNE GELDİ" diye...
Yazıda özetle: "Çeşitli uluslara mensup ajanlarla onların Türkiye'de bilerek ya da bilmeyerek kuklaları haline gelen bir çok sayıda yerli ajanın etkinliklerini artırmak için yoğun bir çaba içinde olduklarını ileri sürüyorlar." deni ld ikten sonra FM 30-31, H a b e r a l m a ve Güvenlik Operasyonlar ı adlı t a l i m n a m e d e n d a h a ö n c e hangi ülkelerin basınında söz edi ldiği açıklanmakta ve:
" 7 9 7 0 yılı ortalarında Türkiye ClA'nın başlıca haberleşme merkezlerinden birisi olarak kalmıyor NSA'nın bütün görev dallarında, askeri haberalma işlemlerinde ana karargahı oluşturuyordu" deni ld ikten sonra " C o -
7 Yn: Aşırt sağcı örgütlere sızıldığının liderlerince bile kabul edildiği yazının ilerdeki bölümünde görülecektir. 8 Talat Turhan, İŞKENCE - TERÖRİZM - SİYASİ CİNAYETLER ve GÜVENLİK ÖRGÜTLERİ, 7 Gün Dergisi
11 Mayıs -15 Haziran 1977 (Günaydın'daki yazıdan İki yıl önce) 9 Talat Turhan, İKTİDARLARIN ÇETELEŞMESİ ve BÜROKRASİ, 7 Gün Dergisi 3 Ağustos, 14 Aralık 1977 10 FM 31-16, COUNTER GUERILLA OPERATIONS - Headquarters Department of the Army- March 1967 11 Tümgeneral Cihat Akyol, Gayri nizami kuvvetlere karşı harekât, Slh.K. dergisi "Halkı mukavemetçilerden
ayırmak için, sanki ayaklanma kuvvetlerince yapılıyormuş gibi, müdahale kuvvetlerince zulme kadar varan haksız muamele örnekleri ile sahte operasyonlara başvurulması tavsiye olunur.
12 Günaydın, 2 Ekim 1979
80
vert A c t i o n " adlı dergiye g ö n d e r m e yapılarak:
Ortadoğu ülkelerinde 10 bine yakın ajan bulunduğu ve bunun 1500'e yakınının ise Türkiye'de faaliyet gösterdiği, ajanların Türkiye'de bütün kurum ve kuruluşların içine sızmak için çok titiz yöntemler kullandığını belirten ilgili kaynaklar, özell ikle:
- Aşırı sağ ve sol örgütler,
- Üniversiteler,
- İşveren kuruluşları,
- Ajanslar,
- Çiftçi ve esnaf teşekkülleri,
- İşçi sendikaları,
• Gençlik örgütlerinde, faaliyet gösterdikleri belirtiliyor ve ajanların yerli destekçileriyle birlikte üniversitelerdeki eğitimden, anarşiye; işçi işveren ilişkisinden siyasal hayata kadar, her konuda olay yaratma ve yönlendirme çabası içinde oldukları ileri sürülüyordu.
Özetini çıkardığımız bu yayın üzerine, o zamanki Günaydın gazetesi yetki l i lerinden A.V. ile ilişki k u r d u m :
Kendisine gazetenin ö n e s ü r d ü ğ ü bu savları 1973'iü yı l lardan bu y a n a vurguladığımı, bu k o n u d a yayınlanmış 100'lerce sahifelik belgesel yazılarımın b u l u n d u ğ u n u , k o n u n u n k a m u o y u n a t ü m boyutlarıyla yansıt ı lmasında ulusal yarar g ö r d ü ğ ü m ü bu nedenle; isterlerse söyleş ide bulunabi leceğimi , eğer bu konudaki yayını s ü r d ü r m e ğ e kararlı iseler, gerekl i bi lgi ve belgeyi karşılıksız olarak v e r m e ğ e hazır o l d u ğ u m u , bu isteklerimin hiçbir in i yerine get irmemeler i d u r u m u n d a ise, "Covert A c t i o n " dergis in in f o t o kopisini vermeler i r icasında b u l u n d u m . İsteklerim yanıtsız bırakıldı... Yayın üzerine A B D Büyük Elçiliği bir açık lama y a p t ı : 1 4
"Birleşik A m e r i k a h ü k ü m e t i n i n " Müttef ik ülkelere sızma veya yıkıcı faal iyetlerde b u l u n m a k üzere, hiç bir planının b u l u n m a d ı ğ ı " anılan belgenin sahte o l d u ğ u n u ve ABD'nin K.K.Kur.Bşk. Haberalme Yardımcısının FM 30-31 adlı yayın bulunmadığını açıkladığını..." ö n e sürdü.
Bu a ç ı k l a m a d a n sonra bir d e r g i 1 5 k o n u y a açıklık get irdi (EK-8) ve A B D
13 Yn: Bu durumda 12 Eylül öncesi anarşik ortamın oluşmasına katkıda bulunan iktidarların mı, yoksa içerde bulunan gençlerimiz mi suçlu olduğu tartışmalıdır.
14 4 Ekim 1979 tarihli gazeteler ve Milliyet, 9 Ekim 1979. Yrl: Aslında ABD Büyük Elçisi, Günaydın'ı değilde, "Covert Action" dergisini tekzip etmesi gerekiyordu. Çünkü kaynak orası idi. Ancak bu yola başvurması durumunda gerçek ortaya çıkacak ve ABD yetkililerinin yalan söylediği anlaşılacaktı. Talimnamenin varlığı karşısında bugün gene aynı duruma düşülmüş olunmaktadır.
15 Yankı, Sayı: 448, 22-28 Ekim 1979
81
B ü y ü k Elçisinin sahte o l d u ğ u n u açıkladığı t a l i m n a m e n i n -FM 30-31- Çok Gizli, B ekini yayınladı. (EK-9)
Bu yayınla birl ikte k o n u n u n uzmanı olarak tanına Ergun Gökdeniz ile yapı lan bir söyleşiye de yer v e r i l d i : 1 6
"YANKI: Buna benzer belgeler vardı, açıklanmıştı tabi i !
G ö k d e m i r : Talat Turhan'ın 3 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkeme-si'ne sunduğu 14 Kasım 1975 tarihli savunmasına ekli olarak FM 31-16 Sahra Talimnamesi ile ilk kez kamuoyuna sunulmuş ve bir çok kitaplarda yer almıştır..."
Yankı Dergisi 'nin yayını da A B D Basın Ateşesi Donald B.Cofman tarafınd a n Büyükelç is ine benzer bir üslupta y a d s ı n d ı . 1 6
A n c a k g ü n e ş balçıkla sıvanmaz. Amerika'nın devlet ve h ü k ü m e t başkanlarına c inayet d ü z e n l e m e y e kadar varan kirli işlere bulaştığını t ü m d ü n y a yaşayarak ö ğ r e n d i ğ i g ib i , benzeri kuralları içeren FM 30-15, FM 30-16 resmi Amer ikan ta l imnameler in in varlığı yadsınmış değildir. Özellikle FM 30-15, Sahra Ta l imnamesinde bir yeraltı ö r g ü t ü n ü n şemasına yer ver i lmekte, bu ö r g ü t ü n sabotaj ' larda dahi l o l m a k üzere her tür lü terör olayı yapabi leceği bel irt i lmekte ve bunları y a p a r k e n d e "Yasalara bağlı b u l u n m a d ı ğ ı " ifade edi lmektedir. 7
Kaldı k i gerek Amer ikan, g e r e k Dünya ve Türk Basınında k o n u y a ilişkin sayısız kanıtlara yer veri lmiş b u l u n m a k t a d ı r . 1 8 İnönü bile Amer ikan ajan-larıyla birl ikte y a ş a m a k z o r u n l u l u ğ u n d a b u l u n d u ğ u m u z u dolayl ı da olsa kabul etmektedir . Ta 1966'lı yıllarda...
CIA, A m e r i k a n çıkarlarını k o r u m a k için y a b a n c ı ülkelerde "Covert Ac-t i o n " adi alt ında gerekt iğ inde seçimlere m ü d a h a l e etmekte, iktidar yetkil ilerini satın a lmakta, ülkeleri istikrarsızl ığa-destabil isation- i tmek için a janlar kul lanmakta, darbeler düzenlemekte, d a r b e sonrası düzenlemeler i y ö n l e n d i r m e k t e ve cinayet işlemektedir. ClA'nın gir işimlerinin yetersiz kaldığı d u r u m l a r d a A B D , yabancı ülkelere m ü d a h a l e etmekten ç e k i n m e mektedir. O halde gerçekler i g iz leme çabalar ı boşunadır.
Günaydın gazetesinin yayınından dört ay kadar ö n c e bir g a z e t e d e 1 9 yer alan "100'e yakın CIA ajanı Türkiye'ye gelmek için Atina'da bekliyor" başlıklı haberi A B D Büyük Elçisi neden yadsımamıştır?
16 Yankı, Sayı: 449, 29 Ekim-11 Kasım 1979 17 Yn: Bu konudaki gerçekler tüm yazılarımızda ayrıtılanyla vurgulanmıştır. 18 Devlet Teşkilatımızdan Amerikan Ajanları, İsmet İnönü, «Amerikalıları kovmağa çalışırsak başımıza neler
gelir kestiremem.» dedi. Yön, Sayı: 172 15 Temmuz 1966 19 İran'da hezimete uğrayan CIA Türkiye'de aynı duruma düşmemek için bölgedeki adamlarını harekete ge
çirdi. - ClA'nın yeni operasyonlarında görev alanlar ise Ermeni, Rum, Yunan, Arap ve Yahudi asıllı Amerikalılar (Ajanların kimlikleri de açıklanmaktadır), Cem Başar'ın haberi Hürriyet, 19 Mayıs 1979
Daha da önemlis i , 35 CHP'l in in A B D istihbarat ö r g ü t ü ' n ü n Türkiye'deki varlığı konusunda genel g ö r ü ş m e açılması i s t e m i n d e n , 2 0 bir s o n u ç alınamamıştır. Bu a r a d a bir gazetede yer alan, :
"Bozkurtlar demokrasiyi tehdit ediyor diyen Süddeutsche Zeitung, Türkeş'in ABD'den geniş maddi yardım almasını mümkün görüyor" haberi bir a n l a m d a genel g ö r ü ş m e ' y e yansıtılmış, a m a o da açıklığa kavuşturulamamıştır
Daha sonraki bir tarihte bir gazetede yer alan bir h a b e r d e T ü r k e ş : 2 3
" B u tür şiddet olayları ile MHP'n in üst, yüksek k a d r o s u n u n alakası yoktur. Bir çok ajan alt kademe mensuplarımızın arasına sızıyor, özellikle genç ve toy kimseleri tahrike çalışıyorlar... Şiddet hareketleriyle ilgili olarak yakalanan kişilerin y ü z d e 50'si suçsuzdur. Suç bu kimselere zorla kabul ettiriliyor... İşkenceler yapılıyor, zorla ifadeler imzalatılıyor." şekl inde konuşmuştur.
Bu açık lamadan sonra Orsan Ö y m e n ile yaptığı söyleşide i ş e : 2 4
«Terör'ün kaynağı dıştadır, CIA hem sağa, hem sola sızıyor.» d iyerek g ö rüş bildirmiştir.
Böylelikle 12'li Darbeler in ö n c e s i n d e n yalın örnekler sunarak, özellikle ABD'nin ü lkemizdeki terör iç indeki ro lünü bir b o y u t u ile kısaca gözler ö n ü n e sermeğe çalıştık.
1980 yılı sonrasında itiraflarda b u l u n a n ü lkücü Şeydi E s e n y e l : 2 5
"Katliamlar MİT provokasyonuydu. MİT ve ClA'nın provokasyonu ile 12 Eylül'e zemin hazırlandı." şeklinde açıklamada bulunmuş ve "ABD Başkonsolosluğu ikinci katibinin Çorum, Amasya, Merzifon, Sivas ve Erzincan'da Alevi-Sünni çatışmasını kışkırttığım" vurgulamıştır.
12 Mart ' tan sonra " K o m ü n i z m E d e b i y a t f n a itibar e d e n sağın mil itan kesimi, 12 Eylül sil indiri üzer inden geçince, kullanıldığını anlamış ve A B D parmağını g ö r m e y e başlamıştır.
Ecevit i s e : 2 6 Türk iye'de k i m k imin a d a m ı belli deği l . KGB, CIA birbirine karışmış" d iye kanısını açıklamış ve nihayet Richard Nixon diyor k i : 2 7
20 18 Mart 1976 tarihli gazeteler 21 Cumhuriyet, 13 Şubat 1976 22 ClA'nın eylemleri konusunda genel görüşme istendi. MHP'nin CIA tarafından kurulduğu öne sürüldü,
Vatan, 18 Mart 1976 23 Günaydın, 7 Ekim 1979 24 Milliyet, 8 Ekim 1979 25 Sevim Ertemür'ün haberi, Güneş, 3 Eylül 1987 26 Cüneyt Arcayürek Demokrasinin Sonbaharı 1977-1978 Cumhuriyet, 16 Ekim 1985
Cüneyt Arcayürek açıklıyor - 7, Demokrasinin Sonbaharı, 1977-1978, Bilgi Yayınevi 27 Cumhuriyet, 26 Mart 1989
83 ¿2
'Özell ikle İran-Contra olaylar ından sonra ABD'nin örtülü harekâtlarla u ğ r a ş m a m a s ı gerekt iğ in i söyleyenler o lmuştur. A n c a k ABD'nin bir dış pol i t ika aracı olarak örtü lü harekât lardan v a z g e ç m e s i c iddi bir hata olur..."
Ç o k kapsamlı o lan bu k o n u y a uzun bir süreci kapsayacak ö l ç ü d e (1966-1989) ö r n e k l e m e y o l u ile kalın çizgilerle vurgulandı. ClA'nın k o m p lolarının kaynağını bize g ö r e GESTAPO oluşturmaktadır. Örgüt şemaları karşılaştırıldığında benzerl ik görülecektir. Amer ika g ö r ü n ü r d e Hür Dünyanın Liderl iği, D e m o k r a s i ve insan Hakları S a v u n u c u l u ğ u rolü ardına sığınarak her tür lü kirli işe bulaşmakta sakınca görmemektedi r . Tıpkı GESTAPO gibi...
N i tek im G E S T A P Q 2 8 ' n u n A M T 2 9 IV, A M T V; AMT VI Servislerinde bu lunan; "Karşı sabotaj , siyasi polis, m a d d i manevi ve siyasal sabotaj lar d ü zenleme ve y ü r ü t m e b ö l ü m l e r i " ClA'nın "Covert A c t i o n - örtü lü harek a t " ^ servisinde o l d u ğ u gib i yansıtılmıştır.
Amer ika evsahibi ülke d iye tanımladığı müttef ik ülkelerin b ü t ü n istihbarat örgüt ler i ve bu a m a ç l a k u r d u r t t u ğ u militer ve para-militer yer altı örgüt lerine her tür lü desteğ i sağlayıp, onlara çıkarlarının bekçil iğini yapt ırmaktadır.
Kuşkusuz A m e r i k a Evsahibi ülkenin s a d e c e istihbarat örgüt ler ine sızmakla yet inmemektedir . Bu anlayışla adı g e ç e n ülkelerinin t ü m t o p l u m sal kesit ler inden kişilere burs sağlamakta, içler inden elverişli olanları ayart ıp kendi ajanı gibi kul lanmakta, en azından seçt iği kişilerin "Amer ikan Hayranı" olmalar ı için b ü y ü k ç a b a göstermektedir . Bu hedefe u laşma için d e p o saydığı Evsahibi ülkelerin KAPİTALİST ENTERNAS-Y O N E L örgütleriyle kişisel çıkarlarını düzenle özdeşt irmiş t ü m kişilere, her tür lü desteği vermektedir . '
Hiyanet in böylesine örgüt lendiğ i bir o r t a m d a kolaylıkla satılmışlar, yurtsever, yurtseverler - vatan haini d iye halka yutturulmakta, ülkelerin d ü zenleri kokuşmaktadır.
K o k u ş m u ş düzenler in pisl iklerinden arınmalarının ö n k o ş u l u , ilk ö n c e halkın d e m o k r a t i k bi l incinin emperyal ist ler in tuzaklarına d ü ş m e y e c e k ölç ü d e gel işt irmek o l d u ğ u n a inanıyorum. Kuşkusuz s o r u n u n " D Ü Z E N " v e "SINIF"a ilişkin ö z ü n ü g ö z ardı etmeksizin...
28 Temmuz 1989
28 Halt! Histoire de la Gestapu -Jacques Delarue- Librairie Fayard, 1962 (Gestapo adı ile Türkçeye çevril
miştir) _ 29 AMT = Amter (Çoğul) = Daire, büro, servis 30 Yn: Dirty Action - Kirli Harekât da denilmektedir..
84
I I I .BÖLÜM
ULUSLARARASI TERÖRİZM* VE Ö L Ü M MANGALARI
Yıllarca ö n c e sinemalarımızda «Akbabanın Üç Günü»** adlı bir f i lm gösteri lmişti. F i lmde «Gri propaganda»nın t ü m y ö n t e m l e r i ustalıkla kullanılmakta, ClA'nın o lağanüstü g ü ç l ü o l d u ğ u ve bu örgüt le başa çıkılamayacağı izlenimi, izleyicilere ver i lmek istenmekteydi . Y ö n e t m e n kullandığı p r o p a g a n d a takt iğ in in bir gereği olarak da, ö r g ü t ü n çirk in yüzünü de gözler ö n ü n e ser iyordu. Fi lmde CIA, kendi iç inde bir h ü c r e oluşturan ve görevi d ü n y a d a yayımlanan t ü m yayınları d e ğ e r l e n d i r m e k t e olan, «Amerikan Kütüphanesi» maskesi alt ında çalışan bir ekibin ö l ü m l e biten sonları göster i l iyordu.
CIA ekibi bir rastlantı s o n u c u bi lmemeler i gereken bir sırrı öğrenmişlerdi . Bu sırrın yayılmasını ön lemenin en kest irme yolu, onların o r t a d a n kaldırılmasıydı. Bu ö l d ü r m e eylemi de bir başka CIA ekibine veri lmişti. Ancak « K ü t ü p h a n e c i l e r d e n biri başlangıçta bu t o p l u k ıy ımdan kendini kurtarmıştı. «Akbaba» t a k m a adıyla tanımlanan bu kişinin birkaç günlük yaşam için ö l ü m d e n kaçışı, dramat ik bir şeki lde senarize edi lmiş, f i lm tek düzelikten kurtarılmıştı. Doğal olarak «Akbaba»nın s o n u da arkadaşlarınınkine benzemişt i .
Film, basınımızda uzun uzadıya tartışıldı ve eleştir i ldi. 1
Fakat d ikkat imi ç e k e n öneml i bir noktanın göz lerden kaçırılmış o l d u ğ u nu farkett im:
ClA'nın cinayetler için kullandığı arkası kapalı «station w a g o n » t ipi araç f i lmin bir yer inde CIA binasına g i rerken göster i l iyordu. Aracın üzerinde bel irgin büyük lükte AAA yazılıydı. Bu kısaltma y a b a n c ı m deği ld i ve bende i lginç çağrışımlar yapmıştı. Üç ay y o ğ u n çal ışma yapıp o günlerde güncel olan «Siyasi Cinayetler» ile AAA örgütleri arasında, bu örgütlerle b ü t ü n d ü n y a d a k i Neo-faşist ve Neo-nazist partiler ilişkisini ve anılan par-
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, Ocak,'88 tarihli sayısında yayınlanmıştır. ** Film, 1989 yılında TVde gösterildi.
1 Sevil Kutlar, 'Akbaba'nın Üçgünü' ve Akbaba'nın 1 Mayıs günü, Politika, 30 Mayıs 1977 *
ö5
ti lerle ABD'nin bağıntısını gözler ö n ü n e s e r m e y e çalıştım. Bu araştırmamı konular ın yabancısı o l m a y a n bir arkadaşıma incelemek için v e r d i m . Arkadaşım bir eleştiri get i rmemişt i ; a m a , «bunları yayınlarsan seni bir hafta iç inde öldürürler» d e m e k l e yet inmiş ve de yazının bir m ü d d e t d a h a kendis inde kalmasını r ica etmişt i . Ancak, ç o k hızlı seyreden bir akc iğer kanseri O'nu aramızdan ayırdı ve s ö z k o n u s u araştırma da bu arada k a y b o l d u .
A m a k o n u güncel l iğini y it irmiyor, aksine terör yıl lardan beri ülkelerin g ü n d e m i n d e en ö n d e gelen bir s o r u n o l m a k özell iğini k o r u y o r d u . Bu ned e n l e o g ü n k ü uğraşımın ancak y ü z d e bir ö l ç ü s ü n d e de olsa k a m u o y u na bu k o n u y u yansıtmayı u y g u n b u l d u m .
Peki AAA ne demekt i?
Araştırdığım kısaltma lügatlarında:
AAA = Ant iA i rcraf t Artil lerie = Uçaksavar t o p ç u s u
A A A = Amer ican A u t o m o b i l e Associat ion = Amerikan Otomobi lc i ler Derneği gibi konuya hiç de açıklık get i rmeyen karşılıklar b u l u y o r d u m .
A n c a k basınımızda, z a m a n z a m a n AAA simgesinin «ölüm mangaları» o ld u ğ u n a dair haberler yer al ıyordu. O halde bu espri iç inde AAA'nın anlamı neydi? K o n u n u n uzmanı kişiler de d o y u r u c u cevaplar veremiyorlardı. Bu kez «Amnesty International Reports» Uluslararası Af Ö r g ü t ü ' n ü n yıllık raporlarını ilk çıktığı 1970 yılından bu yana taradım, «ölüm m a n g a l a r ı n ı n b ü t ü n marifetleri (!) bu raporlarda açıklanıyordu,
İlk andaki g ö z l e m i m «ölüm m a n g a l a r ı n ı n vatanının Latin Amer ika ülkeleri o l d u ğ u n u saptamak o l d u . O halde neden Latin Amerika?
20. yüzyılın başlarında A B D Cumhurbaşkanı M o n r o e , «Amerika Amerikalılarındır» demişt i . «Monroe Doktrini» d iye tanımlanan bu d e y i m ilk bakışta ç o k m a s u m g ö r ü n ü y o r d u ; a m a gerçekte O'nun söy lemek istediği, «Amerika kıt'asının Amerika Birleşik Devletlerine ait o lduğu» idi. M o n -roe'den bu yana özellikle iki büyük d ü n y a savaşından b ü y ü k kazanımlar-la çıkan ABD, bu görüşe dayanarak çıkarı o lan her bölge ve her ülke için müdahale yöntemler i gelişt irmiş ve uygulamaya koymuştur. Başlangıçta Kore ve Vietnam vb. gibi ülkelere d o ğ r u d a n d o ğ r u y a müdahale y ö n t e m i yeğleyen ABD, d a h a sonraları genell ikle dolayl ı müdahale yöntemler in i benimser olmuştur. Bunun için, A B D denet imi altına alınan ülkelerde işbirlikçilere büyük bir gereksin im duyulmaktadır. Çok bilinçli bir planla her alanda kurulan örgütlerle ülkeler, Amer ikan çıkarlarına u y g u n soş-yo-ekonomik, sosyo-kültürel, sosyo-pol i t ik k o n u m a sokulmaktadır.
V ietnam Savaşında, «Phoenix Planı» uyarınca 20 bin m a s u m kişinin acı-
86
masızca ö l d ü r ü l m e s i n d e n s o r u m l u o l a n A B D 2 ' n i n b u g ü n k ü B a ş k a n yardımcısı ve B a ş k a n adayı , ClA'nın eski başkanı, «Ermeni dostu» G e o r g e Bush, 1975'l i yı l larda, «Yabancı ülkelerde gerektiğinde darbe düzenlemekten yanayım»4 demektedir . Rastlantıya bakınki , Türk iye bü yı l lardan sonra terör le istikrarsız hale -déstabi l isat ion- get ir i l iyor; ve bu o l g u 80'l i yı l larda d a r b e ile noktalanıyordu... Bir d a r b e n i n A B D ' y l e ilişkisi b ü t ü n boyutlar ıy la açıklanmışt ır. 5
ABD'n in m ü d a h e l e f ikr i yalnız CIA Başkanınca da b e n i m s e n m i ş deği ldir . Yönet imin t ü m üst d ü z e y k a d r o s u b u g ö r ü ş t e b i r l e ş m e k t e v e yıllardır A B D polit ikası bu anlayışın gerekt i rd iğ i saldırganl ık i ç i n d e bulunmaktadır . N i tek im Kissinger Dışişleri Bakanı o larak A m e r i k a n ı n A n g o l a ' d a k i Ant i-k o m ü n i s t ger i l la örgüt ler ine yardımının kes i lmemesi İçin senatörlere bi lgi ver i rken: «ABD Angola'ya müdahale hakkına sahiptir. Büyük Devletler çıkarları olduğu bölgelere müdahale etmezlerse büyülüklerini koruyamazlar»7 demekt i r . Kissinger A B D yanında d i ğ e r b ü y ü k devlet lerin de m ü d a h a l e s i n e haklılık kazandıran bu sözüy le belki d i p l o m a t i k hayatının en b ü y ü k gafını y a p m a k t a y d ı .
Kuşkusuz k o n u m u z ABD'nin m ü d a h a l e anlayışı o l m a m a k l a birl ikte bu g ö r ü ş ü n «Terörist Devlet» o lgusuyla ç o k yakın il işkisi bulunması nedeniyle bir ö r n e k l e bu b ö l ü m ü bi t i rmek is t iyorum.
A B D S a v u n m a Bakanı H a r o l d B r o w n , 1979'lu yıl larda, «Ülkesinin Orta Doğu'daki çıkarlarını korumak için 'gerekirse' askeri müdahale de dahil, her türlü girişimde bulunmaya hazır olduğunu» açıklamış «ABD'nin bir Sovyet tehdidi karşısında Orta Doğu'daki petrol çıkarlarını korumak için Silahlı Kuvvetler dahil her çareye başvuracağını» bel i r tmişt ir . 8 Ve de b u g ü n A m e r i k a n D o n a n m a s ı körfezde b u l u n m a k t a , b u a m a ç l a k u r u l m u ş «Çevik Kuvvet» in harekâtı için üsler ve kolaylıklar aranmakta, Orta D o ğ u ' d a A m e r i k a n çıkarlarına u y g u n yeni d e n g e l e r kurulması y o l u n da CIA dolarlar ıyla tahtını sürdüren Ü r d ü n Kralı Hüsey in görevlendir i lm e k t e d i r . 9 " 1 1
2 Time, ClA'nın eski başkanı Colby İle görüştü: Vietnam'da giriştiğimiz «Phoenix» harekâtında 20 bin kişi öldü, Cumhuriyet, 21 Ocak 1976
3 Ermeniler için belge arayışı: «ABD Başkan yardımcısı George Bush, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Hupe'ye Ermeni soykırımının olup olmadığını belirleyebilecek Osmanlı arşivlerinin açılmasını sağlamak için talimat verdiği açıklandı. Bush Ermeni Kilisesi Patriği'ne gönderdiği mektupta, Türkiye'nin Ermeni Soykırımını inkârına karşı mücadele veren Ermeni Cemaatinin çabalarına sempati duyduğunu söyledi,» Ufuk Güldemir, Cumhuriyet, 13 Kasım 1987
4 Cumhuriyet, 17 Aralık 1973 , 5 M. Ali Birand, 12 Eylül 04.00 6 Yalçın Doğan, Dar Sokakta Siyaset 7 Politika, 18 Aralık 1975 8 Cumhuriyet, (Milliyet), 27 Şubat 1979.
ClA'nın beslediği devlet adamlar ı ve polit ikacılar saymakta bi tmez; bir
kaç ö r n e k vermek gerekirse:
- Eski Meksika Başkanı Lulz Echeverria.
- Venezuela Başkanı Car los Andreas P e r e z 1 2
- Enver S e d a t 1 3
- İran Şahı P e h l e v i 1 4 vb...
Watergate suçlusu b ö l g e şefi H o w a r d Hunt 'a göre: «ClA'nın yabancı ülkelere para vermesi saygı d e ğ e r bir gelenektir» ve bu nedenle «görev yaptığı sırada URUGUAY, MEKSİKA ve JAPONYA h ü k ü m e t yetkil i lerine ö r g ü t fonlar ından gizli ö d e m e l e r d e bulunduğunu» söylemiştir. 5
Hal böy leyken Türkiye'de hâlâ L o o c h e a d rüşvet olayı esrarını k o r u r k e n , güncel IRAN-CONTRA ilişkisi iç inde Türkiye ayağındaki rüşvet olayı geçiştiri lmiştir. Ve de «Eisenhovver Mübadele Dostları Vakfı»na s o n seçi len Türk, Erdal Kabatepe, «Amerika'sız Türkiye'yi d ü ş ü n e m i y o r u m » diyebi lmektedir. «Dünyanın en b ü y ü k Amerikan f irmalarından birisinin müşavirliği, bir başka Amerikan firmasının temsilcil iğinden...» gelen papelleri c e b e indirdikten s o n r a . . . 1 6
ATATÜRK'ün önde gelen şiarları, ant i-emperyal izm, anti-kapital izm ve t a m bağımsızlıktır. Oysa, g ü n ü m ü z d e k i YENİ AMERİKAN MANDACILARI, t ü m bu kavramları ç i ğ n e y e r e k ATATÜRKÇÜLÜK taslıyorlar...
Sırası gelmişken «Eisenhovver Mübadele Dostları Vakfı»na ilk seçi len Türk 'ün -Fellow- S ü l e y m a n Demirel o l d u ğ u n u hatırlatalım. A m e r i k a d ö nüşü Amer ikan Morr ison f irması temsi lc i l iğ inden Başbakanlık k o l t u ğ u n a atlamasını da rastlantı sayalım...
Peki A B D bu boyutta rüşvet, cinayet, müdahale vb. gibi gir işimleriyle neyi amaçlamaktadır? A m e r i k a b ü t ü n bunları oltasına taktığı ülkelerdeki çıkarlarını korumak ve ant i-komünizmi ö r g ü t l e m e k için yapmaktadır . Bu tesbit in uluslararası terör le sıkı sıkıya ilişkisi o l d u ğ u n u v u r g u l a m a k isterim.
Görü lüyor ki, M o n r o e Doktr ini 'y le başlayan Amer ikan polit ikası, Latin
9 -Washington Post gazetesinde yeralan habere göre, Kral Hüseyin 1957 yılında Başkan Eisenhower döneminde CIA bordrosuna geçirildi ve geçen yıl ise Kralın tahsisatı azaltılarak 750 bin dolara indirildi.» CIA Ürdün Kralı Hüseyin'e 20 yıldır maaş veriyor, Cumhuriyet, 19 Şubat 1977.
10 ABD Başkanı Carter, ClA'nın Ürdün Kralı Hüseyin'e ödeme yaptığını doğruladı, Cumhuriyet,
27 Şubat 1977. 11 Kral Hüseyin: «20 yıldan beri ClA'dan para aldım.» Milliyet, Vatan, 1 Mart, 1977 12 Uğur Kökden, ClA'nın beslediği politikacılar, Politika, 2 Mart 1977 13 Sedat, ClA'dan aldığı parayla İngiliz turizm şirketinin hisse senetlerini aldı. Cumhuriyet, 28 Şubat 1977. 14 Iran Şahı Pehlevi, ClA'nın 1953'de kendisine 60 bin dolar verdiğini açıkladı. Cumhuriyet, 6 Mart 1977. 15 Politika, 26 Şubat 1977 16 Yener Süsoy'un Erdal Kabatepe ile tatil Sohbeti, Milliyet, 8 Kasım 1977.
88
Amerika'y la sınırlı kalmamış, b ü t ü n , d ü n y a y ı tehdi t edic i bir b o y u t a ulaşmış bulunmaktadır .
Amer ika terör k o n u s u n d a , İsrail İst ihbarat Ö r g ü t ü ' n ü n -MOSSAD- ö n c ü l ü ğ ü n ü yaptığı «şiddete ş iddet le mukabele» y ö n t e m i n i ben imsem i ş t i r . 1 7 " 1 8 Bu anlayış s o n u c u Reagan, «terörist devlet» ilan ett iği Nikaragua, Küba, Libya, Iran ve Kuzey Kore gib i ülkelere çeşitl i yöntemler le müdahale etmekte kendini haklı görmektedi r .
Sayın Yargıç Celâl Karavel ioğlu bu davranış b iç imin in tehl ikesinden söz e t m e k t e d i r 2 0
«İsrail ve Amerika'nın terör izmle m ü c a d e l e araçları arasında kullanılmak üzere gel işt i rmekte olduklar ı ve Avrupal ı bazı dev let lerce de b e n i m sendiği anlaşılan terör ist gruplar ı k o r u y a n ülkelere karşı «askeri misilleme» (fiili o p e r a s y o n ) teorisi k o n u s u n d a devlet imiz in dikkat l i olması gerektiğidir. Öyleki , terör izmle m ü c a d e l e edel im d e r k e n , kendimiz i bazı ülkelerin milli çıkarları u ğ r u n a başlatabi lecekler i bir askeri misi l leme hareketinin ve dolayısıylada bir sıcak savaşın içerisinde bulmayalım.»
Reagan, «ABD'ne karşı gir işi lecek terör hareketlerini planlayanlar ve bunlara m a d d i destek sağlayan ülkelere karşı yeni o luşturulacak ekiplerin ve harekâta gir işebi lecekleri g ö r ü ş ü n d e o lduğunu» açıklamıştır.
Reagan'ın kargalardan o l u ş d u ğ u olaylarla kanıt lanan danışmanlarının görüşler i de farklı deği ldir. N i tek im A l m a n Stern Dergisinin, yazdığına göre, «ABD'nde 100'den fazla terör oku lu b u l u n m a k t a ve bu okul larda binlerce paralı asker in k o m ü n i z m e karşı yetiştiri ldiğini» yazmakta ve Reagan'ın danışmanlar ından Robert Mc. Farlane'in «Teröristlere ve onları yetiştiren ülkelere karşı askeri saldırılarda bulunmayı» düşündükler in i aç ık lamaktadı r . 2 2 " 2 4
Bu anlayış s o n u c u 15 Nisan 1986 g ü n ü Libya b o m b a l a n m ı ş t ı r . 2 5 Oysaki, bu saldırının haksızlığı, Bir leşmiş Milletler Ö r g ü t ü ' n c e kabul edi lmiş bulunmaktadır.
B u n u n gibi b u g ü n l e r d e A B D ' d e yayınlanan «IRAN-CONTRA AFFAIRE» adlı İran'a gizli si lah satışından elde edilen paraların yetkil i organların
17 Bu yönteme gizli servis dilinde «Hornos Operasyonu» denilmektedir,^'/?^/<¡4 £JtJJ¡?É?.< rníÁ'éuk'j -¡
18 Amerika'nın teröre karşı terör planı, Hürriyet, 1 Nisan 1986 ^ 19 By Reginal Dale, Reagan hits out at 'confederation of terrorist states' Us Editor in Washington Financial
Times, July, 9, 1985 20 Celâl Karavelioğlu, Dünya gündeminde terör, Kayseri İdare Mahkemesi Hakimi, Milliyet, 9 Ekim 1986 21 Reagan, uluslararası karşı-terör ekipleri oluşturuyor, Cumhuriyet, 14 Mart 1984 22 Terör Okulu, Güneş, 11 Temmuz 1985 23 ABD'de özel terörist okulları, Nokta, 4 Ağustos 1985, sayı: 30 , 24 Bilindiği gibi, Robert Mc. Farlane Iran-Contra rezaletinin mimarlarından bisiridir. • 25 Prof. Dr. Halûk Ülman, Orman Kanunu, Hürriyet, 16 Nisan 1986
8 9
haberi olmaksızın Nikaragua yönet imine karşı m ü c a d e l e e d e n CONTRA-'lara a k t a r m a d a k i t u t u m u nedeniyle Reagan ağır ö l ç ü d e eleştiri lmektedir. Bu d u r u m d a Reagan başka devletleri terörist o lmakla suçlarken Amer ika'yı «Terörist Devlet» k o n u m u n a s o k m u ş o l m u y o r mu? Orta Doğu'dak i ABD'nin TRUVA ATI o lan İSRAİL devlet inin M O G A D İ Ş U , IRAK ve T U -NUS'da gerçekleşt i rd iğ i eylemler uluslararası h u k u k kurallarıyla nasıl bağdaşabi l i r?
Devletlerce yönet i len bu türden haksız terör eylemleri karşıtlarına davetiye ç ıkarmaz mı?
B u g ü n k ü ABD-İRAN çatışması nasıl açıklanabil ir?
Ş imdi y e n i d e n başa d ö n e r e k vatanının Latin Amer ika o l d u ğ u n u belirtt iğimiz AAA'nın g e r ç e k anlamını açıklayalım:
AAA = All ianza Ant i -communista A r g e n t i n a 2 6
AAA = Al l ience Art icle A n t i - c o m u n i s m e 2 7
AAA = All ianza Ant i -communista A m e r i c a n a 2 8
AAA = A m e r i c a n Ant i-comunist A l l i a n c e 2 9
G ö r ü l d ü ğ ü gibi AAA s imgesi karşılarında tanımlamaları açıklanan d e y i m lerin baş harf ler inden oluşmaktadır. '
Bütün tanımlamalar belgesel olarak açıklandığı halde, kanıma göre gerç e ğ e en yakın olanı: ALLIANCE ARTICLE ANTİ-COMUNİSME olması g e rekir. Bu nedenle AAA s imgesi gerçekte k o m ü n i z m l e m ü c a d e l e etmekte kendilerini feda etmeyi g ö z e almış insanlar t o p l u l u ğ u olarak tanımlanabilir.
Latin Amer ika ülkelerinde bu inançla yetiştir i lmiş ve cepleri amer ikan dolarlarıyla şişiri lmiş topluluklar «idam mangaları» (Death squad- Esca-d r o n s de lamort) paramil i ter örgütler o l u p A m e r i k a n yanlısı iktidarların denet imi ve koruması altında komünizmle m ü c a d e l e ederken her tür lü terör yöntemin i -siyasi cinayet, a d a m kaçırma, işkenceyle sorgulama, sabotaj, s o y g u n ve kundaklama, vb.- kul lanmaktadır.
Bu noktada sağ terör m ü , sol terörü davet eder ya da sol terör mü s a ğ terörü kışkırtır s o r u s u n u n cevabı aranmalıdır. Bu c e v a p aranırken ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞLARI'nın DEVRİMCİ ŞİDDET o lgusu parantez dışında tutulmalıdır.
Amerika, başlangıçta Latin Amerika'nın Bol ivar 'dan bu yana geleneksel
26 Amnesty International Rapport Annuel, 1975-1976, s. 84 27 Patrick Sharoff, Neo Nazisme 28 Amnesty International Rapport, 1981, s. 130 29 A.g.y.
90
hale gelen askeri darbeler - p r o n i n c i a m e n t o - ge leneğin i kul landı. Kendind e n yana diktatör ler i işbaşına g e t i r m e yol larına b a ş v u r a r a k A B D s ö m ü rüsünü emniyete almayı d e n e d i . Ancak, I I .Dünya Savaşı 'ndan sonra A B D ile SSCB'nin ayrı lan yolları, Mc.Carty 'c i l iğ in başlat ı lması, Çin Devrimi, Küba olayı, Şil i 'de Sosyalist ikt idarın seç imle işbaşına gelmesi ve nihayet ABD'nin «arka b a h ç e s i n d e k i N i k a r a g u a ' d a A m e r i k a n kuklası So-moza'nın devr i lmesi ile sosyal izme açık bir y ö n e t i m i n kurulması, d ü n y a da uyanan halkların her g e ç e n g ü n A m e r i k a n s ö m ü r ü s ü n e karşı ç ıkması; ABD'ni karşı tedbir ler a lmaya itti; bu a m a ç l a içte ve dışta k o m ü n i z m e karşı m ü c a d e l e için koşullandırı lmış Silahlı Kuvvetler, Güvenl ik Örgüt ler i , İstihbarat Örgüt ler i , K o m a n d o Birl ikleri, Kontr-Geri l la yöntemler i u y g u layan kuruluşlar, Anti-terör Örgüt ler i , « idam mangaları» ve benzeri legal veya illegal bir k o n u m d a düzenlendi ve f inanse edi ld i . ~
Bu yöntemler in bir kısmına «Gayrı-nizami harp» deni lmektedir . Bu a-maçla kurulan ve k o m ü n i z m l e m ü c a d e l e y i ilke e d i n e n örgüt ler in h e m f i nansmanı, h e m de eğit imi ABD taraf ından üst leni lmektedir.
Bu t ip eğit im kuruluşlarına Washington'daki«ULUSLARARASI POLİS AKADEMİSİ»ni ö r n e k gösterebil ir iz. Bu m e r k e z d e d i ğ e r ülkelerin seçi len pol is şeflerine «kendi ülkelerinin t o p l u m s a l sorunlar ı anlat ı lmakta, k o m ü nistlerin saldırgınlfkları ve yıkıcılıkları k o n u s u n d a konferanslar veri lmekte, patlayıcı maddeler le suikast d ü z e n l e m e k o n u s u n d a f i lm göster i lmekte, Meksika sınırında M a t a m a r o s yakınlarında 'Yeşil Bereli ler gözet iminde patlayıcı m a d d e l e r i n kullanılması d e n e n m e k t e , sessizce a d a m öldürme^ "bıçaklama, b o ğ m a , vb. eğit imleri öğret i lmektedir .
Uzun süreli bir uğraştan sonra A B D , etki alanı alt ındaki ülkelerdeki mi l i-ter güçlere «Ant ikomünizm = Mill iyetçil ik» f o r m ü l ü n ü benimsett i . Özel-likle FM 31 seri numaral ı resmî A B D ta l imnameler inde 'Gayri-nizami harp' veya 'Kontr-Geril la' yöntemler i açık lanmakta, bu a m a ç l a kurulan yeraltı örgüt ler in in, komünizmle m ü c a d e l e ederken, gerekt iğ inde işkenc e d e n k ö t ü r ü m hâle get i rmeye ve s o y g u n d a n sabota ja kadar her Turlu
' y ö n t e m e b a ş v u r a c ¥ ğ ı j l k e s i get ir i lmektedir. Bu resmi A B D belgeleri varold u k ç a ABD'ni h e m Terörist Devlet h e m de 'Terör ihraç Eden Devlet' o larak ni telemekle g e r ç e ğ i ifade e t m e k t e o l d u ğ u m u z u sanıyoruz.
30 Bomba Davası, Savunma, I. ve II. cilt. Bu konuyu Savunmam'da eleştirmiş, Türk emniyet görevlileri arasında benzeri kuruluşlarda eğitim gören
olup olmadığım araştırmanın 1980 öncesi ortamının aydınlanmasına yardımcı olacağını belirtmiştim. Nitekim 1986 yılı içinde 100'e yakın Türk polis şefinin ABD'de FBI tarafından düzenlenen kurslarda «Kontr-terörizm, suçluların analizi, havacılık, yöneticilik, laboratuvar araştırmaları vb.» konularda eğitim görecekleri açıklandı. Cumhuriyet, 18 Ocak 1986
Emniyet Genel Müdürü Saffet Arıkan Bedük'ün açıklamasına göre, Terörle Mücadele Daire Başkanlığında görev alacak 100 kadar polis şefi terörle mücadele konusunda eğitilmek üzere 1986 Mart, Ağustos ayları i-çinde ABD'ne gönderildi. Milliyet, 22 Eylül 1986.
91
Nitek im, yukar ıda örneğin i verdiğimiz VVashington'daki Polis Akademis i-'nin benzerler i ABD'n in d iğer eyaletlerinde, Panama'da ve Batı A lmanya'da da vardır.
Yazımızın bu noktasında en önemli sorulardan biri de, m ü c a d e l e edilec e k komünist ler in nasıl saptanacağıdır. Eğer bu saptamada ö l ç ü kaçırılır-sa -ki t ü m ülkelerde kaçırılmaktadır- ülke halkının büyük ç o ğ u n l u ğ u komünist l ik le suçlanmaktadır. O n u n ardından, s ö z k o n u s u ülkede y a p a y bunalımlar yaratılarak askeri darbeler in, sıkıyönetimlerin g ü n d e m e get iri lmesi, ve böyle d ö n e m l e r d e lider kadroları A B D ' d e yetiştiri lmiş parami-liter, militer güçler le A B D çıkarları d o ğ r u l t u s u n d a örgüt lenmiş ve koşullandırılmış işbirl ikçi sermaye, şoven gruplar ve dinsel güçlere dayanılarak «Temizlik Operasyonları» düzenlenmesi , t ü m yurtseverlerin k o m ü nistlikle suçlanması işten bile değildir.
FM 31-15 resmî A B D ta l imnamesi böyle kargaşa d ö n e m l e r i n d e suçsuz kişilerin 'adi suçlarla' suçlanılarak yargılanmasını önerecek kadar ileri g i tmektedir . Böyle bir çerçeve içinde, işkence, baskı, zu lüm, terör, c inayet ve adaletsizl ikler bu d ö n e m l e r d e birbirini kovalamaktadır.
1965 yılında «Komünist İhtilaller ve Subaylar» başlığı altında Yalçın Meti-ner imzalı bir broşür Genel Kurmay Başkanlığı emriyle t ü m o r d u birlikle-r i n e d a ğ ı t ı l m ı ş t ı . 3 1 ^ 2 " 3 3 " 3 4
Bu broşüre göre özetle:
1- «...Kızıl şair Nazım Hikmet' i ve eserlerini göklere çıkartanlar» k o m ü nist t i r . 3 5
2- «...Mülk sahiplerine «hırsız», dindarlara «yobaz ve gerici», mil l iyetçilere «sermayedar uşağı» veya g ü n ü m ü z e uyarak «Amerikan uşağı», d e mokrat ik devlet mümessi l ler ine «satılmış politikacılar», sanayici lere de «emek düşmanları» g ib i yalanlar, isnatlar ve iftiralar atanlar komünistt i r .
3- «...Mehmet» isminin «Muhammet»le ilgili o lan «h» harfini atıp o n u n yerine sadece «MEMET» adını kullandığı görülenler» komünistt ir .
4- «...Mülkiyet hakkının sonradan b ü s b ü t ü n kaldırılacağını ş i m d i d e n giz-
31 Prof. ismet Giritli, Komünist Darbeler ve Silahlı Kuvvetler, Tercüman, 29 Mart 1967 32 İlhan Selçuk, Subaylarımıza kim ders veriyor? Cumhuriyet, 31 Mart 1967. (Bu broşürün I. Selçuk'un yazı
sında Fahri Tanman adlı bir toprak ağası tarafından kaleme alındığı açıklanıyor.) 33 Yalçın Metiner işi karıştırdı, Cumhuriyet, 2 Nisan 1987. (Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Başkanı
İlhan Darendelioğlu'na göre ise aynı broşürü eski emniyet mensubu Kemâl Öztürkmen yazmıştır) 34 «Cüneyt Arcayürek Açıklıyor - 5» -Demirel Dönemi- 12 Mart Darbesi, s. 173. 35 a) LOrdu Komutanlığı Sıkıyönetim As.Svc.'nın Esas No: 1986/153, 20.11.1986 tarihli «Barış Komitesi Da
vasının Esas Hakkındaki Mütalaası S.inci sayfasında As.Svc. Nâzım Hikmet için: «Kabul etmek gerekir ki, gerçekten büyük şairdir» diyerek kanısını açıklamıştır. b) Kültür Bakanı N.Kemâl Zeybek: "Nazım Hikmet, Türkiye'nin en büyük şairlerinden biridir." Hürriyet, 4 Ağustos 1989.
92
lemek için o n u n kısıtlanacağını, ve b u n u n da g ü y a sosyal adaleti (gerçekte sosyal sefaleti) t e m i n için yapı lacağını söyleyenler» komünistt i r .
5: «...Seçimle gelmiş o lan devlet ve h ü k ü m e t mensuplar ın ın itibarını d ü ş ü r e c e k her tür lü tezvir ve p r o p a g a n d a y ı yapanlar» komünistt i r .
6- «...Hür m e m l e k e t i m i z d e m e v c u t d ü z e n i n her tarafını kötüleyenler» komünisttir.
7- «...Maksatlı A B D düşmanl ığ ı yapanlar» komünistt i r . Ve bu görüşler i sav u n a n partinin Komünist Partisi o l d u ğ u , dolayısıyla bunlar ı ben imseyenlerin komünist olduklar ı açık lanmaktadır.
Eğer bu g ö r ü ş yetkil i ve s o r u m l u kişi lerce b e n i m s e n m i ş s e -ki uygulamada benimsendiğ in i g ö r ü y o r u z - ü lkemizdeki pol it ik dalgalanmalar ın nedenler i bir ö l ç ü d e aydınl ığa kavuşabil ir.
Bu anlayış iktidarlara e g e m e n o l m a s a y d ı b u g ü n yüzbin lerce kişi «sakıncalı» varsayılarak suçlanabi l ir miydi?
Bu açık lamalardan g ö r ü l d ü ğ ü gib i Latin Amer ika 'ya ö z g ü gibi görülen AAA simgel i «ölüm mangaları», değiş ik isimler alt ında legal ve illegal kuruluşlar hal inde A B D polit ikasına g ö r e g ü d ü m l e n e n b ü t ü n ülkelerde k u ru lmuş ve amaçlar ı d o ğ r u l t u s u n d a kullanılmıştır ve kullanılmaktadır. Nitek im pek yakın bir tar ihte bir g a z e t e d e yer alan bir h a b e r d e «El Salvador'da ö l ü m mangalarının sahnede» b u l u n d u ğ u n u ö ğ r e n i y o r u z . 3 6
Amer ika Sandinist y ö n e t i m e karşı N ikaragua'da y ö n e t i m karşıtı CONTRA'lara destek vermektedir . O y s a devr ik N ikaragua lideri S o m o -z a : 3 7
«ABD'deyken yaşamını ikinci el a r a b a satıcılığı, kahve işleticil iği, Rockfel-ler Vakfı 'nda tuvalet bekçi l iği v b . işler yaparak kazanan I. S o m o z a , 1956'da 60 m i l y o n dolarl ık bir servet ile, 45 adet kahve p lantasyonu ve 51 adet besi çift l iğinin sahibi idi. 1979'da ise S o m o z a ailesi 5-600 mi lyon dolar ın yanı sıra, t ü m ülkedeki ekilebil ir topraklar ın 1/5'ini, en büyük 26 sınaî kuru luşunu, 8 şeker kamışı p l a n t a s y o n u n u , b i r ç o k rafineriyi vb. el inde t u t u y o r d u . Ayr ıca alkol tekel i , çeşitl i besin endüstr i ler inin denet imi, Avrupa o t o m o b i l f irmalarının acentel iğ i , ülkenin tek ulusal hava y o l u şirketi, çeşitl i deniz nakliyat şirketleri, teksti l ve ç i m e n t o sanayi inde öneml i miktarda hisse, bir banka, bir tasarruf ve kredi sandığı ve çeşitli A B D firmalarıyla ortaklıklar da servetinin unsurları arasındaydı.»
İşte halkın b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u n u n sefaleti pahasına edini len servetin Sandinist a y a k l a n m a ile tehl ikeye g i rmesi , A B D destekl i Milli Muhafızların Nikaragua halkı üzer inde tüyler ürpert ic i baskılarına yol açtı. Bu baskıları
36 Söz, 22 Kasım 1987. 37 Alain Rouguie, Latin Amarika'da Askeri Devlet, Alan Yayıncılık, Ekim 1986.
93
38 siviller, kentsel ve kırsal a lanlarda görevl i o lup, istedikleri kadar silahlı yardımcı s e ç m e yetkisiyle donatı lmışlardır.
Özell ikle so lcu geril laların etkinl ik gösterd iğ i a lanlarda b ö l g e halkı; kanunsuz tutuklamalar ın, kayıpların ve cinayet ler in Silahlı Kuvvet lerce d ü zenlendiğine inanmaktadır.
Genell ikle ö l ü m mangalar ı kurbanlarını ö l d ü r m e d e n ö n c e kaçırmakta işkence y a p m a k t a ve sorgulamaktadır . Çoğ unluk la tanınmalar ı m ü m k ü n o l m a y a n ve kafaları, elleri, kol ve bacakları vb. koparı lmış kurbanlar ın cesetleri kaçırıldıkları yer in yüz lerce k i lometre uzağında b u l u n m a k t a d ı r . » 4 3
İdam mangaları , Latin A m e r i k a ' d a ve benzerler i bütün d ü n y a d a ABD çıkarlarını k o r u m a k için yı l lardan beri yüzbin lerce m a s u m insanı cinayetlerine kurban etmiştir. Özell ikle d iktatör lük lerde ve cunta d ö n e m l e r i n d e bu cinayet çetelerinin faal iyetlerinin arttığına tanık olmaktayız. Örneğin, Arjant in 'de cunta d ö n e m i n d e onbin lerce kişi o r t a d a n kaldırı lmış ve bir ç o ğ u n u n cesetleri denize atılmıştır. Daha sonra Alfonsin ile başlayan d e mokras i d ö n e m i n d e s o r u m l u cuntacı general ler hapse atı lmış; a m a bu suçlara katılmış güçler in etkinl iği karşısında s o r u ş t u r m a d u r d u r u l m u ş , başka yöntemler le Alfonsin' in g ü c ü kırılmıştır.
Guatemala 'da 1976-77 d ö n e m i n d e 20 bin kişi k a y b o l m u ş ve gizli mezarlıklara g ö m ü l m ü ş t ü r .
israil ve Amerika'nın «teröre karşı terör» yöntemin i benimsedik ler in i a-çıklamıştık. Oysa ç a ğ d a ş , g e r ç e k t e n d e m o k r a t i k , insan haklarına ve kişi özgür lükler ine saygılı devletler kanımızca bu y ö n t e m l e r e baş vurmazlar. H u k u k a ve uluslararası genel hukuka saygılı devletler, k e n d i yasalarını ç iğneyerek t e r ö r ü ö n l e m e ğ e kalkarlarsa, «DEVLET TERÖRÜ» s u ç u işlerler. Aynı y ö n t e m i ülkelerinin sınırları dışına taşırırlarsa «TERÖRİST DEV-LET»e dönüşür ler. •
Kuşkusuz yüzyılımızın gerçeği ,o lan terör ç o k geniş b o y u t l u ve kapsamlı bir o lgudur. Biz bu yazıda t ü m d ü n y a d a genell ikle A m e r i k a tarafından d ü z e n l e n e n sağ t e r ö r ü k o n u aldık. Terör o l g u s u gibi o n u n l a m ü c a d e l e yöntemler i de ç o k y ö n l ü ve çeşitl idir. Bunlardan kanımızca ö n d e geleni s o s y o - e k o n o m i k koşulların adaletl i bir k o n u m a get ir i lmesi ve sosyal adaletsizl iklerin gideri lmesidir. Aynı g ö r ü ş d ü n y a geneli iç in de geçerl idir. D ü n y a d a yeni bir e k o n o m i k d ü z e n anlayışı ile ülkeler arasındaki gelir d ü z e y i n d e d e n g e sağlanması hayal gibi görünmektedir . Ç ü n k ü emperya-
42 Amerikan güdümündeki ülkelerde, Kontr-Gerilla yöntemleri uygulayan Silahlı Kuvvetlere bağlı yeraltı örgütünün elemanları.
43 Arjantin'de cunta döneminde cesetlerin helikopterlerle denize atıldığı günümüzde aydınlanmış bulunmaktadır. -
44 Amnesty International Repport, 1979.
95 94
Uluslararası Af Ö r g ü t ü raporlar ından izleyelim.
- Uluslararası Af Ö r g ü t ü ' n ü n 1976 r a p o r u n d a «Nikaragua'da Milli Muhaf ız lar ın operasyonlar ı s o n u c u 300 köy lünün y o k o l d u ğ u bi ldir i lmektedir. Dinsel gruplar ise 1974-78 arası 3000'i aşkın köy lünün tutuklandıktan sonra kendi ler inden haber alınamadığını kaydediyorlar.
- Nikaragua'da yerl i halkın Cephe'ye desteğini ön lemek amacıyla y o ğ u n .baskıları sürdüren CIA destekl i Milli Muhafızlar, ç o k sayıda yerel şefin işkenceyle ö l d ü r ü l m e s i n d e n s o r u m l u tutuluyor.
- Bu a m a ç l a ülkenin bazı bölgeler inde temerküz kampları k u r u l d u ğ u , b u ralarda kitle hal inde ö ldürmeler in gerçekleşt iği bil iniyor.
- Milli Muhafızlar Sandinist C e p h e içinde öneml i bir rol oynadığından kuşkulandıkları kişileri s o r u ş t u r m a büroları Oficina de Seguridad Nacio-nal'e sevketmekte; b u r a d a kimseye haber veri lmeksizin birkaç ay t u t u lan, çeşitl i işkence yöntemler iy le sorgulanan sanık, ardından askeri m a h k e m e y e çıkart ı lmakta idi. Ancak ilk i fadelerinden sonradır ki haklarında resmi tutuk lama emri çıkartılıp cezaevine gönder i l iyor lardı .» 3 9
Özetle:
Gerek Latin Amer ika 'da gerekse ABD'nin etki alanındaki ülkelerde legal ve illegal olarak ö r g ü t l e n m i ş güçler, yıl lardan bu yana yüz binlerce kişiyi k o m ü n i z m l e m ü c a d e l e maskesi altında or tadan kaldırarak sağ terörün nedeni olmuşlardır. Bu g ü ç l e r d e n biri de Latin Amer ika'da yuvalanmış «İdam mangalarıdır.» Basında yer alan bir habere göre AAA ö r g ü t ü n ü n İSPANYA'da da aynı isim altında b u l u n d u ğ u n u görüyoruz.
i d a m mangalarını bir kez d a h a tanımlarsak: 4 1
«Guatemala: (...) Bu ö l ü m mangaları büyük ö l ç ü d e sivi l lerden o l u ş m u ş o lmakla birl ikte aynı z a m a n d a güvenlik güçler i elemanlarını da içerirler. (Policia Regional)' ın s a d e c e görevl i pol islerden oluştuğu sanılmaktadır.
Bunların dışında, kırsal a landa etkinlik gösterenleri de güvenl ik güçler i k o n u m u n d a sayı lmakta ve b ü y ü k tarımsal iş letmelerden o luşan y ö n e t i m bir imlerine bağlıdırlar.
Silahlı kuvvetler ajanları (les c o m i s s i o n a d o s militares) olarak tanımlanan
38 Amnesty International, Annual Repport, 1975-76. 39 FM 19-20 Department ot the Army Field Manual fCRIMINAL INVESTIGATION) adlı resmî ABD talimname-
sinde sorgulama tekniğine yer verilmektedir. Bu talimname poliste de ders kitabı olarak okutulmaktadır. (Modern Sorgu Tekniği, Öğretmen Emniyet Md. Ertuğrul Korhan). Bu kitapta özellikle farmakolojik işkence-de kullanılan ilaçlar üzerinde durulmaktadır. (1977'nin Mayıs ile Temmuz ayları arasında Ankara'da yayın
l a n a n 7 Gün dergisinde bu konuyu ayrıntılarıyla açıkladığım halde, o günden beri ne iktidarlar ne de muhalefet partileri polise ders olarak öğretilen ve Anayasa ve yasalarımızla bağdaşması mümkün olmayan farmakolojik işkencenin üzerine gidemediler.)
40 İspanya'da sağ ve sol uçlardan 30 kişi tutuklandı. Cumhuriyet, 11 Ekim 1977. 41 ' -ınesty International Rapport, 1978, s. 129
list ülkelerin yaşamalar ı için sömürüye ihtiyaçları vardır. Yeni s ö m ü r g e c i
lik yöntemler iy le bu s ö m ü r ü n ü n t ü m alt yapısı ve örgütler i kuru lmuş ve
tıkır tıkır çal ışmaktadır.
Bir benzetme yaparsak sivrisineklerle m ü c a d e l e için her yıl i laçlama mı
yapal ım, y o k s a sivrisineklerin hiç o luşmaması için bataklığı mı kurutal ım
diye düşünürsek, kuşkusuz en radikal ç ö z ü m ü n ikincisi o l d u ğ u n u g ö r ü
rüz.
Terörle de m ü c a d e l e d e önemli olan bataklığın kurutulması yani teröre
u y g u n ortamın o r t a d a n kaldırılması en ö n d e gelen ç ö z ü m d ü r . Oysa «te
röre karşı terörü» ilke olarak benimseyen Amer ika 'da d a h a b u g ü n d e n
100 okul kurulmuş, dünyanın bütün ülkelerine «diplomalı caniler» ihraç
edi lmektedir. Bir g ü n terörün k ö k ü n ü n k u r u t u l d u ğ u n u varsayal ım, işleri
c inayet işlemek o lan bu insanlar ne yapacaklardır?
Hiç kuşku d u y u l m a s ı n Neo-nazist ve Neo-faşist parti lerin mi l i tan güçler i
olarak önleni lmesi olanaksız yeni bir terör kaosuna dünyayı boğacaklar
dır. Geleceğin en b ü y ü k kasırgasını ö n l e m e n i n yöntemler i b u g ü n d e n
düşünülmel id ir .
* Yukarıda aktardığımız o lgu ve olayların benzerleri, son y i rmi yılını çal
kantılar iç inde g e ç i r e n ülkemizde de yaşanmıştır, yaşanmaktadır. T o p l u m u m u z u n yerl i ve yabancı çeşitl i mihrakların şu ya da bu hesapla
kışkırttığı kör d ö v ü ş ü n d e n kurtularak sağlıklı bir gel iş im çizgisine kavuşması kuşkusuz t ü m yurtseverlerin ortak isteğidir. Bunun için ilk koşul, kanımızca toplumsal muhalefet in düşünceler in i serbestçe ifade edip özg ü r c e örgüt lenebi ld iğ i açık bir ortamın oluşturulmasıdır. B u n u n için, geçmişte olanların ö r t b a s edi lmesi deği l , aksine cesaretle üstüne gidi lmesi gerekmektedir , i ş k e n c e d e ölenler, kaybolanlar, faili hâlâ b u l u n m a m ı ş c i nayetlerin s o r u m l u l u ğ u , yalnızca dönemler in in iktidarlarına mal edi lemez. C a n güvenl iğini sağlamakla y ü k ü m l ü devlet in sürekli l iği sözkonusudur. Bu olayların t ü m ü aydınlanıncaya kadar g e ç m i ş , mevcut ve gelecek iktidarlar sorumluluk altındadır. Bir bakıma bu olayların aydınlanmasının demokrasin in işlerlik kazanmasının ön koşulu o l d u ğ u n u da v u r g u l a m a k ister im.
30 Kasım 1987
96
IV.BÖLÜM
POLİTİK D U R U M DEĞERLENDİRMEĞİ* t
I. BÖLÜM
«Askeri Darbeler Dönemin başlığı alt ında yayına g iren diz i yazımıza «12 Eylül Tartışılıyor»2 ara başlığıyla d e v a m etmiştik. G e r ç e k t e ilk yazıdan sonra aradan g e ç e n süre içinde k o n u güncel l iğ inden, ikincisini kaleme almak d u r u m u n d a kalmıştık. Bu kez de s o n yaz ımızda, 2 zayıf bir olasılık olmasına karşın, eleşt irme gereğini d u y d u ğ u m u z «askeridarbe olasılığı», C u m h u r b a ş k a n ı Kenan Evren'in Trabzon, Rize ve Gi resun konuşmalarıyla güncel leşt i ; ve b ü t ü n Mayıs-1988 ayını içeren bir boyut ta, gerek yurt içinde, gerek d ü n y a d a ve hattâ uluslararası f inans çevreler inde y o ğ u n bir şekilde tartışı ldı.3 «Ateş o l m a y a n yerde d u m a n çıkmaz.» d i y e bir özdeyiş vardır. Ö z ü n d e bu k o n u d a k i duyarlı l ık ve süregelen «12 Eylül öncesine dönme» tehdit ler i , iflas e d e n u y d u bir e k o n o m i k m o d e l , aşırı bağımlılığın get irdiği sorunlar, sabit gelirl i lerin her g e ç e n g ü n yoksul laşmasına karşın, işbirl ikçi sermayenin palazlanıp düzene e g e m e n olması, sosyal, kültürel ve etnik sorunlar vb. gibi d a r b e olasılığına elverişli bir or tam oluşturmaya d e v a m ediyordu. Bu nedenle tart ışma b ü y ü k ö lçüde ilgi g ö r d ü ve satır aralarında da olsa bazı gerçekler in algı lanmasına neden o ldu. Bu arada, bazı kişilerin ileriye d ö n ü k polit ik özlemler ine ilişkin niyetleri açıklığa kavuştu. Cumhurbaşkanı seç imine ilişkin tartışma 1987'de sahneye sürülmüş bu k o n u d a bazı çevrelerin ne d ü ş ü n d ü ğ ü saptanı lmaya çalışılmıştı. Süregeldiği iddia edilen Evren - Özal u y u m u o g ü n d e n bu yana gö lge lenmeye yüz tutmuş, Özal kendis ine yapılan telkinler d o ğ r u l t u s u n d a ikircikli açıklamalar y a p m a k gereğin i d u y m u ş ve «Cumhurbaşkanını halk mı seçsin?» sorusu Anayasa değişikliği'ni gün-
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, Kasım'88 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 1 SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, 1/3 Mart'88 2 SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, 2/4 Mayıs-88 3 Cumhurbaşkanının konuşmaları, 30 Nisan, 1-2 Mayıs 1988 günleri yapıldı
a) 1/3 Mayıs 1988 günlü gazeteler
b) Milliyet aktüalite dergisi, Mayıs, 1988, Ayın dosyası, Özel Bölüm, Cilt: 3, Sayı: 1 "12 Eylül Uyarısı ve * Demokrasi Savunması".
97
d e m e getirmişt i . Yarı başkanlık, ya da başkanlık sistemi'nöen söz edilm e ğ e başlandı....
Kapal ı kapılar ard ından sürdürülen bu yarışma, seçime kadar sürdü. ANAP, kendi eseri o lan y a p a y bir s e ç i m yasasıyla y ü z d e 36'yla T B M M ' d e ç o ğ u n l u k o l m a beceris ini göstermiş, a n c a k b u o l u ş u m daha başında polit ik istikrarsızlık koşullarını beraber inde getirmişt i . Ekonomik, sosyal, kültürel vb. gibi nedenler yanında «Özal H a n e d a n ı n ı n v u r d u m d u y m a z savurganlığı ve y a ş a m biç imi, A N A P iktidarının itibarını hızlı bir şeki lde d ü ş ü r d ü . Mahall i seçimler bu k o n u d a bir denektaşı olabilir. A N A P iktidarı d a h a da yıpranabil ir, bir e r k e n s e ç i m g ü n d e m e gelebil irdi. Böyle bir d u r u m d a riske g i rmenin anlamı y o k t u .
C u m h u r b a ş k a n ı Kenan Evren'in gir iş imler inden tedirgin o lan ANAP iktidarının niyeti, Gn.Bsk. Yardımcılarından Güneş Taner' in kişisel g ö r ü ş ü (!) olarak açıklandı Oysa, s o n d ö n e m d e bu konudaki Özal'ın tavrı Taner' in açıklamalarına koşuttu. Taner' in l ider diktatoryası yaşanan bir part ide böylesine yaşamsal k o n u d a kişisel açık lama yapacak kadar cesur o l d u ğ u n a ilişkin örneklere siyasal g e ç m i ş i n d e rast lanmıyordu. 6 Özal bu ö n e m l i sorunu hafife alıyor ve «Taner bir şeyler söylemiş, Evren de cev a p vermiş mesele y o k » . 7 Fikri Sağlar, Sü leyman Demirel, Bülent Ecevit g ü n ü g ü n ü n e tart ışmaya katıl ıyorlardı. Aynı k o n u d a Evren de tepkis ini Kilis konuşmasında g ö s t e r i y o r d u . 1 1
C u m h u r b a ş k a n ı seçimine ilişkin tart ışmayı g e ç e n yıl Özal başlattı. Ö n ü m ü z d e bu seçim için 16 ay süre var. Türkiye'nin g ü n d e m i n e bu k o n u y u z a m a n ı n d a n ö n c e sürenlerin takt iği dikkat ler i başka alana kaydırmak ise yanıldıklarını anladıklarında ç o k geç olabilir. Daha b u g ü n d e n ANAP'lı H a y d a r Özalp, Halil Şıvgın, M e h m e t Keçeciler, Taner' in açıklamasını tas-
4 Y,n: ANAP'nin lidere dayalı diktatoryal yapısı, onu referandum riskine itti ama, büyük bir pişkinlikle %35 oranı esas alındı, Referandum yenilgisi propaganda bombardımanıyla zafer diye ilân edilerek iktidarı sürdürme çabası başlı başına siyasi istikrarsızlık nedeni olabilir...
5 Milliyet, 11 Haziran 1988, Güneş Taner'in açıklaması: «Evren 1989'daki Cumhurbaşkanlığı seçimi için yeniden adaylık için yatırım yapıyor. Ama boşuna, Anaya-sa'ya göre bir daha adaylığını koyması mümkün değildir. Biz bu konuda bir Anayasa değişikliği düşünmüyoruz.»
6 Daha sonra Güneş Taner'in bu konuda kendi inisiyatifiyle hareket etmediği açıklandı. 7 12 Haziran 1988 günlü gazeteler. 8 Çankaya Yarışı, Milliyet, 12 Haziran 1988.
a) «Sağlar. Cumhurbaşkanı da, Özal da koltuğa oturamaz.» b) «Demirel: Çankaya hevesleri kursaklarında kalacak.»
9 -Ecevit: Son derece yakışıksız" Cumhuriyet, 12 Haziran 1988. «Kamuoyunun kim Cumhurbaşkanı olmalı veya olabilir tartışmasını gündemden çıkarıp, öncelikle seçim sistemi konusu ile ilgilenmesini tavsiye ederim.»
10 «Demirel: Çankaya'ya yüzde 36 ile kimse heveslenmesin.» 11 «Evren: Bazı çevreler benim konuşmamdan rahatsızlık duyuyorlar.» 12 Haziran 1988 günlü gazeteler.
98
vip etmediklerini bel i r tmiş lerdir . 1 2 Oysa bi l indiği g ib i ANAP'ta Keçeciler'-inbaşını çekt iği kanat Özal'ın C u m h u r b a ş k a n ı olmasını ve seçimi TBMM'nin yapmasını istemesine karşın; l iberal kanat, Anayasa değişikliğine Cumhurbaşkanı 'n ın halk taraf ından seçi lmesini istemekte ve mevcut dengeler i k o r u m a k için, Evren'in y e n i d e n seçi lmesine olanak sağlamayı yeğlemektedir . Dinci, hareketçi kanadın hesabı Özal'ı Cumhurbaşkanı yaparak partiyi ele geçir ip Türk-lslâm sentezini d a h a da iktidara yaklaştırmak olabilir. Böyle bir o l u ş u m liberal kanadın tasfiyesiyle sonuçlanabilir. Böyle bir olasılık ANAP'ta bölünmelere n e d e n olabilir. Özal'ın geleceğe yönel ik tasarımlarını gerçekleşt i rmek için transferler yolu ile ANAP'ni g ü ç l e n d i r m e k üzere ilgililere tal imat verdiğ i basına yansıdı. Demirel, böyle bir g ü n d e n yarar lanmak için p u s u d a beklemektedir. O'nun C u m h u r b a ş k a n ı seçt i rme ya da s e ç t i r m e m e d e ç o k az polit ikacıya nasip olan deneyimler i vardır. Gerçi b u g ü n kendisine bu k o n u d a yardımcı olacak Faik T ü r ü n gibi Sıkıyönetim Komutanlar ı y o k t u r , 1 4 a m a Dünya Muhafazakâr Partiler IDU İcra Sekreteri Prof. Andreas Kohl Demirel' i «Türkiye'de d e m o k r a s i n i n mezar kazıcısı» olarak tan ımlamaktadır . 1 5 De-mirel'e siyasal da lga lanmalardan yararlanıp yeniden iktidar yo lunun açılması sayı lamayacak kadar sakıncaları beraber inde getirebilir. Daha ş imdiden Mustafa Muğlal ı k o m p l e k s i n d e n 1 6 söz edişinin ardındaki niyetlere d o ğ r u tanılar konulmalıdır.
İçte Nakşibendi ve N u r c u tarikatlarının desteğiyle yaşadığı söylenen bu iki sağcı part inin iktidar mücadeles i ülkeyi arzu ed i lmeyen sürtüşmelere götürebil ir.
G ö r ü l d ü ğ ü gibi , d a r b e olasılığı bu koşullar altında g ü n d e m e gelebilir. Bu nedenle siyasal istikrarsızlığa neden olan bu koşulların bir kısmının o l u ş u m u n u i rdelemek ist iyorum.
-12 Eylül tartışılsın mı, tartışılmasın mı?
- Askeri darbe olasılığı var mı?
12 12 Haziran günl.ü gazeteler. 13 Cüneyt Arcayürek, «Söylentinin ardından», Cumhuriyet, 12 Haziran 1988 14 Y.n: Türün'ün izniyle faaliyete geçen ünlü Ziverbey işkence köşkünde Temmuz/1972'de alınan ifadeler.
Başlangıçta Mahkemeye getirilmemiştir ama, AP. kulislerinde Faruk Gürler'in Cumhurbaşkanı olmasını engellemek için kullanılmış daha sonra intikam sürecine geçilerek Bomba Davası'nda Gürler yanında Muhsin Batur ve Kemal Kayacan sanık ilân edilmiş, sonra mevcut dengeler elvermediğinden dava örtbas edilerek bu hesaplaşma önlenmiştir.
Bu Cumhurbaşkanı seçimlerinde dönmesi olası entrikaları öğrenip ders atmak isteyenler, Bomba Davası'-nın konuya ilişkin bölümünü, Faik Türün'ün açıklamalarını "Kore'den 12 Mart'a - Yazan: Ergun Göze, Tercüman, 6-25 Aralık 1985 ve Nazlı llıcak'ın 12 Mart Cuntaları, Tercüman 12 Mart • 13 Mayıs 1986 başlıklı yazı dizisi -kitap halinde çıktı- 'ne başvurabilirler.
15 «Askeri Darbelere Karşı Dayanışma Fonu» Ali. H. Yurtsever'in haberi, Milliyet, 24 Eylül 1987 16 Cumhuriyet, 4 Mayıs 1988 * YÖK Başkan vekili Uygur Tazebay, 500 yıllık Nakşibendi geleneğinden geliyor. Milliyet, 4 Ağustos *989
99
- Cumhurbaşkanını TBMM mi, yoksa halk mı seçsin? Bu amaçla Anayasa değiştirilsin mi?
Ülkemiz in gelecekteki siyasal g ü n d e m i n i o l u ş t u r m a ğ a d e v a m edeceği anlaşılan, anılan sorulara il işkin gözlemler imiz i d e r g i sayfalarının kapsamı iç inde açık lamağa çalışacağız. Bu sorunlar 1989 Kasım ayına kadar d ü z e n i n yapay dengeler in i k ö k ü n d e n sarsabi leceği gibi, siyasal part ilerde yeni kaynaşma ve bölünmelere n e d e n olabilir. Siyasal parti lerdeki yeni transferlerin yaratacağı o l u ms u z o r t a m a diğer etkenler de eklenince Ecevit ' in de belirttiği g ib i «darbe tiryakileri»n\ yüreklendirebi l i r . 1 7 Evren -Özal dolayısıyla ANAP arasında süregeldiği söyleni len balayı, b u g ü n lerde Çankaya rekabet ine d ö n ü ş m ü ş , zarlar atılmıştır. Evren'in Kıbrıs, GAP projesine ilişkin gir iş imleri ve «hayali ihracat» k o n u s u n d a k i kanunu «Kaçakçılar af fedi l iyor» 1 8 d i y e veto etmesi ger i d ö n ü ş ü o l m a y a n gir iş imler olarak değerlendir i lmel idir. A m a ilgililere s o r m a k lâzım: «Daha önceleri nerelerdeydiniz?» ikt idar ve ÇUŞ ve ÇUH'lar ın işbirl ikçisi yerli hold ingler e m m e b a s m a t u l u m b a gibi birbirlerini desteklemeler in in d o ğ a l s o n u c u onların kaçakçıl ığına göz yummaktadır . K o n u y u s o y u t t a n s o m u ta indirmek gerekirse, ö r n e ğ i n büyük ihracat şirketleri olarak bi l inen EN-KA, TEKFEN'e bağlı ihracat kuruluşları ve R A M 1 9 Dış Ticaret v b . gibi şirketler hakkında kaçar d a v a açılmıştır? Söz k o n u s u davaların mali portresi nedir? Affedilecek bu miktarlar dargel ir l inin sırtına ne yol la yüklenecek? v b . gibi yüzlerce soru... Olayı böylesine araştırdığımızda ihracat devler in in talan ve soygunlar ı ortaya çıkacaktır. Burada başka bir i lginç d u r u m l a d a h a karşılaşılacaktır. Yargılananlar b ü y ü k patronlar deği l , o kuruluşun müdürleridir. Ç ü n k ü iyi eğit im g ö r m ü ş birkaç dil bi len bu zavallı adamlar, kendilerine sunulan bol maaş, yat, kat ve avanta karşılığında patronlarının hırsızlıklarına paravanlık y a p a c a k kadar aşağı laşmalardır. Patronları ise, yurt iç inde ve dışından işbirl ikçil iği oranında itibar görm e k t e , ödül lendir i lmekte, devlet te lev izyonunda b ü y ü k iş adamlar ı d iye e m e k ç i halka yut turu lmakta, Davos'da kayak, A c a p u l c o , Rio, Kanarya Adalar ında yaz tatil i, Cenevre'de dinlenip, Kenya'da av part isine katılan bu mirasyedi kuşak zenginleşt ikçe halkımız fakir leşmektedir. Bu paraba-baları, Özal iktidarının destekçis i olarak o n u n seyahatlarına katı lmakta, b ü y ü k bir olasılıkla tantanal ı seyahatlarının masraflarını bi le devlet karşılamaktadır. E k o n o m i k bunalımın d o r u ğ u n d a n , öneml i bir t icaret
17 Ecevit: -Darbe tiryakileri vardır» Cumhuriyet, 8 Mayıs 1988 18 Evren'den hayali ihracat yasası için «ağır veto gerekçesi, 'kaçakçılar affediliyor'» Cumhuriyet,
13 Haziran 1988. 19 25 Ağustos 1988 tarihli Milliyet Gazetesi'nde mahkemeye verilen 33 hayali ihracat firması açıklanmıştır.
13. sırada «Tam dış ticaret» denilmektedir. Bazı çevreler böyle bir firmanın bulunmadığını iddia etmekte, gazetenin harf yanlışlığını bilerek mi, yoksa bir baskı hatası olarak mı yaptığını tartışmaktadır. RAM mı? TAM mı? açıklığa kavuşturmak gerek... Bilindiği gibi RAM Koç Topluluğu içinde yer almaktadır.
100
kuruluşunun başına oturtu lan bir kişinin ö ldürülmesin in esrar perdesine karşın bazı gerçekler su y ü z ü n e çıkt ı . Aynı d u r u m d a k i Halit Nar in de hâlâ bir kuruluşun başkanı, hâlâ Ozal seyahatlarının gedik l i müdavimi. . . Neden? Gerçekte m o d a s ı g e ç m i ş Laissez-faire, Laissez-passer (Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) s loganı, kör ve sağırlar d i y a l o g u n a d ö nüşmüş; k imin ne yaptığı, k imin k ime ne geçirdiğ i t o z d a n d u m a n d a n g ö rülmez hale gelmiştir... Böylesine karışık bir o r t a m d a t o p l u m u bir de Çankaya bunalımı ile dalgalandırırsanız ne olacağı belli olmaz...
Bu koşul larda Türkiye'nin ö n ü n d e k i siyasal g ü n d e m i : Rumba'dan -Cumba'ya d iye s loganize edebil ir iz. Rumba'yı k i m başarılı oynarsa c u m -ba'ya o oturacaktır: Bu kişi b u g ü n sahnede g ö r ü n e n l e r d e n başkası da olabilir... Demokrat ik t ü m örgüt ve kuruluşlar d e m o k r a s i y i savunmaya, kol lama ve k o r u m a y a hazır olmalıdırlar...
12 Eylül Tartışması:
Bu tartışmayı başta C u m h u r b a ş k a n ı istememektedir. Ni tekim Giresun konuşmasında: (2 Mayıs 1988)
«12 Eylül'e sataşmalar oluyor. Ç o k rica ett im. B u n u deşmeyin, deşmeyel im, bu kapandı. Bu yarayı kanatmayal ım dedim.. . B u n u tarih değer lendirecek d e d i m . B u n u n münakaşasının yapılması ş imdi d o ğ r u değildir. B u n u i lerde millet, tar ih karar verecek, bu tart ışmalar i lerde yapılacaktır» şekl inde görüşler ini açıklamıştır.
Özaî'ın dolayısıyla ANAP'ın, 12 Eylül 'ün tartışması k o n u s u n d a Cumhurbaşkanı gibi d ü ş ü n d ü ğ ü ö t e d e n beri bi l inmektedir.
Oysa, geriye kalan b ü y ü k ç o ğ u n l u k farklı düşünmektedir . Aslında t o p l u mu her yönüyle etki lemiş bir siyasal olayın tartışmasını engel lemeğe kalkışmak olası deği ldir. Nitekim iddialaşmaya d ö n ü ş t ü k ç e , suç duyurular ına, hesap Sormalara kadar istemler ö n e sürülmekte, üslup sert leşmekte ve böyle bir d u r u m d a «Kurumlar» yıpranmaktadır.
Kuşkusuz t o p l u m d a geriye d o ğ r u b ü y ü k dönüşümlere neden olan, yüz-binlerce g e n ç ve insanımızın işkenceden geçiri l ip hapishanelerde sürün-d ü r ü l d ü ğ ü , dış kaynaklı bir e k o n o m i k model in uygulanması s o n u c u yaşam düzeni d ü ş t ü k ç e d ü ş e n işçi, köylü ve sabit gelirl i lerin ve onların demokrat ik örgüt ler in in susmalarını beklemek g ü d ü m l ü d e m o k r a s i iç inde bile olası deği ldir. T ü m ö n e m l i siyasal olaylarda o l d u ğ u gibi, 12 Eylül'ün gerçek değer lendir i lmesin i de tarih yapacaktır. Tarihçi gerçeği yakalayabi lmek için o d ö n e m e ilişkin belgeler yanında, olayda taraf o l m u ş kişi ve kurumların da eleştirisine gereks inme duyacaktır. Bu nedenle yapılan tespit, d e ğ e r l e n d i r m e ve tartışmalar tarihe hizmet edici niteliktedir.
101
Evren'den önceki Gn. Kur. Başkanı'nın 27 Mayıs'a T. Slh. K.leri adına sahip çıkan d e m e ç l e r i gazete kolleksiyonları içinde durmaktadır . Buna karşın 12 Eylül 'cüler 27 Mayıs'a hıncı olanların destekler inden yararlanmak için, 27 Mayıs'a karşı bir t u t u m almayı yeğlemişlerdir. Bu öneml i çelişki kişiler arasında olsaydı gözardı edilebil irdi. Kuşkusuz 27 Mayıs ve 12 Eylül bu y ö n ü ile de tartışılacaktır.
Bu k o n u d a yığınakta yanılgıya d ü ş ü l d ü ğ ü kanısındayım. 1982 Anayasasının y ü z d e 92'ye yakın «tasvip» görmesin in kalıcı o l d u ğ u n u varsaymak
bize göre temel bir yanılgıdır. Evren d iyor ki:
«12 Eylül üzerinde halkın y ü z d e 92'lik tasvibi vardır... Aynı hal zuhur ederse Türk halkı, kendini feraha çıkaracak, O r d u s u n a yine aynı oranda minnet duyacak ve bu hareketi tasvip edecektir... Türk mil letinin yüzde 92'sinin benimseyip tasvip ettiği bir hareket mi d e m o k r a s i y e uygundur; yoksa anarşi ve terörün devamından yana, yüzde 8'lik bir kit lenin kararı mı?» Bu konuşmanın basına yanlış yansıdığını t e m e n n i ederiz.
27 Mayıs'ın lideri 100 yıl ö m ü r l ü , k imsenin ç i ğ n e y e m i y e c e ğ i bir Anayasa yapılması için ilgililere tal imat v e r m i ş t i ; 2 1 a m a bil indiği gibi niteliği ve yeteneği b u g ü n herkes taraf ından iyi bil inen ve G ü r s e l i n a d a m ı olarak tanınan M e m d u h T a ğ m a ç gibi bir kişinin zorlamasıyla 1961 Anayasası 1971 yılında hallaç p a m u ğ u gibi atılmış ve üçte biri dış güçler in ve onların yerli işbirl ikçilerinin öneri leri d o ğ r u l t u s u n d a değişt ir i lmiş; bu kadarı yetmemiş 1982 Anayasa'sı ile t ü m espirisi y o k edilmiştir. G ü r s e l i n 100 yıllık özlemi 1 0 - 2 0 yıl sürebilmiştir. Türkiye gibi dev ingen bir t o p l u m d a öz lemlerle gerçekler in birbir lerine uymadığına ilişkin d a h a sayısız örnekler verilebilir. Nitekim 1982 Anayasa'sının kefaletine karşın 8 4 ' ü n c ü m a d d e paspas gibi çiğneni lmiş, bu k o n u d a girişimlerin henüz.ardı kesi lmiş değildir. Geçici 4 'üncü m a d d e halk oylamasıyla değişmiş, yapıcıları taraf ından bile değişikl ik istekleri bugünler in g ü n d e m i arasında b u l u n m a k t a d ı r . 2 3 " 2 4
1982 Anayasa'sından g ü n ü m ü z e kadar 6 yıl geçmiştir. B u g ü n ayni jko-
20 Yalçın Özer, Kim anladı, kim anlamadı? Türkiye, 11 Mayıs 1988 21 Sıtkı Ulay, Harbiye Silâh Başına 22 Muhsin Batur, Anılar ve Görüşler
a) s. 275 Memduh Tağmaç: «Biz ekonomiden filân anlamayız, hepimiz bozuk olduğunu biliyoruz, ama nasıl düzeltileceğini bilmeyiz.» (abç.J, b) Anayasa değişikliği için s. 150-156, 165, 169, 179, 182. 185, 192, 197. 213, 259, 264, 265, 273, 275 -284, 286, 287, 290, 292, 296 - 297, 315. 316, 318, -325, 337, 354. 368, - 371. 384, 403, 404, 406, 435, 457, 504,529,570.571,574,580.
23 Y.n: Bilindiği gibi gereksiz gibi görünen bir referandumla Anayasa'nın önemsiz bir maddesinin değiştirmeğe kalkışılması halka «Demokratik Katılım» diye yutturulmaya çalışılmıştır. Halk bu zokayı yutmamıştır. Ama kanımıza göre referandumla dış ve iç güçler ANAP'ın itibarını ölçmek gereğini duymuşlar ve bu arada Ö-zal'ın Cumhurbaşkanlığı hesabı için yeni taktikler saptamayı amaçlamışlardır.
24 Y.n: Bu yazının yayınlanmasından sekiz ay geçtikten sonra bugünlerde Özal, 1924 Anayasa'sına dönmekten söz etmektedir.
102
nuda referandum yapılsa yüzde 92 ve y ü z d e 8 oranlarının allak bullak o l d u ğ u görülebil ir. Böyle olmasını d o ğ a l s a y m a k gerekir. Bunun dışında, demokrasi ler in 'onsuz olmaz' şart larından biri de azınlık oyuna, ç o ğ u n luk o y u kadar saygı gösteri lmesidir. Azınlık o y u o lan y ü z d e 8'in böylesine ağır suçlanabi lmesi demokras iy le nasıl b a ğ d a ş t ı r a b i l i r ?
Örneğin bu satırların yazarı, Celâl Bayar hariç Türkiye'n in t ü m asker kökenli C u m h u r b a ş k a n l a r ı n a aynı kar iyerden gelen, 12 Mart ' ta Faik Tü-r ü n ' ü n e m i r ve k o n t r o l u n d a çalışan, Slh. K.ler mensuplar ı , MİT e lemanları, Emniyet görevl i leri, askeri yargıçlar Özel Savaş G r u b u elemanları sağcı mil i tanlardan oluşan işkenceli sorgulamalar la tert ip düzenleyerek, Faruk G ü r l e r i n C u m h u r b a ş k a n ı olmasını engel lemeğe çalışan bir çetenin bir ay süreyle ağır ve a lçakça işkencelerine maruz kalmış bir kişidir. Hakkımı aramak için daha da önemlis i ge lecekte devleti böylesine iğrenç tertiplere alet e t m e k isteyeceklerin cüret ini engel lemek için, yaptığım t ü m başvurular (yargı, Başbakanlık) yanıtsız bırakılmıştır. Bu tertipler içinde görev alanlar 1974 affının güvencesine sığınarak, entrikalarını sürdürm e ğ e d e v a m edegelmişlerdir. Bunların bazılarının MİT soruşturması nedeniyle bugünlerde iplikleri pazara çıktı; a m a ç o k g e ç değil mi? Bu koşul larda bir askeri rejimi tasvip anlamında 1982 Anayasa'sını onaylamak, gerek kendi ve gerekse insanlık o n u r u n a saygısızlık o lurdu. 1961 Anayasa'sına o l u m l u oy vermiş bir kişinin 1982 Anayasası'nı onaylaması çelişki olmaz mıydı? Bu tavrı ne O r d u tasvibi, ne de anarşinin ve terörün devamından yana o lmakla suç lamak b ü y ü k haksızlık deği l midir? Bugün, Anayasa'nın başlangıç b ö l ü m ü n d e bir a n l a m d a Türkiye halkına tuzak kuru lduğu anlaşılıyor, iç Hizmet Yasasının 351nci maddesin in «koruma ve kollamaya» yeterl i olmadığını; ç ü n k ü Anayasa'nın b u n a olanak sağlamadığına ilişkin görüşlere karşın, bazı çevrelerce Anayasa Başlangıç b ö lümündeki «milletin çağrısıyla» d e y i m i öne sürülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki bu d e y i m d a r b e özlemciler i için büyük bir açık kapı olarak d e mokrasi için potansiyel bir tehlike teşkil edecektir.
Bu nedenle, y ü z d e 8'ler içinde bulunmakla hep ö v ü n e c e ğ i m . Nitekim 1986 yılında yayımlanan yapıt ımda bu konudaki f ikr imi açıklamak fırsatını b u l m u ş t u m .
T ü m bunlara ek olarak 1975 yılında istanbul 2 No.lu Askeri Mahkemede yaptığım s a v u n m a d a «faşist bir düzen»in geleceğini ö n e s ü r ü y o r d u m '
25 Talât Turhan, Bomba Davası, Savunma, işkence, 2'nci kitap. s. 416: «1982 Anayasası'nın bugünden tartışılır duruma gelmesine kanımca bu yapay oluşum neden oluyor. Tepki anayasalarının uzun ömürlü olmadığını biliyoruz. (...) 1982 Anayasasıda«evet» oranı yüzdekaç olursa olsun, diğerleri gibi kısa sü/ede demokratik yoldan değiştirilecektir" (Yapıtın basım tarihi: 1986)
26 Talât Turhan, Bomba Davası, Savunma, Vinci kitap, s. 63
103
Daha sonra bir dergiye yazdığım dizi yazı larda MC iktidarlarının ABD patentl i faşist bir askeri d a r b e y e davet iye çıkaracak kadar aymazlık i ç i n d e o l d u ğ u n u belgelerle açıklamıştım. Gelecekteki bir askeri darbeye 1975' lerden 1977'lerden it ibaren karşı ç ıkmış birisi o l a r a k 2 8 1 980 müdahalesini onay lama anlamında 1982 Anayasasına nasıl «evet» diyebilird im? Anarşiden t e r ö r d e n yana o lmak suçlamasını reddediyor, tarihin yargısını b u g ü n d e n g ö r ü r g ib i o luyor ve t e b e s s ü m e d i y o r u m .
C u m h u r b a ş k a n ı k o n u ş m a k t a ısrarlı o l d u ğ u n u açıklamışt ır 2 9 . Kuşkusuz bu O'nun en doğal hakkıdır. Aslında bu suretle başlayan tart ışma ortamında k a m u o y u kendis inden saklanılan bazı gerçeklen öğrenmektedir . Bu y ö n ü ile yararlı olmaktadır. Bu k o n u d a farklı düşünenler in gerekçeler i değişikt ir. Bir kaç örnek v e r m e k ist iyorum:
30
Mümtaz Soysal: «(...) herkesin her şeyi serbestçe konuşmasının zararlı o l d u ğ u düşüncesin i bir kez ortaya attınız mı işin s o n u n u n nereye varacağını kest iremiyorsunuz. (...) Ö n c e bir yere gi tmeyi serbestçe tart ışma ö z g ü r l ü ğ ü getir in k i bakal ım Türkiye nereye d o ğ r u gidiyor? Sizden yana g i tmeyince hep bellediğiniz yere g i d e c e ğ i n i nereden bi l iyorsunuz?» Coşkun Kırca:3^ «Bellidir ki bu tartışmalar, milli birlik açısından da d e
mokrat ik rej im açısından da zararlıdır. (...) Cumhurbaşkanlar ı , hiç bir kon u d a yeterli hazırlığı y a p m a d a n konuşmamal ıdır . (...) Ve nihayet konuşmaları , ancak hayati konularda yapmalıdırlar.»
Bünyamin Ateş: « (...) Silâhlı Kuvvetler d ö r d ü n c ü defa d a r b e yaptıkları t a k d i r d e acaba Sayın Evren'e nasıl bir m u a m e l e lâyık göreceklerdir? (...) Demokrat ik cumhur iyet le idare edtfen bir ülkenin «Cumhurbaşkanlığı» g ibi bir makamı işgal e d e n zatın... yeni bir askeri m ü d a h a l e d e n bahsetm e m e s i gerekirdi...»
Mustafa Ekmekçi: « Avrupa'dan Türkiye (...) ç o k kötü g ö r ü n ü y o r . (...) 12 Mart ' larda Meclislerin kapanmasını isteyen bir kişi nasıl d e m o k r a t olabilirdi? (...) Bir ülkede d e m o k r a s i ya vardır ya yoktur. «Az pilav» der gibi «az demokrasi» olmaz!...
Kenan bey konuşmasın mı? Konuşsun elbet. A m a aba alt ından s o p a g ö s t e r m e k t e n vazgeçsin. G ö r d ü o da, k imse ırgalamıyor (...)»
27 Taiât Turhan, »işkence. Terörizm, Siyasi cinayetler ve Güvenlik örgütleri» 7 Gün Dergisi, 11 Mayıs, 15 Haziran 1977.
2S Talât Turhan, »iktidarın Çeteşmesi ve Bürokrasi» 3 Ağustos - 14 Aralık 1977 29 Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Nizip konuşması (12 Haziran günlü güzeteler): »... Bazı çevreler benim
konuşmamdan rahatsız oluyor... Benim görevim... doğru bildiğim, inandığım konuları rahatlıkla söyleyebil-' ' mektır.» . J
Y.nvBu konuşma Güneş Taner'in (4'de a.y.y) açıklaması üzerine yapıldığı anlaşılmaktadır. 30 Mümtaz Soysal, »Konuşmak» Milliyet, 3 Mayıs 1988 31 Coşkun Kırca, 'Nasıl Konuşmalı', Hürriyet, 6 Mayıs 1988 32 Bünyamin Ateş. 'Talihsiz Konuşma', Yeni Nesil, 2 Mayıs 1988 33 Mustafa Ekmekçi, 'Kenan Bey Konuşmasın mı?', Cumhuriyet, fc Mayıs 1988
104
12 Eylül tartışmasına bazı kişilerin bakış açısı farklı idi. Onlar suç ve suçluluktan, Muğlalı k o m p l e k s i ' n d e n söz ediyorlar ve istemleri hesap s o r m a y a kadar uzanıyordu.
Teoman Ere/: 3 4 « (...) B u g ü n k ü Anayasayla d e m o k r a s i y e v a r m a k m ü m kün değildir. (...) Karadeniz konuşmasın ı hukuk iç inde tasvip etmek m ü m k ü n deği ldir (...)»
Doç. Dr. Nevzat Toroslu: «Müdahaleyi meşru gösteren bir Anayasanın olması ve devletin en yetkil i kişi lerinin h e m e n her '12 Eylül önces i ' t e h d i dini ileri sürerek müdahalen in s a v u n u c u l u ğ u n u yapmaları(...)nı böyle bir d ö n e m d e (...) ceza h u k u k u y ö n ü n d e n d e ğ e r l e n d i r m e y e kalkışmanın bir anlamı olmadığı.(...)»
Av. Emin Değer, müdahale sözlerini TCK 311 ve 312. m a d d e kapsamında görürken Av. Nevzat Helvacı: Anayasaya açıkça aykırı o l d u ğ u n u ifade e d i y o r d u . 3 4
Bülent Ecevit:35 «Cumhuriyet tar ih imizde ilk kez bir C u m h u r b a ş k a n ı mi lleti ve rejimi bu şeki lde tehdit ediyor. Eğer bir sade vatandaş böyle bir k o n u ş m a yapsaydı, hakkında derhal soruşturma açılırdı. (...) Türkiye'de hukuk devleti bir ö l ç ü d e olsun işl iyorsa bunun hesabı sorulmalıdır.»
Cumhur iyet gazetesi y o r u m u : 3 6 «Sayın Evren'in talihsizliği, artık geçmişte kalmış eyleminin savunmasını yapmak isterken Türk Ceza Kanunu 146. maddesiyle cezalandırılmış bir suçu, gelecekte de yinelendiği zaman meşrulaştırma çabasına girişmesidir.»
Süleyman Demirel: 3 5 , 3 7 , 3 8 «Türkiye'de ordu, beş general in o r d u s u d e ğil, Cumhuriyet ' in ordusudur.» «Sayın Evren'in 12 Eylül s a v u n u c u l u ğ u n u yapayım derken h e m de 12 Eylül öncesin in Gn. Kur. Bşk. o l d u ğ u n u unutarak (...) Türkiye Devleti Anayasası'nın 6 ve 1 1 . maddeler in i ihlâl d u r u m u n a d ü ş t ü ğ ü n ü belirtmeliyim.»
34 2000'e Doğru, 8 Mayıs 1988, s. 20 35 Nokta - 15 Mayıs 1988, Yıl: 6, s.19 36 «Olayların Ardındaki gerçek» sütunu: «Askeri Müdahale Kuramı» Meclisle, Cumhuriyet, 3 Mayıs 1988 37 Demirel müdahaleler sorunları azaltmıyor dedi - Kurtarıcı istemiyoruz. Cumhuriyet, 4 Mayıs 1988
(1943 yılında 3'üncü Ordu K.nı olan Orgeneral Mustafa Muğlalı Van bölgesinde 33 vatandaşın kurşuna dizilmesine emir verme suçu ile - Özalp Olayları - 1950'de yargılanıp ölüm cezasına mahkûm edilmişti. 1951'de öldüğünden dava ortadan kalkmıştı) - Bakınız:
a) Güneri Civaoğlu, »Mustafa Muğlalı Örneği» Sabah, 11 Mayıs 1988, b) Hikmel Özdemir «Rejim ve Asker» S. 21-30 38 Cüneyt Arcayürek, 'Saflaı Beliriyor', Cumhuriyet, 4 Mayıs 1988. Bakınız: Cüneyt Arcayürek, 'Demokratik
Kıpırdanma', Cumhuriyet 7 Mayıs 1988. . «Demirel BBC'ye verdiği demeçte....... öncesi sıkıyönetim komutanlarının başarısız kaldığını vurgulamış»
ve »Sıkıyönetim komutanlarının başarısız kaldığını tartışma yerine, müdahalelerin ne kadar makbul olduğunu söyleyip alkışlamak neden?» diye sormaktadır.
105
C u m h u r b a ş k a n ı Kenan Evren'in tepki ler ini «Muğlalı kompleksi» olarak nitelendiren Demirel , 12 Eylül ö n c e s i n d e iç güvenl iği sağ lamaktan yalnız siyasi iktidarın s o r u m l u olmadığını belirterek «Güvenliği sen sağlayacaksın. A d a m a derler ki: Sen ne yapıyordun? Antalya'da t a p u m e m u r u m u y dun?» (...) «Biz ağzımızı açmıyorsak, zamanı ge lmediğ i içindir.»
Yalçın Büyükdağlı: (SP. Gn. S e k . ) 3 9 «Parlamenter bir c u m h u r i y e t t e C u m h u r b a ş k a n ı ' O r d u gerekirse müdahale eder' d iyemez. Derse b u l u n d u ğ u yerde d u r a m a z . (...) Bu açıklamayla Sayın Evren andını ç i ğ n e m i ş ve Anayasa suçu işlemiştir.»
Av. Turhan Özgüner:40'4^ «(...) Bu tür konuşmanın o r d u y u yeni bir darbe gir iş imine çağr ı nitel iği taşıdığı, b u n u n TCY'nin 146/2. m a d d e s i g e reğince ağır bir s u ç o l u ş t u r d u ğ u bir yana (...) Evren, sayılan s ö z k o n u s u eylemler ine Anayasayı ve Anayasal düzeni ihlâle Türk o r d u s u n u teşvik ve azmett i rmek s u ç u n u işlemiş ve bu s u ç u üç kez yinelemiştir. TCY'nin 146/2. ve 80. maddeler i gereğince cezalandırı lması için bu s u ç d u y u r u s u n u n işleme konulmasını r ica ediyorum.» - Mersin C. Savcılığı aracılığıyla Ankara C. Savcılığına gönderi lmişt ir . -
Ayhan Fırat (SHP Gn. Sek. Yard.) : 4 2 «Eğer bu sözleri s ıradan bir vatand a ş söylemiş olsaydı, hakkında h e m e n soruşturma açılırdı. (...) Bu konuşmayla, andını da ç i ğ n e m i ş olmaktadır.»
Uğur Mumcu:43 «Evet, k imse 12 Eylül önces ine d ö n m e k istemez. D ö n ü -lürse, 12 Eylül önces in in başbakanları, parti leri, yargı kuruluşları, üniversiteleri ve basını kadar; o d ö n e m i n g e n e l k u r m a y başkanları ile sıkıyönet i m komutanlar ı , MİT müsteşarlar ı ve pol is müdür ler in in de sorumlu lukları tartışılır.»
Kenan Sönmez: (SHP İstanbul Mi l letveki l i ) 4 4 «12 Eylül sorumlu lar ından hesap sorulmalıdır» d e d i . Sönmez, bir gazetecinin .«Kenan Evren ve Konsey üyeler inden de hesap sorulmalıdır?» şekl indeki s o r u s u n a «Evet, evet» yanıtını verdi.
Anayasa'ya g ö r e 4 5 Milli Güvenl ik Konseyi, o d ö n e m i n hükümet ler in in ve Danışma Meclisinin her tür lü karar ve tasarrufları, cezaî, mal î ve h u k u -
39 SP Evren'e tepki gösterdi, Anayasa Suçu, Yalçın Büyükdağlı, Cumhuriyet: 2 Mayıs 1988 40 Evren için suç duyurusu, Cumhuriyet, 12 Mayıs 1988 • 41 Ahmet Tan, Evren ve Özal'ın davacısı, Cumhuriyet, 20 Mayıs 1988. «Avukat Turan Özgüner: Rejim açısın
dan hukukun üstünlüğü açısından, yasa dışı tutumlar: Eğer hukuka saldırı üst düzey yöneticilerinden geliyorsa, bunu sineye çekme gibi bir eğilim gözleniyor. Bu tutum yürek burkucudur.»
42 Tepkiler, Ecevit, «Meclis Evren'i uyarmajı.» Fırat: «Rejime müdahale askerin görevi değil.» Milliyet, 1 Mayıs 1988
43 Uğur Mumcu, «Gerginlik», Cumhuriyet, 3 Mayıs 1988 44 12 Eylül'ün Hesabı Sorulsun, Milliyet, 2 Haziran 1988 45 TC Anayasası - 1982, 2707 numaralı kanunla 7 Kasım 1982 günü kabul edilmiştir. Geçici 15'inci madde.
106
kî sorumlu luk dışı bırakılmıştır. B u n a benzeyen bir h ü k m ü Arjantin c u n tacıları da getirmişlerdi. A m a F a l k l a n d yenilgisi hepsinin sonlarını hazırlamış, gelen y ö n e t i m hesap s o r m u ş ve cuntacı lar cinayet, a d a m kaçırma, işkence, hırsızlık suçlar ından m a h k û m o l m u ş l a r d ı r 4 6 A n c a k mevcut dengeler e lvermediği için bu hesap s o r m a d ö n e m i n t ü m sorumlularını kapsayamamıştır.
Ş imdi de gene 12 Eylül tartışması üzerine bir kaç ö r n e k v e r m e k istiyor u m :
İlhan Selçuk:47 «İnsanlar ve toplumlar bir kez kurtarılmasınlar, kurtarıcılardan kurtulmak, çok ama çok daha zordur.»
Demirel de «Kurtarıcı» istemiyor. Kuşkusuz İlhan Selçuk'un bu soruna bakış açısı farklıdır. Devr im yapıp eski köhne d ü z e n i yıkmış yeni devlet k u r m u ş liderler K u r u c u - Kurtarıcılardır. Buna karşın «uçurum kenarı» edebiyatıyla emperyal ist, kapital ist ülkelerin istekleri d o ğ r u l t u s u n d a d ü zene şekil veren darbeci ler in kurtarıcılığına farklı bakılmalıdır.
Sağcı, t u t u c u , bağnaz, tarikatçı, muhafazakâr polit ikacılar işine gelen darbelerden ve darbeci lerden yana o l u p t ü m devr imlere ve Atatürk Devrimlerine karşıdırlar. A n c a k «Zamanı gelmediğ i için» Atatürkçü kesilmişlerdir. Bu nedenle onlar Kurtarıcıya karşı o lurken Mustafa Kemal'e de karşı çıkmış oluyorlar.
Mustafa Kemal* 1906 yılında «Vatan ve Hürriyet Cemiyeti»ri\n Selanik şubesini kurarken arkadaşlarına şöyle s e s l e n i y o r d u : 4 8 «(...) Bu bedbaht memlekete karşı m ü h i m vazifelerimiz vardır. O n u kurtarmak yegâne hedefimizdir. (...) Millet z u l ü m ve ist ibdat altında mahvoluyor. Hürriyet ol-
46 Y.n: Arjantin'in cuntacı generalleri: (Tümü ABD'de eğitimden geçmiş bir kısmı Panama'daki Kontr-Gerilla Okulu'nun kurslarından geçmiştir.) Devlet Başkanları: Gn.Jorge Videla, Roberto Vioia, Leapoldu Galtieri. Deniz Kuvvetleri K.lan: Amiral Emilio Massera, Armando Lambruschini, Jorge;'Anaya Hava Kuvvetleri K.lan: Gn.Orlando Aoosti, Omar Graffigna, Basilio Lami Dozo. Polis müdürleri: Gn. Ramon Camps, Gn. Oviedo Riccheri.
47 İlhan Selçuk, 'Kurtarıcı', Cumhuriyet, 2 Ocak 1986. Y.N: a) Bilindiği gibi önemli, anlamlı ve kapsamlı (chef doevre) bu yazı nedeniyle İlhan Selçuk ve Okay Gönensin hakkında dava açılmış sonuçta her ikisi de aklanmıştır. b) Demirel, 3 Mayıs 1988 günü TBMM Gn. Krl.nda yaptığı konuşmada (37) «Milletin himaye ve kurtarılmaya muhtaç olmadığını» açıklamış ve sözlerini «Biz ağzımızı açıp konuşmuyorsak zamanı gelmediği içindir» diye bitirmiştir. Ona göre, Faik Türün iyi sıkıyönetim K. ıdır. Çünkü her türlü isteğine uymuştur. Ancak üzerine darbe çeken sıkıştığında şapkayı alıp giden Demirel'den zaman beklemeden bildikleri doğruları söyleyen ve bu nedenle mahkemelere düşen İlhan Selçuk gibi yürekli, vatanperver, gerçek devrimci ve demokrat bir kişiye «Kurtulmaktan söz ederken gönderme yapmasını beklemezdik.
c) Uğur Mumcu Demirel için diyor ki: «12 Eylül öncesinde yapılması gerekeni yapmayıp, bugün kürsülerden demokrasi dersi vermek ne kadar inandırıcı oluyor, bilmiyorum. «Askerin menzili dışına» çıktıktan sonra yapılan kahramanlıklar, biraz da hamamda şarkı söylemeye benziyor.» Cumhuriyet, 8 Mayıs 1988.
48 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 2. kitap 1906-1938 TTK Basımevi, 1959 basımı, s. 1 -2 * Kurmay Yüzbaşı.
107
m a y a n bir m e m l e k e t t e ö l ü m ve izmihlal vardır. (...) Kahhar bir ist ibdada karşı a n c a k ihtilâl ile c e v a p v e r m e k ve köhneleşmiş o lan ç ü r ü k idareyi y ıkmak, milleti h â k i m kılmak, hulâsa vatanı kurtarmak için sizi vazifeye davet ediyorum.»
Arkadaşı Ö m e r N a c i , O'na yanıt v e r i y o r d u :
«Ölümler, cellâtlar, işkenceler bile bizi bu a z m i m i z d e n çeviremeyecekt ir . Hürr iyet ver i lmez a n c a k alınır. Z u l ü m ve ist ibdat alt ında inleyen bu mas u m ve biçare milleti kurtaracağız, yaşasın hürriyet ve ihtilâl!»
Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşını başarıyla sonuçlandır ıp a m a c a ulaştıktan sonra 27 Ekim 1922 g ü n ü Bursa'da ö ğ r e t m e n l e r e hitap ederk e n 4 9 kurtarıcı'nın niteliğini açıklamıştır:
«Memleket ve milleti kurtarmağa çalışanların aynı z a m a n d a meslekler inde birer n a m u s k â r mütehassız ve birer âlim o lmalar ı lâzımdır.»
Ş imdi s o r u y o r u m , adına ne dersek d iyel im -darbe, müdahale, kurtarma-ülkemizde başarılı ya da başarılı o l m a y a n hareket lere damgasın ı v u r m u ş kişiler iç inde «âlim» var mıydı diye? Ben t a n ı m ı y o r u m . Bilen ya da böyle bir savda bulunan varsa öğrenel im...
Mustafa Kemal Paşa, 28 Aralık 1920 g ü n ü Ankara ileri gelenler ine yaptığı k o n u ş m a d a i s e : 5 0
«Her halde millet h ü k ü m e t i n nigehbanı (bekçisi) o l m a k lâzım gelir. Ç ü n kü hükümet ler in icraatı menfi o lup ta, itiraz e t m e z ve iskat etmezse b ü t ü n kusur ve kabahat lere iştirak etmiş demekt i r» şekl inde g ö r ü ş ü n ü a-çıklamıştır.
Atatürk'ün sevdiği ihtilâl (devrim) k e l i m e l e r i n d e n 5 1 k o r k a n Heykel Atatürkçüler i ne d e m e k istediğimi anlayamayacaklardır . Asl ında b e n i m onlara söyleyecek s ö z ü m de yok.
Yeniden İlhan Selçuk'un 12 Eylüle ilişkin görüş ler ine d ö n ü y o r u m : « (...) 12 Eylül hiç bir s o r u n a ç ö z ü m get i remedi, k u r d u ğ u mekanizmalar ın hiç biri iş lemediği ve y ü r ü m e d i ğ i için «Bir başka 12'nci g ü n e d o ğ r u yol mu alıyoruz» kuşkusu yoğunlaşıyor. (...) A N A P iktidarı, lâik cumhur iyet i rayından çıkarıp, s ö z d e «Türk-İslâm Sentezi»nin g ö r ü n t ü s ü altında A m e rika'ya bağlı iş adamlar ı devlet ine d ö n ü ş t ü r m e ğ e çal ış ıyor.» 5 2
«Yurdu k o r u m a ve kollama» görevindeki o r d u adına y ö n e t i m e el koyacak paşa t u z a ğ a d ü ş m e z mi?
49 age. s. 42-46. 50age. s. 4-15 51 Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilâli. .. •
Y.N.: Atatürk'ün Adalet Bakanı olan ve tüm hukuk devrimlerine öncülük yapan yazar yapıtında: «Atatürk ihtilâl terimini severdi» diye yazıyor.
52 İlhan Selçuk, 12'ye kaç var? Cumhuriyet, 13 Mart 1987.
108
Üniversite a y a ğ a kalkmış, g e n ç l e r e y l e m e atılmış, halk birbir lerine girmiş, güvenlik güçler i yetmiyor; s o n u n d a herkes «Asker gelsin» d iye d u a ediyor.
Asker geliyor.
Dış borç 40 milyar dolar. Ö n ü m ü z d e k i yıl ö d e n m e s i g e r e k e n dış b o r ç 7 milyar dolar. Bu ö d e m e y i y a p a b i l m e k için dışardan 5 mi lyar dolar yeni b o r ç bulmak gerekiyor. İç b o r ç 12 t r i lyon lirayı aşkın. Enf lâsyon y ü z d e 70.
Ne yapsın paşa?
Maşa olarak kullanılmayı reddetse o saat o ülke birbir ine girecek, t e p e mizdeki süper muslukları kapayacak, askeri y ö n e t i m boş lukta kalacak.
Demek ki, «maşa gibi kullanılmak» tehl ikesini eşit o larak pay laşmak zorundayız.
Bu iş üniversiteli g e n c e ö ğ ü t v e r m e k l e b i t m i y o r . » 5 3
« (...) Eğer Sayın Evren'in mesaj ında vurguladığı g ib i «hainler seneler
geçt ikçe azalacağına ç o ğ a l m a eğil imi» göster iyorlarsa 12 Eylül yönet imi
b u alandaki s o r u m u n u d ü ş ü n m e l i d i r . » 5 4
Melih Cevdet Anday:55 « (...) Sen yasaları ç i ğ n e m e y e mi kalkarsın, ben de siyasi parti leri kapatırım» anlayışının mantığa aykırı d ü ş e n yanı, terör-cü anlayışın taklit edi lmek istenmesidir. Bir an terörün Türkiye'deki d e mokrasi benzeri rej imi y ıkmak istemiş o l d u ğ u n u düşünsek, o n u n k i n d e n d a h a radikal bir y ö n t e m l e aynı a m a c ı gerçekleşt i rmesinin «önlem» olarak adlandırı lması c o k yanlıştır. Bana «Ama böyle d a v r a n m a k l a terörü y o k ettik» denirse, ben de d e r i m ki, «Terörcünün isteğini yaptınız da ondan.»
Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel:56 «Türkiye'nin içinde b u l u n d u ğ u e k o n o m i k , kültürel, siyasal bunal ımlar ve bunların d o ğ a l s o n u c u o lan kişilik erozyonu bir d ik tatörün d o ğ u ş u n a gebedir . Bu gebel iğin nasıl sonlanacağını ve k imin d o ğ a c a ğ ı kestirilemez.» Yazar bu gözlemini açıkladıktan sonra Özal'ın, «konuşmalar ında ve davranışlar ında kendisinin seçeneksiz o ld u ğ u n a , hattâ Tanrı taraf ından görevlendir i ld iğine içtenlikle inandığı izlenimi a l ıyordu. D u r u p d u r u r k e n kaç yıl s o n r a yapılacak Cumhurbaşkanl ığ ı seçimini g ü n d e m e getir ip, 'ipler k imin el inde ise o o l u r u m ' d e m e s i kendis inden başka herkesi, hattâ i lerde Cumhurbaşkanl ığ ı m a k a m ı n a seçilec e k kimseyi bile kukla olarak g ö r m e y e h e v e s l e n d i r d i ğ i n i n belirtisidir...
53 İlhan Selçuk, 'Maşa!' Cumhuriyet, 4 Mayıs 1988. 54 İlhan Selçuk, 'Evren'in Konuşması', Cumhuriyet, 20 Mayıs 1987 55 Melih Cevdet Anday, 'İhtilâl Mitosu ve Otorite', Cumhuriyet, 9 Ekim 1987. 56 Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel, 'Bunalımlar Diktatörlerin Doğuşuna Gebedir' Cumhuriyet, 13 Nisan 1988.
109
Bu ihtiyar d ü n y a Sezar 'dan Hitler'e d e ğ i n çapı ç o k (ama çok) b ü y ü k nice d iktatör ler g ö r d ü g e ç i r d i . . . )
Talât Halman:57 «Dış,polit ikada Özal'ın iflâsı gözler ö n ü n d e : Türkiyemizi havsala almaz ABD aşkı ve Reagan hayranlığı yüzünden Washington'a teslim etti. AT'a g i r m e k için b u n c a çırpındıktan sonra, belli başlı Avrupa h ü k ü m e t l e r i n d e n tokat yey ip duruyoruz...»
Özal ve Anavatan Partisi hizaya g e l m e k ve d o ğ r u dürüst çal ışmaya b a ş l a m a k zorundadır. Yoksa C u m h u r b a ş k a n ı Evren'in «Ordu müdahale edebil ir» sözü belki de g e r ç e ğ e dönüşebi l i r . (...) 1988, Özal'ın s o n şansıdır denebil ir.»
Prof. Macit Gökberk:58 «Atatürk'e darbe: «İşte 12 Eylül bu bakımdan b ü t ü n sıkıntıları o n a d a n kaldırmış, bir b ü t ü n olarak Atatürk Devrimleri 'ne karşı ç ıkmak zeminini hazırlamıştır. Ben Atatürk'ün Dil K u r u m u ' n u ortad a n kaldırmayı, Tarih K u r u m u da var, bu anlayış iç inde değer lendir iyor u m : Atatürk Devrimleri'ni bir çeşit tasfiye için atılmış güçlü bir adımın sonucu olarak anlamak istiyorum. Bu iki k u r u m Atatürk ideoloj isinin kaynaklarıydı.
Askeri darbe aynı zamanda Atatürk Devrimleri'ne karşı da öldürücü bir darbe olmuştur, anlayışındayım. Dış g ö r ü n ü ş t e k i b ü t ü n patırtıya, t ö r e n -sel Atatürkçülüğe karşın gerçekte 12 Eylül Atatürk Devrimlerine çok ağır bir darbedir. Belki hiç bir z a m a n Atatürk için bu kadar büst dik i lmedi, bu kadar t ö r e n yapı lmadı. A m a hepsi göster iş, h3psi k a m u f l a j 5 9 (...) 12 Eylül (...) okul lara zorunlu d i n dersi koyuyor, ahlâk dersini de din hocasına okutuyor . Yani ahlâkı d i n e dayıyor. Ahlâkı dine dayamak demek, özgür
vicdanı istememek demek.»
Beşer Baydar:60 (SHP Milletvekili) «Demokrat ik ve A t a t ü r k ç ü siyasal yaşamın hiç bir z a m a n Turgut Özal, Keçeci ler ve bu zihniyetteki kişileri devlet in başına g e ç i r m e y e c e ğ i n i v u r g u l a y a n Baydar, bu geleneği 1980
57 Talât Halman 'Özal Bilançosu' Milliyet, 9 Mayıs 1988 58 80 yaşındaki Macit Gökberk «baskı olan yerde felsefe yoktur» diyor, Felsefenin Sisyphos'u, Cumhuriyet,
16 Mayıs 1988 59 Y.N: a) 12 Eylül'den sonra uyanık bir vatandaş Polonez köye turistik (!) bir otel yapmıştı. Söylenildiğine
göre otel kaçaktı, ama Beykoz Belediyesi yasal işlem yapamıyordu. Çünkü mülk sahibi otelin bahçesinde kocaman bir Atatürk heykeli dikerek, Atatürkçü olduğunu (!) kanıtlamıştı. Belediye ne yapsın yıksan bir türlü, yıkmasan bir türlü. Sonunda Atatürkçü otelci (I) ruhsatını aldı. Köşeyi döndü mü, dönmedimi mi bilemiyorum. Gene kendisini kutlamak gerek. 12 Eylül heykel Atatürkçülüğüne anlamlı bir simge bırakmıştı, b) İstanbul Barosuna kayıtlı bir avukat paranın pul olmadığı dönemde 5 milyona aldığı heykelini 12 Eylül'den sonra bir askeri okula bağışlamak İster. Okul Komutanı general'dan aldığı yanıtı halâ tüyleri diken diken olarak anımsamaktadır. Generalin yanıtı: «Başımı belâya sokma»dır. Avukat bu sözün anlamını halâ anlamış değildir. Ancak tepkisini heykelini satmamak suretiyle sürdürmektedir. Halen emekli Korgeneral o-lan zatı muhterem, kim bilir o dönemde ne Atatürk nutukları çekmişti... (isimleri bende saklı. Bu yazı yayınlandıktan sonra avukat trafik kazasında vefat etti.)
60 Baydar'ın konuşması, Cumhuriyet, 11 Nisan 1988.
110
askeri yönet imi yani konseyin açtığını belirterek» konuşmasın ı şöyle sürd ü r d ü : «Bu zihniyetteki Özal ve Keçeci ler Konseyin ürünüdür, Konseyin eseridir. Bundandır ki, Özal ve K e ç e c i l e r i o g ü n k ü Konseyin başı Kenan Evren'e ve Evren'i de tarihe şikâyet ediyorum» şekl inde k o n u ş m u ş ve «Atatürkçülüğün Atatürk adına nasıl yıkılmak istendiğini» açıklamıştır.
^ 14 Haziran 1988
Özetle: «Cumhurbaşkanı seçimi sorunu»nun 1987 yılında açıklanması bu k o n u
daki tartışmaları her geçen g ü n yoğunlaşt ı rmakta ve olayın 1989 yılının polit ik g ü n d e m i n d e ilk sırayı alacağı anlaşılmaktadır. Özal bu k o n u y u ortaya atmakla çeşitl i çevrelerin niyetlerini saptamayı a m a ç l ı y o r d u . Kendi takt iğini bu gel iş im içinde o luşturmayı tasarl ıyordu. A m a evdeki hesap çarşıya u y m u ş g ö r ü n m ü y o r . Referandum f iyaskosu, yerel s e ç i m yasasının iptali ilk a ş a m a d a t ü m hesapları allak bullak etti. Ö n ü m ü z d e «yerel seçim» var. Bu s e ç i m büyük bir olasılıkla «Erken seçim»i g ü n d e m e getirebilir. T ü m bu oluşumlar yanında gerek ANAP ve gerekse d iğer partiler bu k o n u d a ikircikli bir tavır iç inde g ö r ü n m ü ş , ANAP içinde bile bu k o n u da g ö r ü ş birliği sağlanamamıştır.
Nitekim başlangıçta «Cumhurbaşkanını halk s e ç s i n » 6 1 d iyen Özal d a h a sonraki gel işmeler s o n u c u geri çeki lmiş g ö r ü n m e y i yeğl iyordu.
Bir gazete taraf ından yapılan k a m u o y u araştırmasında halkın y ü z d e kır-kaltı o n d a ü ç ü Evren'i istediği, Özal'ı isteyenlerin y ü z d e altı o l d u ğ u açıklan ı y o r d u . 6 2
Aynı gazete Evren'e destek veren k a m u o y u araştırmasını sürdürdü. Bu gel işmeler iç inde Evren, İstanbul 'da gazetelerin ileri gelenleriyle konuşuyor ve bazı telkinlerde b u l u n u y o r d u . Cumhurbaşkanı basın d a nışmanı ise Evren'in «Cumhurbaşkanını halk seçsin» tezinin yeni o lma-d ı ğ ı n ı a ç ı k l a m a k 6 3 suretiyle Çankaya'nın niyetini ortaya k o y u y o r d u . Buna karşın, iktidar kanadında çelişik açıklamalar birbirini iz lemeye d e v a m e d i y o r d u . Keçeciler, «Evren'in süresi uzamayacak», 6 Özal, «Cumhurbaşkanını ç o ğ u n l u k partisi seçer. A m a ç o ğ u n l u k partisi iç inden çıkar mı bi lemem.» , Oltan Sungur lu, «Özal, Çankaya'ya yakışır.»
Kuşkusuz Evren f o r m ü l ü , Anayasa değişikl iği gerekt ir iyordu. Başlangıçta
* SORUN Birlikte Sosyalist Dergi, Ocak'89 tarihli sayısında yayınlanmıştır. 61 Milliyet, 8 Ocak 1988. Aynı gazetede yayınlanan ankette «Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini
isteyenlerin oranı yüzde yetmiş onda dört olarak açıklanıyordu. 62 Hürriyet, 22 Mart 1988 63 Hürriyet, 13 Mayıs 1988 64 Hürriyet, 18 Nisan 1988
• 65 Hürriyet, 29 Nisan 1988 66 Cumhuriyet, 12 Temmuz 1988
111
b u g ö r ü ş e yatkın g ö r ü n e n Özal, zamanla b u y ö n t e m l e C u m h u r b a ş k a n ı
s e ç i l m e şansı bulunmadığın ı anlayınca «Anayasa ç o c u k o y u n c a ğ ı deği l
d i r . » 6 7 d iyerek yüzseksen derecel ik d ö n ü ş y a p m a d a sakınca g ö r m ü y o r
d u . Asl ında bu tavır o n u n pragmat ik felsefesine uygundu.. .
A n c a k ANAP'ın s e ç i m d e n sonra hızla içte ve dışta itibar yit irmesi yanın
da Özal' ın Cumhurbaşkanl ığ ı tu tkusu o n u Anayasa değişikliği istemiyle
r e f e r a n d u m kumarına i t t i . 6 8 Özaî'ın r e f e r a n d u m yenilgisi o n u n ve partisi
nin t ü m hesaplarını alt üst etti... Ş imdi yeni taktikler aranıyor.
Hesaplaşmanın C u m h u r b a ş k a n ı seçimi tar ih ine kadar süreceği anlaşıl
maktadır. Basın uzun süreden beri s o r u n u tart ışmakta, çeşitl i senaryolar
t ü r e t m e k t e ve g ö r ü n e n iki aday dışında yeni isimler ö n e sürmektedir.
Kuşkusuz t ü m bu niyetler Mart/1989'da yapı lacak yerel s e ç i m sonuçlar ı
na g ö r e y e n i d e n şekil lenecektir. ANAP bir y a n d a n «Yerel S e ç i m Yasa
s ı n ı kendi çıkarlarına g ö r e şeki l lendir irken, d i ğ e r y a n d a n oy karşılığı bazı
i lçeleri il'e d ö n ü ş t ü r m e k gib i sakıncalı yol lara baş v u r m a sevdasında
g ö r ü n ü y o r . İç ve dış çevreler yerel s e ç i m sonuçlarının erken seçimi
g ü n d e m e get ireceğini b ü y ü k bir olasılık o larak b e n i m s e m i ş g ö r ü n ü y o r
lar. Kuşkusuz bu d u r u m d a haksız ve adaletsizl iği aç ıkça g ö r ü n e n b u g ü n
kü s e ç i m yasasının değiş ik l iğ i g ü n d e m e gelebi lecektir. T ü m bu koşulla
rın o luşmasından sonra seçi lecek yeni T B M M ' n i n Cumhurbaşkanın ı se
çebi leceği ve bu yo lun sağlıklı ve sakıncasız o l d u ğ u söylenebil ir.
1980'den bu yana en ç o k kullanılan kel imelerin birinin de «istikrar» ol
d u ğ u n u bi l iyoruz. T ü m bu savlara karşın, kısaca açıkladığımız gel iş im ül
k e m i z d e «Politik İstikrar»ın sağlanamadığını aç ıkça ortaya koymaktadır.
Kanımızca bu d u r u m u n temel nedeni, 1982 Anayasası ve o n u n getirdiği
düzendir . Diğer etkenlerin de katkısıyla iç desteğin i y it irdiğinin farkına va
ran ANAP, yapay bir s e ç i m yasası ile azıfılık oylarıyla iktidarını sürdür
m e y e çalışması da diğer bir istikrarsızlık nedeni olarak görülmektedir . Bu
nedenle başta C u m h u r b a ş k a n ı seçimi o l m a k üzere, iktidarın d iğer çıkar
hesapları düzeni k ö k ü n d e n sarsabilir... Kaldı ki, By-pass'lı Özal' ın istikrar
u n s u r u sayılması bile tek başına d e m o k r a s i adına potansiyel bir tehlike
oluşturabil ir.
67 Cumhuriyet, 5 Mayıs 1988 68 «Referandum sonuçlarını yorumlayan yabancı gazeteler, Özal'ın ANAP içinde hizipleri kontrolünün güç
leşeceğini öne sürdüler.» Hürriyet, 28 Eylül 1988 69 Necmettin Karaduman gibi... Cumhuriyet, 29 Kasım 1988 70 a) ANAP'nin seçim yasasını değiştirmemesi halinde bumerang gibi kendi silahıyla yaralanması da söz
konusu olabilir. b) Bu yayınlandıktan sonra 26 Mart 1989'da yapılan yerel seçimlerde ANAP gerçek bir hezimete uğramış ve oy oranı yüzde 21.8'e düşmüştür. Şimdilik ne erken seçime ne de seçim yasası değişikliğine yanaşmadan ANAP oylarıyla Cumhurbaşkanının seçilebileceği gibi sonuçlan sakıncalı bir iddialaşma içinde görülmektedir. •
112
Aslında polit ik istikrar ile e k o n o m i k istikrar sıkısıkıya birbir ine bağlıdır. Ülkemizde u y g u l a m a y a k o n u l a n Prens Sabahatt in 'den b u y a n a e m p e r y a list özlemleri yansıtan u y d u e k o n o m i k d ü z e n iflâs işaretleri vermektedir . İktidar e k o n o m i k polit ikayı s ü r d ü r m e d e b o c a l a m a k t a , t o p l u m sosyal b u nalım içerisinde kıvranmaktadır. T u z u kuru katmanlar bile ge lecek e n dişesine d ü ş m ü ş görünüyor lar . T ü m bu gel iş im ülkeyi bek len i lmeyen sürprizlerle karşı karşıya getirebil ir. Bu nedenle «askeri d a r b e olasıl ı ğ ı n d a n söz edeceğiz.
II. BÖLÜM
Askeri Darbe Olasılığı
«12 Eylül Tartışılıyor...»2 başlıklı yazımızda d a r b e olasılığını tart ışma g e reğini d u y m u ş t u k . Daha s o n r a Cumhurbaşkanın ın T r a b z o n , Rize, Giresun k o n u ş m a l a r ı n d a 7 1 y e n i d e n d a r b e olasıl ığından söz etmesi ve bu k o nuşmaların içte, dışta ve hattâ uluslararası f inans kuruluşlarındaki yankıları t ü m Mayıs ayının g ü n d e m i n i o luşturdu. Ekonomik, sosyal, pol i t ik ve kültürel bunal ım ve çözülüşler; rüşvet, hırsızlık, talan, sahtekârlık ve satıl-mışlık yanında mirasyedi anlayışıyla devlet in soyuluşu, Çankaya s o r u n u nun ş i m d i d e n ulaştığı boyut lar ve bazı etkili, tepki l i , duyarl ı her d ö n e m d e «devlet iç inde devlet olma» k o n u m u n u sürdürebi lmiş kurumlardaki h u zursuzluk ve kıpırdanmalar, MİT bunal ımı, laiklikten veri len ödünler v b . sorunlar kanımızca d a r b e olasıl ığından söz edi lmesini gerekl i k ı l ıyor. 7 3
Bu nedenle yeni gel işmeler ışığında k o n u y a ilişkin g e ç m i ş i g ö z d e n geçirmekte yarar görmekteyim.»
Ö n c e Cumhurbaşkanı 'n ın hangi psikoloj i alt ında Karadeniz konuşmala-r/'nı yaptığını s a p t a m a k gerekt iğ i kanısındayım. Bunların bazılarını m a d d e başlarıyla sıralayalım:
- K o n u ş m a ö n c e s i n d e ve devamı esnasında olaylar cereyan etmjstir. Hele üniversite öğrenci ler in in eylemler inin 28 Nisan'a rast gelmesin in
71 30 Nisan - 2 Mayıs 1988
72 Talat Turhan, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Sivilleşme, SORUN Birlikte Kitap Dizisi: 1/Ekim'87. Y.n: 12 Mart'tan bu yana Memduh Tağmaç, Faik Türün vb. gibi kişilerin yüreklendirmesiyle yasadışı ey-
, lemler ve işkence olaylarına adı geçen bazı MİT görevlileri afişe olmuş, Savunma (2'nci kitap) ve yukarıdaki yazımızda kendilerinden söz edilmiştir. Yıllar sonra MİT skandali ile gerçek nitelikleri ortaya çıkmış, onları tutan hyper güçler (!) bile kendilerini kurtaramamışlardır. Oysa zamanında yasal başvurularımıza dayanarak haklarında işlem yapılsaydı önemli bir kuruluşumuzda bu kişilerin yıllardan beri sürdürdükleri yasadışı faaliyetlerin önü alınırdı.
73 a) - «Prof. Demir Demirgil, ürkütücü konuştu. Ekonomi darbe sinyali veriyor.» Hürriyet, 27 Kasım 1988. b) - «Tüccar da 'ekonomi kötü' diyor ve askeri darbe'den söz ediyor» Hürriyet, 3 Aralık 1988. c) - ATO Başkanı Güngör Yener: «Devalüasyon olursa asker kapıya dayanır». Sabah, 3 Aralık 1988.
74 Y.n: 28 Nisan 1960 Üniversite öğrencilerinin eylemleri 27 Mayıs 1960'a giden süreci kısaltmış, bu nedenle hareket «Ordu - Gençlik Elele» şeklinde sloganize edilmişti.
113
yaptığı çağrışım, yetkil i leri heyecanlandırmıştır.
- Bu o l u ş u m ve irticai nedenlere karşı duyarl ı bazı kurumlarda c iddi h u zursuzluk ve kıpırdanmalar olmuştur. 5
-1 Mayıs'taki gir iş imlerin yetkil i leri tedirgin etmesi.
- C u m h u r b a ş k a n ı seç imine ilişkin niyetlerin açığa vuru lma zamanının gelmesi.
- Özell ikle Demirel ' in Konseye yönel ik ağır suçlamaların - 1 2 Eylül ö n c e si Gn. Kur. Bşk. ve Sıkıyönetim K.larına - yarattığı tedirginl ik.
T ü m bu gere kçe l erde n ö n d e geleni k o n u ş m a öncesi TSK'ler indeki huzursuzluk olarak kabul edilebilir.
12 Mayıs g ü n ü Çankaya 'da muhalefet l iderleriyle yapılan z irvede DYP Gn. Bşk. Süleyman Demirel ' in Karadeniz konuşmalar ına ilişkin bir sorusuna C u m h u r b a ş k a n ı Kenan Evren «Asker üzülmesin istedik» yanıtını v e r m i ş t i . 7 6
Bu yanıtın anlamı açıktır. Cüneyt Arcayürek bir yazısında k o n u y a d a h a da açıklık g e t i r m e k t e d i r . 7 7
«... Evren bir başka k e s i m d e yaptığı yine yüksek d ü z e y görüşmeler in in bir inde 'Yani ben bu konuşmayı yapmasaydım da 'başkaları mı' söyleseydi daha iyi olurdu?' demişti. Başkaları nitelemesi herhalde Silahlı Kuvvetler olacaktı. Demek ki, bir ara o kurumda da bir 'sıkıntı' söz konusuydu. Örneğin Genel Kurmay Başkanı bu tür irdeleme yapacağına, görevi Cumhurbaşkanı üstlenmişti.»
7 D
Kaldıki Cüneyt Arcayürek d a h a ö n c e yazdığı d iğer bir yazıda soruna bir başka bakış açısıyla yaklaşıyordu. «Evren'in Trabzon'da böyle konuşmasından, Genel Kurmay Başkanı'nın
Özal'ı 'b irdenbire' ziyaret etmesinden sonra, o r d u yine siyasal tart ışmaların içine giriverdi... O g e c e bir müdahalenin 'ilk belirtisi sayılacak' nitelikte yeni bir 'uyarının' yapıl ıp yapılmadığını soruyordu.»
Yukarıdaki açıklamalara göre Karadeniz konuşmalar ının yapı lmasındaki temel nedenin Slh. K.'lerdeki huzursuzluğu pasifize etmek amacına yönelik o l d u ğ u n u söyleyebil ir iz.
75 M. Ali Birand, Evren'in Konuşmasına Harp Okulu'nun Tepkisi, Milliyet. 3 Mayıs 1988. Y.n: M. Alı Birand satır arasına değil de Harp Okulu'nu köşe yazısının başlığına almakla yetinmiş. Bizim kanımıza göre bu konuda verilmek istenilen asıl mesai açıklanamamıştır.
75 «Demire!, Evren'le 12 Eylül'ü Konuştu» Cumhuriyet, 14 Mayıs 1988. 77 Cüneyt Aıcayürek. Çankaya'da Olup Biten, Cumhuriyet, 14 Mayıs 1988,
Y.n: Arcayürek, bildiği gerçekleri böylesine dolaylı aktarmak zorundaydı. Çünkü baz: yapılarındaki yaptığı açıklamalar nedeniy'e yargılanıyordu.'
78 Cüneyt Arcayürek. Müdahale Öyküsü, Cumhuriyet, 2 Mayıs 1988.
114
Tartışma sürecinde darbe, müdahale, e lkoyma, ara rej im deyimlerini herkes kendi amacı d o ğ r u l t u s u n d a kul lanırken ihtilâl ve d e v r i m kelimeleri unutulmuştu. Hattâ 12 Mart ve 12 Eylül 'cülerin ' inkılâp' d e y i m i bile pek ağıza alınmıyor, t a m bir kavram kargaşası s ü r d ü r ü l ü y o r d u . Bu arada basın «darbe olur m u , olmaz mı?» s o r u s u n u g ü n d e m e getir ip, ayak üstü demeçler le bazı kişilerden yanıtlar almıştı. «Olur», «olmaz», «belki olur», «zırva» vb. gibi yüzeysel yanıtlarla bu kişiler öz lem ve temenni ler in i açıklarken bir kısmı falcılık yapmayı y e ğ l i y o r d u . Bu tavrın s o r u n u n ç ö z ü m ü n e ilişkin öneml i bir yararı olabi leceğini s a n m ı y o r u m .
Bu k o n u d a Uğur Mumcu d iyor k i : 7 9 «'Olur mu olmaz mı?' tartışması... Bu tart ışma da saçmadır; ihtilâller iç in fal açılmaz. İhtilâlleri oluşturan neden ve koşulları vardır. Öneml i o lan bu koşulların yaratılmasını engellemektir... Bu koşullar yaratıldı mı, k imse ihtilâlleri önleyemez... İhtilâlleri ö z g ü r l ü k ç ü d ü z e n önler. Özgür k a m u o y u önler. Bu ö z g ü r k a m u o y u n d a bi l inçlenen t o p l u m kesimleri önler ihtilâlleri... İhtilâl bir sonuçtur. Her o l u ş u m gibi ihtilâller de belli nedenlere bağlıdır. O nedenler doğarsa, sonuç da kaçınılmaz olur...
«ihtilâller, 'darbe olur mu olmaz mı?' d iye fal açmakla değil her üç ihtil â l d e n 8 0 ders çıkararak, ö z g ü r l ü k ç ü d e m o k r a s i y i bütün k u r u m ve ilkeleri işletmekle ve savunmakla önlenir.»
Aslında «12 Eylül öncesine dönme» sekiz yıldır yeni bir d a r b e olasılığına çağrışım y a p a n sıkça kullanılan bir s l o g a n olarak z a m a n zaman bazı çevrelerin tepkis ini çekmişt i . Ancak Karadeniz konuşmalar ı ANAP dışında başta muhalefet liderleri İnönü ve Demire! o lmak üzere t o p l u m u n her kesiminde tepki lere neden o l d u . Bu tepkiler bi l indiği gibi sonuca da ulaştı. A m a bu d e r e c e konuşulan bir s o r u n u kapanmış varsaymak başını kuma s o k a n d e v e k u ş u n u n t u t u m u n a benzeyebil ir.
Darbe - ara rej im - olasılığından s o n bir yıl içinde: Amerikalılar, Mehmet Keçeciler, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Kenan Evren söz ettiler. Konuşanların konumlar ı göz önüne alınınca k o n u n u n ö n e m i anlaşılabilir. Bu nedenle s o r u n u bu y ö n ü ile de t o p l u c a anımsamamızda yarar görm e k t e y i m :
Frost and Sullivan'ın 1988 Türkiye Raporu:8^ «Askerler, bürokratlar ve
79 Uğur Mumcu. Astro-Darbel. Cumhuriyet, 12 Mayıs 1988. 80 Y.n: Evren, 12 Eyiül'ün ihtilal olmadığını, -uçurumun kenarına gelen ülkenin kurtarılması" şeklinde nitele
mektedir. 12 Mart'ın bir yazar tarafından «... gazi devrimi» olarak nitelendirildiğini her halde Mumcu anım-• sıyordur. -81 «Dıştan Yine Olumsuz Rapoı», Cumhuriyet, 29 Mart 1988.
«Frost and Sulhtan adlı ABD şirketi, yabancı ülkelerde yatırım yapacak olan Amerikan şirketleri için 'siyasi risk analizleri hazırlayan' bir şirket olup, iran'da Şah dönemindeki CIA analizleri olaylarladoğruianmadığı halde, anılan şirketin tahminlerinin doğru çıkması şirkete İnandırıcılık kazandırmıştır.»
115
çıkarı o lan iş çevreleri Özal' ın l iberal izasyon çabalarına köstek oluyor.»
«Evren - Özal rej imi, özel sektör, özel leşt irme ve yabancı s e r m a y e d e n
yana.» «Basın k ısmen kontro l altında.»
Türkiye'nin ö n ü n d e k i beş yı lda hükümetdeğişikliğineilişkin tahminlerde
ise:
«Özal + asker rejimi» olasılığı yüzde 60,
«DYP + asker rejimi» olasılığı y ü z d e 25,
«Askeri rejim olasılığı yüzde 15.»
Bu olasılıklara göre risk faktörler i ise:
«Özal + asker rejiminin devamı halinde 'karışıklık orta d ü z e y d e bir risk' d iğer iki olasılıkta 'risk d a h a f a z l a ' d e ğ e r l e n d i r m e sürüyor.»
«Özal + Asker rejimi iş başında olduğu sürece 'yatırım ve ticaret kısıtlamaları' ile ilgili riskler giderek azalacak.»
«DYP'li veya DYP'siz bir askeri rej im olasılığında ise g iderek artacak.»
18 Aylık tahminlere g ö r e d e :
«Evren - Özal iktidarı» y ü z d e 75,
«Evren - T B M M iktidarı» y ü z d e 15,
«Evren - Ordu iktidarı» yüzde 10 olasılık.»
... Dikkat çeken bir başka unsur «Evren - Özal» ikt idarında işçi maliyetlerinin «az risk» taşıması yani emeğin ucuzluğunu sürdürecek olması. Buna karşılık «Evren + T B M M » ya da «Evren + Ordu» seçenekler inde «risk fazla». Burada kapalı bir dille anlatılan: O r d u n u n yeni bir e k o n o m i k bakış açısıyla ya T B M M ' y i feshederek ya da e t m e d e n d u r u m a el k o y m a sı. Rapor «Kürt sorunu»na ve gelir grupları ve bölgelerarası dengesizliğin potansiyel bir sosyal çatışma alanı o l d u ğ u n u bel irtt ikten sonra, «Eğer Özal hükümeti artan işsizliğe çare bulamazsa hırslı ekonomik programı iflâs eder» şekl inde bir d e ğ e r l e n d i r m e y e yer v e r m e k t e : «Askerler, Özal'ın ekonomik programı başarılı olduğu sürece onu desteklemeye devam edecekler. A n c a k bu e k o n o m i k p r o g r a m siyasal karışıklıklara yol açarsa seslerini yükseltebil irler... Ancak askerlerin ne pahasına olursa olsun kendi kendine yeterlilik arzusu hükümet hedefleriyle çatışabilir82
Muhalefet partileri ve bu k o n u d a görüş bi ldirenlerin bağlı o l d u ğ u kuruluşlar 'lâf salatası'* yapacaklar ına Frost a n d Sullivan Raporu t ü r ü araştırmalara yönelmek zahmet ine katlanırlarsa olası tehlikelere karşı d e m o k ratik yöntemler geliştirebilirler.
* 'Salade de mot' ya da 'diarr he de la bouche' - ağız ishali.
116
ABD Dışişleri Bakanlığı yetkil isi Frank Peres: «Türkiye'de terörist faaliyetlerin ç o k c iddi boyut lara ulaşması hal inde o r d u n u n müdahaleye hazır d u r u m d a b u l u n d u ğ u n u söylemişt i . ABD'l i yetkil i , Türkiye'nin gelecekteki d u r u m u n u n b ü y ü k ö l ç ü d e Özal'ın e k o n o m i k reformlarının ne ö l ç ü d e başarılı o lacağına bağlı b u l u n d u ğ u n u da eklemişt i .
Tesadüfe bakınız ki, Özal'ın e k o n o m i k polit ikasının ç ö k t ü ğ ü kanısı yayg ı n l a ş t ı ğ ı m d a 'darbe' tartışmaları da yoğunlaşıverdi.»
Teoman Erel anılan yaz ıs ında: 8 3 «Bu tart ışmayı g ü n d e m e ilk kez Evren s o k m u ş değildir. Ara rejimden ilk söz eden Mehmet Keçeciler'd\\» d iye yazmaktadır.
Daha sonra Turgut Özal yaptığı k o n u ş m a d a 8 4 «müdahale heveslileri var» şekl inde g ö r ü ş bel irtmesi olaya yeni bir boyut get irdi . Darbe söylentileri yoğunlaşarak basının g ü n d e m i n i o l u ş t u r d u ğ u bir z a m a n d a Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut 'ün 23 Nisan'daki bir g ö r ü ş m e s i n d e askeri darbelerin s a v u n u c u l u ğ u n u üst lenmesi karşı tepkileri yoğunlaşt ırdı. Bu t e p k i ler sürerken Cumhurbaşkanı 'n ın T r a b z o n , Rize, G i r e s u n ' d a 3 yeni bir m ü dahale olasıl ığından söz etmesi: «Arzu edilmemesine rağmen bir zaman gelir, Türkiye aynı durumlarla karşı karşıya kalırsa, bundan kurtaracak kuvvet, Silâhlı Kuvvetlerdir.» siyasal bunal ıma d ö n ü ş t ü . Muhalefet liderleri Evren'i sert bir üslupta eleştir irken, ANAP' l ı larve Özal, Evren'in savun u c u l u ğ u n u y ü k l e n d i 8 Sonuçta muhalefet l iderleriyle ( inönü ve Demi-rel) yapılan z irveden sonra; İnönü: «Evren, askeri rej imlerin ç ö z ü m olmadığını s ö y l e d i ğ i n i açıklamış, Demirel ise: «Evren'in d a r b e o lmaması f ikr inden t a t m i n o lduğu»nu belirtmiştir.
Düşünmek gerek ki basına yansıdığı kadarıyla Amer ika'da aylarca ö n c e
82 Y.n Raporda görüldüğü gibi her üç olasılık içinde de «asker» vardır. Yani bugün için Türkiye'nin düzeni «Askersel Demokrasi» olarak nitelendirilebilir. 1967 yılında yayınlanan bir yazımda diyordum ki: «Silâhlı Kuvvetler Birliğini bütün çabalarına rağmen, önlenememiş Çankaya Protokolü'ne (1961) politikacılar yanında imza koymak halasına düşen komutanlar, orduyu politikanın kucağına atmış olduklarını idrak edemedikleri gibi, politikacı da bu vesika ile Kumandalı Demokrasinin (Abç) temelini attığının farkına varamamıştır. Talal Turhan, İnfazlarla ilgili açıklama, Dünya, 8 Mayıs 1976 (Menderes, Polatkan, Zorlu'nun idamları).
12 Eylül öncesi Ankara'daki ABD Büyükelçisi Spain'in Ufuk Güldemir'le yaptığı söyleşide, yazdıklarımdan 18 yıl sonra, «Kanımca Türkler'de ekonomik istikrar sağlanabildiği ve kademeli bir yumuşama getirdiği sürece bu disiplinli demokrasl'den (Abç) memnun olmayı sürdüreceklerdir.» Cumhuriyet, 3 Ocak 1985. Bilindiği gibi ne askeri, ne kumandalı, ne de disiplinli demokrasi olmaz. Bunun tek açıklaması meşhur «biz bize benzeriz - Atatürk» tanımlamayısla yapılabilir. 1967'de düzeni «Kumandalı demokrasi» olarak tanımlıyordum. Oysa ondan sonra İki darbe daha oldu, bu olgu «Frost and Sullivan» raporu'nda olduğu gibi kurumlaştı. Gerçek demokrasi için önümezde daha çok yol olduğu görülüyor.
83 Teoman Erel, Yılmaz Polat'ın Tercüman, Nisan 1988'deki haberini «Darbede Peşrev Olur mu?» başlıklı yazısında değerlendirmekledir. Milliyet, 5 Mayıs 1988.
84 23 Mart 1988 tarihli gazeteler 85 Teoman Erel, ANAP'ın avukatlığından Evren memnun mu? Milliyet, 7 Mayıs 1988 86 13 Mayıs .1988. 87 Cumhuriyet, 14 Mayıs 1988
117
Türkiye'deki d a r b e olasıl ığından söz edil iyor. Devlet p r o t o k o l ü n ü n ilk üç sırasındaki kişiler, aynı d o ğ r u l t u d a sürekli açık lamalarda bulunuyorlar. Sonra bir k o n u ş m a y l a s o r u n u n halledildiği sanılıyor. Başlarımızı kuma sokmayal ım...
Bu anlayışla sorunu i rde lemeğe d e v a m e d i y o r u m .
Darbe olasılığı tartışmalarının yurt içindeki o l u ş u m u n d a n söz ett im. Şimdi de dış basın ve uluslararası f inans kuruluşlarındaki yankılarını g ö z d e n g e ç i r e l i m : 8 8
Reuter Ajansı:89 Ajansın J o h n O w e n - Davies imzalı Ankara çıkışlı d ü n geçt iği haberde, «Başbakan Turgut Özal'ın arkasındaki halk desteği artık altı ay öncesindeki gibi değil. E k o n o m i k zorluklarla b o ğ u ş m a k t a olan halk, hoşnutsuz luğunu k a m u o y u yoklamalar ında gösteriyor» deni ld i .
Haberde özetle şu görüşlere yer veri ldi: «Türkiye'nin y ü z d e 70'e varan enf lasyonu, 38,3 milyar dolarl ık dış b o r c u , halkı sıkıntıya sokuyor. Bazı çevreler, 10 yılda bir Türk iye'de darbe yapıldığını belirterek, s o n darbenin 1980 yılında gerçekleşt ir i ldiğini hatırlatıyorlar.» .
Financial Times:90 «Hükümet in 1960 yılından beri 10 yıllık aralarla gelen askeri müdahalelere yol a ç a n toplumsal kargaşayı ön lemek için enflâsyonu, kış aylarından ö n c e aşağı, önemli ö l ç ü d e çekmesi gerekli.» Kolner - Stadt Anze/ger: 9 1 «Dünya Bankası gelir durumunun bozulması
nın sosyal patlamalara yol açabileceği eleştir isinde bulunuyor. Reel gelirleri geçen 10 yıl içinde yarı yarıya düşmüş olan çalışanlar, 1988 yılında gelirlerinin daha da azalacağını hesaba katmak zorundalar.» Independent - Tim Kelsey:92 «Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başlattığı
tartışma, Türk Anayasası 'na ne ö l ç ü de sadık o l d u ğ u k o n u s u n d a c iddi kuşkulardoğurdu.»
Guardian - Adnan Forzman:92 «Cumhurbaşkanın ın gafı Türk iye'de dar
be tartışmasına dönüştü...»
Financial Times - Jim Bodgener:93 «Halktaki genel d ü ş kırıklığıyla birleşen düşük yaşam standardının sağda ve solda aşırı görüşler i beslemesi ve d u r u m u n terör izme yol vermesinden, b u n u n s o n u c u olarak da yeni bir askeri m ü d a h a l e d e n korkuluyor...»
88 Yavuz Gökmen'in haberi: «IMF heyeti; ikisi ekonomik, biri siyasi, üç endişeyle gitti. Yükselen eflâsyon... Bütçe açığı... Darbe.,..- Hürriyet, 8 Mayıs 1988
89 Reuter dünyaya duyurdu: Halk Özal'dan desteğini çekti, Milliyet, 19 Nisan 1988. Timuçin Tüzecan'ın haberi: Ortadirek Özal'dan desteğini çekti. Milliyet. 22 Nisan 1988.
1 Türk ekonomisi krizin eşiğinde mi, Cumhuriyet ve Milliyet, 27 Nisan 1988. : :dip. E.Öymen. İngiliz basını: Türkiye'de müdahale korkusu artıyor. Cumhuriyet, 5 Mayıs 1988.
Mncia! Times'in özel eki: Türkiye huzursuz, Miliiyel, 21 Mayıs 1988.
118
Mehmet Ali Birand: «Dış g ö r ü n t ü içerdeki gibi kararsızlık içinde. Bir kaç ay önceki 'istikrar ve 'güven' havası g iderek sarsılıyor...»
Darbe Olasılığını Arttıran Nedenler Üzerine Görüşler:
Ekonomi ve Ekonomik Model:
Mümtaz Soysal:95 «Türkiye'deki kronik d a r b e tartışmalarının t a m şu sırada yeniden başlaması rastlantı değildir... Türkiye g ib i t o p l u m yapısı zaten sağlıksız bir ülkeye b ü s b ü t ü n dengesizl ik, t e p k i ve eziklik get irmiş olan bir ekonomik model iflâsa yüz tutunca artık sinek uçsa olay olur... Ortaya çıkan.bu bunalımın provasının temel inde m o d e l i n iflâsı yatıyor...»
Mümtaz Soysal:96 «... Ekonomik model iflâs etmiştir... Her g ü n her alanda yapılan zamlarla bile dikiş t u t m a y a n bu müflis model in uzun süre ayakta kalabi lmesi ve yakınmalara, protestolara, pat lamalara dayanabi lmesi a n c a k zor kullanarak olabilir. Model, sıkıyönetimleri, müdahaleleri çağıran bir yola girmiştir.»
Aynı d o ğ r u l t u d a yazılanları buraya aktararak k o n u y u uzatmayı gereksiz .buluyoruz.
Geriye Dönüş Özlemleri:
Mümtaz Soysal:98 «Türkiye karışık yerdir, k imin ne z a m a n ne yapacağı belli olmaz... O r t a m , birikimler, geri l imler ortamıdır ve böyle or tamlardan kimin nasıl yararlanabi leceği sorusu ö n e m kazanır... ANAP'ın hemen hem e n bütün i l kongreler i Türk- İs lâm sentezcileri 'nin zaferiyle sonuçlanıyor... 'Milli Hareket' gel işmesini ş imdi İ s l â m i ' g ö r ü n t ü n ü n ger is inde sürdürmeyi d a h a elverişli bir takt ik olarak benimsemiştir... Bu alt yapının su yüzüne çıkıp devlete e g e m e n oluşu, her şeyi alt üst edip herkesi paniğe kaptıracak patlamaların ve kargaşaların d o ğ m a s ı n a bağlıdır...»
94 M. Ali Birand. Türkiye'deki durumun dışardaki yankıları, Milliyet, S Mayıs 1988. 95 Mümtaz Soysal, Türkiye'nin Güney Amerika Yolculuğu, Milliyet, 4 Nisan 1988. 96 Mümtaz Soysal, Modelin Sonrası, Milliyet, 19 Nisan 1988. 97 agm Bakınız:
a) Taha Akyol. Model Değişikliği mi?, Tercüman, 23 Ocak 1988. b) ismail Cem, Ekonomi: Gidiş Nereye?, Güneş 6 Şubat 1988 c) Ferhat Koç, Ekonominin iflâsı, Milli Gazete, 3 Şubaî 1988. d) A. Başer Kafaoğlu, Özal Sıfırı Tüketirken, Görüş. s. 16 Mart 1988. e) Hasan Cemal, Dünya Bankası'nın Raporu, Cumhuriyet, 24 Mart 1988. f) ilhan Selçuk, Model İflâs Etti, Cumhuriyet, 21 Nisan 1988. g) Prof. Dt. Gülten Kazgan, «Sonumuz ekonomik tükeniş olabilir" Milliyet, 22 Haziran 1988 h) Der Spiegel, «Yanlış ekonomi kriz geçirdi.» Milliyet, 29 Haziran 1938, The Wall Street Journal, «Suikast gerçekleşseydi, askeri müdahale gelirdi.» 1-111111/6!, 25 Haziran 1988.
98 Mümtaz Soysal, Sentez Mentez, Milliyet, 13 Nisan 1988.
119
Talat H a l m a n . «Türkiye'de b u g ü n bir b ü y ü k tarihi olay yaşanmaktadır. Bu, dine dayanan bir toplumsal eylemdir. Gel işmeye d e v a m ederse - ki d e v a m etmekle kalmayıp yaygın laşacağa benzer- 'halk ayaklanması' olarak patlak verebilir... Türk iye, tıpkı İ ran'daki gibi , batıl ve atıl bir d in anlayışının karanlık p r o p a g a n d a s ı n a sahne olmaktadır... ' İrt ica' sözüyle kendimiz i altadıyoruz. Ü l k e m i z d e gel işmekte, d e v boyut lara u laşmakta o lan hareket, ' irt ica' d e d i ğ i m i z olayların ç o k ötesindedir... İs lâmiyetin uzak o l m a y a n bir gelecekte halkımızın 'tek' inancı, tek ülküsü, tek ideolojisi o lması kuvvetle muhtemeld i r . Atatürkçülük, lâiklik, mill iyetçil ik, belki de İs lâmiyetçi ey lem karşısında etkisiz kalacak b u g ü n k ü parti lere egem e n olan ideoloji ler, is lâm ideoloj is inin baskısı alt ında eriyecektir... Mürteci ler in çirkin eylemlerinin yanı sıra, a m a onların ç o k ötesinde, çığ gibi b ü y ü y e n , sel gibi yayılan bir 'islâmiyetçilik halk harekatı' başlamıştır... Türkiye'mizde bundan sonraki ihtilâl, belki de, hilâl uğruna olacak. Bu
ihtilale ya 'mukaddesatçılar' rejimi değiştirmek için kalkışacak ya da 'as-ker-bürokrat-aydın' zümresi onları sindirmek için...»
Siyasal Nedenler: Bu b ö l ü m yukarıdaki b ö l ü m d e yeteri kadar tartışılmıştı. «12 Eylül Tartışılıyor» başlıklı yazımızda sıkıyönetim eski k o m u t a n larından Korgeneral (E) Nevzat Bölügiray' ın Özal'ın Menderes'e benzett iğ ine ilişkin açıklamasına yer vermişt ik 2 . Ancak, Bölügiray gibi aynı benzetmeler in çoğalması olası bir darbenin - arzu e t m e m e m i z e karşın - siyasal nedenleri arasında sayılabilir.
Ali Ulvi - Karikatürist - 1 0 1 Karikatürde g e c e karanlığında ve zayıf bir ay ışığında gösterge o k u y ö n değişt i rmiş «Menderes Bulvarı» yazılı bir levhaya Ozal endişe ile bakmaktadır.
Öztin Akgüç™2 «... Sayın Özal ve ANAP'ın normal seç im d ö n e m i n i tamamlayabi leceğine, 1992 yılına d e ğ i n ikt idarda kalabi leceğine inananların sayısı ç o k az... Özal ikt idarına biçi len ö m ü r bir veya iki yıl. Bu belirsizlik çeşitl i senaryoların or taya atı lmasına neden oluyor» şekl inde kanısını açıkl ıyor ve olası senaryolar sayılıyor. Bunlar arasında: «Marcos - İmel-d a * g e r ç e k hayatından esinlenen senaryo» ile «Menderes'in dramı türünden senaryolar» da sayılıyor.
Süleyman D em/re /: 1 0 3 «Allah, Özal'ın s o n u n u rahmetl i M e n d e r e s gibi yapmasın... Allah k imsenin s o n u n u öyle yapmasın... K a m u o y u n d a bu
99 Talat Halman, Hilâl ve Ihtiâl, Milliyet, 15 Haziran 1987. 100 Y.n: Uğur Mumcu, «Yersiz Kuşkular...» başlıklı yazısında Talat Halman'ın ikinci olasılığı, Asker-bürokrat-
aydın'ın 'irtica' nedeniyle ihtilâl yapacağını kabul etmemektedir. Cumhuriyet, 14 Mart 1988.
101 Cumhuriyet, 13 Nisan 1988. 102 Öztin Akgüç, Belirsizlik ve Senaryolar, Milliyet, 23 Nisan 1988. 103 «Demiıel, Denizli'de Özal'a bol bol çattı. Sonları Mende-es'e benzemesin.» Milliyet, 23 Nisan 1988.
120
tür lü söylentiler varsa, sıkıntının sonucudur.»
«Geceler sabaha gebedir.»
Yurdakul Fincancı:™4 «ikinci genel s e ç i m d e n yaklaşık 5 ay s o n r a ş i m d i , Özal'ın ülkeyi gelecek s e ç i m e kadar yönetebi leceğine kuşkuyla bakılıyor... Menderes'in yıpranma süreci sekiz yıl içinde doruğa tırmandı; Özal'ınki 5 küsur yıl sürebildi.»
«Menderes'i de, Özal'ı da iktidara getiren şey, halkın değişim ihtiyacı ise ikisini de yıpratan şey, o ihtiyaca cevap vermek için iktidara geldikleri halde, bekleneni yapamamalarıdır.»
Suphi Gürsoytrak:™5 «Özal, Menderes' in hatasını affettirdi.»
«Başbakan Özal Menderes'e fiziken benzemiyor. Ancak uyguladığı politikaları daha geniş boyutlu olarak uyguluyor.»
Özal'ı düşük l iderlere benzetme gir işimleri sürekli g ü n d e m d e tutu ldu. Hatta İmelde-Marcos ve XVI. Louis- Marie Ant ionette benzetmeleriy le ç i f t l e ş t i r i l d i . 1 0 6
Seçim Kanunu: Özal, partisinin.çıkarlarına u y g u n bir s e ç i m k a n u n u çıkartarak yüzde 36 oy oranıyla T B M M ' d e yüzde 65 temsi l edilir d u r u m a get irmesi 'siyasal istikrarsızl ığın, ö n d e gelen nedenler inden biridir. T ü m karşı koymalara karşın, 1957 de Menderes' in ve DP'nin s o n u n u hazırlayan bir yolda d i renmesin in o lumsuz sonuçlar ı ç o k kısa z a m a n d a g ö r ü l müştür. Yerel s e ç i m s o n u n d a erken seçimin g ü n d e m e gelmesi b ü y ü k bir olasılık gibi görünmektedi r . Bu seçimlere sıkı sıkıya bağlı o l d u ğ u anlaşılan Cumhurbaşkanı seçimi 1989 sonlarına kadar c iddi bunalımlara neden olabilecektir.
Darbe Olasılığına İlişkin Görüşler.™7''*08 T e m p o ve N o k t a dergi ler i ve basında çeşitli kuruluşların ve kişilerin görüşleri açıklandı. SHP, DYP, DSP darbelere karşı tavır alırken, 1990 da ihtilâl olur mu s o r u s u n d a b ü y ü k ç o ğ u n l u k ve eski k o m u t a n l a r 1 0 9 , genell ikle 'olmaz' yanıtını verdiler. IDP Gn. Bşk. Aykut Edibaü «... İhtilâl olur, ç ü n k ü şartlar var.» şekl inde görüşler in i açıklarken, M e h m e t Ali Kışlalı, «Ben falcı deği l im ki» şekl inde yanıt ver iyordu. Alparslan Türkeş, «Türkiye'de yarın ne olacağı belli olmaz» derken, Aziz Nesin i s e 1 1 0 , «Türkiye'de askeri d a r b e beklendiğini
104 Yurdakul Fincancı, Yıpranmak, Milliyet, 24 Nisan 1988. 105 Şaban Sevinç'in haberi: Müdahale Çare Değil, Milliyet, 28 Nisan 1988.
106 a) Ecevit: «Özal, Marcos gibi» Turhan Narler ve Ersin Çuhacı'nın haberi. Hürriyet, 31 Mart 1988. b) Erdal İnönü: «İnşallah Özal'ın sonu Menderes'e benzemez» Milliyet, 12 Eylül 1988. c) Metin Toker, Milliyet, Temmuz 1988
107 1990'da Askeri Darbe Olur mu?, Tempo, S. 23, s. 14-22, 8, 14 Mayıs 1988 108 Demokrasi Deklarasyonu, Nokta, S.19, 15 Mayıs 1988. 109 Komutanlardan Farklı Görüş, Milliyet, 4 Mayıs 1988 110 Türkiye'de Darbe Bekleniyor, Cumhuriyet, 4 Mayıs 1988.
121
Atina da açıklıyor.» Recep Ergun, m ü d a h a l e n i n o lmadığından söz ediyor
d u . 1 1 1
Darbeler Nasıl Önlenir? D e m o k r a s i y e işlerlik kazandırmak ve «gerçek d e m o k r a s i y i t ü m koşullarıyla inşa etmekle önlenir diyebiliriz. Kuşkusuz bu s o r u n u n yanıtı bu yazı kapsamını aşar. Biz bu araşt ırmamızda ilke olarak öncel ik le varolan d u r u m u t o p a r l a m a y a çalışıyoruz. Sorunlar ort a y a k o n u l d u k ç a çare arayanlar çıkacağı u m u d u n d a y ı m .
B u g ü n e kadar yazılanlar iç inde siyasal bunal ımdan çıkış için göster i len çarelerden üzerinde duru l m a y a d e ğ e r g ö r d ü ğ ü m ü z :
- Yeni bir seç im k a n u n u yapılarak erken seçime gidi lmesi ve
- Anayasa'nın başlangıç b ö l ü m ü n ü n değiştir i lmesidir.
Erken S e ç i m : Öztin Akgüç™2: «... Bir erken seçim, Türkiye'nin geleceği için senaryo üretimini d u r d u r u r , bir ara rejim olasılığını gündemden çıkarır... Demokrasi lerde de bunalımlar olabilir, ... böyle d u r u m l a r d a s e ç i m sistemin güvencesidir.»
Cüneyt Arcayürek:u2 «Kuşkusuz asıl i lâcın, d e m o k r a t i k rej imin bunal ımlarda da işlerliğini sürdürebi lmesin i sağlayan s o n ve tek y o l u n «hemen seçime gitmek» o l d u ğ u bi l incine içtenlikle sarılarak...»
Teoman Erel:83 «Erken seçim için plânlar yapanlar, hesaplar ında darbeye aralık bırakmasınlar. Hele Anayasa'nın başlangıcındaki o uğursuz del ik dururken.»
Mümtaz Soysal:u3 «Şimdi, on ikiye beş kala, yerel seçimlerin ardından her an genel seçimlere gidebilecek bir Türkiye'de...»
Bülent £ c e v / f : 1 1 4 " 1 1 5 «Cumhurbaşkanı seçiminin b u g ü n k ü Mecl is le yapılmasının da halk taraf ından seçi lmesinin de sakıncalı olacağını ö n e sürdü ve öncelikle seçim yasasının değiştirilerek seçimlerin yenilenmesini istedi.»
Anayasa'nın Başlangıç Bölümü ve Değiştirme Önerileri: C u m h u r b a ş k a nı Kenan Evren T r a b z o n k o n u ş m a s ı n d a 3 , 12 Eylül'ü savunurken: «Eğer milletçağrısı o lmasaydı, millet b u n u tasvip etmeseydi , Silâhlı K u v v e t l e r i n b u n u gerçekleşt irmesi m ü m k ü n olabil ir miydi?» şekl inde bir açık lama yaptı.
1982 Anayasası'nın başlangıç b ö l ü m ü n d e : «Türk mil letinin, ayrı lmaz parçası olan Türk Silahlı Kuyvetleri 'nin milletin çağrısıyla gerçekleşt i rd iği
111 Ergun: Müdahale Kesinlikle Yok, Milliyet, 13 Nisan 1988. 112 Cüneyt Arcayürek, Bu Tartışma Bitmez, Cumhuriyet, 3 Mayıs 1988. 113 Mümtaz Soysal, SHP Bir Cephedir, Milliyet 10 Haziran 1988. 114 Tepkiler, Cumhuriyet, 12 Haziran 1988. 115 Ecevit planı: «Önce seçim sistemi değişsin, sonra genel seçime gidilsin.» Cumhuriyet, 5 Temmuz 1988.
122
12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda...» şekl inde bir b ö l ü m vardı.
Dikkatli gözlemci ler «milletin çağrısı» dey imi üzerine eğildi ler. Bu d e y i m h e m 12 Eylül'ü meşrulaştırıyor, h e m de olası d a r b e l e r e yeşil ışık yakıyord u . Bir a n l a m d a 1982 Anayasası'nı tasvip edenler bi lerek ya da bi lmeyerek tuzağa d ü ş ü r ü l m ü ş t ü . Oysa, s o n zamanlarda T ü r k Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasası'nda yer alan «Koruma ve ko l lama görevi»nin karşılığı Anayasa'da bulunmadığ ından ve hiç bir yasa A n a y a s a üzer inde bulunamayacağı için Slh. K.lerin m ü d a h a l e y a p a m a y a c a ğ ı tezi tartışı l ıyordu. "12 Eylül Tartışılıyor" başlıklı b ö l ü m d e açıklandığı g ib i T B M M ' d e «darbeyi ö n leme yasası» gir işimleri yapılmıştı... 1 6 Evren bir y a n d a n «milletçağrısı» deyimini anımsatırken d iğer y a n d a n Slh. K.lerin g e r e k t i ğ i n d e bu görevini yapabi leceğini anımsatıyor ve b u n u n Anayasa'da yeri o l d u ğ u n u belirtmek ist iyordu.
Bazı çevreler bu k o n u ş m a l a r d a «Ben g idersem d a r b e olur» mesajını vererek, Anayasa'da Cumhurbaşkanl ığı 'n ın halk taraf ından seçilmesi, Anayasa değişikl iği yapılması için k a m u o y u o l u ş t u r m a k şekl inde nitelendirdiler.
Bu y o r u m u yapanlar haksız sayılmazlardı. Ç ü n k ü Evren, Rize konuşmasında «Bir Anayasa değişikl iği geld iğ inde o n u iyi inceleyin. Kimsenin etkisi alt ında k a l m a d a n aklınızı, f ikrinizi kullanarak oy verin... Belki bundan sonra bazı maddeler üzerinde değişikl ik olacaktır.» d i y o r d u .
Daha sonra basın temsilci ler iyle yaptığı g ö r ü ş m e l e r d e «Cumhurbaşkanı-'nın halk taraf ından seçi lmesi tezine ilişkin telk inlerde b u l u n m u ş t u . Bu arada C u m h u r b a ş k a n ı Basın Danışmanı Ali Baransel bir açık lama yapma gereğini d u y m u ş , 1 1 7 Evren'in yeniden seçi lmesi k o n u s u n d a «Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul 'da gazetelerin üst yönet ic i ler iy le ve yazarlarla yaptıkları g ö r ü ş m e l e r d e bu k o n u y a ilişkin görüşler in i içtenlikle ortaya koymuşlardır... Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız, çeşit l i vesilelerle yaptıkları k o n u ş m a l a r d a Anayasa'nın temel İlkeleri k o n u s u n d a duyarl ı o lduklarını, bazı hükümler in gel işen ve değişen şartlara g ö r e değiştir i lmesini d o ğ a l karşı lamak gerekt iğini vurgulamışlardır.» Bu gel işmelerden sonra yapılan Çankaya z irvesinden (13 Mayıs 1988) s o n r a İnönü yaptığı a-ç ık lamada: «... Cumhurbaşkanı 'n ın halk tarafından seçi lmesinin iyi bir yaklaşım o l d u ğ u şekl inde kendi fikri o l d u ğ u 1982 Anayasası hazırlanırken de s a v u n m u ş olduğunu...» belirtmiştir.
Yani Cumhurbaşkanı, Anayasa'nın 101'inciU8 ve Cumhurbaşkanı'nın
116 «İhtilâlleri önleme yasa önerisi ANAP'lıların oylarıyla reddedildi. İhtilâller yasayla önlenemez.» Cumhuriyet, 10 Kasım 1988.
117 Çankaya'da zirve, Milliyet, 13 Mayıs 1988. 118 «Bir kimse iki defa cumhurbaşkanı seçilemez.»
123
TBMM tarafından seçilmesine ilişkin 102'nci maddesinin: «Cumhur -başkanı'nın halk tarafından seçilmesi» şeklinde değiştirilmesini istemektedir? B u g ü n e kadar bu k o n u d a k i bağlayıcı sözlerine karşın, bu yeni karara varmasında hangi çevre ve kurumlar etken olmuşlardır? B u n u n bi l inmesi gerek. Gerçekte böyle bir formül le y e n i d e n seçi leceğine inanılm a k t a d ı r " 9 " 1 2 0
B u n a karşın, Özal bu tart ışmalar sürerken yaptığı açık lamada: «Anayasa değişikliği çocuk oyuncağı değildir.» d e m i ş t i . Gerçekte satır aralarında söylenen bu sözler Evren' in,niyetine karşı gösteri lmiş bir t e p k i y d i . Evren - Özal u y u m u s o n bulmuş, Evren - Özal'ın Çankaya maratonu başlamıştı... Bu d u r u m d a Evren'in Kıbrıs k o n u s u n d a yaptığı açıklamaları, GAP önerisini ve hayali ihracat yasasını v e t o etmesini Çankaya rekabet ine ve dolayısıyla Özal'ı köşeye sıkıştırmaya yönel ik 1 davranışlar olarak niteleyen ANAP'lı Güneş Taner' in Özal' ın gerçekte «Anayasa ç o c u k o y u n c a ğ ı değildir» cümlesiy le ortaya çıkan tavrına açıklık get i rmiş o luyord u .
Evet, ANAP'ın adayı Turgut Özal'dı. Bir kere Semra hanım «First Lady» o l m a k i s t i y o r d u . 1 2 3 Özal'ın saölığı b o z u l m u ş t u . M. Ali Birand'a g ö r e bu hıjısus o kadar öneml iydi ki, «Özal'ın sağlığı sadece kendini, ailesini veya ANAP' ni değil Türkiye'deki rejimin geleceğine kadar çok şeyi etkileyecek bir konudur.» 1 Ve nihayet ANAP'a g ö r e C u m h u r b a ş k a n ı sivil olmalıdır. Güneş Taner 11 Haziran 1988 g ü n ü yaptığı aç ık lamada b u n u di le getirmiştir. «... AET'ye başvuran bir Türkiye, artık sivil bir C u m h u r başkanı s e ç m e hazırlığındadır.» Eğer Türk iye 'de rejimin sağlığı bir a d a m a bağlanmış ise bu o l g u bile rej im adına ç o k b ü y ü k tehlike sayılmalıdır.
B u g ü n e kadarki C u m h u r b a ş k a n ı seçimler indeki bunalımlar d ü ş ü n ü l ü r s e ve bu seçimlerde diğer ler inde o l d u ğ u gibi , Silâhlı Kuvvetler bir a d a y üzerinde ısrar ederse ve, bu a d a y Kenan Evren veya asker kökenl i bir başka kişi olursa, zıtlaşma, siyasi bunal ım ve pat lamalara yataklık e d e c e k bir b o y u t a ulaşabilir. Kaldıki, 1982 Anayasası 'na göre Cumhurbaşkanın ın ( M a d d e 104) «TBMM seçimler inin yeni lenmesine karar vermek» ve «Anayasa değişikl iklerine ilişkin kanunları gerekl i g ö r d ü ğ ü t a k d i r d e halk
119 Son günlerde bu Konuda bir tavır değişikliği gözlenmektedir. 120 ANAP Gnl. Başkan vekili Haydar Özalp, «Halkın yüzde 80'i Cumhurbaşkanını çok seviyor» şeklinde gö
rüş belirtmiştir, 12 Haziran 1988. 121 Milliyet, 4 Mayıs 1988. Bu söz İngiliz Independent gazetesinde: «Anayasa çocuk oyuncağı değlldirve de
ğişiklik üç günde olmaz.» şeklinde yayınlandı. Cumhuriyet, 5 Mayıs 1988. 122 Teoman Erel, Evren Özal'ı Sıkıştırdı, Milliyet, 8 Haziran 1988. 123 Yalçın Doğan, Bir ANAP Formülü, Cumhuriyet, 10 Haziran 1988. 124 M. Ali Birand, Özal'ın Sağlığı, Milliyet, 7 Haziran 1988. 125 Y.n: Nitekim, The Wall Street Journal: «Suikast gerçekleşseydi askeri müdahale gelirdi» yargısını öne
sürüyor, Hürriyet, 25 Haziran 1988.
124
o y u n a sunmak» yetkisi de vardır.
Asıl k o n u m u z «Anayasa'nm başlangıç bölümü'nün değişt i r i lmesi istekleri idi. Bu fikri öne sürenler, TSK'lerinin m ü d a h a l e olasılığının o r t a d a n kalkacağına inanıyorlar.
Özal ve ANAP'a g ö r e «Anayasa değiş ik l iğ i ç o c u k o y u n c a ğ ı d e ğ i l d i r . » 1 2 6
Bu nedenle b u g ü n için bu yol tıkalıdır. A m a burası Türkiye, neyin ne olacağı belli o l m a z . 1 2 7 - 1 2 8
Şimdi yeniden Anayasa'nın başlangıç b ö l ü m ü n e d ö n ü y o r u z : Anayasa Mahkemesi eski Başkanı B o y a c ı o ğ l u Nokta'nın s o r u s u n u «Anayasa'nın başlangıç kısmı değişmel idir» şekl inde yanıt lamışt ır . 1 2 9
«Milletin çağrısı» s o r u s u n u özet le «Elbette kişiler kendi hareketleri d o ğ rul tusunda Anayasaya bazı h ü k ü m l e r getireceklerdir. Millet istemedi, ben yapt ım diyebil ir mi?» şekl inde yanıt vermiştir.
Nokta: Dünya Anayasalar ında bu tür ifadeler var mı?
Boyacıoğlu: Dünyadaki müdahale ler b izdeki gibi o lmuyor lar. Gelen geliyor ve bir daha gitmiyor.
Nokta: Slh. K l e r idareye İç H izmet Kanunu'nun 35. m a d d e s i n e dayanarak el koyuyorlar. Sizce bu m a d d e m ü d a h a l e hakkı verir mi?
Boyacıoğlu: D ü n y a d a k i müdahale ler bizdeki gibi o l m u y o r ki. Bu d e m e k deği ld ir ki, canı istediği z a m a n Türkiye Cumhuriyet i 'n i k o l l u y o r u m diye müdahale yapar... Slh. K.lere emir v e r e c e k yer TBMM'dir . Bana göre bu madde müdahale hakkı vermiyor.
Nokta: Sizce iç Hizmet K a n u n u ' n u n 35. m a d d e s i Anayasa'ya aykırı mı?
Boyacıoğlu: Hayır, b u r a d a aksine bir h ü k ü m y o k ki. Tehlikeye düşme hali olacak, ondan sonra Meclis Silâhlı Kuvvetlere bu görevi verecek ki böyle bir durum gerçekleşsin.
Nokta: Ş imdiye kadar Meclis emir ver ip, Slh. K.lerin geldiği görülmedi. , .
Boyacıoğlu:... Mecl is çağırmadığı için de bu hareketlere ihtilâl deniyor.
Nokta: Peki C u m h u r b a ş k a n ı Evren' in Anayasa konusundak i k o n u ş m a -
126 Y.n: Özal, bu sözü söyledikten çok kısa bir süre sonra yerel seçimleri öne almak için -Anayasa değişikliği İçin- referanduma gitti. Bilindiği gibi sonuçlar iktidar yönünden tam bir fiyasko idi.
127 Abdi İpekçi, uzun süre Türkiye'de AP muhabirliği yapmış gazeteci Ludingston ile bir söyleşi yapmıştı. Ludingston Türkiye yorumlarında her gerçeği yakalamakla tanınıyordu. İpekçi, bu başarısının sırrını kendisine sorduğunda aldığı yanıt ilginçti. O'na göre «Türkiye'de siyasal olaylarda olması beklenenin tam karşıtı gerçekleşiyordu» yargısını bu olgu üzerine oturttuğu için başarılı oluyordu.
128 Y.n. Özal ustasının "dün dündür, bugün bugündür" tekerlemesini benimsemiş görünüyor. Nitekim 1988 yılında «Anayasa değişikliği çocuk oyuncağı değildir» diyen Özal 1989'da 1924 Anayasası'na geri dönmek için Anayasa Değişikliğinden söz edebilmektedir. O halde bizde Menderes Marcos, Louis XVI benzetmelerine ek olarak: Özal'ın sonunun Demirel gibi olmamasını dileyelim...
129 108'de a.g.e. S. 16-17 «Anayasanın başlangıç kısmı değişmelidir.»
125
larını nasıl değer lendir iyorsunuz?
Boyacıoğlu: Bizim Cumhurbaşkanımız biraz fazla k o n u ş m a y a meraklı... Bir siyasi kadar hatasız konuşması m ü m k ü n olmuyor... Kaldıki çelişkili d e . H e m değiş inceye kadar Anayasa'ya saygılı o lmaya m e c b u r u z diyor, ö te y a n d a n m ü d a h a l e d e n söz ediyor.»
B o y a c ı o ğ l u ile aynı d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z ü d a h a ö n c e açıklamıştım.
Yıldırım Akbulut.™ 23 Nisan 1988'de başlattığı talihsiz «darbe destekç i-liği» tavrını daha sonra tevil ettiği halde, yaptığı bir a ç ı k l a m a d a 1 3 2 «Türkiye Cumhur iyet i 'n in tekrar d e m o k r a t i k s isteme d ö n ü ş ü , anarşi devrinin kapatılışı herhalde 12 Eylül harekâtı ile olmuştur...» ve «Yemin ettiğiniz Anayasa'nın başlangıç kısmını okumanızı tavsiye ederim» diyerek Ev-ren' in Rize konuşmasındaki Başlangıç b ö l ü m ü n d e k i 'Milletin çağrısı'nı anımsatt ı ve O'nunla koşut bir tavır içine girdi .
Bu açık lama ile «Anayasa'nın başlangıç bölümünün» değişmesi gereği bir d a h a ortaya çıkmış o l d u .
Bu k o n u y a basında da yer veri ldi:
Teoman E r e / : 1 3 3 «Silâhlı Kuvvetlerin d a r b e y a p m a hakkı var mı y o k mu?
«Hayır yoktur.»
«Ya Anayasa'nın başlangıç b ö l ü m ü ? O r a d a Slh. K.lerin milletin çağrısı ile 12 Eylül 'ü gerçekleştirdikleri yazılı deği l mi? Bu h ü k ü m d a r b e y e aralık v e r m i y o r mu?
«'Hayır' d iyen aşırı ılımlı İnönü, 'Anayasanın başlangıç bölümünde böyle bir hüküm yoktur.»
Teoman Erel: «Peki Eyüp bey Anayasanın başlangıcındaki o r d u mil let in isteği ile m ü d a h a l e yaptığına dair bir ifade var. Bu tür hükümler değişmeyecek mi?
«Evet değişmesi iyi olur ama, o işler için z a m a n lâzım.»
İşte bizdeki polit ika ve polit ikacı aynı part ide öneml i k o n u m d a bulunan üç kişiden, bir ay içinde üç farklı görüş:
Öza/: «Anayasadeğişikl iği ç o c u k oyuncağıdeği ld ir .»
Yıldırım Akbulut: Anayasanın başlangıç kısmını savunup darbelere yeşil ışık y a k a n bir tavır sergi l iyor ve bu yapısı ile T B M M Başkanlığı görevini sürdürüyor .
130 Talat Turhan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar. Düşün, 15 Ekim 1986. 131 Cumhurbaşkanı adayları arasında isminden söz edilmektedir. Milliyet, 8 Aralık 1988. 132 TBMM'de gündem dışı konuşacaklar. Milliyet, 3 Mayıs 1988.
133 83'de age. 134 age. Eyüp Aşık
126
Eyüp Aşık: Anayasa'nın başlangıç b ö l ü m ü n ü n z a m a n iç inde d e ğ i ş m e s i gerektiği kanısında...
Kanımızca bir tedbir o lmasına karşın, Anayasa'nın başlangıç b ö l ü m ü nün değişt ir i lmesinin tek başına yeterl i sayılması, yaşanan d e n e y l e r d e n sonra aşırı iyimserl ik olur.
NelerYapılmalı, Nasıl Yapılmalı? *
Açıklamalarımızdan anlaşı lacağı g ib i bir d a r b e olasılığı koşulları b u g ü n için vardır. Cumhurbaşkanl ığ ı seçiminin yaratacağı siyasal geri l im bu olasılığı daha da art t ı rabi l i r . 1 3 5
Ne yapılmalıdır?
- İflâs e d e n e k o n o m i k m o d e l değiştir i lmelidir.
- Enflâsyon süratle aşağı çekilmelidir.
- Kişiler arasında ve bölgeler arasındaki gelir dengesizl iğini g ider ic i ö n lemler ivedilikle alınmalıdır.
- İşçi emeğin in içte ucuza kul lanmak ve dışarıya ucuza peşkeş ç e k m e k anlayışı terkedi lmelidir.
- Seç im kanunu değişt ir i l ip, erken s e ç i m e gidilmelidir.
- İktidar, polit ikacılar kendilerine çeki d ü z e n vermeli , bu g ö z ü kara g i dişe son verilmelidir.
- Anayasa'nın başlangıç kısmı deği l , t ü m ü Avrupa Par lamentosu, AT ve NATO ülkeleri s tandardında değişt ir i lmelidir.
- TSK.lerini tahrik edici - «Tapu m e m u r u mu idin?» gibi.- ucuz kahramanlığı polit ika sayan anlayıştan vazgeçi lmel idir.
- Partilerin su yüzüne çıkan Nakşibendi , N u r c u , Işıkçı, vb. g ib i tarikatlarla sıcak ilişkilerine s o n veri lmelidir. 1
- Kapitalist enternasyonal örgüt ler in in t ü m ü d e n e t i m altına alınmalı, bu örgüt ler in Türkiye'yi ABD g ü d ü m ü n e s o k m a k için sürdürdükler i çabalar engel lenmeledir.
135 Y.n: Evren »The Daily Telegraph» gazetesine verdiği demeçte «Türk ordusu darbeci değil» demekte. (Cumhuriyet, 11 Temmuz 1988), Özal ise «Reuter» ajansına «Darbeler dönemi bitti.» (Milliyet, 13 Temmuz 1988) şeklinde demeç vererek Cumhurbaşkanını teyid etmektedir. Ama bu tarihten dört ay sonra TBMM'de bazı milletvekilleri «ihtilâllere karşı lojman tahkimatı» gibi «ilginç» istekler öne sürmektedir. (Sabah, 24 Kasım 1988) Quo Vadis?
136 a) Talat Turhan, Terazinin Kefesi ve DGM'ler, Politika, 28 Eylül-3Ekim 1976. Bu dizi yazımda şöyle diyordum: «Nakşibendilik Tarikatının kökenini, boutlarını, niteliklerini ve bugün ulaştığı düzeyi algılamayanların Türkiye'nin politik oyunlarını teşhisle güçlük çekmeleri olasıdır.» b) Atatürk diyor ki: «Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, tarikatı medeniyettir.» Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 2.Kitap s.215
127
- A m e r i k a n u y d u l u ğ u anlayışı terkedl lmel idlr.
- A t a t ü r k ç ü l ü ğ ü p a r a v a n a yaparak, O'nun her tür lü ilkesini ç i ğ n e m e k t e n vazgeçi lmel id ir . 7
- Tek boyut lu a d a m yet işt i rme sevdasından vazgeçi lmel i , üniversiteler b i l im yuvaları hal ine dönüştürü lmel i . YÖK kaldırılmalıdır.
•- İst ihbarat örgüt ler in in t ü m ü n e çeki d ü z e n veri lmeli, yasadışı istihbarat t o p l a y a n kuruluşların faaliyetleri önlenmel i ve bu örgüt ler in A B D ile m a d di , manev i ilişkileri kesilmelidir.
- T ü r k Silâhlı Kuvvetleri değişen koşullar alt ında her a n l a m d a reorganize edi lmelidir.
- Sivil, asker arasındaki eği t imde kalite farklılığını g ider ic i tedbir ler alınmalı ve temel kavramlar arasında anlayış beraber l iğ i sağlanmal ıd ı r . 1 3 8
- Talan, v u r g u n , rüşvet ve soyguncular ın çanlarına ot tıkayıcı önlemler süratle alınmalı, hayal i ihracatçı h o l d i n g patronlar ı yargıya tesl im edi lmelidir.
- G e r ç e k d e m o k r a s i anlayışının t o p l u m u n her kesimince ö z ü m s e n m e s i -ni sağlayacak önlemler alınmalıdır.
- insan haklarına saygı gösteri lmelidir. İşkenceye kesinlikle s o n verilmelidir.
- Cezaevler indeki insanlık dışı uygulamalara s o n veri lmeli canlarını feda etmeyi göze alarak insanlık o n u r u n u k o r u m a k isteyenlerin eylemlerine sahip çıkılmalıdır.
Sorunlar sayı lamayacak boyut lara ulaştığından bu, kadarıyla yetiniyoruz.
Bu d u r u m u n tek s o r u m l u s u «kapitalsiz kapitalist» d ü z e n k u r m a y a kalkan s ö z d e «liberal ekonomi» ya da «serbest piyasa ekonomisi» adı altında Türkiye'yi emperyal ist d ü n y a y a peşkeş ç e k e n iktidarlardır.
137 Atatürk: - Antiemperyalist, - Antıkapitalist,
- Tam bağımsızlıktan yana bir kişi olup, bu nitelikte kurduğu Cumhuriyetin Üelebed yaşatılması için «Türk Gençliğine» emanet etmiştir. Bugünkü iktidar tüm bu temel ilkelere sırt çevirmiş görünmektedir. Ercan Vuralhan'ın bu ay katıldığı SİSAV toplantısında «Tam bağımsızlık hiç bir zaman arzu edilen durum olmamalıdır.» şeklinde bir cümle sarfetmiştir. (Milliyet, 10 Haziran 1988.) Böyle bir kişinin Milli Savunma Bakanı olması düşündürücüdür. Ve tek başına bu anlayış Türkiye'nin geleceği için potansiyel bir tehlikedir. Bu konuşmanın lepki görmemesi de Atatürkçülüğün ne hale getirildiğinin kanıtı değil mi?
Sorunun İlginç yanı Erdal İnönü'nün de benzer görüş açıklamasıdır. «Bağımsızlaşmada tam bağımsızlık diye bir slogan almamak lazım. AT'ye gireceğiz. Hiç bir ülke de tam bağımsız değildir.» Cumhuriyet, 23 A-ğustos 1988. Ve 7 Aralık 1988 günlü Hürriyet gazetesi de «Moskova 'tam bağımsızlık" teorisini terk etti.» diye yazmaktadır. -Yeni tez «karşılıklı bağımlılık» onlara göre... Peki biz bağımlıyız, bizim bağımlı olduğumuz devletler bize ne kadar bağımlı? Sorunun Özü bu,..
138 M. Ali Birand, Emret Komutanım.
128
Onları tarihsel suçluluklarıyla başbaşa bırakarak d i y o r u z ki, d e m o k r a s i içinde seçenekler tükenmez. Kuşkusuz birincil seçenek «serbest piyasa e k o n o m i s i n i n karşıtı olanıdır.
O g ü n geld iğ inde sorunlar çözülebil ir. Bu yazıda belgelere d a y a n a r a k mevcut d u r u m ortaya konulmuş, olası tehl ikelere dikkat çeki lmeye çalışılmıştır. E k o n o m i k ve sosyal bunal ıma ek olarak, yerel seçimler s o n u c u n d a ortaya çıkan tablo, C u m h u r b a ş k a n ı seçimi, siyasal bunal ım ve sürtüşmeye n e d e n o l u c u istidatta görünmektedi r . Demokrat ik güçler olası tehlikeleri g ö ğ ü s l e m e n i n önlemler in i a lmak göreviy le karşı karşıya bulunmaktadır.
139 Avrupa Parlamentosunun 19 Mayıs 1988 günkü kararında: «Evren'in müdâhaleden söz etmesi hatırlatılmış» ve aşağıdaki görüş karara bağlanmıştır: «Avrupa Parlamentosu 1 Mayıs gösterilerinin yasaklanmasından dolayı meydana gelen olayların, Türk Hükümetinin İnsan hakları ve temel özgürlüklerin gelişmesi konusunda fazla çaba göstermediğinin ispatı olduğunu tespit etmiştir.»
«Avrupa Parlamentosu: bir ülkenin (Türkiye) böylesine bariz bir biçimde demokratik hakları çiğnemesini tefin eder.»
129
V. B Ö L Ü M
HAYALİ İHRACATA BİR ÖRNEK..
Bir gazetede m a h k e m e y e veri len 33 "HAYALİ İHRACATÇI" şirketin adları açık lanıyordu. 1 Listenin 13. sırasında T A M DIŞ TİCARET d i y e bir şirket yer al ıyordu. Gerçekte KOÇ GRUBU'na bağlı RAM DIŞ TİCARET ŞİRKETİ'ni g iz lemek için "R" harfi yerine "T" harfi konularak bu yanlışlık bil inçli bir şeki lde yapı l ıyordu. Diğer bazı basın organları da aynı y o lu denemiş lerd i . Asl ında iktidarın sürekli baskıları altında y a ş a m savaşı veren basın organlar ı K O Ç GRUBU'nu karşısına alıp bir de reklamlarının kesi lmesini göze alamadıkları için, bu yola başvuruyorlardı .
A n c a k anılan haberin yayınlandığı tar ihten bir yıl ö n c e bir g a z e t e d e yer alan h a b e r d e 2 " K O Ç H O L D İ N G " e bağlı RAM DİŞ TİCARET yönet ic i ler inden Tuncel Gülsoy ile Halil C e m Gülcür 'ün 600 mi lyon liralık haksız vergi iadesi olayından yargılandığı, m a h k e m e n i n davayı o r t a d a n kaldırdığı ve s a v a n ı n d a davayı temyiz et t iğ i" açıklanıyordu. "MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI VE SİVİLLEŞME" ve "POLİTİK DURUM DEĞERLENDİRMESİ - I . B Ö L Ü M " 3 başlıklı yazılarda HAYALİ İHRACAT OLAYI'nın üzerine gidi lmesi gerekt iğ i vurgulanmış; ENKA, TEKFEN ve RAM DIŞ TİCARET vb. gibi büyük ihracat şirketleri hakkında kaçar dava açıldığı soru lmuştu. O z a m a n d a bel irt t iğim kanıya göre, ü lkemizde g e r ç e k d e m o k rasi kurulmasının ön koşul lar ından birinin üç kağıtçı, m a d r a b a z , bezirgan, s o y g u n c u , sahtekâr ve kaçakçı işbirl ikçi hayali ihracatçılarının yargı ö n ü n e çıkarı lmasından geçt iğ in i açıklamıştım. Oysa, u y g u l a m a y a bakıldığında iktidarın büyük bir telaş içinde, devleti ayakta tutan t ü m değer ler i h içe sayarak olayı k ü ç ü m s e d i ğ i n i görmekteyiz. Bil indiği gibi bu a m a ç l a çıkartı lan yasa, C u m h u r b a ş k a n ı tarafından "Kaçakçı lar affedi l iyor" d iye
* Bu yazı SORUN Birlikle Sosyalist Dergisi'nin MART'89 sayısında yayınlanması için kaleme alınmıştır. Ancak anılan sayıda yer olmadığı için yayınlanamamıştır.
1 "Hayalci"nin kuyruğu sıkıştı. Yavuz Gökmen'in haberi, Milliyet, 25 Ağustos 1988 2 Söz, 8 Kasım 1987 3 Bu yazıların yayınlandığı dönemde özellikle büyük İhracat şirketlerinin hayali ihracatla ilişkileri tüm boyut
larıyla kamuoyuna yansıtılmamıştı.
130
ağır ve uzun gerekçeyle v e t o edilmiştir.
Daha sonra T B M M eski başkanı N e c m e t t i n K a r a d u m a n yaptığı açıklam a d a 5 "Para cezasında ısrarlı o lursak " hayali ihracatçı lara arka çıktığımız izlenimi kaçınılmaz hale gelir... Hayal i ihracatçı lara hak ettikleri ceza süratle verilmelidir... Bir y a n d a n kaçakçı lara hapis cezası veri l irken hayal i ihracat kaçakçılarına para cezası ö n g ö r ü l m e s i bir çelişkidir. E k o n o m i k suç kavramı üzerinde durulmalıdır. Ceza h u k u k u n d a e k o n o m i k suç kavramı yoktur." şekl inde kanısını bel irterek Özal' la gelişmiştir.
Bir bi l im adamımız ise yayınladığı m a k a l e d e 6 ; batıdaki ülkelerin ceza yasalarından örnekler verip, b izdeki yetkil i lerin aynı k o n u d a k i t u t u m u n u eleşt irmekte ve " z a m a n z a m a n resimleri gazetelerde çıkan manavdan şeftali çalan kız kelepçe ile adliye koridorlarına getirilebilirken, milyarların kimi toplayıcıları burnu kanamadan sonuçta işten yakasını sıyırabil-mekte ve kısa bir unut turma d ö n e m i ertesinde hatta aynı cafcafla yine sermaye piyasasının "as"1arı arasına soyunabi lmektedir ler." şeklinde g ö r ü ş ü n ü açıkl ıyordu.
T ü m bu ve benzeri bil imsel görüşlere karşın, ç a ğ d a ş ceza hukukunda yeri b u l u n m a y a n " E k o n o m i k suça e k o n o m i k c e z a " doktr in i ile (!) payandaları o lan hayali ihracatçıları yargı lamaktan kurtarmaya çalışan Özal, bu tavrıyla kendisini ele vermektedir .
Bu k o n u d a zamanın başbakan yardımcısı Kaya Erdem' in tavrı tek kelimeyle g ü l ü n ç t ü r . 7 A m a Erdem' in açıklaması ANAP iktidarının oportünist, pragmatik, dışa bağımlı, işbirl ikçi felsefesine ö z g ü n bir örnek oluşturm a k t a d ı r 8 "Hayali ihracat yapılmıyor demiyorum yapılıyor ama devletten para almak için değil, itibar sağlamak ve yurt dışındaki kara paralarını aklamak için yapıyorlar. Kaldı ki bu da teşvik edilmesi gereken bir şey. Olayın büyütülecek abartı lacak bir yanı yok. Devlet soyuluyormuş, vatandaşın parası cebine g i d i y o r m u ş , bunlar geçerl i l iği o lmayan iddialar...
Ben ihracatçımızı ürkütecek, t ö h m e t altında bırakacak, halkın g ü z ü n d e d ü z e n b a z havası verecek bu iddiaları yanlış b u l u y o r u m . Olayı abartarak b ü y ü k ihracatçıyı karalayarak s p e k ü l a s y o n d a n kaçınmamız milli bir pol it ika olmalı... Biz araştırırsak kimbil ir kaç eroin kaçakçıl ığı dosyası çıkar?
4 13 Haziran 1988 tarihli gazeteler. 5 Karaduman: Hayali ihracatçı hapse atılsın, Cumhuriyet, 23 Kasım 1988 * Özal'ın fikri 6 Prof. Dr. Ali Sait Yüksek, "Batıda ekonomik suçlar para cezası ile geçlştirilmiyor-Eskiyen yasaları yamamak
çözüm değil" Milliyet, 8 Haziran 1988 7 "Hükümetin özrü, kabahatinden büyük" Hürriyet, 28 Temmuz 1988, Mehlika Türkmenoğlu'nun haberi 8 Yn: Kaya Erdem'e göre tüm hayali ihracatçıların yurt dışında kara parası var. Peki bu para nasıl kazanılmış?
Orasını kurcalamak iktidarın işine gelmiyor...
131
Bunları g ö r ü n c e ülkede herkes eroin kaçakçısı d i y e mi düşüneceğiz?
Hayali ihracat olayı da aynı işte. Denizde kum misali. Üç beş kişi yaptı
diye bütün ihracatçıyı karalamak olur mu?
İktidarın suçu ör tbas e t m e çabasını b u g ü n k a m u o y u ç o k iyi b i lmektedir. Olaylar ve gerçekler Kaya Erdem'e yadsıyacak bir gel iş im göstermektedir. Ç ü n k ü , hayali ihracatçının "Üç beş k iş i "den oluşmadığı , buna karşın yüzlerce ihracatçı şirketi kapsadığı gerek basında çıkan yazılard a n 1 2 ve gerekse yargı lamalardan anlaşılmıştır. Hayali İhracatçılıkla suçlanan 197 f irmanın her bir inin onlarca hissedar ve yönet ic iden o l u ş t u ğ u nu varsayarsak üç beş kişi deği l , binlerce sahtekârın e k o n o m i m i z i n kanını e m d i ğ i açıklıkla görü lmektedir .
Kaya E r d e m , üstü kapalı da olsa g ü m r ü k ç ü l e r i n y ü z d e 20 rüşvet aldıklarını itiraf e t m e k t e d i r . 1 3 O n u tey iden bir DPT yetkil isi "gümrüklerde zaten sistem oturmuş, dolar başına hesabıyla işini hallediyorsun." şekl inde kanısını bel irterek Erdem' i doğrulamaktadır . Yabancı sigarayı serbest bırakmanın bir gerekçesi olarak "kaçakçı l ığın
ö n l e n e m e m e s i " gösteri l iyor. B u n u n gibi hayali ihracatı, "kara parayı a k l a m a " diye halka y u t t u r m a y a çalışılmaktadır. G ü m r ü k l e r d e k i rüşveti önleyemiyorsanız iktidar koltuklarını hangi hakla işgal ediyorsunuz? Dünyadaki t ü m iktidarların görevler i arasında kaçakçıl ık ve rüşveti önle
mek ve de suçlularını yargı ö n ü n e çıkartmak da bulunmaktadır . Eğer bu vurdumduymazl ığ ın hesabı sorulmaz diye düşünüyorsanız, yanıldığınızı anladığınızda iş işten g e ç m i ş olabilir. 5
"Devlet hergün yeni bir z a m furyası altında ezilen halkın deği l , milyarlarının bir kuruşunun bile hesabını s o r m a y a m e c b u r d u r . Devlet Denet leme Kurulu'nun, devlet tokadını bu pervasızların yüzüne şaklatmasını bekl iyoruz."
DPT uzmanı anılan a ç ı k l a m a s ı n d a 1 4 "Hayali ihracatçılardan bir ikisinin harcanacağı ama asıl büyüklerin yerinde kalacağını" ve "Hayal i ihracatın genel ihracattaki payının y ü z d e 40'ın alt ında o lmadığın ın" ve "... o yapmış bu yapmış, o firma bu firma önemli değil, sistem önemli bu sistem
9 Yn: ANAVATAN iktidarının "Milli Politika" (!) anlayışına tipik bir örnek... 10 Uğur Mumcu, Kaya Erdem'in demeciyle suç işlediğini iddia etmektedir. "Suç, suçtur..." Cumhuriyet,
29 Temmuz 1988 11 Yn: Mahkemeye çıkarılan hayali ihracat sanıklarının çoğu cezası daha hafif olduğu için TOPLU KAÇAKÇI
LIK yerine SAHTEKARLIK suçunu kabul etmektedirler... 12 197 firma didik didik, Milliyet, 18 Kasım 1988 Cengiz Kuşcuoğlu'nun haberi 13 12'de agy
14 "Adını açıklamayan eski DPT uzmanına göre hayali ihracatçılar yırtacak. Bu işten bir şey çıkmaz" Milliyet,
16 Temmuz 1988 Zülfikar Doğan'ın haberi 15 "Hayalcilere devlet tokadını kim vuracak?" Prof. Dr. C. Tayyar Sadıklar, Hürriyet, 18 Temmuz 1988
132
için pazarlık yapıldı, kuruldu, bu güne getirildi. Ş i m d i iş aleni o lmaya başladı. Hükümet de rahatsız ama kesse, gelen döviz Türkiye'yi idare etmez, borca batmışsın, göz yumacaksın. İkâme edecek başka bir döviz kaynağın yok.
Bu k o n u d a iktidarın gaflet ve vurdumduymazl ığ ına bir ö r n e k vermek gerekirse Bursa'da DIBIRDIK H O L D İ N G yönet ic i ler inden söz edebi l i r iz . 1 8
Anılan hold ing 17 Aralık 1986 g ü n ü TV'nin bir inci kanal ında Hayali ihracatçı olarak suçlanmış ve halen yargı ö n ü n d e hesap vermeler ine karşın, aradan 4 ay geçt ik ten sonra (13 Nisan 1987) Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Yavuz Canevi imzasıyla " İhracat onur m a d a l y a s ı " almıştır.
Hayali ihracat k o n u s u n d a iktidarın "Döviz gelsin de nasıl gelirse gels in" anlayışını benimsemesine C u m h u r b a ş k a n ı yasayı v e t o ederek karşı çıkmış ve yargı talan önleyici kararlar almıştır.
Buna karşın iktidar, başıboş tavrını bürokrasin in kilit noktalarına yerleştirdiği adamlarını kul lanarak s ü r d ü r m ü ş ve bu d o ğ r u l t u d a k i düzenlemelere başvurmuştur. Ö r n e ğ i n hayali ihracat k o n u s u n d a DPT Müsteşar yardımcıl ığına atadığı Bülent Öztürkmen' i t a m yetkili kılmıştır. ' Bu şekilde ihracatın patronluğu resmen onay lanan Öztürk-m e n , hayali ihracatçıların sorunlarını ç ö z ü m e kavuşturabi lmek için Merkez Bankasına bir yazı göndermişt i r . Bu yazıda ihracat dahil t ü m teşvik tedbir ler inin kendileri taraf ından yürütü leceği hatırlatılmıştır. Ö z t ü r k m e n , g ü m r ü ğ ü n uyarmasına karşın, Süzer'lere ait TOP DIŞ TİCA
RET firmasının kablo ihracatında bir im fiyatı (metre) 3.32 centl ik kabloya 1 D o % ? ¥ a t v e r e r e k f i rmaya açıktan yaklaşık 3 0 kat kazanç sağlamıştır. ö
Olayı bireysel örnek saymak kanımıza göre olanaksızdır. Basında uzun süreden beri Bülent Ö z t ü r k m e n hakkında kuşku yaratacak d o ğ r u l t u d a
16 Vural Arıkan, "Hükümet, 'döviz gerek' dedi, gerisini boş verdi." Cumhuriyet, 13 Temmuz 1988 17 Hayali ihracat sanığı Anamur Gümrük Muhafaza memuru Nurbay Şahin mahkemede "Başbakan Özal ver
diği emir ve demeçlerinde ihracatın engellenmemesi için herşeyin seri yapılmasını istiyordu." şeklindeki açıklaması. (Milliyet, 7 Şubat 1989 - Bülent Yalvac'ın haberi) bir bakıma gerçeği yansıtıyordu.
18 "Önce gözaltına aldılar, sonra başarı ödülü verdiler - Zoraki hayalci" Milliyet, 22 Ekim 1988, Çetin Yetkin'-in haberi
19 "190 hayali ihracat dosyası beklemede, 'Hayali'cilerin umudu DPT'de" Cumhuriyet-, 18 Haziran 1988 20 "Özal'ın şifahi emriyle başlatılan 'Operasyonla' hayali ihracatçıları nasıl kurtardılar. Hayali ihracatta kolla
ma" Cumhuriyet, 8 Temmuz 1988 21 Yn: Türk parası ile metresi 27 lira 22 kuruş olan kabloya 822 TL fiyat verilerek yaklaşık otuz misli haksız
kazanç sağlanılmasına göz yumulmuştur. Bu paralar kimin adına, kimlerle bölüşülmüştür? Belli değildir... 22 Milliyet, 9 Temmuz 1988 23 Yn: SÜZER HOLDİNG'e ait DIŞ TİCARET Firmasından Merkez Bankasının 5 milyarlık vergi iadesi istemi
9 Temmuz 1988 günü Milliyet Gazetesinde açıklanıyordu. Oysa ki bu tarihten 3 gün önce aynı gazetede yer alan bir haberde, SÜZER'lerin şirketine" 'Altın madalya' verildiği belirtiliyordu, işte iktidarın "köşe dönücülük", "işbitiricilik" anlayışına belirgin bir örnek daha...
133
haberler yeralmış ve özell ikle Uğur M u m c u bir yazısında bu kişinin A m e r i k a ve isviçre bankalar ında bulunan hesabına (!) 1984 yılında bir g ü n arayla 20 bin do lar yatırıldığını hesap numaralarını da vererek açıklamıştır.
A ç ı k ç a suç o luşturan bu d u r u m u n soruşturu lması gerekirken Öztürk-men' in bürokrasideki etkinl iğinin arttırılması d ikkat çekic i niteliktedir. Söylenti ler in d o r u ğ a çıktığında ise bu kişi Başbakanl ık danışmanlığına alınmıştır. Doğal olarak bu kuşkulu ilişkiler iç inde birbirlerine karşı g e b e olanlar arasında hesap sorulması olanaksız hale gelmekte, bu nedenle de bazı kişiler T B M M dışında olmalarına karşın, etkin bir dokunulmazl ık zırhı ardında d ü m e n i n e bakmakta g ü n ü n ü g ü n etmektedirler...
Ö z t ü r k m e n ' i n eski bir MİT görevl isi o lması kuşkuları d a h a da artt ırmakt a d ı r . 2 5 Kaldıki bu kişinin 12 Mart sonrası bu d ö n e m d e " i ş k e n c e c i " old u ğ u hakkında basında açıklamalar y a p ı l m ı ş 2 6 " 2 7 a n c a k yazılanlara karşı Ö z t ü r k m e n s u s k u n l u ğ u n u korumuştur.
12 Mart d ö n e m i n d e MİT görevl isi olarak hakkında işkencecil ik iddiası öne sürülen bu kişinin .MHP'li bir bakanın müsteşar yardımcısı olması, 12 Eylül sonrasında ise DPT müsteşar yardımcısı olarak hayali ihracatçıya destek vermesi, oradan Başbakanlık Danışmanlığına atanması, A m e r i k a n ve isviçre bankalarında hesaplar 12'li d ö n e m l e r için i lginç bir b iyograf i o luşturmakta, k o k u ş m u ş düzenin pisliklerini sergiler g ö r ü n mektedir.
Ş imdi de hayali ihracat k o n u s u n d a yargının t u t u m u n d a n kısaca söz etm e k ist iyorum:
izmir D G M , Antalya'da yakalanan Şafak gemisiy le ilgili d a v a d a sanıklara yüz bin liralık para cezası yerine onar yıl hapis cezası vermiş ve bu karar Yargıtay 7. Ceza Dairesinin onayıyla kesinleşmiştir. 8
Daha sonra bu tür suçlarda bir yıllık z a m a n aşımından yararlanıp, paçayı kurtaracağını sanan hayali ihracatçılar, yargıtayın z a m a n aşımını 5 yıla çıkartması üzerine paniğe kapılıp iktidarı sıkıştırmaya başladılar. Ç ü n k ü gerçekte bunlar Kaya E r d e m i n söylediği gibi üç-beş kişi o lmayıp
bin lerce para babasıydı. Büyük dış t icaret şirketleri yaklaşık olarak yapı-
24 Uğur Mumcu, Sorumlusu Yok, Cumhuriyet, 9 Temmuz 1989 25 Yn: Eski MİT'çi Bülent Öztürkmen'in ayrıcalıklı ve dokunulmaz konumuna karşın, eski MİT'çi Mustafa Ne
cati Ercan Marmaris hayali ihracat davasında sanık olarak yargılanmaktadır. (MİT'çi ağladı... Diller çözüldü, Hürriyet, 18 Ocak 1989) Ne ilginç çelişki değil mi?
26 Aydınlık, 22 Ağustos 1978 27 "MİT ajanı Bülent Öztürkmen, MHP'li bakan Agah Oktay Güner'in müsteşar muavini idi." Aydınlık,
20 Eylül 1978 28 24'te agy.
134
lan ihracatın y ü z d e 75'ini el ler inde b u l u n d u r m a k t a ve her a n l a m d a iktidarı yönlendirmektedir ler. Daha da önemlis i halka "Serbest Piyasa Ekono- -mis i" diye yutturulan uluslararası f inans çevreler ince yönlendir i len bu uydu e k o n o m i k d ü z e n i n direklerini bu g ü n hayali ihracatçıl ıkla suçlanılan işbirlikçi patronlar oluşturmaktadır. Onların sahtekâr, hırsız ya da kaçakçı o l d u ğ u n u n ortaya çıkartı lması e k o n o m i k sistemin ve Özal iktidarının balon gibi sönmesi demekt ir . Sistemi açığa vuran m ü c a d e l e d e koşullar hiç belli o lmaz, ikt idardan hesap soru lacak bir d o ğ r u l t u d a değişebil ir.
Bu nedenle demokratik hak ve özgürlükler için verilen kavgada birinci öncelik hayalcilerin tümü ve onların destekçisi iktidardan hesap sorulmasından geçtiğini altını çizerek belirtmek isterim.
Ne yazık ki " m u h a l e f e t " bir kaç k ü ç ü k gir işim ve d e m e ç dışında olayın üzerine b ü t ü n g ü c ü y l e yük lenmemektedir . 3 0 - 3 1
Oysa iktidarın y u m u ş a k karnı hayali ihracattır. S e ç i m taktiklerini buna göre düzenlemeyi göze alabilen muhalefet partileri a n c a k parti olabilir y o k s a olası sürprizlerle karşılaşabilirler.
Artık hayali ihracat olayı k a m u o y u n a malolmuştur. Kuşkusuz bu duyarl ı k o n u d a halkımızın beklenti leri bulunmaktadır. "Muhalefet in" tavrı duyarlılıkla izlenileceği hesaba katılmalıdır. İktidar seçilmiş üç beş kurbanı yargı ö n ü n e çıkartırken b ü y ü k patronlar haksız kazançlarını uzun süreye yayılan taksitlerle geri ö d e m e k ya da hiç ö d e m e m e k için iktidarla pazarlığa girişmişlerdir...
Oysa d a h a ö n c e DPT, 6183 sayılı yasa gereğince bazı f i rmalardan haksız kazançlarının yaklaşık olarak 3 katını geri a lmaya ç a l ı ş ı y o r d u . 3 2 " 3 3
Bazı basın organlarının RAM'i g iz lemek için TAM diye bilerek yanlışlık yaptıklarını açıklamıştım. Bu k o n u d a bir ç o k hayali ihracat f irması iç inde neden RAM'ı seçt iğ imi açıklamak ist iyorum.
-RAM DIŞ TİCARET ŞİRKETİ, 1987 yılında 285.598.274 dolarl ık ihracat yapmış ve TEKFEN'den sonra ikinci sırayı almıştır. 1988 yılında ise ihracat bir incisi o l m u ş t u r . 3 5 " 3 6
29 "Hayali ihracata soru önergesi" DYP Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu, Cumhuriyet, 29 Temmuz 1988.
30 "Narin için önerge", SHP Adana Milletvekili Cüneyt Canver, Milliyet, 29 Ocak 1989, Ayhan Aydernir'in haberi.
31 "Hayalci 38 firma için önerge verildi- 62,5 milyarlık devlet avantası- SHP Milletvekili Kamer Genç" Milliyet, 2 ŞUbat 1989" Erhan Aydernir'in haberi.
32 " 'Hayalci' dosyaları Özal'da", Milliyet, 24 Ağustos 1988, Yavuz Gökmen'in haberi. 33 Yn: 76 firmanın haksız kazancının 72,4 milyar TL olduğu açıklandı. Yasa uyarınca bu miktarın 200-250
milyar TL olarak geri alınması gerekiyor. Anc'ak başka sorunlar öne çıkarılarak sorun geriye itildi.
34 Milliyet, 2 Eylül 1988, Celal Pir'in haberi. 35 "RAM İhracatın liderliğine yükseldi", Hürriyet, 10 Kasım 1988
135
- Listeye giren b ü y ü k f irmaların ç o ğ u hayali ihracatçı o larak suçlanılmak-t a d ı r . 3 7 " 3 8
Buna karşın ö r n e ğ i n ENKA, 18 milyar TL, M e n t e ş o ğ l u , 26 m i l y o r T L haksız verg i iadesi aldıkları halde, l istede bu rakam RAM için 600 mi lyon TL'dir Çarpıcı bir örnek, ihracattan en b ü y ü k kazanç sağlayan RAM dış t icaret haksız vergi iadesi miktarı K O Ç G r u b u çapında ç o k az g ö r ü n mektedir. O halde bu r a k a m a neden ve niçin tenezzül edilmiştir? Kam u o y u n u n b u n u ö ğ r e n m e k e n doğal hakkıdır. Ç ü n k ü :
- RAM DIŞ TİCARET ŞİRKETİ Koç G r u b u n a bağlı bir kuruluştur. Baba ve o ğ u l Koçlar ve ai lenin d i ğ e r bireyleri basın ve yayın organlar ında özel s e k t ö r c ü l ü ğ ü n s imgesi olarak halka tanıtı lmakta, içeride ve dışarıda ödüllendir i lmekte ve iktidarlarla sıcak ilişkiler kurmaktadır lar. Kuşkusuz KOÇ G R U B U ' n u n etkinl iği ROTARİSYEN ilişkilerde dahi l o l m a k üzere Ç U H ve ÇUŞ' larla k u r d u ğ u ortakl ık lardan kaynaklanmaktadır.
- TÜRK DIŞ TİCARET DERNEĞİ, "Hayali ihracat iz leme k o m i t e s i " adı alt ında bir komite k u r m u ş ve bu kuruluşun başına RAM DIŞ TİCARET Genel M ü d ü r ü ibrahim Yazıcı'yı get i rmişt i r . 4 1 Doğal olarak anılan kuruluşun bu k o n u d a hiç bir etkinl iği o l m a d a n dağılmıştır. Onların amaçlarına u laşamama gerekçesi farklıdır. A m a bir de aklın y o l u vardır. Hayal i ihracatçılık iddiasıyla suçlanan bir şirketin genel m ü d ü r ü o lan İbrahim Yazıcı bu görevi nasıl y a p a b i l i r d i ? 4 2 /
- G ö r ü n e n köy kılavuz istemez a m a Genel M ü d ü r Yazıcı, hakkını aramak için d a v a açtığını aç ık lamaktadır . 4 3 Oysa bir gazetede açıklandığına göre "RAM haksız yere vergi iadelerinin büyük b ö l ü m ü n ü geri ö d e m i ş t i r . " 4 4
Eğer bu haber d o ğ r u y s a şirket iddiaları kabul etmiş demekt i r .
36 Yn: Rahmi Koç, Cumhuriyet, 1 Temmuz 1989, hedeflerini açıklarken: "Dış Ticaret şirketimiz RAM, 492 milyon dolar ihracat yaparak Türkiye'de ihracat birincisi olmuştur." demektedir. Ama şirketin hayali ihracat o-layıyla ilgisini gözardı etmeyi yeğlemiştir.
37 " 'Devler' de hayali şoku", Cumhuriyet, 4 Ocak 1989, Bilal Çetin'in haberi. 38 "Milyarlık cezalar sıkıştırdı, 'Develer'e hayali faturası", Cumhuriyet, 10 Ocak 1989, Bilal Çetin ve Enis Ber-"* beroğlü'nun haberi. 39 "ihracatçıya ceza listesi", Cumhuriyet, 19 Ocak 1989, Bilal Çetin'in haberi 40 Gecikme faizleriyle birlikte RAM DIŞ TİCARET'ın haksız kazancı olan 2 milyar 300 milyon TL geri istenil
mektedir. (Cumhuriyet, 9 Şubat 1989) Yn. Bu paranın geri ödenip ödenmediğini Rahmi KOÇ, RAM DIŞ TİCARET başta olmak üzere diğer büyük ihracat şirketlerinin neden yargı önüne getirilmediğini de Özal açıklamaktadır.
41 Hayalı ihracatı izleyemediler, Milliyet, 19 Eylül 1988 42 Yn: Bu yazı yazıldıktan sonra ibrahim Yazıcı görevinden uzaklaştırıldı. 43 "Hayalinin faturası büyük şirketlere mi?", Sabah, 8 Ocak 1989 Şule Talu'nun haberi 44 41'de agy Yn: Geri ödenilen miktar tam belli olmadığı için açıklama yapılmalıdır. * ÇUH: Çok Uluslu Holding
ÇUŞ: Çok Uluslu Şirket ** Koç Grubu'nun Dünya genelinde 500 Büyük şirket içinde 143'üncü sırada yer almaktadır. (19 Temmuz
1989 tarihli gazeteler)
136
Ceza h u k u k u n u n d e ğ i ş m e z kural larından biri de 'suç o lan yerde ceza-nında olacağı ' şekl indedir. Bu nedenle haksız vergi iadesinin geri ö d e n mesi şirketin, genel m ü d ü r ü n ü n ve olaya karışan b ö l ü m müdür ler in in suçluluklarını yargı s ü z g e c i n d e n g e ç m e d e n o r t a d a n kaldırmaz.
RAM DIŞ TİCARET şirketi K O Ç GRUBU'na " g ö l g e " düşürmüştür. Bu kuşkudan "ar ınmanın" tek y o l u öneel ikle bu k a d r o n u n temiz lenmesind e n geçer. Ne dersiniz Rahmi Koç, aksi d u r u m d a kuşkuların K O Ç GRUBU üzerinde yoğunlaşmasına g ö z y u m m a k d u r u m u n d a kalmış o lmayacak mısınız?
Baba diye anılan Necdet U lucan hayali ihracat suçlamasıyla tutuk lanmış ve birkaç ay sonra salıverilmiştir. Bu d ö n e m d e "asıl suçluların hold i n g patronları onların üzerine gidi lmesi gerekt iğ in i" sürekli vurgulamışt ır. 4 6
Ulucan'ın d u r u m u bana bir özdeyiş hatırlattı: "YASALAR Ö R Ü M C E K AĞINA BENZERLER. SİNEKLER TAKILIR, EŞEK ARILARI DELER GEÇER" diye... Yargılanan hayali ihracatçılar ağa yakalanmışlardır. Bozuk düzende EŞEK ARILARI'nın vızıltıları kulaklarımızı sağır ediyor.
Basından beri Bülent Öztürkmen' in yasadışı t u t u m u n a karşı çıkan DPT müsteşar yardımcısı Fahrettin Kunak "120 milyarı geri ala-cağız."demektedir .
Kunak'ın başarılı olmasını dileriz. A n c a k bu kadarı yetmez... Serbest Piyasa Ekonomis i yutturmacasının ipl iğinin pazara çıkartı lması t ü m suçluların yargı ö n ü n e getir i lmesine bağlı o l d u ğ u n u bi l iyoruz. Avantalar ve yağmalar ülkesinde asla hesap sorulamayacağını sananlar bir g ü n yanıldıklarını anladıklarında, onlar için her şey t ü k e n m i ş olacaktır." s
10 Şubat 1989
45 "1300 sahife ifade veren Ulucan yorgun ve bitkin, holdinglerin üzerine gidin" Milliyet, 15 Kasım 1988 46 Milliyet, 5 Şubat 1989 Ulucan: "Asıl ihracatı yapan bankalar, holdinglerdir. Devlet teşvik ediyor ama bu
pisliğitemizlemelidir." 47 Milliyet, 1 Şubat 1989, Ünver Çekemoğlu'nun haberi. 48 Yn: Yazıya bazı dipnotları yeni eklenilmiştir.
137
VI.BÖLÜM
S O N U C A D O Ğ R U .
Ç o k ç a İstihbarat Örgüt ler inden ve İst ihbaratçı lardan söz edildi. A m a c ı mız kendi açıklamalarından da yarar lanarak bir d u r u m saptaması yapm a k ve artık k a m u o y u n d a n saklanamaz b o y u t a ulaşan bozuklukların g i der i lmesine yardımcı olmaktır. Bu d ü z e n l e m e n i n nasıl yapılacağının yanıt ı b u g ü n için boşluktadır.
Yasaya göre MİT, Başbakanın emir ve k o n t r o l u n d a olması gerekirken, böyle bir denet imin b u g ü n e kadar sağlanamadığı anlaşılmaktadır.
B u n u n gibi , MİT g ü n ü m ü z e d e ğ i n Par lamento Denetimi dışında tutuld u ğ u da ortaya çıkmış bulunmaktadır .
MİT Raporu Olayı 'ndaki d e n e t i m , raporla sınırlı kalmış, örgüt d o k u n u l mazlığını korumaktadır. B ü y ü k yankılara neden olan raporun sızdırılmasında uzun zamandır bi l inen bazı örgüt, kişiler ve hattâ iller arası çat ışmayı g ü n yüzüne çıkarmış, yapılan pazarlık s o n u c u bir y a n d a n yeni dengelere uygun atamalar yapıl ırken, bazı MİT'çiler köşk tarafından tasfiye edilmişlerdir.
Raporun soruşturulması ise, kanımıza g ö r e Üruğ'un soruna onur meselesi olarak yaklaşma s o n u c u n d a , üst d ü z e y d e k i bir pazarlık s o n u c u başlamıştır. Üruğ'a yönelt i len suçlamanın gerçek muhatabı göz ardı edilip, suçlama yanlış adrese postalanmıştır.
Asl ında MİT arşivlerinde binlerce benzeri rapor b u l u n d u ğ u kuşkusuzdur. Bu tür raporlara dayanı larak on binlerce insan m a ğ d u r edilmiştir. Eymür bile suçlanan kişi Uruğ o lmasaydı d u r u m u n u n farklı olacağını söylemektedir.
MİT'çiler örgütten uzaklaştırılmış, MİT müsteşarı değişt ir i lmiş ve Üruğ'a tazminat ödenmiştir, a m a her şey sonuçlanmış değildir.
Ö r g ü t ü n yasal hiyerarşisi içine alınması ve Par lamento d e n e t i m i n d e n geçir i lmesi, dış i l işkilerden arındırılması, değişen d ü n y a koşullarına göre kendini yenilemesi, faaliyetlerini yasa sınırları içine alması ve A 'dan Z'ye
138
yeniden düzenlenmesi kesin bir zorunluluk olarak g ö r ü n m e k t e d i r .
Özellikle 1971 yıl ından bu yana işkence olaylarıyla bazı MİT'çiler özdeşleşmiş bulunmaktadır . Bu kişilerin sürekli etkin k o n u m d a bulunmaları örgüte yönel ik suçlamalara haklılık kazandırmaktadır.
Adı İşkence olayları iç inde sıkça anılan Hiram Abas, M e h m e t Eymür, Bülent Öztüçkmen mut lu MİT'çiler arasında sayılabilir. İlk ikisinin emekl i olmalarına karşın yurtdışı seyahatlarına çıkabi lecek bir e k o n o m i k kon u m d a o l d u ğ u anlaşılıyor.
Bülent Ö z t ü r k m e n ise her taşın alt ından ç ıkmakta b u n a karşın bürokrasideki itibarlı k o n u m u n u sürdürmektedir . Savlara bakıl ınca, bu kişi, DPT müsteşar yardımcısı olarak Hayali İhracatın o luşmasına katkıda bulunmuştur. Hayali İhracatçılar yargılanırken o n u n yalnız görev yerinin değişt ir i lmesinin ardındaki giz nedir b i l inmemektedir. H o r z u m ' u n dostları arasında adı g e ç e n , yabancı bankalardaki hesabı b u l u n a n ve bu hesaba kuşkulu paralar yatırılan bu kişi, nasıl o l u y o r d a B a ş b a k a n Danışmanlığınd a tutuluyor? Anlamak m ü m k ü n değil...
Bir eski MİT'çi Hayali ihracat'a bürokras iden destek ver irken diğerinin - Mustafa Necat i Ercan - Marmaris Hayali İhracat davasında yargılanması ilginç bir çel işki oluşturmaktadır.
Bunun gibi , A b a s ile Eymür mut lu azınlık gibi yaşarken eski MİT'çi Ferdi Tamer' in manavlık yaparak geçimin i sürdürmesi aklı karıştırmaktadır.
Üruğ'a ö d e n e n 40 mi lyonun, yasal olarak rucû edilerek E y m ü r ' d e n geri alınması gerekmektedir . Rapor ile suç işlediği tazminat ö d e m e kararıyla anlaşılan Eymür hakkında görevini kötüye kul lanmaktan n e d e n dava açılamamaktadır?
Yoksa bu kişinin bildiklerini açık lamasından mı korkulmaktadır?
Eymür bir MİT'çinin Sheraton Otel i 'nde "Aşk O d a s ı " işlettiğini açıklamaktadır. Bu o d a d a n geçenler i bi ldiğini ima e d e n Eymür bir şantaj k o k u su hissett irmektedir.
"Otelde özel bir odası vardı. Kendisini herkes MİT elemanı olarak biliyor ve oteldeki o oda, ona MİT adına tahsis edilmiş. Bu şahıs, bütün bu Mehmet Ağarlar, Ünal Erkan'lar, Şükrü Balcı, Tuncay Mataracı gibilerle vıcık vıcık olmuş bir adam. Şimdi, İstanbul Belediyesi'nde Sivil savunma uzmanı olarak çalışıyor. Bunun odasında kimler kalmış acaba? Araştırmak lâzım. Bakmak lâzım tabii..."
K a m u o y u n u n merakını g i d e r m e k için bu kişinin M.T. o l d u ğ u n u açıkladık. Şimdi i lgil i lerden s o r m a k lazım:
- Vıcık, vıcık i l işkiden ne kast edil iyor?
139
- M.T. nin "Aşk O d a s ı " n d a n kimler geldi , k imler geçt i?
- Suçlananlardan birisi eski bir bakan, birisi vali, biri emniyet m ü d ü r ü d iğer i ise eski emniyet m ü d ü r ü d ü r . Bu kişiler n e d e n Eymür hakkında d a va açmıyor lar?
- R a p o r d a adı g e ç e n d i ğ e r kişiler hazır ön ler inde o lumlu bir emsal varken, n e d e n dava açamıyor lar? Paraya gereksinimler i mi yok, y o k s a çekindikleri gerçekler mi var?
- M.T.'nin Dalah'ın Belediye Başkanı o l d u ğ u d ö n e m d e Sivil Savunma örg ü t ü n d e nasıl h izmet verdi?
- Halkına z u l ü m ve haksızlık yapılmasını isteyen emekl i general AP, ikti-dar ınca Sivil Savunma Teşkilatına başkan yapılıyor,
T ü r ü n ' ü n namı d ü n y a y a yayılan meşhur sıkıyönetim Savcısı Sü leyman Takkeci ve 12 Mart işkenceci leri iç inde isminden en ç o k söz edilen Eyüp Özalkuş halen THY Sivil Savunma ö r g ü t ü n d e ne arıyorlar? "Aşk O d a s ı " işleticisi M.T.'nin Belediye Sivil S a v u n m a ö r g ü t ü n d e k i görevi dev a m ediyor mu?
Ve de E y m ü r diyor ki: "Bir k o k u ş m u ş l u k var..." Kendisine kat ı lmamak m ü m k ü n değil... Tabii bu o l u ş u m içinde o n u n payını parantez dışı t u t m a koşuluyla...
G e r ç e k t e "POLİTİK D U R U M DEĞERLENDİRME"ler in i üçlemek gerekirdi. G ö r ü l d ü ğ ü gibi olaylar t ü m hızıyla sürüyor. S o n perdesini yaşayarak göreceğiz .
G e ç m i ş t e istihbarat örgüt ler ine e g e m e n o l a m a y a n Başbakanların Darbe ile ikt idardan düşürüldükler i gözardı ed i lmemesi gereken bir o l g u dur.
Özal'ı Menderes, M a r c o s ( İmelda), Mussol in i , XVI.Louis (Marie-Antoî-nette)'e benzetenler in di l lerinin altındaki bakla nedir?
Özal'ın uyguladığı e k o n o m i k model iflas sinyalleri veriyor. Enf lasyon'un ö n l e n e m e z yükselişi üç lü rakamlara d o ğ r u kayıyor...
Model ' in alt ında - Or jşd i rek - ezil irken, Türkiye'nin patron cennet ine d ö n ü ş t ü ğ ü açıklanıyor.
Düzenin vıcık vıcık ilişkiler iç inde k o k u ş t u ğ u n u , halâ kendi ler inden hesap soru lamayan eski MİT'çiler söylüyor...
Hayal i ihracatçı ve işbirl ikçi holding patronlar ı yargı ö n ü n e getiri le-miyor. Birkaç göstermel ik dava ile hırsızlıklar ör tbas edi lmeye çalışılıyor.
* Y.N: S. Takkeci Asil Nadirin de sözcülüğünü yapan «Yeni Batı Trakya» dergisinin genel yayın koordinatörlüğünü yapmaktadır. 2000'e Doğru Dergisi, 6 Ağustos 1989.
** Hürriyet, 10 Temmuz 1989
140
Bu koşullar içer is inde Özai' ların ÇANKAYA özlemini bazı çevreler, sığınma ve k o r u n m a i ç g ü d ü s ü olarak değer iendir iyorsa da KAM OY araştırması yüzde 87.9'un Özal' ın Cumhurbaşkanl ığ ın ın is tenmediğ in i g ö s t e riyor.
Tabanı yit irmiş bir iktidarın, T B M M ' d e k i ç o ğ u n l u ğ u n a d a y a n a r a k C u m hurbaşkanı s e ç i m i n d e uzlaşma a r a m a m a s ı say ı lamayacak kadar tehl ikeyi beraber inde getirebilir...
Financial Times** y o r u m u n d a : " H ü k ü m e t i n , fırtınalı bir s o n b a h a r ile karşı karşıya kalacağını," açıkladıktan sonra " B a ş b a k a n , e k o n o m i d a h a da k ö t ü l e ş m e d e n erken s e ç i m e g idecekt i r" demektedi r .
Özal'ın f ırt ınadan ilk a ş a m a d a kurtulmasının y o l u bize g ö r e d e , C u m h u r başkanı o l m a sevdasından vazgeçip, bir an ö n c e e r k e n s e ç i m e g i t m e sinden geçmektedir .
Doruklara h e m kartallar h e m de sürüngenler çıkabilir. Kartallar uçarak, ötekiler sürünerek. Rastlantılar s o n u c u doruk lara ulaşabi lmiş s ü r ü n g e n ler bir g ü n o r a d a kartallara y e m olur.
Oysa k i GECE YARISI DORUK OPERASYONLARI 1 h e m zevkli h e m de sakıncasızdır. İyi doruklar, İyi operasyonlar... M a d e in USA damgal ı o l s u n . 2
Yapıtımı o k u m a k g ü ç l ü ğ ü n e katlandığınız için teşekkür e d e r k e n , yeni çalışmalarım için rehber o lacak öneri ve eleştirilerinizi b e k l i y o r u m .
Saygılarla... 30 Temmuz 1989
Talat Turhan Yenigün Sok. No: 19 81200 Kuzguncuk İSTANBUL
* Milliyet, 23 Temmuz 1989 *" 20 Temmuz 1989 1 İngiliz The Daily Telegraph gazetesi, "özal seçilirse darbe olur", .6 Ağustos 1989 2 "Özal'ın Cumhurbaşkanı olması için CIA devrede - TÜRKİYE'Yİ KUCAĞA OTURTMA PLANI - ABD Merke
zi Haberalma ögrütü'nün hazırladığı planı Başkan Bush kabul etti." Gazete, 9 Ağustos 1989
141
EK-1 Milli ist ihbarat Teşkilâtı şeması
EK-2 Milli ist ihbarat K o o r d i n a s y o n Kurulu şeması
EK-3 "ŞEYTAN ÜÇGENİ: CIA - M O S S A D - MİT İLİŞKİLERİ" 2000'e
D o ğ r u Dergisi: 28 Şubat - 5 Mart 1988, Yıl: 2, Sayı: 10
EK-4 "Olaylarla Hiram Abas CIA - M O S S A D işbir l iğ i" 2000'e D o ğ r u Der
gisi: 12 Haziran 1988, Yıl: 2, Sayı: 25
EK-5 Günaydın Gazetesi manşet i : 1 Ekim 1979
EK-6 Bölge Koord inasyon Merkezi A C C - Sıkıyönetim E ş g ü d ü m K o m u
tanlığı - Şeması (FM 31-16 resmi Amer ikan Tal imnamesi : Sahife: 33)
EK-7 Günaydın gazetesi manşet i : 2 Ekim 1979
EK-8 Yabancı Servisler "Esrarengiz EK-B ve Ev sahibi ü lke" Yankı, Sayı:
448, 22-28 Ekim 1979
EK-9 Kararlılık Operasyonlar ı , İstihbarpt-Özel ajanlar FM 30-31 EK-B
Yankı, sayı: 448, 22-28 Ekim 1979
142'
Ek—1
Başbakanl ık
Millî İstihbarat Teşkilâtı
(MİT)
MIHI İstihbarat Teşkilatının Görevleri: Devletin Milli Güvenlik politikası ile il
gili planların hazırlanmasında esas olacak askeri, siyasi, iktisadi, ticarimali, sınai, ilmi, teknik, biyografik ve psikolojik ve Milli Güvenlikle ilgili istihbaratı Devlet çapında istihsal etmek, bu istihbaratı Başbakana, Milli Güvenlik Kurulu'na (MGK) ve gerekli resmi makamlara ulaştırmak, yaymak, istihbaratla uğraşan bü-tündaire ve kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak, psikolojik savunma icapların yaymak ve istihbarata karşı koymaktır.
MİT'e bu görevler dışında hizmet yüklenemez ve bu teşkilat Devletin güvenliği milli politikası ile ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmet istikametlerine yöneltilemez.
(Kanun No: 644 MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI
KANUNU 6 TEMMUZ 1965 Resmi Gazete ile neşir ve ilanı: 22 TEMMUZ 1965 Sayı: 12055) ,
Millî Emniyet Hiz metleri Başkanlığ
(MAH)
GÖREVLERİ:
Milli Güvenlik ile ilgili istihbarata esas olacak haberleri toplamak ve istihbarata karşı koymaktır.
İstahbarat Başkanlığı
(İB) } GÖREVLERİ:
MAH ve PSB ile çeşitli Devlet daireleri ve resmî kurumlar tarafından derlenen Millî Güvenliğe ait haber ve istihbaratı almak, Devlet çapında yorumlamak, tasnif etmek, yaymak ve MİT içindeki istihbarat faaliyetlerini koordine etmektir.
Psikolojik Savunma Başkanlığı
(PSB)
İdari İşler Başkanlığı
(ÜB) >
GÖREVLERİ:
Barışta ve savaşta millî bünyeyi içten ve dıştan gelecek psikolojik tesislere ait açık haberler toplamak, yorumlamak ve karşı koymaktır.
GÖREVLERİ:
Topyekûn istihbaratın sağlanması için gerekli destek görevlerini yapmaktır.
} Teftiş Kurulu
Başkanl.ğ. > GÖREVLERİ:
MİT'in teftiş, denetim — ve soruşturma işlerini,
yapmaktır.
Hukuk Müşavirliği GÖREVLERİ:
MİT ile ilgili hukukî işleri yönetmektir.
143
Diğer Gerekli Daireler ) GÖREVLE
!
—• Milli Güvenl ik Kurulu Genel Sekreteri veya Yardımcısı 1
Millî Emniyet Hizmetleri L (MAH)
M İ L L Î İ S T İ H B A R A T Başkanı 1
K O O R D İ N A S Y O N K O O R D İ N A S Y O N
K U R U L U ( M İ K K ) İstihbarat Başkanı
Genel Kurmay İstihbarat ! |
!
Başkanı veya Yardımcısı
/
Bakanlıkların İstihbarat hiz- |
B a ş k a n metleriyle görevlendir i lmiş daire
M İ T M ü s t e ş a r ı
— b MİT Müsteşarının çağıracağı k imseler
Madde 8 —
İstihbarat çalışmaları ile ilgili koordinasyon sağlanmasında ve bu çalışmaların yönetilmesinde temel görüşleri bildirmek üzere Millî İstihbarat Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. (MİKK) Kurul en az üç ayda bir toplanır.
(Kanun No: 644 MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLÂTI
KANUNU) 6 TEMMUZ 1965
Resmi Gazete ile neşir ve ilânı: 22 TEMMUZ 1965 Sayı: 12055
144
EK-3
KUVEYT GAZETESİ AÇIKLIYOR
İKİBİN'E DOĞRU DERGİSİ, Yıl:2, SayıMO 28 Şubat • 5 Mart 1988
Seyran üçgeni: CIA-MOSSAD-MİT ilişkisi Kuveyt ve Arap âleminin ö n d e gelen gazeteler inden El Ray El Em (Ka
muoyu) gazetesi çeşitli tar ih lerde yayımladığı haber lerde, Türkiye'nin bölgede İsrail'in k o r u y u c u kalkanı o l d u ğ u n u ve MİT ile M O S S A D arasında çeşitli a lanlarda sıkı bir işbirl iği yapıldığını ileri s ü r d ü . El Ray El Em gazetesinin öneml i bir özell iği de güvenil ir d ip lomat ik kaynaklara sahip Olması ve z a m a n z a m a n olay yaratan gizli ilişkileri ortaya çıkarması. Gazetede Türk-israil işbirliği manşetten veri lmiş, MİT-MOSSAD yardımlaşmasını açık layan haber ise İsrail kaynaklı.
"Sıkı İşbirliği" Hem de Kimle? 13 Haziran 1987 tarihli El Ray El Em gazetesinin iç sayfalarındaki haber
lerin başlığı a y n e n şöyle: "Türk iye istihbarat teşkilatıyla, İsrail istihbaratı arasındaki sıkı işbirl iği açığa çıktı..."
İsrail'de ibranice yayımlanan günlük "Ma'ariv" gazetesi İsrail ist ihbarat teşkilatı o lan MOSSAD ve ŞIN BET ile Türk ist ihbarat Teşkilatı (MİT) arasında uzun z a m a n d a n beri sıkı işbirliği ve güvenl ik alanında karşılıklı yardımlaşma ve ortaklaşa çal ışma yapıldığını or taya k o y d u . Türk-Israil d ip lomat ik i l işkilerindeki s o ğ u k l u ğ a rağmen, Ma'ariv gazetesinin M O S SAD ö r g ü t ü n d e görevl i üst rütbel i bir subaya dayanarak verdiği haberde şunlar belirti l iyor: MOSSAD, Türkiye'deki sol ö r g ü t elemanlarını eğiten Filistin örgütler i hakkında MİT'e öneml i bilgi ve belgeler s u n d u . Bu k o n u da MİT'e y a r d ı m etti.
Aynı s u b a y M O S S A D ve ŞİN BET teşkilatlarının Yunanistan ve Türkiye'de geniş çapl ı istihbarat ve casusluk faaliyetlerinde b u l u n d u ğ u n u da belirtti.
Atlantik Ötesinden Gelen İlham Bilindiği üzere, 2000'e Doğru dergis in in 2-8 A ğ u s t o s 1987 tarihli 3 1 . sayı
sının kapak k o n u s u MİT müsteşar adayı Mister K o m p l o Hlram Abas idi. Bu haberde, " P o r t r e " başlığı alt ında Hiram Abas hakkında şu bilgiler ver i l iyordu:
"1965'ten sonra bazı MİT görevl i leri yurtdışına gönder i lerek, ClA'da eğitildiler. Bunlar yurtdışına Dışişleri Bakanlığı'nca 'siyasi ateşe' g ö r ü n ü -
145
m ü n d e yol lanıyorlardı. H i r a m Abas da Dışişleri siyasi m e m u r u kiml iği alt ında defalarca yurtdışına çıktı. CIA okul larında d ö r t yıl eğit im g ö r d ü . Sorg u l a m a , sabotaj ve p r o v o k a s y o n konular ında uzmanlaştı. B a t u m ve Atina 'dan s o n r a 30 Eylül 1968 - 1 Aralık 1970 tarihleri arasında Beyrut ' ta görev yaptı.
2000'e Doğru dergis inin 14-20 Şubat 1988 tarihli ve 8 sayılı nüshasının MİT R a p o r u ' n u hazırlayanlar kapak k o n u l u yazısında ise şu saptamalar yapıldı:
"1981 yılında teşki lattan kendi isteğiyle emekl i o lmuş, (Hiram Abas) ve yıl larca işadamlarının "Bodyguard" l ığ ın ı y a p m ı ş bir insan, nasıl o l m u ş t u da bu kadar etkili bir k o n u m a sıçrayabilmişti? Bu sorunun kritik cevabında ABD ve CIA vardı. MİT'in kollarını O r t a d o ğ u ' y a uzatmak, H i r a m A-bas'ın rüyasına giren Şeyh Edebal i taraf ından söylenmemişt i . Bu ilham, Atlantik ötesinden geliyordu. Büyük müttefikin bir numaralı adamıydı Hiram Abas."
17 Mayıs 1985 tarihli m a n ş e t şöyle: El Ray El Em, Türk-israil gizl i işbir-» ligini açıklıyor... Türkiye'nin araplara d ü ş m a n c a t u t u m u n u teyid e d e n 16
belge... Türkiye'nin A B D Büyükelç is i "Türkiye, israil' in k o r u y u c u kalkanını o l u ş t u r u y o r " diyor.
Gazetemiz "El Ray El Em", Türk-israil gizli işbirl iğine ait dosyanın bazı ayrıntılarını açıklıyor. Öte y a n d a n Türkiye'nin Araplarla olan i l işkilerinden kalkınma amacıyla yararlandığına dikkat çek iyor ve t icari bağlantı ların 9 milyar dolar ı aşmış olduğunu.bel i r t iyor.
El Ray El Em, habere şöyle d e v a m ediyor: "Türkiye'nin israil ile olan sıkı işbirl iğini ortaya k o y a n 16 kanıtı açıklıyoruz. Her ne kadar Türk iye Kuveyt Büyükelçi l iği aracılığıyla haberimizi yalanladıysa da, verdiğ imiz haber d o ğ r u y d u . Haber, bir Türk resmi heyetinin İsrail'i gizl ice ziyaret etmesi konusundaydı . Biz haberi, 3 Nisan 1985 g ü n ü yayımladık. A n c a k d a h a sonra Türk Büyükelçi l iği 'nin yalanlama haberini de yazdık. Ç ü n k ü amacımız en büyük is lam ülkeler inden biri o lan Türk iye ile Arap â lemi arasında 200 yıldan beri var olan ilişkilerin korunmasıydı .
"Ancak... Türkiye - israil dosyası hayli zengin ve kabarık. Bir dizi nesnel ve aynı z a m a n d a ü z ü c ü anlaşmaları içeriyor. Söz k o n u s u anlaşmalar arasında Türkiye'nin b ö l g e d e İsrail'e k o r u y u c u kalkan olması da bulunuyor. Nitekim Türkiye'nin W a s h i n g t o n Büyükelçis i "Türkiye, israil ' in himayesi için k o r u y u c u kalkan o luşturuyor" diyor... Dahası var...
"Eği t im alanında, ders kitaplarından Filistin adının si l inmesi ve Filistin haritasının kaldırılmasıyla başlandı. Kudüs, İsrail'in başkenti o larak g ö s teril iyor. B u n u Araplara d ü ş m a n olanlar bile yapmadı lar."
146
EK-4
HİRAM ABAS -CIA-MOSSAD İŞBİRLİĞİ
İKİBİN'E DOĞRU DERGİSİ, Yıl: 2, Sayı: 25, 12 Haziran 1988
"Elçinizi Kefenle Yollarız"
(Özet)
Yeşilköy Haval imanına, 1987 başlarında esrarengiz bir y o l c u iniyor. (...) Kimliği özenle g iz lenmeye çalışılan bu a d a m , İsrail İst ihbarat örgütü MOSSAD'ın ö n d e gelen şef ler inden bir iydi. Adı: Arie Levin. (...) Bu ziyaretten bir kaç g ü n sonra Ankara'nın bir başka israil'li k o n u ğ u daha olacaktı, Devid Kemhi. (...) Ankara'ya geld iğ indeki resmi sıfatı ise İsrail Milli Savunma Bakanlığı Genel M ü d ü r ü . T a m da Arap ülkeleri ve Filistin Kurtuluş Ö r g ü t ü n e karşı MİT operasyonlar ı düzenlendiğ i o d ö n e m d e bu iki ziyaret ilgili çevrelerin g ö z ü n d e n kaçmamışt ı . Bu çevrelerde Arie Levin MİT ile M O S S A D arasındaki ilişkiyi yürüten kişi o larak tanınıyordu. Türk tarafını ise bu il işkilerde Hiram Abas temsil e d i y o r d u . Arie Levin'in ziyaret inden kısa bir süre sonra, 14 Şubat günlü bir istanbul gazetesi (Ebu Fi-raz gitti) başlığını at ıyordu.
Abas Orta Doğu Sahnesinde Hiram Abas ve MİT b ü t ü n bir 1986 sonbaharını Türk iye 'deki Filistinliler
üzerinde yoğunlaşan operasyonlara ayırmışlardı. İşte o sonbaharda, s iyonizme karşı m ü c a d e l e n i n ö n ü n d e yer alan bir A r a p l iderine Hiram Abas'ın birinci mesajı ulaştı. H i ram Abas şöyle d i y o r d u : "Ankara'daki diplomatınızı çekerseniz size her tür lü kolaylığı sağlarız. (...)" Hiram'dan A r a p l iderine ikinci mesaj ulaştı: H i ram Abas bu kez o l d u k ç a pervasızdı: " B u adamı b u r a d a n alın, yoksa kefen içinde yol layacağız!" Diplomatın karısına telefonlar ge l iyordu: " D u l m u kalmak istersin. Yoksa boşanmak mı?" (...)
Adı Üstünde Mi ster Komplo Hiram Abas d ip lomat la niçin bu kadar uğraşmıştı? 24 T e m m u z 1985 g ü
nü Ankara'da Ü r d ü n Büyükelçi l iği bir inci katibi Z iyad Sati ö ldürüldü. Cinayetin s o r u m l u l u ğ u n u Ebu Nidal ö r g ü t ü üstlendi. A r a d a n bir yıl geçt i , Eylül 1986'da bir g u r u p Filistin'li Sati 'nin katil sanığı olarak gözaltına alındı . Türk polisi katilleri yakalamıştı. Ertesi g ü n sanıklardan ikisi serbest bırakıldı. Bırakılanlardan birinin adı Rafet Şaban'dı. Ş a b a n d a h a sonraki gel işmelerde ö n e m l i roller üst lenecekti . Nitekim Rafet Şaban FKÖ'nün Ankara'daki temsi lcis i Ebu Firaz'ı Ebu Nidal'ın adamı olarak gösteren ifa-
147
eteler vermişt i . Şaban Firaz'ı Türkiye'ye karşı çeşitl i sabotaj planlarıyla da ilişkili g ö s t e r i y o r d u . Şaban'a ifadelerini d ikte ett iren kuvvetlerin Ebu Firaz üzer inde çalıştıkları anlaşı l ıyordu. Şaban içerdeki Filistinli sanıklara karşı v i c d a n azabına kapılarak FKÖ temsi lc i l iğ ine de b a ş v u r u p gerçek kimliğini açıklamıştı. Rafet Şaban O D T Ü ' d e ö ğ r e n c i iken bir uyuşturucu işi kullanılarak MİT taraf ından elde edi lmişt i . Ebu Firaz, 16 Kasım 1986 tarihli Nokta dergis ine verdiğ i uzun r ö p o r t a j d a Filistinlilere ve FKÖ'ye karşı girişi len k o m p l o y u anlat ıyordu. Firaz, Nidal' ın kendi ler inin c a n düşmanı o l d u ğ u n u da vurguluyor. Rafet Şaban' ın serüvenini anlatıyor. (...)
Bu arada 80 kadar Filistinli sınır dışı edildi.
Abas'ın Şabanı 2000'e Doğru Rafet Şaban' ın d a h a sonraki yaşamını araştırdı. Rafet
Şaban Türk pasaportuy la cebine dolar lar konarak Avustralya'ya g ö n d e rildi. Ü r d ü n devleti vatandaşı Şaban' ın yerini öğrendi . Avustralya'dan kaçırılan Şaban Ürdün'e getir i ldi. Ü r d ü n Adalet Bakanı ile birl ikte televizyona çıktı. Şaban gerçek m i s y o n u n u açık lamıyordu te lev izyonda a m a kendisini k imin Avustralya'ya g ö n d e r d i ğ i n i söyledi: H i ram Abas! (:..) Dört Filistinli g e n ç hakkında Sati'yi ö l d ü r m e k t e n açılan dava, 7 T e m m u z
1987 tar ih inde sonuçlandı . Karar: Beraat. (...) A m a beraatten de ö n e m l i bir g e r ç e k dile ge l iyordu d u r u ş m a l a r d a . Avukatlar Veli Devecioğlu ve Günfer Karadeniz savunmalar ında şöyle d iyor lardı : "Olay CIA, M O S S A D ve MİT'in bir senaryosudur. Amaçlar arasında Türkiye'deki Filistin Kurtuluş Ö r g ü t ü temsilci l iğini k a p a t m a k da vardır."
El Mecelle'ye Bile Geçti (...)
L o n d r a ' d a A r a p ç a yay ımlanan Suudi yanlısı, haftalık El Mecelle dergis i 17-23 Aralık 1987 tarihli sayısında Batı 'dan Araplara karşı estiri len o l u m suz havanın İngiltere, A l m a n y a ve İtalya üzer inden Türkiye'ye de b u laştığını yazıyor. Dergi Sati olayı dizisini "Bir pol isiye fi lmi andırdığını söylüyor. " A m a ç " diyor, "geleneksel Türk-Arap il işkilerinin koparı lmasıdır."
16 Aralık 1986 tar ihinde ise Yaser Arafat d e m e ç ver iyordu: "Kardeş Türklerle bizim aramızdaki ilişkileri bulandırmak isteyenler Rafet Şaban'ı kullanmışlardır." (...) D ip lomat ik açıklamalar ve gazete yorumlar ı arkasında parmaklar bir ö r g ü t ü ve bir kişiyi göster iyor. Örgüt : M O S S A D , israil İstihbarat Örgütü. Kişi: H i ram Abas.
Teşhis Özal'a Bildiriliyor Hiram Abas'ın Arap ülkelerini, özell ikle FKÖ'yü hedef alan çabalar ı tabi i
d ikkat lerden kaçmıyor. (...) A r a p ülkeleri Hiram Abas'ı teşhis ediyorlar.
148
Teşhis: MOSSAD ile işbirliği.
Arap ülkelerinin d ip lomat lar ı H i r a m Abas k o n u s u n d a k i değer lendirmelerini ve rahatsızlıklarını Özal H ü k ü m e t i n e de yansıtıyorlar. (...) Özal, i lgil ilere Suriye ve FKÖ k o n u s u n d a k i o p e r a s y o n ve s o r u ş t u r m a l a r d a n rahatsızlık d u y d u ğ u n u söylüyor.
Kaddumi'nin Gösterdiği Odak Hiram Abas Türk-Arap i l işkilerinde öneml i bir s o r u n haline gelmişt i .
Abas bir y a n d a n Suriye aleyhine operasyonlar y a p a r k e n , bir y a n d a n da Filistinliler hakkında Suriye'ye s ö z d e bilgiler u ç u r u y o r d u . Şu s o n rapor olayı Abas'ların ilk ve s o n işi deği l . Anti-siyonist m ü c a d e l e n i n ö n ü n d e yer alan bir Arap ö r g ü t ü n ü n Ankara 'dak i d iplomatı hakkında Başbakan Ö-zal'a veri lmiş bir rapor var.
Raporda, d ip lomat ın d i p l o m a t i k deği l silah kaçakçıl ığı yaptığı ö n e sürülüyor. (...) Bu raporların da M O S S A D taraf ından veri len bilgilerle, g e n e MOSSAD'ın yönlendir i lmesi s o n u c u hazırlandığını 2000'eDoğru güvenil ir kaynaklardan aldığı bilgilerle d o ğ r u l a d ı . 26 O c a k 1987 tarihl i Cumhuriyet gazetesi FKÖ Dış İlişkiler Daire Başkanı Faruk K a d d u m i ile bir g ö r ü ş m e yayımladı. K a d d u m i , Ebu Firaz'ın Ankara temsi lc i l iğ inde kalacağını belirtt ikten sonra, "Bir istihbarat odağı 'nın Filistinlilere karşı önyargı l ı " davrandığını söylüyor. (...)
Bir Arap, Bir İsrailli Tanık MİT ile M O S S A D arasındaki ilişkiler Arap dünyasında ö t e d e n beri bili
niyor. Kuveyt'te yayımlanan El Ray El Em gazetesi 13 Haziran 1987 tar ihinde şöyle yazıyor: "Türkiye ist ihbarat teşkilatıyla, İsrail istihbaratı arasındaki sıkı işbirliği açığa çıkt ı ." Hatta israil gazeteleri bile k o n u y a yer ver iyordu. İbranice yayımlanan İsrail gazetesi Ma'ariv, M O S S A D ve ŞİN BET (İsrail İç İstihbarat Örgütü) ile MİT arasındaki uzun z a m a n d a n b e ri sıkı işbirliği ve güvenl ik alanında karşılıklı yardımlaşma ve ortaklaşa çalışma yapıldığını ortaya koyuyor. (...)
1985'te Türkiye'ye gelerek MİT yetkil i leriyle g ö r ü ş t ü ğ ü bildiri len CIA üst d ü z e y yetki l i lerinden Harold R o o d ' u n israil'i destekleyen planlar get irdiği anlatılıyor. (...)
H i ram Abas, Sabah gazetesinde t a m sayfa reklamlara başladı. Dikkat çeken bir nokta Abas'ın kendisini ClA'nın karşıtı g ibi g ö s t e r m e y e özen göstermesi . G ü n g ö r Mengi (...) şöyle diyor: "Amerika hesabına çalışan casusları suçüstü yakaladığı için ClA'nın bile kara l istesine giren Hiram A b a s " .
(...)
149
H i r a m Abas'ın CIA k o n u s u n d a yüklü o l d u ğ u için böyle söyleyip yazdırt tığı ç o k açıktı. (...) Abas'ın, ClA'nın Türkiye'deki adamları l istesinin başın da b u l u n d u ğ u artık sır deği ld i . (...)
A m a Abas artık bir emekli...
150
E k - 5
- A m e r i k a n İ s t i h b a r a t ö r g ü t l e r i n i n i l k d e f a
a ç ı k l a n a n g i z l i r a p o r u n d a k i i t i r a f :
"Anarşi yeterli değilse özel ajanlarımızla
Amerika'nın dostu olan ülkelerdeki faaliyetler raporunda "Ajanlarımız aşırı sol örgütlerin lider kadrolarına
sızarak onları kullanıyor" deniyor
fl) Bazı eski CİA görevlileri İsrafından açıklanan "Çok gizli "raporda Amerika'nın askeri varlığının bulunduğu ülkelerde Siyasal istikrarın sağlanması için ne gibi bir politika İzlenmesi gerekliği geniş bir biçimde anlatılıyor.
fl) Raporda Amerika'ya dost ülkelerde asi güçlerin şiddetten kaçınmaları halinde Hükümetlerin komünizme karsı pasiflik ya da kararsızlık,gösterdikleri bunu önlemek ve hem kamuoyunu hem de hükümell harekete geçirmek için özel ajanların çeşitli terör eylemlerine giriştikleri belirtiliyor.
) Raporda "Demokrasi . gelişmekte olan ülkelerde komünizm aleyhtarı düzenin gerek-
ımbfr 3« IB79« By Sı Exclusive: Top Secret l1.S. A r m y Memo on I n f i l t r a t i n g und Subverting Allies.
C t o v e r t A c t i o ı ı I N F O R M A T I O N B U L L E T I N
Gizli raporu yayınlayan dergi KClA'dan lor urubunun cıkardıf)ı darrjlde yayınlandı. Amerikan İstihbarat öroütlerlrıln demokrasi di|i gizil ful i yellerini belgelerle ortaya dûkmoyi amaçlayan dergi "Co-vcrl Aclıon InlormationBulletlnlOrlulü eylem bilgi Oûllonı ladmı tasıyor.Yukarı-daözollıklo Ameri kan tlyall çevreleri ndebliyük yankı uyandıran darglnln kapağı..
151
BÖLGE KOORDİNASYON MERKEZİ ŞEMASI*
SİVİL
Devlet (Eyalet) Sivil Hükümet — Polis, yargı ve diğerleri
— İstihbarat örgütleri — Kalkınma örgütleri (Tarım,
Ticaret, Emekçiler, Haberleşme, Endüstri)
— Danışma Bürosu
Amerikan AID Örgütü Temsilcileri
Amerikan İstihbarat Örgütü Temsilcileri
Diğer Ev Sahibi Ülke, Amerika ve Müttefik Sivil işler örgütleri1
Bölge Koordinasyon Merkez: (ACC)
Temsilcilikleri
ASKERİ
Devlet (Eyalet) Askeri Personel
— Savaş — Savaş destek — Savaş hizmet destek
Devlet (Eyalet) Yarı askeri (Paramiliter) ve .Düzen dışı (İrregular) Örgütler '
— Evsahibİ Ülke Silahlı Kuvvetleri (Kara, Deniz, Hava, Jandarma)
— Devlet (Eyalet) Sürekli Görevlileri
— Devlet (Eyalet) Geçici Görevlileri
— Amerikan Silahlı Kuvvetleri
— Savaş
— Savaş destek
— Savaş hizmet destek
— Müttefik Silahlı Kuvvetleri
- Savaş destek
- Savaş hizmet destek
Amerikan ve Müttefik Askeri Danışmanlar
^BöfgeKoordinasyon Merkezi (ACC) Hükümetin yerini alamaz.
s Bölge Koordinasyon Merkezi (ACC) bölgenin koşutlarına göre düzenlenir. Ancak Bölge Koordinasyon Merkezi (ACC) her türlü ateş desteği ile istihbarat birimlerini içermelidir.
• TOBB Genel Başkanı Ali Coşkun "Bu uzman kuruluşun (AID) bilgi
birikiminden yararlanacağız." • -
• FM 31-16 Counter Guerilla Operation adh Amerikan rasmi talimnamesinden çevrilmiştir.
152
> Sitate (Province) Civ i l Government
- Police, Lw A Order - Intelligence Agencies - Development Agencies
(Agriculture, Commerce, Public Works, Coaawni-c* t ions, Industry)
- Inforaatloo Office
USAID ltepresentatlve(s)
US1À Representative(s)
Other Boat Country, US, & t i l led Civic Activity Agencies]
Representatives of County •District) ACC
İUV* Allied Civilian Advisors
State- (Province) Military Staff - Coobat - Combat Support - Coatbet Service Support
State (Province) Parsstlllt 1 Irregular Unit(s)
Host Country Ragù lar Araad Forcee UnjLt(e) (Arery, Ravy Air Force)
- Feraanently aaslgned «1 State (Province)
- Tenporsrlly operatine vithin Stata (Provinca)
US Araad Forces Unit(s) - Ccab*t - Coetbst Support - Comb*t Service Support
Allied Araed Forces Uait(s) - Combat - Coabat Support - Coabat Service Support .
OS and Allied Military Advli
(1) <2) ACC DOBS MOT REPLACE STATE (PROVIMCB) COVKRKMEOTS. ACTUAL COMPOSITION OF ACC WILL BE DETERMINED BY LOCAL "SOURCES, BUT AS A WltDfJM. ACC SHOULD COMTADf ELEMENTS FOR CONTROL OF TACTICAL GROUND FOtCES, PIKE SUPPORT, AIR
~ INTELLIGENCE, AMD InTERNAL DEVELOPMENT.
Fİgurt İ. T***Mat* (trovine*) arta coordination etnttr.
J ( Ş e m a I V )
153
Ek—7
Türkiye ajanların cirit attığı bir ülke
haline geldi Ü l k e m i z d e f a a l i y e t g ö s t e r e n y a b a n c ı a janlar la onların kullandığı
yer l i a janların s a y ı s ı n ı n 1500 c i v a r ı n d a o l d u ğ u bel i r t i l iyor
THE MYSTERIOUS SUPPLEMENT Bj STICKING IT TO THE "HOST COUNTIfY"
"Amerika' şiddet lend ye ile llgi'l
"Covert Adiorfın Türkiye ile ilgili bölümü nın dostu olan ülkelerdeki anaral yeterli değilse özel alanlarımızla biz rlyoruz" şeklindeki ıtl'alın yer aldıflı Covert Action adlı derginin TOrki-bolümünün kupürü görülüyor.. Dergide birçok İlginç açıklama daha var.
O Amerika, Sovyetler Birliği, İsrail, Fransa, ingiltere ve Almanya hesabına çalışan bu ajanların yoğun bir çaba içinde bulundukları ve bunların çoğu zaman yerli işbirlikçilerden faydalandıkları belirtiliyor.
# "Amerika'nın dostu olan ülkelerde anarşi yeterli değilse,bzel ajanlarımızla biz şiddetlendiriyoruz" şeklindeki itirafın yer aldığı Covert Action adlı dergi Türkiye'deki ajan faaliyetlerinin bir ara azaldığını, 'fakat son zamanlarda artış gösterdiğini yazıyor.
(Yaz.,8! 4.sayfada)
154
1975 yılının Nisan ayında Barış gazetesi «FM 30-31, Karanlık Operasyonları - İstihbarat» isimli bir Amer ikan O r d u ta l imatnamesinin varlığınd a n söz etti. Makalede bu belgenin eki «B» kısmı üzerinde de d u r d u . O g ü n d e n sonra ne ta l imatname ne de «B» eki k o n u s u n d a başka tek bir söz daha yayınlanmadı.
1975 yılından sonraki bir iki yıl içer is inde «B» eki bazı Kuzey Afrika ülkelerinin başkent ler inde ve İspanya'da da ortaya çıktı. Belgenin nasıl o lup da Akdeniz turuna çıktığı anlaşı lamadı. Belgeyi basına sızdıran kaynağın istanbul 'da bulunması akla yakın ge l iyordu. 1970'lerin ortasına d o ğ r u Türkiye CIA için yalnızca öneml i bir haberalma merkezi deği l aynı zam a n d a Doğu Avrupa'da yürütülen National Security A g e n c y (Ulusal Güvenlik Örgütü) faaliyetler için de bir karargah d u r u m u n d a y d ı . Yunan c u n tasının devri lmesi, Kıbrıs'ın fiili olarak b ö l ü n m e s i ve Türkiye'ye uygulanan silah a m b a r g o s u n d a n sonra Yunanistan ve Türkiye'deki ABD İstihbarat faaliyetleri yavaşlatıldı, ancak d u r d u r u l m a d ı . Eski istihbarat düzeninin yeniden kurulması için gösteri len çabalar azalmadı, şu sıralarda da bu faaliyetlerin yeniden hız kazandığı anlaşı l ıyordu.
1978 yılının Eylül ayında Tr iunfo isimli Madr id gazetesi Ek «B»nin t ü m metnini yayınladı. ABD elçi l iğinden bu ekin varlığını yadsıyan tek sözcük işit i lmedi. Kısa süre sonra Ek «B»den bazı alıntılar Mi lano dergisi olan L'Eurepea'da ilk makale yayın lanmadan kısa süre ö n c e gazetenin o ldukça iyi bir üne sahip olan Giovvanni Valentini isimli yayımcısına Roma'da-ki ABD Büyükelçi l iğ inde çalışan üst d ü z e y d e k i bir yetkili te lefon etti. Belgenin yayınlanmasını «vakitsiz ve münasebetsiz» bu luyordu. ABD yetkil ileri dizinin yayınlanmasına engel o lamayınca gazeteye bir açıklama g ö n dererek belgenin u y d u r m a o l d u ğ u n u , resmi olarak varlığı yalanlanan bir belgeyi yayınlamakla gazetenin şaşkınlığa neden olacağı söylendi. Mekt u b a göre «Triunfo gazetesinde A B D O r d u s u FM 30-31 tal imatnamesi biç i m i n d e yayınlanan belgenin eki yoktu» Bu tür bir yalanlama i lginçti. Ordu Ek " B " n i n varlığını yalanlıyor a n c a k zımni olarak da Ek «A»nın varlığını kabul e d i y o r d u .
«B» ekinin ö z g ü n bir kopyesi Covert Act ion Information Bulletin dergisi
155
(ClA'dan emekl i o lan ya da atılan eski istihbaratçıların yayın organı) taraf ından ele geçir i lerek yayınlandı. Bu eki anlayabi lmek için FM 30-31 tal imatnamesin in biraz da olsa anlaşılması gerekl iydi . (Bu ta l imatname birç o k askeri kitaplıklarda bulunabi len ve emperyal ist askeri operasyonlara yol gösteren bir rehber Ta l imatnamede, HC olarak anılan evsahibi ülkelerin enteli jans servisleriyle ü lkede konaklayan A B D askeri birl ikleri arasında nasıl ilişkiler kurulacağı en ince ayrıntılarına kadar anlatılıyor. Belge evsahibi ülkelerin, A B D çıkarlarına yakınlık duyduklar ını ve bu gel işme çizgisi içinde tutulmalar ı gerekt iğini anlatıyor. Dost luğa y ö n e l e n A B D ve d iğer ülke arasında savaştan bir ö n c e k i tehl ike; ülkede belirsizl iğin egem e n olması, Belirsizl iğin en b ü y ü k nedeni de çeşitl i iç isyanlar ve başkaldırmalar. T a l i m a t n a m e d e ; isyanların nasıl başladığı, gel işt iği ve ne olduk-ları tanımlanıyor İsyanların zararları, evsahibi ülke gizli sevrisleriyle işbirl iği hal inde A B D O r d u s u ist ihbarat ö r g ü t ü n ü n bu isyanları nasıl başarabilecekleri kararlılık ve d e n g e y i yeniden kurarak ABD çıkarları için d e vamlı desteğin nasıl sağlanabi leceğini açık l ıyor
Bu rehberi yabancı lar g ö r e m e z (NO FORN) 132 sayfalık h izmet tal imatnamesinde: «FM 30-31-A ekiyle birl ikte bu A B D o r d u s u n a evsahibi ülke güvenl ik ortamı iç inde kararlılık ve d e n g e operasyonlar ı için gerekl i d o k tr in taktikleri ve verebi lecekler i istihbarat desteği k o n u s u n d a yol gösterir.» d i y o r d u .
Tal imatname'de isyan olasılıkları verebi leceği zararlar ve olaylar karşısında gizli servislerin ne yapabi lecekler i k o n u s u n d a bilgiler var. Evsahibi ülkenin gizli servisleriyle nasıl çalışılacağı, operasyonlar ın nasıl planlanacağı ist ihbarat değer i o lan belgelerin nasıl toplanıp değer lendir i leceği, belirtil iyor. İst ihbarat eğit iminin nasıl yapı lacağı, örnekler i açıklayıcı notlar, istihbarat t o p l a m a teknikler i ve. örnek bir ist ihbarat kursu için" genel eğit im planı veril iyor. Askerlere ö z g ü pratik ç ö z ü m l e r i n en iyi örnekler inden biri sayı labi lecek bir de başka ek var: İsyan halininîn~belirti-leri. Bu konuda yaklaşık bin göstergel ik bir liste veri lmiş. Göstergeler" arasında «Hükümet görevl i lerinin kaçırılıp öldürülmesi» gibi ç o k açık, olanlarından başka r a d y o satış ve kullanımında artış g ib i i lginç ve pek de isyanla bağlantısı o l m a y a n göstergeler de bulunuyor. Başka göstergeler: «Öğrenim s isteminde tartışmalı doktr in ler in yer alışı ve banka soyg u n l a r ı n d a n artışlar.»
Tal imatnamenin b ü y ü k b ö l ü m ü o l d u k ç a s a ç m a ve k o m i k s o ğ u k savaştan izlenimler taşıyor. «Tipik Komünist isyan örgütü» tanımı yanlışlarla d o l u . Parti yapısının hücrelerden m e y d a n a geldiği söyleniyor. Parti üyelerinin çeşitli işlevlere sahip hücrelerde görev aldıkları bu hücreler in üç-yedi kişilik gruplardan o luştuğu ve hücrenin başında da bir k o m u t a n b u l u n d u ğ u verilen bilgiler arasında. Belgeler akılları karıştırıcı aşırı sağcı
156
örgüt ler in yayınlarını andırıyor.
Ta l imatnamede u y d u r m a bir m a s u m i y e t havası da sezil iyor. «ABD g ü venlik politikasının evsahibi ülkeye yapısal bak ımdan y a r d ı m etmek istediği söyleniyor.» Bu görüş «B» ek inde yalanlanıyor. «B» ekine gere: A B D istihbarat örgütler inin birinci görev in in evsahibi ülkelerinin arkasından çal ışmak, askeri ve istihbarat örgüt ler ine sızmak onları d e n e t i m altında t u t m a k o l d u ğ u belirtil iyor. Bunun A B D ' n i n politikası o l d u ğ u da belirtil iyor. FM 30-31 ta l imatnamesindeki giriş b ö l ü m ü n d e «Ayaklanmaya karşı evsahibi ülke ile ABD'nin birlikte operasyonlar yapması ve böylel ikle kararlılığı yeniden kurması gerektiği» açıklanıyor. Giriş b ö l ü m ü d e v a m ediyor: «FM 30-31 B, eki evsahibi ülke örgüt ler in in ABD o r d u istihbaratı alanı içine girdiği belirtiliyor.»
Bu ç o k gizli belgenin en i lginç y ö n ü , hizmet ta l imatnamesinde ülkede örgütler iy le birl ikte ABD örgüt ler in in isyanları bastırıp ö n l e m e y ö n ü n d e işbirl iği ö n g ö r ü l ü r k e n , ABD örgüt ler in in evsahibi ülkenin örgütleri içine de sızmaları gerekt iği anlatılıyor. B ö y l e c e yardım g ö r e n örgüt ler bu sızmaların alanı haline geliyor.
Belgenin tüyleri ürperten başka bir b ö l ü m ü n d e «ABD ve yerel örgüt ler in isyana karşı birl ikte yürüttükleri o p e r a s y o n l a r terc ihen özgürlük, adalet ve d e m o k r a s i adınadır, yine de A B D hükümet i , destek lenmesi gereken rej imin yapısı hakkında karar v e r m e k t e kendine en b ü y ü k ö z g ü r l ü ğ ü tanır. ABD'nin uluslararası d ü z e y d e k i çıkarları bakımından desteklenen y ö net imin d e m o k r a t i k olması arzulanır birşeydir» denil iyor.
3. b ö l ü m d e A B D istihbaratının evsahibi ülkenin askeri ve pol is örgüt lerine nasıl ö n e m vermesi gerektiği ve en s o n a ş a m a d a «ülke hükümet ine bile nasıl baskı yapılabileceği» ve bu k o n u d a hazırlıklı bulunulması gerekt iği anlatılıyor. Eğer evsahibi ülke h ü k ü m e t i zarar verici bir g ö r ü n ü m alırsa bu tür baskı gerekl i oluyor. Ekte: «Resmi girişimlerin bu belgenin k o n u s u n u oluşturmadığı resmi o lmayan yeraltı faal iyetlerinde ise ABD o r d u s u ve d i ğ e r örgüt ler in sorumluluğu paylaşacakları» belirt i l iyor,
4. B ö l ü m d e en olanaklı sızma ve e lde e t m e hedeflerinin subaylar o ldukları evsahibi ülkelerin örgüt lenmeler indeki t ü m elemanları elde etmenin A B D örgüt ler in in bir görevi".olduğu da belirtil iyor. CİA'nın yardım sağlaması başka bir konu, diğer ülke örgüt ler in in üyelerinin elde edi lmesi başka bir k o n u . A ekinin varlığının belirtileri d e . b u b ö l ü m d e . Bu ekin ajanların elde edi lmesinde genel bir d o k t r i n ve rehberlik sağladığı bu k o n u d a genel bilgiler verdiği sanılıyor.
Sızma ve elde etme harekatı b u r a d a da bitmiyor. 2. kısımda «özel o p e rasyonlardan» söz ediliyor. Evsahibi ülke isyana yeter ince şiddetle reaks iyon g ö s t e r m e z s e ABD o r d u ist ihbaratı hükümet i ve k a m u o y u n u
157
d o ğ m a k t a olan tehlikeler karşısında ikna e d e c e k ve b u n u gerekli ö n l e m leri a lmaya zor layacak elde ettiği ajanlar yoluyla «şiddet ya da ş iddet gerekt i rmeyen bazı eylemlerle d u r u m u n gerekt irdiği ölçüde» yapacak. Başkaldıran kesime yeter ince sızı lamamışsa «beklenen hedeflere u laşmak için aşırı sol örgüt lerden yararlanabilecek» Bu eylemler «FM 30-31 ta l imatnamesinde açıklanan isyanın 2. ve 3. aşamalarındaki tedhiş ve geril la savaşını içeriyor.
Ajan provakatör ler in kullanıldığı safhalarda göze çarpan acı g e r ç e k bir evsahibi ülke hükümet in in yalan ve yanlış provokasyonlar la «gerçeklerd e n haberdar» edi lmesini sağlaması.
Son paragrafta ise evsahibi ülkenin arşivlerine erişi lemediği takdi rde bu arşivlerdeki bilgileri elde etmek için operasyonlar ın düzenlenmesi gerektiği var.
Bu b e l g e d e n Türkiye'de söz edi ld iğ inde ispanya'da t ü m olarak basıldığında ABD h ü k ü m e t i n d e n çıt ç ıkmadı, i talya'da basılacağı z a m a n ABD yetkil i leri b u n u n «vakitsiz ve münasebetsiz» o l d u ğ u n u söylediler. S o n u n da Roma'dak i ABD elçil iği FM 30-31 ta l imatnamesin in u y d u r m a o l d u ğ u n u açıkladı.
Belgenin u y d u r m a o l d u ğ u n u d ü ş ü n m e k zor, ebat, üslup ve işaretler diğer o r d u belgeleriyle aynı. Belge u y d u r m a y s a neden 1975 yılında ortaya çıktı? N e d e n elçilik yetkil i leri yayınlanmasını «vakitsiz» buldular? Covert A c t i o n dergis in in isteği üzerine belgeyi inceleyen askeri istihbarat emeklileri belgenin gerçek o l d u ğ u n a inanıyorlar. Belgenin d o ğ r u o l u p olmadığı k o n u s u n d a k i tart ışmalara g i r m e d e n diğer ülkelerdeki yayıncılar gibi biz de belgeyi okuyucular ımıza o k u y u p kendi ler inin karar vermesi için aynen sunuyoruz.
158
EK-9 Ç O K GİZLİ
KARARLILIK OPERASYONLARI İSTİHBARAT - Ö Z E L AJANLAR
FM-30-31'e EK:B
Karargah Kara Kuvvetleri Bölümü Washington D.C 18 Mart 1970
l- GİRİŞ
Bu ÇOK GİZLİ FM 30-31 B eki hassas o l m a özel l iğinden ötürü, Standard FM serisinden yayınlanmıştır.
FM 30-31'de yerel iç savunma ortamlar ında ABD O r d u s u n u n istikrar operasyonlar ına doktr in, taktik ve teknik açıdan istihbarat y ö n ü n d e n na-
" sil destek o lunacağı anlatıldı. GenTşl^çTmde'dağıtı lacağı ö n g ö r ü l d ü ğ ü için içindekiler isyana karşı ve b u n d a n s o n r a EÜ olarak anı lacak evsahibi ülkeyle birl ikte yapı lacak istikrarı sağlamaya yönelik operasyonlar la kısıtlıydı.
Diğer y a n d a n FM 30-31 B EÜ (Evsahibi Ülke) örgütlerini de A B D istihbaratı hedef olarak değerlendir ir. Bu ekte FM 30-31 ve FM 30-31 A'da anla-
' titan genel ist ihbarat ilkeleri tekrar edi lmeyecek. Belgenin a m a c ı EÜ örgütlerinin ist ihbarat operasyonlar ı bakımından özel bir a lan o l d u ğ u n u ve EÜ hakkında istihbarat toplayarak isyana karşı yapı lması gereken işlemlerden daha genel bir bilgi vermeyi ve ABD çıkarlarının korunmasını amaçlar.
Bu özel a landaki operasyonlar ABD O r d u s u n u n EÜ'deki isyan ve isyana karşı birl ikte çal ışma alanının kısıtlı olması bakımından kesinlikle gizli olarak kalmalıdır. ABD o r d u s u n u n n e d e n işe karıştığı hiçbir d u r u m d a bel irt i lmemelidir.
EÜ örgütler i ter imi bu bağlantı iç inde şöylece anlaşılmalıdır:
a. EÜ'nün iç güvenl ik örgütü , • •
b. EÜ'nün silahlı kuvvetleri,
o EÜ'nün silahlı kuvvetleri, polis ö r g ü t ü , sivil savunma örgüt ler i ulusal ve yerel y ö n e t i m organları, p r o p a g a n d a örgütlerinin dışında kalan diğer t ü m örgüt ler i .
Diğer bir deyişle ABD O r d u İstihbaratı EÜ'nün isyana karşı t ü m potan-
159
siyelini harekete geçirmesinde" her yönüy le A B D polit ikasına u y g u n olarak geniş bir a landa faaliyet gösterir. Uzmanl ık isteyen askeri görevlerini yer ine get ir i rken o lanak çıkan her yerde A B D çıkarlarını kol lamak zorundadır.
II ÖNCESİ ( B a c k g r o u n d )
FM 30-31'de belirt i ldiği g ib i yakın g e ç m i ş t e k i ayaklanmalar, gec ikmekte o lan ya da bağımsızlıklarını yeni kazanmış eski s ö m ü r g e l e r d e ortaya çıkmıştır.
Başkaldırı tehdid i al t ında bulunan az gel işmiş ülkelerdeki A B D müdahalesi ABD'n in t ü m d ü n y a d a uyguladığı ant i-komünist savaşın bir parçasıdır. Başkaldırı k o m ü n i z m dışındaki başka kaynaklardan da doğabil ir , aşiret, ırk ve m e z h e p kavgaları isyanlara n e d e n olabilir. Kaynağı ne olursa o lsun başkaldırı lar her zaman k o m ü n i z m için ve komünist sızmalar için o lanak sağlar, eğer etkin karşı ön lemler al ınmazsa komünist ler başarılı bir b i ç i m d e y ö n e t i m i ele geçirebil ir ler. ABD'n in böyle d u r u m l a r d a m ü d a h a l e s i için bakı lacak ölçüt bir taraftan h ü k ü m e t i n k o m ü n i z m e karşı aldığı önlemlere d i ğ e r y a n d a n da EÜ h ü k ü m e t i n i n A B D çıkarlarına gösterd iğ i t u t u m a bağlıdır.
II- SİYASAL EMEKLİLİK GEREKSİNMESİ
A B D O r d u s u diğer A B D örgütleriyle aynı b i ç i m d e EÜ'deki herhangi bir h ü k ü m e t i sonsuza d e k desteklemek d u r u m u n d a deği ldir. B u n u n nedenleri vardır.
a. A B D desteğinden yarar lanmakta olan bir h ü k ü m e t Komünist ya da K o m ü n i s t tahrikli bir isyan karşısında isteksizl ikten ya da güçsüz lükten zayıflayabilir.
b. Ülkedeki öneml i kesimlerin çıkarlarını yansı tmakta yanlışlar yapabilir.
c. Aşırı mill iyetçil ikle A B D çıkarlarıyla u y u ş m a y a n hatta aykırı davranış
iç inde olabilir. •
Bu öğeler EÜ'de h ü k ü m e t değişikl iğini ve b ö y l e c e de A B D yardımından ve rehber l iğ inden EÜ d a h a rahat yararlanmasını A B D çıkarları bakımınd a n gerektirebil ir.
isyana karşı birl ikte operasyonlar ın yapı lması genel l ik le özgürlük, adalet ve d e m o k r a s i adınadır, bununla birl ikte A B D h ü k ü m e t i yardım edeceği hükümet in yapısını saptamakta kendine ö z g ü r l ü k tanır.
Azgel işmiş ülkelerden pek azında t a m anlamında d e m o k r a s i n i n gel işebi lmesi için yeterli b ir ik im vardır. Katı ya da y u m u ş a k y ö n e t i m i seç imleri engelleyebil ir otor i ter y ö n e t i m gelenekler i derindir, halk isteklerinin ancak ç o k küçük bir kısmını dile getirir.
160
Bununla birl ikte ABD'nin desteklediğ i ülkenin d e m o k r a t i k süreç içerisinde veya en azından d e m o k r a t i k bir g ö r ü n ü m ü olan d ü n y a k a m u o y u bakımından d a h a iyidir. Bu y ü z d e n eğer ant i-komünist t u t u m u s ü r d ü r e b i -l iyorsa d e m o k r a t i k yapı her z a m a n için A B D taraf ından hoş karşılanır. Eğer bu gerekler yerine get ir i lmiyorsa yapının c iddi b i ç i m d e değişt i r i lmesine azami özen gösteri lmelidir.
III-EÜ REJİMLERİNİN KARAKTERİSTİK ZAAFLARI
A B D politikasını etki leyen yukarıdaki genel lemelerden sonra az gel işmiş ülkelerin yapısından kaynaklanan zayıflıklara azami d ikkat harcanmalıdır.
a. Geri kalmışlığın, g e ç m i ş i n , veya her ikisinin etkisinde olarak isyanla karşılaşan rej imler genell ikle m ü z m i n iç huzursuzluklardan ve kararsızlıktan müzdariptir ler. Ö n d e gelen siyaset adamlar ı ç o ğ u z a m a n t e c r ü b e siz, çelişkil idirler, rüşvet alırlar. O lağanüstü liderler ortaya çıktığı z a m a n , çabaları m o d e r n koşullara u y a m a y a n y ö n e t i m mekanizması etkisiz ve az ücret alan personal taraf ından boşa çıkartılır."
b. Bu zaafiyet h ü k ü m e t örgüt ler in in memurlar ıy la isyancılar arasında g e niş ilişki k u r m a olanakları d o ğ u r u r . Rejimlerin m ü z m i n dengesiz l iğ ine ve baştaki yönet imlere karşı başlayan isyanların kısmi ya da t ü m d e n başarısına karşı garanti e tmek isteyen kişiler vardır.
c. Azgel işmiş ülkelerdeki iç çel işki lerde taraflar mil l iyetçi l iğin gerçek sahiplerinin kendileri o l d u ğ u n u ileri sürerler. A B D yardımının büyük miktarlarda ve açık olarak veri lmesi baş kaldıran tarafa hükümet i kuklalıkla suçlamak olanağı verir. Bunun genel s o n u c u da halk ve devlet m e m u r l a r ı hatta o r d u mensuplar ı arasında anti-Amerikancı duygular ın e g e m e n olmasıdır. Silahlı Kuvvetler rej ime bağlı olabilir hatta e g e m e n de olabil irler, ancak o ülkedeki zaafiyetten onlar da etki lenmektedirler.
ABD O r d u s u n u n EÜ o r d u s u n d a n çıkarları yalnızca mesleki işbir l iğinden ibaret değildir. Ç o k d a h a geniş olarak, siyaset ithal ederler. Silahlı kuvvetler siyaset yaşamında öneml i rol oynar, bu rolün öneml i askeri ö n lemleri gerekt i ren durumlarda, isyan hal inde d a h a da artar.
IV-ABD ORDU İSTİHBARAT GÖREVLERİ
ABD O r d u ist ihbaratı EÜ hükümet in in eylemleri k o n u s u n d a geniş bi lgi topar layacak durumdadır . Bununla birl ikte ABD o r d u s u n u n özel çıkarları bakımından istihbaratın öneml i b ö l ü m ü n ü EÜ'nin o r d u bir l iklerinden ve iç güvenl ik kuvvet ler inden elde edi len kısmı oluşturur.
EÜ O r d u s u iç indeki özel ist ihbarat alanları şunlar olabilir:
a. ABD O r d u istihbaratının ulusal ve yerel düzeyde karşılıklı işbirliği yaptığı EÜ o r d u bir l iklerindeki kişiler.
161
b. A B D o r d u s u istihbaratının, çalışan or tamı bakımından ilişkiler kurabildiği o r d u b i r l ik ler inden personel le o lağan askeri işbirliği dışındaki faaliyetleri.
c. A B D o r d u istihbaratının d o ğ r u d a n ya da dolayl ı olarak il işkide bulunmadığı ancak, isyancı güç ler tarafından ç a b u k etki leyebi lecek d u r u m d a olan yerel birlikler. Bunlar isyancıların etkisine genel l ik le en açık olanlarıdır.
d. Uzun menzil l i keşif birl ikleri ya da özel g ö r e v birl ikleri gibi seyyar birlikler. Bu tür birlikler isyancıların kontro lü alt ındaki bölgelerde eylemler yaptıkları için isyancılar taraf ından rahatça etkilenebil ir ler.
EÜ'nün o r d u s u n a ek olarak ülkenin iç güvenl ik ö r g ü t ü n e ve polis kuvvetine de azami dikkat in göster i lmesi gereklidir,
Polis genel olarak mahall i sakinlere o r d u bir l ik ler inden d a h a yakındır. Bu d a h a güvenl i bir haber kaynağı olabi ldiği gibi d a h a da risklidir. Bu risk pol is kuvveti askere alınıp da yerlerine d a h a ç o k eği t im gerekt iren yeniler geldiği z a m a n daha da artar.
A B D o r d u s u n u n istihbarat operasyonlarının aşağıda belirti len l istedeki belli başlı hedeflere yönelt i lmesinin bazı nedenler i vardır.
a. EÜ o r d u birliklerini sızmalara ve başkaldırıya sempat i d u y a n unsurların ya da ABD d ü ş m a n ı olan kişilerin etk i lemesinden k o r u m a k .
b. EÜ o r d u s u üyelerinin geleceklerini garant i altına almak isteklerinden
ö t ü r ü başkaldıran gruplar la ilişki kurmalarını ön lemek.
o EÜ'nün o r d u s u n d a ABD'ye yakınlığıyla tanınan subayların terfi etme
lerine çalışmak.
d. EÜ o r d u s u n u n saflarındaki etkisizliği ve rüşvetçi l iği mazur görülebil ir
düzeye indirmek.
e. Aynı tür k o r u m a görevini EÜ'nin ABD istihbaratı sahasına giren t ü m
örgüt ler inde yürütmek.
Bu hedeflerin gerçekleşt ir i lmesi, EÜ örgüt ler i iç indeki muzır gel işmelerin
erken teşhis edilebi lmesi A B D istihbaratının z a m a m ı n d a tepki g ö z e t m e
sine bağlı o l d u ğ u n u bi lmek gerekir.
V-EÜ'DEKİ ZARARLI GİRİŞİMLERİN TEŞHİSİ
ABD O r d u istihbaratı taraf ından EÜ örgütler i iç inde tahkikatı ve teşhisi
gerekt iren zararlı faaliyetler belirtileri şunlardır:
a. 1. Siyasal güvensizl ik, 2. rej ime karşı g iderek s o ğ u y a n tavırlar, 3. başkaldıranlara sempat i , 4. başkaldıranlara ortaklık.
b. Başkaldıran tarafın p r o p a g a n d a s ı n d a n EÜ memurlar ıy la A B D örgüt le-
162
rinde çalışan kişiler arasında d o ğ a n çat ışmalardan, 'ya da Amerikal ı yetkililerin ç o k açık b i ç i m d e b u y u r g a n d u r u m d a bulunmalar ından d o ğ a n hoşnutsuzluk ve anti-Amerikancı duygular.
c. EÜ memurlar ını başkaldıran kimselerle akraba d u r u m u n a d ü ş ü r e n kan bağları. Bazı ailelerin h e m h ü k ü m e t h e m de başkaldıran taraflar arasında akrabalarının bulunması. Böylel ikle bu aileler iki tarafta oynadıkları için kendilerini kurtarabil irler. Kanbağları, özellikle kendi d o ğ u m yerleri yakınında g ö r e v bu y ü z d e n de aile ve arkadaş baskısına maruz kalabilen, polis kuvvetleri için önemlidir. »*
d. Rüşvetçilik, rüşvet alanların h e m isyancılar taraf ından baskı alt ında tutulabi lmesi h e m de yaygınlaştığında halkın rej ime o lan güvenini sarsması bakımından böylel ikle de isyanın yaygınlaşmasını sağ lama bakımınd a n önemli olmaktadır.
e. Etkinsizlik ve b u n d a n d o ğ a n operasyonlar ın ağır i lerlemesi g iderek d ü ş m a n a d o ğ r u d a n bir destek sağlayabil ir, idari İşlemlerin yavaşlaması başkaldıranlara sempat i duyulması y ü z ü n d e n de olabilir. Bu ç o k bil inen bir idari sabota j türüdür. Görecel i olarak uygulaması kolay ve ortaya ç ıkarılması da zordur.
VI-ABD ORDU İSTİHBARATI HAREKATI
ABD o r d u istihbaratı zaafiyet belirtileri g ö r ü l ü p de uzun süre d e v a m ederek s o m u t bir zarar ortaya çıkabi lmesi d u r u m u n d a u y g u n işlemleri önerecek d u r u m d a olmalıdır. Bu tür harekatlar, kişiler, veya daha genel olarak gruplar üzer inde baskı yaratabi lecek önlemler olabilir. Bunun da ötesinde EÜ örgüt ler i ve en s o n olarak da hükümet üzer inde yaratılabilecek baskı lardan söz edilebilir.
ABD O r d u istihbaratının EÜ'nin s o r u m l u örgütüyle işbirliği yapması arzulanır bir şeydir. A m a bazı d u r u m l a r d a birl ikte hareket ayrılan ya da çelişen çıkarlardan ö t ü r ü gerçekleşemeyebi l ir . ABD o r d u istihbaratı A B D çıkarlarını EÜ'deki muhalif kuvvetlere r a ğ m e n savunmak zorundadır. Bu ayrılıkların ya da çelişkilerin yer aldığı durumlar genell ikle bazı kadro
lar ve siyasal ya da bürokratik işlemler tarafından bazı kişilerin korundukları d u r u m l a r d a ortaya çıkabilir.
Harekat EÜ örgüt ler in in hatta hükümet in in etki lenmesi ya da baskı altına alınması b i ç i m i n d e ABD çıkarları tehl ikeye girdiğinde g ü n d e m e gelebilir. Alınacak önlemler resmi olabi ldiği gibi gayri resmi de olabilir.
Resmi önlemler bu b ö l g e d e tartışılan hiçbir d u r u m d a g ü n d e m e gelmez. Gayrı resmi gir işimler ise ABD o r d u istihbaratı ve diğer A B D örgütler inin ortak sorumlu luk sahasına girmektedir.
163
VII-İSTİHBARATTA REHBERLİK
A B D O r d u istihbaratı ve EÜ örgütleriyle birl ikte yürütü len istikrar harekatlarının başarısı ABD'l i ve yerel personel arasındaki karşılıklı anlayışa bağlıdır.
A B D personel i ve EÜ'deki muhataplar ı arasındaki ilişkilerin derecesi ne olursa olsun bu s o r u n u n kolay bir ç ö z ü m ü EÜ örgüt ler inden ABD O r d u istihbaratıyla ajanlık ilişkisi iç inde bulunabi lecek kişilerin elde edilmeleridir.
Bu y ü z d e n EÜ örgüt ler in in ö n d e gelen üyelerinin uzun d ö n e m l i ajanlar olarak elde edi lmesi önemlidir .
VIII-İSTİHBARAT AMAÇLI ELDE ETME
A B D o r d u s u n u n özel amaçlar ı için en öneml i e lde e t m e hedefi EÜ'nin o r d u s u n d a k i subaylardır. Azgel işmiş ülkelerin b i r ç o ğ u n d a subaylar varlıklı ai lelerden geliler. Aile geleneği olarak ve ö ğ r e n i m bakımından t u t u c u durlar. Bu y ü z d e n de isyana karşı çeşitli doktr in ler i b e n i m s e m e k t e old u k ç a alıcıdırlar. Bunlar o l d u k ç a önemlidir, ç ü n k ü ülkelerinin gel işmesinde hiç de a z ı m s a n m a y a c a k ö l ç ü de öneml i roller oynarlar.
Aşağıdaki kategori lerde bulunanlar uzun d ö n e m l i e lde etmeler için azami d ikkat gerektirirler.
a.-ABD ile uzun d ö n e m l i kültür ve e k o n o m i k ilişkiler içerisinde bulunan ai lelerden gelen subaylar.
b. A B D askeri eğit im programlar ından yararlananlar ile özell ikle ABD'de eği t im g ö r m ü ş bulunanlar. '
o EÜ'nün istihbarat ö r g ü t ü n e atanmak d u r u m u n d a b u l u n a n subaylar. Bunlar özel d ikkat gerektir ir ler a m a bu dikkat in aşırı o lması da gerekli deği ldir.
ABD eğit im, kurumlar ında eğitmenler alt paragraf 2 (b) de belirti ldiği üzere 1. siyasal sadakatler i 2. komünist idoloj iye karşı bağışıklıkları ve 3. ABD'nin d e m o k r a t i k idealleri bağlılıkları bakımından kurslara katılan subayları ince lemekle yükümlüdür ler . ABD eği t im p r o g r a m ı n a katılan her subay hakkında eğit im s o n u n d a gizli bir rapor veri lerek A B D O r d u İstihbaratı saflarında uzun d ö n e m l i ist ihdam edil ip ed i lemeyecekler i raporlarda belirtilir.
Elde e t m e sorunları FM 30-31 A'da geniş ve detayl ı o larak ajanlar yoluyla ist ihbarat (HUMINT) ( H u m a n İntell igence) genel doktr in ine bağlı olarak d a h a geniş b i ç i m d e belirt i lmektedir. Bu ekte belirti len direktif ler EÜ örgüt ler inden ajan devş i rme işlemlerinde de uygulanmalıdır.
164
IX-ÜLKE DIŞINDAKİ ABD YURTTAŞLARINDAN YARARLANMA
ABD o r d u istihbaratı EÜ'lerde yaşayan A B D yurttaşlarından d o ğ r u d a n istihbarat kaynağı olarak ya da EÜ yurttaşlar ından resmi ya da başka g ö revlerde bulunanlarının bazılarının uzun d ö n e m l i a jan olarak elde edilebilmesi k o n u s u n d a yol göster ic i o larak yararlanılabilir. Bu tür A B D yurttaşları ABD o r d u mensuplar ı ye işadamları dışında diğer ABD kurumlar ı için ve kitle iletişimi dal ında EÜ'de çalışanlar olabilir.
X-BAŞKALDIRI HAREKETLERİNE SIZMA
FM 30-31 ta l imatnamesinde EÜ ülkeleri örgüt ler in in başkaldıran tarafa ajanlar yoluyla sızmadaki önemler i karşı harekatta bu lunmak açısından anlatılmıştı. İsyancı ajanların EÜ'nün örgüt ler ine h ü k ü m e t kuruluşlarına, polisine ve askeri istihbaratına sızabi lme tehlikeleri belirti lmişti. Bunlar gizli istihbarat bilgiler toplayabil ir ler. EÜ örgüt ler inde isyan hareketi konusunda yeterli isyancı ajanların sızdığı ve h ü k ü m e t kararlarının uygulanmasını önledikleri söylenebil ir.
Bu d u r u m d a A B D O r d u istihbaratı iki ana harekat çizgisi takip etmelidir.
a. EÜ'nün iç güvenl ik örgüt ler ine sızarak isyancılar lehinde çalışan ajanları saptamak ve bu tür ajanların çalışmaları üzer inde gizli d e n e t i m kurmak gerekmektedir . (Bu tür d u r u m l a r d a k i harekat yöntemler i her ülkeye göredeğiş i r ) .
b. İsyancıların lider kadrosuna güveni l ir ajanlar yerleştirmelidir, bu a janlar isyancıların EÜ örgütler ine karşı ist ihbarat yapan kademelerde g ö r e v almalıdırlar. EÜ örgütleri hakkında isyancı kaynaklardan edini len bilgi lerin ABD O r d u istihbaratının d o ğ r u hareket etmesi ve ABD çıkarları için gerekli önlemler in alınması k o n u s u n d a ç o k öneml i o l d u ğ u akılda tutu lmalıdır.
XI-ÖZEL HAREKATLARDAKİ AJANLAR
Z a m a n z a m a n EÜ hükümetler i k o m ü n i s t ya da komünist kaynaklı ayaklanmalar karşısında kararsızlık ve etkisizlik gösterebil ir, ABD örgütler i tarafından veri len istihbarata u y g u n şiddet le karşı harekata geçemeyebi l i r . Bu tür durumlar, isyan eden tarafın taktik nedenlerle şiddet kul lanmaktan vazgeçt iğ i zamanlarda ortaya çıkabilir, bu d u r u m l a r d a EÜ yetkil i leri aldatıcı bir güvenl ik d u y g u s u n a kapılabilirler. Bu durumlarda A B D O r d u istihbarat kaynakları EÜ hükümetler in i ve artan başkaldırı tehl ikesine ve h e m e n karşı harekete g e ç m e k gerekli l iğini özel operasyonlar yoluyla ikna etmelidirler.
Bu nedenle A B D O r d u İstihbaratı özel görevl i ajanlarla isyan harekatı iç indeki en radikal gruplar arasına sızabilen özel harekat t imleri k u r u l m a -
165
sına dikkat etmelidir. Yukarıda öngörü lene benzer durumlar d o ğ d u ğ u zam a n bu t imler ABD O r d u istihbaratının k o n t r o l u n d a şiddet içeren veya içermeyen d u r u m a , özel l iğine bağlı harekatlara girmelidirler. Bu tür harekatlar FM 30-31'de ayaklanmanın II. ve l l l 'üncü safhalarında tanımlananlara u y g u n olmalıdır.
isyancılar lider k a d r o s u içerisine bu tür ajanlar etkin b i ç i m d e yerleştiri-lemezse aynı amaçlar ın gerçekleşt ir i lmesinde aşırı sol örgüt lerden yararlanılabilir.
XII-ABD O R D U İSTİHBARATININ AVANTAJLARI
insan istihbaratı alanında (HUMINT) ABD O r d u s u personel i b i rçok d ü zeylerde EÜ'nün istihbarat yapısında kendi muhataplarıyla yakından ilişki iç inde olmak avantajına sahiptirler. Kendi ö ğ r e n i m üstünlüklerine t e c r ü b e ve uzmanlarına dayanarak bu tür işbir l iğinden d o ğ a n her türlü d u r u m d a rütbe bakımından kendi ler inden üstün d u r u m d a olan muhatapları karşısında bile A B D o r d u mensupları d a i m a yararlı çıkarlar. Bu yakın işbirl iği ABD O r d u istihbaratının, EÜ istihbarat yapısı hakkında anlaşı labi l i rce detaylı bir açıklamasının yapılmasını sağlar.
FM 30-31'de Ulusal İç S a v u n m a E ş g ü d ü m Merkezinin kurulmasının ve Bölge E ş g ü d ü m Kontrol Merkezlerinin kurulmasının arzülanabil ir l iğini, böylel ikle istihbarat operasyonlar ı , y ö n e t i m ve lojistik hizmetlerini isyana karşı tek bir yaklaşım çizgisine oturtmayı sağlar.
Bu öneri EÜ'nün isyana karşı gösterebi leceği çabaların iyileştiri lmesi kon u s u n d a yapılmıştır. Ama b u n u n yanında A B D o r d u istihbaratının EÜ ord u s u n a bütün olarak sızabilmesini de kolaylaştırabilir. Ulusal iç Savunma E ş g ü d ü m Merkezi ve Bölge E ş g ü d ü m Kontrol Merkezler inde çalışan A B D personel i EÜ'nin o r d u örgütü, operasyonlar ın yönet imi lojistiği ve istihbaratı k o n u s u n d a yaygın bilgi edinebil irler.
Ulusal İç Savunma E ş g ü d ü m Merkezinde ortak arşivler kurulmalıdır. EÜ'nün ABD personel i tarafından resmi olarak er iş i lemeyen arşivlerin bu lunmasından kuşkulanıldığı veya bi l indiği hallerde bu arşivlere ulaşabi lmek için özel operasyonlar düzenlenmel idir .
S a v u n m a Bakanının Emriyle W. C. W E S T M O R E L A N D General, Birleşik Devletler O r d u s u G e n e l k u r m a y Başkanı Adına
Resmi:
K E N N E T H C. WICKHAM Tuğgeneral , Birleşik Devletler O r d u s u
166
YAZI VE YAYINLAR
(Talat Turhan)
1 Genç Kemalistler Savunması (8 Eylül 1964 g ü n ü Genelkurmay Mahkemesine verilmiştir) (61 sahife) (yayınlanmadı)
2 Orgeneral Cemal Tural'a açık m e k t u p (Akşam, 6 Aralık 1965) (Emekl i Kurmay Albay Selçuk Atakan'la müşterek imzalı)
3 Emekl i Tümgeneral Fahrettin Soydaner 'e veri len yanıt yazıları:
a. "Talat Aydemir ' in hatıratıyla ilgili aç ık lama" (Akşam, 14 Aralık 1966)
b. "Talat Turhan' ın emekl i T ü m g e n e r a l Fahrettin Soydaner 'e c e v a b ı " (Akşam, 20 Şubat 1967)
c. "Talat Turhan' ın Soydaner için yaptığı açık lama" (Akşam, 4 Nisan
1967)
4 infazlarla ilgili açıklama (Dünya, 8 Nisan 1967)
5 Bir Y ı ldönümünün D ü ş ü n d ü r d ü k l e r i (Dünya, 22 Mayıs 1967)
6 22 Şubat (Akşam, 24 Şubat 1969) (Emekli Kurmay Yarbay O s m a n De-
niz'le müşterek imzalı)
7 Sayın Sunay'a açık m e k t u p (Devr im, 20 Ocak 1970)
8 B o m b a Davasında Talat Turhan' ın savunması (1975) (10 klasör, ekle
riyle 5000 sahife) (Bir b ö l ü m ü iki k i tap halinde yayınlandı, büyük b ö l ü m ü
henüz yayınlanmadı.) (Madde: 15, 20, 23 ve 25'e bakınız)
9 T ü r ü n ' d e n cevap bekl iyorum (Cumhur iyet , 5 Ekim 1975)
10 Terazinin Kefesi ve Devlet Güvenl ik Mahkemeler i (Politika, 28 Eylül - 4
Ekim 1976)
11 Devlet Güvenlik Mahkemesine neden hayır (Cumhuriyet, 29 Eylül
1976)
12 12 Mart h u k u k u n u n ardındaki Amer ika mı? (Politika, 11-13 Ek im
1976)
13 Demirelci devr imci l ik ve AET (Politika, 19-21 Ekim 1976)
14 işçi sınıfı ve sınıf gerçeği (7 G ü n Dergisi, 16 Şubat-9 Mart 1977)
15 S a v u n m a m (7 G ü n Dergisi, 23 Mart - 6 Nisan 1977) (Giriş bölümü)
167