Upload
abdullah-tuetuencue
View
344
Download
32
Embed Size (px)
Citation preview
T.CDOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
BİTİRME PROJESİ
YALIN ÜRETİM SİSTEMİ
HAZIRLAYAN
KAYA METİNKAYA
YÖNETEN ÖĞR. GÖR. ŞEYDA TOPALOĞLU
I
İZMİR, 2003
II
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ.............................................................................................................................I
BİRİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM DÜŞÜNCESİNİN TEMELLERİ....................................................3
1.1 YALIN ÜRETİMIN TANIMI............................................................................3
1.2 YALIN ÜRETİMİN DOĞUŞU..........................................................................9
1.2.1 Seri Üretim Sisteminin Unsurları..............................................................10
1.2.2 Yalın Üretim Düşüncesine Götüren Nedenler...........................................14
1.3 SERİ ÜRETİME KARŞI YALIN ÜRETİM....................................................19
1.3.1 Seri Üretimin Düşüşü / Yalın Üretimin Yükselişi.....................................19
1.3.2 Yalın Üretim ile Seri Üretim Karşılaştırması............................................21
1.3.2.1 Klasik Seri Üretim..............................................................................22
1.3.2.2 Klasik Yalın Üretim............................................................................23
1.3.2.3 Yalın Üretimin Başarısı......................................................................25
İKİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN UNSURLARI........................................................29
2.1 YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN TEMEL KAVRAMLARI...........................29
2.1.1 TAM ZAMANINDA ÜRETİM................................................................29
2.1.2 STOKSUZ ÜRETİM.................................................................................32
2.1.3 İSRAFLAR (3M KAVRAMI)...................................................................37
2.2 YALIN ÜRETİM TEKNİKLERİ.....................................................................36
2.2.1 KANBAN ve ÇEKME SİSTEMİ..............................................................36
2.2.2 TEK PARÇA AKIŞI..................................................................................49
2.2.3 DENGELİ ÜRETİM (HEIJUNKA)..........................................................55
III
2.2.4 TOPLAM İŞ DENETİMİ..........................................................................60
2.2.5 U-HATLARI..............................................................................................63
2.2.6 İŞ ROTASYONU (SHOJINKA)...............................................................67
2.2.7 OTONOMASYON (JIDOKA)..................................................................70
2.2.8 DENEY TASARIMI.................................................................................80
2.2.9 BİR DAKİKADA KALIP DEĞİŞTİRME (SMED).................................83
2.2.10 TOPLAM ÜRETKEN BAKIM...............................................................85
2.2.11 5S (DÜZEN ve TEMİZLİK).................................................................89
2.2.12 KAIZEN ve KALİTE ÇEMBERLERİ....................................................91
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SMED İLE İLGİLİ BİR SANAYİ UYGULAMASI..................................................99
3.1 UYGULAMA YAPILAN FİRMANIN TANITIMI........................................99
3.2 KALIP DEĞİŞTİRME SÜRELERİNİN AZALTILMASI
İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR..........................................................................103
3.2.1 Mevcut Durumun Tanımlanması……………………………………..SONUÇ.....................................................................................................................107
KAYNAKÇA...........................................................................................................110
IV
ŞEKİLLER
Şekil 1 : Otomotiv Endüstrisinde Ürün Çeşitliliği ve Üretim Hacmi...............14
Şekil 2 : Amerikan Şirketlerinin Amerikan Otomobil Pazarındaki Payı.........16
Şekil 3 : Dünya Motorlu Araç Üretiminde Japon Payı.....................................17
Şekil 4 : Tam Zamanında Üretim Felsefesi......................................................27
Şekil 5 : Yalın Üretime Giden Yol...................................................................35
Şekil 6 : Kanban Kartı Üzerindeki Bilgiler......................................................39
Şekil 7 : Kanban Sisteminin İşleyişi.................................................................43
Şekil 8 : Tek Parça Akışının İşleyişi................................................................52
Şekil 9 : Makinaların Stoklu Çalışma Durumları.............................................53
Şekil 10 : Makinaların Stoksuz Çalışma Durumları...........................................54
Şekil 11 : Dengeli Üretim Tekniği.....................................................................58
Şekil 12 : Makinalar Arası Uyumsuzluk Durumu..............................................61
Şekil 13 : U Tipi Hat Yerleşimi..........................................................................64
Şekil 14 : Birleşik U Hattı Uygulaması..............................................................69
Şekil 15 : Andon Mekanizmasının İşleyişi.........................................................75
Şekil 16 : Otonomasyon Uygulamasının Hedefleri............................................79
Şekil 17 : Kanban Sistemi ile İyileştirme Süreci Arasındaki İlişki....................92
Şekil 18 : Sürekli Gelişme Sistemi.....................................................................96
Şekil 19 : Norm Cıvata 2002 Yılı Üretim Standartlarının Dağılımı...............101
Şekil 20 : Norm Cıvata Üretim Akış Şeması...................................................102
Şekil 21 :
V
TABLOLAR
Tablo 1 : Yalın Üretim ile Seri Üretim Arasında Bir Puantaj............................22
Tablo 2 : Dünya Otomobil Üreticilerinin Karşılaştırılması...............................23
Tablo 3 : Toyota – General Motors Üretkenlik Karşılaştırması........................65
VI
GİRİŞ
“Biz kazandık, siz kaybettiniz; biz kazanacağız, siz kaybedeceksiniz. Hiçbir şey
yapamazsınız çünkü başarısızlığınız bir iç hastalıktır. Firmalarınız Taylor’un
ilkelerine dayandırılmıştır. Daha beteri kafalarınız da Taylorlaştırılmıştır. Katı bir
biçimde inanmaktasınız ki; iyi bir yönetim yöneticilerin bir tarafa, çalışanların diğer
bir tarafa ayrıldığı bir düzendir. Bir başka anlatımla iyi yönetim; bir tarafta düşünen
adamlar, diğer tarafta da yalnızca iş görebilen adamlar anlamına gelmektedir. Sizler
için yöneticilik, yönetimin fikirlerini yumuşak bir biçimde çalışanların ellerine
ulaştırma sanatıdır. Bizim için yönetim; kendi bireysel ya da sınıfsal engellerinden
bağımsız, tüm iş gücünün firma hizmetine bilinçli bağlılığıdır. Biz, yeni teknolojik
ve ekonomik talepleri sizlerden daha iyi bir biçimde karşıladık. Biz biliyoruz ki, çok
parlak da olsa birkaç teknokratın zekası bu talepleri karşılamada tam anlamıyla
yetersiz kalır. Yalnızca tüm çalışanların zekaları bir firmanın yeni çevresinde
karşılaştığı iniş, çıkış ve gereksinimlerle yaşabilmesine imkan tanır.
Evet, biz kazanacağız ve siz kaybedeceksiniz! Çünkü sizler zihinlerinizi modası
geçmiş Taylorizm’den kurtaramıyorsunuz, bizlerse ona hiç takılmamıştık.”
Japon sanayici Konosuke Matsushita, 1988’de ABD’li yöneticilere yönelik
konuşmasında bu sözleri söylerken şüphesiz ki en büyük dayanağı, endüstriyel
savaşta Japonların gizli silahı olan yalın üretimin gücüydü.
1
İçinde bulunduğumuz yüzyılda otomotiv endüstrisi, nesnelerin nasıl yapılacağı
hakkındaki en temel fikirlerimizi iki defa değiştirmişti. Yalın üretim bu temel
fikirleri tekrar değiştirmektedir. Geçmişte seri üretim, emek-sanat bağımlı üretime
nasıl son vermişse, son yıllarda da yalın üretim, seri üretimi hızla devre dışı
bırakmaktadır. Yalın Üretim Sistemi, Frederick Taylor’un zaman etüdü
çalışmalarından bu yana verimliliği arttırmayı hedefleyen yönetim buluşlarının en
önemlisi olarak kabul edilmektedir. Uzmanlara göre; eğer Batılı firmalar, yönetici ve
çalışanları ile 2000’li yıllarda ayakta kalmak istiyorlarsa yalın üretimi öğrenmek ve
uygulamak zorundadırlar, zira yalın üretim, 21. yüzyılın geçerli tek imalat modeli
olarak takdim edilmektedir.
‘Yalın Üretim Sistemi’ başlığını taşıyan bu çalışmanın ilk bölümünde; yalın
üretimin hangi koşullarda ve hangi düşünce yapısıyla ortaya çıktığı incelenmiş, yalın
üretim ile seri üretimin farklılıkları ortaya konmuştur. İkinci bölümde; yalın üretimin
temel unsurları açıklanmış ve yalın üretimin -neredeyse ütopik olan- hedeflerine
ulaşmak için hangi teknikleri kullandığı incelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise,
bir otomotiv yan sanayi firmasında, yalın üretim tekniklerinden biri olan SMED ile
ilgili bir uygulama çalışması yapılmıştır.
2
BİRİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM DÜŞÜNCESİNİN TEMELLERİ
1.1 YALIN ÜRETİMIN TANIMI
Yalın Üretim Sisteminin (Lean Production) karşılığı olarak literatürde, Tam
Zamanında Üretim (Just-in-Time Production), Toyota Üretim Sistemi (Toyota
Production System), Stoksuz Üretim gibi terimler kullanılmaktadır.
Yalın Üretim (Lean Production) terimi, A.B.D’deki Massachusetts Institute of
Technology (MIT) bünyesinde dünya otomotiv sanayi üzerine çalışmalar yapan
International Motor Vehicle Program (IMVP) tarafından 1980’lerin ortaya atılmış bir
terimdir. Terimin dünya çapında geçerlilik kazanması, IMPV’nin çıkardığı ‘The
Machine That Changed the World’ kitabının 1990’da yayınlanmasıyla mümkün
olmuştur. Tam Zamanında Üretim (Just-in-Time) ilk olarak söz konusu üretim
sistemini tanımlamak için sistemin kurucularından Taiichi Ohno’nun kullandığı bir
terimdir. Toyota Üretim Sistemi terimini ise genellikle Japon uzman ve
araştırmacılar tercih etmişlerdir. Stoksuz Üretim, Toyota dahil pek çok firmaya
sistemin özgün teknikleri konusunda danışmanlık yapmış Japon Shigeo Shingo
tarafından kullanılan bir terimdir.
Yalın Üretim Sisteminin farklı özelliklerine vurgu yapan birçok tanımı yapılabilir.
Yalın Üretim Sistemi ya da Tam Zamanında Üretim için yapılan tanımlardan bazıları
şunlardır :
3
Tam Zamanında Üretim; kısa dönemde, gerekli zamanda, gerekli miktarda,
gerekli ürünleri üretmektir. [Monden,1983, s.23]
Tam Zamanında Üretim; fabrika içinde üretilecek parçaların tam zamanında
satın alınması, parçaların tam zamanında alt montajlara gönderilmesi, alt
montajda işlem gören parçaların tam zamanında son montaja, son montajdan
da üretimi ve dağıtımı tamamlanmış olarak müşterilere ulaştırılmasıdır.
[Schonberger, 1982, s.16]
Yalın Üretim, israfları ortadan kaldırarak maliyetleri azaltmak suretiyle karı
arttırmayı amaçlayan bir felsefedir. [Browman, 1991, s.38]
Yalın Üretim, mükemmele ulaşmak için herkesin katıldığı, sürekli
araştırmalar yoluyla problemlerin çözülmesi esasına dayalı bir sistemdir.
[Bermudez,1991, s.37]
Yalın Üretim en az kaynakla, en kısa zamanda, en ucuz ve hatasız üretimi,
müşteri taleplerine birebir yanıt verecek şekilde ve tüm üretim faktörlerini en
esnek şekilde kullanıp, potansiyellerinin tümünden yararlanılarak
gerçekleştirilen bir üretim biçimidir.
Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarak Yalın Üretim için şu genel tanım yapılabilir :
Yalın Üretim; israfı sürekli ortadan kaldırmaya dayalı, mükemmelliğe ulaşmaya
yönelik ve faaliyetlerin ihtiyaç duyulduğu ya da talep edildiği anda gerçekleştirilmesi
temeline dayanan bir sistemdir. Yalın Üretim, tedarikçi-üretici-müşteri zincirini
kapsayan temel tekniklerden oluşan ve üretim faaliyetlerinin ‘yalın’ olmasını
hedefleyen bir üretim ve yönetim biçimidir. [Okur, 1997, s.28 ]
4
Yalın üretim ‘yalın düşünce’ sisteminin bir parçası olarak değerlendirilir. Yalın
üretim sisteminin dayanağı olan yalın düşünce; genel olarak kabul edilmiş geçerliliği
olan tüm kural ve ilkeleri sorgulayan, hiçbir yerleşik kanıya mutlak gözüyle
bakmayan, şüpheci bir felsefedir. Bir sistemin, düzenin ya da organizmanın yalın
olması; sadece ihtiyaç duyduğu unsurlara sahip olan, gereksiz ağırlık taşımadığı için
hızlı ve esnek hareket edebilen bir yapı anlamına gelmektedir.
Yalın üretim, hepsi de aynı temel mantık ve düşünceden çıkılarak geliştirilen çok
sayıda tekniği bünyesinde bulunduran bir ilkeler bütünüdür. Yalın üretim, sadece
üretim veya yönetim sistemi olmayıp bir dizi düşünce ve felsefenin ürünüdür.
1.2 YALIN ÜRETİMİN DOĞUŞU
Hiçbir yeni fikir, tamamen olgunlaşmış olarak bir boşluktan ortaya çıkmaz.
Yeni fikirler çoğunlukla eski fikirlerin artık çalışamaz olduğu veya eski fikirlerin
yeni durumları karşılayamayacak düzeyde kaldığı bir dizi şartlardan ortaya çıkarlar.
Bu genellemelerin yalın üretim için tamamıyla doğru olduğu söylenebilir. Çünkü
yalın üretim bir ülkenin endüstriyel gelişmesi için o güne kadar geçerli kabul edilen
geleneksel fikirlerin çalışmaz olduğu belli bir zamanda doğmuştur. Yalın üretim,
Batı ülkelerinde 1900’lerin başlarından beri hakim olmuş geleneksel kitle üretimi
yaklaşımını tersyüz eden, bir anlamda her şeye alışılmışın tam tersi yönünde
yaklaşan, genel geçer kabul edilmiş tüm kural ve ilkeleri sorgulayan bir yaklaşımın,
ya da felsefenin ürünü olarak doğmuş ve gelişmiştir. Nesnelerin üretim tekniklerini
5
birer anlayışın ve felsefenin ürünü olarak kabul edersek, ‘yalın üretim, klasik seri
üretimin anti – tezidir’ sonucuna ulaşabiliriz.[Womack, Jones, Roos, 1990, s.19]
Seri üretimin temel unsurlarını, özelliklerini ve amaçlarını tam anlamıyla anlamadan
yalın üretim felsefesinin temelini anlamak çok mümkün değildir. Bu bölümde, yalın
üretimin öncülü olan seri üretim hakkında genel bilgiler verilecek ve yalın üretim
düşüncesini ortaya çıkaran Toyota mühendislerini, yeni bir üretim sistemi arayışına
iten sebepler ortaya konacaktır.
1.2.1 Seri Üretim Sisteminin Unsurları
El – sanat üretim tarzının düşük hacimli ve pahalı üretim yapısını değiştirmeye
yönelik ilk girişimler 1900’lü yılların başında Henry Ford tarafından
gerçekleştirilmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Henry Ford ve General Motors
firmasından Alfred Sloan dünya otomotiv sanayini yüzlerce yıldır Avrupalı
firmaların öncülüğünde yürüyen emek – sanat ağırlıklı üretim tarzından seri üretim
çağına taşımışlardır. Üretim anlayışındaki bu devrim Amerika Birleşik Devletleri’nin
kısa sürede dünya ekonomisine hakim olmasına büyük katkılar yapmıştır. Henry
Ford, tasarladığı yeni sistemle birim başına maliyetleri düşürürken, kalite ve
verimliliği de arttırmayı başarmıştır. Bu yeni sistem Henry Ford tarafından ‘Seri
Üretim’ olarak adlandırılmıştır.
Seri üretim ile çalışan firmalar; pahalı ve tek amaçlı makinalar kullanarak , yarı
vasıflı ve vasıfsız çalışanlar istihdam ederek, yüksek hacimli üretim ile
standartlaştırılmış mamuller üretmekteydiler. Makina maliyetleri yüksek olduğu ve
belli bir hata payı dikkate alındığı için seri üreticiler, belli bir üretim seviyesini
6
tutturmak amacıyla yüksek hacimli üretime yönelmekteydi. Ayrıca yeni ürün
tasarımında maliyetler hızla artığından, üretici mamulü mümkün olduğunca standart
düzeyde tutmaktaydı. Sonuç olarak, tüketici düşük maliyetli fakat standart mamuller
elde ederken, çalışanların çoğu bu üretim metotlarını sıkıcı ve keyif kaçırıcı
bulmaktaydı. [Akgeyik, 1998, s.49]
Seri üretim sistemi üç konuda standartlaştırma getirmekteydi :
İlk olarak mamul standartlaştırılmaktaydı. Üretici üretim teknolojisini
değiştirmeden uzun yıllar varlığını koruyabilmekte, ve ekonomik avantajlar
edinebilmekteydi.
İkinci olarak işgücü standartlaştırılmaktaydı. Bu standartlaştırma; başta
Frederick W. Taylor olmak üzere onunla aynı disipline sahip Henry Gannt,
Harrington Emerson ve Frank Gilbreth gibi öncülerin geliştirdikleri ilkelerle
sağlanmaktaydı. Bu araştırmacılar, çalışma süresi ve görevleri temel
parçalara bölerek, bir işi rutin ancak en etkin şekilde yapabilme metodunu
oluşturmuşlardı.
Üçüncü olarak seri üretim süreçleri de standartlaştırmaktaydı. Bu, hareket
eden imalat hatları ile sağlanmaktaydı. Böylece üretimi hiç durdurmadan
sürdürmek mümkün olabilmekteydi. Hareket eden imalat hatları ilk defa
Henry Ford’un Michigan otomobil fabrikasında 1913 yılında kullanılmıştı.
İmalat alanında tek kelime ile yeni bir çağ açan seri üretim sistemi I. Dünya Savaşı
esnasında ekonomik bir güç olma vasfını özellikle savaş sanayiinde kazanarak, savaş
sonrası dönemde önce ABD’de ve daha sonra da Avrupa’da diğer sektörlere de
yayıldı. 1945 döneminden sonra sanayileşmiş tüm dünyaya yayılan seri üretim
7
sistemi, bünyesinde taşıdığı bazı ekonomik avantajlar nedeniyle üreticilere önemli
kazanımlar getirmekteydi. Bu avantajlar arasında önemli olanlar şöyle sıralanabilir :
Üretici firmalar, düşük birim maliyetler ile standartlaşmış yüksek hacimli
üretim elde etmekteydiler.
Üretim akışı bir makinaya ve firma içi organizasyona bağlı olduğundan,
işletme organizasyonu katı olmak ve aynı nitelikli işlemleri tekrarlamak
zorundaydı. Bu da üretim hızını arttırmaktaydı.
Sürekli akan üretim, yüksek hacimli stoklar yaratmaktaydı. Ancak, o
yıllardaki özellikle tüketimi arttırmaya yönelik politikalar bu konuda ilave
bir avantaj sağlamaktaydı.
Seri üretim sistemi, 1950’li ve 1960’lı yıllarda altın çağını yaşayarak imalat
sektörleri dışında hizmet sektörlerine de yayıldı. Standartlaşma prensibi,
McDonald’s gibi hazır yiyecek satıcısı işletmeler yanında bankacılık ve finans
sektörlerinde de uygulandı. Ancak, 1970’li ve 1980’li yıllarda seri üretimin başarısı
yavaşlamaya ve ortaya çıkan alternatifler karşısında gerilemeye başladı. Seri
üretimin 1970’li yıllardan itibaren eski başarısını gösterememiş olması temelde iki
nedene bağlanabilir. İlk olarak, seri üretim sisteminin kendisi beraberinde bazı
problemler ve gelişmeyi engelleyici sınırlamalar getirmekteydi. Bu problem ve
sınırlamalardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz : [Akgeyik, 1998, ss.49-53]
Üretimin standart ve tek tip olması nedeniyle sistem piyasa değişmelerine
sınırlı ölçülerde cevap verebilmekteydi.
İşletme içinde kaynakların tahsisinde fazlalık ve darlıklardan kaçınmak pahalı
bilgi ve denetim sistemleri gerektirmekteydi.
8
Büyük stok birikimleri ek bir maliyet unsuru getirmekteydi.
Üretim ve kalite problemleri stoklar içinde gizli kalabilmekte, ayrıca üretim
seviyelerini devam ettirmeye verilen öncelik, sorunların kaynakta çözümüne
engel olmaktaydı.
Kalite denetimi ek bir maliyet unsuru olmakta ve ayrı bir kalite kontrol
departmanı katma değerde ilave bir artış yaratmadan genel giderleri
arttırmaktaydı.
Sistem, koordinasyon ve kontrol için katı bir dikey hiyerarşi
gerektirmekteydi. Bu hiyerarşi, verimlilik ve motivasyonu, yüksek denetimin
yol açtığı problemler nedeniyle olumsuz etkilemekteydi.
Ayrıca, tüm bu nedenlere ek olarak seri üretim, ya da diğer bir deyişle kitle üretimi,
arz ve talebin düzenli olduğu dönemler için uygundu. Seri üretim doğrultusunda
Frederic W. Taylor tarafından geliştirilen ve fonksiyon temelinde bölümlerden
oluşan geleneksel örgüt yapısı da, arz ve talebin düzenli olması şartlarına göre
düzenlenmişti. Ancak, istikrar ve büyüme ortamında başarılı olacak şekilde, kitle
üretimine göre yapılanmış işletmelerin değişim hızını yakalamaya çalışmaları çok
büyük sorunlar ortaya koyuyordu. Bu sorunlar; esnek olamama, tepkisizlik,
müşteriye odaklanamama, sonuçtan çok faaliyetlere önem verme, bürokratik felç,
yenilik eksikliği ve genel giderlerin yüksek olması şeklinde ortaya çıkıyordu.
Yukarıda sayılan tüm faktörler, dinamik ekonomik gelişmeleri büyük ölçüde
sınırlandırmaktaydı. Seri üretim rüyasının sona ermesinin ikinci ve daha önemli
nedeni olarak, Japon’ların seri üretimden belirgin şekilde ayrılan yeni bir üretim
sistem ile dünya piyasalarında rekabet etmeleri gösterilebilir.
9
Japon’ların Toyota Üretim Sistemi olarak adlandırdıkları bu yeni imalat modeli,
öncülü olan seri üretim ya da kitle üretim sisteminin temel düşüncelerini yıkarak
kendisini var ediyordu.
1.2.2 Yalın Üretim Düşüncesine Götüren Nedenler
Yalın Üretim Sisteminin temel ilkeleri, ilk kez 1950’lerde, Toyoda ailesinin
bireylerinden mühendis Eiji Toyoda ve beraber çalıştığı mühendis Taiichi Ohno’nun
öncülüğünde, Japon Toyota firmasında atılmıştır. Eiji Toyoda ve Taichi Ohno
1950’de Ford firmasını incelemek üzere Amerika’ya yaptıkları gezide edindikleri
bilgiler ışığında, Ford’un yüzyılın başından beri öncülük ettiği ‘kitle üretim’
sisteminin Japonya için hiç de uygun olmadığına karar vermişlerdir ve bu karar
yepyeni bir üretim ve yönetim anlayışının ilk adımlarının atılmasına sebep olmuştur.
Taiichi Ohno ve Eiji Toyoda, Amerikan modeli büyük parti üretimini çok iyi etüt
etmiş ve pek çok ciddi eksikliği ve hataları olduğuna kanaat getirmiştir.
Eiji Toyoda ve Taichi Ohno’nun Ford üretim sistemine ilişkin saptamaları özetle
şöyledir : [Okur, 1997, ss.23-32 ]
Kitle üretiminde her üretim faktörü ya da unsuru olabildiğince çok sayıda kullanılıp,
üretim pek çok gereksizlik ya da israf içermektedir. İsrafın kaynağı; sistemin aşırı bir
iş bölümüne dayanması, gerek makinalar gerekse işçilerin çoğu kez sadece tek bir
ürün için tek bir operasyon gerçekleştirecek şekilde organize edilmeleri, yani tek bir
işe / operasyona adanmış olmalarıdır.
10
Üretim organizasyonuna bu şekilde yaklaşılması, bir yandan üretim faktörlerinin
gereksiz yere kitlesel boyutta kullanılmalarına yol açmakta, diğer yandan üretime
aşırı bir katılık ve hiyerarşi getirip, üretimde esnekliğin önüne geçmektedir.
İşçiler birer el gücü olarak algılanıp, beyin güçleri üretimin iyileştirilmesine kanalize
edilmemektedir. İşçiler değişken maliyet olarak görülüp, işlerin kötü gittiği
dönemlerde rahatlıkla işten çıkarılabilmektedirler. Sonuç olarak, üretim faktörlerinin
sağlayabileceği azami potansiyellerden yararlanılmamaktadır.
Üretimde aşırı adanmışlık ve esneksizliğin doğal bir sonucu olarak, kalıp değiştirme
-ya da bir üründen diğerine geçebilmek için gerekli ayarlamalar (setup)- çok uzun
süre almakta, dolayısıyla büyük ‘lot’ üretim zorunluluğu doğmaktadır. Büyük lot
üretimin en önemli yan etkisi, özellikle işlenmekte olan ürün (work-in-process)
stokunun çok yüksek düzeylere çıkmasıdır. Yüksek stok, hem önemli bir maliyet
kaynağıdır hem de üretime bir tür rehavet getirmekte, üretimde kalitenin yüzde yüz
sağlanması gereken bir olgu olarak görülmemesine neden olmaktadır.
Kitle üretiminde bir ana sanayi firmasının yan sanayileri ile olan ilişkileri de, Ohno
ve Toyoda ikilisinin fabrika içi üretiminde gözlemledikleri aynı israf ve hiyerarşik
yapıyı yansıtmaktadır. Yan sanayilerin yaratıcı potansiyellerinden minimal düzeyde
bile yararlanılmamakta, kendilerinden sadece spesifikasyonlara uygun üretim
yapmaları beklenmektedir. Yan sanayi ile yapılan sözleşmeler kısa vadeyi
kapsamakta ve işlerin iyi gitmediği dönemlerde, sözleşmeler aniden
feshedilmektedir. Sonuç olarak yan sanayi firmaları da işçi kitlesi gibi birer değişken
maliyet olarak algılanmaktadırlar.
11
Ayrıca yan sanayi firmalarıyla ilişkiler, fiyatın temel alındığı bir pazarlık sistemine
oturtulmuştur ve yan sanayiler birbirlerine karşı fiyat savaşı vermeye
zorlanmaktadırlar.
Eiji Toyoda ve Taichi Ohno, sistemin bütününü incelemeleri sonucu şu yargıya
varmışlardır : Kitle üretim sistemi esneklikten yoksundur, katı bir hiyerarşiye
dayanmaktadır ve israf içermektedir.
Ancak, tüm bu sayılan unsurlar 1950’li yılların ekonomik ve sosyal durumu göz
önüne alındığında, kitle üretimin beşiği Amerika’da bir sorun yaratmamaktaydı.
Amerika 1950’lerde farklılaşmamış ama geniş, yani kısıtlı tipte aracın çok sayııda
satılabileceği, çoğunluğunu elinde harcayacak parası olan orta sınıfın oluşturduğu
henüz doymamış bir pazardı. Şirketlerde zaman içinde büyük sermayeler birikmişti
ve otomobil piyasasında sadece üç firmanın çekişmesi sebebiyle rekabet görece
düşüktü. Üç dev otomobil üreticisi (Ford, General Motors, Chrysler) tüm satışların
% 95’ine cevap vermekteydi ve 6 model satılan tüm otomobillerin % 80’ini
karşılamaktaydı. Dolayısıyla kitlesellik ve israf şirketlerce bir sorun olarak
algılanmadığı gibi, tersine aşırı iş bölümüne ve her üretim faktörünün bonkörce
kullanılmasına dayalı bu sistemde, üretim adetleri olabilecek en yüksek düzeyde
tutulabildiği ve pahalı makinalar uzun vadede tam kapasite kullanılabildiği sürece,
ölçek ekonomilerine ulaşılmaktaydı. Diğer bir deyişle birim maliyetler çok düşük
tutulabilip, karlar azami düzeye çıkabilmekteydi. Ford firmasının 1923 yılında,
Model T otomobilinden 2.1 milyon adet üretmesi yüksek üretim hacimlerinin hangi
boyutlarda olduğuna bir örnek teşkil etmektedir.
[Womack, Jones, Roos, 1990, ss.37-53]
12
1950’li yıllarda Amerika bu şekilde bir tablo çizerken, aynı yılların Japonya’sı çok
farklı bir yapı sergilemekteydi. Toyoda ve Ohno’nun kitle üretim sistemine eleştirici
bir gözle yaklaşmalarının en büyük nedeni de Japonya’nın bu kendi koşullarıydı.
Japon pazarı çok daha küçük bir pazardı, kişi başına milli gelir oldukça düşüktü ve
sermeye birikimi yetersizdi. Pazar küçük olmasına karşın tek tip değil farklı tip
araçlara gerek vardı ve otomobil sektöründe rekabet Amerika’ya göre çok daha
yüksekti. 1950’li yıllarda Japonya’da aynı pazar diliminde rekabet eden toplam 12
otomobil üreticisi bulunuyordu. Bu koşullarda Japon üreticileri için, ‘adanmış’ işçi
ve makinalar topluluğu ile kısıtlı tipte araçtan yılda milyonlarca üretmek gündem dışı
kalmaktaydı. Tam tersine, 1950’li yıllarda Japonya’da üreticilerin gündeminde olan;
aynı anda farklı tip araçları her birinden çok düşük sayıda üretip bunlara rağmen -
rekabet ve tüketicilerin gelir düzeyi nedeniyle- düşük maliyet tutturma
zorunluluğuydu. O yıllarda Japon üreticiler, üretim adetlerindeki sınırlılık ve
sermaye birikiminin yetersiz oluşu dolayısıyla, çok daha az sayıdaki üretim
faktörünü esnek ve etkin kullanmanın; üretimi maliyeti arttırıcı tüm etkenlerden ve
tüm gereksizliklerden arındırmanın arayışı içindeydiler. Üstelik 1950’lerde getirilen
yeni yasalarla, gerek işçi sınıfı gerek de yan sanayiler önemli bir pazarlık gücü elde
etmişlerdi ve Amerika’daki uygulamaların tersine istenildiği zaman işten çıkarılacak
veya sözleşmesi feshedilecek birer ‘değişken maliyet’ olarak algılanmaya karşı
çıkmaktaydılar. [Okur, 1997, ss.26-28 ]
13
Tüm bu koşullar ve zorunluluklar; Taichi Ohno’nun öncülüğünde, adım adım
ilerleyerek, üretimin her anının ve sürecinin titizlikle incelenmesi ve
geliştirilmesiyle, bugün ‘yalın üretim’ olarak tanımlanan sistemin ortaya çıkması ve
kısa sürede Japonya’ya, daha sonra da tüm dünyaya yayılması sonucunu vermiştir.
Seri üretim sistemindeki ‘az sayıda modelden yüksek hacimlerde üretim’ ve yalın
üretim sistemindeki ‘çok sayıda modelden düşük hacimlerde üretim’ anlayışlarının
dünya üretim tarihindeki yansımaları Şekil 1’de gösterilmiştir.
EMEK – SANAT BAĞIMLI ÜRETİM 1900
SERİ ÜRETİM (FORD) 1914
SERİ ÜRETİM (SLOAN) 1920
YALIN ÜRETİM 1970
SATIŞTAKİ ÜRÜN SAYISI
ÜRÜN BAŞINA HACİ
M
Şekil 1 : Otomotiv Endüstrisinde Ürün Çeşitliliği ve Üretim Hacmi Kaynak : Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The World, Rawson Associates, New York, s.128
YALIN ÜRETİM 1990
14
1.3 SERİ ÜRETİME KARŞI YALIN ÜRETİM
Seri üretim –ya da diğer adıyla kitle üretim- sistemi, içinde bulunduğu zamanın
gereksinimlerine cevap veremez bir duruma geldiğinde, karşısında yalın üretim gibi
bir alternatif bulmuştur. Tez-anti tez ilişkisi içinde bulunan bu iki üretim sisteminin
karşılaştırmalı analizi, bu sistemlerin temellerini anlamamızda büyük fayda
getirecektir. Bu bölümde yalın üretimin dünya otomotiv pazarında nasıl boy
gösterdiği incelenecek ve seri üretim ile yalın üretim arasındaki temel farklılıklar
araştırma sonuçlarına bağlı olarak açıklanacaktır.
1.3.1 Seri Üretimin Düşüşü / Yalın Üretimin Yükselişi
Yalın üretim anlayışı ve uygulamaları, temellerinin atıldığı Toyota fabrikalarının
dışına 1970 yılından sonra hızlı bir şekilde taşmaya başlamıştır. 1971 petrol krizi
sonrasında yalın üretim felsefesinin önemi diğer Japon firmaları tarafından anlaşılmış
ve bu yaklaşım ülke genelinde uygulanmaya başlanmıştır. 1980’lerin başından
itibaren de yalın üretim sistemlerinin Amerika ve Avrupa’da uygulanmaya başladığı
görülmektedir.Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre 1987 yılında bu ülkede yalın
üretim yaklaşımı uygulayan işletmelerin oranı %25 iken , bu oranın 1992 ‘de %55
seviyesine yükseldiği belirlenmiştir [Womack, Jones, Roos, 1990, s.75-90]
Seri üretimin ana vatanı kabul edilen Amerika, Amerikan otomobil piyasalarındaki
hakimiyetini özellikle 1955 yılından sonra kaybetmeye başlamıştır.
15
Amerikan otomobil şirketlerinin 1955 yılında % 100’e yakın olan Amerikan
pazarlarındaki payları 1989 yılına gelindiğinde % 60 düzeyine gerilemiştir.
Bununla beraber, 1955 yılında % 2 dolaylarında olan Japon şirketlerinin dünya
pazarlarındaki payları ise, 1989 yılında % 30 düzeyine kadar yükselmiştir. Dünya
otomobil pazarlarında Amerikan ve Japon şirketlerinin 1955-1989 yıları arasındaki
paylarını gösteren grafikler Şekil 2 ve Şekil 3’de verilmiştir.
Amerikan Şirketlerinin Amerikan Otomobil Pazarındaki Payı
0
20
40
60
80
100
120
YILLAR
PA
YL
AR
(%
)
19551955
1989
Şekil 2 : Amerikan Şirketlerinin Amerikan Otomobil Pazarındaki Payı Kaynak : Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The World, Rawson Associates, New York, s.45
16
1.3.2 Yalın Üretim ile Seri Üretim Karşılaştırması
Yalın üretimin, seri üretim karşısında neden büyük bir başarı kazandığını ve üretim
yöntemlerinde bir devrim olarak kabul edildiğini daha iyi anlamak için seri üretimin
ve yalın üretimin gerçek hayatta karşılaştırmasını yapmak iyi bir bakış açısı
kazandıracaktır. Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) otomobil
endüstrisi üzerine yaptığı çalışmalara dayanan ve yalın üretimi konu alan ‘The
Machine That Changed The World’ adlı kitapta, seri üretim ve yalın üretim
sistemlerinin gerçek uygulamalarından örnekler verilerek bu iki üretim yaklaşımı
karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.
Dünya Motorlu Araç Üretiminde Japon Payı (1955 - 1989)
0
5
10
15
20
25
30
35
YILLAR
PA
YL
AR
(%
)
1955 1989
Şekil 3 : Dünya Motorlu Araç Üretiminde Japon Payı Kaynak : Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The World, Rawson Associates, New York, s.71
17
Karşılaştırma için; General Motors Framingham ve Toyota Takaoka fabrikaları
belirlenmiştir. Burada Amerikan General Motors şirketine ait Framingham
fabrikasında seri üretim, Japon Toyota firmasına ait olan Takaoka fabrikasında ise
yalın üretim uygulanmaktadır. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar şu şekilde
özetlenebilir :
[Womack, Jones, Roos, 1990, s.75-90]
1.3.2.1 Klasik Seri Üretim
General Motors Framingham fabrikası seri üretimin tüm öğelerini bir bütün halinde
bünyesinde toplamaktadır. Araştırmacıların fabrika içini gezerek edindikleri
izlenimler ve gözlem sonuçları şunlardır :
Fabrikadaki montaj hattının yanındaki koridorlarda çok sayıda dolaylı işçi
olarak adlandırılan işçiler bulunmaktaydı. (Dolaylı işçiler bir başka çalışanın
nöbetini devralmaya giden işçiler, bir arızanın sebebinin araştıran makina
tamircileri, temizlikçiler, parça taşıyıcıları olarak tanımlanabilir. Dolaylı
işçilerin hiçbiri üretime gerçek anlamda bir değer eklememektedirler.)
Montaj hattında bulunan her iş istasyonunun yanında (bazı durumlarda
haftalarca yetecek kadar) parça yığınları mevcuttu.
Hattın üzerinde işçiler, iş yoğunluğu bakımından eşit olmayan bir biçimde
dağıtılmıştı. Bazı işçiler iş yükü nedeniyle çok fazla çaba harcarken, bazı
işçilerde boş ve kayıp zamanlar meydana geliyordu.
18
Montaj hattının üzerindeki birkaç noktada bazı işçiler, otomobile tam olarak
uymayan parçaları takmaya çalışıyorlardı. Yerine uymayacağı kesinleşen
parçalar ise çöp tenekesine atılıyordu.
Montaj hattın sonunda, içinde çok sayıda arızalı yerleri tamir edilen bitmiş
otomobiller bulunan, geniş bir çalışma alanı vardı. Yapımı tamamlanan tüm
otomobiller sevkıyattan önce zaman alıcı ve yoğun bir tamiratı
gerektiriyordu. Arızaların birçoğu çeşitli parça veya döşemelerin altında saklı
olması nedeniyle, bazı araçlar arızaları tam olarak giderilemeden piyasaya
sürülüyordu.
Boya kabinlerine ve oradan da son montaj hattına yolculuk için sırada
bekleyen büyük bir bitmiş gövde stoku ve General Motors’un parça üretim
tesislerinden sevk edilmiş çok büyük bir parça stoku dikkati çekmekteydi.
İşçilerin çalışmaları cansız ve şevksiz olarak nitelenebilirdi. Burada çalışan
işçiler krizler başladığından beri birkaç kez işten çıkarılmış ve tekrar işe
alınmışlardı.
1.3.2.2 Klasik Yalın Üretim
Japonya’da bulunan Toyota Takaoaka fabrikası yalın üretimin doğuş yerinde
bulunması sebebiyle ideal bir yalın üretim tesisidir. Araştırmacıların fabrika içini
gezerek edindikleri izlenimler ve gözlem sonuçları şunlardır :
General Motors fabrikasında çok fazla sayıda bulunan dolaylı işçilere Toyota
fabrikasında rastlanmamaktaydı, dolayısıyla koridorlarda neredeyse kimse
19
yoktu. Bu sebeple pratik olarak görülen her işçi üretilen otomobile bir değer
eklemekteydi.
Toyota fabrikasında koridorların çok dar oluşu dikkat çeken bir diğer
özellikti. Belirli bir üretimim gerçekleştirmek için gerekli tesis alanı hakkında
Toyota’nın felsefesi, General Motors’un fabrikalarında uyguladığı felsefenin
tam tersiydi. Toyota, işçiler arasında yüz yüze iletişimin daha kolay
olabilmesi için mümkün olabilecek en az alanın kullanılmasına
inanmaktaydılar ve fabrika alanında parça stoku için yer yoktu. Bunun tam
tersi olarak General Motors, onarım ihtiyacı olan parçalar üzerinde çalışmak
ve pürüzsüz üretimi sağlamak için gereken büyük miktarda parçayı
depolamak amacı ile fazladan alanın gerekli olduğuna inanmıştı.
Son montaj hattında Toyota’da her işçinin yanında ancak bir saatten daha az
süre için yetecek kadar parça bulunmaktaydı. Parça sorunsuz olarak
ilerlemekteydi ve işler, her işçinin aynı süratte çalışacağı şekilde
dengelenmişti.
Üretimin herhangi bir sürecinde bir işçi bozuk bir parçaya rastladığında onu
dikkatlice etiketliyor ve yenisini almak için kalite kontrol alanına
gönderiyordu.. Daha sonra çalışanlar parçadaki hatayı inceleyerek arızanın
bir daha olmaması için gerekli önlemleri almaktaydılar.
Son montaj hattındaki tüm işçiler, işlemiyle ilgili bir sorun tespit ettiğinde
çalışma istasyonunun üzerindeki kordonu çekerek hattı durdurabiliyorlardı.
General Motors’da emniyet hariç herhangi bir sebep için hattı ancak kıdemli
yöneticiler durdurabilirdi. Buna rağmen General Motors’da hat, makina veya
parça teslimatı sorunları nedeniyle sık sık durmaktaydı. Toyota’da her işçi
hattı durdurabilmesine rağmen hat neredeyse asla durmamaktaydı. Çünkü
20
hatalara ve durmalara neden olan sorunlar önceden çözümlenmekte ve aynı
sorun asla ikinci kez ortaya çıkmamaktaydı. Sonuç olarak, arızaları önlemek
için sarfedilen dikkat, hattın durmasını gerektiren nedenlerin çoğunu ortadan
kaldırmaktaydı.
Son montaj hattının sonunda tamir alanı bulunmamaktaydı. Neredeyse tüm
otomobiller hattan doğrudan doğruya otomobilleri alıcılara götüren araçlara
yüklenmekteydiler.
Kaynak atölyesi ile boyahane ve boyahane ile son montaj bölümleri arasında
pratik olarak hiçbir tampon stok bulunmamaktaydı. Ayrıca bu fabrikanın
çeşitli alanlarında hiçbir parça stoku görülmemekteydi. Parçalar birer saat ara
ile yapıldıkları ikmal tesislerinden doğrudan doğruya hatta teslim
edilmekteydiler.
Toyota’da iş hızı ve yükü açıkça daha zorluydu. Ancak işçilerde bir amaca
ulaşma hissi vardı. Sadece ustabaşının gözetimi altında akılları başka yerde
aynı hareketleri yapan işçiler yerine bir ürün meydana getirdiğinin bilincinde
motivasyonu yüksek işçiler gözlenmekteydi. Bunun en önemli nedeni Toyota
işçilerinin garanti edilmiş bir işe sahip olmaları ve Toyota’nın ömür boyu
işçileri olmalarıydı.
1.3.2.3 Yalın Üretimin Başarısı
Seri üretim ile yalın üretim arasındaki farklılıkların gerçek hayattaki uygulamalarını
açığa çıkarmak için yapılan araştırmada; yukarıda sayılan gözlemlerden sonra, her iki
tesisin ne kadar üretken ve kusursuz olduğunu belirlemek için bazı performans
kriterleri belirlenmiş ve bu kriterlerin değerleri bulunmuştur.
21
Tablo 1’de bu araştırmadan elde edilen değerler gösterilmiştir. Burada araç başına
ayarlanmış montaj süresi, araç başına montaj süresi değerinden -faaliyetlerin aynı
hacimde olmasının sağlanmasıyla- elde edilmiştir.
GENERAL MOTORS / TOYOTA (1989)
Karşılaştırma Parametresi GM TOYOTA
Araç Başına Brüt Montaj Süresi (saat) 40.7 18
Araç Başına Ayarlanmış Montaj Süresi (saat) 31 16
Her 100 Otomobildeki Montaj Hataları 130 45
Araç Başına Montaj Alanı (feet2 / yıllık üretim) 8.1l 4.8p
Ortalama Parça Stokları 2 hafta 2 saat
Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında iki üretim sisteminin arasındaki fark açıkça
görülmektedir. Toyota fabrikası standart otomobil üzerinde aynı standart faaliyetleri
yerine getirmekte, General Motors fabrikasından yaklaşık iki kat daha üretken ve üç
kat daha kusursuz, imalat sahası açısından % 40 daha verimlidir. Ayrıca Toyota
fabrikasındaki parça stokları, General Motors fabrikasının stoklarının çok küçük bir
bölümü kadardır.
Seri üretim ile yalın üretim arasındaki farklılıkları daha geniş bir biçimde ortaya
koyan diğer bir araştırmada ise, tüm dünyadaki yüksek hacimde otomobil üretimi
yapan firmalar bölgelerine göre karşılaştırılmışlardır. Bu araştırmada Amerika,
Avrupa ve Japonya’da bulunan otomobil firmalarının ortalama performans değerleri
kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları Tablo 2’de özetlenmiştir.
Tablodan anlaşılacağı gibi, yalın üretim anlayışını benimseyen Japon firmaları;
üretkenlik, kalite, parça stoku, üretim alanı, ekip çalışması, çalışan eğitimi ve öneri
Tablo 1 : Yalın Üretim ile Seri Üretim Arasında Bir Puantaj
Kaynak : (1986) : UMAP Dünya Montaj Fabrikaları Araştırması
22
sayısı gibi kriterler göz önüne alındığında seri üretim yaklaşımını benimseyen
Amerika ve Avrupalı rakiplerinden üstün durumda bulunmaktadırlar.
MONTAJ TESİSİ KARAKTERİSTİKLERİ ÖZETİ (1989)
Karşılaştırma Kriteri Japonya Amerika Avrupa
Performans
Üretkenlik (saat / araç) 16,8 25,1 36,2
Kalite (Montaj hataları / 1000 araç) 60 82,3 97
Yerleşim
Alan (ft2 / araç / yıl) 5,7 7,8 7,8
Parça Stoku (gün) 0,2 2,9 2
İşgücü
Ekip Halindeki İşgücü Yüzdesi (%) 69,3 17,3 0,6
İş Rotasyonu ( 0= hiç, 4=sık) 3 0,9 1,9
Çalışan Başına Öneri Sayısı 61,9 0,4 0,4
İş Sınıfı Sayısı 11,9 67,1 14,8
Yeni İşiçilerin Eğitimi (saat) 380,3 46,4 173,3
İşe Devamsızlık (gün) 5 11,7 12,1
Yalın üretim sisteminin seri üretim sistemi karşısında elde ettiği bu tartışılmaz
üstünlük, bir çok farklı nedenle açıklanabilir. Ancak bu iki üretim sisteminin
performans konusunda birbirlerinden bu derece ayrılmaları, ana bir nedene
Tablo 2 : Dünya Otomobil Üreticilerinin Karşılaştırılması
Kaynak : (1989) : UMAP Dünya Montaj Fabrikaları Araştırması
23
bağlanmaktadır. Seri üretim ile yalın üretim arasındaki en belirgin farklılık onların
asıl amaçlarında yatmaktadır. Seri üreticiler kendilerine sınırlı bir hedef tayin ederler,
‘yeterince iyi’ düzeyine ulaşmak onlar için yeterlidir. Bu da kabul edilebilir sayıda
bozuk mal, azami kabul edilebilir seviyede stoklar, çeşidi az sayıda ve standartize
edilmiş ürünler anlamına gelmektedir. Seri üretim anlayışına göre daha iyisini
yapmak, çok pahalıya mal olacaktır veya insanın doğal yeteneklerini aşacaktır.
Diğer taraftan yalın üreticiler kesin olarak kusursuzluğu hedef almışlardır. Devamlı
düşen maliyetler, sıfır bozuk mal, sıfır stok ve sonu gelmeyen ürün çeşitliliği bu
hedeflerden en önemlileridir. Amaçlardaki bu farklılık seri üretimin, yalın üretim
karşısında geri kalmasına, gelişmek isteyen tüm firmaların yavaş yavaş seri üretimi
terk edip yalın üretime geçmesine neden olmuştur.
[Womack, Jones, Roos, 1990, s.14]
İKİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN UNSURLARI
24
2.1 YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN TEMEL KAVRAMLARI
Yalın üretim sistemi; ürünlerin ve parçaların ihtiyaç duyulduğu anda üretilmesi veya
temin edilmesi anlamına gelen tam zamanında üretim, üretimin bütün süreçlerindeki
stokların sıfır düzeyine indirilmesi ve üretim faaliyetlerindeki bütün israfların yok
edilmesi gibi ana unsurlar üzerine kurulu bir sistemdir. Yalın üretim, tüm bu ana
unsurlar çerçevesinde; üretim maliyetlerini azaltmayı ve ürün kalitesini yükseltmeyi
hedeflemektedir. Yalın üretim tekniklerini daha iyi anlamak ve işlevlerini daha iyi
açıklamak için, bu bölümde yalın üretim sisteminin ana unsurları olan tam
zamanında üretim, stoksuz üretim ve üretim faaliyetlerinde israfların yok edilmesi
kavramları incelenecektir.
2.1.1 TAM ZAMANINDA ÜRETİM
Tam zamanında üretim; müşterinin istediği, ihtiyaç duyulan ürünü, en az miktarda
malzeme, ekipman, işgücü ve alan kullanarak, ihtiyaç duyulan zamanda, ihtiyaç
duyulan miktar kadar üretmek tekniğidir. Tam zamanında üretim; akış şeklinde
üretim yapılmasının sağlanması, takt zamanı uygulamasının yerleştirilmesi, üretim
temposunun talep hızına eşitlenmesi, çeken üretim sisteminin kurulması gibi
prensipler üzerine kuruludur. Üretim sistemi içinde aksaklıklara kesinlikle izin
vermeyen bir sistem yaratır, üretimde israfı ve ona neden olan etmenleri en aza
indirir, tüm üretim süreçlerinde akış süresini azaltır.
25
Tam zamanında üretim kavramını dünya üretim sistemleri literatürüne kazandıran
Taiichi Ohno, bu sistemin ilk tohumlarını Amerikan süpermarket sisteminden
etkilenerek atmıştır. Ohno’nun, Amerika’ya yaptığı bir gezi sırasında, bir
süpermarketi gezerken edindiği izlenimler şunlardır : Bir süpermarkette ara aşamalar
yoktur ve müşteriler doğrudan çok sayıda farklı ürünle karşı karşıya gelmektedirler.
Bu arada bozuk ya da kalitesiz ürünler ile aranan bir malın bulunmaması ya da
değiştirme ve iade gibi sorunlar doğrudan müşterilere yansımaktadır. Genellikle
boşalan raflar bir mal için sipariş verme noktasını beklerken, büyük hacimli ürünler
için stok alanları ayrılmıştır. Süpermarket ortamındaki bu ve bunlara benzer bazı ilke
ve uygulamaları başlangıç noktası olarak alan Taiichi Ohno, tam zamanında üretim
felsefesini bu ilkelere dayanarak geliştirmiştir. Tam zamanında üretim kavramının
şematik gösterimi ve kitle üretim sisteminden farkı Şekil 4’de verilmiştir.
Tam zamanında üretim sisteminin gerçek anlamıyla uygulanabilmesi için aşağıda
belirtilen sistemlerin devreye girmesi sağlanmalıdır : [Güneş, 1999, s.11 ]
1- Tam zamanında üretimi gerçekleştirebilmek için kanban sistemi
2- Talep dalgalanmalarına uyum sağlayabilmek için üretim dengeleme yöntemleri
3- İmalat ön sürelerini azaltmak için tezgah hazırlık zamanlarını azaltma yöntemi
4- Hat dengesinin sağlanmasıiçin operasyonların standardizasyonu
5- Esnek işgücü kavramının oluşması için yerleşim planlaması ve çok fonksiyonlu
işçiler
6- Sürekli gelişmeyi sağlamak üzere sorun çözme grupları ve öneri sistemleri
7- Otonomasyon kavramını gerçekleştirebilmek üzere görsel kontrol sistemleri
26
8- İşletme genelinde kalite kontrol yaklaşımını uygulayabilmek için işlevsel yönetim
modeli.
Yalın üretim, yukarıda sayılan tüm koşullara ait çözümleri ve uygulamaları içeren
teknikleri bünyesinde bulundurur. Burada üzerinde önemle durulacak nokta, bütün
bu tekniklerin ayrı ayrı düşünülmemesi, ancak hepsinin bir arada doğru uygulanması
sayesinde tam zamanında üretimin gerçekleştirilebilmesidir.
Şekil 4 : Tam Zamanında Üretim Felsefesi Kaynak : Harrison, A., (1992) : Just In Time Manıfacturing in Perspective, Prentice Hall Inc. (UK), s.21
ÜRETİM
PAZAR
ÜRETİM PAZAR
BİTM
İŞ
ÜRÜ
N
YALIN ÜRETİM SİSTEMİ
SİPARİŞ TALEP
ARZSTOK
TALEP
ARZ
KİTLE ÜRETİM SİSTEMİ
27
2.1.2 STOKSUZ ÜRETİM
Üretim alanında ürün veya parça stoklarının sıfır düzeyinde gerçekleştirilmesi, yalın
üretimin en önemli unsurlarındandır. Hatta bazı araştırmacılar, yalın üretim veya
Toyota üretim sistemi yerine ‘stoksuz üretim’ ifadesini kullanırlar. Japon araştırmacı
Shigeo Shingo’nun sözleriyle, ‘stok üretimdeki tüm kötülüklerin kaynağıdır’
[ Shingo, 1988, s.44 ].
Yalın üretim tekniklerini uygulayan bir fabrikanın amaçlarını ve işleyişini şu şekilde
özetleyebiliriz :
Başta insan olmak üzere tüm kaynakları en verimli şekilde kullanıp, gereksiz
tüm operasyonların, gereksiz yere maliyetleri yükselten ama katma değer
etkisi olmayan tüm faktörlerin adım adım eliminasyonuna dayanır.
Kalitede ‘hata payı’ anlayışı yoktur; sıfır hata hedeflenir.
Kaliteyi yükseltici, maliyetleri düşürücü, israfları ortadan kaldırıcı çabaların
sürekliliği esas alınır.
Tüm çalışanlar ve yan sanayilerin bir takım çalışması anlayışı içinde, bu
çabalara entegre edilmeleri sağlanır.
Üretimin, müşteri talebinin esnekliğine birebir uyacak, talebe anında yanıt
verecek şekilde ayarlanması ilkesi öncelik taşır.
Toyota dahil pek çok firmaya yalın üretim sisteminin özgün teknikleri konusunda
danışmanlık yapmış ve yalın üretim konusunda kitaplar yayınlamış olan Japon
uzman Shigeo Shingo’ya göre yalın üretimde tüm bu hedefleri kucaklayan,
gerçekleşmelerini sağlayan; sistemin sürekli bir iyileştirme (kaizen) anlayışı
28
etrafında gelişip ilerlemesini teşvik eden ve yalın üretimi alternatiflerinden ayıran
kilit özellik, bu sistemin stoksuz üretim ilkesi üzerine kurulmuş olmasıdır.
[ Shingo, 1988 ].
Her şeyi gerektiği anda, gerektiği kadar, kısaca ‘tam zamanında’ üretmek olan
stoksuz üretim uygulaması, yalın üretimde hem ana sanayi hem de yan sanayi
üretimlerini kapsar. Buna göre hem ana sanayi hem de yan sanayi üretimlerinde
üretimin tüm aşamalarında (son ürün, son üründe kullanılan bitmiş parçalar, üretim
sürecinde işlenmekte olan parçalar, üretimde kullanılan ham maddeler) tümüyle
stoksuz ya da minimal düzeyde stokla çalışılmalıdır. Yalın üretim anlayışındaki
stoksuz üretim hedefinin hangi boyutlarda uygulanabileceğine çarpıcı bir örnek
Toyota firmasından verilebilir. 1986’da Japon Toyota firmasının Takaoka
fabrikasında temel sistem parçalarında ortalama stok sadece 2 saatlikti. Bu örnek
bize stoksuz üretimin, eğer yalın üretimin tüm teknikleri bir arada uygulanabilirse
mümkün olabileceğini göstermektedir. [Womack, Jones, Roos, 1990, s.83]
Stoksuz üretimde ulaşılan noktaya bir başka örnke de bir araştırmadan verilebilir.
1987 ve 1989 yılları arasında Amerika, Avrupa ve Japonya’yı kapsayan ve her bir
ülkede otomobil üretici firmalara çalışan 18 yan sanayi firmasının incelendiği bir
araştırmanın sonuçlarına göre; işlenmekte olan ürün stoku (WIP) Amerikan ve
Avrupa yan sanayilerinde ortalama 6 gün iken, Japon firmalarında sdece 0.85
gündür. Bitmiş ürün stoku ise, Amerikan şirketlerinde ortalama 2.4 gün, Avrupa yan
sanayilerinde 10 gün iken, Japon firmalarında sadece 0.67 gündür.
29
[Nishiguchi, 1989, s.337]
Yalın üretim anlayışına göre neden stoksuz çalışılması gerektiğini ve stok tutmanın
getirdiği zararları şu şekilde açıklayabiliriz :
Stok, zamanından önce ve gerekenden fazla üretmek anlamına gelmektedir.
Gerekenden önce ve fazla üretmek, gerektiğinden fazla işgücü, ekipman,
mekan ve enerji kullanılması anlamına gelir. Bir başka deyişle firmanın
stokları ne kadar fazlaysa, firmanın işçi, ekipman, mekan ve enerji giderleri
de o kadar – ve gereksiz yere- yüksek olacaktır.
Stok, üretim sürecinin tümü içinde bir beklemeyi ifade eder. İşlenmekte olan
parçaların (WIP), fabrika içi atölyelerden ya da yan sanayiden gelmiş bitmiş
parçaların ve son ürünün stoklanması demek, bütün bu parça veya ürünlerin
bir yerde hiçbir işlem görmeden beklemeleri anlamına gelmektedir. Oysa,
üretimin hangi aşamasında olursa olsun, bekleme ürüne hiçbir değer
katmayan, üstelik üretkenliği düşürücü, maliyetleri arttırıcı, üretim sürelerini
uzatıcı bir faktördür, dolayısıyla bir israftır. Zaten yalın üretimin en önemli
çıkış noktalarından biri üretimin bu boyutuyla ilgilidir. Hedef, üretimi başta
bekleme olmak üzere, ürüne değer katmayan tüm operasyon ve etkenlerden
arındırmak, sadece katma değer katkısı bulunan operasyonları koruyup
geliştirmektir.
Stokun en büyük zararlarından biri de, sermaye dönüşüm hızını ve
dolayısıyla karlılığı düşürmesidir. Bir firma gerçekleştirdiği bir yatırımı ne
kadar kısa sürede geri alabilirse, karlılığı o kadar yükselir, çünkü yatırımı
üretken bir şekilde kullanmış demektir. Bir başka deyişle bir yatırım, bir mali
dönem içinde ne kadar sık gelir olarak geri dönmüşse, karlılık o kadar yüksek
30
olacaktır. Stok da bir yatırım türüdür, fakat bu yatırım stok süresi boyunca
geri gelmeyen ölü bir yatırımdır. Dolayısıyla stok, yalın üretime göre sadece
kaçınılması gereken bir maliyet öğesi olarak algılanır.
Stokun bir başka olumsuz yan etkisi de fırsat maliyetleri ile ilgilidir. Bir firma
stoka yatırdığı nakit parayı, örneğin bankaya ya da üretken bir başka girişime
yatırmış olsa, kendisine faiz ya da kar şeklinde bir getiri sağlayabilecektir.
Aynı nakit paranın stoka yatırılmasıyla, bu tür fırsatlardan yoksun
kalınmaktadır.
Stok; son ürün, bitmiş parçalar ve işlenmekte olan parçalarda hata / ıskarta
oranını ve olasılığını da arttırır. Stok, belli bir hata marjını veri kabul eden,
benimseyen bir olgudur. Geleneksel kitle üretim sisteminde stoklu çalışmanın
gerekçelerinden biri olarak, herhangi bir aşamada bir hata keşfedildiğinde,
stoktaki hatasız parça veya ürünle hemen takviye edebilme avantajı da
gösterilmektedir. Dolayısıyla stok, hatasız üretimi kısıtlayıcı, hatasız üretime
ulaşma çabalarını sınırlayıcı, üretime gevşeklik getiren bir mekanizmadır.
Stok, müşteri talebinin değişkenliğini takip etme, müşteri talebine anında
yanıt verme olanağını da önler, çünkü talep ne olursa olsun, stoktaki ürünün
kullanılmasını, satılmasını, daha doğrusu müşteriye empoze edilmesini
gerekli kılar. Oysa pazarın bir ‘satıcı pazarı’ olmaktan çıkıp bir ‘alıcı
pazarı’na dönüştüğü yoğun rekabet koşullarında, stokla çalışmak – ne kadar
iyi planlama yapılırsa yapılsın- firmanın üzerine risk alması anlamına
gelmektedir.
Stok, müşteri talebine yanıt verme hızını da düşürür. Bu durumda, talebi çok
daha yakın zamanda karşılayabilen stoksuz çalışan firmalar müşterilere daha
31
cazip gelecektir. Çünkü müşteriler diğer her koşul aynı olsa da (fiyat, kalite..)
siparişini kendisine en yakın zamanda ulaştırabilen firmayı tercih edecektir.
Şirketlerin stoklu çalışmalarının özellikle enflasyonist ortamlarda
ekonomilerdeki dalgalanmayı kamçılayıcı bir özelliği de vardır. Bu tür
ortamlarda stok seviyelerinin artmasının bir nedeni de, firmaların ileride
fiyatların artacağı şeklindeki spekülatif beklentilerdir. Oysa arz-talep yasasına
göre, ürünler stokta tutulup pazara sunulmadığında fiyatlar giderek artmakta
ve bir noktada fiyat artışı talebi frenleyip düşürmektedir. Bu durumda
firmalar üretimi durdurup stoklarını eritmeye çalışırlar. Stoksuz çalışma
ekonomilerdeki bu dalgalanmayı da dizginleyici, istikrarı teşvik edici bir
özellik taşır.
Sonuç olarak, geleneksel kitle üretim sisteminde stok bir yandan üretim
aksamalarını önleyici bir gereklilik, öte yandan da istenilse de kaçınılmayacak bir
gerçeklik olarak algılanırken, yalın üretim 1950’lerden itibaren geleneksel üretimi
ters yüz edercesine stoksuz çalışmayı hedeflemiş ve içinde barındırdığı teknikler
yoluyla stoksuz çalışmanın mümkün olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştır.
2.1.3 İSRAFLAR (3M KAVRAMI)
Yalın üretim, üretime yük getiren tüm israflardan arınmayı hedef alan bir
yaklaşımdır. Yalın üretimin ana stratejisi üretim hızını artırıp, işlem akış süresini
azaltarak kalite, maliyet, teslimat performansını aynı anda iyileştirmektir. Yalın
üretim anlayışında üretim süreçlerinde iki tür faaliyet vardır. Bunlardan birincisi,
32
müşteri ihtiyaçları doğrultusunda malzeme ile bilgiyi dönüştüren veya şekillendiren
ve katma değer yaratan faaliyetlerdir. İkincisi ise, zaman ve kaynak kullanan, ancak
ürün üstüne müşteri ihtiyaçları doğrultusunda değer ilave etmeyen ve katma değer
yaratmayan faaliyetlerdir. Yalın üretim anlayışına göre bu iki faaliyet türü
birbirinden kesin olarak ayrılmalı ve ürüne değer katmayarak gereksiz maliyet
yaratan faaliyetler yok edilmelidir.
Yalın üretimde, gereksiz faaliyetler yani israflar 3M terimiyle tanımlanır. 3M terimi
Japonca’da M harfi ile başlayan üç kelimenin baş harflerinden meydana gelmiştir.
Bu kelimeler muda, muri ve mura olarak sıralanabilir. Bu kelimelerin ifade ettikleri
anlamlar şöyledir :
Muda : Kayıp anlamına gelir. Yapılması halinde ek bir fayda sağlamayan
işlemlerdir. Başlıca muda türleri; gereğinden fazla üretim, taşıma mudası, bekleme
mudası, gereksiz işlem mudası, stoklama mudası, hareket mudası ve tamir mudasıdır.
Muri : Aşırı yük anlamına gelir. Çalışma alanında bulunana ekipman ve insanların
normal kapasitelerinin üzerinde çalıştırılarak zorlanmaları olayıdır.
Mura : Düzensizlik anlamına gelir. Çalışma alanındaki işi engelleyen veya
zorlaştıran her türlü düzensizliklerdir.
Ohno bir üretim sisteminde bulunabilecek 7 tür israf olduğunu saptamıştır :
[Ohno, 1988, s.76 ]
1. Üretim fazlası
2. İşçinin makina zamanı içinde beklemeleri (ölü zamanlar)
3. Gereksiz malzeme taşımaları ve bakım faaliyetleri
4. Gereksiz ya da uygun olmayan çalışma süreçleri
33
5. Yarı mamul ve bitmiş ürün stokları
6. Gereksiz işçi hareketleri
7. Hatalı parça üretilmesi ve hurdalar
Üretim süreçlerinde bulunan bu israfların neden olan etmenler; yetersiz çalışma
metotları, uzun hazırlık zamanları, çalışanların bilgi veya eğitim eksikliği, yetersiz
makina - teçhizat bakımı ve üretim istasyonları arasında bulunan uzun mesafeler
olarak sıralanabilir.
Yalın üretimin felsefesi; muda, muri ve muranın üçünü birden devamlı ve ısrarlı
olarak azaltmaya dayanır. Böylece daha verimli bir üretime ulaşılacaktır.
Gerçekleştirilen toplam iş hacmine katma değer sağlayan operasyonların oranı ne
kadar fazlaysa, üretimin verimlilik düzeyi de o kadar yüksek olur.
Üretim sisteminde bulunan israfların saptanması ve yok edilmesi çalışmalarının son
noktası, 6 Sıfır olarak adlandırılan hedefe ulaşmaktır. Bu hedef; sıfır stok, sıfır hata,
sıfır çelişki, sıfır ölü zaman, müşteri için sıfır bekleme süresi, sıfır kağıt (sıfır
gereksiz iletişim) olarak tanımlanabilir. Yalın üretimin bünyesinde bulunan tüm
teknikler dolaylı ya da dolaysız olarak bu nihai hedefe ulaşmak amacıyla
geliştirilmişlerdir.
34
35
2.2 YALIN ÜRETİM TEKNİKLERİ
Yalın üretim sistemi; tam zamanında stoksuz üretim ve üretim süreçlerinde israfların
yok edilmesi hedeflerine ulaşmak için bünyesinde bir çok etkili teknik
bulundurmaktadır. Bu bölümde yalın üretim sisteminin içerdiği teknikler ayrıntılı
olarak incelenecektir. Şekil 5’de yalın üretim tekniklerinin aralarındaki ilişkiler
gösterilmiş ve yalın üretime giden yol tanımlanmıştır.
2.2.1 KANBAN ve ÇEKME SİSTEMİ
Yalın üretimin temel ilkelerinden biri olan, parçaları veya ürünleri gerektiği an ve
miktarda üretmek, sadece müşteri talebine en yakın zamanda ve talebin belirlediği
miktar ve çeşitlilikte üretmek anlamına gelmeyip, aynı ilke bir fabrikanın kendi iç
üretim akışı için de geçerli olmaktadır. Tam zamanında üretim anlayışında amaç, tüm
üretim aşamalarının gereksiz üretim yapmalarını önlemektir. Gereksiz üretimi
önlemek için; her bir üretim istasyonunun, sadece kendisinden bir sonraki istasyonun
hemen işleme geçirebileceği miktarda parçayı tam zamanında üretmesi ilkesi
benimsenmiştir. Üretimi tam zamanında gerçekleştirebilmenin ön koşulu ise, tüm
süreçlere ne zaman ve ne miktarlarda üretim yapacaklarını zamanında bildiren bir
bilgi sisteminin kurulmasıdır.
Yalın üretim sisteminde tam zamanında üretim faaliyetlerinin programlanmasında
kullanılan araç kanbandır. Kanban kelimesi Japonca’da kart anlamına gelmektedir.
Tam zamanında üretim felsefesinin bir parçası olarak geliştirilmiş olan kanban
36
sistemi ve onun türevleri, belli bir üretim alanı içinde yer alan tüm süreçlerde ve
ayrıca işletmeler arasında gerekli ürünün, gerekli miktarda ve gereken zamanda
üretilmesini sağlayan bir bilgi, denetim ve iletişim sistemidir. Yalın üretim sistemini
destekleyen bir alt sistem olan kanban sistemi bir malzeme planlama ve kontrol
sistemidir Bu sistemde, her hangi bir aşamada üretilecek veya işleme geçecek her
parçaya bir kanban kartı atanmıştır. Sistemde belli bir işlem için gerekli parçalar tür
ve miktar olarak kanbanlara yazılmakta, bunlar da üretim sürecinde parçaların
temininde ve üretiminde kullanılmaktadırlar. Kanbanların sipariş emirleri ve
malzeme istek fişleri yerine geçmesi nedeniyle, planlama ve denetim için ek kırtasiye
bazlı işlere gerek kalmamaktadır. Kanban sistemi ile bölümler arası ilişki sağlanarak,
planlama ve kontrolde kullanılan emir – rapor akışı ortadan kalkmıştır. Ayrıca bu
sistem ile malzeme akışı sırasında işlem aralarında bekleme süreleri azalmıştır.
Kanban sisteminin işleyişi, sürekli hareket eden kartların iş istasyonları arasında
iletişimin sağlanması üzerine kuruludur. [Güneş, 1999, s. 30-31]
Kanban sistemi klasik ‘itme’ esasına göre değil, ‘çekme’ esasına göre çalışır.
Kanbanlar daima üretim akışına ters yönde ancak fiziksel birimlerle birlikte, sondan
başa doğru hareket ederek, üretim aşamalarını birbirlerine bağlarlar. Üretim
aşamalarının bu şekilde birbirine bağlanması sonucunda ise sadece gereken parçalar,
gerekli olan miktarda ve gerektiği zaman üretilmekte ve aşamalar arasında ara
stoklara ihtiyaç kalmamaktadır. Bu zincirin işletme dışında yan sanayi şirketlerine
kadar uzatılması durumunda ise hammadde stokları da kaldırılmış olacaktır.
37
Konvansiyonel kitle üretim sisteminde üretim akışı sürecin en sonundan başlayıp en
başına doğru ilerler. Başka bir ifadeyle, bir önceki istasyon bir istasyona işleyeceği
parçaları iter. Yani bir sonraki istasyon, her zaman bir önceki istasyondaki üretimden
veya işlemden sonra kendi faaliyetine başlayabilir. Yalın üretim sisteminde ise,
hiçbir istasyonun gereğinden fazla üretim yapmaması için, bir önceki aşamanın hangi
parçayı ne kadar miktarda işleyeceğine bir sonraki aşamanın karar vermesi
uygulaması geçerlidir. Yalın üretime bu açıdan bakıldığında, üretim akışını tümüyle
bir ‘çekme sistemi’ olarak tanımlamak mümkündür. Sistem tümüyle bir sonraki
üretim aşamasındaki bir işçinin, bir önceki üretim aşamasına giderek, kendi üretim
istasyonu için o an gerekecek olan parçaları türüne ve sayısına göre çekmesine
dayanır. Bir sonraki aşamanın kendi ihtiyacı olduğu parçaları çekmesi, bir önceki
istasyon için yeni bir üretim gerçekleştirme sinyalidir. Yeni üretimin ne miktarda ve
hangi çeşitlerde olacağı da bu çekme sistemi sayesinde bir önceki istasyona
iletilmektedir. [Okur, 1997, s.39 ]
Bu sistem sayesinde, hiçbir üretim aşaması daha önce belirlenmiş miktarda parçanın
bir sonraki istasyon tarafında alınmasından önce yeni parça üretimine geçemez.
Ayrıca üretim hiçbir zaman istenilenden fazla sayıda ya da farklı özellikte olamaz.
Tam zamanında üretimi gerçekleştirmek için kullanılan kanbanların üzerinde;
parçanın numarası, parçanın ismi, parçanın stok adresi, parçanın hangi palaetlerle ve
kaçlık partiler halinde taşındığı, parçanın üretim bölgesine gelirken izleyeceği yol
(rota), parça çevrim kodu gibi bilgiler yer almaktadır. Şekil 6’de bir kanban örneği
görülmektedir.
38
39
Genel olarak üretim faaliyetlerinde iki tür kanban kullanımaktadır. Bunlardan ilki
olan çekme kanbanı, montaj hattından başlayarak farklı atölyeler arasında ve fabrika
ile yan sanayi tesisleri arasında ürün / parça çekilmesi amacıyla kullanılır. İkinci
kanban türü olan üretim kanbanı ise her bir atölyenin ya da yan sanayi firmasının
kendi içinde üretimin gerçekleşmesi sırasında, üretilme geçilmesi için sinyal
verilmesi amacıyla kullanılır.
Kanban sisteminin kullanılmasıyla üretim süreçleri arasındaki bilgi iletişiminin nasıl
gerçekleştirildiği Şekil 7’de görülmektedir. Şekildeki numaralı süreçlerin
açıklanması şu şekildedir : [Okur, 1997, ss.40-44 ]
1. Son montaj hattında, talaşlı imalat atölyesinde işlenip otomobile monte
edilmek için getirilen parçaların olduğunu varsayalım. Bu parçaların içinde
bulunduğu paletlerin her birinin üzerinde, parçanın ne olduğunu (türünü),
hangi ürün modeline ait olduğunu, palet kapasitesini ve paletlerin hangi
atölyeden geldiğini belirten bir çekme kanban kartı bulunmaktadır. Parçalar
içinde bulundukları paletlerden alınıp otomobillere monte edildikçe ve her bir
palet boşaldıkça, üzerleindeki öekme kanbanları çıkarılıp bir çekme kanban
kutusuna yerleştirilir.
2. Çekme kanbanlarının toplandığı kutudaki çekme kanbanaları önceden
belirlenmiş bir sayıya ulaşınca ya da önceden belirlenmiş zaman aralıklarının
sonunda, montaj hattındaki bir işçi boşalmış paletlerle birikmiş çekme
kanbanlarını alıp bir forklift yardımıyla talaşlı imalat atölyesine gider.
3. Talaşlı imalat atölyesine gelen işçi ilk iş olarak getirdiği boş paletleri belirli
bir bölgeye bırakır. Daha sonra atölyede belirli bir alanda hazır olarak
40
beklemekte olan işlenmiş parça paletlerine yönelir. Burada elindeki kanban
sayısı kadar paleti alır ve forklift aracına yerleştirir.
4. İşçinin talaşlı imalat atölyesinden aldığı her parça paletinin üzerinde parçanın
ne olduğunu, hangi otomobil modeline ait olduğunu hangi işlem sürecinden
geçtiğini ve palet kapasitesini belirten bir üretim kanbanı bulunmaktadır. İşçi
paletleri forklifte yerleştirirken her paletin üzerindeki üretim kanbanlarını
çıkarır ve her birinin yerin beraberinde getirdiği ve o üretim kanbanına
karşılık gelen bir çekme kanbanı yerleştirir. İşçi, elindeki çekme
kanbanlarının tümü bitene kadar bu işlemi sürdürür.
5. Talaşlı imalat atölyesinde son iş olarak işçi, paletlerden çıkardığı üretim
kanbanlarını talaşlı imalat atölyesinde bulunan bir üretim kanbanı kutusuna
yerleştirir. Sonuç olarak işçinin montaj hattına götürmek için çektiği parça
paleti kadar üretim kanbanı bu kutuya konulmuş olmaktadır.
6. İşçi talaşlı imalat atölyesinden aldığı dolu parça paletlerini alarak tekrar
montaj hattına döner. Montaj hattına gelen işçi dolu paletleri otomobillere
takılmaları için montaj hattındaki ilgili yerlerine bırakır. Bu aşamadan sonra
montaj hattı için adım 1’deki devir yeniden başlamış olur.
7. Talaşlı imalat atölyesindeki üretim kanbanı kutularındaki üretim kanbanları
belli bir sayıya ulaşınca ya da önceden belirlenmiş bir zamanda, bu
atölyedeki bir işçi üretim kanbanlarını alır. Bu andan sonra talaşlı imalat
atölyesinde birikmiş üretim kanbanları kadar ve bu kanbanların kutudaki
sıralamasına da aynen uyularak tekrar üretime geçilir.
8. Talaşlı imalat atölyesinde işlenen parçalar birer birer üretim kanbanlarıyla
birlikte boş paletlere yerleştirilir. Bir süre sonra montaj hattından boş paletleri
41
ve çekme kanbanlarını getiren işçi tekrar gelecek ve 3. adımdan sonraki
döngü yeniden başlayacaktır.
9. Kanban kartlarıyla ihtiyaç duyulan kadar parça çekme sistemi talaşlı imalat
atölyesi ile bu atölyeye parça veya hammadde temin eden diğer atölyeler
arasında da aynı şekilde gerçekleşecektir. Hatta talaşlı imalat atölyesinin
üretim için ihtiyaç duyacağı hammadde yan sanayi firmasından temin
ediliyorsa talaşlı imalat atölyesi ilke yan sanayi tesisi arasında da yukarıdaki
işlemler izlenir.
( Şekil 7’deki kanban tiplerinin gösterimi aşağıdaki şekildedir)
ÇEKME KANBAN KARTI
ÜRETİM KANBAN KARTI
YAN SANAYİ KANBAN KARTI
PALET
PARÇA
42
43
Kanbanların yalın üretim sisteminin amacına hizmet edebilmeleri için aşağıdaki
kurala göre kullanılmaları gerekmektedir.
[Monden, 1981, ss.31-36 ]
Kural 1 : Bir süreç bir önceki süreçten gerekli parçaları, gerekli miktarda ve
zamanda çekmelidir. Bu kuralın uygulanabilmesi için aşağıdaki kuralların da
uygulanması gereklidir.
Kanban olmadan herhangi bir parçanın çekilmesine izin verilmemelidir.
Kanbanların sayısından fazla miktarda parça çekilmesine izin verilmemelidir.
Fiziksel ürüne daima bir kanban yapıştırılmış olmalıdır.
Kural 2 : Belli bir süreç, kendisinden sonraki süreç tarafından çekilen parça
miktarına eşit miktarda parça üretmelidir. Bu kuralın uygulanabilmesi için
kanbanların sayısından daha fazla üretim yapılmasına izin verilmemeli ve önceki
süreçte farklı parçaların üretimi söz konusuysa, bunların üretimi kanbanların geliş
sırasına uygun olarak yapılmalıdır.
Kural 3 : Hiçbir zaman hatalı parçalar bir sonraki sürece aktarılmamalıdır. Bu
kuralın uygulanmaması halinde kanban sistemi işlerliğini kaybedecektir. ‘Hatalı’
kavramı, Toyota sisteminde hatalı üretim operasyonlarını da içerecek şekilde
genişletilmiştir. Hatalı operasyon; standardizasyona tam olarak ulaşılamamış ve bir
takım yetersizliklerin söz konusu olduğu işlem olarak tanımlanmıştır. Hatalı
operasyonlar aynı zamanda hatalı parça üretimine de neden olacağından, üretim
operasyonlarının standardizasyonu kanban sisteminin önemli bir koşullarından biri
olmaktadır.
Kural 4 : Kanbanların sayısı mümkün olduğunca az tutulmalıdır. Toplam kanban
sayısı, sistem içindeki süreç içi envanter düzeyini belirlediği için, yalın üretim
44
sisteminde hedef bu sayıyı mümkün olan en alt düzeyde tutabilmektir. Eğer yığın
büyüklüğü azaltılıp, çevrim süresi kısaltılabilirse kanban sayısı da azalacaktır.
Kanban sisteminde üretim hatlarının, talepte olabilecek % 10 – 12 dolayındaki
dalgalanmaları, toplam kanban sayısını değiştirmeden karşılayabilecek esneklikte
yapılanmaları gerekmektedir. Esneklik ise süreçte iyileştirmeler yapılarak
sağlanacaktır. Bu tür bir esnekliğin sağlanamadığı ortamlarda ise toplam kanban
sayısını ya da güvenlik stoku düzeyini arttırarak talep artışlarına uyum sağlamak
mümkündür.
Kural 5 : Kanban sistemi talepteki küçük dalgalanmalara uyarlanacak şekilde
kullanılmalıdır. Kanban sisteminin, talep dalgalanmaları karşısında üretim hızını
ayarlama özelliği son derece önemlidir. Kanban dışı üretim kontrol tekniği kullanan
sistemlerde, üretim çizelgelerinin merkezi olarak belirlenmesi nedeniyle, ani talep
değişmeleri karşısında tüm üretim birimlerine ayrı ayrı gönderilen çizelgelerin
değiştirilebilmesi için en az yedi en fazla on günlük bir süre gerecektir.
Kural 6 : İş emri kanbanı olmaksızın üretime geçilmemelidir. İki işlem arasında
parçaların hareketi yalnızca kanbanla sağlanmalıdır. Önceki işlem kanban istemi
olmadan parçaları hareket ettiremez. Bu ilke hat işçileri açısından büyük bir disiplin
gerektirmektedir. İşçiler kanban olmadan parçaları hareket ettirmeme bilincinde
olmalıdırlar.
Kural 7 : Her kutunun üzerinde bir kanban olmalıdır. Bir tam zamanında üretim
ortamında kanban sürekli dolaşım halindedir. Bir kanban, bir sonraki işlemden bir
önceki işleme yeni parça çekmeye gönderildiğinde yalnızdır. Ancak yeni bir yığına
iliştirildiğinde, o yığındaki en son parça kullanılıncaya kadar yığınla birlikte hareket
eder. Yığındaki en son parça kullanıldıktan sonra yeni yığını çekmek için önceki
işleme gönderilir.
45
Kural 8 : Parçalar sadece kendi standart kutularına konulmalı, her kutu içerdiği
parçalarla dolu olmalıdır.
Kanban tekniğinde en kritik etken, herhangi bir aşamada kullanılan kanban
kartlarının sayısıdır. Her bir süreçte herhangi bir parça için belirlenecek toplam
üretim kanbanı sayısı olabilecek en düşük düzeyde tutulmalıdır. Çünkü kanban
uygulamasının temel ilkelerinden biri, herhangi bir parçadan ancak eldeki kanban
sayısı kadar üretmektir. Dolayısıyla belirlenen kanban sayısı da yüksekse üretilen
ürün miktarı da yüksek olacaktır. Sonuç olarak kanban kullanılarak önlenmesine
çalışılan işlenmekte olan ürün stoku (WIP) istenilmeyen yüksek düzeylerde kalmaya
devam edecektir. Bu yüzden kanban sayısının saptanması yalın üretim sisteminde en
çok önem verilen noktalardan biridir ve bu amaçla çeşitli formüller geliştirilmiştir.
[Harrison, 1992, s.190]
Kanban sayısının hesaplanmasıyla ilgili bir formül aşağıda verilmiştir :
Kanban sayısını belirleyen en temel etken, makinalarda bir üründen farklı bir ürüne
geçerken ortaya çıkan kalıp değiştirme (setup) süresidir. Eğer bir proseste kalıp
değiştirme süresi uzunsa üretim parti sayıları (production lots) o proseste büyük
tutulmak zorundadır. Eğer parti sayıları büyük tutulmazsa birim başına maliyet
yüksek ve üretim süreci verimsiz olacaktır. Bu durumda firma kanban sistemine
GÜNLÜK İHTİYAÇ
LOT MİKTARI
GÜVENLİKSTOKU
FREKANS + 1
ÇEVRİM SAYISI
KANBAN SAYISI = VARDİYA * * +
46
geçerken söz konusu üretim prosesi için kullanacağı kanban sayısını yüksek tutacak,
sonuç olarak da üretimin ana amacı olan stoksuzluk beklenildiği ölçüde
yakalanamayacaktır.
Kanbanla çalışmak, binlerce parçanın üretimini kapsayan otomobil gibi karmaşık bir
ürün söz konusu olduğunda, son derece etkin ve esnek bir haberleşme sistemi
sağlamaktadır. Örneğin, karışık yükleme yani aynı hatta farklı modellerin birbiri ardı
sıra montajlarının yapılması durumunda, atölyeler arsı akış kanban kullanılarak
sağlandığı zaman, herhangi bir atölyeni ya da yan sanayinin, hangi model için hangi
parçayı önceden üreteceğini bilmesine gerek yoktur. Üretilecek modellerin montaj
sırasının bir tek son montaj hattı tarafından bilinmesi yeterlidir. Modellerin sırasına
ilişkin bilgiler, alt atölye ve yan sanayilere kanban kartlarıyla iletilir.
Kanban üretimde esnekliği de kendiliğinden sağlamaktadır. Montaj hattında bir
gecikme veya durma durumunda, bir önceki atölyelerden parça çekilemeyeceğinden
ve dolayısıyla üretim kanbanları birikmeyeceğinden, üretimdeki yavaşlama ya da
durma diğer atölyelere de yansımış olacaktır. Talebin artma ve azalma durumlarında,
kanbanların atölyeler arasındaki ya da fabrika ile yan sanayiler arasındaki devir
sıklığı (hızının) son montaj hattından başlanarak ayarlanma sürecine girmektedir. Bu
sayede tüm atölyelerin ve yan sanayilerin üretimlerinin yavaşlatılıp hızlandırılması
da sağlanabilmektedir.
Kanbandan sadece fabrika içi atölyeler arası değil, ana sanayi ile yan sanayi
arasındaki üretim senkronizasyonunun gerçekleşmesinde de yararlanılmaktadır. Bu
durumda kullanılan çekme kanbanlarına ‘yan sanayi kanbanı’ adı verilmektedir. Yan
47
sanayi kanbanlarındaki işleyişin, kanbanların fabrika içinde kullanılmalarında
gözlenen işleyişten farkı yoktur. Burada tek fark, boş paletlerle yan sanayi
kanbanlarının yan sanayi firmasına taşınmasında ve dolu paletlerle yan sanayi
kanbanlarının fabrikaya geri götürülmesinde kamyonların kullanılmasıdır.
Uzmanlar, tam zamanında sevkıyata geçilmeden önce , mutlaka ama mutlaka yan
sanayi firmalarına stoksuz üretime geçme yöntemlerinin öğretilmesi gerektiğini
belirtmektedirler. Bu zorunluluğun sebebi olarak şöyle bir açıklama yapılabilir :
Yan sanayi stoklu çalıştığında ve ana sanayi firmasına sevkıyatı tam zamanında (ana
sanayi firmasının ihtiyacı olduğu anda) gerçekleştirdiğinde yan sanayi stokladığı
ürünlerin bir kısmının ana sanayi firması tarafından talep edilmemesi gibi bir riskle
karşı karşıya kalmaktadır. Yan sanayi ve ana sanayi firmaları arasındaki üretim
anlayışının farklılaşmasından dolayı yan sanayi firmasındaki stok seviyeleri yüksek
miktarlara çıkabilmektedir. Sonuç olarak ana sanayiye satılamama riski yüksek parça
miktarı ve stok maliyetleri ortaya çıkmaktadır. [Nishiguchi, 1989, s.44-51]
Japon yan sanayilerinin tam zamanında üretime nasıl adapte olduklarına dair çarpıcı
bir örneği Nissan firmasından verebiliriz. Nissan firmasının yan sanayisi olan ve
radyatör, klima donanımı ve egzost sistemleri üreten Calsonic firması diğer yan
sanayiler gibi tam zamanında üretim anlayışına göre faaliyet göstermektedir. Günlük
sipariş ve sevkıyat programına göre, bir sipariş için talep gelmeden o sipariş için
üretime geçilmemektedir. Calsonic firmasının tam zamanında üretimde geldiği nokta
o düzeye gelmiştir ki, bir sipariş için istek geldikten sadece 148 dakika içinde o
siparişin üretimi tamamlanmakta ve Nissan’a sevkıyatı gerçekleştirilmektedir.
[Ikeda, Sei, 1989 ]
48
Kanban, stoksuz üretim gerçekleştirmek için geliştirilmiş yalın üretim felsefesinin en
dahiyane buluşu olarak kabul edilmektedir. Kanban, son derece etkin, ayrıca
uygulamaya geçirilmesi kolay ve az maliyetli bir tekniktir. Ancak tüm bu
üstünlüklerine karşın, kanbanı her sorunu çözebilecek güçte sihirli bir buluş olarak
da görmemek gerekir. Kanban, stokları sıfır düzeyine indirmek ve tam zamanında
üretimi sağlamak işçin tek başına yeterli olmamaktadır. Her teknik gibi kanban
tekniğinin de sınırlılıkları vardır. Dolayısıyla tam zamanında üretime geçmeyi
düşünen firmaların, kanbanın hassas noktalarını da dikkate almaları, kanbanın
özellikleri kadar önem taşıyan sınırlılıklarını da göz ardı etmemeleri gerekmektedir.
Uzmanlara göre ne kadar gelişmiş olursa olsun bir bilgisayar sistemi üretim
bölümleri arası haberleşmeyi kanbanın sağladığı dakiklik ve esneklikte
gerçekleştiremez. Toyota’nın buluşlarının en önemlilerinden olan kanban sistemi,
hemen hiçbir yatırım gerektirmeden bu karmaşık iletişim ağını ve atölyeler ya da yan
sanayi - ana sanayi arasındaki senkronizasyonu son derece etkin bir şekilde
sağlamaktadır. [Okur, 1997, s.44 ]
2.2.2 TEK PARÇA AKIŞI
Yalın üretimde tam zamanında üretimin sağlanması, tüm üretim birimlerinin kanban
ve üretimde düzenlilik ilkesine göre mümkün olan en az parça sayılarıyla (lot size)
çalışabilmeleri, bazı ön koşullara bağlıdır. Bu koşullardan en önemlileri; üretkenliğin
çok yüksek ve üretim zamanlarının çok kısa olmasıdır. Ayrıca üretim akışı içinde
işçilerin, bitmiş ya da işlenmekte olan parçaların beklemeyle hiç vakit
kaybetmemeleri gerekmektedir. İşlenmekte olan parçaların beklemesi, bir parçanın
49
bir işlenme aşamasından diğerine hemen geçmemesi anlamına gelmektedir. Yalın
üretimin bu zaman harcanmasına bulduğu çözümlerden biri, herhangi bir atölye
içinde bir parçanın nihai halini alması için gereken tüm makinaların, parçaların
işlenme akışına dayanarak birbiri ardı sıra yerleştirilmeleridir. Böylece parçanın bir
önceki süreç için gereken makinadan bir sonraki süreç için kullanılacak makinaya hiç
beklemeden geçmesi sağlanmaktadır. Makinaların bu şekilde yerleştirilmelerine
‘süreç bazlı yerleşim’ ve parçaların süreçler arasında beklemeden teker teker
aktarılmalarına da ‘tek parça akışı’ (one – piece flow) denilmektedir. Tek parça
akışı; süreçler ve makinalar arası aktarma adetinin bire indirilmesi, hat ya da makina
yanı stok miktarlarının sıfır düzeyine çekilmesi olarak da tanımlanabilir.
[ Shingo, 1988, ss.358-362]
Stoksuz üretimin temel koşullarından biri olan tek parça akışı, yalın üretime göre
çalışan fabrikaların hem kendi atölyelerinde hem de yan sanayilerinde aynı anda
senkronize olarak gerçekleşir. İdeal olarak gerçekleştirilmek istenen, karışık
yükleme, üretimde düzenlilik ve kanban kartlarıyla çekiş sistemine göre, bir sonraki
ürün grubuna monte edilecek tüm parçaların, aynı anda ya da kısa aralıklarla
üretilmeleri, aynı anda ya da kısa aralıklarla son montaj hattına teker teker
ulaştırılmalarıdır.
Sonuç olarak tek parça akışının amacı, Her bir parçanın beklemeden bir süreçten
diğerine geçmesi, aynı anlayışla atölye içi montaj hattına ve ürünün son montaj
hattına iletilmesidir. Tek parça akışı anlayışının temelinde yatan düşünce, üretim
faaliyetlerinde gereksiz bekleme ve zaman kayıplarının elimine edilmesidir.
50
Bu düşünce aynı zamanda yalın üretimin nihai hedefini ve çıkış noktasını
oluşturmaktadır. Dolayısıyla tek parça akışı, yalın üretim felsefesini tamamlayan ve
yalın üretimin farklı teknikleri arasında bağlantı kuran bir düşüncedir.
Şekil 8’de görülebileceği gibi; geniş anlamda tek parça akışı, son montaj hattı
uygulamasının, tüm üretim istasyonlarını kapsayacak ve tüm üretim istasyonlarını
birbirine son montaj hattı anlayışıyla bağlayacak şekilde genişletilmesidir. Bu
anlayışa göre, son montaj hattına parça besleyen iş merkezlerinin kendi araklarında
ve son montaj hattıyla olan ilişkileri, parçaların bekleyerek zaman kaybetmemesi
amacına yönelik olarak kurulur.
51
52
Tek parça akışının zamandan ne ölçüde tasarruf sağladığını, böylece üretim sürelerini
ne kadar kısalttığını aşağıdaki örnekle açıklayabiliriz.
[Monden, 1983, ss.72-74]
Örneğin, bir atölyede işlenecek bir parça nihai halini alması için 3 farklı makinanın
kullanıldığı, 3 farklı işlemden geçmek zorundadır ve her bir işlem 1 dakika
tutmaktadır.
1 . Stoklu Çalışma Durumunda :
Stoklu çalışma ortamında, makinalar yan yana olsalar bile birbirlerinden
bağımsız çalışırlar. Birinci makina durmadan işlemini sürdürür ve işlediği parça
sayısı 500’e ulaşınca bu parçalar birinci makinadan alınıp ikinci makinaya aktarılır.
Yani aktarma lotu (conveyance lot) 500 parçadan oluşmaktadır. İkinci makina da
yine aynı şekilde 500 parça işleyince, bu parçalar üçüncü makinaya aktarılır. Birinci
makinaya da işleyeceği parçaların, bir başka atölyeden yine 500 parçalık koliler
halinde geldiği düşünülebilir. Bu durumda herhangi bir parça 3 işlemden geçtiğine ve
Şekil 9 : Makinaların Stoklu Çalışma Durumları
1 2 3
500 500 500
53
her bir işlem 1 dakika tuttuğuna göre, 500 parçanın herhangi bir işlemi tamamlaması
500 dakika, 3 işlemden geçip nihai halini alması 3 * 500 = 1500 dakika tutacaktır.
2. Stoksuz Çalışma Durumunda
Stoksuz (beklemesiz) tek parça akışında makinalar birbirlerine bağlı
çalışmaktadır. Bir makina n nolu parçayı işlerken, bir önceki makina (n+1) nolu
parçayı işlemekte ve işlemi tamamladığında parça bir sonraki makinaya
aktarılmaktadır. Bu durumda 500 parçanın nihai halini alması sadece 502 dakika
tutmuştur. Bu süre stoklu çalışma durumundaki süreden düşüktür.
Yukarıdaki örnekten de görüldüğü gibi, tek parça akışına ne kadar yaklaşılır,
parçaların süreçler arasında bekleme süresi ne kadar düşürülürse, toplam işlem
zamanı da o kadar azalacaktır. Böylece üretim daha kısa süre içinde
gerçekleştirilebilecektir. Tek parça akışı ile aynı miktar ürünün veya parçanın daha
kısa sürede üretilebileceği düşünüldüğünde işçilik maliyetleri açısından da önemli
boyutlarda tasarrufa gidilebileceği sonucuna varılabilir.
1 32
N + 2
N + 1
N
Şekil 10 : Makinaların Stoksuz Çalışma Durumları
54
2.2.3 DENGELİ ÜRETİM (HEIJUNKA)
Heijunka, yalın üretim felsefesi içinde üretimin dengelenmesi anlamında kullanılır ve
üretim planlama ve kontrol sisteminin hedefini ifade eden bir terimdir. Yalın Üretim
sisteminde, üretimin değişken talep koşullarına uyumu süreci üretim dengeleme
olarak tanımlanır. Üretim dengeleme süreci sonunda bir üretim hattının, tek tip bir
ürünün yüksek hacimlerde üretimine ayrılması söz konusu olamaz. Tam tersine,
üretim hatlarının talepteki değişimlere uyumlu olarak, aynı gün içinde çeşitli ürün
tiplerini küçük miktarlarda üretilebilecek şekilde düzenlenmesi gereklidir. Kanban
sistemi ile yan sanayinin ve fabrika içindeki iş merkezlerinin tam zamanında üretime
çekilmeleri ile birlikte, son montaj hattında gerçekleştirilecek olan üretim
sıralamaları belli bir düzen korunarak yapılmak durumundadır. Bu düzen sağlanmaz
ise yan sanayi firmaları ve önceki üretim istasyonları stoksuz çalışma ilkesine ters
düşerek, yedek stok ile çalışmak zorunda kalacaklardır. [Cusumano, 1989, ss.281]
Üretimin, talepte oluşabilecek değişikliklere stok tehlikesine düşmeden uyum
sağlamak için bir süreklilik ve düzen içinde yürütülmesine ve üretilecek ürünlerin
adet olarak birbirlerine en küçük oranlarda olmasına ‘dengeli üretim’ adı
verilmektedir. Karışık yükleme ve üretimde düzenlilik olarak da adlandırılabilen
dengeli üretim, aynı son montaj hattında birbirinden farklı modelleri veya ürünleri
birbiri ardı sıra monte etme yöntemidir.
Yalın üretim sisteminin temellerini ortaya çıkaran Taiichi Ohno, Toyota Ruhu adlı
kitabında bir üretim sürecinin hangi sebeplerden dolayı dengelenmesi gerektiğini
şöyle açıklamaktadır :
55
Bir üretim hattında oluşan üretim dalgalanmaları kayıplara neden olur. Bunun
nedeni, endüstri faaliyetine neden olan donanım, işçi, envanter ve diğer unsurların
üretimde zirveyi (sonraki süreçleri) izlemek zorunda olmalarıdır. Bir nihai süreçteki
talep, zaman ve miktar anlamında değişirse, bu dalgalanma tepedeki süreçlerde
etkisini gösterecek, yavaş yavaş önceki süreçlere ulaşıldıkça olumsuzluklar da
genişleyecektir. Yan sanayi firmalarıyla da üretim dalgalanmasını önlemek amacıyla,
son montaj aşamasında üretim dalgalanmalarını sıfır noktasına getirmek bir
zorunluluktur. Toyota’nın son montaj aşaması, çalışılan modelleri farklı dizilişlere
sokarak bu hedefe ulaşmaktadır. Dönüşümlü olarak bir model, sonra başka bir
model, ardından yine ilk model çalışılarak üretim dengelenmektedir.
[Ohno, 1996, s.188]
Karışık yüklemeye örnek olarak bir firmanın aylık sipariş bileşimlerini örnek olarak
alabilir ve karışık yükleme yoluyla üretimin nasıl dengelendiğini Şekil 11 yardımıyla
açıklayabiliriz : [Okur, 1997, ss.53-56 ]
56
Firmanın aylık sipariş bileşimine göre bir ay içinde aynı montaj hattından çıkacak
A,B,C tipi ürünlerinden 6000 palet A, 3000 palet B ve 3000 palet C ürünü üretmek
zorundadır. Ayda ortalama 20 çalışma günü olduğuna göre söz konusu bileşim,
günde 300 A, 150 B, 150 C paleti üretilmesi anlamına gelir.
Yalın üretim anlayışına göre ürünler son montaj hattından A,B,A,C,A,B,A,C,A,B…
palet sıralamasına göre çıkarılır ve bu sıralama ilke olarak gün boyu korunur. Sonuç
olarak, bir yandan her üç ürünün de talep bileşimlerindeki paylarını yansıtacak
frekansta üretilmeleri sağlanır; öte yandan da her bir üründen mümkün olduğunca
birer palet üretilir. (Burada otomobil gibi kompleks ürünler söz konusu olduğunda
birer adet olacaktır.) Bu şekildeki bir sistem, hem günlük üretim adetlerinin
tutturulması zorunluluğuna ters düşmez; hem de bir önceki istasyonları, montaj
hattının belli bir düzene dayanmayan ‘çekiş’ yapması durumunda yedekte
bulundurmak zorunda kalacakları WIP stoku tutmalarını önler.
Herhangi bir gün ortasında bayilerden ya da müşterilerden gelen acil talep
değişikliklerine göre, günlük toplam ürün adetinin düşürülmesi gereği ile
karşılaşıldığını ve toplam adetteki düşüşe karşın ürünlerin birbirlerine oranında bir
değişiklik söz konusu olmadığını varsayarsak; son montaj hattında yine
A,B,A,C,A,B,A,C… düzeni aynen devam edecektir. Ancak bu durumda hat
yavaşlatılır yani ürünler hattan daha uzun aralıklarla çıkarılmaya başlanır. Son
montaj hattının yavaşlaması, otomatik olarak kanbanların önceki üretim
istasyonlarında daha yavaş bir tempoda birikmesine yol açar ve üretim biriken
kanban sayısına göre yürütüldüğüne göre, sonuçta aynı zaman dilimi içinde üretilen
ya da işlemden geçen ürün sayısı tüm istasyonlarda hep birlikte düşer. Talebin
azalmak yerine artması durumunda ise üretimin son montaj hattından başlanarak
hızlandırılması söz konusu olacaktır.
57
Talep değişikliği adet değil, ürün bileşiminin değişmesi şeklinde gerçekleştiğinde
üretimde düzenlilik kuralı yine aynı şekilde uygulanır. Örneğin, ürün bileşiminin gün
sonunda 300 A, 150 B, 150 C paleti yerine 150 A, 225 B, 225 C paleti olması
gerektiği öğrenilirse üretim bileşimlerine ilişkin yeni bir düzenleme yapmak
gerecektir. Gün ortasında gelindiğinde A,B,A,C,A,B,A,C… düzenine göre 150 palet
A, 75 palet B ve 75 palet C üretilmiş olacaktır. Kanbanla çekişlerin ideal olarak birer
palet olduğunu ve ayarların çok kısa sürdüğünü düşünürsek, son montaj hattı gün
ortasından itibaren, A tipi ürünü üretmeyi kesip sadece B ve C tiplerine yönelecek,
bir önceki istasyonlardan birer paletlik sadece B ve C ürünlerini çekmeye
başlayacaktır. Bu değişimin etkisi, tüm istasyonların dalga dalga ama kısa bir süre
içinde B,C,B,C,B,C… sistemine geçmeleri şeklinde olacaktır.
Sistem baştan beri birer paletlik üretime göre işlediği için de, değişiklik hiçbir
istasyonda işlenmekte olan ürün (WIP) stoku birikmesine yol açmayacaktır. Talep
değişikliği, hem toplam adet hem de ürün bileşimini aynı anda kapsarsa, son montaj
hattından başlamak üzere bir yandan üretim hızını yavaşlatmak (ya da hızlandırmak)
bir yandan da ürün bileşimini değiştirmek gerecektir.
Şekil 11 : Dengeli Üretim Tekniği
300 A
150 B
150C
150 A
225 B
225 C
A CB A BA CA
B CC B CB CB
58
Yukarıdaki örnekte anlatıldığı gibi üretimin bir süreklilik ve düzen içinde
yürütülmesi ve ürünlerin adet açısından birbirlerine oranlarının olabilecek en küçük
birimlere indirgenerek üretilmeleri anlamına gelen dengeli üretim, yalın üretimin en
temel tekniklerinden biridir. Üretimde düzenlilik ya da dengeli üretim ilkesinin
avantajlarını şu şekilde sıralayabiliriz :
Üretimin, talep değişikliklerine hesapta olmayan bitmiş ya da işlenmekte olan
ürün stoku (WIP) ile karşılaşmaksızın kolayca adapte olabilmesini sağlar.
Aynı hatta birden fazla ürünün veya modelin monte edilmesi, gereken toplam
hat sayısını ve dolayısıyla toplam fabrika alanını da azaltır.
Ürünlerin bayilere veya müşterilere istenilen sipariş bileşimine erişildikten
hemen sonra sevk edilebilmelerini sağlayarak, üreticileri gereksiz stok alanı
bulundurma zorunluluğundan kurtarmaktır.
Üretimin tüm prosesleri arasındaki üretimin dengelenmesi, satılabilecek
miktarda ve tipteki ürünlerin tam zamanında üretimini olası hale getirir.
Düzenlenmiş üretim toplam üretim sistemini mümkün olduğu kadar verimli
ve esnek hale getirir, zaman ve para israfını ortadan kaldırır ve çalışanlara
aşırı yük bindirmez.
Dengeli üretim anlayışı içinde, ‘takt time’ kavramı önemli bir yere sahiptir. Takt
time, belli miktardaki bir işin bitirilmesi için gerekli zamandır ve çevrim süresi ile aş
anlamlı kabul edilebilir. Burada belli miktardaki bir iş; tek bir operasyonun
gerçekleştirilmesi, tek bir parçanın üretilmesi ya da bütün bir otomobilin montajının
gerçekleştirilmesi faaliyetlerinden herhangi biri olabilir. Takt time (çevrim süresi)
günlük toplam çalışma süresinin günlük toplam üretim talebine oranlanmasıyla
bulunabilir. Her bir proses için kesin çevrim sürelerinin belirlenmesi; bir nihai ürüne
59
(örneğin otomobil) zamanı geldiğinde dahil olan pek çok farklı parçanın üretiminin
yapılmasının ve bunların montaj hattı süresince bir araya getirilmesinin anahtarıdır.
Burada önemli olan nokta, parçaların bir araya getirilmelerinin, montajın tüm
aşamalarında, üretim akışını satış hızıyla dengede tutacak şekilde tam zamanında
gerçekleşmesidir. Üretimin içinde yer alan tüm proseslere ait operasyonlar,
belirlenen çevrim sürelerine göre gerçekleştirildiklerinde, üretim kesin olarak ihtiyaç
duyulduğu zamanda ve ihtiyaç duyulduğu kadar yapılabilecektir. Üretimlerin çevrim
süresine uygun olarak gerçekleştirilmesi, tüm üretimin son montaj hattındaki işleyişe
uygun olmasını sağlar. Böylece yalın üretimin temel hedefleri olan tek parça akışı ve
dengeli üretime ulaşılabilir.
2.2.4 TOPLAM İŞ DENETİMİ
Yalın üretimde, üretimi meydana getiren aşamaların ya da her bir üretim aşamasının
içinde bulunan makinaların birbirleriyle uyum içinde çalışmaları amacıyla yapılan
çalışmalara toplam iş denetimi adı verilmektedir. Toplam iş denetimi yoluyla
sağlanan ‘makinalar ve süreçler arası senkronizasyon’ tek parça akışının sağlanması
için bir ön şarttır. Tek parça akışının gerçekleştirdiği süreç bazlı hat, makina ya da
hat yanı stokun sıfırlanması veya mümkün olduğunca küçük miktarda tutulması için
geliştirilmiş en etkin sistemlerden biridir. Ancak, süreç bazlı hatların tek başına
kurulması söz konusu hedeflere ulaşmak için yeterli değildir. Süreç bazlı hatların
gerçekten etkin olabilmeleri için, aynı hattı oluşturan makinaların çalışma tempoları
veya kapasitelerinin de (bir işlemi tamamlamaları için gereken süre)
denkleştirilmeleri gerekir.
60
Örneğin hattaki bir önceki (n-1) makinanın parçayı işleme süresi 1 dakika, aynı
hattaki bir sonraki (n) makinanın parçayı işleme süresi 4 dakika ise, A makinasının 1
parça işleme süresi içinde B makinası 4 parça işleyecek ve eğer makinalar durmadan
çalışırlarsa, B makinasının yanında A makinasından gelen parçalar giderek artan
miktarlarda birikmeye başlayacaklardır. Bu durumda ‘beklemesiz üretim’ olan tek
parça akışı gerçekleşmeyecektir. Şekil 12’de bu durum şematik olarak açıklanmıştır.
Yukarıda anlatılan sorun yalın üretim anlayışında, hattaki makinaları birbirine
senkronize ederek, yani tüm makinaların aynı süre içinde aynı miktarda parça
işlemeleri sağlanarak çözülmüştür. Bunun anlamı; kapasitesi yüksek olan (herhangi
bir parçayı işleme süresi diğerlerinden daha kısa olan) makinalara belli bir miktar
parçayı işledikten sonra kendi kendini otomatikman durduran limit anahtarları (limit
switches) yerleştirmektir. Hattaki bir sonraki (düşük kapasiteli) makina yüksek
kapasiteli makinadan parçaları tümüyle çekince yüksek kapasiteli makinadaki limit
anahtarı makinayı yine otomatik olarak başlatmaktadır. Böylece yüksek kapasiteli
Şekil 12 : Makinalar Arası Uyumsuzluk Durumu
MAKİNA A
(N-1)
MAKİNA B
(N)PARÇA AKIŞI
HIZ : 1 dakika / parçakapasitesi yüksek
olan makina
HIZ : 4 dakika / parçakapasitesi düşük
olan makina
A makinasından gelen ve B makinasında
işlenmek için bekleyen parçalar
61
makina (A) gün boyu çalışma – durma faaliyetleri arasında gidip gelerek düşük
kapasiteli makinaya (B) adapte olmaktadır. Yüksek kapasiteli makinaların düşük
kapasiteli makinalara bu şekilde senkronize edilmelerine (makina kapasitelerinin
birbirlerine yaklaştırılmasına) yalın üretimde ‘toplam iş denetimi’ (full – work
control) adı verilmektedir.
Toplam iş denetimi uygulamasında bazı makinalar, senkronizasyonu sağlamak
amacıyla, tam kapasite çalışmamaktadırlar. Ancak parçaların hat ya da makina yanı
stokta beklememelerinden elde edilecek kazanç, makinaların tam kapasite
çalışmalarından elde edilecek kazançtan daha büyüktür. Yalın üretime hakim olan
anlayış; eğer kapasitesi düşük makinaların verimi, o gün içinde gerçekleştirilmesi
gereken ürün miktarının karşılanmasına yetiyorsa, gereksiz ürün üretmektense,
yüksek kapasiteli makinaları toplam iş denetimi tekniği ile düşük kapasiteli
makinalara adapte etmenin daha doğru olduğu düşüncesidir. Yalın üretim için en
ideal durum birbiriyle aynı (ya da yaklaşık) kapasitede makinalar kullanmaktır.
Birbiriyle uyum içinde çalışacak makinalar elde etmek için, makinaların fabrika
içinde imal edilmeleri yalın üretim uygulayan fabrikalarda sıkça karşılaşılan bir
durumdur. [Shingo, 1988, ss.335-358]
Yalın üretimde tek parça akışı anlayışının atölyelerle sınırlı kalmayıp atölyeler arası
akışa da uyarlanmasına benzer şekilde, senkronizasyon da sadece tek bir atölye
içindeki süreç bazlı hatlarda değil, atölyeler arasında da uygulanmaktadır. Başka bir
deyişle, farklı atölyelerin kapasiteleri yukarıda anlatılan anlayışa göre birbirine
yaklaştırılmakta, ‘aynı zaman süresi içinde aynı miktar üretme’ ilkesi atölyeler
arasında da hayata geçirilmektedir.
62
Toplam iş denetimi uygulamasından da anlaşılabileceği üzere, yalın üretimde
parçaların beklemesi (stoklu çalışma) olabilecek en büyük israftır ve sistem
neredeyse tümüyle bu israfın önlenmesi üzerine kuruludur.
2.2.5 U-HATLARI
Yalın üretim yaklaşımına göre, bir üretimin sürecinin işleyişinde ortaya çıkabilecek
en büyük israf ya da zaman kayıplarından biri; makina başında çalışan insanların bir
yerden bir yere gitme, makinaların çalışmasını kontrol etme, makina başında
makinanın devrinin bitmesini bekleme gibi ürüne hiçbir değer katmayan pasif
eylemlerinin getirdiği zaman kayıplarıdır. Yalın üretim anlayışı, üretkenliği son
derece düşürücü rol oynayan bu zaman kayıplarının önlenmesi ve böylece
çalışanların zamanlarının daha etkin kullanabilmesi için etkili yöntemler vardır.
Yalın üretimde zaman kayıplarını önlemek için geliştirilen tekniklerden biri de U-
Hatları olarak adlandırılan tekniktir. U-Hatlarının temel mantığı; makinaların doğru
çalışıp çalışmadığının kontrolü, makinaya parçayı yerleştirme, işlenmiş parçayı alma
gibi eylemleri mekanikleştirerek ve otomatikleştirerek, kazanılan zamanı her işçinin
birden fazla makinayı çalıştırması şeklinde değerlendirmektir. Böylece aynı
miktardaki işi çok daha az sayıda işçiyle gerçekleştirmek mümkün olmaktadır.
Ayrıca talebin yükselme ve düşme durumlarında sadece işçi sayısı ile oynanarak
üretim verimimin talepteki esnekliğe adapte etme olanağı elde edilmektedir. Yalın
üretimin ‘bir işçinin birden fazla makinadan sorumlu olması’ ilkesi, tek parça akışı
ve süreç bazlı hat anlayışıyla birleşince ortaya çıkan yerleşim düzeni U-Hatları
olmuştur. Şekil 13’de U-Hatlarının işleyişi görülmektedir.
63
64
U-Hatlarını getireceği faydalar göz önüne alındığında, birçok firmada işçi verimini
arttırmak için yapılan makina yenileme operasyonunun çoğu durumda gereksiz hale
geleceği düşünülebilir. Çünkü işletme U-Hatları sayesinde aynı hedefe çok daha az
masrafla ulaşabilir. U-Hatlarının kullanımına çarpıcı bir örnek 1950’li yıllardan
verilebilir. Bu yıllarda Japon Toyota firmasında talaşlı imalat atölyesinde kullanılan
makinaların çoğunun konvansiyonel üniversal tezgahlar olmalarına karşın, bir işçinin
aynı anda 5 ila 10 makinanın çalıştırılmasında sorumlu olması U-Hatlarının
getirilerinin ne boyutlara ulaşabileceğini göstermektedir. Bir başka çarpıcı örnek
1983 yılında Amerikan General Motors ve Japon Toyota firmalarının üretim
adetlerinin ve üretimi gerçekleştiren işçi sayılarının karşılaştırması olarak verilebilir.
1983’de Amerikan General Motors şirketinin fabrikalarında toplam 5,000,000
otomobil üretilmesinde 463,000 kişi çalışırken, Toyota’da aynı yıl toplam 3,400,000
otomobilin üretilmesinde 59,000 kişi çalışmıştır. Burada General Motors
fabrikasında çalışan işçi başına düşen otomobil sayısı 11 iken, bu sayı Toyota
fabrikasında 55 olarak gerçekleşmiştir. Toyota’da işlerin çok daha az işçiyle
yürütülmesinde U-Hatları uygulamasının büyük payı vardır.
Toyota - General Motors
karşılaştırma kriteri TOYOTA GM
otomobil üretimi (adet) 3.400.000 5.000.000
çalışan sayısı (adet) 59.000 463.000
işçi / otomobil 58 11
Tablo 3 : Toyota – General Motors Üretkenlik Karşılaştırması
Kaynak : Cusumano, M.A., (1989) : The Japanese Automobile Industry, Harward University Press, Cambridge, s.188
65
U-Hatlarından örneklerde anlatıldığı ölçüde kazanç sağlamak için dikkat edilmesi
gereken bir nokta vardır. U-Hatlarında kullanılan makinaların, bir çok işlevi bir araya
toplayan büyük otomatik makinalar yerine, tek bir işi yapan ve bir üründen diğerine
çok kısa sürede geçebilen esnek ve basit makinalar olmaları önemlidir. Sonuç
olarak, yalın üretimde makinaların yerleşim şekli olarak mümkün olduğunca U tipi
yerleşim tercih edilmektedir.
U-Hatlarının işlevleriyle ilgili farklı bir görüş açısını, Taiichi Ohno dile
getirmektedir. Ohno’ya göre, işçilerin bir çalışma alanı içinde birbirinden uzak
yerlerde konumlandırılmaları karşılıklı olarak yardımlaşmalarını engeller. Bunun
sonucunda çeşitli aksaklıklar ortaya çıkar ve üretkenlik olumsuz yönde etkilenir.
Ancak işçilerin üstlendikleri görevler çok işlevli bantlarla kombine edildiği ve iş
dağıtımı ile işçilerin konumları doğru olarak gerçekleştiği taktirde yüksek verim
oranlarına erişmek mümkün olacaktır. Bu durumda işçiler kendi aralarında iş birliği
yapabilecekler, böylece iş gücünden tasarruf edilebilecektir. [Ohno, 1996, s.183]
Taiichi Ohno bunlara ek olarak, süreç bazlı hat yerleşimi sayesinde hatta çalışan
işçilerin tek bir uzmanlık alanından, birkaç dalda çalışmasına olanak veren çok yönlü
uzmanlık alanına geçmesi anlamına geldiğini belirtmektedir. Bu durum çalışanlara iş
gücü tatmini ve motivasyon artışı getirirken, işletmenin esnek bir işgücü
potansiyeline sahip olmasını sağlamaktadır. [Ohno, 1996, s.187]
66
Üretim süreçlerinde U tipi yerleşimin kullanılmasının getirilerini şöyle sıralayabiliriz
[Güneş, 1999, s.23 ]
Uzaklığı minimize ederek işgücü esnekliği sağlar.
İşçiler arasında daha iyi haberleşme olanağı yaratır.
Hataların parçaların yeniden gönderilip düzeltilme kolaylığı sağlar.
Malzeme ve takım iletişiminde kolaylık sağlar.
Her çalışan kendi alanını çok etkin olarak yönetebilir, faaliyetlerini
planlayabilir, proseslerini kontrol edebilir, problemlerinin tanımlayabilir,
çözümlerini bulabilir.
Her çalışan alanındaki çok farklı faaliyetleri işleterek işinde çeşitlilik sağlar.
Talebin ve üretimin artması veya azalmasına kolayca adapte olunabilir.
2.2.6 İŞ ROTASYONU (SHOJINKA)
Yalın üretimde talepteki esnekliğe, makina adetlerini değiştirmeden, işçi sayısındaki
ayarlamalarla uyum sağlayabilir hale getirilmesine Shojinka adı verilmektedir. Yalın
üretim sistemi içinde Shojinka, işgücü sayısını talepteki azalma ve artışlara paralel
olarak azaltmak ya da arttırmak anlamına gelmektedir.
Yalın üretime, talep dalgalanmaları karşısında esneklik kazandıran Shojinka tekniği
birleşik U-hatları sayesinde gerçekleştirilmektedir. Yalın üretim anlayışının temel
taşlarından biri olan U-Hatları; talebin artması ya da azalması ve dolayısıyla üretimin
arttırılıp düşürülebilmesine de rahatlıkla adapte olabilen son derece esnek
sistemlerdir.
67
Bu hatlarda makinalar olabilecek en yüksek üretim adetine yanıt verebilecek sayıda
bulundurulurlar. Hatta çalışan işçi sayısı saptanırken ise, olabilecek en düşük üretim
adeti göz önüne alınır. Bu sayede, talep (dolayısıyla üretim ihtiyacı) düşük
olduğunda hatta az sayıda işçi çalıştırılmakta, her bir işçi yüksek sayıda makinadan
sorumlu olacağından hattın üretim hızı düşmektedir. Sonuç olarak üretim adetleri de
kendiliğinden talebe yanıt verecek şekilde azalmaktadır. Hattaki ürüne talep arttığı
zaman ise, üretim hattına diğer hatlardan işçi takviyesi yapılmakta, yani hatta çalışan
işçi sayısı arttırılmaktadır. Bu durumda her bir işçinin sorumlu olduğu makina sayısı
azalacağından, üretim hızı ve üretim adeti de talebe yanıt verecek şekilde
kendiliğinden artmaktadır.
Şekil 14’ten de görülebileceği gibi, birleşik U-Hatları ve Shojinka tekniklerinin
istenilen düzeyde uygulanabilmesi için gerekli ön koşullardan biri, çalışan işçilerin
yüksek becerilere sahip olmaları ve herhangi bir zamanda kendilerine yeni makina
çalıştırma sorumluluğu verildiğinde yeni ortamlarına hemen adapte olabilmeleridir.
Bu sebeple işçilerin gerektiği anda herhangi bir makinaya hemen uyum sağlamaları
için, farlı zaman dilimlerinde farklı makinalar ile çalışmış olmaları gerekmektedir.
İşçileri sürekli farklı makinalarla, farklı çalışma ortamlarında çalıştırmak ilkesine
dayanan iş rotasyonunun en önemli nedeni işçilerin yukarıda anlatılan esnekliklerini
sağlamaktır. İş rotasyonun uygulanmasının bir başka nedeni ise, işlerin
farklılaşmasından yararlanarak işçilerin motivasyon ve morallerinin yüksek tutulma
amacıdır. [Monden, 1983, s.106-107]
68
69
Shojinka kavramının gerçekleştirilmesinde işgücünün çok fonksiyonlu olma
niteliğini kazanacak şekilde eğitilmesi bu tekniğin en önemli aşamasıdır. Japonya’da
çok fonksiyonlu işgücü kavramı pek çok işletmede yaygın olarak uygulanmakta,
ancak Japonya dışındaki ülkelerde bu uygulamaya mevcut yasal düzenlemeler engel
olmaktadır. Ayrıca, Japonya’da uygulanmakta olan istihdam sistemi, ücret sistemi,
işbaşı eğitim sistemi gibi sistemlerin temelinde, Japon kültüründe grup bilincine
verilen değer yer almaktadır. Bu çerçevede, Japonya’da hakim olan toplumsal görüş;
toplum genelinde etkinliği arttırabilmek için aşırı bireyselliğin engellenmesi
gerektiğini benimsemektir. Ancak bu tür bir sosyal görüşe sahip olabilmek ya da
mevcut sosyal değerleri değiştirebilmek çok kolay olmayıp sadece çok uzun dönemli
bir eğitim süreci ile bu değişimi gerçekleştirmek mümkün olabilecektir. Bu nedenle
‘çok fonksiyonlu işgücü’ unsuru, kültürel nedenlerden dolayı, yalın üretim
felsefesinin Japonya dışında en zor uyarlanabilen bölümünü oluşturmaktadır.
[Akgeyik, 1998, s.123]
2.2.7 OTONOMASYON (JIDOKA)
Tüm üretim sistemlerinin en önemli amaçlarından biri olan ‘kalite’, yalın üretim
felsefesinde de çok önemli bir yer tutmaktadır. Ancak klasik üretim yaklaşımlarını
benimsemiş firmalarla yalın üretim anlayışını benimsemiş firmalar arasında, kalite
konusunda hedefler ve kullanılan yöntemler açısından belirgin farklılıklar vardır. Bu
farklılıklardan en önemlisi ürün kalitesi için saptanan asgari hedef oranlarıdır.
1
1
Konvansiyonel anlayışa göre çalışan firmalarda % 1 – 1,5 arası ıskarta oranı normal
karşılanırken, yalın üretimde ürün kalitesi için saptanan asgari hedef ppm (parts per
million) noktasına gelinmesi, yani hatalı parça oranının yüzdeler (%) ile değil
‘milyonlar’ ile ifade edilecek düzeye indirilmesidir. Diğer bir deyişle hedef, ‘her
milyon parçada kaç hatalı parça var’ sorusunu cevaplayacak aşamaya ulaşmaktır. Bu
aşamanın bir adım ilerisi ise, ‘sıfır hata’ seviyesine gelinmesidir.
Yalın üretim yaklaşımında hata oranlarının ‘bir milyon parçada bir’ şeklinde
hedeflenmesinin bir çok nedeni vardır. Yalın üretim anlayışına göre kalitesizliğin yol
açtığı maliyetler şöyle sıralanabilir : [Okur, 1997, s.72-73]
Bir firma ürünlerinin tümünü istenilen kalitede üretildiğinin garanti
edemiyorsa, sürekli kalite kontrol faaliyetleri içinde bulunmak zorunda kalır.
Ancak kalite kontrol ürüne hiçbir değer katmayan ve işgücü maliyetini
arttıran bir faktördür.
Kalitesiz üretim, bazı ürünlerin hatalı çıkmaları dolayısıyla tekrar elden
geçirilmelerini gerektirir. Parçaların tekrar işlemden geçirilmesi veya
onarılması, işgücü ve amortisman maliyetini gereksiz şekilde arttıran bir
faktördür.
Kalitesiz üretim, üretilen pek çok ürünün / parçanın tamamıyla ıskarta
edilmesi anlamına gelir. Sonuçta o ürünlerin / parçaların üretilmeleri ile
boşuna işgücü ve makina zamanı harcanmış olacaktır.
Kalitesinden % 100 emin olunmayan ürünlerin müşteriye ulaşması
durumunda, kullanım sırasında ortaya çıkan arızalanmalar ve müşteri
şikayetleri, ek bir masraf üstlenilmesi anlamına gelecektir.
2
2
Müşteri şikayetlerinden doğan maliyetlerden çok daha vahim olmak üzere,
firmanın prestiji ve ürünlerine duyulan güven sarsılacaktır.
Yalın üretimde sıfır hata düzeyinde kalite tutturma zorunluluğun ana nedenlerinden
birisi de, üretimde sıfır hatayı yakalamanın stoksuz üretime geçebilmenin ön koşulu
olduğudur. Tam zamanında üretimde işlenmekte olan ürün stokunun (WIP) firmanın
tüm üretim süreçlerinde sıfırlanması, bitmiş ürün stokunun ise birkaç saat sonra
yapılacak sevkıyatı karşılayacak düzeyde tutulmasıdır. Bu şekildeki bir tam
zamanında üretim uygulamasını gerçekleştirmek için ilk yapılması gereken kalite
düzeyini radikal olarak yükseltmektir. Eğer hatalı parça düzeyi yüksekse ve üretim
stoksuzluk ilkesine göre yürütülmek isteniyorsa, hemen her süreçte çıkabilecek
ıskarta, üretimin tamamen durması anlamına gelecektir. Çünkü hatalı parçaların
yerine yenilerini takviye etmek için yedek stok bulunmamaktadır.
Yalın üretimde kalite güvencesi ve kalite kontrolü faaliyetlerinin temelini oluşturan
düşünce otonomasyondur. Japonca karşılığı Jidoka olan ve ‘zamanında – yerinde
kalite’ olarak özetlenebilen otonomasyon tekniğinin temel ilkesi, hatayı üzerinden
süre geçtikten sonra keşfetmek ya da saptamak yerine, kaynağında ve anında
saptayıp önleyerek, hiçbir hatalı parçanın veya ürünün üretilmemesini sağlamaktır.
Otonomasyon tekniğinin anlayışına göre, üretimin herhangi bir sürecinde bir üretim
hatasıyla karşılaşıldığında üretim akışının durması, probleme anında müdahale
edilmesi, düzeltici önlemlerin alınması ve benzer hataların tekrarının önlenmesinin
sağlanması faaliyetleri sırayla gerçekleştirilecektir.
3
3
Böylece bir sonraki sürece kesinlikle hatalı parça geçmesi önlenmiş ve kaliteli üretim
güvence altına alınmış olacaktır. Taiichi Ohno’ya göre, otonomasyon tekniğinin
altında yatan düşünce, makinalara insan zekası ve duyarlılığını nakletmektir.
[Ohno, 1996, s.84]
Otonomasyon kavramının esin kaynağı Toyota şirketinin kurucularından olan
Sakichi Toyoda’nın icat ettiği oto-aktive dokuma tezgahıdır. Sakichi geliştirdiği bu
icatla, dokuma tezgahını ipliğin kopması ya da dolaşması halinde hemen devreye
girerek çalışmasını durduran bir cihazla donatmıştır. Oto-aktive makina herhangi bir
sorun halinde kendi kendine durarak hatanın tekrarlanmasını, bunun sonucunda da
sorunun büyümesini önlemekteydi. Ohno’ya göre bu mekanizma yapılan işlerin
normal akışında ilerleyip ilerlemediğini göstermesi açısından da son derece önemli
bir gösterge ve destek olarak görülmelidir. Dokuma tezgahındaki bir icatla hayat
bulan otonomasyon kavramı, yalın üretimde yalnızca makinalara değil, üretim
bantlarına ve işçilere de uyarlanmıştır. Böylece üretimin hiçbir sürecinde, bir önceki
aşamanın hatalı bir çıktısı bir sonraki aşamaya girdi olarak kabul edilmeyecektir.
[Ohno, 1996, s.181]
Otonomasyon (Jidoka) tekniği; hattı durdurma yetkisinin operatörlere verilmesi,
problemlerin kaynağının tesbit edilerek giderilmesinin sağlanması, makinalara
ürettiği ürünü kontrol edebilme - bir anormallik gördüğünde otomatik durabilme
ve/veya gerekli sinyalleri verebilme yeteneği kazandırılması, birden fazla makinanın
yönetilmesinin sağlanması, bir problemle karşılaşıldığında derhal müdahale edilmesi
ve böylece esas nedenin bulunmasının sağlanması gibi prensipler üzerine kuruludur.
4
4
Otonomasyonun tam anlamıyla uygulanabilmesi için tüm işçilere, çalışma esnasında
bir hatayla karşılaştıklarında çalışmaya devam etmemeleri ve gereken hallerde üretim
hattını durdurmaları konusunda bilinç ve cesaret verilmelidir.
Otonomasyonu gerçekleştirmede kullanılan yardımcı araçlara andon adı
verilmektedir. Işıklı bir gösterge tablosu olan andon, herhangi bir anormallik ya da
arıza halinde üretim hattı durdurulduğunda üretim süreci üzerinde doğrudan denetim
sağlayan bir görsel kontrol aracıdır. Genellikle andonlar üzerinde üretim hattının
değişik durumlarını gösterecek şekilde farklı renkte ışıklar kullanılmaktadır.
Üretim hattındaki tüm işler hatasız devam ettiği sürece andonda yeşil ışık yanar, işçi
hat üzerinde herhangi bir düzeltme gerçekleştirmek istediğinde ve yardım
gereksindiğinde sarı ışık yanar, sorunu çözmek için üretim hattının durdurulması
gerektiğinde ise kırmızı ışık yanar. Andonlardan yararlanılarak gerçekleştirilen bir
otonomasyon (jidoka) uygulamasının işleyişi şu şekildedir : Üretim hattında çalışan
bir işçi çalışma sırasında herhangi bir anormallikle ya da hatayla karşılaşırsa, başının
üzerindeki bir ipi çeker. Bu büyük bir elektrikli tabela olan andonu yakar ve takım
liderine bir sorun olduğunu haber verir. Üretim hattı tam bir işin sonunu belirten bir
sabit pozisyona ulaşana kadar ilerlemeye devam eder ve burada durur. Andondaki
ışıklar yardımıyla üretim hattında bir sorun olduğunu gördükten sonra olay yerine
gelen takım lideri sorunun düzeltilmesine yardımcı olur ve hattın durmasını
engelleyen ya da durmuşsa yeniden harekete geçiren yukarıdaki başka bir ipi çeker.
Bir takım liderinin ya da bakımcının gecikmeye neden olan tezgahın başına
gitmesiyle andon üzerindeki tüm ışıklar söndürülür. Şekil 15’de andon
mekanizmasının üretim hattındaki yeri ve işleyişi görülmektedir.
5
5
Yalın üretimde otonomasyonun uygulanması için kullanılan bir diğer araç poka-yoke
adı verilen düzeneklerdir. Japonca’da poka dikkatsizlik, dalgınlık; yoke ise yok
etmek anlamına gelmektedir. Poka-Yoke teriminin karşılığı olarak da ‘hata önleyici
düzenekler’ tanımı kullanılabilir. Poka-Yoke; unutkanlık, dikkatsizlik, yanlış anlama,
konsantrasyon eksikliği, standartların eksikliği, tecrübesizlik vb. insan faktöründen
kaynaklanan durumlara karşı hata yapmayı önleyici ve yardımcı araç ve stratejileri
kullanarak sıfır hatalı üretime ulaşmayı amaçlamaktadır. Poka-yoke tekniğindeki
önemli noktalarda biri sıfır hatalı üretime daha fazla kontrol elemanına gerek
duymadan ulaşma amacıdır. Bu amaçla ve gerekirse kullanılan tezgaha ilave
mekanizmaların eklenmesine ve/veya ürün üzerinde dizayn değişikliğine gidebilir.
6
Şekil 15 : Andon Mekanizmasının İşleyişi Kaynak : (1995) : The Toyota Production System, Toyota Motor Corporation, International Public Affairs Division. s.26
SARI LAMBA
(ÇAĞIRMA)
1 2 3 4 5 6
HAT B
Hatanın hangi süreçte olduğunu gösteren numaralar
KIRMIZI LAMBA
(DURDURMA)
ÜRETİM HATTI
ANDON
6
Poka-yoke elemanları sonlandırıcı şalterler, ışıklı uyarılar, şablonlar, kılavuzlar,
sensörler, basınçlı şalterler, ayar pimleri, sayaçlar vb. donanımdan oluşur. Bu
donanımların temel fonksiyonları kapatma, durdurma, kontrol ve uyarı işlemleridir.
Hatayı oluşmasına fırsat vermeden yakalamak için kullanılan poka - yokenin
uygulamaya geçirilmesi için, makinalara hatalı herhangi bir işlemi veya durumu
anında otomatik olarak saptayan cihazlar yerleştirilmektedir. Bu cihazlar, işlemde bir
hata meydana geldiğinde makinayı veya işlemi otomatik olarak durdurma özelliğine
sahiptir. Makina durduktan sonra çalan bir zil veya yanan bir ışık, makinanın başında
çalışan kişilere bir aksama olduğunu anında bildirir. Bu andan sonra makinadan
sorumlu işçiler ve mühendisler birlikte çalışarak hatanın nedenini saptarlar ve gerekli
düzeltmeleri yaparlar. Böylece hatalı parçanın bir sonraki sürece geçmesi % 100
önlenir ve hata nedeni de ortadan kaldırılarak hatanın bir daha tekrar etmemesi
sağlanmış olur. [Monden, 1983, ss.137-154]
Yukarıdaki anlatılan işleyişten de anlaşılacağı üzere, poka - yokenin tek işlevi sıfır
hata sağlamak değildir. Poka - yoke işçiyi, makinaların çalışma süresi içinde
makinada oluşması muhtemel hataları kontrol etme zorunluluğundan kurtarır.
Böylece işçiye birden fazla makinadan sorumlu olabilmesi için gerekli zamanı
kazandırır. Dolayısıyla U – hatlarda üretkenliğin yüksek tutulması için poka - yoke
uygulaması bir zorunluluktur.
Yalın üretimde poka - yoke uygulamaları incelendiğinde, baçlıca üç başlık altında
toplandıkları görülmektedir : [Shingo, 1988, ss.317]
7
7
1. Temas Yöntemi : Bu yöntem, makinalara yerleştirilen elektronik gözler ve
limit anahtarlarıyla ürünün herhangi bir işlem aşamasında gereken şekil ve
boyutları alıp almadığının ya da işlem öncesi parçanın makina içinde gereken
pozisyonu alıp almadığının saptanmasıdır.
2. Toplam İşlem Yöntemi : Toplam işlem yöntemi, herhangi bir işlemin tüm
aşamalarının birbiri ardı sıra gerektirdiği şekilde tamamlanmasını garanti
etmekte kullanılır. Örneğin bir kaynak işleminde kaynakları sayan bir cihaz
bulunabilir. Eğer gerekenden az sayıda kaynak yapılmışsa zil çalarak işçiyi
uyaracaktır.
3. Ek İşlem Yöntemi : Ek işlem yönetimi özellikle farklı ürünlerin çok küçük
birimler halinde birbiri ardı sıra imal / monte edilmeleri durumunda
oluşabilecek işçi hatalarının önlenmesinde kullanılır.
Poka-yoke ve andon gibi araçlar yardımıyla gerçekleştirilen Otonomasyon (Jidoka)
uygulamasının bir üretim sürecine getirdiği avantajları şöyle sıralayabiliriz :
Talep değişimlerine uyum sağlama becerilerinin artması, tüm makinaların
sadece hatasız parçalar üretmesi ve istenilen üretim miktarına ulaşıldığında
otomatik olarak durması; otonomasyon yoluyla fazla envanterin ortadan
kaldırılmasını ve tam zamanında üretimin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.
Üretim süreçlerinde ortaya çıkan sorunlar ortaya çıktığı anda giderildiği için,
küçük sorunların daha sonra büyük ve baş edilmesi güç sorunlara dönüşmesi
önlenir.
Bir önceki sürecin ya da makinanın bir sonraki sürece ya da makinaya
kusursuz parça vermesi garanti altına alınır. Böylece hurda ve yeniden
işleme oranları azalır.
8
8
Problemin ortaya çıktığı noktaya dikkat çekilir ve böylece problemler ile
onları meydana getiren sebeplerin gizli kalması önlenir. Bu şekilde tüm
problemler tanımlanabilir, bu da kaizen uygulamalarına yardımcı olur.
İmalat ortamı genelinde iyileştirme çalışmaları hızlanır ve sorun çözme
süreçlerine tüm çalışanların katılması, insana saygının önem kazandığı bir
örgüt kültürünün gelişmesini sağlar. Ayrıca İşçiye daha verimli iş geliştirme
olanakları tanır ve insan- makina ara yüzünü kurmakta insani bir yaklaşım
ortaya koyar.
Belirtilen üretim miktarına ulaşıldığında ya da bir üretim hatası ortaya
çıktığında, otomatik olarak tezgahların çalışmasını izleyen dolaylı işçilerinin
sayısının önemli ölçüde azalmasını sağlamaktadır. İşçilerin birden fazla
sayıdaki tezgahı çalıştırabilmeleri ise işgücü sayısında azalma ve dolayısıyla
üretim maliyetlerinde önemli kazançlar sağlamaktadır.
Şekil 16’da Otonomasyon tekniğinin uygulanmasındaki hedefler görülmektedir.
Buna göre otonomasyon uygulamaları sayesinde; talebe uyumlu üretim, maliyet
azalması, kalite güvencesi ve insana saygı hedefler,ne ulaşılmaktadır.
9
9
10
Otonomasyon : Belirli bir düzensizlik durumunda üretimin durması
Şekil 16 : Otonomasyon Uygulamasının Hedefleri Kaynak : Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü. Barış Yayınları, İzmir, s.66
Hatalı parça saptandığında makina otomatik olarak durur
Belirlenen üretim miktarına ulaşıldığında makina otomatik
olarak durur
Bir sonraki sürece sadece hatasız
parçalar beslenir
El işçiliği ve makina
operasyonları birbirinden ayrılır
İş gücünden ve işçi sayısından tasarruf edilir
Tam zamanında üretim
gerçekleştirilir
Andon üzerindeki ışıklar yanarak
düzensizliği bildirir
Hataların temel nedenleri araştırılır
Bir işçi birden fazla makinayı
çalıştırabilir
Bir sonraki sürece gerekli sayıda parça beslenir
İyileştirme çalışmaları yapılır, önlemler alınır
Talebe Uyumlu Üretim
İnsana SaygıKalite Güvencesi
Maliyet Azalması
10
2.2.8 DENEY TASARIMI
Üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi sırasında her hangi bir konuda ve aşamada
ortaya çıkan problemlerin çözümü ve çözülmüş problemlerin bir daha tekrar
etmemesini sağlamak amacıyla kullanılan, çok farklı yaklaşım ve teknikleri
bünyesinde bulunduran kavram, yalın üretimde deney tasarımı (DOE – Design of
Experiments) olarak adlandırılmaktadır.
Poka yoke tekniği üretimde kalitenin en yüksek düzeye çıkarılmasında kilit rol
oynayan bir teknik olmasına rağmen sınırlılıkları olan bir tekniktir ve sıfır hata
amacına ulaşılmasında tek başına yeterli değildir. Poka yoke ile tespit edilen hatadan
dolayı üretim durdurulduğunda, işçi ve mühendisler birlikte çalışarak hatanın
nedenini saptamakta ve gerekli düzeltmeleri yapmaktadırlar. Ancak, poka yoke
hatayı meydana geldiği anda yakalayıp hiçbir hatanın gözden kaçmamasını
sağlayabilecek güçte bir teknik olmasına rağmen hatanın nedenlerini keşfederek
çözme ve bir daha yinelenmemesini sağlama gücünde bir teknik değildir.
Yalın üretimde hatanın nedeninin bulunması görevi işçi ve mühendislerin ortaklaşa
sorumluluğundadır ve bu gerçekleştirilirken farklı tekniklerden yararlanılır. Yalın
üretimde, herhangi bir aşamada ortaya çıkan hataların nedenlerini saptamak için
kullanılan teknik ‘deney tasarımı’ (DOE) olarak adlandırılır. Kalite ve yan sanayi
yönetimi uzmanı Keki R. Bhote deney tasarımı tekniğinin iyileştirme potansiyelini şu
sözleriyle açıklamaktadır :
11
11
“Eğer deney tasarımı zaman zaman kullanılan bir yöntem değil de, günlük bazda
sistematik olarak uygulanan bir yöntem olarak benimsenirse, ürün kalitesinde altı ay
içinde 1 / 100 boyutlarında bir iyileştirme sağlanabilir. Örnek olarak, eskiden %10
olan ıskarta oranı deney tasarımı uygulamaları sayesinde altı ay içinde % 0.1
düzeyine düşürülebilir.” [Bhote, 1989, s.113]
Deney tasarımının işleyişini ve kullanımını belirleyen bazı temel yaklaşımlar
bulunmaktadır. Deney tasarımının bu temel yaklaşımlarını şu şekilde sıralayabiliriz :
[Bhote, 1991, ss.120-134]
1. Üretilen tüm parçaların spesifikasyon merkezlerinde üretilmeleri
sağlanmalıdır. Burada spesifikasyon merkezi, o ürün için saptanmış
performans ve tasarım spesifikasyonlarının hedef değerlerini ifade
etmektedir. Çünkü üretilen parçaların spesifikasyon limitlerinde olup
olmadığını kontrol etmek maliyeti arttırıcı bir faaliyettir. Yalın üretimin temel
amaçlarından biri olan kalite kontrol, hatalı parçaların onarılması gibi ürüne
katma değer katmayan faaliyetlerin elimine edilmesi ancak ürünlerin
spesifikasyon merkezlerinde üretilmelerini sağlamaktır.
2. Bir üretim sürecinde hatalı parça üretimine yol açan pek çok kalite problemi
olabilir. Problem çözmeye geçmeden önce bu problemler; sıklıkla oraya
çıktığı halde çözülememiş kronik problemler ve nadir olarak ortaya çıkıp
etkisi büyük problemler olarak sınıflandırılmalıdır. Bu aşamada Pareto
ilkesine başvurularak toplam kalite maliyetinin % 80 veya üstünden sorumlu
olan ilk % 20’lik problem / hata kitlesi saptanmalı ve deney tasarımı
teknikleri bu problemlere yöneltilmelidir.
12
12
3. Deney tasarımında Pareto ilkesi problem çözme sürecinin kendisi için de
geçerlidir. Deney tasarımı, üründe performans ya da tasarım spesifikasyonları
merkezinden kaymalara veya spesifikasyon limitlerinin dışına çıkılmasına
neden olan ana etkenleri bulmaya çalışır. Sapmaların % 80 veya üstünden
sorumlu proses parametreleri saptandıktan sonra amaç, bu parametrelerin her
zaman kendi spesifikasyon limitlerinde olmalarını sağlamaktır.
4. Üretimin herhangi bir aşamasında kalitesiz üretime yol açan birden fazla
parametre varsa, birçok durumda bu etkenlerin tek başlarına etkisi toplam
etkilerinden çok daha düşük olmaktadır. Deney tasarımı teknikleri
parametreler arasındaki bu etkileşimi ortaya çıkarmak üzere tasarlanmışlardır.
5. Deney tasarımında ürünler ve proses parametreleri kullanılarak deneyler
gerçekleştirilir. Gerçekleştirilen deneylerden birkaçını şöyle sıralayabiliriz :
Ürünler demonte edilir, iyi ürünlerle hatalı ürünlerin parçaları birbirleriyle
değiştirilir, ürün performansları ölçülür, proses parametreleriyle oynanarak
ürünler karşılaştırılır, farklı zamanlarda farklı makinalarda üretilen ürünler
birbiriyle karşılaştırılır. Bu deneyler sürekli yapılarak üretimin daha kaliteli
olması için sürekli yeni fikirler ortaya atılır.
6. Yalın üretim anlayışında, üretimde kaliteyi sağlamak üretimde kullanılan hat
işçilerinin görevidir. Kitle üretim sisteminde kalite mühendislerinin görevi
olan kalite problemlerini çözme ve kalitede sürekliliği sağlama faaliyetleri
yalın üretimde hat işçilerine ait bir sorumluluktur. Bu durumda işçilerin
kullanacakları yöntemlerin kolay öğrenilebilecek ve uygulanabilecek
yöntemler olması gerekmektedir. Deney tasarımı eğitim durumu ne olursa
olsun herkesin kolayca öğrenebileceği ve uygulayabileceği bir teknikler
bütünüdür.
13
13
2.2.9 BİR DAKİKADA KALIP DEĞİŞTİRME (SMED)
Geleneksel kitle üretim sisteminde stoklu çalışmaya ilk sırada gösterilen gerekçe,
makinalarda bir kalıptan diğer kalıba hatasız ürün elde edecek şekilde geçme
süresinin (setup time) çok uzun tutmasıdır. Kitle üretim sisteminde bu sürenin uzun
tutması veri olarak kabul edilir ve bu sürenin kısaltılması için gereken çaba
gösterilmez. Kalıp değiştirme süresi uzadıkça, makinanın aynı parçayı büyük
miktarlarda üretmesi veya işlemesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü
makinadan alınan verimin yüksek ve işçilik maliyetinin düşük olması için makina
herhangi bir kalıbı en az kalıp değiştirme (setup) süresi kadar kullanmalıdır. Bu
durumda stoksuz çalışma, yani karışık yükleme akışına ayak uyduracak şekilde farklı
parçaları birbiri ardı sıra gereken miktar ve zamanda üretmek, diğer her şey yalın
üretime göre yeniden düzenlense bile imkansız hale gelmektedir.
[Shingo, 1985, s.128]
SMED (Single Minute of Exchange of Dies) yalın üretim sisteminde, bir modelden
diğerine geçerken ortaya çıkan kalıp değiştirme sürelerinin azaltılmasını hedefleyen
faaliyetlerin tümüne verilen isimdir. Yalın üretim anlayışı içinde geliştirilen,
makinaların kalıp değiştirme ve ayar sürelerinin kısaltılması teknikleri (SMED)
sayesinde herhangi bir makina bir parçadan farklı bir parçaya birkaç dakika içinde
geçebilecek duruma gelmiştir. Bu sayede makinaların esnekliği arttırılmış ve
makinalar birer stok üreticisi olmaktan çıkmışlardır.
14
14
SMED yaklaşımını şekillendiren ve uygulamasına yön veren asıl amaç, yalın üretim
anlayışının diğer tekniklerinde olduğu gibi, gereksiz zaman harcamalarından ve
faaliyetlerden kurtulmaktır. SMED bir ilkeler bütünüdür ve bu ilkelerin bir çoğunda
kalıp değiştirme sürelerinin sadece mevcut kalıp değiştirme prosedürü yeniden
gözden geçirerek kısaltma anlayışı egemendir.
Kalıp değiştirme süresi; bir partinin son parçasının üretimi ile, bir sonraki partinin ilk
hatasız parçasının üretimi arasında geçen süredir. Bir üretim sürecinde kalıp
değiştirme; parça ve aletlerin toparlanması, parçaların değiştirilmesi, kalıpların
makinalara yerleştirmesi, makinaların yeni parça tipi için ayarlanması unsurlarından
oluşur. Kalıp değiştirme sürelerinin kısalması; üretim faaliyetlerinde daha küçük
çapta parti büyüklüklerini, daha kısa geçiş sürelerini beraberinde getirecektir.
Böylece üretim alanlarında daha az malzeme ve parça stoku amaçlarına
ulaşılabilecektir. Kalıp değiştirme sürelerinin kısaltılması, hatta bir dakikaya
indirilmesi (SMED), tam zamanında üretimin gerçekleşmesinde büyük katkısı olan
bir yalın üretim tekniğidir.
SMED çalışmalarının hangi boyutlarda başarıya ulaşabileceğine dair şu çarpıcı örnek
verilebilir : 1990’ların başında Türkiye’de otomotiv ana sanayiinde kullanılan
büyük pres makinalarında kalıp değiştirme ve ayar süresi ortalama 45 dakika iken,
1971 yılında Toyota fabrikalarında bu süre 3 dakikaya kadar indirilmiştir.
[Cusumano, 1989, s.284]
SMED ile ilgili önemli bir nokta, yalın üretimin çoğu tekniğinde olduğu gibi bu
tekniğin de ana sanayi fabrikaları yanında tüm yan sanayi firmalarında uygulanma
zorunluluğudur. Bir çok ana sanayi firmasının üretim maliyetlerinin önemli bir
15
15
kısmını yan sanayiden alınan parçalar oluşturmaktadır. Bir ana sanayi firması
kendisini SMED’in dünyadaki en iyi uygulayıcısı konumuna getirse bile, eğer yan
sanayilerinde de aynı boyutta bir iyileştirme sağlayamamışsa, kendi konumunun
sağlayacağı kazanç potansiyelinin çok altında kalacaktır. [Okur, 1997, s.106]
2.2.10 TOPLAM ÜRETKEN BAKIM
Toplam üretken bakım (Total Productive Maintenance – TPM); üretim
faaliyetlerinde kullanılan ekipmanların verimliliğini arttırmak ve olası makina
hatalarından kaynaklanacak bozuk veya hatalı parçaları önlemek amacıyla yapılan
faaliyetler bütünüdür. Toplam üretken bakım; işletmelerde ekipman, işçilik ve enerji
gibi alanlarda ortaya çıkan israfların ortadan kaldırılmasına ve toplam verimlilik ile
ürün kalitesinin arttırılmasına önemli boyutlarda katkıda bulunabilecek bir tekniktir.
Toplam üretken bakımın geniş anlamda, deney tasarımı (DOE) ve otonomasyona
destek veren yardımcı bir kalite tekniği olduğu söylenebilir.
Toplam üretken bakım 1969 yılında, Toyota grubunun bir firması olan dünyanın en
büyük otomobil elektrik aksamı üreticilerinden Japon Nippondenso şirketi tarafından
geliştirilmiştir. Toplam üretken bakım, Japon JIPM (Japanese Institute of Plant
Maintenance) kuruluşunun aracılığı ile tüm dünyada yaygınlaşmıştır ve JIPM her yıl
dünya çapındaki şirketlere mükemmellik ödülü vermektedir. [Okamoto, 1989, s.97 ]
Toplam üretken bakım adı altındaki faaliyetlerin amaçları, Japon Enstitüsü
tarafından şu şekilde belirlenmiştir : [Harrison, 1992, s.176 ]
16
16
1. Takım, donanım ve ekipman etkinliğini geliştirmek.
2. Ekipmanın ömrünü uzatmak için üretken bakım sistemini kurmak.
3. Toplam üretken bakım faaliyetlerinin yürütülmesine firma içindeki bütün
departmanların ve çalışanların katılımını sağlamak.
4. Küçük grup geliştirme faaliyetleri gibi motivasyon yönetimine yönelik
toplam üretken bakım çalışmalarını desteklemek.
Toplam üretken bakım kavramı altında, üretken bakım ve düzeltici bakım olmak
üzere iki tür bakım faaliyeti bulunmaktadır. Üretken bakım, makinalarda herhangi bir
arıza ortaya çıkmadan veya üretimin aksamasına yol açacak bir olay gerçekleşmeden
önce, arıza ve aksaklık ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla yapılan faaliyetlerdir.
Düzeltici bakım ise, üretimin aksamasına neden olan arıza veya bozulma sonrası
makina veya teçhizatların eski haline getirilmesi ve yeniden çalıştırılması amacıyla
yapılan bakım, onarım ve yenileme işlemleridir.
Toplam üretken bakım tekniğinin en önemli unsuru, isminde bulunana ‘toplam’
(total) kavramıdır. Toplam üretken bakımda ‘toplam’ kavramının 3 anlamından söz
edilebilir :
1. Kullanılan ekipmanın etkinliğini / verimliliğini arttırıcı çalışmaların,
ekipmanın toplam ömrü boyunca sürdürülmesi.
2. Ekipmanın çalışmadan beklemesine neden olan tüm etkenlerin kontrol altına
alınması. Bu etkenleri şu şekilde sıralayabiliriz :
Ekipmanın bizzat bozulup durması
Kalıp değiştirme ve ayar süreleri
Başka nedenlerle ekipmanın durdurulmak zorunda kalınması
17
17
Ekipmanın hızının düşmesi
Ekipmanın veriminin, hatalı ürün dolayısıyla düşmesi
3. Ekipmanın verimini arttırma çalışmalarına, firmada görev yapan tüm
personelin katılması.
Toplam üretken bakım, firmada üst yönetimden başlayan bir politika oluşturulmasına
ve fabrika zemininde de oluşturulacak küçük işçi ekipleri kanalıyla hayata
geçirilmesine dayanır. İşçilerden oluşan ekipler toplam üretken bakımın çekirdek
birimleridir. Bu ekiplerin yaptıkları tüm çalışmalarda asıl görevleri problem
çözmektir. Toplam üretken bakım ekipleri yaptıkları her işte bir problem ararlar ve
problemi saptadıkları zaman da çözüm geliştirirler. Yalın üretimin ‘ürüne değer
katmayan ve sadece zaman harcanmasına yol açan tüm operasyonların elimine
edilmesi’ ilkesi burada da geçerlidir.
Toplam üretken bakım uygulamalarını gerçekleştiren işçi ekipleri öncelikle ekipmanı
toz ve kirden arındırmakla başlar. Ekipmanın hangi parçasının, nasıl, ne zaman ve
kim tarafından temizleneceği ekip tarafında kararlaştırılır. Ekibin asıl amacı olan
problem saptama ve çözme anlayışı çerçevesinde, ekip elemanları temizlenmesi ya
da yağlanması zor olan ekipman parçalarını saptayıp bu zorluklara karşı çözüm
arayışı içine girerler. Ekibin bir diğer önemli görevi de, ekipmanın ne kadar sıklıkla
durduğunu saptayıp kayda geçirmektir. Bunun sonrasında ekipman durmasının hangi
ekipman parçasının ya da parçalarının bozulması sonucu meydana geldiği saptanıp
çözüm önerileri getirilir. Önerilerin içinde gerekirse ekipman parçalarının
tasarımında değişikliğe gidilmesi de yer alabilir.
18
18
Toplam üretken bakım, U-Hatlarının oluşturulmasında da önemli rol oynayan bir
tekniktir. U-Hatlarında işlenmekte olan ürün stoku (WIP) olmadığından, üretim
hattındaki her hangi bir makinanın bozulup durması tüm hattı etkileyecek ve hattan
söz konusu üründen hiç çıkmaması anlamına gelecektir. Dolayısıyla U-Hatlarının
uygulanmasından önce toplam üretken bakım çalışmaları başlatılmalı ve toplam
üretken bakımın U-Hatlarının organik bir parçası olması mutlaka sağlanmalıdır.
[Okur, 1997, s.97]
Sadece U-Hatlarında değil, yalın üretim sisteminde, üretimin herhangi bir sürecinde
bir makina arızalandığı anda sistemde malzeme veya parça kuyruğu olmadığı ve tüm
işlemler birbirine bağlı olduğu için, tüm iş akışının durması gerekecektir. Tüm üretim
akışının durmasının önlenmesi amacıyla, tüm çalışanlara çalıştıkları makinaların
bakım ihtiyaçları konusunda eğitim verilmektedir. Ayrıca çalışanlara gereken
durumlarda makinanın onarımını kendilerinin yapabileceği şekilde sorumluluk da
verilmektedir. Böylece küçük boyutlardaki sorunların sistemin bütününü
etkilemesiyle büyük sorunlara dönüşmeleri önlenmektedir.
19
19
2.2.11 5S (DÜZEN ve TEMİZLİK)
Düzen ve temizlik faaliyetleri ile ilgili çabaları kapsayan 5S tekniği, adını Japonca S
harfi ile başlayan 5 kelimeden almaktadır. Bu kelimeler ve anlamları şöyledir :
Seırı (Ayıklama)
Seıton (Düzenleme)
Seıso (Temizlik)
Seıketsu (Standartlaştırma)
Shıtsuke (Disiplin)
İşletmelerde atölyelerin, ofislerin yani tüm üretim alanlarının temiz, düzenli ve
güvenli olmalarını sağlamayı hedefleyen 5S tekniği, tüm dünyada en çok bilinen ve
uygulanmaya çalışılan yalın üretim tekniğidir. 5S tekniğinin temizlik ve düzen ile
ulaşmak istediği seviye, israfta, iş kazasında, arıza oranlarında, hurdada, kalıp
değiştirme sürelerinde, makina ayarlarında, gecikmelerde, beklemelerde ve şikayette
sıfır noktasına ulaşmaktır.
Seırı (Ayıklama)
Seiri Japonca’da ayıklama anlamına gelmektedir ve 5 S tekniğinin ilk aşamasını
oluşturmaktadır. Bu aşamadaki amaç çalışma ortamındaki tüm gereksiz nesnelerin
temizlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda eşyaları doğru yerlere yerleştirmek,
eşyaları sınıflandırmak, kir ve pisliğin gerçek sebebini bulmak, temizlemesi zor
alanlardan kurtulmak, gereksiz alanlardan kurtulmak, kir ve kaçakların sebebini
bulmak, yerleri temizlemek, ambarları düzenlemek gibi faaliyetler gerçekleştirilir.
20
20
Seıton (Düzenleme)
Seiton Japonca’da düzen anlamına gelmektedir. Bu aşamadaki amaç, üretim
alanındaki tüm nesneleri gerektiği anda ve kolayca bulabilmek ve bulundukları
yerden alabilmek için bir düzen kurulmasıdır. Bu düzenin kurulması amacıyla;
fonksiyonel yerleşim planını belirlemek, yerleri tanımlamak-sınıflandırmak-
işaretlemek, arama çabasını minimize etmek, ilk giren ilk çıkar kuralını uygulamak,
üretim alanına açık uyarı panoları yerleştirmek gibi yöntemler kullanılır.
Seıso (Temizlik)
Seiso Japonca’da temizlik anlamına gelmektedir. Temizleme amacı doğrultusunda;
üretim alanının çöp- pislik ve yabancı maddelerden arındırılması, temizlemek
faaliyeti ile ilgili bireysel sorumlulukların tanımlanması, temizlik kampanyasının
başlatılması, temizlik kontrollerinin yapılması gibi yöntemler kullanılır.
Seıketsu (Standartlaştırma)
Bu aşamada, üretim alanının yeniden eski düzensiz haline gelmemesi için elde edilen
seviyenin standartlaştırılması amaçlanmaktadır. Süreklilik amacıyla ideal durumun -
standart çözümlerin ve sorumlulukların tanımının yapılması, tehlikeli bölgelerin
işaretlenmesi, etiketlerin kullanılması, fonksiyonel işaretlemelerin yapılması,
fonksiyonel renk göstergelerinin kullanılması, kabloların düzenlenmesi, kontrol
noktalarının-hassas bakım noktalarının-alt üst limitlerin işaretlenmesi, şeffaflığın
sağlanması, organizasyonun düzen ve sürekliliğinin korunması gibi yöntemler
kullanılır.
21
21
Shıtsuke (Disiplin)
Bu aşamanın amacı, daha önceki aşamalarda yapılan faaliyetlerin bir alışkanlık
haline getirilip disiplinli bir şekilde uygulanabilmesi amaçlanmaktadır.
Uygulamalarda disiplinin sağlanması amacıyla her zaman doğru şeylerin kurallarına
göre yerine getirilmesi, alışkanlıkların yaratılması, toplu temizlik, çalışma alanını
toplama egzersizleri, güvenlik kıyafetlerinin giyilmesi, topluma açık yerlerin
yönetimi, acil durumlar için tatbikat yapılması gibi yöntemler kullanılır.
5S tekniği genellikle sonu olmayan bir faaliyetler bütünüdür. Yalın üretim
faaliyetlerini gerçekleştirmek için gerekli olan temiz ve düzenli bir üretim ortamı,
yukarıda sayılan aşamaların sürekli bir şekilde uygulanmasıyla mümkün
olabilmektedir. Bunun için, çalışanların temizlik, düzen ve disiplin konularında
bilinçlendirilmeleri en önemli koşuldur.
2.2.12 KAIZEN ve KALİTE ÇEMBERLERİ
Stokla beslenmeyen ve bu anlamda son derece hassas olan yalın üretim asla gelinmiş
noktayla yetinen durağan bir sistem değildir. Yalın üretim anlayışında olabilecek tüm
zaman kayıplarının ve israfın adım adım saptanıp gerekli önlemlerin alınması,
sistemin devamı ve hassaslığının azaltılması için ön koşuldur. Üretimin her
aşamasında sistemin iyileştirilmesine yönelik sürekli ve düzenli çalışmaların tümüne
kaizen adı verilmektedir. Kaizen, hiçbir işlemin veya sürecin son halini almadığı ve
daha mükemmeline ulaşılabileceği anlayışının hakim olduğu bir yaklaşımdır.
22
22
Kaizen, Japonca’da ‘iyileştirme’ anlamına gelmektedir ve bütün çalışanları
kapsayan bir ‘sürekli iyileştirme / daha iyi yapma’ kavramına karşılık kullanılır.
Kaizen, kademeli ve sürekli iyileştirme faaliyetleri ile küçük işleri daha iyi yapmak;
standartları devamlı olarak geliştirmek ve geliştirilen standartı her defasında aşmak
amaçlarını barındırır.
‘Kaizen’ kitabının yazarı Masaaki İmai; Japonya’nın esnek üretim teknolojisindeki
başarısının, üretim proseslerini değişen müşteri ve pazar taleplerine hızla uyumlu
hale getirme yeteneğinin gerçek nedeni olarak kaizeni göstermektedir.İmai’ye göre
kaizen anlayışında iyileştirme, sonu olmayan ve sürekli bir faaliyettir ve Kaizen
hareketi bir kez başladıktan sonra bu gidişi tersine çevirmek artık mümkün değildir.
Şekil 17’de kanban sistemi ile iyileştirme süreci arasındaki ilişki gösterilmiştir.
23
Yüksek Verimlilik
İyileştirme Etkinlikleri
Problemlerin Ortaya Çıkması
Envanter Düzeylerinin Azalması
Takım Çalışması
Kanban Sistemi
Şekil 17 : Kanban Sistemi ile İyileştirme Süreci Arasındaki İlişki Kaynak : Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü. Barış Yayınları, İzmir, s.81
23
Yalın üretim sadece mühendis kadrolarının değil, tüm çalışanların yaratıcı
potansiyeline saygı duyan bir sistemdir ve kaizen anlayışında bu potansiyelin üretime
kanalize edilmesi de kalite çemberleri kanalıyla gerçekleşir. Maliyetleri düşürüp
kaliteyi arttırmaya yönelik birer problem çözme ve uygulama grubu olan kalite
çemberleri, yalın üretimin problem çözme yöntemlerini kullanırlar. Bu yöntemin
adımlarını şu şekilde sıralayabiliriz :
1. Problemlerin Saptanması : Bir üretim sürecinde bazı problemler çok açıktır
ve bunları saptamak çok fazla çaba gerektirmez. Kaizende esas olan ise
mevcut durumda problem olarak kendini göstermeyen ‘gizli’ problemleri
araştırıp ortaya çıkarmaktır. Gizli problemleri yakalamanın ilk adımı, tüm
işlem ve süreçleri ‘ürüne değer katanlar’ ve ‘ürüne değer katmayanlar’ olarak
ayırmak ve ürüne değer katmayan faaliyetleri ana problem alanları olarak
belirlemektir.
2. Problemin Yaratan Durumun İncelenmesi : Problem alanları saptandıktan
sonra mevcut işleyişte problemin nereden kaynaklandığını bulmak aşamasına
geçilir. Burada yalın üretimde 5 sorudan oluşan bir analiz yöntemi
kullanılmaktadır. ‘Kim, neyi, ne zaman, nerde, nasıl gerçekleştiriyor’
sorusuna yanıtlar bulunduktan sonra aynı sorulara bir de neden sorusu
eklenerek analiz devam eder. Mevcut durumun analizinde dikkat edilmesi
gereken bir nokta, işçi hareketlerinin gözlenmesi, işçilerin bir işi
gerçekleştirirken ne tür hareketleri, nasıl ve ne kadar sürede yaptıklarının
saptanıp kaydedilmesidir. Böylece daha sonra bu hareketler standart hale
getirilerek gereksiz zaman kayıplarının önlenmesi mümkün olacaktır.
24
24
3. Fikir Üretme : Problemin her yanıyla tanımlanmasından ve mevcut durumun
analizinin yapılmasından sonra iyileştirmeye yönelik fikir üretme aşamasına
geçilir. Fikir üretme aşamasında amaç; bir işin daha kolay, daha kaliteli, daha
çabuk ve daha az maliyetli bir şekilde nasıl yapılabileceğini araştırmaktır.
Çember üyelerinin çözüm önerileri geliştirirken dikkat edeceği noktalardan
ilki, gereksiz işlemlerin nasıl ortadan kaldırabileceğini araştırmalarıdır. Bir
işin tümüyle engellenemeyeceği ortaya çıkarsa, işin daha hızlı ve daha iyi
yapılması için çözümler getirilmelidir. Dikkat edilecek ikinci nokta ise,
mevcut makinalar yenilenmeden işçilerden maksimum verim alınıp
alınmayacağının araştırılması, makina yenilemenin en son düşünülmesidir.
Burada U –hatalarına geçiş ve işçi hareketlerinin standartlaştırılması gibi
konular üzerine yoğunlaşılmalıdır.
4. Değerlendirme : Fikir üretme aşamasının ardından uygulanabilir fikirlerin
ortaya çıkarılması ve aralarından en iyisinin seçilmesi aşamasına geçilir. Bu
aşamada fikirlere olumlu ve yapıcı bir tavırla yaklaşılmalı, fikirlerin iyi
yanlarının ne kadar geliştirilebileceği üzerinde durulmalıdır.
5. Uygulama Programının Hazırlanması : Bir fikir kabul edildikten sonra
uygulama planının hazırlanma aşamasına geçilir. Bu planda, iyileştirme
programının yatırım maliyeti bulunmalı ve bu yatırımın ne kadar süre içinde
kendini amorti edeceği hesaplanmalıdır. Yapılan hesaplamalar göz önüne
alınarak yatırım verimliliği yüksek planlara öncelik verilmelidir.
25
25
Kaizen sistemindeki öneriler aşağıdaki hedeflerden herhangi birine uygun düşmelidir
İşi kolaylaştırmak
Ağırlığı ve sıkıcılığı yok etmek
Rahatsızlığı yok etmek
İşi daha güvenli hale getirmek
İşi daha üretken hale getirmek
Ürün kalitesini iyileştirmek
Zamandan ve yoldan tasarruf etmek
İşi daha az maliyetle yapmak
Kaizen uygulamasındaki grup faaliyetlerinin getirilerini şöyle sıralayabiliriz :
[Kavrakoğlu, 1992, s.31]
Ortak hedefler için çalışmak, takım çalışması ruhunu güçlendirir.
Grup üyeleri rollerini daha iyi paylaşır ve koordine eder.
Farklı kuşaktan işçiler arasındaki ilişkileri iyileştirir.
İşçilerin moralleri önemli ölçüde yükselir.
İşçiler yeni bilgi ve beceriler kazanır, işbirliği yaklaşımları geliştirilir.
Grup kendi gücüne dayanır ve sorunlarını kendi içinde çözer.
İşçi – yönetim ilişkileri büyük ölçüde iyileşme gösterir.
İş alanını kendi önerileriyle düzenleyen ve değiştiren işçinin işine ilgisi artar.
Şekil 18’de sürekli gelişme sistemi olan kaizenin aşamaları ve ulaşmak istediği
hedefler gösterilmiştir.
26
26
27
Yüksek Verimlilik İnsana Saygı
İşgücü Moralinde Artış
İş gücü Sayısında Azalma
Takım ÇalışmasıOperasyonların Standardizasyonu
El İşçiliklerinin İyileştirilmesi
Tezgahlarda İyileştirme
Malzemelerin Kullanımında
İyileştirme
İyileştirme Etkinlikleri
Standart Operasyonlarda
Değişiklik
Kalite Çemberleri ve
Öneri Sistemleri
Kanban Sistemi
İyileştirme İçin Özendirme
Şekil 18 : Sürekli Gelişme Sistemi Kaynak : Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü. Barış Yayınları, İzmir, s.80
27
Yalın üretim anlayışı içinde kalite çemberlerini teşvik için ödüllendirme
uygulamaları da gerçekleştirilir. Kalite ve üretkenliği önemli ölçüde arttırıcı fikirler
öne süren kalite çemberlerinin üyelerine para armağanı vermek ödüllendirmede en
sık başvurulan yöntemdir. Ayrıca, örneğin Toyota ve yan sanayilerinde her ay
düzenlenen törenlerde başarılı olan takımlara birer sertifika verilir. Yılda bir kez
yapılan büyük bir törende ise, dünya çapındaki tüm Toyota fabrikalarında en iyi
fikirleri geliştiren takımlar belirlenir ve ödüllendirilir.
Yalın üretim sistemini benimsemiş işletmelerde çalışanlar sürekli olarak şirket içi
sistem ve prosedürlerin iyileştirilmesi konusunda yollar aramaktadırlar. Bu
işletmelerde yönetim, çalışanların öneriler getirerek kaizen faaliyetlerine
katılmalarını sağlamak üzere yoğun çaba harcamaktadır. Öneri sistemi, mevcut
yönetim sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır ve işçilerden gelen öneri sayısı, bu
işçilerin performansları değerlendirilirken göz önüne alınan çok önemli bir kriterdir.
Yönetim, çalışanların iyileştirme doğrultusundaki tüm çabalarını destekler çabalara
gözle görülür bir ilgiyle yaklaşır. Çoğu zaman bireysel veya grup olarak yapılan
öneri sayıları atölyelerdeki panolara asılarak işçiler arasındaki rekabet körüklenir.
Öneri sisteminin önemli bir yönü uygulanan her önerinin mevcut standartın gözden
geçirilmesine yol açmasıdır. Örneğin, bir işçinin önerisiyle makinaya eklenen basit
bir parça, o işçinin daha farklı ve zamanla daha dikkatli çalışmasını
sağlayabilmektedir. Yeni standart kendi iradesi ile oluştuğu sürece işçi bu standartla
gurur duyacak ve izlemekte istekli olacaktır. Diğer taraftan yönetimin belirlediği
standartı izlemesi söylendiğinde, işçi onu uygulamakta fazla istekli olmayacaktır.
Kaizen uygulamasının önemli bir yönü de prosesi vurgulamasıdır.
28
28
Kaizen, prosese öncelik veren düşünce tarzını ve iyileştirme için kişinin proses
öncelikli çabalarını destekleyen bir yönetim sistemini geliştirmiştir. Bu sistem,
insanların çalışmasını katı bir şekilde sonuçlarına göre değerlendiren ve gösterilen
çabayı ödüllendirmeyen batılı yönetim uygulamaları ile tümüyle terstir.
[Shingo, 1988, ss.61-107]
Kaizen stratejisinin egemen olduğu Japon yönetimlerinde, problemlerin çözümüne
sistematik ve işbirliği içinde yaklaşma olanağı vardır. Japon firmaları günümüzde
kaizen programını daha etkili ve hızlı uygulama konusunda bile yarışmaktadır!
Kaizen uygulamalarının hangi boyutlara ulaşabileceğinin örneğini Toyota’nın eski
yönetim kurulu başkanlarından Eiji Toyoda şu sözleriyle gözler önüne sermektedir :
“ Japon işçilerinin özelliklerinden biri de elleri kadar zekalarını da kullanmalarıdır.
İşçilerimiz yılda 1.5 milyon öneri getirir bu önerilerin % 95’i uygulamaya konur.
Toyota’nın atmosferinde iyileştirme isteği elle tutulacak kadar somuttur.”
[TMC, 1995, s.32]
29
29
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SMED İLE İLGİLİ BİR SANAYİ UYGULAMASI
3.1 UYGULAMA YAPILAN FİRMANIN TANITIMI
Uygulama çalışmasının yapıldığı firmanın ticari unvanı, Norm Cıvata Sanayi ve
Ticaret A.Ş’dir. Yurt dışında ise bu unvan Norm Fateners Co. olarak geçmektedir.
Norm Cıvata, 1973 yılında ülkemizin o yıllardaki en büyük ihtiyaçlarından biri olan
bağlantı elemanlarının dışa bağımlılığını kendi çapında önlemek amacıyla çift
vuruşlu bir set makine ile üretimine başlamıştır. Somun üretimine ise iç piyasanın
ihtiyacını karşılamak amacıyla 1977 yılında girmiştir. 1994 yılının mayıs ayında,
Bornova’daki eski tesisinden, şu anda faaliyette olduğu Çiğli Atatürk Organize
Sanayii Bölgesi’ndeki (A.O.S.B.) yeni ve modern tesisine taşınmıştır. İşletme
burada 22166 m2 açık alan ve 12450 m2 kapalı alan üzerine kuruludur. İşletmenin
1973 yılında 300 ton / yıl kapasite ile başladığı cıvata üretimi, 1997 yılının başına
10.000 ton / yıla çıkmış ve 2002 yılı itibariyle 18.000 ton / yıl kapasiteye ulaşmıştır.
Norm Cıvata,Türkiye cıvata üretiminin %70’ini karşılamaktadır ve ayrıca yaptığı
üretimin %55’i ihraç edilmektedir.Norm Cıvata’nın İhracat yaptığı ülkeler;
Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, İsveç, İsviçre, Finlandiya, Danimarka, A.B.D.,
Kanada, İsrail, Tunus, Kuveyt, İran, Suudi Arabistan ve Ürdün’dür. Yurt içinde ise
üretim yapılan firmalar arasında Tofaş, Otoyol, BMC, Chrysler, Mercedes ve Volvo
gibi otomotiv sektöründen şirketler bulunmaktadır. İşletme 3 farklı üretim
merkezinde faaliyet göstermektedir.
30
30
Uygulamanın yapıldığı Norm Cıvata bu fabrikalardan biri olup burada sadece cıvata
ve perçin üretimi yapılmaktadır. Diğer iki fabrika ise somun, rondela üretimi ve
isteğe göre cıvataların kaplama proseslerini gerçekleştirmektedir. İç ve dış piyasanın
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Norm Cıvata’nın ürün yelpazesi oldukça
genişletilmiştir.
İşletmede üretilen cıvataların %95’lik kısmını metrik cıvatalar oluşturmaktadır. Bir
cıvatanın hangi standartlarda, boyda, çapta ve kalitede olacağının yanında kaplama
yapılıp yapılmayacağının bilinmesi sipariş miktarı ile birlikte o standart cıvatanın
üretimi için yeterli planlama verisini oluşturmaktadır. İşletmede 6.8 - 8.8 - 10.9 –
12.9 kalitelerinde ve aşağıdaki standartlarda üretim yapılmaktadır :
DIN 931 (Altı Köşe Cıvata, Yarım Paso)
DIN 933 (Altı Köşe Cıvata, Tam Paso)
DIN 960 (İnce Dişli Altı Köşe Cıvata, Yarım Paso)
DIN 961 (İnce Dişli Altı Köşe Cıvata, Tam Paso)
DIN 912 (Inbus Cıvata, tam paso)
DIN 912 (Inbus Cıvata, yarım paso)
ANSI B 18.2.1 ( Yarım Paso / Tam Paso, Altı Köşe Cıvata)
İşletmenin 2002 yılında üretmiş olduğu ürünlerin standartlara göre dağılımı Pareto
analizi kullanılarak Şekil 19’da oluşturulmuştur. Ayrıca standart üretimlerde
bulunmayan ve teknik resmi ile birlikte sipariş edilen ürünlerinde,onayı alındıktan
sonra özel sipariş adıyla üretimi yapılmaktadır.
31
31
Standart üretim kavramı işletmede daha önce üretilmiş olan ve üretimi için
halihazırda kalıp bulunan cıvatalar için kullanılmaktadır. Standart dışı üretimler için
kalıp tasarımı yapılmakta ve kalıphanede uygun kalıplar üretilmektedir. Ayrıca bu tür
üretimlerdeki yüksek ayar zamanı ve genellikle bir seferliğe mahsus üretiminin
yapılması özel ürün siparişlerinin, bir ön değerlendirme aşamasından sonra üretimine
karar verilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Belirtilen kalite sayıları cıvataların çekme mukavemeti değerlerini göstermektedir.
Bu değerlere göre üretilecek olan cıvataların ısıl işlem prosesi tayin edilmaktadir.
Üretimin ana hammaddesi yurtdışından getirilen farklı cins ve çaplardaki
kangallardır. Bunlar stok sahasında tanıtım renklerine boyanıp depolanmaktadır. Bu
hammaddelerin yanı sıra cıvata ve somun üretiminde kalıp, delici, itici, bıçak v.b.
32
Şekil 19 : Norm Cıvata 2002 Yılı Üretim Standartlarının Dağılımı
32
yardımcı malzemeler de kullanılmaktadır. Yardımcı malzemeler fabrika içerisinde
bulunan ve muhtelif tip tornalar, taşlama tezgahları, presler, CNC tezgahları ile
donatılmış olan kalıphanede imal edilmektedir.
Norm Cıvata’da uygulanan üretim faaliyetlerinin akış şeması Şekil 20’de verilmiştir.
33
Şekil 20 : Norm Cıvata Üretim Akış Şeması
33
3.2 KALIP DEĞİŞTİRME SÜRELERİNİN AZALTILMASI
İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR
Kalıp değiştirme sürelerinin azaltılması ile ilgili olarak yapılan çalışmada, Norm
Cıvata’nın seçilmesinin bir çok nedeni vardır. Bu nedenlerden en önemlisi, bu
işletmede, standartları ve kalitesi çeşitlilik gösteren cıvata gibi bir ürünün
üretilmesidir. Farklı standart ve kalite düzeyleri, farklı tipte ürünler, kalıplar,
makinalar anlamına gelmektedir. Dolayısıyla işletmede farklı ürün tipleri için farklı
kalıplar kullanılmakta ve her bir ürün tipinden diğerine geçerken kullanılan kalıpların
değiştirilmesi gerekecektir. Norm Cıvata fabrikasının ikinci nedeni ise, firmanın çok
sayıda büyük çaplı otomotiv firmasına parça imal etmesidir. Diğer bir deyişle Norm
Cıvata bir otomotiv yan sanayi firmasıdır.
Yalın üretimin en önemli tekniği olan kalıp değiştirme ve ayar sürelerinin azaltılması
(SMED) çalışmaları Norm Cıvata üretim müdürü Akın Aytuğ ve üretim şefi İsmail
Büber ile birlikte gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmadaki amaç, firmanın üzerinde en çok
durduğu konu olan, uzun süreli kalıp değiştirme ve ayar sürelerinin kısaltılması için
çeşitli öneriler getirmektir. İlk olarak fabrikada halihazırdaki kalıp değiştirme
faaliyetleri gözlemlenmiş ve mevcut durumun analizi yapılmıştır. Kalıp değiştirme
sürelerinin azaltılması amacıyla ne gibi değişikliklerin yapılabileceği araştırılmıştır.
Bu araştırmalar sonucunda, bir üründen diğerine geçerken yapılan kalıp değişiklikleri
ve ayar sürelerinin, azaltılması konusunda büyük bir potansiyel olduğu gözlenmiştir.
34
34
Yapılan çalışmalar sonucu kalıp değiştirme ve makina ayarları sürelerinin
azaltılmasını sağlayacağı düşünülen önerileri şu şekilde sıralayabiliriz :
1. Bir kalıptan diğer bir kalıba geçiş sürecinde makina durduğu zaman yapılan
işlerle makina çalışırken yapılan işler saptanmalıdır. Bu ayrımdan sonra
amaç, mümkün olduğunca çok işi makina çalışırken gerçekleştirmeye
yönelmek olmalıdır. Bu yolla zamandan % 30 - 5 0 arasında tasarruf
sağlayabilme imkanı doğabilir. Belirlenen işler içinde, rahatlıkla ve önemli
bir değişikliğe gidilmeden makina çalışırken de yapılabilir olmalarına karşın,
halihazırda makina durduğu zaman yapılan işler bulunmaktadır. Bu tür işler
mutlaka makina çalışırken yapılmalıdır. Kullanılan kalıplar ve takımlar
üzerinde, yukarıdaki amaca hizmet edecekse, gerekli modifikasyonlar
yapılmalıdır.
2. Kalıp değiştirme işleminde, bir önceki kalıbın çıkarıldıktan sonra üzerine
yerleşeceği ve bir sonraki kalıbı taşıyan, yerine takılmasını kolaylaştıran
rulmanlı sistemler veya taşıyıcılar kullanılmalıdır. Bu tür bir mekanizma bir
kalıptan diğerine geçiş süresini kısaltacaktır.
3. Kalıp bağlama sırasında makinayı ayarlama gereğini önlemek zaman
tasarrufu sağlayacaktır. Kalıbı makinaya bağlama sürecinde kullanılan kalıp
ve makina bölümlerinde standartlaştırmaya gitmek kalıp bağlama süresini
düşürecektir. Bunun için kalıpların makinaya bağlantı kısımları aynı boyut ve
şekilde olursa (standart hale getirilirse) kalıplar bağlanırken aynı bağlayıcılar
(jigs) ve takımlar kullanılabilir. Bu şekilde standartlaşan kalıp değiştirme işi
daha kısa süre tutacaktır.
35
35
4. Kalıp bağlamada kullanılan vida ve cıvataların büyük zaman kaybettirici
öğeler olduğu saptanmıştır. Mengene ve bağlayıcıları vida ve cıvata
gerektirmeyecek şekilde tasarlamak zaman tasarrufu sağlayacaktır. Böylece
işçiler çok daha kısa sürede sıkıştırma ve gevşetme işlemlerini
gerçekleştirebilir.
5. Kalıp değiştirme süresinin yaklaşık olarak yarısı, bir kalıp takıldıktan sonra
yapılan ayarlama ve deneme çalışmalarına harcanmaktadır. Kalıbın ilk anda
tam gerektiği şekilde yerine oturması sağlanabilirse, kalıp takıldıktan sonraki
ayarlama işlemine gerek kalmayacak ve zaman kaybı önlenmiş olacaktır. Bu
sorunu çözmek için, kalıbın bir dokunuşta yerine oturabileceği kaset sistemler
ve ya da makinaya eklenecek limit anahtarları kullanılabilir.
6. Kalıpları makinalardan uzak depolarda saklamak, taşıma ile vakit
kaybedilmesine yol açmaktadır. Bu zaman kayıplarını önlemek için sık
kullanılan kalıplar makinaların yanlarında tutulmalıdır. Ayrıca işe yeni giren
elemanların bir an önce yetiştirilip depoya önceden belirlenen operatörlerin
alınması ve depoda her iki vardiyada da eleman bulundurulması
sağlanmalıdır.
7. Geçmiş aylarda üzerinde çalışılmış özel ürünlerin, makinalara üretim
programı verildikçe depoya dönüşlerinde kalıp teknik resimlerinin çizilip
bilgi dosyaları hazırlanarak kayıtlarının tutulması sağlanmalıdır.
8. Makinalara yüklenen üretim programları,mümkün olduğu sürece 24 saat
önceden planlama müdürlüğü tarafından üretim müdürlüğüne ulaştırılmalıdır.
Ayrıca özel üretimlerde (sipariş üzerine, bir defalık yapılan üretimler) üretim
müdürlüğüne gelen iş emirlerinin beraberinde; orijinal kalıp resminin ve kalıp
montaj resminin bulunmasu sağlanmalıdır.
36
36
9. Fabrikanın çeşitli alanlarında uygulanan 5S (Düzen ve Temizlik)
faaliyetlerinin kalıpların stoklanması ve kalıp değiştirme alanı içinde de
uygulanması için işçilere bilgi verilmelidir. 5S faaliyetlerinden çıkan
sonuçlar, kalıp değiştirme sürelerinin azaltılmasında yardımcı olabilecektir.
37
37
SONUÇ
Yalın üretim sistemi, seri üretimin doludizgin gittiği nehri tersine akıtarak, seri
üretimin dünya ekonomisi üzerindeki saltanatına son vermiştir. Bu çalışmada
sunulan ve dünyanın en saygın kurumlarının yaptığı araştırmaların çıkan bulgular
bunu kanıtlamaktadır. Yalın üretim anlayışıyla çalışan bir firma, her türlü değişikliğe
çok daha kolay adapte olabilmekte, hem çalışanlarını hem de müşterilerinin yüzünü
güldürebilmektedir.
Yalın üretimin bu başarısının arkasındaki nedenler sorgulandığında; sürekli gelişime
açık, mükemmeli hedef alan ve bundan taviz vermeyen, hiçbir olumsuzluğu
zorunluluk olarak algılamayıp bütün sorunları kaynağından ve kökten çözmeye
çalışan bir sistem olduğu sonuçlarına varılabilir. Bunlara ek olarak yalın üretimin
insana ve insan zekasına verdiği önem, yalın üretimin başarısındaki en büyük etken
olarak görülebilir. Yalın üretim, kıdem ve statü ayırt etmeden tüm insanların zihinsel
potansiyelinden faydalanma amacını barındırır. Yalın üretim insan unsuruna verdiği
bu değerin fazlasıyla faydasını görür. Bu sonuca şaşırmamak gerekir; çünkü
varlıkları –belki yaratan değil ama- yöneten şey insan zekasıdır. Dolayısıyla her şey
insanda başlayıp yine insanda bitmektedir.
38
38
Yalın üretimin başarısının önemli nedenlerinden biri olarak; sistemin kendi içinde
son derece tutarlı ve ince planlanmış olmasını gösterebiliriz. Yalın üretimin tüm
teknikleri aynı ortak amaçlara hizmet etmektedirler ve bu tekniklerin arasında
önceden kolay sezilemeyen, fakat konunun derinine inildikçe ortaya çıkan bağlantılar
ve mantıksal ilişkiler bulmak mümkündür.
Ayrıca mutlak başarı için, bütün teknikler bir bütün olarak düşünülmeli, tümünün
birden aynı anda uygulanması sağlanmalıdır. Ancak o zaman yalın üretimden
beklenen sihirli sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
Yalın üretim, sadece bir üretim veya yönetim sistemi değildir. Yalın üretim, bir
düşünceler ve ilkeler bütünü, bir başka deyişle bir felsefedir. Yalın üretim felsefesi,
sadece imalat alanındaki uygulamalarla kısıtlı bir sistem değildir. Yalın üretim
felsefesinin, tüm dünyada çok farklı alanlarda uygulamalarına rastlamak mümkündür
ve bu felsefe hayatın her alanında uygulanabilecek fikirleri ve yaklaşımları
bünyesinde barındırmaktadır. Bunlara ek olarak, yalın üretim bir ulusun veya bir
firmanın tekelinde olan bir sistem değildir. Gelişime ve farklı düşünceye açık olan
her firma veya her insan bu yalın üretim felsefesini uygulayabilir.
Yalın üretim sisteminin uygulanmasında ortaya çıkabilecek belki de en büyük sorun,
sistemin bir sihirli değnek gibi algılanması ve anlaşılması için çaba gösterilmeden
sistemden büyük kazançlar beklenmesi olmaktadır. Oysa bir firmada yalın üretimin
sisteminin başarıyla uygulanabilmesi için en önemli ön koşul, en üst
düzeyindekinden en alt düzeyindekine kadar tüm çalışanların bu sistemi çok iyi
anlamalarıdır. Yeterince anlaşılamadan uygulanan bir yalın üretim sistemi firmaya
yarardan çok zarar getirecektir.
39
39
Bu çalışmada yalnızca yalın üretimin sağladığı faydalardan ve avantajlarından söz
edilmiştir. Unutmamak gerekir ki; her fikir veya düşünsel yapıt gibi, yalın üretim
sisteminin de karşıt fikirleri veya eleştirilen noktaları vardır.
Yalın üretim anlayışının sadece Japon kültürüne uygun olduğu, sistemin otomotiv
endüstrisinin dışında uygulama alanı bulamadığı, sistemin yaygınlaşmasıyla büyük
çaplı işsizliklerin yaşanacağı, verimlilik adına sistemin işçileri büyük yük altına
soktuğu hatta sömürdüğü ve bunlara benzer birçok eleştiri her zaman yapıla
gelmiştir. Bütün bu eleştirilerin ve karşıt görüşlerin mantıklı cevapları
verilebilmektedir. Ancak, bu konular, çalışmanın sınırlarının dışında kalmaktadır. Bu
karşıt görüşler ve cevapları başka bir tezin veya araştırmanın konularıdır.
Son olarak; dileğim, her sektörden ve her ölçekten Türk firmalarının yalın üretim
felsefesini benimsemeleri ve uygulamaları, bu konuda dünyanın en iyi uygulayıcıları
konumuna gelmeleridir. Bu vizyona sahip bir projede çalışabilme ve yalın üretim
anlayışının ülkemizde yayılmasında rol alabilme fırsatına sahip olursam, mesleki
hayatımın hedeflerinden birine ulaşmış olacağım..
40
40
KAYNAKÇA
Akgeyik, Tekin., (1998) : Stratejik Üretim Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul.
Bermudez, J.,(1991) : Using MRP System to Implement JIT
in Continous Improvemnet Effort, Industrial Engineering Journal, C:23, No:11.
Bhote, K.R., (1989) : Strategic Supply Management, American Mnanagement
Association, New York.
Bhote, K.R., (1991) : World Class Quality-Using Design of Experiments,
American Management Association, New York.
Browman, J., (1991) : If You Don't Understand JIT, How Can You Implement It,
Industrial Engineering Journal, C:3, No:2.
Cusumano, M.A., (1989) : The Japanese Automobile Industry, Harward
University Press, Cambridge.
Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü.
Barış Yayınları, İzmir.
Harrison, A., (1992) : Just In Time Manıfacturing in Perspective,
Prentice Hall Inc. (UK), s.21
41
41
Ikeda, M.,Sei S., (1989) : The Transfer of Flexible Production Systems,
IMPV working paper.
Ikeda, M.,Sei S., Nishiguchi, T., (1988) : U-Line Auto Parts Production,
IMPV working paper.
Kavrakoğlu, İ., (1992) : Toplam Kalitenin Temelleri,
Kalite Dergisi, Kalder Yayınları, Y:1, S:1
Monden Y., (1981) : Adaptable Kanban System Helps Toyota Maintain Jus-in-time
Production, Industrial Engineering Journal, C:13, Sayı:5.
Monden Y., (1983) : Toyota Production System : Practical Approach to
Production Management, Industrial Engineering and Management Press, Norcross,
Georgia.
Nishiguchi, T., (1989) : Strategic Dualism: An Alternative in Industrial Societies,
University of Oxford, Nuffield College.
Ohno, Taichi., (1988) : Toyota Production System : Beyond Large Scale
Production, Productivity Press, Cambridge.
Ohno, Taichi., (1996) : Toyota Ruhu, Scala Yayıncılık, İstanbul.
Okamoto, K., (1989) : Planning and Control of Maintenance Costs for Total
Productive Maintenance, Productivity Press, Cambridge.
Okur, Ayperi S., (1997) : Yalın Üretim; 2000’li Yıllara Doğru Türkiye Sanayii
İçin Bir Yapılanma Modeli, Söz Yayıncılık, İstanbul.
42
42
Özçelikel, H., (1994) : Japon Yönetim Sistemleri, MESS Eğitim Vakfı Yayını, No:
177, İstanbul.
Ross, D., (1992) : Beyond the Toyota Production System; The Era of Lean
Production, Manufacturing Strategy, Chapman Hall, London.
Schonberger, R.J., (1982) : Japanese Manufacturing Techniques, The Free Press.
Setsio, Mito, (2000) : Honda Yönetim Kitabı, Academy Plus Yayınevi, Ankara.
Shingo, S., (1985) : A Revolution in Manufacturing-The SMED System,
Productivity Press, Cambridge.
Shingo, S., (1988) : Non-Stock Production - The Shingo System for Continuous
Improvement, Productivity Press, Cambridge.
Womack, J.P., Jones, D.T., (1994) : From Lean Production to the Lean
Enterprise, Harvard Business Review.
Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The
World, Rawson Associates, New York.
(1995) : The Toyota Production System, Toyota Motor Corporation, International
Public Affairs Division.
43
43
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ.............................................................................................................................I
BİRİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM DÜŞÜNCESİNİN TEMELLERİ....................................................3
1.1 YALIN ÜRETİMIN TANIMI............................................................................3
1.2 YALIN ÜRETİMİN DOĞUŞU..........................................................................9
1.2.1 Seri Üretim Sisteminin Unsurları..............................................................10
1.2.2 Yalın Üretim Düşüncesine Götüren Nedenler...........................................14
1.3 SERİ ÜRETİME KARŞI YALIN ÜRETİM....................................................19
1.3.1 Seri Üretimin Düşüşü / Yalın Üretimin Yükselişi.....................................19
1.3.2 Yalın Üretim ile Seri Üretim Karşılaştırması............................................21
1.3.2.1 Klasik Seri Üretim..............................................................................22
1.3.2.2 Klasik Yalın Üretim............................................................................23
1.3.2.3 Yalın Üretimin Başarısı......................................................................25
İKİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN UNSURLARI........................................................29
2.1 YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN TEMEL KAVRAMLARI...........................29
44
44
2.1.1 TAM ZAMANINDA ÜRETİM................................................................29
2.1.2 STOKSUZ ÜRETİM.................................................................................32
2.1.3 İSRAFLAR (3M KAVRAMI)...................................................................37
2.2 YALIN ÜRETİM TEKNİKLERİ.....................................................................36
2.2.1 KANBAN ve ÇEKME SİSTEMİ..............................................................36
2.2.2 TEK PARÇA AKIŞI..................................................................................49
2.2.3 DENGELİ ÜRETİM (HEIJUNKA)..........................................................55
2.2.4 TOPLAM İŞ DENETİMİ..........................................................................60
2.2.5 U-HATLARI..............................................................................................63
2.2.6 İŞ ROTASYONU (SHOJINKA)...............................................................67
2.2.7 OTONOMASYON (JIDOKA)..................................................................70
2.2.8 DENEY TASARIMI.................................................................................80
2.2.9 BİR DAKİKADA KALIP DEĞİŞTİRME (SMED).................................83
2.2.10 TOPLAM ÜRETKEN BAKIM...............................................................85
2.2.11 5S (DÜZEN ve TEMİZLİK).................................................................89
2.2.12 KAIZEN ve KALİTE ÇEMBERLERİ....................................................91
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SMED İLE İLGİLİ BİR SANAYİ UYGULAMASI..................................................99
3.1 UYGULAMA YAPILAN FİRMANIN TANITIMI........................................99
3.2 KALIP DEĞİŞTİRME SÜRELERİNİN AZALTILMASI
İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR..........................................................................103
SONUÇ.....................................................................................................................107
KAYNAKÇA...........................................................................................................110
45
45
ŞEKİLLER
Şekil 1 : Otomotiv Endüstrisinde Ürün Çeşitliliği ve Üretim Hacmi...............14
Şekil 2 : Amerikan Şirketlerinin Amerikan Otomobil Pazarındaki Payı.........16
Şekil 3 : Dünya Motorlu Araç Üretiminde Japon Payı.....................................17
Şekil 4 : Tam Zamanında Üretim Felsefesi......................................................27
Şekil 5 : Yalın Üretime Giden Yol...................................................................35
Şekil 6 : Kanban Kartı Üzerindeki Bilgiler......................................................39
Şekil 7 : Kanban Sisteminin İşleyişi.................................................................43
Şekil 8 : Tek Parça Akışının İşleyişi................................................................52
Şekil 9 : Makinaların Stoklu Çalışma Durumları.............................................53
Şekil 10 : Makinaların Stoksuz Çalışma Durumları...........................................54
Şekil 11 : Dengeli Üretim Tekniği.....................................................................58
Şekil 12 : Makinalar Arası Uyumsuzluk Durumu..............................................61
Şekil 13 : U Tipi Hat Yerleşimi..........................................................................64
46
46
Şekil 14 : Birleşik U Hattı Uygulaması..............................................................69
Şekil 15 : Andon Mekanizmasının İşleyişi.........................................................75
Şekil 16 : Otonomasyon Uygulamasının Hedefleri............................................79
Şekil 17 : Kanban Sistemi ile İyileştirme Süreci Arasındaki İlişki....................92
Şekil 18 : Sürekli Gelişme Sistemi.....................................................................96
Şekil 19 : Norm Cıvata 2002 Yılı Üretim Standartlarının Dağılımı...............101
Şekil 20 : Norm Cıvata Üretim Akış Şeması...................................................102
TABLOLAR
Tablo 1 : Yalın Üretim ile Seri Üretim Arasında Bir Puantaj............................22
Tablo 2 : Dünya Otomobil Üreticilerinin Karşılaştırılması...............................23
Tablo 3 : Toyota – General Motors Üretkenlik Karşılaştırması........................65
47
47
GİRİŞ
“Biz kazandık, siz kaybettiniz; biz kazanacağız, siz kaybedeceksiniz. Hiçbir şey
yapamazsınız çünkü başarısızlığınız bir iç hastalıktır. Firmalarınız Taylor’un
ilkelerine dayandırılmıştır. Daha beteri kafalarınız da Taylorlaştırılmıştır. Katı bir
biçimde inanmaktasınız ki; iyi bir yönetim yöneticilerin bir tarafa, çalışanların diğer
bir tarafa ayrıldığı bir düzendir. Bir başka anlatımla iyi yönetim; bir tarafta düşünen
adamlar, diğer tarafta da yalnızca iş görebilen adamlar anlamına gelmektedir. Sizler
için yöneticilik, yönetimin fikirlerini yumuşak bir biçimde çalışanların ellerine
ulaştırma sanatıdır. Bizim için yönetim; kendi bireysel ya da sınıfsal engellerinden
bağımsız, tüm iş gücünün firma hizmetine bilinçli bağlılığıdır. Biz, yeni teknolojik
ve ekonomik talepleri sizlerden daha iyi bir biçimde karşıladık. Biz biliyoruz ki, çok
parlak da olsa birkaç teknokratın zekası bu talepleri karşılamada tam anlamıyla
yetersiz kalır. Yalnızca tüm çalışanların zekaları bir firmanın yeni çevresinde
karşılaştığı iniş, çıkış ve gereksinimlerle yaşabilmesine imkan tanır.
Evet, biz kazanacağız ve siz kaybedeceksiniz! Çünkü sizler zihinlerinizi modası
geçmiş Taylorizm’den kurtaramıyorsunuz, bizlerse ona hiç takılmamıştık.”
Japon sanayici Konosuke Matsushita, 1988’de ABD’li yöneticilere yönelik
konuşmasında bu sözleri söylerken şüphesiz ki en büyük dayanağı, endüstriyel
savaşta Japonların gizli silahı olan yalın üretimin gücüydü.
48
48
İçinde bulunduğumuz yüzyılda otomotiv endüstrisi, nesnelerin nasıl yapılacağı
hakkındaki en temel fikirlerimizi iki defa değiştirmişti. Yalın üretim bu temel
fikirleri tekrar değiştirmektedir. Geçmişte seri üretim, emek-sanat bağımlı üretime
nasıl son vermişse, son yıllarda da yalın üretim, seri üretimi hızla devre dışı
bırakmaktadır. Yalın Üretim Sistemi, Frederick Taylor’un zaman etüdü
çalışmalarından bu yana verimliliği arttırmayı hedefleyen yönetim buluşlarının en
önemlisi olarak kabul edilmektedir. Uzmanlara göre; eğer Batılı firmalar, yönetici ve
çalışanları ile 2000’li yıllarda ayakta kalmak istiyorlarsa yalın üretimi öğrenmek ve
uygulamak zorundadırlar, zira yalın üretim, 21. yüzyılın geçerli tek imalat modeli
olarak takdim edilmektedir.
‘Yalın Üretim Sistemi’ başlığını taşıyan bu çalışmanın ilk bölümünde; yalın
üretimin hangi koşullarda ve hangi düşünce yapısıyla ortaya çıktığı incelenmiş, yalın
üretim ile seri üretimin farklılıkları ortaya konmuştur. İkinci bölümde; yalın üretimin
temel unsurları açıklanmış ve yalın üretimin -neredeyse ütopik olan- hedeflerine
ulaşmak için hangi teknikleri kullandığı incelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise,
bir otomotiv yan sanayi firmasında, yalın üretim tekniklerinden biri olan SMED ile
ilgili bir uygulama çalışması yapılmıştır.
49
49
BİRİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM DÜŞÜNCESİNİN TEMELLERİ
1.1 YALIN ÜRETİMIN TANIMI
Yalın Üretim Sisteminin (Lean Production) karşılığı olarak literatürde, Tam
Zamanında Üretim (Just-in-Time Production), Toyota Üretim Sistemi (Toyota
Production System), Stoksuz Üretim gibi terimler kullanılmaktadır.
Yalın Üretim (Lean Production) terimi, A.B.D’deki Massachusetts Institute of
Technology (MIT) bünyesinde dünya otomotiv sanayi üzerine çalışmalar yapan
International Motor Vehicle Program (IMVP) tarafından 1980’lerin ortaya atılmış bir
terimdir. Terimin dünya çapında geçerlilik kazanması, IMPV’nin çıkardığı ‘The
Machine That Changed the World’ kitabının 1990’da yayınlanmasıyla mümkün
olmuştur. Tam Zamanında Üretim (Just-in-Time) ilk olarak söz konusu üretim
sistemini tanımlamak için sistemin kurucularından Taiichi Ohno’nun kullandığı bir
terimdir. Toyota Üretim Sistemi terimini ise genellikle Japon uzman ve
araştırmacılar tercih etmişlerdir. Stoksuz Üretim, Toyota dahil pek çok firmaya
sistemin özgün teknikleri konusunda danışmanlık yapmış Japon Shigeo Shingo
tarafından kullanılan bir terimdir.
Yalın Üretim Sisteminin farklı özelliklerine vurgu yapan birçok tanımı yapılabilir.
Yalın Üretim Sistemi ya da Tam Zamanında Üretim için yapılan tanımlardan bazıları
şunlardır :
Tam Zamanında Üretim; kısa dönemde, gerekli zamanda, gerekli miktarda,
gerekli ürünleri üretmektir. [Monden,1983, s.23]
50
50
Tam Zamanında Üretim; fabrika içinde üretilecek parçaların tam zamanında
satın alınması, parçaların tam zamanında alt montajlara gönderilmesi, alt
montajda işlem gören parçaların tam zamanında son montaja, son montajdan
da üretimi ve dağıtımı tamamlanmış olarak müşterilere ulaştırılmasıdır.
[Schonberger, 1982, s.16]
Yalın Üretim, israfları ortadan kaldırarak maliyetleri azaltmak suretiyle karı
arttırmayı amaçlayan bir felsefedir. [Browman, 1991, s.38]
Yalın Üretim, mükemmele ulaşmak için herkesin katıldığı, sürekli
araştırmalar yoluyla problemlerin çözülmesi esasına dayalı bir sistemdir.
[Bermudez,1991, s.37]
Yalın Üretim en az kaynakla, en kısa zamanda, en ucuz ve hatasız üretimi,
müşteri taleplerine birebir yanıt verecek şekilde ve tüm üretim faktörlerini en
esnek şekilde kullanıp, potansiyellerinin tümünden yararlanılarak
gerçekleştirilen bir üretim biçimidir.
Yukarıdaki tanımlardan yola çıkarak Yalın Üretim için şu genel tanım yapılabilir :
Yalın Üretim; israfı sürekli ortadan kaldırmaya dayalı, mükemmelliğe ulaşmaya
yönelik ve faaliyetlerin ihtiyaç duyulduğu ya da talep edildiği anda gerçekleştirilmesi
temeline dayanan bir sistemdir. Yalın Üretim, tedarikçi-üretici-müşteri zincirini
kapsayan temel tekniklerden oluşan ve üretim faaliyetlerinin ‘yalın’ olmasını
hedefleyen bir üretim ve yönetim biçimidir. [Okur, 1997, s.28 ]
Yalın üretim ‘yalın düşünce’ sisteminin bir parçası olarak değerlendirilir. Yalın
üretim sisteminin dayanağı olan yalın düşünce; genel olarak kabul edilmiş geçerliliği
olan tüm kural ve ilkeleri sorgulayan, hiçbir yerleşik kanıya mutlak gözüyle
51
51
bakmayan, şüpheci bir felsefedir. Bir sistemin, düzenin ya da organizmanın yalın
olması; sadece ihtiyaç duyduğu unsurlara sahip olan, gereksiz ağırlık taşımadığı için
hızlı ve esnek hareket edebilen bir yapı anlamına gelmektedir.
Yalın üretim, hepsi de aynı temel mantık ve düşünceden çıkılarak geliştirilen çok
sayıda tekniği bünyesinde bulunduran bir ilkeler bütünüdür. Yalın üretim, sadece
üretim veya yönetim sistemi olmayıp bir dizi düşünce ve felsefenin ürünüdür.
1.2 YALIN ÜRETİMİN DOĞUŞU
Hiçbir yeni fikir, tamamen olgunlaşmış olarak bir boşluktan ortaya çıkmaz.
Yeni fikirler çoğunlukla eski fikirlerin artık çalışamaz olduğu veya eski fikirlerin
yeni durumları karşılayamayacak düzeyde kaldığı bir dizi şartlardan ortaya çıkarlar.
Bu genellemelerin yalın üretim için tamamıyla doğru olduğu söylenebilir. Çünkü
yalın üretim bir ülkenin endüstriyel gelişmesi için o güne kadar geçerli kabul edilen
geleneksel fikirlerin çalışmaz olduğu belli bir zamanda doğmuştur. Yalın üretim,
Batı ülkelerinde 1900’lerin başlarından beri hakim olmuş geleneksel kitle üretimi
yaklaşımını tersyüz eden, bir anlamda her şeye alışılmışın tam tersi yönünde
yaklaşan, genel geçer kabul edilmiş tüm kural ve ilkeleri sorgulayan bir yaklaşımın,
ya da felsefenin ürünü olarak doğmuş ve gelişmiştir. Nesnelerin üretim tekniklerini
birer anlayışın ve felsefenin ürünü olarak kabul edersek, ‘yalın üretim, klasik seri
üretimin anti – tezidir’ sonucuna ulaşabiliriz.[Womack, Jones, Roos, 1990, s.19]
Seri üretimin temel unsurlarını, özelliklerini ve amaçlarını tam anlamıyla anlamadan
yalın üretim felsefesinin temelini anlamak çok mümkün değildir. Bu bölümde, yalın
52
52
üretimin öncülü olan seri üretim hakkında genel bilgiler verilecek ve yalın üretim
düşüncesini ortaya çıkaran Toyota mühendislerini, yeni bir üretim sistemi arayışına
iten sebepler ortaya konacaktır.
1.2.1 Seri Üretim Sisteminin Unsurları
El – sanat üretim tarzının düşük hacimli ve pahalı üretim yapısını değiştirmeye
yönelik ilk girişimler 1900’lü yılların başında Henry Ford tarafından
gerçekleştirilmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Henry Ford ve General Motors
firmasından Alfred Sloan dünya otomotiv sanayini yüzlerce yıldır Avrupalı
firmaların öncülüğünde yürüyen emek – sanat ağırlıklı üretim tarzından seri üretim
çağına taşımışlardır. Üretim anlayışındaki bu devrim Amerika Birleşik Devletleri’nin
kısa sürede dünya ekonomisine hakim olmasına büyük katkılar yapmıştır. Henry
Ford, tasarladığı yeni sistemle birim başına maliyetleri düşürürken, kalite ve
verimliliği de arttırmayı başarmıştır. Bu yeni sistem Henry Ford tarafından ‘Seri
Üretim’ olarak adlandırılmıştır.
Seri üretim ile çalışan firmalar; pahalı ve tek amaçlı makinalar kullanarak , yarı
vasıflı ve vasıfsız çalışanlar istihdam ederek, yüksek hacimli üretim ile
standartlaştırılmış mamuller üretmekteydiler. Makina maliyetleri yüksek olduğu ve
belli bir hata payı dikkate alındığı için seri üreticiler, belli bir üretim seviyesini
tutturmak amacıyla yüksek hacimli üretime yönelmekteydi. Ayrıca yeni ürün
tasarımında maliyetler hızla artığından, üretici mamulü mümkün olduğunca standart
düzeyde tutmaktaydı. Sonuç olarak, tüketici düşük maliyetli fakat standart mamuller
53
53
elde ederken, çalışanların çoğu bu üretim metotlarını sıkıcı ve keyif kaçırıcı
bulmaktaydı. [Akgeyik, 1998, s.49]
Seri üretim sistemi üç konuda standartlaştırma getirmekteydi :
İlk olarak mamul standartlaştırılmaktaydı. Üretici üretim teknolojisini
değiştirmeden uzun yıllar varlığını koruyabilmekte, ve ekonomik avantajlar
edinebilmekteydi.
İkinci olarak işgücü standartlaştırılmaktaydı. Bu standartlaştırma; başta
Frederick W. Taylor olmak üzere onunla aynı disipline sahip Henry Gannt,
Harrington Emerson ve Frank Gilbreth gibi öncülerin geliştirdikleri ilkelerle
sağlanmaktaydı. Bu araştırmacılar, çalışma süresi ve görevleri temel
parçalara bölerek, bir işi rutin ancak en etkin şekilde yapabilme metodunu
oluşturmuşlardı.
Üçüncü olarak seri üretim süreçleri de standartlaştırmaktaydı. Bu, hareket
eden imalat hatları ile sağlanmaktaydı. Böylece üretimi hiç durdurmadan
sürdürmek mümkün olabilmekteydi. Hareket eden imalat hatları ilk defa
Henry Ford’un Michigan otomobil fabrikasında 1913 yılında kullanılmıştı.
İmalat alanında tek kelime ile yeni bir çağ açan seri üretim sistemi I. Dünya Savaşı
esnasında ekonomik bir güç olma vasfını özellikle savaş sanayiinde kazanarak, savaş
sonrası dönemde önce ABD’de ve daha sonra da Avrupa’da diğer sektörlere de
yayıldı. 1945 döneminden sonra sanayileşmiş tüm dünyaya yayılan seri üretim
sistemi, bünyesinde taşıdığı bazı ekonomik avantajlar nedeniyle üreticilere önemli
kazanımlar getirmekteydi. Bu avantajlar arasında önemli olanlar şöyle sıralanabilir :
54
54
Üretici firmalar, düşük birim maliyetler ile standartlaşmış yüksek hacimli
üretim elde etmekteydiler.
Üretim akışı bir makinaya ve firma içi organizasyona bağlı olduğundan,
işletme organizasyonu katı olmak ve aynı nitelikli işlemleri tekrarlamak
zorundaydı. Bu da üretim hızını arttırmaktaydı.
Sürekli akan üretim, yüksek hacimli stoklar yaratmaktaydı. Ancak, o
yıllardaki özellikle tüketimi arttırmaya yönelik politikalar bu konuda ilave
bir avantaj sağlamaktaydı.
Seri üretim sistemi, 1950’li ve 1960’lı yıllarda altın çağını yaşayarak imalat
sektörleri dışında hizmet sektörlerine de yayıldı. Standartlaşma prensibi,
McDonald’s gibi hazır yiyecek satıcısı işletmeler yanında bankacılık ve finans
sektörlerinde de uygulandı. Ancak, 1970’li ve 1980’li yıllarda seri üretimin başarısı
yavaşlamaya ve ortaya çıkan alternatifler karşısında gerilemeye başladı. Seri
üretimin 1970’li yıllardan itibaren eski başarısını gösterememiş olması temelde iki
nedene bağlanabilir. İlk olarak, seri üretim sisteminin kendisi beraberinde bazı
problemler ve gelişmeyi engelleyici sınırlamalar getirmekteydi. Bu problem ve
sınırlamalardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz : [Akgeyik, 1998, ss.49-53]
Üretimin standart ve tek tip olması nedeniyle sistem piyasa değişmelerine
sınırlı ölçülerde cevap verebilmekteydi.
İşletme içinde kaynakların tahsisinde fazlalık ve darlıklardan kaçınmak pahalı
bilgi ve denetim sistemleri gerektirmekteydi.
Büyük stok birikimleri ek bir maliyet unsuru getirmekteydi.
55
55
Üretim ve kalite problemleri stoklar içinde gizli kalabilmekte, ayrıca üretim
seviyelerini devam ettirmeye verilen öncelik, sorunların kaynakta çözümüne
engel olmaktaydı.
Kalite denetimi ek bir maliyet unsuru olmakta ve ayrı bir kalite kontrol
departmanı katma değerde ilave bir artış yaratmadan genel giderleri
arttırmaktaydı.
Sistem, koordinasyon ve kontrol için katı bir dikey hiyerarşi
gerektirmekteydi. Bu hiyerarşi, verimlilik ve motivasyonu, yüksek denetimin
yol açtığı problemler nedeniyle olumsuz etkilemekteydi.
Ayrıca, tüm bu nedenlere ek olarak seri üretim, ya da diğer bir deyişle kitle üretimi,
arz ve talebin düzenli olduğu dönemler için uygundu. Seri üretim doğrultusunda
Frederic W. Taylor tarafından geliştirilen ve fonksiyon temelinde bölümlerden
oluşan geleneksel örgüt yapısı da, arz ve talebin düzenli olması şartlarına göre
düzenlenmişti. Ancak, istikrar ve büyüme ortamında başarılı olacak şekilde, kitle
üretimine göre yapılanmış işletmelerin değişim hızını yakalamaya çalışmaları çok
büyük sorunlar ortaya koyuyordu. Bu sorunlar; esnek olamama, tepkisizlik,
müşteriye odaklanamama, sonuçtan çok faaliyetlere önem verme, bürokratik felç,
yenilik eksikliği ve genel giderlerin yüksek olması şeklinde ortaya çıkıyordu.
Yukarıda sayılan tüm faktörler, dinamik ekonomik gelişmeleri büyük ölçüde
sınırlandırmaktaydı. Seri üretim rüyasının sona ermesinin ikinci ve daha önemli
nedeni olarak, Japon’ların seri üretimden belirgin şekilde ayrılan yeni bir üretim
sistem ile dünya piyasalarında rekabet etmeleri gösterilebilir.
56
56
Japon’ların Toyota Üretim Sistemi olarak adlandırdıkları bu yeni imalat modeli,
öncülü olan seri üretim ya da kitle üretim sisteminin temel düşüncelerini yıkarak
kendisini var ediyordu.
1.2.2 Yalın Üretim Düşüncesine Götüren Nedenler
Yalın Üretim Sisteminin temel ilkeleri, ilk kez 1950’lerde, Toyoda ailesinin
bireylerinden mühendis Eiji Toyoda ve beraber çalıştığı mühendis Taiichi Ohno’nun
öncülüğünde, Japon Toyota firmasında atılmıştır. Eiji Toyoda ve Taichi Ohno
1950’de Ford firmasını incelemek üzere Amerika’ya yaptıkları gezide edindikleri
bilgiler ışığında, Ford’un yüzyılın başından beri öncülük ettiği ‘kitle üretim’
sisteminin Japonya için hiç de uygun olmadığına karar vermişlerdir ve bu karar
yepyeni bir üretim ve yönetim anlayışının ilk adımlarının atılmasına sebep olmuştur.
Taiichi Ohno ve Eiji Toyoda, Amerikan modeli büyük parti üretimini çok iyi etüt
etmiş ve pek çok ciddi eksikliği ve hataları olduğuna kanaat getirmiştir.
Eiji Toyoda ve Taichi Ohno’nun Ford üretim sistemine ilişkin saptamaları özetle
şöyledir : [Okur, 1997, ss.23-32 ]
Kitle üretiminde her üretim faktörü ya da unsuru olabildiğince çok sayıda kullanılıp,
üretim pek çok gereksizlik ya da israf içermektedir. İsrafın kaynağı; sistemin aşırı bir
iş bölümüne dayanması, gerek makinalar gerekse işçilerin çoğu kez sadece tek bir
ürün için tek bir operasyon gerçekleştirecek şekilde organize edilmeleri, yani tek bir
işe / operasyona adanmış olmalarıdır.
57
57
Üretim organizasyonuna bu şekilde yaklaşılması, bir yandan üretim faktörlerinin
gereksiz yere kitlesel boyutta kullanılmalarına yol açmakta, diğer yandan üretime
aşırı bir katılık ve hiyerarşi getirip, üretimde esnekliğin önüne geçmektedir.
İşçiler birer el gücü olarak algılanıp, beyin güçleri üretimin iyileştirilmesine kanalize
edilmemektedir. İşçiler değişken maliyet olarak görülüp, işlerin kötü gittiği
dönemlerde rahatlıkla işten çıkarılabilmektedirler. Sonuç olarak, üretim faktörlerinin
sağlayabileceği azami potansiyellerden yararlanılmamaktadır.
Üretimde aşırı adanmışlık ve esneksizliğin doğal bir sonucu olarak, kalıp değiştirme
-ya da bir üründen diğerine geçebilmek için gerekli ayarlamalar (setup)- çok uzun
süre almakta, dolayısıyla büyük ‘lot’ üretim zorunluluğu doğmaktadır. Büyük lot
üretimin en önemli yan etkisi, özellikle işlenmekte olan ürün (work-in-process)
stokunun çok yüksek düzeylere çıkmasıdır. Yüksek stok, hem önemli bir maliyet
kaynağıdır hem de üretime bir tür rehavet getirmekte, üretimde kalitenin yüzde yüz
sağlanması gereken bir olgu olarak görülmemesine neden olmaktadır.
Kitle üretiminde bir ana sanayi firmasının yan sanayileri ile olan ilişkileri de, Ohno
ve Toyoda ikilisinin fabrika içi üretiminde gözlemledikleri aynı israf ve hiyerarşik
yapıyı yansıtmaktadır. Yan sanayilerin yaratıcı potansiyellerinden minimal düzeyde
bile yararlanılmamakta, kendilerinden sadece spesifikasyonlara uygun üretim
yapmaları beklenmektedir. Yan sanayi ile yapılan sözleşmeler kısa vadeyi
kapsamakta ve işlerin iyi gitmediği dönemlerde, sözleşmeler aniden
feshedilmektedir. Sonuç olarak yan sanayi firmaları da işçi kitlesi gibi birer değişken
maliyet olarak algılanmaktadırlar.
58
58
Ayrıca yan sanayi firmalarıyla ilişkiler, fiyatın temel alındığı bir pazarlık sistemine
oturtulmuştur ve yan sanayiler birbirlerine karşı fiyat savaşı vermeye
zorlanmaktadırlar.
Eiji Toyoda ve Taichi Ohno, sistemin bütününü incelemeleri sonucu şu yargıya
varmışlardır : Kitle üretim sistemi esneklikten yoksundur, katı bir hiyerarşiye
dayanmaktadır ve israf içermektedir.
Ancak, tüm bu sayılan unsurlar 1950’li yılların ekonomik ve sosyal durumu göz
önüne alındığında, kitle üretimin beşiği Amerika’da bir sorun yaratmamaktaydı.
Amerika 1950’lerde farklılaşmamış ama geniş, yani kısıtlı tipte aracın çok sayııda
satılabileceği, çoğunluğunu elinde harcayacak parası olan orta sınıfın oluşturduğu
henüz doymamış bir pazardı. Şirketlerde zaman içinde büyük sermayeler birikmişti
ve otomobil piyasasında sadece üç firmanın çekişmesi sebebiyle rekabet görece
düşüktü. Üç dev otomobil üreticisi (Ford, General Motors, Chrysler) tüm satışların
% 95’ine cevap vermekteydi ve 6 model satılan tüm otomobillerin % 80’ini
karşılamaktaydı. Dolayısıyla kitlesellik ve israf şirketlerce bir sorun olarak
algılanmadığı gibi, tersine aşırı iş bölümüne ve her üretim faktörünün bonkörce
kullanılmasına dayalı bu sistemde, üretim adetleri olabilecek en yüksek düzeyde
tutulabildiği ve pahalı makinalar uzun vadede tam kapasite kullanılabildiği sürece,
ölçek ekonomilerine ulaşılmaktaydı. Diğer bir deyişle birim maliyetler çok düşük
tutulabilip, karlar azami düzeye çıkabilmekteydi. Ford firmasının 1923 yılında,
Model T otomobilinden 2.1 milyon adet üretmesi yüksek üretim hacimlerinin hangi
boyutlarda olduğuna bir örnek teşkil etmektedir.
[Womack, Jones, Roos, 1990, ss.37-53]
59
59
1950’li yıllarda Amerika bu şekilde bir tablo çizerken, aynı yılların Japonya’sı çok
farklı bir yapı sergilemekteydi. Toyoda ve Ohno’nun kitle üretim sistemine eleştirici
bir gözle yaklaşmalarının en büyük nedeni de Japonya’nın bu kendi koşullarıydı.
Japon pazarı çok daha küçük bir pazardı, kişi başına milli gelir oldukça düşüktü ve
sermeye birikimi yetersizdi. Pazar küçük olmasına karşın tek tip değil farklı tip
araçlara gerek vardı ve otomobil sektöründe rekabet Amerika’ya göre çok daha
yüksekti. 1950’li yıllarda Japonya’da aynı pazar diliminde rekabet eden toplam 12
otomobil üreticisi bulunuyordu. Bu koşullarda Japon üreticileri için, ‘adanmış’ işçi
ve makinalar topluluğu ile kısıtlı tipte araçtan yılda milyonlarca üretmek gündem dışı
kalmaktaydı. Tam tersine, 1950’li yıllarda Japonya’da üreticilerin gündeminde olan;
aynı anda farklı tip araçları her birinden çok düşük sayıda üretip bunlara rağmen -
rekabet ve tüketicilerin gelir düzeyi nedeniyle- düşük maliyet tutturma
zorunluluğuydu. O yıllarda Japon üreticiler, üretim adetlerindeki sınırlılık ve
sermaye birikiminin yetersiz oluşu dolayısıyla, çok daha az sayıdaki üretim
faktörünü esnek ve etkin kullanmanın; üretimi maliyeti arttırıcı tüm etkenlerden ve
tüm gereksizliklerden arındırmanın arayışı içindeydiler. Üstelik 1950’lerde getirilen
yeni yasalarla, gerek işçi sınıfı gerek de yan sanayiler önemli bir pazarlık gücü elde
etmişlerdi ve Amerika’daki uygulamaların tersine istenildiği zaman işten çıkarılacak
veya sözleşmesi feshedilecek birer ‘değişken maliyet’ olarak algılanmaya karşı
çıkmaktaydılar. [Okur, 1997, ss.26-28 ]
60
60
Tüm bu koşullar ve zorunluluklar; Taichi Ohno’nun öncülüğünde, adım adım
ilerleyerek, üretimin her anının ve sürecinin titizlikle incelenmesi ve
geliştirilmesiyle, bugün ‘yalın üretim’ olarak tanımlanan sistemin ortaya çıkması ve
kısa sürede Japonya’ya, daha sonra da tüm dünyaya yayılması sonucunu vermiştir.
Seri üretim sistemindeki ‘az sayıda modelden yüksek hacimlerde üretim’ ve yalın
üretim sistemindeki ‘çok sayıda modelden düşük hacimlerde üretim’ anlayışlarının
dünya üretim tarihindeki yansımaları Şekil 1’de gösterilmiştir.
61
EMEK – SANAT BAĞIMLI ÜRETİM 1900
SERİ ÜRETİM (FORD) 1914
SERİ ÜRETİM (SLOAN) 1920
YALIN ÜRETİM 1970
SATIŞTAKİ ÜRÜN SAYISI
ÜRÜN BAŞINA HACİ
M
Şekil 1 : Otomotiv Endüstrisinde Ürün Çeşitliliği ve Üretim Hacmi Kaynak : Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The World, Rawson Associates, New York, s.128
YALIN ÜRETİM 1990
61
1.3 SERİ ÜRETİME KARŞI YALIN ÜRETİM
Seri üretim –ya da diğer adıyla kitle üretim- sistemi, içinde bulunduğu zamanın
gereksinimlerine cevap veremez bir duruma geldiğinde, karşısında yalın üretim gibi
bir alternatif bulmuştur. Tez-anti tez ilişkisi içinde bulunan bu iki üretim sisteminin
karşılaştırmalı analizi, bu sistemlerin temellerini anlamamızda büyük fayda
getirecektir. Bu bölümde yalın üretimin dünya otomotiv pazarında nasıl boy
gösterdiği incelenecek ve seri üretim ile yalın üretim arasındaki temel farklılıklar
araştırma sonuçlarına bağlı olarak açıklanacaktır.
1.3.1 Seri Üretimin Düşüşü / Yalın Üretimin Yükselişi
Yalın üretim anlayışı ve uygulamaları, temellerinin atıldığı Toyota fabrikalarının
dışına 1970 yılından sonra hızlı bir şekilde taşmaya başlamıştır. 1971 petrol krizi
sonrasında yalın üretim felsefesinin önemi diğer Japon firmaları tarafından anlaşılmış
ve bu yaklaşım ülke genelinde uygulanmaya başlanmıştır. 1980’lerin başından
itibaren de yalın üretim sistemlerinin Amerika ve Avrupa’da uygulanmaya başladığı
görülmektedir.Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre 1987 yılında bu ülkede yalın
üretim yaklaşımı uygulayan işletmelerin oranı %25 iken , bu oranın 1992 ‘de %55
seviyesine yükseldiği belirlenmiştir [Womack, Jones, Roos, 1990, s.75-90]
Seri üretimin ana vatanı kabul edilen Amerika, Amerikan otomobil piyasalarındaki
hakimiyetini özellikle 1955 yılından sonra kaybetmeye başlamıştır.
62
62
Amerikan otomobil şirketlerinin 1955 yılında % 100’e yakın olan Amerikan
pazarlarındaki payları 1989 yılına gelindiğinde % 60 düzeyine gerilemiştir.
Bununla beraber, 1955 yılında % 2 dolaylarında olan Japon şirketlerinin dünya
pazarlarındaki payları ise, 1989 yılında % 30 düzeyine kadar yükselmiştir. Dünya
otomobil pazarlarında Amerikan ve Japon şirketlerinin 1955-1989 yıları arasındaki
paylarını gösteren grafikler Şekil 2 ve Şekil 3’de verilmiştir.
63
Amerikan Şirketlerinin Amerikan Otomobil Pazarındaki Payı
0
20
40
60
80
100
120
YILLAR
PA
YL
AR
(%
)
19551955
1989
Şekil 2 : Amerikan Şirketlerinin Amerikan Otomobil Pazarındaki Payı Kaynak : Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The World, Rawson Associates, New York, s.45
63
1.3.2 Yalın Üretim ile Seri Üretim Karşılaştırması
Yalın üretimin, seri üretim karşısında neden büyük bir başarı kazandığını ve üretim
yöntemlerinde bir devrim olarak kabul edildiğini daha iyi anlamak için seri üretimin
ve yalın üretimin gerçek hayatta karşılaştırmasını yapmak iyi bir bakış açısı
kazandıracaktır. Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) otomobil
endüstrisi üzerine yaptığı çalışmalara dayanan ve yalın üretimi konu alan ‘The
Machine That Changed The World’ adlı kitapta, seri üretim ve yalın üretim
sistemlerinin gerçek uygulamalarından örnekler verilerek bu iki üretim yaklaşımı
karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.
64
Dünya Motorlu Araç Üretiminde Japon Payı (1955 - 1989)
0
5
10
15
20
25
30
35
YILLAR
PA
YL
AR
(%
)
1955 1989
Şekil 3 : Dünya Motorlu Araç Üretiminde Japon Payı Kaynak : Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The World, Rawson Associates, New York, s.71
64
Karşılaştırma için; General Motors Framingham ve Toyota Takaoka fabrikaları
belirlenmiştir. Burada Amerikan General Motors şirketine ait Framingham
fabrikasında seri üretim, Japon Toyota firmasına ait olan Takaoka fabrikasında ise
yalın üretim uygulanmaktadır. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar şu şekilde
özetlenebilir :
[Womack, Jones, Roos, 1990, s.75-90]
1.3.2.1 Klasik Seri Üretim
General Motors Framingham fabrikası seri üretimin tüm öğelerini bir bütün halinde
bünyesinde toplamaktadır. Araştırmacıların fabrika içini gezerek edindikleri
izlenimler ve gözlem sonuçları şunlardır :
Fabrikadaki montaj hattının yanındaki koridorlarda çok sayıda dolaylı işçi
olarak adlandırılan işçiler bulunmaktaydı. (Dolaylı işçiler bir başka çalışanın
nöbetini devralmaya giden işçiler, bir arızanın sebebinin araştıran makina
tamircileri, temizlikçiler, parça taşıyıcıları olarak tanımlanabilir. Dolaylı
işçilerin hiçbiri üretime gerçek anlamda bir değer eklememektedirler.)
Montaj hattında bulunan her iş istasyonunun yanında (bazı durumlarda
haftalarca yetecek kadar) parça yığınları mevcuttu.
Hattın üzerinde işçiler, iş yoğunluğu bakımından eşit olmayan bir biçimde
dağıtılmıştı. Bazı işçiler iş yükü nedeniyle çok fazla çaba harcarken, bazı
işçilerde boş ve kayıp zamanlar meydana geliyordu.
65
65
Montaj hattının üzerindeki birkaç noktada bazı işçiler, otomobile tam olarak
uymayan parçaları takmaya çalışıyorlardı. Yerine uymayacağı kesinleşen
parçalar ise çöp tenekesine atılıyordu.
Montaj hattın sonunda, içinde çok sayıda arızalı yerleri tamir edilen bitmiş
otomobiller bulunan, geniş bir çalışma alanı vardı. Yapımı tamamlanan tüm
otomobiller sevkıyattan önce zaman alıcı ve yoğun bir tamiratı
gerektiriyordu. Arızaların birçoğu çeşitli parça veya döşemelerin altında saklı
olması nedeniyle, bazı araçlar arızaları tam olarak giderilemeden piyasaya
sürülüyordu.
Boya kabinlerine ve oradan da son montaj hattına yolculuk için sırada
bekleyen büyük bir bitmiş gövde stoku ve General Motors’un parça üretim
tesislerinden sevk edilmiş çok büyük bir parça stoku dikkati çekmekteydi.
İşçilerin çalışmaları cansız ve şevksiz olarak nitelenebilirdi. Burada çalışan
işçiler krizler başladığından beri birkaç kez işten çıkarılmış ve tekrar işe
alınmışlardı.
1.3.2.2 Klasik Yalın Üretim
Japonya’da bulunan Toyota Takaoaka fabrikası yalın üretimin doğuş yerinde
bulunması sebebiyle ideal bir yalın üretim tesisidir. Araştırmacıların fabrika içini
gezerek edindikleri izlenimler ve gözlem sonuçları şunlardır :
General Motors fabrikasında çok fazla sayıda bulunan dolaylı işçilere Toyota
fabrikasında rastlanmamaktaydı, dolayısıyla koridorlarda neredeyse kimse
66
66
yoktu. Bu sebeple pratik olarak görülen her işçi üretilen otomobile bir değer
eklemekteydi.
Toyota fabrikasında koridorların çok dar oluşu dikkat çeken bir diğer
özellikti. Belirli bir üretimim gerçekleştirmek için gerekli tesis alanı hakkında
Toyota’nın felsefesi, General Motors’un fabrikalarında uyguladığı felsefenin
tam tersiydi. Toyota, işçiler arasında yüz yüze iletişimin daha kolay
olabilmesi için mümkün olabilecek en az alanın kullanılmasına
inanmaktaydılar ve fabrika alanında parça stoku için yer yoktu. Bunun tam
tersi olarak General Motors, onarım ihtiyacı olan parçalar üzerinde çalışmak
ve pürüzsüz üretimi sağlamak için gereken büyük miktarda parçayı
depolamak amacı ile fazladan alanın gerekli olduğuna inanmıştı.
Son montaj hattında Toyota’da her işçinin yanında ancak bir saatten daha az
süre için yetecek kadar parça bulunmaktaydı. Parça sorunsuz olarak
ilerlemekteydi ve işler, her işçinin aynı süratte çalışacağı şekilde
dengelenmişti.
Üretimin herhangi bir sürecinde bir işçi bozuk bir parçaya rastladığında onu
dikkatlice etiketliyor ve yenisini almak için kalite kontrol alanına
gönderiyordu.. Daha sonra çalışanlar parçadaki hatayı inceleyerek arızanın
bir daha olmaması için gerekli önlemleri almaktaydılar.
Son montaj hattındaki tüm işçiler, işlemiyle ilgili bir sorun tespit ettiğinde
çalışma istasyonunun üzerindeki kordonu çekerek hattı durdurabiliyorlardı.
General Motors’da emniyet hariç herhangi bir sebep için hattı ancak kıdemli
yöneticiler durdurabilirdi. Buna rağmen General Motors’da hat, makina veya
parça teslimatı sorunları nedeniyle sık sık durmaktaydı. Toyota’da her işçi
hattı durdurabilmesine rağmen hat neredeyse asla durmamaktaydı. Çünkü
67
67
hatalara ve durmalara neden olan sorunlar önceden çözümlenmekte ve aynı
sorun asla ikinci kez ortaya çıkmamaktaydı. Sonuç olarak, arızaları önlemek
için sarfedilen dikkat, hattın durmasını gerektiren nedenlerin çoğunu ortadan
kaldırmaktaydı.
Son montaj hattının sonunda tamir alanı bulunmamaktaydı. Neredeyse tüm
otomobiller hattan doğrudan doğruya otomobilleri alıcılara götüren araçlara
yüklenmekteydiler.
Kaynak atölyesi ile boyahane ve boyahane ile son montaj bölümleri arasında
pratik olarak hiçbir tampon stok bulunmamaktaydı. Ayrıca bu fabrikanın
çeşitli alanlarında hiçbir parça stoku görülmemekteydi. Parçalar birer saat ara
ile yapıldıkları ikmal tesislerinden doğrudan doğruya hatta teslim
edilmekteydiler.
Toyota’da iş hızı ve yükü açıkça daha zorluydu. Ancak işçilerde bir amaca
ulaşma hissi vardı. Sadece ustabaşının gözetimi altında akılları başka yerde
aynı hareketleri yapan işçiler yerine bir ürün meydana getirdiğinin bilincinde
motivasyonu yüksek işçiler gözlenmekteydi. Bunun en önemli nedeni Toyota
işçilerinin garanti edilmiş bir işe sahip olmaları ve Toyota’nın ömür boyu
işçileri olmalarıydı.
1.3.2.3 Yalın Üretimin Başarısı
Seri üretim ile yalın üretim arasındaki farklılıkların gerçek hayattaki uygulamalarını
açığa çıkarmak için yapılan araştırmada; yukarıda sayılan gözlemlerden sonra, her iki
tesisin ne kadar üretken ve kusursuz olduğunu belirlemek için bazı performans
kriterleri belirlenmiş ve bu kriterlerin değerleri bulunmuştur.
68
68
Tablo 1’de bu araştırmadan elde edilen değerler gösterilmiştir. Burada araç başına
ayarlanmış montaj süresi, araç başına montaj süresi değerinden -faaliyetlerin aynı
hacimde olmasının sağlanmasıyla- elde edilmiştir.
GENERAL MOTORS / TOYOTA (1989)
Karşılaştırma Parametresi GM TOYOTA
Araç Başına Brüt Montaj Süresi (saat) 40.7 18
Araç Başına Ayarlanmış Montaj Süresi (saat) 31 16
Her 100 Otomobildeki Montaj Hataları 130 45
Araç Başına Montaj Alanı (feet2 / yıllık üretim) 8.1l 4.8p
Ortalama Parça Stokları 2 hafta 2 saat
Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında iki üretim sisteminin arasındaki fark açıkça
görülmektedir. Toyota fabrikası standart otomobil üzerinde aynı standart faaliyetleri
yerine getirmekte, General Motors fabrikasından yaklaşık iki kat daha üretken ve üç
kat daha kusursuz, imalat sahası açısından % 40 daha verimlidir. Ayrıca Toyota
fabrikasındaki parça stokları, General Motors fabrikasının stoklarının çok küçük bir
bölümü kadardır.
Seri üretim ile yalın üretim arasındaki farklılıkları daha geniş bir biçimde ortaya
koyan diğer bir araştırmada ise, tüm dünyadaki yüksek hacimde otomobil üretimi
yapan firmalar bölgelerine göre karşılaştırılmışlardır. Bu araştırmada Amerika,
Avrupa ve Japonya’da bulunan otomobil firmalarının ortalama performans değerleri
kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları Tablo 2’de özetlenmiştir.
69
Tablo 1 : Yalın Üretim ile Seri Üretim Arasında Bir Puantaj
Kaynak : (1986) : UMAP Dünya Montaj Fabrikaları Araştırması
69
Tablodan anlaşılacağı gibi, yalın üretim anlayışını benimseyen Japon firmaları;
üretkenlik, kalite, parça stoku, üretim alanı, ekip çalışması, çalışan eğitimi ve öneri
sayısı gibi kriterler göz önüne alındığında seri üretim yaklaşımını benimseyen
Amerika ve Avrupalı rakiplerinden üstün durumda bulunmaktadırlar.
MONTAJ TESİSİ KARAKTERİSTİKLERİ ÖZETİ (1989)
Karşılaştırma Kriteri Japonya Amerika Avrupa
Performans
Üretkenlik (saat / araç) 16,8 25,1 36,2
Kalite (Montaj hataları / 1000 araç) 60 82,3 97
Yerleşim
Alan (ft2 / araç / yıl) 5,7 7,8 7,8
Parça Stoku (gün) 0,2 2,9 2
İşgücü
Ekip Halindeki İşgücü Yüzdesi (%) 69,3 17,3 0,6
İş Rotasyonu ( 0= hiç, 4=sık) 3 0,9 1,9
Çalışan Başına Öneri Sayısı 61,9 0,4 0,4
İş Sınıfı Sayısı 11,9 67,1 14,8
Yeni İşiçilerin Eğitimi (saat) 380,3 46,4 173,3
İşe Devamsızlık (gün) 5 11,7 12,1
70
Tablo 2 : Dünya Otomobil Üreticilerinin Karşılaştırılması
Kaynak : (1989) : UMAP Dünya Montaj Fabrikaları Araştırması
70
Yalın üretim sisteminin seri üretim sistemi karşısında elde ettiği bu tartışılmaz
üstünlük, bir çok farklı nedenle açıklanabilir. Ancak bu iki üretim sisteminin
performans konusunda birbirlerinden bu derece ayrılmaları, ana bir nedene
bağlanmaktadır. Seri üretim ile yalın üretim arasındaki en belirgin farklılık onların
asıl amaçlarında yatmaktadır. Seri üreticiler kendilerine sınırlı bir hedef tayin ederler,
‘yeterince iyi’ düzeyine ulaşmak onlar için yeterlidir. Bu da kabul edilebilir sayıda
bozuk mal, azami kabul edilebilir seviyede stoklar, çeşidi az sayıda ve standartize
edilmiş ürünler anlamına gelmektedir. Seri üretim anlayışına göre daha iyisini
yapmak, çok pahalıya mal olacaktır veya insanın doğal yeteneklerini aşacaktır.
Diğer taraftan yalın üreticiler kesin olarak kusursuzluğu hedef almışlardır. Devamlı
düşen maliyetler, sıfır bozuk mal, sıfır stok ve sonu gelmeyen ürün çeşitliliği bu
hedeflerden en önemlileridir. Amaçlardaki bu farklılık seri üretimin, yalın üretim
karşısında geri kalmasına, gelişmek isteyen tüm firmaların yavaş yavaş seri üretimi
terk edip yalın üretime geçmesine neden olmuştur.
[Womack, Jones, Roos, 1990, s.14]
71
71
İKİNCİ BÖLÜM
YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN UNSURLARI
2.1 YALIN ÜRETİM SİSTEMİNİN TEMEL KAVRAMLARI
Yalın üretim sistemi; ürünlerin ve parçaların ihtiyaç duyulduğu anda üretilmesi veya
temin edilmesi anlamına gelen tam zamanında üretim, üretimin bütün süreçlerindeki
stokların sıfır düzeyine indirilmesi ve üretim faaliyetlerindeki bütün israfların yok
edilmesi gibi ana unsurlar üzerine kurulu bir sistemdir. Yalın üretim, tüm bu ana
unsurlar çerçevesinde; üretim maliyetlerini azaltmayı ve ürün kalitesini yükseltmeyi
hedeflemektedir. Yalın üretim tekniklerini daha iyi anlamak ve işlevlerini daha iyi
açıklamak için, bu bölümde yalın üretim sisteminin ana unsurları olan tam
zamanında üretim, stoksuz üretim ve üretim faaliyetlerinde israfların yok edilmesi
kavramları incelenecektir.
2.1.1 TAM ZAMANINDA ÜRETİM
Tam zamanında üretim; müşterinin istediği, ihtiyaç duyulan ürünü, en az miktarda
malzeme, ekipman, işgücü ve alan kullanarak, ihtiyaç duyulan zamanda, ihtiyaç
duyulan miktar kadar üretmek tekniğidir. Tam zamanında üretim; akış şeklinde
üretim yapılmasının sağlanması, takt zamanı uygulamasının yerleştirilmesi, üretim
temposunun talep hızına eşitlenmesi, çeken üretim sisteminin kurulması gibi
prensipler üzerine kuruludur. Üretim sistemi içinde aksaklıklara kesinlikle izin
vermeyen bir sistem yaratır, üretimde israfı ve ona neden olan etmenleri en aza
indirir, tüm üretim süreçlerinde akış süresini azaltır.
72
72
Tam zamanında üretim kavramını dünya üretim sistemleri literatürüne kazandıran
Taiichi Ohno, bu sistemin ilk tohumlarını Amerikan süpermarket sisteminden
etkilenerek atmıştır. Ohno’nun, Amerika’ya yaptığı bir gezi sırasında, bir
süpermarketi gezerken edindiği izlenimler şunlardır : Bir süpermarkette ara aşamalar
yoktur ve müşteriler doğrudan çok sayıda farklı ürünle karşı karşıya gelmektedirler.
Bu arada bozuk ya da kalitesiz ürünler ile aranan bir malın bulunmaması ya da
değiştirme ve iade gibi sorunlar doğrudan müşterilere yansımaktadır. Genellikle
boşalan raflar bir mal için sipariş verme noktasını beklerken, büyük hacimli ürünler
için stok alanları ayrılmıştır. Süpermarket ortamındaki bu ve bunlara benzer bazı ilke
ve uygulamaları başlangıç noktası olarak alan Taiichi Ohno, tam zamanında üretim
felsefesini bu ilkelere dayanarak geliştirmiştir. Tam zamanında üretim kavramının
şematik gösterimi ve kitle üretim sisteminden farkı Şekil 4’de verilmiştir.
Tam zamanında üretim sisteminin gerçek anlamıyla uygulanabilmesi için aşağıda
belirtilen sistemlerin devreye girmesi sağlanmalıdır : [Güneş, 1999, s.11 ]
1- Tam zamanında üretimi gerçekleştirebilmek için kanban sistemi
2- Talep dalgalanmalarına uyum sağlayabilmek için üretim dengeleme yöntemleri
3- İmalat ön sürelerini azaltmak için tezgah hazırlık zamanlarını azaltma yöntemi
4- Hat dengesinin sağlanmasıiçin operasyonların standardizasyonu
5- Esnek işgücü kavramı için yerleşim planlaması ve çok fonksiyonlu işçiler
6- Sürekli gelişmeyi sağlamak üzere sorun çözme grupları ve öneri sistemleri
7- Otonomasyon kavramını gerçekleştirebilmek üzere görsel kontrol sistemleri
73
73
8- İşletme genelinde kalite kontrol yaklaşımını uygulayabilmek için işlevsel yönetim
modeli.
Yalın üretim, yukarıda sayılan tüm koşullara ait çözümleri ve uygulamaları içeren
teknikleri bünyesinde bulundurur. Burada üzerinde önemle durulacak nokta, bütün
bu tekniklerin ayrı ayrı düşünülmemesi, ancak hepsinin bir arada doğru uygulanması
sayesinde tam zamanında üretimin gerçekleştirilebilmesidir.
74
Şekil 4 : Tam Zamanında Üretim Felsefesi Kaynak : Harrison, A., (1992) : Just In Time Manıfacturing in Perspective, Prentice Hall Inc. (UK), s.21
ÜRETİM
PAZAR
ÜRETİM PAZAR
BİTM
İŞ
ÜRÜ
N
YALIN ÜRETİM SİSTEMİ
SİPARİŞ TALEP
ARZSTOK
TALEP
ARZ
KİTLE ÜRETİM SİSTEMİ
74
2.1.2 STOKSUZ ÜRETİM
Üretim alanında ürün veya parça stoklarının sıfır düzeyinde gerçekleştirilmesi, yalın
üretimin en önemli unsurlarındandır. Hatta bazı araştırmacılar, yalın üretim veya
Toyota üretim sistemi yerine ‘stoksuz üretim’ ifadesini kullanırlar. Japon araştırmacı
Shigeo Shingo’nun sözleriyle, ‘stok üretimdeki tüm kötülüklerin kaynağıdır’
[ Shingo, 1988, s.44 ].
Yalın üretim tekniklerini uygulayan bir fabrikanın amaçlarını ve işleyişini şu şekilde
özetleyebiliriz :
Başta insan olmak üzere tüm kaynakları en verimli şekilde kullanıp, gereksiz
tüm operasyonların, gereksiz yere maliyetleri yükselten ama katma değer
etkisi olmayan tüm faktörlerin adım adım eliminasyonuna dayanır.
Kalitede ‘hata payı’ anlayışı yoktur; sıfır hata hedeflenir.
Kaliteyi yükseltici, maliyetleri düşürücü, israfları ortadan kaldırıcı çabaların
sürekliliği esas alınır.
Tüm çalışanlar ve yan sanayilerin bir takım çalışması anlayışı içinde, bu
çabalara entegre edilmeleri sağlanır.
Üretimin, müşteri talebinin esnekliğine birebir uyacak, talebe anında yanıt
verecek şekilde ayarlanması ilkesi öncelik taşır.
Toyota dahil pek çok firmaya yalın üretim sisteminin özgün teknikleri konusunda
danışmanlık yapmış ve yalın üretim konusunda kitaplar yayınlamış olan Japon
uzman Shigeo Shingo’ya göre yalın üretimde tüm bu hedefleri kucaklayan,
gerçekleşmelerini sağlayan; sistemin sürekli bir iyileştirme (kaizen) anlayışı
75
75
etrafında gelişip ilerlemesini teşvik eden ve yalın üretimi alternatiflerinden ayıran
kilit özellik, bu sistemin stoksuz üretim ilkesi üzerine kurulmuş olmasıdır.
[ Shingo, 1988 ].
Her şeyi gerektiği anda, gerektiği kadar, kısaca ‘tam zamanında’ üretmek olan
stoksuz üretim uygulaması, yalın üretimde hem ana sanayi hem de yan sanayi
üretimlerini kapsar. Buna göre hem ana sanayi hem de yan sanayi üretimlerinde
üretimin tüm aşamalarında (son ürün, son üründe kullanılan bitmiş parçalar, üretim
sürecinde işlenmekte olan parçalar, üretimde kullanılan ham maddeler) tümüyle
stoksuz ya da minimal düzeyde stokla çalışılmalıdır. Yalın üretim anlayışındaki
stoksuz üretim hedefinin hangi boyutlarda uygulanabileceğine çarpıcı bir örnek
Toyota firmasından verilebilir. 1986’da Japon Toyota firmasının Takaoka
fabrikasında temel sistem parçalarında ortalama stok sadece 2 saatlikti. Bu örnek
bize stoksuz üretimin, eğer yalın üretimin tüm teknikleri bir arada uygulanabilirse
mümkün olabileceğini göstermektedir. [Womack, Jones, Roos, 1990, s.83]
Stoksuz üretimde ulaşılan noktaya bir başka örnke de bir araştırmadan verilebilir.
1987 ve 1989 yılları arasında Amerika, Avrupa ve Japonya’yı kapsayan ve her bir
ülkede otomobil üretici firmalara çalışan 18 yan sanayi firmasının incelendiği bir
araştırmanın sonuçlarına göre; işlenmekte olan ürün stoku (WIP) Amerikan ve
Avrupa yan sanayilerinde ortalama 6 gün iken, Japon firmalarında sdece 0.85
gündür. Bitmiş ürün stoku ise, Amerikan şirketlerinde ortalama 2.4 gün, Avrupa yan
sanayilerinde 10 gün iken, Japon firmalarında sadece 0.67 gündür.
[Nishiguchi, 1989, s.337]
76
76
Yalın üretim anlayışına göre neden stoksuz çalışılması gerektiğini ve stok tutmanın
getirdiği zararları şu şekilde açıklayabiliriz :
Stok, zamanından önce ve gerekenden fazla üretmek anlamına gelmektedir.
Gerekenden önce ve fazla üretmek, gerektiğinden fazla işgücü, ekipman,
mekan ve enerji kullanılması anlamına gelir. Bir başka deyişle firmanın
stokları ne kadar fazlaysa, firmanın işçi, ekipman, mekan ve enerji giderleri
de o kadar – ve gereksiz yere- yüksek olacaktır.
Stok, üretim sürecinin tümü içinde bir beklemeyi ifade eder. İşlenmekte olan
parçaların (WIP), fabrika içi atölyelerden ya da yan sanayiden gelmiş bitmiş
parçaların ve son ürünün stoklanması demek, bütün bu parça veya ürünlerin
bir yerde hiçbir işlem görmeden beklemeleri anlamına gelmektedir. Oysa,
üretimin hangi aşamasında olursa olsun, bekleme ürüne hiçbir değer
katmayan, üstelik üretkenliği düşürücü, maliyetleri arttırıcı, üretim sürelerini
uzatıcı bir faktördür, dolayısıyla bir israftır. Zaten yalın üretimin en önemli
çıkış noktalarından biri üretimin bu boyutuyla ilgilidir. Hedef, üretimi başta
bekleme olmak üzere, ürüne değer katmayan tüm operasyon ve etkenlerden
arındırmak, sadece katma değer katkısı bulunan operasyonları koruyup
geliştirmektir.
Stokun en büyük zararlarından biri de, sermaye dönüşüm hızını ve
dolayısıyla karlılığı düşürmesidir. Bir firma gerçekleştirdiği bir yatırımı ne
kadar kısa sürede geri alabilirse, karlılığı o kadar yükselir, çünkü yatırımı
üretken bir şekilde kullanmış demektir. Bir başka deyişle bir yatırım, bir mali
dönem içinde ne kadar sık gelir olarak geri dönmüşse, karlılık o kadar yüksek
olacaktır. Stok da bir yatırım türüdür, fakat bu yatırım stok süresi boyunca
77
77
geri gelmeyen ölü bir yatırımdır. Dolayısıyla stok, yalın üretime göre sadece
kaçınılması gereken bir maliyet öğesi olarak algılanır.
Stokun bir başka olumsuz yan etkisi de fırsat maliyetleri ile ilgilidir. Bir firma
stoka yatırdığı nakit parayı, örneğin bankaya ya da üretken bir başka girişime
yatırmış olsa, kendisine faiz ya da kar şeklinde bir getiri sağlayabilecektir.
Aynı nakit paranın stoka yatırılmasıyla, bu tür fırsatlardan yoksun
kalınmaktadır.
Stok; son ürün, bitmiş parçalar ve işlenmekte olan parçalarda hata / ıskarta
oranını ve olasılığını da arttırır. Stok, belli bir hata marjını veri kabul eden,
benimseyen bir olgudur. Geleneksel kitle üretim sisteminde stoklu çalışmanın
gerekçelerinden biri olarak, herhangi bir aşamada bir hata keşfedildiğinde,
stoktaki hatasız parça veya ürünle hemen takviye edebilme avantajı da
gösterilmektedir. Dolayısıyla stok, hatasız üretimi kısıtlayıcı, hatasız üretime
ulaşma çabalarını sınırlayıcı, üretime gevşeklik getiren bir mekanizmadır.
Stok, müşteri talebinin değişkenliğini takip etme, müşteri talebine anında
yanıt verme olanağını da önler, çünkü talep ne olursa olsun, stoktaki ürünün
kullanılmasını, satılmasını, daha doğrusu müşteriye empoze edilmesini
gerekli kılar. Oysa pazarın bir ‘satıcı pazarı’ olmaktan çıkıp bir ‘alıcı
pazarı’na dönüştüğü yoğun rekabet koşullarında, stokla çalışmak – ne kadar
iyi planlama yapılırsa yapılsın- firmanın üzerine risk alması anlamına
gelmektedir.
Stok, müşteri talebine yanıt verme hızını da düşürür. Bu durumda, talebi çok
daha yakın zamanda karşılayabilen stoksuz çalışan firmalar müşterilere daha
cazip gelecektir. Çünkü müşteriler diğer her koşul aynı olsa da (fiyat, kalite..)
siparişini kendisine en yakın zamanda ulaştırabilen firmayı tercih edecektir.
78
78
Şirketlerin stoklu çalışmalarının özellikle enflasyonist ortamlarda
ekonomilerdeki dalgalanmayı kamçılayıcı bir özelliği de vardır. Bu tür
ortamlarda stok seviyelerinin artmasının bir nedeni de, firmaların ileride
fiyatların artacağı şeklindeki spekülatif beklentilerdir. Oysa arz-talep yasasına
göre, ürünler stokta tutulup pazara sunulmadığında fiyatlar giderek artmakta
ve bir noktada fiyat artışı talebi frenleyip düşürmektedir. Bu durumda
firmalar üretimi durdurup stoklarını eritmeye çalışırlar. Stoksuz çalışma
ekonomilerdeki bu dalgalanmayı da dizginleyici, istikrarı teşvik edici bir
özellik taşır.
Sonuç olarak, geleneksel kitle üretim sisteminde stok bir yandan üretim
aksamalarını önleyici bir gereklilik, öte yandan da istenilse de kaçınılmayacak bir
gerçeklik olarak algılanırken, yalın üretim 1950’lerden itibaren geleneksel üretimi
ters yüz edercesine stoksuz çalışmayı hedeflemiş ve içinde barındırdığı teknikler
yoluyla stoksuz çalışmanın mümkün olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştır.
2.1.3 İSRAFLAR (3M KAVRAMI)
Yalın üretim, üretime yük getiren tüm israflardan arınmayı hedef alan bir
yaklaşımdır. Yalın üretimin ana stratejisi üretim hızını artırıp, işlem akış süresini
azaltarak kalite, maliyet, teslimat performansını aynı anda iyileştirmektir. Yalın
üretim anlayışında üretim süreçlerinde iki tür faaliyet vardır. Bunlardan birincisi,
müşteri ihtiyaçları doğrultusunda malzeme ile bilgiyi dönüştüren veya şekillendiren
ve katma değer yaratan faaliyetlerdir. İkincisi ise, zaman ve kaynak kullanan, ancak
ürün üstüne müşteri ihtiyaçları doğrultusunda değer ilave etmeyen ve katma değer
79
79
yaratmayan faaliyetlerdir. Yalın üretim anlayışına göre bu iki faaliyet türü
birbirinden kesin olarak ayrılmalı ve ürüne değer katmayarak gereksiz maliyet
yaratan faaliyetler yok edilmelidir.
Yalın üretimde, gereksiz faaliyetler yani israflar 3M terimiyle tanımlanır. 3M terimi
Japonca’da M harfi ile başlayan üç kelimenin baş harflerinden meydana gelmiştir.
Bu kelimeler muda, muri ve mura olarak sıralanabilir. Bu kelimelerin ifade ettikleri
anlamlar şöyledir :
Muda : Kayıp anlamına gelir. Yapılması halinde ek bir fayda sağlamayan
işlemlerdir. Başlıca muda türleri; gereğinden fazla üretim, taşıma mudası, bekleme
mudası, gereksiz işlem mudası, stoklama mudası, hareket mudası ve tamir mudasıdır.
Muri : Aşırı yük anlamına gelir. Çalışma alanında bulunana ekipman ve insanların
normal kapasitelerinin üzerinde çalıştırılarak zorlanmaları olayıdır.
Mura : Düzensizlik anlamına gelir. Çalışma alanındaki işi engelleyen veya
zorlaştıran her türlü düzensizliklerdir.
Ohno bir üretim sisteminde bulunabilecek 7 tür israf olduğunu saptamıştır :
[Ohno, 1988, s.76 ]
8. Üretim fazlası
9. İşçinin makina zamanı içinde beklemeleri (ölü zamanlar)
10. Gereksiz malzeme taşımaları ve bakım faaliyetleri
11. Gereksiz ya da uygun olmayan çalışma süreçleri
12. Yarı mamul ve bitmiş ürün stokları
13. Gereksiz işçi hareketleri
14. Hatalı parça üretilmesi ve hurdalar
80
80
Üretim süreçlerinde bulunan bu israfların neden olan etmenler; yetersiz çalışma
metotları, uzun hazırlık zamanları, çalışanların bilgi veya eğitim eksikliği, yetersiz
makina - teçhizat bakımı ve üretim istasyonları arasında bulunan uzun mesafeler
olarak sıralanabilir.
Yalın üretimin felsefesi; muda, muri ve muranın üçünü birden devamlı ve ısrarlı
olarak azaltmaya dayanır. Böylece daha verimli bir üretime ulaşılacaktır.
Gerçekleştirilen toplam iş hacmine katma değer sağlayan operasyonların oranı ne
kadar fazlaysa, üretimin verimlilik düzeyi de o kadar yüksek olur.
Üretim sisteminde bulunan israfların saptanması ve yok edilmesi çalışmalarının son
noktası, 6 Sıfır olarak adlandırılan hedefe ulaşmaktır. Bu hedef; sıfır stok, sıfır hata,
sıfır çelişki, sıfır ölü zaman, müşteri için sıfır bekleme süresi, sıfır kağıt (sıfır
gereksiz iletişim) olarak tanımlanabilir. Yalın üretimin bünyesinde bulunan tüm
teknikler dolaylı ya da dolaysız olarak bu nihai hedefe ulaşmak amacıyla
geliştirilmişlerdir.
81
81
35
35
2.2 YALIN ÜRETİM TEKNİKLERİ
Yalın üretim sistemi; tam zamanında stoksuz üretim ve üretim süreçlerinde israfların
yok edilmesi hedeflerine ulaşmak için bünyesinde bir çok etkili teknik
bulundurmaktadır. Bu bölümde yalın üretim sisteminin içerdiği teknikler ayrıntılı
olarak incelenecektir. Şekil 5’de yalın üretim tekniklerinin aralarındaki ilişkiler
gösterilmiş ve yalın üretime giden yol tanımlanmıştır.
2.2.1 KANBAN ve ÇEKME SİSTEMİ
Yalın üretimin temel ilkelerinden biri olan, parçaları veya ürünleri gerektiği an ve
miktarda üretmek, sadece müşteri talebine en yakın zamanda ve talebin belirlediği
miktar ve çeşitlilikte üretmek anlamına gelmeyip, aynı ilke bir fabrikanın kendi iç
üretim akışı için de geçerli olmaktadır. Tam zamanında üretim anlayışında amaç, tüm
üretim aşamalarının gereksiz üretim yapmalarını önlemektir. Gereksiz üretimi
önlemek için; her bir üretim istasyonunun, sadece kendisinden bir sonraki istasyonun
hemen işleme geçirebileceği miktarda parçayı tam zamanında üretmesi ilkesi
benimsenmiştir. Üretimi tam zamanında gerçekleştirebilmenin ön koşulu ise, tüm
süreçlere ne zaman ve ne miktarlarda üretim yapacaklarını zamanında bildiren bir
bilgi sisteminin kurulmasıdır.
Yalın üretim sisteminde tam zamanında üretim faaliyetlerinin programlanmasında
kullanılan araç kanbandır. Kanban kelimesi Japonca’da kart anlamına gelmektedir.
Tam zamanında üretim felsefesinin bir parçası olarak geliştirilmiş olan kanban
36
36
sistemi ve onun türevleri, belli bir üretim alanı içinde yer alan tüm süreçlerde ve
ayrıca işletmeler arasında gerekli ürünün, gerekli miktarda ve gereken zamanda
üretilmesini sağlayan bir bilgi, denetim ve iletişim sistemidir. Yalın üretim sistemini
destekleyen bir alt sistem olan kanban sistemi bir malzeme planlama ve kontrol
sistemidir Bu sistemde, her hangi bir aşamada üretilecek veya işleme geçecek her
parçaya bir kanban kartı atanmıştır. Sistemde belli bir işlem için gerekli parçalar tür
ve miktar olarak kanbanlara yazılmakta, bunlar da üretim sürecinde parçaların
temininde ve üretiminde kullanılmaktadırlar. Kanbanların sipariş emirleri ve
malzeme istek fişleri yerine geçmesi nedeniyle, planlama ve denetim için ek kırtasiye
bazlı işlere gerek kalmamaktadır. Kanban sistemi ile bölümler arası ilişki sağlanarak,
planlama ve kontrolde kullanılan emir – rapor akışı ortadan kalkmıştır. Ayrıca bu
sistem ile malzeme akışı sırasında işlem aralarında bekleme süreleri azalmıştır.
Kanban sisteminin işleyişi, sürekli hareket eden kartların iş istasyonları arasında
iletişimin sağlanması üzerine kuruludur. [Güneş, 1999, s. 30-31]
Kanban sistemi klasik ‘itme’ esasına göre değil, ‘çekme’ esasına göre çalışır.
Kanbanlar daima üretim akışına ters yönde ancak fiziksel birimlerle birlikte, sondan
başa doğru hareket ederek, üretim aşamalarını birbirlerine bağlarlar. Üretim
aşamalarının bu şekilde birbirine bağlanması sonucunda ise sadece gereken parçalar,
gerekli olan miktarda ve gerektiği zaman üretilmekte ve aşamalar arasında ara
stoklara ihtiyaç kalmamaktadır. Bu zincirin işletme dışında yan sanayi şirketlerine
kadar uzatılması durumunda ise hammadde stokları da kaldırılmış olacaktır.
37
37
Konvansiyonel kitle üretim sisteminde üretim akışı sürecin en sonundan başlayıp en
başına doğru ilerler. Başka bir ifadeyle, bir önceki istasyon bir istasyona işleyeceği
parçaları iter. Yani bir sonraki istasyon, her zaman bir önceki istasyondaki üretimden
veya işlemden sonra kendi faaliyetine başlayabilir. Yalın üretim sisteminde ise,
hiçbir istasyonun gereğinden fazla üretim yapmaması için, bir önceki aşamanın hangi
parçayı ne kadar miktarda işleyeceğine bir sonraki aşamanın karar vermesi
uygulaması geçerlidir. Yalın üretime bu açıdan bakıldığında, üretim akışını tümüyle
bir ‘çekme sistemi’ olarak tanımlamak mümkündür. Sistem tümüyle bir sonraki
üretim aşamasındaki bir işçinin, bir önceki üretim aşamasına giderek, kendi üretim
istasyonu için o an gerekecek olan parçaları türüne ve sayısına göre çekmesine
dayanır. Bir sonraki aşamanın kendi ihtiyacı olduğu parçaları çekmesi, bir önceki
istasyon için yeni bir üretim gerçekleştirme sinyalidir. Yeni üretimin ne miktarda ve
hangi çeşitlerde olacağı da bu çekme sistemi sayesinde bir önceki istasyona
iletilmektedir. [Okur, 1997, s.39 ]
Bu sistem sayesinde, hiçbir üretim aşaması daha önce belirlenmiş miktarda parçanın
bir sonraki istasyon tarafında alınmasından önce yeni parça üretimine geçemez.
Ayrıca üretim hiçbir zaman istenilenden fazla sayıda ya da farklı özellikte olamaz.
Tam zamanında üretimi gerçekleştirmek için kullanılan kanbanların üzerinde;
parçanın numarası, parçanın ismi, parçanın stok adresi, parçanın hangi palaetlerle ve
kaçlık partiler halinde taşındığı, parçanın üretim bölgesine gelirken izleyeceği yol
(rota), parça çevrim kodu gibi bilgiler yer almaktadır. Şekil 6’de bir kanban örneği
görülmektedir.
38
38
39
39
Genel olarak üretim faaliyetlerinde iki tür kanban kullanımaktadır. Bunlardan ilki
olan çekme kanbanı, montaj hattından başlayarak farklı atölyeler arasında ve fabrika
ile yan sanayi tesisleri arasında ürün / parça çekilmesi amacıyla kullanılır. İkinci
kanban türü olan üretim kanbanı ise her bir atölyenin ya da yan sanayi firmasının
kendi içinde üretimin gerçekleşmesi sırasında, üretilme geçilmesi için sinyal
verilmesi amacıyla kullanılır.
Kanban sisteminin kullanılmasıyla üretim süreçleri arasındaki bilgi iletişiminin nasıl
gerçekleştirildiği Şekil 7’de görülmektedir. Şekildeki numaralı süreçlerin
açıklanması şu şekildedir : [Okur, 1997, ss.40-44 ]
10. Son montaj hattında, talaşlı imalat atölyesinde işlenip otomobile monte
edilmek için getirilen parçaların olduğunu varsayalım. Bu parçaların içinde
bulunduğu paletlerin her birinin üzerinde, parçanın ne olduğunu (türünü),
hangi ürün modeline ait olduğunu, palet kapasitesini ve paletlerin hangi
atölyeden geldiğini belirten bir çekme kanban kartı bulunmaktadır. Parçalar
içinde bulundukları paletlerden alınıp otomobillere monte edildikçe ve her bir
palet boşaldıkça, üzerleindeki öekme kanbanları çıkarılıp bir çekme kanban
kutusuna yerleştirilir.
11. Çekme kanbanlarının toplandığı kutudaki çekme kanbanaları önceden
belirlenmiş bir sayıya ulaşınca ya da önceden belirlenmiş zaman aralıklarının
sonunda, montaj hattındaki bir işçi boşalmış paletlerle birikmiş çekme
kanbanlarını alıp bir forklift yardımıyla talaşlı imalat atölyesine gider.
12. Talaşlı imalat atölyesine gelen işçi ilk iş olarak getirdiği boş paletleri belirli
bir bölgeye bırakır. Daha sonra atölyede belirli bir alanda hazır olarak
40
40
beklemekte olan işlenmiş parça paletlerine yönelir. Burada elindeki kanban
sayısı kadar paleti alır ve forklift aracına yerleştirir.
13. İşçinin talaşlı imalat atölyesinden aldığı her parça paletinin üzerinde parçanın
ne olduğunu, hangi otomobil modeline ait olduğunu hangi işlem sürecinden
geçtiğini ve palet kapasitesini belirten bir üretim kanbanı bulunmaktadır. İşçi
paletleri forklifte yerleştirirken her paletin üzerindeki üretim kanbanlarını
çıkarır ve her birinin yerin beraberinde getirdiği ve o üretim kanbanına
karşılık gelen bir çekme kanbanı yerleştirir. İşçi, elindeki çekme
kanbanlarının tümü bitene kadar bu işlemi sürdürür.
14. Talaşlı imalat atölyesinde son iş olarak işçi, paletlerden çıkardığı üretim
kanbanlarını talaşlı imalat atölyesinde bulunan bir üretim kanbanı kutusuna
yerleştirir. Sonuç olarak işçinin montaj hattına götürmek için çektiği parça
paleti kadar üretim kanbanı bu kutuya konulmuş olmaktadır.
15. İşçi talaşlı imalat atölyesinden aldığı dolu parça paletlerini alarak tekrar
montaj hattına döner. Montaj hattına gelen işçi dolu paletleri otomobillere
takılmaları için montaj hattındaki ilgili yerlerine bırakır. Bu aşamadan sonra
montaj hattı için adım 1’deki devir yeniden başlamış olur.
16. Talaşlı imalat atölyesindeki üretim kanbanı kutularındaki üretim kanbanları
belli bir sayıya ulaşınca ya da önceden belirlenmiş bir zamanda, bu
atölyedeki bir işçi üretim kanbanlarını alır. Bu andan sonra talaşlı imalat
atölyesinde birikmiş üretim kanbanları kadar ve bu kanbanların kutudaki
sıralamasına da aynen uyularak tekrar üretime geçilir.
17. Talaşlı imalat atölyesinde işlenen parçalar birer birer üretim kanbanlarıyla
birlikte boş paletlere yerleştirilir. Bir süre sonra montaj hattından boş paletleri
41
41
ve çekme kanbanlarını getiren işçi tekrar gelecek ve 3. adımdan sonraki
döngü yeniden başlayacaktır.
18. Kanban kartlarıyla ihtiyaç duyulan kadar parça çekme sistemi talaşlı imalat
atölyesi ile bu atölyeye parça veya hammadde temin eden diğer atölyeler
arasında da aynı şekilde gerçekleşecektir. Hatta talaşlı imalat atölyesinin
üretim için ihtiyaç duyacağı hammadde yan sanayi firmasından temin
ediliyorsa talaşlı imalat atölyesi ilke yan sanayi tesisi arasında da yukarıdaki
işlemler izlenir.
( Şekil 7’deki kanban tiplerinin gösterimi aşağıdaki şekildedir)
ÇEKME KANBAN KARTI
ÜRETİM KANBAN KARTI
YAN SANAYİ KANBAN KARTI
PALET
PARÇA
42
42
43
43
Kanbanların yalın üretim sisteminin amacına hizmet edebilmeleri için aşağıdaki
kurala göre kullanılmaları gerekmektedir.
[Monden, 1981, ss.31-36 ]
Kural 1 : Bir süreç bir önceki süreçten gerekli parçaları, gerekli miktarda ve
zamanda çekmelidir. Bu kuralın uygulanabilmesi için aşağıdaki kuralların da
uygulanması gereklidir.
Kanban olmadan herhangi bir parçanın çekilmesine izin verilmemelidir.
Kanbanların sayısından fazla miktarda parça çekilmesine izin verilmemelidir.
Fiziksel ürüne daima bir kanban yapıştırılmış olmalıdır.
Kural 2 : Belli bir süreç, kendisinden sonraki süreç tarafından çekilen parça
miktarına eşit miktarda parça üretmelidir. Bu kuralın uygulanabilmesi için
kanbanların sayısından daha fazla üretim yapılmasına izin verilmemeli ve önceki
süreçte farklı parçaların üretimi söz konusuysa, bunların üretimi kanbanların geliş
sırasına uygun olarak yapılmalıdır.
Kural 3 : Hiçbir zaman hatalı parçalar bir sonraki sürece aktarılmamalıdır. Bu
kuralın uygulanmaması halinde kanban sistemi işlerliğini kaybedecektir. ‘Hatalı’
kavramı, Toyota sisteminde hatalı üretim operasyonlarını da içerecek şekilde
genişletilmiştir. Hatalı operasyon; standardizasyona tam olarak ulaşılamamış ve bir
takım yetersizliklerin söz konusu olduğu işlem olarak tanımlanmıştır. Hatalı
operasyonlar aynı zamanda hatalı parça üretimine de neden olacağından, üretim
operasyonlarının standardizasyonu kanban sisteminin önemli bir koşullarından biri
olmaktadır.
Kural 4 : Kanbanların sayısı mümkün olduğunca az tutulmalıdır. Toplam kanban
sayısı, sistem içindeki süreç içi envanter düzeyini belirlediği için, yalın üretim
44
44
sisteminde hedef bu sayıyı mümkün olan en alt düzeyde tutabilmektir. Eğer yığın
büyüklüğü azaltılıp, çevrim süresi kısaltılabilirse kanban sayısı da azalacaktır.
Kanban sisteminde üretim hatlarının, talepte olabilecek % 10 – 12 dolayındaki
dalgalanmaları, toplam kanban sayısını değiştirmeden karşılayabilecek esneklikte
yapılanmaları gerekmektedir. Esneklik ise süreçte iyileştirmeler yapılarak
sağlanacaktır. Bu tür bir esnekliğin sağlanamadığı ortamlarda ise toplam kanban
sayısını ya da güvenlik stoku düzeyini arttırarak talep artışlarına uyum sağlamak
mümkündür.
Kural 5 : Kanban sistemi talepteki küçük dalgalanmalara uyarlanacak şekilde
kullanılmalıdır. Kanban sisteminin, talep dalgalanmaları karşısında üretim hızını
ayarlama özelliği son derece önemlidir. Kanban dışı üretim kontrol tekniği kullanan
sistemlerde, üretim çizelgelerinin merkezi olarak belirlenmesi nedeniyle, ani talep
değişmeleri karşısında tüm üretim birimlerine ayrı ayrı gönderilen çizelgelerin
değiştirilebilmesi için en az yedi en fazla on günlük bir süre gerecektir.
Kural 6 : İş emri kanbanı olmaksızın üretime geçilmemelidir. İki işlem arasında
parçaların hareketi yalnızca kanbanla sağlanmalıdır. Önceki işlem kanban istemi
olmadan parçaları hareket ettiremez. Bu ilke hat işçileri açısından büyük bir disiplin
gerektirmektedir. İşçiler kanban olmadan parçaları hareket ettirmeme bilincinde
olmalıdırlar.
Kural 7 : Her kutunun üzerinde bir kanban olmalıdır. Bir tam zamanında üretim
ortamında kanban sürekli dolaşım halindedir. Bir kanban, bir sonraki işlemden bir
önceki işleme yeni parça çekmeye gönderildiğinde yalnızdır. Ancak yeni bir yığına
iliştirildiğinde, o yığındaki en son parça kullanılıncaya kadar yığınla birlikte hareket
eder. Yığındaki en son parça kullanıldıktan sonra yeni yığını çekmek için önceki
işleme gönderilir.
45
45
Kural 8 : Parçalar sadece kendi standart kutularına konulmalı, her kutu içerdiği
parçalarla dolu olmalıdır.
Kanban tekniğinde en kritik etken, herhangi bir aşamada kullanılan kanban
kartlarının sayısıdır. Her bir süreçte herhangi bir parça için belirlenecek toplam
üretim kanbanı sayısı olabilecek en düşük düzeyde tutulmalıdır. Çünkü kanban
uygulamasının temel ilkelerinden biri, herhangi bir parçadan ancak eldeki kanban
sayısı kadar üretmektir. Dolayısıyla belirlenen kanban sayısı da yüksekse üretilen
ürün miktarı da yüksek olacaktır. Sonuç olarak kanban kullanılarak önlenmesine
çalışılan işlenmekte olan ürün stoku (WIP) istenilmeyen yüksek düzeylerde kalmaya
devam edecektir. Bu yüzden kanban sayısının saptanması yalın üretim sisteminde en
çok önem verilen noktalardan biridir ve bu amaçla çeşitli formüller geliştirilmiştir.
[Harrison, 1992, s.190]
Kanban sayısının hesaplanmasıyla ilgili bir formül aşağıda verilmiştir :
Kanban sayısını belirleyen en temel etken, makinalarda bir üründen farklı bir ürüne
geçerken ortaya çıkan kalıp değiştirme (setup) süresidir. Eğer bir proseste kalıp
değiştirme süresi uzunsa üretim parti sayıları (production lots) o proseste büyük
tutulmak zorundadır. Eğer parti sayıları büyük tutulmazsa birim başına maliyet
yüksek ve üretim süreci verimsiz olacaktır. Bu durumda firma kanban sistemine
GÜNLÜK İHTİYAÇ
LOT MİKTARI
GÜVENLİKSTOKU
FREKANS + 1
ÇEVRİM SAYISI
KANBAN SAYISI = VARDİYA * * +
46
46
geçerken söz konusu üretim prosesi için kullanacağı kanban sayısını yüksek tutacak,
sonuç olarak da üretimin ana amacı olan stoksuzluk beklenildiği ölçüde
yakalanamayacaktır.
Kanbanla çalışmak, binlerce parçanın üretimini kapsayan otomobil gibi karmaşık bir
ürün söz konusu olduğunda, son derece etkin ve esnek bir haberleşme sistemi
sağlamaktadır. Örneğin, karışık yükleme yani aynı hatta farklı modellerin birbiri ardı
sıra montajlarının yapılması durumunda, atölyeler arsı akış kanban kullanılarak
sağlandığı zaman, herhangi bir atölyeni ya da yan sanayinin, hangi model için hangi
parçayı önceden üreteceğini bilmesine gerek yoktur. Üretilecek modellerin montaj
sırasının bir tek son montaj hattı tarafından bilinmesi yeterlidir. Modellerin sırasına
ilişkin bilgiler, alt atölye ve yan sanayilere kanban kartlarıyla iletilir.
Kanban üretimde esnekliği de kendiliğinden sağlamaktadır. Montaj hattında bir
gecikme veya durma durumunda, bir önceki atölyelerden parça çekilemeyeceğinden
ve dolayısıyla üretim kanbanları birikmeyeceğinden, üretimdeki yavaşlama ya da
durma diğer atölyelere de yansımış olacaktır. Talebin artma ve azalma durumlarında,
kanbanların atölyeler arasındaki ya da fabrika ile yan sanayiler arasındaki devir
sıklığı (hızının) son montaj hattından başlanarak ayarlanma sürecine girmektedir. Bu
sayede tüm atölyelerin ve yan sanayilerin üretimlerinin yavaşlatılıp hızlandırılması
da sağlanabilmektedir.
Kanbandan sadece fabrika içi atölyeler arası değil, ana sanayi ile yan sanayi
arasındaki üretim senkronizasyonunun gerçekleşmesinde de yararlanılmaktadır. Bu
durumda kullanılan çekme kanbanlarına ‘yan sanayi kanbanı’ adı verilmektedir. Yan
47
47
sanayi kanbanlarındaki işleyişin, kanbanların fabrika içinde kullanılmalarında
gözlenen işleyişten farkı yoktur. Burada tek fark, boş paletlerle yan sanayi
kanbanlarının yan sanayi firmasına taşınmasında ve dolu paletlerle yan sanayi
kanbanlarının fabrikaya geri götürülmesinde kamyonların kullanılmasıdır.
Uzmanlar, tam zamanında sevkıyata geçilmeden önce , mutlaka ama mutlaka yan
sanayi firmalarına stoksuz üretime geçme yöntemlerinin öğretilmesi gerektiğini
belirtmektedirler. Bu zorunluluğun sebebi olarak şöyle bir açıklama yapılabilir :
Yan sanayi stoklu çalıştığında ve ana sanayi firmasına sevkıyatı tam zamanında (ana
sanayi firmasının ihtiyacı olduğu anda) gerçekleştirdiğinde yan sanayi stokladığı
ürünlerin bir kısmının ana sanayi firması tarafından talep edilmemesi gibi bir riskle
karşı karşıya kalmaktadır. Yan sanayi ve ana sanayi firmaları arasındaki üretim
anlayışının farklılaşmasından dolayı yan sanayi firmasındaki stok seviyeleri yüksek
miktarlara çıkabilmektedir. Sonuç olarak ana sanayiye satılamama riski yüksek parça
miktarı ve stok maliyetleri ortaya çıkmaktadır. [Nishiguchi, 1989, s.44-51]
Japon yan sanayilerinin tam zamanında üretime nasıl adapte olduklarına dair çarpıcı
bir örneği Nissan firmasından verebiliriz. Nissan firmasının yan sanayisi olan ve
radyatör, klima donanımı ve egzost sistemleri üreten Calsonic firması diğer yan
sanayiler gibi tam zamanında üretim anlayışına göre faaliyet göstermektedir. Günlük
sipariş ve sevkıyat programına göre, bir sipariş için talep gelmeden o sipariş için
üretime geçilmemektedir. Calsonic firmasının tam zamanında üretimde geldiği nokta
o düzeye gelmiştir ki, bir sipariş için istek geldikten sadece 148 dakika içinde o
siparişin üretimi tamamlanmakta ve Nissan’a sevkıyatı gerçekleştirilmektedir.
[Ikeda, Sei, 1989 ]
48
48
Kanban, stoksuz üretim gerçekleştirmek için geliştirilmiş yalın üretim felsefesinin en
dahiyane buluşu olarak kabul edilmektedir. Kanban, son derece etkin, ayrıca
uygulamaya geçirilmesi kolay ve az maliyetli bir tekniktir. Ancak tüm bu
üstünlüklerine karşın, kanbanı her sorunu çözebilecek güçte sihirli bir buluş olarak
da görmemek gerekir. Kanban, stokları sıfır düzeyine indirmek ve tam zamanında
üretimi sağlamak işçin tek başına yeterli olmamaktadır. Her teknik gibi kanban
tekniğinin de sınırlılıkları vardır. Dolayısıyla tam zamanında üretime geçmeyi
düşünen firmaların, kanbanın hassas noktalarını da dikkate almaları, kanbanın
özellikleri kadar önem taşıyan sınırlılıklarını da göz ardı etmemeleri gerekmektedir.
Uzmanlara göre ne kadar gelişmiş olursa olsun bir bilgisayar sistemi üretim
bölümleri arası haberleşmeyi kanbanın sağladığı dakiklik ve esneklikte
gerçekleştiremez. Toyota’nın buluşlarının en önemlilerinden olan kanban sistemi,
hemen hiçbir yatırım gerektirmeden bu karmaşık iletişim ağını ve atölyeler ya da yan
sanayi - ana sanayi arasındaki senkronizasyonu son derece etkin bir şekilde
sağlamaktadır. [Okur, 1997, s.44 ]
2.2.2 TEK PARÇA AKIŞI
Yalın üretimde tam zamanında üretimin sağlanması, tüm üretim birimlerinin kanban
ve üretimde düzenlilik ilkesine göre mümkün olan en az parça sayılarıyla (lot size)
çalışabilmeleri, bazı ön koşullara bağlıdır. Bu koşullardan en önemlileri; üretkenliğin
çok yüksek ve üretim zamanlarının çok kısa olmasıdır. Ayrıca üretim akışı içinde
işçilerin, bitmiş ya da işlenmekte olan parçaların beklemeyle hiç vakit
kaybetmemeleri gerekmektedir. İşlenmekte olan parçaların beklemesi, bir parçanın
49
49
bir işlenme aşamasından diğerine hemen geçmemesi anlamına gelmektedir. Yalın
üretimin bu zaman harcanmasına bulduğu çözümlerden biri, herhangi bir atölye
içinde bir parçanın nihai halini alması için gereken tüm makinaların, parçaların
işlenme akışına dayanarak birbiri ardı sıra yerleştirilmeleridir. Böylece parçanın bir
önceki süreç için gereken makinadan bir sonraki süreç için kullanılacak makinaya hiç
beklemeden geçmesi sağlanmaktadır. Makinaların bu şekilde yerleştirilmelerine
‘süreç bazlı yerleşim’ ve parçaların süreçler arasında beklemeden teker teker
aktarılmalarına da ‘tek parça akışı’ (one – piece flow) denilmektedir. Tek parça
akışı; süreçler ve makinalar arası aktarma adetinin bire indirilmesi, hat ya da makina
yanı stok miktarlarının sıfır düzeyine çekilmesi olarak da tanımlanabilir.
[ Shingo, 1988, ss.358-362]
Stoksuz üretimin temel koşullarından biri olan tek parça akışı, yalın üretime göre
çalışan fabrikaların hem kendi atölyelerinde hem de yan sanayilerinde aynı anda
senkronize olarak gerçekleşir. İdeal olarak gerçekleştirilmek istenen, karışık
yükleme, üretimde düzenlilik ve kanban kartlarıyla çekiş sistemine göre, bir sonraki
ürün grubuna monte edilecek tüm parçaların, aynı anda ya da kısa aralıklarla
üretilmeleri, aynı anda ya da kısa aralıklarla son montaj hattına teker teker
ulaştırılmalarıdır.
Sonuç olarak tek parça akışının amacı, Her bir parçanın beklemeden bir süreçten
diğerine geçmesi, aynı anlayışla atölye içi montaj hattına ve ürünün son montaj
hattına iletilmesidir. Tek parça akışı anlayışının temelinde yatan düşünce, üretim
faaliyetlerinde gereksiz bekleme ve zaman kayıplarının elimine edilmesidir.
50
50
Bu düşünce aynı zamanda yalın üretimin nihai hedefini ve çıkış noktasını
oluşturmaktadır. Dolayısıyla tek parça akışı, yalın üretim felsefesini tamamlayan ve
yalın üretimin farklı teknikleri arasında bağlantı kuran bir düşüncedir.
Şekil 8’de görülebileceği gibi; geniş anlamda tek parça akışı, son montaj hattı
uygulamasının, tüm üretim istasyonlarını kapsayacak ve tüm üretim istasyonlarını
birbirine son montaj hattı anlayışıyla bağlayacak şekilde genişletilmesidir. Bu
anlayışa göre, son montaj hattına parça besleyen iş merkezlerinin kendi araklarında
ve son montaj hattıyla olan ilişkileri, parçaların bekleyerek zaman kaybetmemesi
amacına yönelik olarak kurulur.
51
51
52
52
Tek parça akışının zamandan ne ölçüde tasarruf sağladığını, böylece üretim sürelerini
ne kadar kısalttığını aşağıdaki örnekle açıklayabiliriz.
[Monden, 1983, ss.72-74]
Örneğin, bir atölyede işlenecek bir parça nihai halini alması için 3 farklı makinanın
kullanıldığı, 3 farklı işlemden geçmek zorundadır ve her bir işlem 1 dakika
tutmaktadır.
1 . Stoklu Çalışma Durumunda :
Stoklu çalışma ortamında, makinalar yan yana olsalar bile birbirlerinden
bağımsız çalışırlar. Birinci makina durmadan işlemini sürdürür ve işlediği parça
sayısı 500’e ulaşınca bu parçalar birinci makinadan alınıp ikinci makinaya aktarılır.
Yani aktarma lotu (conveyance lot) 500 parçadan oluşmaktadır. İkinci makina da
yine aynı şekilde 500 parça işleyince, bu parçalar üçüncü makinaya aktarılır. Birinci
makinaya da işleyeceği parçaların, bir başka atölyeden yine 500 parçalık koliler
halinde geldiği düşünülebilir. Bu durumda herhangi bir parça 3 işlemden geçtiğine ve
Şekil 9 : Makinaların Stoklu Çalışma Durumları
1 2 3
500 500 500
53
53
her bir işlem 1 dakika tuttuğuna göre, 500 parçanın herhangi bir işlemi tamamlaması
500 dakika, 3 işlemden geçip nihai halini alması 3 * 500 = 1500 dakika tutacaktır.
2. Stoksuz Çalışma Durumunda
Stoksuz (beklemesiz) tek parça akışında makinalar birbirlerine bağlı
çalışmaktadır. Bir makina n nolu parçayı işlerken, bir önceki makina (n+1) nolu
parçayı işlemekte ve işlemi tamamladığında parça bir sonraki makinaya
aktarılmaktadır. Bu durumda 500 parçanın nihai halini alması sadece 502 dakika
tutmuştur. Bu süre stoklu çalışma durumundaki süreden düşüktür.
Yukarıdaki örnekten de görüldüğü gibi, tek parça akışına ne kadar yaklaşılır,
parçaların süreçler arasında bekleme süresi ne kadar düşürülürse, toplam işlem
zamanı da o kadar azalacaktır. Böylece üretim daha kısa süre içinde
gerçekleştirilebilecektir. Tek parça akışı ile aynı miktar ürünün veya parçanın daha
kısa sürede üretilebileceği düşünüldüğünde işçilik maliyetleri açısından da önemli
boyutlarda tasarrufa gidilebileceği sonucuna varılabilir.
1 32
N + 2
N + 1
N
Şekil 10 : Makinaların Stoksuz Çalışma Durumları
54
54
2.2.3 DENGELİ ÜRETİM (HEIJUNKA)
Heijunka, yalın üretim felsefesi içinde üretimin dengelenmesi anlamında kullanılır ve
üretim planlama ve kontrol sisteminin hedefini ifade eden bir terimdir. Yalın Üretim
sisteminde, üretimin değişken talep koşullarına uyumu süreci üretim dengeleme
olarak tanımlanır. Üretim dengeleme süreci sonunda bir üretim hattının, tek tip bir
ürünün yüksek hacimlerde üretimine ayrılması söz konusu olamaz. Tam tersine,
üretim hatlarının talepteki değişimlere uyumlu olarak, aynı gün içinde çeşitli ürün
tiplerini küçük miktarlarda üretilebilecek şekilde düzenlenmesi gereklidir. Kanban
sistemi ile yan sanayinin ve fabrika içindeki iş merkezlerinin tam zamanında üretime
çekilmeleri ile birlikte, son montaj hattında gerçekleştirilecek olan üretim
sıralamaları belli bir düzen korunarak yapılmak durumundadır. Bu düzen sağlanmaz
ise yan sanayi firmaları ve önceki üretim istasyonları stoksuz çalışma ilkesine ters
düşerek, yedek stok ile çalışmak zorunda kalacaklardır. [Cusumano, 1989, ss.281]
Üretimin, talepte oluşabilecek değişikliklere stok tehlikesine düşmeden uyum
sağlamak için bir süreklilik ve düzen içinde yürütülmesine ve üretilecek ürünlerin
adet olarak birbirlerine en küçük oranlarda olmasına ‘dengeli üretim’ adı
verilmektedir. Karışık yükleme ve üretimde düzenlilik olarak da adlandırılabilen
dengeli üretim, aynı son montaj hattında birbirinden farklı modelleri veya ürünleri
birbiri ardı sıra monte etme yöntemidir.
Yalın üretim sisteminin temellerini ortaya çıkaran Taiichi Ohno, Toyota Ruhu adlı
kitabında bir üretim sürecinin hangi sebeplerden dolayı dengelenmesi gerektiğini
şöyle açıklamaktadır :
55
55
Bir üretim hattında oluşan üretim dalgalanmaları kayıplara neden olur. Bunun
nedeni, endüstri faaliyetine neden olan donanım, işçi, envanter ve diğer unsurların
üretimde zirveyi (sonraki süreçleri) izlemek zorunda olmalarıdır. Bir nihai süreçteki
talep, zaman ve miktar anlamında değişirse, bu dalgalanma tepedeki süreçlerde
etkisini gösterecek, yavaş yavaş önceki süreçlere ulaşıldıkça olumsuzluklar da
genişleyecektir. Yan sanayi firmalarıyla da üretim dalgalanmasını önlemek amacıyla,
son montaj aşamasında üretim dalgalanmalarını sıfır noktasına getirmek bir
zorunluluktur. Toyota’nın son montaj aşaması, çalışılan modelleri farklı dizilişlere
sokarak bu hedefe ulaşmaktadır. Dönüşümlü olarak bir model, sonra başka bir
model, ardından yine ilk model çalışılarak üretim dengelenmektedir.
[Ohno, 1996, s.188]
Karışık yüklemeye örnek olarak bir firmanın aylık sipariş bileşimlerini örnek olarak
alabilir ve karışık yükleme yoluyla üretimin nasıl dengelendiğini Şekil 11 yardımıyla
açıklayabiliriz : [Okur, 1997, ss.53-56 ]
56
56
Firmanın aylık sipariş bileşimine göre bir ay içinde aynı montaj hattından çıkacak
A,B,C tipi ürünlerinden 6000 palet A, 3000 palet B ve 3000 palet C ürünü üretmek
zorundadır. Ayda ortalama 20 çalışma günü olduğuna göre söz konusu bileşim,
günde 300 A, 150 B, 150 C paleti üretilmesi anlamına gelir.
Yalın üretim anlayışına göre ürünler son montaj hattından A,B,A,C,A,B,A,C,A,B…
palet sıralamasına göre çıkarılır ve bu sıralama ilke olarak gün boyu korunur. Sonuç
olarak, bir yandan her üç ürünün de talep bileşimlerindeki paylarını yansıtacak
frekansta üretilmeleri sağlanır; öte yandan da her bir üründen mümkün olduğunca
birer palet üretilir. (Burada otomobil gibi kompleks ürünler söz konusu olduğunda
birer adet olacaktır.) Bu şekildeki bir sistem, hem günlük üretim adetlerinin
tutturulması zorunluluğuna ters düşmez; hem de bir önceki istasyonları, montaj
hattının belli bir düzene dayanmayan ‘çekiş’ yapması durumunda yedekte
bulundurmak zorunda kalacakları WIP stoku tutmalarını önler.
Herhangi bir gün ortasında bayilerden ya da müşterilerden gelen acil talep
değişikliklerine göre, günlük toplam ürün adetinin düşürülmesi gereği ile
karşılaşıldığını ve toplam adetteki düşüşe karşın ürünlerin birbirlerine oranında bir
değişiklik söz konusu olmadığını varsayarsak; son montaj hattında yine
A,B,A,C,A,B,A,C… düzeni aynen devam edecektir. Ancak bu durumda hat
yavaşlatılır yani ürünler hattan daha uzun aralıklarla çıkarılmaya başlanır. Son
montaj hattının yavaşlaması, otomatik olarak kanbanların önceki üretim
istasyonlarında daha yavaş bir tempoda birikmesine yol açar ve üretim biriken
kanban sayısına göre yürütüldüğüne göre, sonuçta aynı zaman dilimi içinde üretilen
ya da işlemden geçen ürün sayısı tüm istasyonlarda hep birlikte düşer. Talebin
azalmak yerine artması durumunda ise üretimin son montaj hattından başlanarak
hızlandırılması söz konusu olacaktır.
57
57
Talep değişikliği adet değil, ürün bileşiminin değişmesi şeklinde gerçekleştiğinde
üretimde düzenlilik kuralı yine aynı şekilde uygulanır. Örneğin, ürün bileşiminin gün
sonunda 300 A, 150 B, 150 C paleti yerine 150 A, 225 B, 225 C paleti olması
gerektiği öğrenilirse üretim bileşimlerine ilişkin yeni bir düzenleme yapmak
gerecektir. Gün ortasında gelindiğinde A,B,A,C,A,B,A,C… düzenine göre 150 palet
A, 75 palet B ve 75 palet C üretilmiş olacaktır. Kanbanla çekişlerin ideal olarak birer
palet olduğunu ve ayarların çok kısa sürdüğünü düşünürsek, son montaj hattı gün
ortasından itibaren, A tipi ürünü üretmeyi kesip sadece B ve C tiplerine yönelecek,
bir önceki istasyonlardan birer paletlik sadece B ve C ürünlerini çekmeye
başlayacaktır. Bu değişimin etkisi, tüm istasyonların dalga dalga ama kısa bir süre
içinde B,C,B,C,B,C… sistemine geçmeleri şeklinde olacaktır.
Sistem baştan beri birer paletlik üretime göre işlediği için de, değişiklik hiçbir
istasyonda işlenmekte olan ürün (WIP) stoku birikmesine yol açmayacaktır. Talep
değişikliği, hem toplam adet hem de ürün bileşimini aynı anda kapsarsa, son montaj
hattından başlamak üzere bir yandan üretim hızını yavaşlatmak (ya da hızlandırmak)
bir yandan da ürün bileşimini değiştirmek gerecektir.
Şekil 11 : Dengeli Üretim Tekniği
300 A
150 B
150C
150 A
225 B
225 C
A CB A BA CA
B CC B CB CB
58
58
Yukarıdaki örnekte anlatıldığı gibi üretimin bir süreklilik ve düzen içinde
yürütülmesi ve ürünlerin adet açısından birbirlerine oranlarının olabilecek en küçük
birimlere indirgenerek üretilmeleri anlamına gelen dengeli üretim, yalın üretimin en
temel tekniklerinden biridir. Üretimde düzenlilik ya da dengeli üretim ilkesinin
avantajlarını şu şekilde sıralayabiliriz :
Üretimin, talep değişikliklerine hesapta olmayan bitmiş ya da işlenmekte olan
ürün stoku (WIP) ile karşılaşmaksızın kolayca adapte olabilmesini sağlar.
Aynı hatta birden fazla ürünün veya modelin monte edilmesi, gereken toplam
hat sayısını ve dolayısıyla toplam fabrika alanını da azaltır.
Ürünlerin bayilere veya müşterilere istenilen sipariş bileşimine erişildikten
hemen sonra sevk edilebilmelerini sağlayarak, üreticileri gereksiz stok alanı
bulundurma zorunluluğundan kurtarmaktır.
Üretimin tüm prosesleri arasındaki üretimin dengelenmesi, satılabilecek
miktarda ve tipteki ürünlerin tam zamanında üretimini olası hale getirir.
Düzenlenmiş üretim toplam üretim sistemini mümkün olduğu kadar verimli
ve esnek hale getirir, zaman ve para israfını ortadan kaldırır ve çalışanlara
aşırı yük bindirmez.
Dengeli üretim anlayışı içinde, ‘takt time’ kavramı önemli bir yere sahiptir. Takt
time, belli miktardaki bir işin bitirilmesi için gerekli zamandır ve çevrim süresi ile aş
anlamlı kabul edilebilir. Burada belli miktardaki bir iş; tek bir operasyonun
gerçekleştirilmesi, tek bir parçanın üretilmesi ya da bütün bir otomobilin montajının
gerçekleştirilmesi faaliyetlerinden herhangi biri olabilir. Takt time (çevrim süresi)
günlük toplam çalışma süresinin günlük toplam üretim talebine oranlanmasıyla
bulunabilir. Her bir proses için kesin çevrim sürelerinin belirlenmesi; bir nihai ürüne
59
59
(örneğin otomobil) zamanı geldiğinde dahil olan pek çok farklı parçanın üretiminin
yapılmasının ve bunların montaj hattı süresince bir araya getirilmesinin anahtarıdır.
Burada önemli olan nokta, parçaların bir araya getirilmelerinin, montajın tüm
aşamalarında, üretim akışını satış hızıyla dengede tutacak şekilde tam zamanında
gerçekleşmesidir. Üretimin içinde yer alan tüm proseslere ait operasyonlar,
belirlenen çevrim sürelerine göre gerçekleştirildiklerinde, üretim kesin olarak ihtiyaç
duyulduğu zamanda ve ihtiyaç duyulduğu kadar yapılabilecektir. Üretimlerin çevrim
süresine uygun olarak gerçekleştirilmesi, tüm üretimin son montaj hattındaki işleyişe
uygun olmasını sağlar. Böylece yalın üretimin temel hedefleri olan tek parça akışı ve
dengeli üretime ulaşılabilir.
2.2.4 TOPLAM İŞ DENETİMİ
Yalın üretimde, üretimi meydana getiren aşamaların ya da her bir üretim aşamasının
içinde bulunan makinaların birbirleriyle uyum içinde çalışmaları amacıyla yapılan
çalışmalara toplam iş denetimi adı verilmektedir. Toplam iş denetimi yoluyla
sağlanan ‘makinalar ve süreçler arası senkronizasyon’ tek parça akışının sağlanması
için bir ön şarttır. Tek parça akışının gerçekleştirdiği süreç bazlı hat, makina ya da
hat yanı stokun sıfırlanması veya mümkün olduğunca küçük miktarda tutulması için
geliştirilmiş en etkin sistemlerden biridir. Ancak, süreç bazlı hatların tek başına
kurulması söz konusu hedeflere ulaşmak için yeterli değildir. Süreç bazlı hatların
gerçekten etkin olabilmeleri için, aynı hattı oluşturan makinaların çalışma tempoları
veya kapasitelerinin de (bir işlemi tamamlamaları için gereken süre)
denkleştirilmeleri gerekir.
60
60
Örneğin hattaki bir önceki (n-1) makinanın parçayı işleme süresi 1 dakika, aynı
hattaki bir sonraki (n) makinanın parçayı işleme süresi 4 dakika ise, A makinasının 1
parça işleme süresi içinde B makinası 4 parça işleyecek ve eğer makinalar durmadan
çalışırlarsa, B makinasının yanında A makinasından gelen parçalar giderek artan
miktarlarda birikmeye başlayacaklardır. Bu durumda ‘beklemesiz üretim’ olan tek
parça akışı gerçekleşmeyecektir. Şekil 12’de bu durum şematik olarak açıklanmıştır.
Yukarıda anlatılan sorun yalın üretim anlayışında, hattaki makinaları birbirine
senkronize ederek, yani tüm makinaların aynı süre içinde aynı miktarda parça
işlemeleri sağlanarak çözülmüştür. Bunun anlamı; kapasitesi yüksek olan (herhangi
bir parçayı işleme süresi diğerlerinden daha kısa olan) makinalara belli bir miktar
parçayı işledikten sonra kendi kendini otomatikman durduran limit anahtarları (limit
switches) yerleştirmektir. Hattaki bir sonraki (düşük kapasiteli) makina yüksek
kapasiteli makinadan parçaları tümüyle çekince yüksek kapasiteli makinadaki limit
anahtarı makinayı yine otomatik olarak başlatmaktadır. Böylece yüksek kapasiteli
Şekil 12 : Makinalar Arası Uyumsuzluk Durumu
MAKİNA A
(N-1)
MAKİNA B
(N)PARÇA AKIŞI
HIZ : 1 dakika / parçakapasitesi yüksek
olan makina
HIZ : 4 dakika / parçakapasitesi düşük
olan makina
A makinasından gelen ve B makinasında
işlenmek için bekleyen parçalar
61
61
makina (A) gün boyu çalışma – durma faaliyetleri arasında gidip gelerek düşük
kapasiteli makinaya (B) adapte olmaktadır. Yüksek kapasiteli makinaların düşük
kapasiteli makinalara bu şekilde senkronize edilmelerine (makina kapasitelerinin
birbirlerine yaklaştırılmasına) yalın üretimde ‘toplam iş denetimi’ (full – work
control) adı verilmektedir.
Toplam iş denetimi uygulamasında bazı makinalar, senkronizasyonu sağlamak
amacıyla, tam kapasite çalışmamaktadırlar. Ancak parçaların hat ya da makina yanı
stokta beklememelerinden elde edilecek kazanç, makinaların tam kapasite
çalışmalarından elde edilecek kazançtan daha büyüktür. Yalın üretime hakim olan
anlayış; eğer kapasitesi düşük makinaların verimi, o gün içinde gerçekleştirilmesi
gereken ürün miktarının karşılanmasına yetiyorsa, gereksiz ürün üretmektense,
yüksek kapasiteli makinaları toplam iş denetimi tekniği ile düşük kapasiteli
makinalara adapte etmenin daha doğru olduğu düşüncesidir. Yalın üretim için en
ideal durum birbiriyle aynı (ya da yaklaşık) kapasitede makinalar kullanmaktır.
Birbiriyle uyum içinde çalışacak makinalar elde etmek için, makinaların fabrika
içinde imal edilmeleri yalın üretim uygulayan fabrikalarda sıkça karşılaşılan bir
durumdur. [Shingo, 1988, ss.335-358]
Yalın üretimde tek parça akışı anlayışının atölyelerle sınırlı kalmayıp atölyeler arası
akışa da uyarlanmasına benzer şekilde, senkronizasyon da sadece tek bir atölye
içindeki süreç bazlı hatlarda değil, atölyeler arasında da uygulanmaktadır. Başka bir
deyişle, farklı atölyelerin kapasiteleri yukarıda anlatılan anlayışa göre birbirine
yaklaştırılmakta, ‘aynı zaman süresi içinde aynı miktar üretme’ ilkesi atölyeler
arasında da hayata geçirilmektedir.
62
62
Toplam iş denetimi uygulamasından da anlaşılabileceği üzere, yalın üretimde
parçaların beklemesi (stoklu çalışma) olabilecek en büyük israftır ve sistem
neredeyse tümüyle bu israfın önlenmesi üzerine kuruludur.
2.2.5 U-HATLARI
Yalın üretim yaklaşımına göre, bir üretimin sürecinin işleyişinde ortaya çıkabilecek
en büyük israf ya da zaman kayıplarından biri; makina başında çalışan insanların bir
yerden bir yere gitme, makinaların çalışmasını kontrol etme, makina başında
makinanın devrinin bitmesini bekleme gibi ürüne hiçbir değer katmayan pasif
eylemlerinin getirdiği zaman kayıplarıdır. Yalın üretim anlayışı, üretkenliği son
derece düşürücü rol oynayan bu zaman kayıplarının önlenmesi ve böylece
çalışanların zamanlarının daha etkin kullanabilmesi için etkili yöntemler vardır.
Yalın üretimde zaman kayıplarını önlemek için geliştirilen tekniklerden biri de U-
Hatları olarak adlandırılan tekniktir. U-Hatlarının temel mantığı; makinaların doğru
çalışıp çalışmadığının kontrolü, makinaya parçayı yerleştirme, işlenmiş parçayı alma
gibi eylemleri mekanikleştirerek ve otomatikleştirerek, kazanılan zamanı her işçinin
birden fazla makinayı çalıştırması şeklinde değerlendirmektir. Böylece aynı
miktardaki işi çok daha az sayıda işçiyle gerçekleştirmek mümkün olmaktadır.
Ayrıca talebin yükselme ve düşme durumlarında sadece işçi sayısı ile oynanarak
üretim verimimin talepteki esnekliğe adapte etme olanağı elde edilmektedir. Yalın
üretimin ‘bir işçinin birden fazla makinadan sorumlu olması’ ilkesi, tek parça akışı
ve süreç bazlı hat anlayışıyla birleşince ortaya çıkan yerleşim düzeni U-Hatları
olmuştur. Şekil 13’de U-Hatlarının işleyişi görülmektedir.
63
63
64
64
U-Hatlarını getireceği faydalar göz önüne alındığında, birçok firmada işçi verimini
arttırmak için yapılan makina yenileme operasyonunun çoğu durumda gereksiz hale
geleceği düşünülebilir. Çünkü işletme U-Hatları sayesinde aynı hedefe çok daha az
masrafla ulaşabilir. U-Hatlarının kullanımına çarpıcı bir örnek 1950’li yıllardan
verilebilir. Bu yıllarda Japon Toyota firmasında talaşlı imalat atölyesinde kullanılan
makinaların çoğunun konvansiyonel üniversal tezgahlar olmalarına karşın, bir işçinin
aynı anda 5 ila 10 makinanın çalıştırılmasında sorumlu olması U-Hatlarının
getirilerinin ne boyutlara ulaşabileceğini göstermektedir. Bir başka çarpıcı örnek
1983 yılında Amerikan General Motors ve Japon Toyota firmalarının üretim
adetlerinin ve üretimi gerçekleştiren işçi sayılarının karşılaştırması olarak verilebilir.
1983’de Amerikan General Motors şirketinin fabrikalarında toplam 5,000,000
otomobil üretilmesinde 463,000 kişi çalışırken, Toyota’da aynı yıl toplam 3,400,000
otomobilin üretilmesinde 59,000 kişi çalışmıştır. Burada General Motors
fabrikasında çalışan işçi başına düşen otomobil sayısı 11 iken, bu sayı Toyota
fabrikasında 55 olarak gerçekleşmiştir. Toyota’da işlerin çok daha az işçiyle
yürütülmesinde U-Hatları uygulamasının büyük payı vardır.
Toyota - General Motors
karşılaştırma kriteri TOYOTA GM
otomobil üretimi (adet) 3.400.000 5.000.000
çalışan sayısı (adet) 59.000 463.000
işçi / otomobil 58 11
Tablo 3 : Toyota – General Motors Üretkenlik Karşılaştırması
Kaynak : Cusumano, M.A., (1989) : The Japanese Automobile Industry, Harward University Press, Cambridge, s.188
65
65
U-Hatlarından örneklerde anlatıldığı ölçüde kazanç sağlamak için dikkat edilmesi
gereken bir nokta vardır. U-Hatlarında kullanılan makinaların, bir çok işlevi bir araya
toplayan büyük otomatik makinalar yerine, tek bir işi yapan ve bir üründen diğerine
çok kısa sürede geçebilen esnek ve basit makinalar olmaları önemlidir. Sonuç
olarak, yalın üretimde makinaların yerleşim şekli olarak mümkün olduğunca U tipi
yerleşim tercih edilmektedir.
U-Hatlarının işlevleriyle ilgili farklı bir görüş açısını, Taiichi Ohno dile
getirmektedir. Ohno’ya göre, işçilerin bir çalışma alanı içinde birbirinden uzak
yerlerde konumlandırılmaları karşılıklı olarak yardımlaşmalarını engeller. Bunun
sonucunda çeşitli aksaklıklar ortaya çıkar ve üretkenlik olumsuz yönde etkilenir.
Ancak işçilerin üstlendikleri görevler çok işlevli bantlarla kombine edildiği ve iş
dağıtımı ile işçilerin konumları doğru olarak gerçekleştiği taktirde yüksek verim
oranlarına erişmek mümkün olacaktır. Bu durumda işçiler kendi aralarında iş birliği
yapabilecekler, böylece iş gücünden tasarruf edilebilecektir. [Ohno, 1996, s.183]
Taiichi Ohno bunlara ek olarak, süreç bazlı hat yerleşimi sayesinde hatta çalışan
işçilerin tek bir uzmanlık alanından, birkaç dalda çalışmasına olanak veren çok yönlü
uzmanlık alanına geçmesi anlamına geldiğini belirtmektedir. Bu durum çalışanlara iş
gücü tatmini ve motivasyon artışı getirirken, işletmenin esnek bir işgücü
potansiyeline sahip olmasını sağlamaktadır. [Ohno, 1996, s.187]
66
66
Üretim süreçlerinde U tipi yerleşimin kullanılmasının getirilerini şöyle sıralayabiliriz
[Güneş, 1999, s.23 ]
Uzaklığı minimize ederek işgücü esnekliği sağlar.
İşçiler arasında daha iyi haberleşme olanağı yaratır.
Hataların parçaların yeniden gönderilip düzeltilme kolaylığı sağlar.
Malzeme ve takım iletişiminde kolaylık sağlar.
Her çalışan kendi alanını çok etkin olarak yönetebilir, faaliyetlerini
planlayabilir, proseslerini kontrol edebilir, problemlerinin tanımlayabilir,
çözümlerini bulabilir.
Her çalışan alanındaki çok farklı faaliyetleri işleterek işinde çeşitlilik sağlar.
Talebin ve üretimin artması veya azalmasına kolayca adapte olunabilir.
2.2.6 İŞ ROTASYONU (SHOJINKA)
Yalın üretimde talepteki esnekliğe, makina adetlerini değiştirmeden, işçi sayısındaki
ayarlamalarla uyum sağlayabilir hale getirilmesine Shojinka adı verilmektedir. Yalın
üretim sistemi içinde Shojinka, işgücü sayısını talepteki azalma ve artışlara paralel
olarak azaltmak ya da arttırmak anlamına gelmektedir.
Yalın üretime, talep dalgalanmaları karşısında esneklik kazandıran Shojinka tekniği
birleşik U-hatları sayesinde gerçekleştirilmektedir. Yalın üretim anlayışının temel
taşlarından biri olan U-Hatları; talebin artması ya da azalması ve dolayısıyla üretimin
arttırılıp düşürülebilmesine de rahatlıkla adapte olabilen son derece esnek
sistemlerdir.
67
67
Bu hatlarda makinalar olabilecek en yüksek üretim adetine yanıt verebilecek sayıda
bulundurulurlar. Hatta çalışan işçi sayısı saptanırken ise, olabilecek en düşük üretim
adeti göz önüne alınır. Bu sayede, talep (dolayısıyla üretim ihtiyacı) düşük
olduğunda hatta az sayıda işçi çalıştırılmakta, her bir işçi yüksek sayıda makinadan
sorumlu olacağından hattın üretim hızı düşmektedir. Sonuç olarak üretim adetleri de
kendiliğinden talebe yanıt verecek şekilde azalmaktadır. Hattaki ürüne talep arttığı
zaman ise, üretim hattına diğer hatlardan işçi takviyesi yapılmakta, yani hatta çalışan
işçi sayısı arttırılmaktadır. Bu durumda her bir işçinin sorumlu olduğu makina sayısı
azalacağından, üretim hızı ve üretim adeti de talebe yanıt verecek şekilde
kendiliğinden artmaktadır.
Şekil 14’ten de görülebileceği gibi, birleşik U-Hatları ve Shojinka tekniklerinin
istenilen düzeyde uygulanabilmesi için gerekli ön koşullardan biri, çalışan işçilerin
yüksek becerilere sahip olmaları ve herhangi bir zamanda kendilerine yeni makina
çalıştırma sorumluluğu verildiğinde yeni ortamlarına hemen adapte olabilmeleridir.
Bu sebeple işçilerin gerektiği anda herhangi bir makinaya hemen uyum sağlamaları
için, farlı zaman dilimlerinde farklı makinalar ile çalışmış olmaları gerekmektedir.
İşçileri sürekli farklı makinalarla, farklı çalışma ortamlarında çalıştırmak ilkesine
dayanan iş rotasyonunun en önemli nedeni işçilerin yukarıda anlatılan esnekliklerini
sağlamaktır. İş rotasyonun uygulanmasının bir başka nedeni ise, işlerin
farklılaşmasından yararlanarak işçilerin motivasyon ve morallerinin yüksek tutulma
amacıdır. [Monden, 1983, s.106-107]
68
68
69
69
Shojinka kavramının gerçekleştirilmesinde işgücünün çok fonksiyonlu olma
niteliğini kazanacak şekilde eğitilmesi bu tekniğin en önemli aşamasıdır. Japonya’da
çok fonksiyonlu işgücü kavramı pek çok işletmede yaygın olarak uygulanmakta,
ancak Japonya dışındaki ülkelerde bu uygulamaya mevcut yasal düzenlemeler engel
olmaktadır. Ayrıca, Japonya’da uygulanmakta olan istihdam sistemi, ücret sistemi,
işbaşı eğitim sistemi gibi sistemlerin temelinde, Japon kültüründe grup bilincine
verilen değer yer almaktadır. Bu çerçevede, Japonya’da hakim olan toplumsal görüş;
toplum genelinde etkinliği arttırabilmek için aşırı bireyselliğin engellenmesi
gerektiğini benimsemektir. Ancak bu tür bir sosyal görüşe sahip olabilmek ya da
mevcut sosyal değerleri değiştirebilmek çok kolay olmayıp sadece çok uzun dönemli
bir eğitim süreci ile bu değişimi gerçekleştirmek mümkün olabilecektir. Bu nedenle
‘çok fonksiyonlu işgücü’ unsuru, kültürel nedenlerden dolayı, yalın üretim
felsefesinin Japonya dışında en zor uyarlanabilen bölümünü oluşturmaktadır.
[Akgeyik, 1998, s.123]
2.2.7 OTONOMASYON (JIDOKA)
Tüm üretim sistemlerinin en önemli amaçlarından biri olan ‘kalite’, yalın üretim
felsefesinde de çok önemli bir yer tutmaktadır. Ancak klasik üretim yaklaşımlarını
benimsemiş firmalarla yalın üretim anlayışını benimsemiş firmalar arasında, kalite
konusunda hedefler ve kullanılan yöntemler açısından belirgin farklılıklar vardır. Bu
farklılıklardan en önemlisi ürün kalitesi için saptanan asgari hedef oranlarıdır.
70
70
Konvansiyonel anlayışa göre çalışan firmalarda % 1 – 1,5 arası ıskarta oranı normal
karşılanırken, yalın üretimde ürün kalitesi için saptanan asgari hedef ppm (parts per
million) noktasına gelinmesi, yani hatalı parça oranının yüzdeler (%) ile değil
‘milyonlar’ ile ifade edilecek düzeye indirilmesidir. Diğer bir deyişle hedef, ‘her
milyon parçada kaç hatalı parça var’ sorusunu cevaplayacak aşamaya ulaşmaktır. Bu
aşamanın bir adım ilerisi ise, ‘sıfır hata’ seviyesine gelinmesidir.
Yalın üretim yaklaşımında hata oranlarının ‘bir milyon parçada bir’ şeklinde
hedeflenmesinin bir çok nedeni vardır. Yalın üretim anlayışına göre kalitesizliğin yol
açtığı maliyetler şöyle sıralanabilir : [Okur, 1997, s.72-73]
Bir firma ürünlerinin tümünü istenilen kalitede üretildiğinin garanti
edemiyorsa, sürekli kalite kontrol faaliyetleri içinde bulunmak zorunda kalır.
Ancak kalite kontrol ürüne hiçbir değer katmayan ve işgücü maliyetini
arttıran bir faktördür.
Kalitesiz üretim, bazı ürünlerin hatalı çıkmaları dolayısıyla tekrar elden
geçirilmelerini gerektirir. Parçaların tekrar işlemden geçirilmesi veya
onarılması, işgücü ve amortisman maliyetini gereksiz şekilde arttıran bir
faktördür.
Kalitesiz üretim, üretilen pek çok ürünün / parçanın tamamıyla ıskarta
edilmesi anlamına gelir. Sonuçta o ürünlerin / parçaların üretilmeleri ile
boşuna işgücü ve makina zamanı harcanmış olacaktır.
Kalitesinden % 100 emin olunmayan ürünlerin müşteriye ulaşması
durumunda, kullanım sırasında ortaya çıkan arızalanmalar ve müşteri
şikayetleri, ek bir masraf üstlenilmesi anlamına gelecektir.
71
71
Müşteri şikayetlerinden doğan maliyetlerden çok daha vahim olmak üzere,
firmanın prestiji ve ürünlerine duyulan güven sarsılacaktır.
Yalın üretimde sıfır hata düzeyinde kalite tutturma zorunluluğun ana nedenlerinden
birisi de, üretimde sıfır hatayı yakalamanın stoksuz üretime geçebilmenin ön koşulu
olduğudur. Tam zamanında üretimde işlenmekte olan ürün stokunun (WIP) firmanın
tüm üretim süreçlerinde sıfırlanması, bitmiş ürün stokunun ise birkaç saat sonra
yapılacak sevkıyatı karşılayacak düzeyde tutulmasıdır. Bu şekildeki bir tam
zamanında üretim uygulamasını gerçekleştirmek için ilk yapılması gereken kalite
düzeyini radikal olarak yükseltmektir. Eğer hatalı parça düzeyi yüksekse ve üretim
stoksuzluk ilkesine göre yürütülmek isteniyorsa, hemen her süreçte çıkabilecek
ıskarta, üretimin tamamen durması anlamına gelecektir. Çünkü hatalı parçaların
yerine yenilerini takviye etmek için yedek stok bulunmamaktadır.
Yalın üretimde kalite güvencesi ve kalite kontrolü faaliyetlerinin temelini oluşturan
düşünce otonomasyondur. Japonca karşılığı Jidoka olan ve ‘zamanında – yerinde
kalite’ olarak özetlenebilen otonomasyon tekniğinin temel ilkesi, hatayı üzerinden
süre geçtikten sonra keşfetmek ya da saptamak yerine, kaynağında ve anında
saptayıp önleyerek, hiçbir hatalı parçanın veya ürünün üretilmemesini sağlamaktır.
Otonomasyon tekniğinin anlayışına göre, üretimin herhangi bir sürecinde bir üretim
hatasıyla karşılaşıldığında üretim akışının durması, probleme anında müdahale
edilmesi, düzeltici önlemlerin alınması ve benzer hataların tekrarının önlenmesinin
sağlanması faaliyetleri sırayla gerçekleştirilecektir.
72
72
Böylece bir sonraki sürece kesinlikle hatalı parça geçmesi önlenmiş ve kaliteli üretim
güvence altına alınmış olacaktır. Taiichi Ohno’ya göre, otonomasyon tekniğinin
altında yatan düşünce, makinalara insan zekası ve duyarlılığını nakletmektir.
[Ohno, 1996, s.84]
Otonomasyon kavramının esin kaynağı Toyota şirketinin kurucularından olan
Sakichi Toyoda’nın icat ettiği oto-aktive dokuma tezgahıdır. Sakichi geliştirdiği bu
icatla, dokuma tezgahını ipliğin kopması ya da dolaşması halinde hemen devreye
girerek çalışmasını durduran bir cihazla donatmıştır. Oto-aktive makina herhangi bir
sorun halinde kendi kendine durarak hatanın tekrarlanmasını, bunun sonucunda da
sorunun büyümesini önlemekteydi. Ohno’ya göre bu mekanizma yapılan işlerin
normal akışında ilerleyip ilerlemediğini göstermesi açısından da son derece önemli
bir gösterge ve destek olarak görülmelidir. Dokuma tezgahındaki bir icatla hayat
bulan otonomasyon kavramı, yalın üretimde yalnızca makinalara değil, üretim
bantlarına ve işçilere de uyarlanmıştır. Böylece üretimin hiçbir sürecinde, bir önceki
aşamanın hatalı bir çıktısı bir sonraki aşamaya girdi olarak kabul edilmeyecektir.
[Ohno, 1996, s.181]
Otonomasyon (Jidoka) tekniği; hattı durdurma yetkisinin operatörlere verilmesi,
problemlerin kaynağının tesbit edilerek giderilmesinin sağlanması, makinalara
ürettiği ürünü kontrol edebilme - bir anormallik gördüğünde otomatik durabilme
ve/veya gerekli sinyalleri verebilme yeteneği kazandırılması, birden fazla makinanın
yönetilmesinin sağlanması, bir problemle karşılaşıldığında derhal müdahale edilmesi
ve böylece esas nedenin bulunmasının sağlanması gibi prensipler üzerine kuruludur.
73
73
Otonomasyonun tam anlamıyla uygulanabilmesi için tüm işçilere, çalışma esnasında
bir hatayla karşılaştıklarında çalışmaya devam etmemeleri ve gereken hallerde üretim
hattını durdurmaları konusunda bilinç ve cesaret verilmelidir.
Otonomasyonu gerçekleştirmede kullanılan yardımcı araçlara andon adı
verilmektedir. Işıklı bir gösterge tablosu olan andon, herhangi bir anormallik ya da
arıza halinde üretim hattı durdurulduğunda üretim süreci üzerinde doğrudan denetim
sağlayan bir görsel kontrol aracıdır. Genellikle andonlar üzerinde üretim hattının
değişik durumlarını gösterecek şekilde farklı renkte ışıklar kullanılmaktadır.
Üretim hattındaki tüm işler hatasız devam ettiği sürece andonda yeşil ışık yanar, işçi
hat üzerinde herhangi bir düzeltme gerçekleştirmek istediğinde ve yardım
gereksindiğinde sarı ışık yanar, sorunu çözmek için üretim hattının durdurulması
gerektiğinde ise kırmızı ışık yanar. Andonlardan yararlanılarak gerçekleştirilen bir
otonomasyon (jidoka) uygulamasının işleyişi şu şekildedir : Üretim hattında çalışan
bir işçi çalışma sırasında herhangi bir anormallikle ya da hatayla karşılaşırsa, başının
üzerindeki bir ipi çeker. Bu büyük bir elektrikli tabela olan andonu yakar ve takım
liderine bir sorun olduğunu haber verir. Üretim hattı tam bir işin sonunu belirten bir
sabit pozisyona ulaşana kadar ilerlemeye devam eder ve burada durur. Andondaki
ışıklar yardımıyla üretim hattında bir sorun olduğunu gördükten sonra olay yerine
gelen takım lideri sorunun düzeltilmesine yardımcı olur ve hattın durmasını
engelleyen ya da durmuşsa yeniden harekete geçiren yukarıdaki başka bir ipi çeker.
Bir takım liderinin ya da bakımcının gecikmeye neden olan tezgahın başına
gitmesiyle andon üzerindeki tüm ışıklar söndürülür. Şekil 15’de andon
mekanizmasının üretim hattındaki yeri ve işleyişi görülmektedir.
74
74
Yalın üretimde otonomasyonun uygulanması için kullanılan bir diğer araç poka-yoke
adı verilen düzeneklerdir. Japonca’da poka dikkatsizlik, dalgınlık; yoke ise yok
etmek anlamına gelmektedir. Poka-Yoke teriminin karşılığı olarak da ‘hata önleyici
düzenekler’ tanımı kullanılabilir. Poka-Yoke; unutkanlık, dikkatsizlik, yanlış anlama,
konsantrasyon eksikliği, standartların eksikliği, tecrübesizlik vb. insan faktöründen
kaynaklanan durumlara karşı hata yapmayı önleyici ve yardımcı araç ve stratejileri
kullanarak sıfır hatalı üretime ulaşmayı amaçlamaktadır. Poka-yoke tekniğindeki
önemli noktalarda biri sıfır hatalı üretime daha fazla kontrol elemanına gerek
duymadan ulaşma amacıdır. Bu amaçla ve gerekirse kullanılan tezgaha ilave
mekanizmaların eklenmesine ve/veya ürün üzerinde dizayn değişikliğine gidebilir.
Şekil 15 : Andon Mekanizmasının İşleyişi Kaynak : (1995) : The Toyota Production System, Toyota Motor Corporation, International Public Affairs Division. s.26
SARI LAMBA
(ÇAĞIRMA)
1 2 3 4 5 6
HAT B
Hatanın hangi süreçte olduğunu gösteren numaralar
KIRMIZI LAMBA
(DURDURMA)
ÜRETİM HATTI
ANDON
75
75
Poka-yoke elemanları sonlandırıcı şalterler, ışıklı uyarılar, şablonlar, kılavuzlar,
sensörler, basınçlı şalterler, ayar pimleri, sayaçlar vb. donanımdan oluşur. Bu
donanımların temel fonksiyonları kapatma, durdurma, kontrol ve uyarı işlemleridir.
Hatayı oluşmasına fırsat vermeden yakalamak için kullanılan poka - yokenin
uygulamaya geçirilmesi için, makinalara hatalı herhangi bir işlemi veya durumu
anında otomatik olarak saptayan cihazlar yerleştirilmektedir. Bu cihazlar, işlemde bir
hata meydana geldiğinde makinayı veya işlemi otomatik olarak durdurma özelliğine
sahiptir. Makina durduktan sonra çalan bir zil veya yanan bir ışık, makinanın başında
çalışan kişilere bir aksama olduğunu anında bildirir. Bu andan sonra makinadan
sorumlu işçiler ve mühendisler birlikte çalışarak hatanın nedenini saptarlar ve gerekli
düzeltmeleri yaparlar. Böylece hatalı parçanın bir sonraki sürece geçmesi % 100
önlenir ve hata nedeni de ortadan kaldırılarak hatanın bir daha tekrar etmemesi
sağlanmış olur. [Monden, 1983, ss.137-154]
Yukarıdaki anlatılan işleyişten de anlaşılacağı üzere, poka - yokenin tek işlevi sıfır
hata sağlamak değildir. Poka - yoke işçiyi, makinaların çalışma süresi içinde
makinada oluşması muhtemel hataları kontrol etme zorunluluğundan kurtarır.
Böylece işçiye birden fazla makinadan sorumlu olabilmesi için gerekli zamanı
kazandırır. Dolayısıyla U – hatlarda üretkenliğin yüksek tutulması için poka - yoke
uygulaması bir zorunluluktur.
Yalın üretimde poka - yoke uygulamaları incelendiğinde, baçlıca üç başlık altında
toplandıkları görülmektedir : [Shingo, 1988, ss.317]
76
76
4. Temas Yöntemi : Bu yöntem, makinalara yerleştirilen elektronik gözler ve
limit anahtarlarıyla ürünün herhangi bir işlem aşamasında gereken şekil ve
boyutları alıp almadığının ya da işlem öncesi parçanın makina içinde gereken
pozisyonu alıp almadığının saptanmasıdır.
5. Toplam İşlem Yöntemi : Toplam işlem yöntemi, herhangi bir işlemin tüm
aşamalarının birbiri ardı sıra gerektirdiği şekilde tamamlanmasını garanti
etmekte kullanılır. Örneğin bir kaynak işleminde kaynakları sayan bir cihaz
bulunabilir. Eğer gerekenden az sayıda kaynak yapılmışsa zil çalarak işçiyi
uyaracaktır.
6. Ek İşlem Yöntemi : Ek işlem yönetimi özellikle farklı ürünlerin çok küçük
birimler halinde birbiri ardı sıra imal / monte edilmeleri durumunda
oluşabilecek işçi hatalarının önlenmesinde kullanılır.
Poka-yoke ve andon gibi araçlar yardımıyla gerçekleştirilen Otonomasyon (Jidoka)
uygulamasının bir üretim sürecine getirdiği avantajları şöyle sıralayabiliriz :
Talep değişimlerine uyum sağlama becerilerinin artması, tüm makinaların
sadece hatasız parçalar üretmesi ve istenilen üretim miktarına ulaşıldığında
otomatik olarak durması; otonomasyon yoluyla fazla envanterin ortadan
kaldırılmasını ve tam zamanında üretimin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.
Üretim süreçlerinde ortaya çıkan sorunlar ortaya çıktığı anda giderildiği için,
küçük sorunların daha sonra büyük ve baş edilmesi güç sorunlara dönüşmesi
önlenir.
Bir önceki sürecin ya da makinanın bir sonraki sürece ya da makinaya
kusursuz parça vermesi garanti altına alınır. Böylece hurda ve yeniden
işleme oranları azalır.
77
77
Problemin ortaya çıktığı noktaya dikkat çekilir ve böylece problemler ile
onları meydana getiren sebeplerin gizli kalması önlenir. Bu şekilde tüm
problemler tanımlanabilir, bu da kaizen uygulamalarına yardımcı olur.
İmalat ortamı genelinde iyileştirme çalışmaları hızlanır ve sorun çözme
süreçlerine tüm çalışanların katılması, insana saygının önem kazandığı bir
örgüt kültürünün gelişmesini sağlar. Ayrıca İşçiye daha verimli iş geliştirme
olanakları tanır ve insan- makina ara yüzünü kurmakta insani bir yaklaşım
ortaya koyar.
Belirtilen üretim miktarına ulaşıldığında ya da bir üretim hatası ortaya
çıktığında, otomatik olarak tezgahların çalışmasını izleyen dolaylı işçilerinin
sayısının önemli ölçüde azalmasını sağlamaktadır. İşçilerin birden fazla
sayıdaki tezgahı çalıştırabilmeleri ise işgücü sayısında azalma ve dolayısıyla
üretim maliyetlerinde önemli kazançlar sağlamaktadır.
Şekil 16’da Otonomasyon tekniğinin uygulanmasındaki hedefler görülmektedir.
Buna göre otonomasyon uygulamaları sayesinde; talebe uyumlu üretim, maliyet
azalması, kalite güvencesi ve insana saygı hedefler,ne ulaşılmaktadır.
78
78
Otonomasyon : Belirli bir düzensizlik durumunda üretimin durması
Şekil 16 : Otonomasyon Uygulamasının Hedefleri Kaynak : Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü. Barış Yayınları, İzmir, s.66
Hatalı parça saptandığında makina otomatik olarak durur
Belirlenen üretim miktarına ulaşıldığında makina otomatik
olarak durur
Bir sonraki sürece sadece hatasız
parçalar beslenir
El işçiliği ve makina
operasyonları birbirinden ayrılır
İş gücünden ve işçi sayısından tasarruf edilir
Tam zamanında üretim
gerçekleştirilir
Andon üzerindeki ışıklar yanarak
düzensizliği bildirir
Hataların temel nedenleri araştırılır
Bir işçi birden fazla makinayı
çalıştırabilir
Bir sonraki sürece gerekli sayıda parça beslenir
İyileştirme çalışmaları yapılır, önlemler alınır
Talebe Uyumlu Üretim
İnsana SaygıKalite Güvencesi
Maliyet Azalması
79
79
2.2.8 DENEY TASARIMI
Üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi sırasında her hangi bir konuda ve aşamada
ortaya çıkan problemlerin çözümü ve çözülmüş problemlerin bir daha tekrar
etmemesini sağlamak amacıyla kullanılan, çok farklı yaklaşım ve teknikleri
bünyesinde bulunduran kavram, yalın üretimde deney tasarımı (DOE – Design of
Experiments) olarak adlandırılmaktadır.
Poka yoke tekniği üretimde kalitenin en yüksek düzeye çıkarılmasında kilit rol
oynayan bir teknik olmasına rağmen sınırlılıkları olan bir tekniktir ve sıfır hata
amacına ulaşılmasında tek başına yeterli değildir. Poka yoke ile tespit edilen hatadan
dolayı üretim durdurulduğunda, işçi ve mühendisler birlikte çalışarak hatanın
nedenini saptamakta ve gerekli düzeltmeleri yapmaktadırlar. Ancak, poka yoke
hatayı meydana geldiği anda yakalayıp hiçbir hatanın gözden kaçmamasını
sağlayabilecek güçte bir teknik olmasına rağmen hatanın nedenlerini keşfederek
çözme ve bir daha yinelenmemesini sağlama gücünde bir teknik değildir.
Yalın üretimde hatanın nedeninin bulunması görevi işçi ve mühendislerin ortaklaşa
sorumluluğundadır ve bu gerçekleştirilirken farklı tekniklerden yararlanılır. Yalın
üretimde, herhangi bir aşamada ortaya çıkan hataların nedenlerini saptamak için
kullanılan teknik ‘deney tasarımı’ (DOE) olarak adlandırılır. Kalite ve yan sanayi
yönetimi uzmanı Keki R. Bhote deney tasarımı tekniğinin iyileştirme potansiyelini şu
sözleriyle açıklamaktadır :
80
80
“Eğer deney tasarımı zaman zaman kullanılan bir yöntem değil de, günlük bazda
sistematik olarak uygulanan bir yöntem olarak benimsenirse, ürün kalitesinde altı ay
içinde 1 / 100 boyutlarında bir iyileştirme sağlanabilir. Örnek olarak, eskiden %10
olan ıskarta oranı deney tasarımı uygulamaları sayesinde altı ay içinde % 0.1
düzeyine düşürülebilir.” [Bhote, 1989, s.113]
Deney tasarımının işleyişini ve kullanımını belirleyen bazı temel yaklaşımlar
bulunmaktadır. Deney tasarımının bu temel yaklaşımlarını şu şekilde sıralayabiliriz :
[Bhote, 1991, ss.120-134]
7. Üretilen tüm parçaların spesifikasyon merkezlerinde üretilmeleri
sağlanmalıdır. Burada spesifikasyon merkezi, o ürün için saptanmış
performans ve tasarım spesifikasyonlarının hedef değerlerini ifade
etmektedir. Çünkü üretilen parçaların spesifikasyon limitlerinde olup
olmadığını kontrol etmek maliyeti arttırıcı bir faaliyettir. Yalın üretimin temel
amaçlarından biri olan kalite kontrol, hatalı parçaların onarılması gibi ürüne
katma değer katmayan faaliyetlerin elimine edilmesi ancak ürünlerin
spesifikasyon merkezlerinde üretilmelerini sağlamaktır.
8. Bir üretim sürecinde hatalı parça üretimine yol açan pek çok kalite problemi
olabilir. Problem çözmeye geçmeden önce bu problemler; sıklıkla oraya
çıktığı halde çözülememiş kronik problemler ve nadir olarak ortaya çıkıp
etkisi büyük problemler olarak sınıflandırılmalıdır. Bu aşamada Pareto
ilkesine başvurularak toplam kalite maliyetinin % 80 veya üstünden sorumlu
olan ilk % 20’lik problem / hata kitlesi saptanmalı ve deney tasarımı
teknikleri bu problemlere yöneltilmelidir.
81
81
9. Deney tasarımında Pareto ilkesi problem çözme sürecinin kendisi için de
geçerlidir. Deney tasarımı, üründe performans ya da tasarım spesifikasyonları
merkezinden kaymalara veya spesifikasyon limitlerinin dışına çıkılmasına
neden olan ana etkenleri bulmaya çalışır. Sapmaların % 80 veya üstünden
sorumlu proses parametreleri saptandıktan sonra amaç, bu parametrelerin her
zaman kendi spesifikasyon limitlerinde olmalarını sağlamaktır.
10. Üretimin herhangi bir aşamasında kalitesiz üretime yol açan birden fazla
parametre varsa, birçok durumda bu etkenlerin tek başlarına etkisi toplam
etkilerinden çok daha düşük olmaktadır. Deney tasarımı teknikleri
parametreler arasındaki bu etkileşimi ortaya çıkarmak üzere tasarlanmışlardır.
11. Deney tasarımında ürünler ve proses parametreleri kullanılarak deneyler
gerçekleştirilir. Gerçekleştirilen deneylerden birkaçını şöyle sıralayabiliriz :
Ürünler demonte edilir, iyi ürünlerle hatalı ürünlerin parçaları birbirleriyle
değiştirilir, ürün performansları ölçülür, proses parametreleriyle oynanarak
ürünler karşılaştırılır, farklı zamanlarda farklı makinalarda üretilen ürünler
birbiriyle karşılaştırılır. Bu deneyler sürekli yapılarak üretimin daha kaliteli
olması için sürekli yeni fikirler ortaya atılır.
12. Yalın üretim anlayışında, üretimde kaliteyi sağlamak üretimde kullanılan hat
işçilerinin görevidir. Kitle üretim sisteminde kalite mühendislerinin görevi
olan kalite problemlerini çözme ve kalitede sürekliliği sağlama faaliyetleri
yalın üretimde hat işçilerine ait bir sorumluluktur. Bu durumda işçilerin
kullanacakları yöntemlerin kolay öğrenilebilecek ve uygulanabilecek
yöntemler olması gerekmektedir. Deney tasarımı eğitim durumu ne olursa
olsun herkesin kolayca öğrenebileceği ve uygulayabileceği bir teknikler
bütünüdür.
82
82
2.2.9 BİR DAKİKADA KALIP DEĞİŞTİRME (SMED)
Geleneksel kitle üretim sisteminde stoklu çalışmaya ilk sırada gösterilen gerekçe,
makinalarda bir kalıptan diğer kalıba hatasız ürün elde edecek şekilde geçme
süresinin (setup time) çok uzun tutmasıdır. Kitle üretim sisteminde bu sürenin uzun
tutması veri olarak kabul edilir ve bu sürenin kısaltılması için gereken çaba
gösterilmez. Kalıp değiştirme süresi uzadıkça, makinanın aynı parçayı büyük
miktarlarda üretmesi veya işlemesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü
makinadan alınan verimin yüksek ve işçilik maliyetinin düşük olması için makina
herhangi bir kalıbı en az kalıp değiştirme (setup) süresi kadar kullanmalıdır. Bu
durumda stoksuz çalışma, yani karışık yükleme akışına ayak uyduracak şekilde farklı
parçaları birbiri ardı sıra gereken miktar ve zamanda üretmek, diğer her şey yalın
üretime göre yeniden düzenlense bile imkansız hale gelmektedir.
[Shingo, 1985, s.128]
SMED (Single Minute of Exchange of Dies) yalın üretim sisteminde, bir modelden
diğerine geçerken ortaya çıkan kalıp değiştirme sürelerinin azaltılmasını hedefleyen
faaliyetlerin tümüne verilen isimdir. Yalın üretim anlayışı içinde geliştirilen,
makinaların kalıp değiştirme ve ayar sürelerinin kısaltılması teknikleri (SMED)
sayesinde herhangi bir makina bir parçadan farklı bir parçaya birkaç dakika içinde
geçebilecek duruma gelmiştir. Bu sayede makinaların esnekliği arttırılmış ve
makinalar birer stok üreticisi olmaktan çıkmışlardır.
83
83
SMED yaklaşımını şekillendiren ve uygulamasına yön veren asıl amaç, yalın üretim
anlayışının diğer tekniklerinde olduğu gibi, gereksiz zaman harcamalarından ve
faaliyetlerden kurtulmaktır. SMED bir ilkeler bütünüdür ve bu ilkelerin bir çoğunda
kalıp değiştirme sürelerinin sadece mevcut kalıp değiştirme prosedürü yeniden
gözden geçirerek kısaltma anlayışı egemendir.
Kalıp değiştirme süresi; bir partinin son parçasının üretimi ile, bir sonraki partinin ilk
hatasız parçasının üretimi arasında geçen süredir. Bir üretim sürecinde kalıp
değiştirme; parça ve aletlerin toparlanması, parçaların değiştirilmesi, kalıpların
makinalara yerleştirmesi, makinaların yeni parça tipi için ayarlanması unsurlarından
oluşur. Kalıp değiştirme sürelerinin kısalması; üretim faaliyetlerinde daha küçük
çapta parti büyüklüklerini, daha kısa geçiş sürelerini beraberinde getirecektir.
Böylece üretim alanlarında daha az malzeme ve parça stoku amaçlarına
ulaşılabilecektir. Kalıp değiştirme sürelerinin kısaltılması, hatta bir dakikaya
indirilmesi (SMED), tam zamanında üretimin gerçekleşmesinde büyük katkısı olan
bir yalın üretim tekniğidir.
SMED çalışmalarının hangi boyutlarda başarıya ulaşabileceğine dair şu çarpıcı örnek
verilebilir : 1990’ların başında Türkiye’de otomotiv ana sanayiinde kullanılan
büyük pres makinalarında kalıp değiştirme ve ayar süresi ortalama 45 dakika iken,
1971 yılında Toyota fabrikalarında bu süre 3 dakikaya kadar indirilmiştir.
[Cusumano, 1989, s.284]
SMED ile ilgili önemli bir nokta, yalın üretimin çoğu tekniğinde olduğu gibi bu
tekniğin de ana sanayi fabrikaları yanında tüm yan sanayi firmalarında uygulanma
zorunluluğudur. Bir çok ana sanayi firmasının üretim maliyetlerinin önemli bir
84
84
kısmını yan sanayiden alınan parçalar oluşturmaktadır. Bir ana sanayi firması
kendisini SMED’in dünyadaki en iyi uygulayıcısı konumuna getirse bile, eğer yan
sanayilerinde de aynı boyutta bir iyileştirme sağlayamamışsa, kendi konumunun
sağlayacağı kazanç potansiyelinin çok altında kalacaktır. [Okur, 1997, s.106]
2.2.10 TOPLAM ÜRETKEN BAKIM
Toplam üretken bakım (Total Productive Maintenance – TPM); üretim
faaliyetlerinde kullanılan ekipmanların verimliliğini arttırmak ve olası makina
hatalarından kaynaklanacak bozuk veya hatalı parçaları önlemek amacıyla yapılan
faaliyetler bütünüdür. Toplam üretken bakım; işletmelerde ekipman, işçilik ve enerji
gibi alanlarda ortaya çıkan israfların ortadan kaldırılmasına ve toplam verimlilik ile
ürün kalitesinin arttırılmasına önemli boyutlarda katkıda bulunabilecek bir tekniktir.
Toplam üretken bakımın geniş anlamda, deney tasarımı (DOE) ve otonomasyona
destek veren yardımcı bir kalite tekniği olduğu söylenebilir.
Toplam üretken bakım 1969 yılında, Toyota grubunun bir firması olan dünyanın en
büyük otomobil elektrik aksamı üreticilerinden Japon Nippondenso şirketi tarafından
geliştirilmiştir. Toplam üretken bakım, Japon JIPM (Japanese Institute of Plant
Maintenance) kuruluşunun aracılığı ile tüm dünyada yaygınlaşmıştır ve JIPM her yıl
dünya çapındaki şirketlere mükemmellik ödülü vermektedir. [Okamoto, 1989, s.97 ]
Toplam üretken bakım adı altındaki faaliyetlerin amaçları, Japon Enstitüsü
tarafından şu şekilde belirlenmiştir : [Harrison, 1992, s.176 ]
85
85
5. Takım, donanım ve ekipman etkinliğini geliştirmek.
6. Ekipmanın ömrünü uzatmak için üretken bakım sistemini kurmak.
7. Toplam üretken bakım faaliyetlerinin yürütülmesine firma içindeki bütün
departmanların ve çalışanların katılımını sağlamak.
8. Küçük grup geliştirme faaliyetleri gibi motivasyon yönetimine yönelik
toplam üretken bakım çalışmalarını desteklemek.
Toplam üretken bakım kavramı altında, üretken bakım ve düzeltici bakım olmak
üzere iki tür bakım faaliyeti bulunmaktadır. Üretken bakım, makinalarda herhangi bir
arıza ortaya çıkmadan veya üretimin aksamasına yol açacak bir olay gerçekleşmeden
önce, arıza ve aksaklık ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla yapılan faaliyetlerdir.
Düzeltici bakım ise, üretimin aksamasına neden olan arıza veya bozulma sonrası
makina veya teçhizatların eski haline getirilmesi ve yeniden çalıştırılması amacıyla
yapılan bakım, onarım ve yenileme işlemleridir.
Toplam üretken bakım tekniğinin en önemli unsuru, isminde bulunana ‘toplam’
(total) kavramıdır. Toplam üretken bakımda ‘toplam’ kavramının 3 anlamından söz
edilebilir :
4. Kullanılan ekipmanın etkinliğini / verimliliğini arttırıcı çalışmaların,
ekipmanın toplam ömrü boyunca sürdürülmesi.
5. Ekipmanın çalışmadan beklemesine neden olan tüm etkenlerin kontrol altına
alınması. Bu etkenleri şu şekilde sıralayabiliriz :
Ekipmanın bizzat bozulup durması
Kalıp değiştirme ve ayar süreleri
Başka nedenlerle ekipmanın durdurulmak zorunda kalınması
86
86
Ekipmanın hızının düşmesi
Ekipmanın veriminin, hatalı ürün dolayısıyla düşmesi
6. Ekipmanın verimini arttırma çalışmalarına, firmada görev yapan tüm
personelin katılması.
Toplam üretken bakım, firmada üst yönetimden başlayan bir politika oluşturulmasına
ve fabrika zemininde de oluşturulacak küçük işçi ekipleri kanalıyla hayata
geçirilmesine dayanır. İşçilerden oluşan ekipler toplam üretken bakımın çekirdek
birimleridir. Bu ekiplerin yaptıkları tüm çalışmalarda asıl görevleri problem
çözmektir. Toplam üretken bakım ekipleri yaptıkları her işte bir problem ararlar ve
problemi saptadıkları zaman da çözüm geliştirirler. Yalın üretimin ‘ürüne değer
katmayan ve sadece zaman harcanmasına yol açan tüm operasyonların elimine
edilmesi’ ilkesi burada da geçerlidir.
Toplam üretken bakım uygulamalarını gerçekleştiren işçi ekipleri öncelikle ekipmanı
toz ve kirden arındırmakla başlar. Ekipmanın hangi parçasının, nasıl, ne zaman ve
kim tarafından temizleneceği ekip tarafında kararlaştırılır. Ekibin asıl amacı olan
problem saptama ve çözme anlayışı çerçevesinde, ekip elemanları temizlenmesi ya
da yağlanması zor olan ekipman parçalarını saptayıp bu zorluklara karşı çözüm
arayışı içine girerler. Ekibin bir diğer önemli görevi de, ekipmanın ne kadar sıklıkla
durduğunu saptayıp kayda geçirmektir. Bunun sonrasında ekipman durmasının hangi
ekipman parçasının ya da parçalarının bozulması sonucu meydana geldiği saptanıp
çözüm önerileri getirilir. Önerilerin içinde gerekirse ekipman parçalarının
tasarımında değişikliğe gidilmesi de yer alabilir.
87
87
Toplam üretken bakım, U-Hatlarının oluşturulmasında da önemli rol oynayan bir
tekniktir. U-Hatlarında işlenmekte olan ürün stoku (WIP) olmadığından, üretim
hattındaki her hangi bir makinanın bozulup durması tüm hattı etkileyecek ve hattan
söz konusu üründen hiç çıkmaması anlamına gelecektir. Dolayısıyla U-Hatlarının
uygulanmasından önce toplam üretken bakım çalışmaları başlatılmalı ve toplam
üretken bakımın U-Hatlarının organik bir parçası olması mutlaka sağlanmalıdır.
[Okur, 1997, s.97]
Sadece U-Hatlarında değil, yalın üretim sisteminde, üretimin herhangi bir sürecinde
bir makina arızalandığı anda sistemde malzeme veya parça kuyruğu olmadığı ve tüm
işlemler birbirine bağlı olduğu için, tüm iş akışının durması gerekecektir. Tüm üretim
akışının durmasının önlenmesi amacıyla, tüm çalışanlara çalıştıkları makinaların
bakım ihtiyaçları konusunda eğitim verilmektedir. Ayrıca çalışanlara gereken
durumlarda makinanın onarımını kendilerinin yapabileceği şekilde sorumluluk da
verilmektedir. Böylece küçük boyutlardaki sorunların sistemin bütününü
etkilemesiyle büyük sorunlara dönüşmeleri önlenmektedir.
88
88
2.2.11 5S (DÜZEN ve TEMİZLİK)
Düzen ve temizlik faaliyetleri ile ilgili çabaları kapsayan 5S tekniği, adını Japonca S
harfi ile başlayan 5 kelimeden almaktadır. Bu kelimeler ve anlamları şöyledir :
Seırı (Ayıklama)
Seıton (Düzenleme)
Seıso (Temizlik)
Seıketsu (Standartlaştırma)
Shıtsuke (Disiplin)
İşletmelerde atölyelerin, ofislerin yani tüm üretim alanlarının temiz, düzenli ve
güvenli olmalarını sağlamayı hedefleyen 5S tekniği, tüm dünyada en çok bilinen ve
uygulanmaya çalışılan yalın üretim tekniğidir. 5S tekniğinin temizlik ve düzen ile
ulaşmak istediği seviye, israfta, iş kazasında, arıza oranlarında, hurdada, kalıp
değiştirme sürelerinde, makina ayarlarında, gecikmelerde, beklemelerde ve şikayette
sıfır noktasına ulaşmaktır.
Seırı (Ayıklama)
Seiri Japonca’da ayıklama anlamına gelmektedir ve 5 S tekniğinin ilk aşamasını
oluşturmaktadır. Bu aşamadaki amaç çalışma ortamındaki tüm gereksiz nesnelerin
temizlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda eşyaları doğru yerlere yerleştirmek,
eşyaları sınıflandırmak, kir ve pisliğin gerçek sebebini bulmak, temizlemesi zor
alanlardan kurtulmak, gereksiz alanlardan kurtulmak, kir ve kaçakların sebebini
bulmak, yerleri temizlemek, ambarları düzenlemek gibi faaliyetler gerçekleştirilir.
89
89
Seıton (Düzenleme)
Seiton Japonca’da düzen anlamına gelmektedir. Bu aşamadaki amaç, üretim
alanındaki tüm nesneleri gerektiği anda ve kolayca bulabilmek ve bulundukları
yerden alabilmek için bir düzen kurulmasıdır. Bu düzenin kurulması amacıyla;
fonksiyonel yerleşim planını belirlemek, yerleri tanımlamak-sınıflandırmak-
işaretlemek, arama çabasını minimize etmek, ilk giren ilk çıkar kuralını uygulamak,
üretim alanına açık uyarı panoları yerleştirmek gibi yöntemler kullanılır.
Seıso (Temizlik)
Seiso Japonca’da temizlik anlamına gelmektedir. Temizleme amacı doğrultusunda;
üretim alanının çöp- pislik ve yabancı maddelerden arındırılması, temizlemek
faaliyeti ile ilgili bireysel sorumlulukların tanımlanması, temizlik kampanyasının
başlatılması, temizlik kontrollerinin yapılması gibi yöntemler kullanılır.
Seıketsu (Standartlaştırma)
Bu aşamada, üretim alanının yeniden eski düzensiz haline gelmemesi için elde edilen
seviyenin standartlaştırılması amaçlanmaktadır. Süreklilik amacıyla ideal durumun -
standart çözümlerin ve sorumlulukların tanımının yapılması, tehlikeli bölgelerin
işaretlenmesi, etiketlerin kullanılması, fonksiyonel işaretlemelerin yapılması,
fonksiyonel renk göstergelerinin kullanılması, kabloların düzenlenmesi, kontrol
noktalarının-hassas bakım noktalarının-alt üst limitlerin işaretlenmesi, şeffaflığın
sağlanması, organizasyonun düzen ve sürekliliğinin korunması gibi yöntemler
kullanılır.
90
90
Shıtsuke (Disiplin)
Bu aşamanın amacı, daha önceki aşamalarda yapılan faaliyetlerin bir alışkanlık
haline getirilip disiplinli bir şekilde uygulanabilmesi amaçlanmaktadır.
Uygulamalarda disiplinin sağlanması amacıyla her zaman doğru şeylerin kurallarına
göre yerine getirilmesi, alışkanlıkların yaratılması, toplu temizlik, çalışma alanını
toplama egzersizleri, güvenlik kıyafetlerinin giyilmesi, topluma açık yerlerin
yönetimi, acil durumlar için tatbikat yapılması gibi yöntemler kullanılır.
5S tekniği genellikle sonu olmayan bir faaliyetler bütünüdür. Yalın üretim
faaliyetlerini gerçekleştirmek için gerekli olan temiz ve düzenli bir üretim ortamı,
yukarıda sayılan aşamaların sürekli bir şekilde uygulanmasıyla mümkün
olabilmektedir. Bunun için, çalışanların temizlik, düzen ve disiplin konularında
bilinçlendirilmeleri en önemli koşuldur.
2.2.12 KAIZEN ve KALİTE ÇEMBERLERİ
Stokla beslenmeyen ve bu anlamda son derece hassas olan yalın üretim asla gelinmiş
noktayla yetinen durağan bir sistem değildir. Yalın üretim anlayışında olabilecek tüm
zaman kayıplarının ve israfın adım adım saptanıp gerekli önlemlerin alınması,
sistemin devamı ve hassaslığının azaltılması için ön koşuldur. Üretimin her
aşamasında sistemin iyileştirilmesine yönelik sürekli ve düzenli çalışmaların tümüne
kaizen adı verilmektedir. Kaizen, hiçbir işlemin veya sürecin son halini almadığı ve
daha mükemmeline ulaşılabileceği anlayışının hakim olduğu bir yaklaşımdır.
91
91
Kaizen, Japonca’da ‘iyileştirme’ anlamına gelmektedir ve bütün çalışanları
kapsayan bir ‘sürekli iyileştirme / daha iyi yapma’ kavramına karşılık kullanılır.
Kaizen, kademeli ve sürekli iyileştirme faaliyetleri ile küçük işleri daha iyi yapmak;
standartları devamlı olarak geliştirmek ve geliştirilen standartı her defasında aşmak
amaçlarını barındırır.
‘Kaizen’ kitabının yazarı Masaaki İmai; Japonya’nın esnek üretim teknolojisindeki
başarısının, üretim proseslerini değişen müşteri ve pazar taleplerine hızla uyumlu
hale getirme yeteneğinin gerçek nedeni olarak kaizeni göstermektedir.İmai’ye göre
kaizen anlayışında iyileştirme, sonu olmayan ve sürekli bir faaliyettir ve Kaizen
hareketi bir kez başladıktan sonra bu gidişi tersine çevirmek artık mümkün değildir.
Şekil 17’de kanban sistemi ile iyileştirme süreci arasındaki ilişki gösterilmiştir.
Yüksek Verimlilik
İyileştirme Etkinlikleri
Problemlerin Ortaya Çıkması
Envanter Düzeylerinin Azalması
Takım Çalışması
Kanban Sistemi
Şekil 17 : Kanban Sistemi ile İyileştirme Süreci Arasındaki İlişki Kaynak : Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü. Barış Yayınları, İzmir, s.81
92
92
Yalın üretim sadece mühendis kadrolarının değil, tüm çalışanların yaratıcı
potansiyeline saygı duyan bir sistemdir ve kaizen anlayışında bu potansiyelin üretime
kanalize edilmesi de kalite çemberleri kanalıyla gerçekleşir. Maliyetleri düşürüp
kaliteyi arttırmaya yönelik birer problem çözme ve uygulama grubu olan kalite
çemberleri, yalın üretimin problem çözme yöntemlerini kullanırlar. Bu yöntemin
adımlarını şu şekilde sıralayabiliriz :
6. Problemlerin Saptanması : Bir üretim sürecinde bazı problemler çok açıktır
ve bunları saptamak çok fazla çaba gerektirmez. Kaizende esas olan ise
mevcut durumda problem olarak kendini göstermeyen ‘gizli’ problemleri
araştırıp ortaya çıkarmaktır. Gizli problemleri yakalamanın ilk adımı, tüm
işlem ve süreçleri ‘ürüne değer katanlar’ ve ‘ürüne değer katmayanlar’ olarak
ayırmak ve ürüne değer katmayan faaliyetleri ana problem alanları olarak
belirlemektir.
7. Problemin Yaratan Durumun İncelenmesi : Problem alanları saptandıktan
sonra mevcut işleyişte problemin nereden kaynaklandığını bulmak aşamasına
geçilir. Burada yalın üretimde 5 sorudan oluşan bir analiz yöntemi
kullanılmaktadır. ‘Kim, neyi, ne zaman, nerde, nasıl gerçekleştiriyor’
sorusuna yanıtlar bulunduktan sonra aynı sorulara bir de neden sorusu
eklenerek analiz devam eder. Mevcut durumun analizinde dikkat edilmesi
gereken bir nokta, işçi hareketlerinin gözlenmesi, işçilerin bir işi
gerçekleştirirken ne tür hareketleri, nasıl ve ne kadar sürede yaptıklarının
saptanıp kaydedilmesidir. Böylece daha sonra bu hareketler standart hale
getirilerek gereksiz zaman kayıplarının önlenmesi mümkün olacaktır.
93
93
8. Fikir Üretme : Problemin her yanıyla tanımlanmasından ve mevcut durumun
analizinin yapılmasından sonra iyileştirmeye yönelik fikir üretme aşamasına
geçilir. Fikir üretme aşamasında amaç; bir işin daha kolay, daha kaliteli, daha
çabuk ve daha az maliyetli bir şekilde nasıl yapılabileceğini araştırmaktır.
Çember üyelerinin çözüm önerileri geliştirirken dikkat edeceği noktalardan
ilki, gereksiz işlemlerin nasıl ortadan kaldırabileceğini araştırmalarıdır. Bir
işin tümüyle engellenemeyeceği ortaya çıkarsa, işin daha hızlı ve daha iyi
yapılması için çözümler getirilmelidir. Dikkat edilecek ikinci nokta ise,
mevcut makinalar yenilenmeden işçilerden maksimum verim alınıp
alınmayacağının araştırılması, makina yenilemenin en son düşünülmesidir.
Burada U –hatalarına geçiş ve işçi hareketlerinin standartlaştırılması gibi
konular üzerine yoğunlaşılmalıdır.
9. Değerlendirme : Fikir üretme aşamasının ardından uygulanabilir fikirlerin
ortaya çıkarılması ve aralarından en iyisinin seçilmesi aşamasına geçilir. Bu
aşamada fikirlere olumlu ve yapıcı bir tavırla yaklaşılmalı, fikirlerin iyi
yanlarının ne kadar geliştirilebileceği üzerinde durulmalıdır.
10. Uygulama Programının Hazırlanması : Bir fikir kabul edildikten sonra
uygulama planının hazırlanma aşamasına geçilir. Bu planda, iyileştirme
programının yatırım maliyeti bulunmalı ve bu yatırımın ne kadar süre içinde
kendini amorti edeceği hesaplanmalıdır. Yapılan hesaplamalar göz önüne
alınarak yatırım verimliliği yüksek planlara öncelik verilmelidir.
94
94
Kaizen sistemindeki öneriler aşağıdaki hedeflerden herhangi birine uygun düşmelidir
İşi kolaylaştırmak
Ağırlığı ve sıkıcılığı yok etmek
Rahatsızlığı yok etmek
İşi daha güvenli hale getirmek
İşi daha üretken hale getirmek
Ürün kalitesini iyileştirmek
Zamandan ve yoldan tasarruf etmek
İşi daha az maliyetle yapmak
Kaizen uygulamasındaki grup faaliyetlerinin getirilerini şöyle sıralayabiliriz :
[Kavrakoğlu, 1992, s.31]
Ortak hedefler için çalışmak, takım çalışması ruhunu güçlendirir.
Grup üyeleri rollerini daha iyi paylaşır ve koordine eder.
Farklı kuşaktan işçiler arasındaki ilişkileri iyileştirir.
İşçilerin moralleri önemli ölçüde yükselir.
İşçiler yeni bilgi ve beceriler kazanır, işbirliği yaklaşımları geliştirilir.
Grup kendi gücüne dayanır ve sorunlarını kendi içinde çözer.
İşçi – yönetim ilişkileri büyük ölçüde iyileşme gösterir.
İş alanını kendi önerileriyle düzenleyen ve değiştiren işçinin işine ilgisi artar.
Şekil 18’de sürekli gelişme sistemi olan kaizenin aşamaları ve ulaşmak istediği
hedefler gösterilmiştir.
95
95
Yüksek Verimlilik İnsana Saygı
İşgücü Moralinde Artış
İş gücü Sayısında Azalma
Takım ÇalışmasıOperasyonların Standardizasyonu
El İşçiliklerinin İyileştirilmesi
Tezgahlarda İyileştirme
Malzemelerin Kullanımında
İyileştirme
İyileştirme Etkinlikleri
Standart Operasyonlarda
Değişiklik
Kalite Çemberleri ve
Öneri Sistemleri
Kanban Sistemi
İyileştirme İçin Özendirme
Şekil 18 : Sürekli Gelişme Sistemi Kaynak : Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü. Barış Yayınları, İzmir, s.80
96
96
Yalın üretim anlayışı içinde kalite çemberlerini teşvik için ödüllendirme
uygulamaları da gerçekleştirilir. Kalite ve üretkenliği önemli ölçüde arttırıcı fikirler
öne süren kalite çemberlerinin üyelerine para armağanı vermek ödüllendirmede en
sık başvurulan yöntemdir. Ayrıca, örneğin Toyota ve yan sanayilerinde her ay
düzenlenen törenlerde başarılı olan takımlara birer sertifika verilir. Yılda bir kez
yapılan büyük bir törende ise, dünya çapındaki tüm Toyota fabrikalarında en iyi
fikirleri geliştiren takımlar belirlenir ve ödüllendirilir.
Yalın üretim sistemini benimsemiş işletmelerde çalışanlar sürekli olarak şirket içi
sistem ve prosedürlerin iyileştirilmesi konusunda yollar aramaktadırlar. Bu
işletmelerde yönetim, çalışanların öneriler getirerek kaizen faaliyetlerine
katılmalarını sağlamak üzere yoğun çaba harcamaktadır. Öneri sistemi, mevcut
yönetim sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır ve işçilerden gelen öneri sayısı, bu
işçilerin performansları değerlendirilirken göz önüne alınan çok önemli bir kriterdir.
Yönetim, çalışanların iyileştirme doğrultusundaki tüm çabalarını destekler çabalara
gözle görülür bir ilgiyle yaklaşır. Çoğu zaman bireysel veya grup olarak yapılan
öneri sayıları atölyelerdeki panolara asılarak işçiler arasındaki rekabet körüklenir.
Öneri sisteminin önemli bir yönü uygulanan her önerinin mevcut standartın gözden
geçirilmesine yol açmasıdır. Örneğin, bir işçinin önerisiyle makinaya eklenen basit
bir parça, o işçinin daha farklı ve zamanla daha dikkatli çalışmasını
sağlayabilmektedir. Yeni standart kendi iradesi ile oluştuğu sürece işçi bu standartla
gurur duyacak ve izlemekte istekli olacaktır. Diğer taraftan yönetimin belirlediği
standartı izlemesi söylendiğinde, işçi onu uygulamakta fazla istekli olmayacaktır.
Kaizen uygulamasının önemli bir yönü de prosesi vurgulamasıdır.
97
97
Kaizen, prosese öncelik veren düşünce tarzını ve iyileştirme için kişinin proses
öncelikli çabalarını destekleyen bir yönetim sistemini geliştirmiştir. Bu sistem,
insanların çalışmasını katı bir şekilde sonuçlarına göre değerlendiren ve gösterilen
çabayı ödüllendirmeyen batılı yönetim uygulamaları ile tümüyle terstir.
[Shingo, 1988, ss.61-107]
Kaizen stratejisinin egemen olduğu Japon yönetimlerinde, problemlerin çözümüne
sistematik ve işbirliği içinde yaklaşma olanağı vardır. Japon firmaları günümüzde
kaizen programını daha etkili ve hızlı uygulama konusunda bile yarışmaktadır!
Kaizen uygulamalarının hangi boyutlara ulaşabileceğinin örneğini Toyota’nın eski
yönetim kurulu başkanlarından Eiji Toyoda şu sözleriyle gözler önüne sermektedir :
“ Japon işçilerinin özelliklerinden biri de elleri kadar zekalarını da kullanmalarıdır.
İşçilerimiz yılda 1.5 milyon öneri getirir bu önerilerin % 95’i uygulamaya konur.
Toyota’nın atmosferinde iyileştirme isteği elle tutulacak kadar somuttur.”
[TMC, 1995, s.32]
98
98
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SMED İLE İLGİLİ BİR SANAYİ UYGULAMASI
3.1 UYGULAMA YAPILAN FİRMANIN TANITIMI
Uygulama çalışmasının yapıldığı firmanın ticari unvanı, Norm Cıvata Sanayi ve
Ticaret A.Ş’dir. Yurt dışında ise bu unvan Norm Fateners Co. olarak geçmektedir.
Norm Cıvata, 1973 yılında ülkemizin o yıllardaki en büyük ihtiyaçlarından biri olan
bağlantı elemanlarının dışa bağımlılığını kendi çapında önlemek amacıyla çift
vuruşlu bir set makine ile üretimine başlamıştır. Somun üretimine ise iç piyasanın
ihtiyacını karşılamak amacıyla 1977 yılında girmiştir. 1994 yılının mayıs ayında,
Bornova’daki eski tesisinden, şu anda faaliyette olduğu Çiğli Atatürk Organize
Sanayii Bölgesi’ndeki (A.O.S.B.) yeni ve modern tesisine taşınmıştır. İşletme
burada 22166 m2 açık alan ve 12450 m2 kapalı alan üzerine kuruludur. İşletmenin
1973 yılında 300 ton / yıl kapasite ile başladığı cıvata üretimi, 1997 yılının başına
10.000 ton / yıla çıkmış ve 2002 yılı itibariyle 18.000 ton / yıl kapasiteye ulaşmıştır.
Norm Cıvata,Türkiye cıvata üretiminin %70’ini karşılamaktadır ve ayrıca yaptığı
üretimin %55’i ihraç edilmektedir.Norm Cıvata’nın İhracat yaptığı ülkeler;
Almanya, Fransa, İngiltere, Belçika, İsveç, İsviçre, Finlandiya, Danimarka, A.B.D.,
Kanada, İsrail, Tunus, Kuveyt, İran, Suudi Arabistan ve Ürdün’dür. Yurt içinde ise
üretim yapılan firmalar arasında Tofaş, Otoyol, BMC, Chrysler, Mercedes ve Volvo
gibi otomotiv sektöründen şirketler bulunmaktadır. İşletme 3 farklı üretim
merkezinde faaliyet göstermektedir.
99
99
Uygulamanın yapıldığı Norm Cıvata bu fabrikalardan biri olup burada sadece cıvata
ve perçin üretimi yapılmaktadır. Diğer iki fabrika ise somun, rondela üretimi ve
isteğe göre cıvataların kaplama proseslerini gerçekleştirmektedir. İç ve dış piyasanın
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Norm Cıvata’nın ürün yelpazesi oldukça
genişletilmiştir.
İşletmede üretilen cıvataların %95’lik kısmını metrik cıvatalar oluşturmaktadır. Bir
cıvatanın hangi standartlarda, boyda, çapta ve kalitede olacağının yanında kaplama
yapılıp yapılmayacağının bilinmesi sipariş miktarı ile birlikte o standart cıvatanın
üretimi için yeterli planlama verisini oluşturmaktadır. İşletmede 6.8 - 8.8 - 10.9 –
12.9 kalitelerinde ve aşağıdaki standartlarda üretim yapılmaktadır :
DIN 931 (Altı Köşe Cıvata, Yarım Paso)
DIN 933 (Altı Köşe Cıvata, Tam Paso)
DIN 960 (İnce Dişli Altı Köşe Cıvata, Yarım Paso)
DIN 961 (İnce Dişli Altı Köşe Cıvata, Tam Paso)
DIN 912 (Inbus Cıvata, tam paso)
DIN 912 (Inbus Cıvata, yarım paso)
ANSI B 18.2.1 ( Yarım Paso / Tam Paso, Altı Köşe Cıvata)
İşletmenin 2002 yılında üretmiş olduğu ürünlerin standartlara göre dağılımı Pareto
analizi kullanılarak Şekil 19’da oluşturulmuştur. Ayrıca standart üretimlerde
bulunmayan ve teknik resmi ile birlikte sipariş edilen ürünlerinde,onayı alındıktan
sonra özel sipariş adıyla üretimi yapılmaktadır.
100
100
Standart üretim kavramı işletmede daha önce üretilmiş olan ve üretimi için
halihazırda kalıp bulunan cıvatalar için kullanılmaktadır. Standart dışı üretimler için
kalıp tasarımı yapılmakta ve kalıphanede uygun kalıplar üretilmektedir. Ayrıca bu tür
üretimlerdeki yüksek ayar zamanı ve genellikle bir seferliğe mahsus üretiminin
yapılması özel ürün siparişlerinin, bir ön değerlendirme aşamasından sonra üretimine
karar verilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Belirtilen kalite sayıları cıvataların çekme mukavemeti değerlerini göstermektedir.
Bu değerlere göre üretilecek olan cıvataların ısıl işlem prosesi tayin edilmaktadir.
Üretimin ana hammaddesi yurtdışından getirilen farklı cins ve çaplardaki
kangallardır. Bunlar stok sahasında tanıtım renklerine boyanıp depolanmaktadır. Bu
hammaddelerin yanı sıra cıvata ve somun üretiminde kalıp, delici, itici, bıçak v.b.
Şekil 19 : Norm Cıvata 2002 Yılı Üretim Standartlarının Dağılımı
101
101
yardımcı malzemeler de kullanılmaktadır. Yardımcı malzemeler fabrika içerisinde
bulunan ve muhtelif tip tornalar, taşlama tezgahları, presler, CNC tezgahları ile
donatılmış olan kalıphanede imal edilmektedir.
Norm Cıvata’da uygulanan üretim faaliyetlerinin akış şeması Şekil 20’de verilmiştir.
Şekil 20 : Norm Cıvata Üretim Akış Şeması
102
102
3.2 KALIP DEĞİŞTİRME SÜRELERİNİN AZALTILMASI
İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR
Kalıp değiştirme sürelerinin azaltılması ile ilgili olarak yapılan çalışmada, Norm
Cıvata’nın seçilmesinin bir çok nedeni vardır. Bu nedenlerden en önemlisi, bu
işletmede, standartları ve kalitesi çeşitlilik gösteren cıvata gibi bir ürünün
üretilmesidir. Farklı standart ve kalite düzeyleri, farklı tipte ürünler, kalıplar,
makinalar anlamına gelmektedir. Dolayısıyla işletmede farklı ürün tipleri için farklı
kalıplar kullanılmakta ve her bir ürün tipinden diğerine geçerken kullanılan kalıpların
değiştirilmesi gerekecektir. Norm Cıvata fabrikasının ikinci nedeni ise, firmanın çok
sayıda büyük çaplı otomotiv firmasına parça imal etmesidir. Diğer bir deyişle Norm
Cıvata bir otomotiv yan sanayi firmasıdır.
Yalın üretimin en önemli tekniği olan kalıp değiştirme ve ayar sürelerinin azaltılması
(SMED) çalışmaları Norm Cıvata üretim müdürü Akın Aytuğ ve üretim şefi İsmail
Büber ile birlikte gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmadaki amaç, firmanın üzerinde en çok
durduğu konu olan, uzun süreli kalıp değiştirme ve ayar sürelerinin kısaltılması için
çeşitli öneriler getirmektir. İlk olarak fabrikada halihazırdaki kalıp değiştirme
faaliyetleri gözlemlenmiş ve mevcut durumun analizi yapılmıştır. Kalıp değiştirme
sürelerinin azaltılması amacıyla ne gibi değişikliklerin yapılabileceği araştırılmıştır.
Bu araştırmalar sonucunda, bir üründen diğerine geçerken yapılan kalıp değişiklikleri
ve ayar sürelerinin, azaltılması konusunda büyük bir potansiyel olduğu gözlenmiştir.
103
103
Yapılan çalışmalar sonucu kalıp değiştirme ve makina ayarları sürelerinin
azaltılmasını sağlayacağı düşünülen önerileri şu şekilde sıralayabiliriz :
10. Bir kalıptan diğer bir kalıba geçiş sürecinde makina durduğu zaman yapılan
işlerle makina çalışırken yapılan işler saptanmalıdır. Bu ayrımdan sonra
amaç, mümkün olduğunca çok işi makina çalışırken gerçekleştirmeye
yönelmek olmalıdır. Bu yolla zamandan % 30 - 5 0 arasında tasarruf
sağlayabilme imkanı doğabilir. Belirlenen işler içinde, rahatlıkla ve önemli
bir değişikliğe gidilmeden makina çalışırken de yapılabilir olmalarına karşın,
halihazırda makina durduğu zaman yapılan işler bulunmaktadır. Bu tür işler
mutlaka makina çalışırken yapılmalıdır. Kullanılan kalıplar ve takımlar
üzerinde, yukarıdaki amaca hizmet edecekse, gerekli modifikasyonlar
yapılmalıdır.
11. Kalıp değiştirme işleminde, bir önceki kalıbın çıkarıldıktan sonra üzerine
yerleşeceği ve bir sonraki kalıbı taşıyan, yerine takılmasını kolaylaştıran
rulmanlı sistemler veya taşıyıcılar kullanılmalıdır. Bu tür bir mekanizma bir
kalıptan diğerine geçiş süresini kısaltacaktır.
12. Kalıp bağlama sırasında makinayı ayarlama gereğini önlemek zaman
tasarrufu sağlayacaktır. Kalıbı makinaya bağlama sürecinde kullanılan kalıp
ve makina bölümlerinde standartlaştırmaya gitmek kalıp bağlama süresini
düşürecektir. Bunun için kalıpların makinaya bağlantı kısımları aynı boyut ve
şekilde olursa (standart hale getirilirse) kalıplar bağlanırken aynı bağlayıcılar
(jigs) ve takımlar kullanılabilir. Bu şekilde standartlaşan kalıp değiştirme işi
daha kısa süre tutacaktır.
104
104
13. Kalıp bağlamada kullanılan vida ve cıvataların büyük zaman kaybettirici
öğeler olduğu saptanmıştır. Mengene ve bağlayıcıları vida ve cıvata
gerektirmeyecek şekilde tasarlamak zaman tasarrufu sağlayacaktır. Böylece
işçiler çok daha kısa sürede sıkıştırma ve gevşetme işlemlerini
gerçekleştirebilir.
14. Kalıp değiştirme süresinin yaklaşık olarak yarısı, bir kalıp takıldıktan sonra
yapılan ayarlama ve deneme çalışmalarına harcanmaktadır. Kalıbın ilk anda
tam gerektiği şekilde yerine oturması sağlanabilirse, kalıp takıldıktan sonraki
ayarlama işlemine gerek kalmayacak ve zaman kaybı önlenmiş olacaktır. Bu
sorunu çözmek için, kalıbın bir dokunuşta yerine oturabileceği kaset sistemler
ve ya da makinaya eklenecek limit anahtarları kullanılabilir.
15. Kalıpları makinalardan uzak depolarda saklamak, taşıma ile vakit
kaybedilmesine yol açmaktadır. Bu zaman kayıplarını önlemek için sık
kullanılan kalıplar makinaların yanlarında tutulmalıdır. Ayrıca işe yeni giren
elemanların bir an önce yetiştirilip depoya önceden belirlenen operatörlerin
alınması ve depoda her iki vardiyada da eleman bulundurulması
sağlanmalıdır.
16. Geçmiş aylarda üzerinde çalışılmış özel ürünlerin, makinalara üretim
programı verildikçe depoya dönüşlerinde kalıp teknik resimlerinin çizilip
bilgi dosyaları hazırlanarak kayıtlarının tutulması sağlanmalıdır.
17. Makinalara yüklenen üretim programları,mümkün olduğu sürece 24 saat
önceden planlama müdürlüğü tarafından üretim müdürlüğüne ulaştırılmalıdır.
Ayrıca özel üretimlerde (sipariş üzerine, bir defalık yapılan üretimler) üretim
müdürlüğüne gelen iş emirlerinin beraberinde; orijinal kalıp resminin ve kalıp
montaj resminin bulunmasu sağlanmalıdır.
105
105
18. Fabrikanın çeşitli alanlarında uygulanan 5S (Düzen ve Temizlik)
faaliyetlerinin kalıpların stoklanması ve kalıp değiştirme alanı içinde de
uygulanması için işçilere bilgi verilmelidir. 5S faaliyetlerinden çıkan
sonuçlar, kalıp değiştirme sürelerinin azaltılmasında yardımcı olabilecektir.
106
106
SONUÇ
Yalın üretim sistemi, seri üretimin doludizgin gittiği nehri tersine akıtarak, seri
üretimin dünya ekonomisi üzerindeki saltanatına son vermiştir. Bu çalışmada
sunulan ve dünyanın en saygın kurumlarının yaptığı araştırmaların çıkan bulgular
bunu kanıtlamaktadır. Yalın üretim anlayışıyla çalışan bir firma, her türlü değişikliğe
çok daha kolay adapte olabilmekte, hem çalışanlarını hem de müşterilerinin yüzünü
güldürebilmektedir.
Yalın üretimin bu başarısının arkasındaki nedenler sorgulandığında; sürekli gelişime
açık, mükemmeli hedef alan ve bundan taviz vermeyen, hiçbir olumsuzluğu
zorunluluk olarak algılamayıp bütün sorunları kaynağından ve kökten çözmeye
çalışan bir sistem olduğu sonuçlarına varılabilir. Bunlara ek olarak yalın üretimin
insana ve insan zekasına verdiği önem, yalın üretimin başarısındaki en büyük etken
olarak görülebilir. Yalın üretim, kıdem ve statü ayırt etmeden tüm insanların zihinsel
potansiyelinden faydalanma amacını barındırır. Yalın üretim insan unsuruna verdiği
bu değerin fazlasıyla faydasını görür. Bu sonuca şaşırmamak gerekir; çünkü
varlıkları –belki yaratan değil ama- yöneten şey insan zekasıdır. Dolayısıyla her şey
insanda başlayıp yine insanda bitmektedir.
107
107
Yalın üretimin başarısının önemli nedenlerinden biri olarak; sistemin kendi içinde
son derece tutarlı ve ince planlanmış olmasını gösterebiliriz. Yalın üretimin tüm
teknikleri aynı ortak amaçlara hizmet etmektedirler ve bu tekniklerin arasında
önceden kolay sezilemeyen, fakat konunun derinine inildikçe ortaya çıkan bağlantılar
ve mantıksal ilişkiler bulmak mümkündür.
Ayrıca mutlak başarı için, bütün teknikler bir bütün olarak düşünülmeli, tümünün
birden aynı anda uygulanması sağlanmalıdır. Ancak o zaman yalın üretimden
beklenen sihirli sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
Yalın üretim, sadece bir üretim veya yönetim sistemi değildir. Yalın üretim, bir
düşünceler ve ilkeler bütünü, bir başka deyişle bir felsefedir. Yalın üretim felsefesi,
sadece imalat alanındaki uygulamalarla kısıtlı bir sistem değildir. Yalın üretim
felsefesinin, tüm dünyada çok farklı alanlarda uygulamalarına rastlamak mümkündür
ve bu felsefe hayatın her alanında uygulanabilecek fikirleri ve yaklaşımları
bünyesinde barındırmaktadır. Bunlara ek olarak, yalın üretim bir ulusun veya bir
firmanın tekelinde olan bir sistem değildir. Gelişime ve farklı düşünceye açık olan
her firma veya her insan bu yalın üretim felsefesini uygulayabilir.
Yalın üretim sisteminin uygulanmasında ortaya çıkabilecek belki de en büyük sorun,
sistemin bir sihirli değnek gibi algılanması ve anlaşılması için çaba gösterilmeden
sistemden büyük kazançlar beklenmesi olmaktadır. Oysa bir firmada yalın üretimin
sisteminin başarıyla uygulanabilmesi için en önemli ön koşul, en üst
düzeyindekinden en alt düzeyindekine kadar tüm çalışanların bu sistemi çok iyi
anlamalarıdır. Yeterince anlaşılamadan uygulanan bir yalın üretim sistemi firmaya
yarardan çok zarar getirecektir.
108
108
Bu çalışmada yalnızca yalın üretimin sağladığı faydalardan ve avantajlarından söz
edilmiştir. Unutmamak gerekir ki; her fikir veya düşünsel yapıt gibi, yalın üretim
sisteminin de karşıt fikirleri veya eleştirilen noktaları vardır.
Yalın üretim anlayışının sadece Japon kültürüne uygun olduğu, sistemin otomotiv
endüstrisinin dışında uygulama alanı bulamadığı, sistemin yaygınlaşmasıyla büyük
çaplı işsizliklerin yaşanacağı, verimlilik adına sistemin işçileri büyük yük altına
soktuğu hatta sömürdüğü ve bunlara benzer birçok eleştiri her zaman yapıla
gelmiştir. Bütün bu eleştirilerin ve karşıt görüşlerin mantıklı cevapları
verilebilmektedir. Ancak, bu konular, çalışmanın sınırlarının dışında kalmaktadır. Bu
karşıt görüşler ve cevapları başka bir tezin veya araştırmanın konularıdır.
Son olarak; dileğim, her sektörden ve her ölçekten Türk firmalarının yalın üretim
felsefesini benimsemeleri ve uygulamaları, bu konuda dünyanın en iyi uygulayıcıları
konumuna gelmeleridir. Bu vizyona sahip bir projede çalışabilme ve yalın üretim
anlayışının ülkemizde yayılmasında rol alabilme fırsatına sahip olursam, mesleki
hayatımın hedeflerinden birine ulaşmış olacağım..
109
109
KAYNAKÇA
Akgeyik, Tekin., (1998) : Stratejik Üretim Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul.
Bermudez, J.,(1991) : Using MRP System to Implement JIT
in Continous Improvemnet Effort, Industrial Engineering Journal, C:23, No:11.
Bhote, K.R., (1989) : Strategic Supply Management, American Management
Association, New York.
Bhote, K.R., (1991) : World Class Quality-Using Design of Experiments,
American Management Association, New York.
Browman, J., (1991) : If You Don't Understand JIT, How Can You Implement It,
Industrial Engineering Journal, C:3, No:2.
Cusumano, M.A., (1989) : The Japanese Automobile Industry,
Harward University Press, Cambridge.
Güneş, Mustafa, (1999) : Tam Zamanında Üretim Ortamında Stok Kontrolü.
Barış Yayınları, İzmir.
Harrison, A., (1992) : Just In Time Manıfacturing in Perspective,
Prentice Hall Inc. (UK), s.21
110
110
Ikeda, M.,Sei S., (1989) : The Transfer of Flexible Production Systems,
IMPV working paper.
Ikeda, M.,Sei S., Nishiguchi, T., (1988) : U-Line Auto Parts Production,
IMPV working paper.
Kavrakoğlu, İ., (1992) : Toplam Kalitenin Temelleri,
Kalite Dergisi, Kalder Yayınları, Y:1, S:1
Monden Y., (1981) : Adaptable Kanban System Helps Toyota Maintain Just-in-time
Production, Industrial Engineering Journal, C:13, Sayı:5.
Monden Y., (1983) : Toyota Production System : Practical Approach to
Production Management, Industrial Engineering and Management Press, Norcross,
Georgia.
Nishiguchi, T., (1989) : Strategic Dualism: An Alternative in Industrial Societies,
University of Oxford, Nuffield College.
Ohno, Taichi., (1988) : Toyota Production System : Beyond Large Scale
Production, Productivity Press, Cambridge.
Ohno, Taichi., (1996) : Toyota Ruhu, Scala Yayıncılık, İstanbul.
Okamoto, K., (1989) : Planning and Control of Maintenance Costs for Total
Productive Maintenance, Productivity Press, Cambridge.
Okur, Ayperi S., (1997) : Yalın Üretim; 2000’li Yıllara Doğru Türkiye Sanayii
İçin Bir Yapılanma Modeli, Söz Yayıncılık, İstanbul.
111
111
Özçelikel, H., (1994) : Japon Yönetim Sistemleri, MESS Eğitim Vakfı Yayını, No:
177, İstanbul.
Ross, D., (1992) : Beyond the Toyota Production System; The Era of Lean
Production, Manufacturing Strategy, Chapman Hall, London.
Schonberger, R.J., (1982) : Japanese Manufacturing Techniques, The Free Press.
Setsio, Mito, (2000) : Honda Yönetim Kitabı, Academy Plus Yayınevi, Ankara.
Shingo, S., (1985) : A Revolution in Manufacturing-The SMED System,
Productivity Press, Cambridge.
Shingo, S., (1988) : Non-Stock Production - The Shingo System for Continuous
Improvement, Productivity Press, Cambridge.
Womack, J.P., Jones, D.T., (1994) : From Lean Production to the Lean
Enterprise, Harvard Business Review.
Womack, J.P., Jones, D.T., Roos D., (1990) : The Machine That Changed The
World, Rawson Associates, New York.
(1995) : The Toyota Production System, Toyota Motor Corporation, International
Public Affairs Division.
112
112
113
113