4
312 YAMAN DEDE kýp tamamen öðretmenliðe yöneldi. Saint Benoit ve Notre Dame gibi yabancý okulla- rýnda, Ýstanbul Ýmam-Hatip Okulu ve Ýs- tanbul Yüksek Ýslâm Enstitüsü’nde Türk- çe, edebiyat, Farsça, Arapça derslerine girdi. 1961 yýlý baþlarýnda rahatsýzlandýðý halde derslerine devam etti; 3 Mayýs 1962’- de vefat etti ve Karacaahmet Mezarlýðý’- na defnedildi. Yaman Dede’nin hayatýnda þiirin özel bir yeri vardýr. Kendisi hayatýn içindeki her þeyin aslýnda bir þiir, þairin de görünme- yen dudaklarýn üflediði bir ney olduðunu söyler. Þiirleri arasýnda bilhassa “Dahîlek yâ Resûlellah” çok meþhurdur. Ayrýca Mev- lânâ üzerine yazdýðý þiirler Mevlevî çevre- lerinin yaný sýra Yahya Kemal Beyatlý, Ýb- nülemin Mahmud Kemal, Ýbrahim Alaed- din Gövsa, Orhan Seyfi Orhon gibi ilim ve fikir adamlarýnca takdirle karþýlanmýþtýr. “Yanan Kalbe” adlý na‘tý Ali Kemal Belvi- ranlý tarafýndan bestelenmiþtir (Cönk, s. 54-55). Þairliðinin yaný sýra mutasavvýf kim- liðiyle de öne çýkan Yaman Dede’nin Mev- lânâ’ya duyduðu muhabbetin temelinde de Ýslâm dinine karþý olan derin sevgisi yatmaktadýr. Müslümanlýðý, içinde bütün kâinatýn yer aldýðý bir aþk diye nitelendir- miþ, insanýn bu aþk sayesinde yükselece- ðini, insanlýðýn olgunluk ve mutluluðunun buna baðlý olduðunu, bu aþamaya ulaþýldý- ðýnda ýstýrabýn zevke döneceðini ve insanýn ruhuna akacaðýný, böyle bir durumun ise anlatýlamayacaðýný, ancak duyulabileceði- ni ifade etmiþtir. Me¦nevî’nin ilk on sekiz beytini þerh eden Yaman Dede’nin, Cenab Þahabeddin’in, Ahmed Cevdet Paþa’nýn mesnevihanlýðý ve Mevlânâ üzerine maka- leleri, hayatýný ve ihtidâ sürecini anlatan “Nasýl Müslüman Oldum?” baþlýklý yazýsý dikkat çekicidir. Þiirleri, notlarý, öðrenci- lerine ve dostlarýna yazdýðý mektuplarýn önemli bir kýsmýný Mustafa Özdamar ya- yýmlamýþtýr (Yaman Dede, Ýstanbul 1994). BÝBLÝYOGRAFYA : Yaman Dede’nin Mektup, Not ve Doküman- larý, Ahmet Kahraman Özel Arþivi; Ýbnülemin, Son Asýr Türk Þairleri, s. 1995-1998; Abdullah Satoðlu, Kayseri Þairleri, Kayseri 1962, s. 86-89; Yahya Kemal, Bitmemiþ Þiirler, Ýstanbul 1976, s. 50; Cönk: Ýlâhîler ve Mevlid (haz. Ali Kemal Bel- viranlý), Ýstanbul 1978, s. 54-55; Mahir iz, Yýlla- rýn Ýzi, Ýstanbul 2003, s. 359-360; Muhsin Ýlyas Subaþý, Ýki Mevlevi: Remzi Dede-Yaman Dede, Ýstanbul 2005, s. 83-208; Osman Nuri Küçük, “Yaman Dede”, Aþkýn Sultanlarý: Son Dönem Ýstanbul Mevlevîleri, Ýstanbul 2010, s. 291-327; Hakký Süha Gezgin, “Alkýþa Lâyýk Bir Emek”, Va- kit, Ýstanbul 6 Temmuz 1939, s. 6; Diamandi Ke- çeoðlu, “Esrar Dede”, Konya, sy. 32, Konya 1940, s. 1767-1773; Orhan Seyfi Orhon, “Mehmet Ka- dir Keçeoðlu (Yaman Dede), Bay Diyamandi”, Çýnaraltý, sy. 113, Ýstanbul 1943, s. 9-10, 12; Se- lahaddin Aydýn, “Mehmed Kadir Keçeoðlu (Ya- man Dede)”, Ýstanbul Yüksek Ýslâm Enstitüsü Dergisi, I/1, Ýstanbul 1963, s. V-VII; Bekir Oðuz- baþaran, “Kayserili Mühtedi ve Mevlevî Þâir Ya- man Dede (Diyamandi)”, Erciyes, sy. 42, Kayse- ri 1981, s. 5-9. ÿHaþim Þahin YANBOLU Bulgaristan’da tarihî bir þehir. ˜ Bulgaristan’ýn güneydoðu kesiminde ve- rimli bir ovada yer almaktadýr; bugün Yam- bol adýyla anýlýr. Þehrin Bulgarca ve Türk- çe isimleri Grekçe Diampolis’ten gelir. Tun- ca nehrinin kenarýnda deniz seviyesinden 135 m. yükseklikte, Sofya’dan Karadeniz ký- yýsýndaki Burgaz Limaný’na giden tren yo- lu üzerinde bulunur. Daha önce, 90 km. gü- neyindeki Edirne’ye karayoluyla da bað- lantýlý idi. Osmanlý hâkimiyetinin son dö- nemlerinde yapýlan ve Edirne’ye ulaþan tren yolu hattý iptal edilmiþ, bir daha ha- yata geçirilmemiþtir. Yanbolu’nun güne- yindeki Hambarlý kasabasýnda Krum Han’a ait 813-814 tarihli bir Proto-Bulgar yazýtý, Bizans imparatoru (Nikephoros) tarafýndan Bulgaristan’ýn “aþaðý topraklarý”nýn nasýl tahrip edildiðini ve bundan dolayý Krum Han’ýn Bizans idaresindeki topraklara yap- týðý sert akýný anlatýr. Bu tahribat, özellik- le XIV. yüzyýlýn ilk yarýsýnda vuku bulanlar gibi Yanbolu’nun çevresini ýssýz bir alan haline getirecek derecede birkaç defa tek- rarlanmýþtýr. 815’te Bizans imparatoru ile Omurtag Han arasýndaki antlaþmadan son- ra Bulgarlar yeni kazanýlmýþ bölgelerin mu- hafazasý için 130 km. uzunluðunda toprak duvar inþa ettiler. Duvarýn önünde derin bir hendek bulunmakta ve Burgaz yakýn- larýnda Karadeniz kýyýlarýndan Meriç yaký- nýndaki Konstanteia Kalesi’ne doðru uzan- maktaydý. Yanbolu’nun 8 km. güneyinde bu surun bazý uzantýlarý görülmektedir. Os- yapmak amacýyla istifa ettiði 1932 yýlýna kadar bu görevini sürdürdü. Bir yandan da Galata Mevlevîhânesi’nde Ahmed Ce- lâleddin Dede ve Ahmed Remzi (Akyürek) Dede’nin Me¦nevî derslerine katýldý. Ah- med Remzi Dede onun çalýþmasýný ve gay- retini takdir ederek kendisine Yaman De- de adýný verdi. Yaman Dede notlarýnda, Ah- med Remzi Dede’nin derslerine devam et- tiði sýrada Me¦nevî’yi Ankaravî þerhiyle birlikte baþtan sona kadar okuduðunu be- lirtmektedir. Bu dönemde müslüman gibi yaþamaya, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ihtifallerinde konuþmalar yapmaya baþladý. Paskalya yor- tusunda cami imamlarý ve tarikat þeyhle- rinin kendisini ziyarete geldiðini, evinde dinî sohbetler yanýnda ilâhiler okunduðu- nu kendisi yazmaktadýr. Öte yandan ma- son locasýna da üye olup on üçüncü dere- ceye kadar yükseldi, fakat yine kendi ifa- desine göre Ýslâm’a duyduðu yakýnlýk se- bebiyle locadan çýkarýldý. 1935 tarihli bir belgeden, o sýrada Türk Tayyare Cemiyeti Ýstanbul Þubesi’nin Rum vatandaþlardan meydana gelen üç numaralý yardým der- neðinin baþkanlýðýný yürüttüðü anlaþýlmak- tadýr. Yaman Dede, mektuplarýnda genç- lik yýllarýndan itibaren Ýslâmiyet’i benimse- mekle birlikte ailevî bazý sebepler yüzün- den bunu açýkça söylemekten çekindiði- ni, Ýslâmî eserleri gizlice okumayý sürdür- düðünü, ailesiyle birlikte kiliseye gittiði za- manlarda dua etmeden çýktýðýný, tam kýrk yýl boyunca ailesinin haberi olmadan ba- zan sahura kalkmadan, bazan iftar etme- den oruç tuttuðunu ifade etmektedir. Bu gizlilik 1942’de sona erdi. O yýlýn þubat ayýn- da dostlarýndan Tekel müdürü Emin Bey ile birlikte Tokat’a gittiði sýrada Nakþibendî- Hâlidî þeyhi Ahmed Hilmi Efendi’nin teþ- vikiyle Ýslâmiyet’i kabul ettiðini resmen bil- dirdi. Mehmet Abdülkadir Keçeoðlu adýný alan Yaman Dede’nin ihtidâsý dönemin ga- zete ve dergilerine konu olmuþtur. Yaman Dede, Ýslâmiyet’i kabul ettikten kýsa bir süre sonra gayri müslim eþinden ve kýzýndan ayrýlmak zorunda kaldý. Bir mektubundan, bu ayrýlýþta onun din de- ðiþtirmesinden rahatsýzlýk duyan patrik- hâne idaresinin evliliklerinin devam ede- meyeceði yönündeki beyanýnýn etkili oldu- ðu anlaþýlmaktadýr. Bu durum ruhunda derin yaralar açmýþ, bilhassa kýzý Belma’- ya karþý hasreti mektuplarýna açýk bir þe- kilde yansýmýþtýr. Ardýndan ilkokul öðret- menliði yapan Hatice Haným’la evlendi; avukatlýk yaptý ve bazý okullarda ders ver- meye baþladý. Daha sonra avukatlýðý býra- Yaman Dede

YAMAN DEDE - Islam-Portal

  • Upload
    others

  • View
    17

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: YAMAN DEDE - Islam-Portal

312

YAMAN DEDE

kýp tamamen öðretmenliðe yöneldi. SaintBenoit ve Notre Dame gibi yabancý okulla-rýnda, Ýstanbul Ýmam-Hatip Okulu ve Ýs-tanbul Yüksek Ýslâm Enstitüsü’nde Türk-çe, edebiyat, Farsça, Arapça derslerinegirdi. 1961 yýlý baþlarýnda rahatsýzlandýðýhalde derslerine devam etti; 3 Mayýs 1962’-de vefat etti ve Karacaahmet Mezarlýðý’-na defnedildi.

Yaman Dede’nin hayatýnda þiirin özelbir yeri vardýr. Kendisi hayatýn içindeki herþeyin aslýnda bir þiir, þairin de görünme-yen dudaklarýn üflediði bir ney olduðunusöyler. Þiirleri arasýnda bilhassa “Dahîlekyâ Resûlellah” çok meþhurdur. Ayrýca Mev-lânâ üzerine yazdýðý þiirler Mevlevî çevre-lerinin yaný sýra Yahya Kemal Beyatlý, Ýb-nülemin Mahmud Kemal, Ýbrahim Alaed-din Gövsa, Orhan Seyfi Orhon gibi ilim vefikir adamlarýnca takdirle karþýlanmýþtýr.“Yanan Kalbe” adlý na‘tý Ali Kemal Belvi-ranlý tarafýndan bestelenmiþtir (Cönk, s.54-55). Þairliðinin yaný sýra mutasavvýf kim-liðiyle de öne çýkan Yaman Dede’nin Mev-lânâ’ya duyduðu muhabbetin temelindede Ýslâm dinine karþý olan derin sevgisiyatmaktadýr. Müslümanlýðý, içinde bütünkâinatýn yer aldýðý bir aþk diye nitelendir-miþ, insanýn bu aþk sayesinde yükselece-ðini, insanlýðýn olgunluk ve mutluluðununbuna baðlý olduðunu, bu aþamaya ulaþýldý-ðýnda ýstýrabýn zevke döneceðini ve insanýnruhuna akacaðýný, böyle bir durumun iseanlatýlamayacaðýný, ancak duyulabileceði-ni ifade etmiþtir. Me¦nevî’nin ilk on sekizbeytini þerh eden Yaman Dede’nin, CenabÞahabeddin’in, Ahmed Cevdet Paþa’nýnmesnevihanlýðý ve Mevlânâ üzerine maka-leleri, hayatýný ve ihtidâ sürecini anlatan“Nasýl Müslüman Oldum?” baþlýklý yazýsýdikkat çekicidir. Þiirleri, notlarý, öðrenci-lerine ve dostlarýna yazdýðý mektuplarýnönemli bir kýsmýný Mustafa Özdamar ya-yýmlamýþtýr (Yaman Dede, Ýstanbul 1994).

BÝBLÝYOGRAFYA :

Yaman Dede’nin Mektup, Not ve Doküman-larý, Ahmet Kahraman Özel Arþivi; Ýbnülemin,Son Asýr Türk Þairleri, s. 1995-1998; AbdullahSatoðlu, Kayseri Þairleri, Kayseri 1962, s. 86-89;Yahya Kemal, Bitmemiþ Þiirler, Ýstanbul 1976, s.50; Cönk: Ýlâhîler ve Mevlid (haz. Ali Kemal Bel-viranlý), Ýstanbul 1978, s. 54-55; Mahir iz, Yýlla-rýn Ýzi, Ýstanbul 2003, s. 359-360; Muhsin ÝlyasSubaþý, Ýki Mevlevi: Remzi Dede-Yaman Dede,Ýstanbul 2005, s. 83-208; Osman Nuri Küçük,“Yaman Dede”, Aþkýn Sultanlarý: Son DönemÝstanbul Mevlevîleri, Ýstanbul 2010, s. 291-327;Hakký Süha Gezgin, “Alkýþa Lâyýk Bir Emek”, Va-kit, Ýstanbul 6 Temmuz 1939, s. 6; Diamandi Ke-çeoðlu, “Esrar Dede”, Konya, sy. 32, Konya 1940,s. 1767-1773; Orhan Seyfi Orhon, “Mehmet Ka-dir Keçeoðlu (Yaman Dede), Bay Diyamandi”,Çýnaraltý, sy. 113, Ýstanbul 1943, s. 9-10, 12; Se-lahaddin Aydýn, “Mehmed Kadir Keçeoðlu (Ya-man Dede)”, Ýstanbul Yüksek Ýslâm EnstitüsüDergisi, I/1, Ýstanbul 1963, s. V-VII; Bekir Oðuz-baþaran, “Kayserili Mühtedi ve Mevlevî Þâir Ya-man Dede (Diyamandi)”, Erciyes, sy. 42, Kayse-ri 1981, s. 5-9.

ÿHaþim Þahin

– —YANBOLU

Bulgaristan’da tarihî bir þehir.˜ ™

Bulgaristan’ýn güneydoðu kesiminde ve-rimli bir ovada yer almaktadýr; bugün Yam-bol adýyla anýlýr. Þehrin Bulgarca ve Türk-çe isimleri Grekçe Diampolis’ten gelir. Tun-ca nehrinin kenarýnda deniz seviyesinden135 m. yükseklikte, Sofya’dan Karadeniz ký-yýsýndaki Burgaz Limaný’na giden tren yo-lu üzerinde bulunur. Daha önce, 90 km. gü-neyindeki Edirne’ye karayoluyla da bað-lantýlý idi. Osmanlý hâkimiyetinin son dö-nemlerinde yapýlan ve Edirne’ye ulaþantren yolu hattý iptal edilmiþ, bir daha ha-yata geçirilmemiþtir. Yanbolu’nun güne-yindeki Hambarlý kasabasýnda Krum Han’aait 813-814 tarihli bir Proto-Bulgar yazýtý,Bizans imparatoru (Nikephoros) tarafýndanBulgaristan’ýn “aþaðý topraklarý”nýn nasýltahrip edildiðini ve bundan dolayý KrumHan’ýn Bizans idaresindeki topraklara yap-týðý sert akýný anlatýr. Bu tahribat, özellik-le XIV. yüzyýlýn ilk yarýsýnda vuku bulanlargibi Yanbolu’nun çevresini ýssýz bir alanhaline getirecek derecede birkaç defa tek-rarlanmýþtýr. 815’te Bizans imparatoru ileOmurtag Han arasýndaki antlaþmadan son-ra Bulgarlar yeni kazanýlmýþ bölgelerin mu-hafazasý için 130 km. uzunluðunda toprakduvar inþa ettiler. Duvarýn önünde derinbir hendek bulunmakta ve Burgaz yakýn-larýnda Karadeniz kýyýlarýndan Meriç yaký-nýndaki Konstanteia Kalesi’ne doðru uzan-maktaydý. Yanbolu’nun 8 km. güneyindebu surun bazý uzantýlarý görülmektedir. Os-

yapmak amacýyla istifa ettiði 1932 yýlýnakadar bu görevini sürdürdü. Bir yandanda Galata Mevlevîhânesi’nde Ahmed Ce-lâleddin Dede ve Ahmed Remzi (Akyürek)Dede’nin Me¦nevî derslerine katýldý. Ah-med Remzi Dede onun çalýþmasýný ve gay-retini takdir ederek kendisine Yaman De-de adýný verdi. Yaman Dede notlarýnda, Ah-med Remzi Dede’nin derslerine devam et-tiði sýrada Me¦nevî’yi Ankaravî þerhiylebirlikte baþtan sona kadar okuduðunu be-lirtmektedir.

Bu dönemde müslüman gibi yaþamaya,Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ihtifallerindekonuþmalar yapmaya baþladý. Paskalya yor-tusunda cami imamlarý ve tarikat þeyhle-rinin kendisini ziyarete geldiðini, evindedinî sohbetler yanýnda ilâhiler okunduðu-nu kendisi yazmaktadýr. Öte yandan ma-son locasýna da üye olup on üçüncü dere-ceye kadar yükseldi, fakat yine kendi ifa-desine göre Ýslâm’a duyduðu yakýnlýk se-bebiyle locadan çýkarýldý. 1935 tarihli birbelgeden, o sýrada Türk Tayyare CemiyetiÝstanbul Þubesi’nin Rum vatandaþlardanmeydana gelen üç numaralý yardým der-neðinin baþkanlýðýný yürüttüðü anlaþýlmak-tadýr. Yaman Dede, mektuplarýnda genç-lik yýllarýndan itibaren Ýslâmiyet’i benimse-mekle birlikte ailevî bazý sebepler yüzün-den bunu açýkça söylemekten çekindiði-ni, Ýslâmî eserleri gizlice okumayý sürdür-düðünü, ailesiyle birlikte kiliseye gittiði za-manlarda dua etmeden çýktýðýný, tam kýrkyýl boyunca ailesinin haberi olmadan ba-zan sahura kalkmadan, bazan iftar etme-den oruç tuttuðunu ifade etmektedir. Bugizlilik 1942’de sona erdi. O yýlýn þubat ayýn-da dostlarýndan Tekel müdürü Emin Bey ilebirlikte Tokat’a gittiði sýrada Nakþibendî-Hâlidî þeyhi Ahmed Hilmi Efendi’nin teþ-vikiyle Ýslâmiyet’i kabul ettiðini resmen bil-dirdi. Mehmet Abdülkadir Keçeoðlu adýnýalan Yaman Dede’nin ihtidâsý dönemin ga-zete ve dergilerine konu olmuþtur.

Yaman Dede, Ýslâmiyet’i kabul ettiktenkýsa bir süre sonra gayri müslim eþindenve kýzýndan ayrýlmak zorunda kaldý. Birmektubundan, bu ayrýlýþta onun din de-ðiþtirmesinden rahatsýzlýk duyan patrik-hâne idaresinin evliliklerinin devam ede-meyeceði yönündeki beyanýnýn etkili oldu-ðu anlaþýlmaktadýr. Bu durum ruhundaderin yaralar açmýþ, bilhassa kýzý Belma’-ya karþý hasreti mektuplarýna açýk bir þe-kilde yansýmýþtýr. Ardýndan ilkokul öðret-menliði yapan Hatice Haným’la evlendi;avukatlýk yaptý ve bazý okullarda ders ver-meye baþladý. Daha sonra avukatlýðý býra-

Yaman Dede

Page 2: YAMAN DEDE - Islam-Portal

313

YANBOLU

de tasvir etmiþtir. Fetihten sonra kalenintahrip edilmemesi de bu anlamda dikkatçekicidir. 813’te (1410) Mûsâ Çelebi Yan-bolu’da ikamet etmiþtir. Buradaki Eskica-mi’nin ilk bölümlerinin Osmanlý hâkimiye-tinin baþlarýnda inþa edilmiþ olmasý müm-kündür (1375-1385). Plan bakýmýndan,1330-1340 yýllarýnda yapýlan Bilecik’tekiOrhan Gazi Camii ve Ýnönü’deki 1374 ta-rihli Hoca Yâdigâr Camii ile yakýn benzer-lik taþýmaktadýr. Ýnþasýnda muhtemelenKabyle þehrinin kalýntýlarýndan ya da da-ha büyük bir ihtimalle 600 m. uzaklýktakiDiampolis Kalesi’nden getirilen antik ve Bi-zans’a ait devþirme taþlardan yararlanýl-mýþtýr. Osmanlý Yanbolusu eski kalenin do-ðusuna doðru yüksek zeminde geliþmegöstererek yelpaze biçiminde yayýlmýþ venehrin bentleriyle sýnýrlarý belirlenmiþtir.Yanbolu’nun sosyal ve fiziksel durumuylailgili ilk bilgiler 861 (1457) tarihli bir tahrirkaydýnda yer alýr (Ýstanbul Belediyesi Ata-türk Kitaplýðý, MC, nr. 0.89). Buna göre ka-sabada 711 müslüman ve elli yedi hýristi-yan hânesi mevcuttu; hýristiyanlardan ondördü Osmanlý ordusunda yarý askerî hiz-mette bulunan voynuklardan oluþmaktay-dý. Bu rakamlara göre toplam nüfusu 4000dolayýna eriþmekteydi. Bunun % 94’ünümüslümanlarýn teþkil etmesi buraya yöne-lik büyük bir Türk göç akýþýnýn gösterge-sidir.

886’da (1481) sûfî ve âlim Þeyh Meh-med Noktacýzâde Yanbolu’da, büyük oran-da ortadan kalkan Ortaçað’dan kalma ka-lenin sahasýnda büyük bir kubbeli cami ilebir tekke yaptýrdý, buna bir de kütüpha-ne ekledi. Buraya Yanbolu’da evler, dük-kânlar ve bahçeler vakfetti. Caminin civa-rýnda bir müslüman mahallesi ortaya çýk-tý. XV. yüzyýlýn sonunda veya XVI. yüzyýlýnbaþýnda Vezir (Vezîriâzam) Atik Ali Paþa,Yanbolu’da ticareti teþvik etmek ve Ýstan-

bul’daki vakýflarýna gelir saðlamak için bü-yük bir bedesten yaptýrdý. XV. yüzyýl süre-since Eskicami, sayýsý gittikçe artan cema-atin ihtiyacýna cevap vermek üzere altý to-nozlu bölümlerle geniþletildi. 936 (1530)tarihli kayýtlar ise þehrin hýzlýca geri git-tiðini gösterir. Bunun sebebi tam olarakanlaþýlamamaktadýr. Söz konusu kayýtlar-da on dört mahallenin adý verilmekte, 278müslüman ve yirmi sekiz hýristiyan hâne-si tesbit edilmektedir. Buna göre toplamnüfus 1500 dolayýna inmiþtir (BA, TD, nr.370, s. 451). Bütün Yanbolu kazasýnda el-li yedisi hýristiyanlara ait toplam 1499 hâ-ne vardýr. Kazadaki köy sayýsý doksan beþ-tir. Hemen hemen bütün köyler Türkçe ad-lar taþýr ve bu adlar genelde Türk göçmen-lerin geldikleri yerlere iþaret eder. Avârýztürü vergilerden muaf tutulan 496 müs-lüman hânesi içinde yörükler veya eþkin-ciler bulunmaktadýr. XVI. yüzyýl boyuncaYanbolu’nun durumunda giderek düzel-me görüldü. Bu yüzyýlýn sonlarýna ait (1003/1595) tahrirlere göre Silistre sancaðýna tâbiYanbolu kazasýnýn merkezi olan kasabada407 müslüman, 110 hýristiyan, yedi Çinge-ne ve beþ yahudi hânesi mevcuttur (top-lam kasaba nüfusu: 2700 dolayýnda). Hýristi-yanlar arasýnda hâlâ voynuklardan mey-dana gelen hatýrý sayýlýr bir grup vardý (TK,TD, nr. 86). Müslümanlarýn oraný 1457’de% 94’ten, % 77’ye gerilemiþti. Bu sýra-da Yanbolu’da üç cuma camisiyle (MustafaAða’nýn yaptýrdýðý Câmi-i Atîk, Bâlî Subaþý Ca-mii ve Þeyh Noktacý Camii) adlarý verilen se-kiz mescid vardý. Diðer altý mahallede demescidlerin bulunmasý gerekirken bunla-rýn isimleri defterde zikredilmemiþtir.

1077 Zilkade (Mayýs 1667) baþýnda Yan-bolu’ya gelen Evliya Çelebi burayý 3500hânesi, 280 dükkâný, yedi camisi, üç ha-mamý, üç medresesi, bedesteni, hanlarýolan müreffeh ve iyi inþa edilmiþ bir þehir

manlýlar’ýn ilk dönemlerinden itibaren buhat Silistre sancaðý ile Edirne merkezli Pa-þa livâsý arasýndaki sýnýra da iþaret eder.Erkesiya diye bilinen bu duvarýn adý Türk-çe “yerkesen” kelimesinin tahrif edilmiþþekli olmalýdýr.

Geniþ bir ova üzerinde kurulan Yanbo-lu þehri 587’de Avarlar’ýn iþgali esnasýndayýkýlan antik þehir Kabyle’nin devamýdýr.VIII. yüzyýldan XIV. yüzyýla kadar, Yanbo-lu’nun 7 km. kuzeydoðusuna düþen bu an-tik þehrin harabeleri üzerinde Ortaçað’-dan kalma küçük bir köy bulunmaktaydý.I. Murad bir ara, Türkler tarafýndan Tav-þantepe adýyla bilinen ve daha sonra kü-çük bir köy olan Kabyle’de ikamet etmiþ-ti. Yanbolu adýna kayýtlarda ilk defa 1049’-da Konstantinos Arianitis’in Peçeneklertarafýndan yenilgiye uðratýldýðý yer olarakDanbuli þeklinde rastlanýr. 1094’te “Dam-polis” Kumanlar’a teslim oldu. 1150 civa-rýnda Þerîf el-Ýdrîsî Danbuli’den ovada kü-çük, ancak güzel bir yerleþim birimi diyebahseder. 1304’te Bulgar Çarý Teodor Sve-toslav Bizanslýlar’dan þehri aldý. 1328 ya-zýnda Bizans Ýmparatoru III. Andronikostarafýndan ele geçirilerek tahrip edildi.1331-1332’de Bizanslýlar, Karadeniz kýyý-sýndaki liman þehri Ankiyalos ile takas so-nucunda þehri Bulgarlar’a verdi. Osmanlýfethine kadar þehir küçük fakat oldukçagüçlü bir kale olarak Bulgarlar’ýn elindekaldý. Ortaçað Bulgar / Bizans þehri halin-de Yanbolu, Tunca nehrinin dar kavisindeyer alýyordu. 1978-1981 yýllarýndaki kazýlarbu þehrin temellerine ýþýk tutar: 100 × 100metrelik bir meydan, 1 hektarlýk bir alan,1000 yýlýnýn öncesi ve sonrasýndaki on yýl-lara rastlayan inþaat. 1200 yýlý civarýnda bukale batý tarafýndan geniþletilmiþtir. Kale-nin doðusunda büyük bir mezarlýk vardý,burasý muhtemelen varoþ kýsmý idi.

Yanbolu’nun Osmanlýlar tarafýndan nezaman ele geçirildiði tam belli deðildir. Ön-celeri Timurtaþ Paþa kumandasýndaki bir-liklerce 766’da (1365) fethedilmiþ olduðusöylenirken daha sonra bunun 1373’tegerçekleþtiði ileri sürülmüþtür. Ýkinci ta-rihin daha doðru olma ihtimali yüksektir.Bu dönemde yaþayan eski imparator VI.Ioannes Kantakuzenos kaleme aldýðý ta-rihinde bu fethi anlatýr. Yanbolu baharýnilk günlerinden yaz ortasýna kadar diren-miþ, aþýrý sýcaklarýn yiyecek ve sularýn bo-zulmasýna yol açmasý ve ardýndan ortayaçýkan salgýn hastalýk þehri savunanlarý tes-lim olmak mecburiyetinde býrakmýþtýr. Os-manlý tarihçilerinden Hoca Sâdeddin Efen-di olayý kendisinden iki asýr önceki Kan-takuzenos’un anlattýklarýna benzer þekil-

Yanbolu

Bedesteni –

Bulgaristan

Page 3: YAMAN DEDE - Islam-Portal

314

YANBOLU

yük miktarlarda sýðýr gönderilir. Yanbo-lu bölgesi canlý hayvan varlýðý bakýmýndanzengindir; ayrýca bol çavdar, arpa, buðday,yulaf, darý, pirinç yetiþtirilir.

1828-1829 savaþlarýnýn öncesi ve sonra-sýyla Rus iþgali neticesinde pek çok müs-lüman ahali ya Ýstanbul’a ya da Anadolu’-ya kaçtý yahut göç etti. 1291 (1874) tarih-li Edirne Salnâmesi’nde bunlarýn sonuç-larý görülebilir: Burada 1525 müslüman,3383 gayri müslim olmak üzere toplam4908 erkek nüfus, on dört büyük cami,bir mescid, iki kilise, beþ mahzen, bir sina-gog, yirmi dört han, üç hamam, 622 ma-ðaza ve 622 dükkândan söz edilir. Müslü-manlar böylece toplam nüfusun % 25’inedoðru gerilemiþ, yerleri civar bölgelerdengelen Bulgarlar tarafýndan doldurulmuþ-tur. Avrupa Türkiyesi’nde seyahatleriylebilinen James Baker, Osmanlý dönemininsonuna kadar Yanbolu’yu 10.000 kiþilikahalisiyle müreffeh bir þehir olarak an-latýr.

Doksanüç Harbi’nden sonra Yanbolu vecivarý Þarkîrumeli bölgesine dahil edildi.1885’te yeni Bulgar Devleti’ne katýldý.1888’deki Bulgar nüfus sayýmýnda top-lam 11.241 nüfusun 8825’ini Bulgarlar’ýn,1252’sini Türkler’in ve kalanýný Ýspanya ya-hudileri, Yunanlýlar ve Çingeneler’in teþkilettiði görülür. Nüfusun müslüman kýsmýtoplam nüfusun % 11’ine düþtü. Dahasonraki yýllarda Yanbolu’nun müslüman veyahudi nüfusu ayný kalsa da Bulgar nüfu-su giderek arttý ve geniþ bir alana yayýldý.1926’da 24.920 kiþilik nüfusun içerisinde1134 Türk ve 1162 yahudi bulunmaktay-dý. Böylece bu tarihte Türkler toplam nü-fusun % 4’üne geriledi. 1965’te nüfus55.000 kiþiydi; 2000’li yýllarda ise 100.000kiþiye yaklaþtý. 1970’lerde iki Osmanlý ese-ri, büyük bedesten ve Eskicami çok iyi birþekilde restore edildi. Komünizmin düþü-

þünden sonra cami þehirdeki küçük müs-lüman cemaatine geri verildi ve yenidenibadete açýldý. Bedestenin restorasyonu veyeniden inþasý 1970’lerin en büyük ve enbaþarýlý projelerinden biridir. Þehrin odaknoktasýnda yer alan bedesten yine eski iþ-levini sürdürmektedir. Yanbolu günümüz-de tekstil ürünleri ve ayakkabý yapýmýndakullanýlan aletleri üreten fabrikalarý, þarapüretimi, gýda sanayii ve tarým ürünlerininticaret merkezidir. 2001 Bulgar nüfus sa-yýmýnda Yanbolu ilinin nüfusu 156.000, ilinmerkezi olan Yanbolu’nun 2005’teki nüfu-su 86.000 idi. Yanbolu ilinde bugün 3700-4400 arasýnda müslüman-Türk ve 3000’eyakýn Çingene yaþamaktadýr. Nüfusun di-ðer kýsmý tamamen Bulgar’dýr.

XVI. yüzyýl Osmanlý þairlerinden Þeyh Ke-maloðlu Beyânî Yanbolu’da doðmuþtur.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, 59-62; G.Eneholm, Notice sur les villes situées au-deládes Balkans, occupées par les troupes russespendant le glorieuse champagne de 1829, St.Pétersbourg 1830, tür.yer.; a.mlf.,, Belezki vãrhugradovete ottatak Balkana”, Arhiv za proseli{tniprou®vaniya, I/1, Sofia 1938, s. 121-129; J. Ba-ker, Die Türken in Europa, Stuttgart 1879, s.118-119; ^. Cankov, Geografski Re®nik na Bal-garija, Sofia 1939, s. 530-532; Gökbilgin, Edirneve Paþa Livâsý, s. 468-469; Istoriya na grad Yam-bol (ed. St. Dimitrov – B. Mateev), Sofia 1976,tür.yer.; Hans-Jürgen Kornrumpf, Die Territorial-verwaltung im östlichen Teil der EuropäischenTürkei (1864-1878), Freiburg 1976, s. 358-359;D. Dimitrova, “Razkopki na srednovekovnatakrepost pri grad Yambol”, Arheologi®eski Otkri-tiya i Razkopki, Sofia 1978, s. 179 vd.; a.mlf.,“Razkopki na ukrepitelnata sistema na sredno-vekovnata krepost na grad Yambol”, Arheologi-ceski Otkritiya, Sofia 1981, s. 100 vd.; A. Kuzev –V. Gjuzelev, Balgarski srednovekovni gradove ikreposti, Varna 1981, s. 30-32; P. Soustal, Tabu-la Imperii Byzantini VI, Thrakien, Wien 1991, s.239-240; Krasimira Gagova, Trakiya prez Bal-garskoto Srednovekovie, Istori®eska Geografi-ya, Sofia 2002, s. 327-331; J. B. Bury, “The Bul-

olarak tasvir eder. Þehir on yedi müslü-man, bir hýristiyan ve bir yahudi mahalle-sine ayrýlmýþtýr. Kýrým hanlarýnýn hassý olupGiray ailesine mensup bir prens büyük birsarayda yaþar. Evliya Çelebi ayrýca büyükbedestene hayran kaldýðýný, Eskicami’ninbir dörtgen ve kuleye benzeyen minare-si olduðunu belirtir; Sofular Camii ile ha-mamlardan birinin kitâbesinin metnineyer verir. Bu kitâbede caminin II. Muradtarafýndan 838 (1435) yýlýnda yaptýrýldýðýkayýtlýdýr. Evliya Çelebi’nin ev sayýsýyla il-gili rakamlarýnýn abartýlý olduðu açýktýr.Öte yandan 1660 yýlý civarýnda Rumeli’de-ki medreselerin resmî kayýtlarýnda Yanbo-lu’da sadece bir medresenin (Kara Ali BeyMedresesi) varlýðýndan söz edilir.

XVIII. yüzyýl boyunca Yanbolu ekonomisihýzlý bir büyüme ve geliþme gösterdi. Fran-sýz konsolosu Peysonnel her sene Kýrým’a10-12.000 parça keçe ihracatý yapýldýðýnýzikreder. Yine þehirde önemli miktarda de-ri üretiliyordu ve burasý kürk imali, terzi-lik, kalpak yapýmý, bakýrcýlýk, çanak çöm-lek üretimi, helvacýlýk, yünlü, pamuklu gi-yimde ve balcýlýkta canlý bir ticarete sa-hipti. Bir çeþit kalýn ve kaba kumaþ olankebe üretimi çok meþhurdu. Trakya veBalkanlar’da dokunan bu tür kumaþlaraYanbolu kebesi deniyor ve Osmanlý pazar-larýnda çok raðbet görüyordu. 1830’da þe-hirde uzun süre kalan Rus genelkurmayýmensubu Albay G. Eneholm, þehrin EskiYanbolu (Yampolis) ismini taþýyan kýsmý-nýn büyük parçasýnýn Tunca nehrinin solkýyýsýnda yüksek bir düzlükte yer aldýðýný,karþý taraftaki kýyýda ise geniþ bir düzlük-te yeni Yanbolu / Kargon’un (Kargoun) bu-lunduðunu belirtir. Ona göre eski þehrinon bir camisi, 1050 Türk ve 508 Bulgarhânesiyle Ýspanya’dan gelen yahudilereait 148 hânesi mevcuttur. Büyük bir taþyapý olan kervansaray 500 atý barýndýra-bilir; ayrýca her yýl 8000 hayvanýn kesildi-ði üç mezbaha ve pastýrma imalâthanesivardýr. Þehrin yeni kýsmýnda (Kargon) ikiküçük kilise, on beþ Türk ve 510 Bulgarhânesi, yedi han ve 300 dükkânýn yer al-dýðý bir çarþýsý mevcuttur. Böylece þehrintamamý 6000 Türk, 5000 Bulgar ve 600yahudiden meydana gelen toplam 11.600kiþilik bir nüfusa ve 2229 hâneye sahiptir.Bu bilgilerden Yanbolu nüfusunun % 52’-sini müslümanlarýn, % 43’ünü ise Bulgar-lar’ýn teþkil ettiði anlaþýlýr. Eneholm ayrý-ca þehrin ekonomik hareketliliðine dikkatçeker. Sahtiyan, iþlenmemiþ pamuk ve ke-ten giyecekler, yünlü battaniyeler, keçe,süet deri, pastýrma, ham deri, yün üre-tim ve ithalâtý önde gelir. Ýstanbul’a bü-

Yanbolu’da

Eskicami –

Bulgaristan

Page 4: YAMAN DEDE - Islam-Portal

315

YANIKKALE

yana Kuþatmasý (1529) sebebiyle yaklaþanOsmanlý ordularýndan kaçarken þehri deyaktý; Osmanlý kaynaklarýnda þehir bu se-beple Yanýkkale ismiyle anýldý. Harabeyedönen GyÆr þehrinin ve kalesinin yenideninþasýna ancak 1561’de baþlanabildi. Buinþa aþamasýnda modern Ýtalyan kale mi-marisi uygulandý. Hisarlarýn yapýmý Ýtalyanmimarlar tarafýndan gerçekleþtirildi. Böy-lece þehir Viyana’yý koruyan savunma sis-teminin en önemli parçasý haline geldi.Macaristan’ýn Osmanlýlar’a karþý meydanagetirilen savunma sistemi birbirine para-lel iki teþkilâtlanma þeklinde çalýþtý: Maca-ristan tarafýndan finanse edilen baþkap-tanlýklar ile Kutsal Roma-Germen Ýmpa-ratorluðu’nun ve ona baðlý olan verasethukukuna dayalý Avusturya eyaletlerininyardýmýyla serhat bölgelerinde kurulanbaþkaptanlýklar. Bu sonuncusunun Viya-na’nýn ön bölgesini koruyan en önemli ya-pýlanmasý GyÆr serhad boyu baþkaptanlýðýoldu. “Uzun Türk savaþlarý” sýrasýnda (1591-1606) Sadrazam Koca Sinan Paþa’nýn biraydan fazla süren kuþatmasýnýn ardýndankale Osmanlýlar’ýn eline geçti (12 Muhar-rem 1003 / 27 Eylül 1594). GyÆr’ün savun-masý için Baþprens Matthias’ýn önderliðin-de kalabalýk bir ordu Tuna nehrinin kuzeytarafýnda karargâh kurmuþtu. Osmanlý or-dularýnýn nehirden karþýya geçmesiyle baþ-prens geri çekilmek zorunda kaldý. Böyle-ce kalenin kaptaný Kont Ferdinand von Har-degg kaleyi elinde tutamayacaðýný anla-yýnca Osmanlýlar’la müzakere yoluna git-ti ve müzakereler kalenin Osmanlýlar’a tes-limiyle sonuçlandý. Kaleyi teslim eden KontHardegg ve kalenin teslimi hakkýnda Os-manlýlar’la görüþmelerde bulunan tabyakumandaný Niklas Perlin 16 Haziran 1595’-te Viyana’da Am Hof Meydaný’nda Viya-na Savaþ Konsili’nin kararýyla idam edildi.GyÆr ve yakýnlarýnda Sinan Paþa’nýn sefer-leri sýrasýnda ele geçirilen topraklarda Ta-ta merkezli oldukça küçük iki vilâyet ku-ruldu ve buralara beylerbeyiler tayin edildi.

GyÆr vilâyetinin beylerbeyi önceleri Ýsken-deriye sancak beyi olan Arnavut OsmanPaþa idi. Onun 1595 Aðustosunda Ester-gon yakýnlarýndaki çatýþmalarda hayatýnýkaybetmesi üzerine yerine Mahmud Paþagetirildi.

GyÆr Kalesi’ndeki Osmanlý gücünün du-rumu hakkýnda fazla bilgi yoktur. Bu dö-neme ait kayýtlarda rütbeli memurlar ara-sýnda Defterdar Mehmed Efendi ve Yeni-çeri Aðasý Yahyâ Paþa gibi isimlere rast-lanmaktadýr. Peçuylu Ýbrâhim, kalede hiz-met veren askerlerin büyük kýsmýnýn Ma-caristan’ýn Güney kýsmýndan Pécs (Peçuy)sancaðýndan GyÆr’e geldiðini anlatýr. Bun-lar, hem aile baðlarý dolayýsýyla hem deGyÆr Kalesi’nin iaþesinin büyük kýsmýnýnPécs’ten gönderilmesi sebebiyle burayayerleþmiþlerdi. Beylerbeyi Mahmud Paþa’-nýn arpalýðý da Pécs sancaðýnda bulunu-yordu. Almanlar’a esir düþen Voyvoda Rüs-tem adlý bir Osmanlý askerinin verdiði bil-giler kalede bulunan görevli sayýsýnýn 3000civarýnda olabileceðini gösterir. Ancak bun-larýn 2050-2060’ý bilfiil hizmette bulundu.Kale muhafýz kuvvetlerinin ana birlikleri hi-sar eri topçu, yardýmcý topçu birlikleri, gö-nüllüler, atlýlar, firkateynci azebler, mar-toloslar, yeniçeriler ve cebeciler þeklindegruplara ayrýlmaktaydý. Ýlk beylerbeyi Os-man Paþa ve daha sonra Mahmud Paþamerkez olarak kullandýklarý kaleyi neredey-se yeniden inþa ettiler; hisarlarýn güçlen-dirilmesi bu dönemde de sürdü, Osmanlýkuþatmasý sýrasýnda çatlayan iki top yeni-den döktürüldü.

GyÆr’ün Osmanlýlar tarafýndan ele geçi-rilmesinin ardýndan bölgedeki Macar Kral-lýðý’nýn savunma hattý yaklaþýk 100 km.geniþliðinde kalmýþtý. GyÆr’den Viyana’yakadar sürekli tekrarlanan askerî saldýrýla-ra karþý hiçbir önemli hýristiyan kalesi bu-lunmuyordu. Deðiþen stratejik dengelerlebirlikte Viyana’nýn tehlikeye girmesi sebe-biyle ortaya çýkan çözüm arayýþý neticesin-de GyÆr’ün karþýsýnda yeni bir uç bölgesi-nin oluþturulmasýna karar verildi. Mag-yaróvár-sárvári végek (Magyaróvár-Sárvárserhaddý) adýyla anýlan bölge böylece mey-dana geldi. Yeni Macar savunma hattýnýnteþkil edilmesinde bölgenin en büyük Ma-car toprak sahipleri Ferenc Nádasdy ve Yu-karý Tuna bölgesinin baþkaptaný GyÆrgyZrínyi’nin görüþleri dikkate alýnmýþtýr. GyÆrve çevresindeki yerlerini kaybeden hýristi-yan muhafýz birlikleri Sárvár ve Magyaró-vár kalelerine yerleþmiþlerdi. Nehir geçiþ-lerine imkân veren yerlerin savunmasý içinpalanka-kaleler yapýldý, bunun yaný sýra ge-çiþ yerlerindeki savunmaya elveriþli yapý-

garian Treaty of A. D. 814, and the Great Fenceof Thrace”, The English Historical Review, XXV,Oxford 1910, s. 276 vd.; Dimitar Ov®arov, “Nabl-yudeniya i arheologiceski razkopki na pogranic-niya val ‘Erkesiya’ v Yuzna Balgariya”, Godi{-nik na Sofiiski Universitet, Filosovsko-Istori®es-ki Fakultet, sy. 63 (1970), s. 445-460; MachielKiel, “Some Early Ottoman Monuments in Bul-garian Thrace: Stara Zagora (Eski Zaðra), Jamboland Nova Zagora”, TTK Belleten, XXXVIII/152(1974), s. 635-654; N. Tan®eva-Vasilieva, “Sredno-vekovno selište i nekropol nad anticniya Kabyle”,Vekove, sy. 6, Sofia 1981, s. 55-59; BrockhausEnzyklopädia, Stuttgart 1970, IX, 374.

ÿMachýel Kýel

– —YANIKKALE

Macaristan’da tarihî bir þehir.˜ ™

Macaristan’ýn kuzeybatýsýnda Tuna hav-zasýna su taþýyan çaylardan biri olan Ra-ba çayýnýn (Türk döneminde Aksu) kena-rýnda yer alýr ve Macarca’da GyÆr olarakbilinir. Günümüzde ekonomi, sanayi, din,kültür, eðitim ve spor alanlarýnda önemlibir merkez konumundadýr. Yukarý Panon-ya’da bir Roma þehri olarak Arrabona adýy-la kuruldu. Þehir için Batý kaynaklarýndageçen Raab / Raba adý buradan gelir. Or-taçað Latin kaynaklarýnda Jaurinum diyeanýlýr. Arrabona’nýn da Arrabo akarsuyu-na dayandýðý belirtilir. Bazý araþtýrmacýlarbunu þehrin ilk askerî kumandaný Þöval-ye Geur’dan hareketle onun adýna baðlar.Þehir Macar Devleti’nin kuruluþundan iti-baren bir piskoposluk merkezidir. Macardevlet tarihindeki Arpad Dinastisi’nin do-kuzuncu kralý Aziz László’nun kafatasý ke-mikleri bugün piskoposluk baþkilisesindemuhafaza edilmektedir.

GyÆr, 1526’daki Mohaç yenilgisindensonra bir süreliðine János Szapolyai, ar-dýndan Habsburg Arþidükü I. Ferdinand’ýnegemenliði altýna girdi. Ferdinand kaleyiKont Kristof Lamberg’in idaresine verdi.Lamberg, Kanûnî Sultan Süleyman’ýn Vi-

Yanýkkale’yi

(Raab-Gyo’’r)

gösteren

eski bir gravür(M. Kielfotoðrafarþivi)