126
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002 Mahkeme Heyeti Başkan Köksal Şengün ile Üye Hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11 Haziran 2010 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek. Hayrettin Ertekin ve Ergün Poyraz ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklardan Fuat Turgut, Güler Kömürcü Öztürk ile sanıklar müdafilerinden Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı, Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanık Fikret Emek müdafii Av. Öncü Özbay, Sanık Yusuf Beşirik müdafii Av. Hikmet Fırat Aslan, İdare vekili Av. Perihan Özcan’ın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. SANIK FUAT TURGUT MÜDAFİİ SAVUNMASINA KALDIĞI YERDEN DEVAMLA: Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı:”Teşekkürler. Ve son derece düşündürücü bir veri daha mahkemeden soykırıma dair alınmış bir tek karar dahi yokken tam tersine, tam tersine konsey marfiya derneğinin talebini reddetmişken AKSA şirketinin 2004 yılında 17 trilyonluk sigorta davasını kabul ettiğini öğreniyoruz. Üstelik de dava bitmeden anlaşma ile herhangi bir banka veya sigorta şirketinin engeli alacağını garantilemeden ortada soykırımı tanıyan bir karar yokken, tam tersine bu konuda Marsilya Ermeni derneğinin talebi reddedilmişken

T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :152CELSE TARİHİ :11.06.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002

Mahkeme Heyeti Başkan Köksal Şengün ile Üye Hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 11 Haziran 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek. Hayrettin Ertekin ve Ergün Poyraz ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanıklardan Fuat Turgut, Güler Kömürcü Öztürk ile sanıklar müdafilerinden

Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı, Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanık Fikret Emek müdafii Av. Öncü Özbay, Sanık Yusuf Beşirik müdafii Av. Hikmet Fırat Aslan, İdare vekili Av. Perihan Özcan’ın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.SANIK FUAT TURGUT MÜDAFİİ SAVUNMASINA KALDIĞI YERDEN DEVAMLA:Sanık Fuat Turgut müdafii Av. Zeynep Avcı:”Teşekkürler. Ve son derece düşündürücü bir

veri daha mahkemeden soykırıma dair alınmış bir tek karar dahi yokken tam tersine, tam tersine konsey marfiya derneğinin talebini reddetmişken AKSA şirketinin 2004 yılında 17 trilyonluk sigorta davasını kabul ettiğini öğreniyoruz. Üstelik de dava bitmeden anlaşma ile herhangi bir banka veya sigorta şirketinin engeli alacağını garantilemeden ortada soykırımı tanıyan bir karar yokken, tam tersine bu konuda Marsilya Ermeni derneğinin talebi reddedilmişken kendisine karşı açılan davanın da sonucunu beklemeksizin 17 trilyon ödemesi mümkün müdür? Öyle ya yıllarca kart aidatı altında üçün beşin hesabını yapan bir gruptan bahsediyoruz. Obama seçim kampanyası boyunca açıkça Ermenilere başkan seçilecek olursa soykırım yasa tasarısına destek vereceğine söz vermiş finansal destek istemişti. Ermeni lobisi de seçimlerde Obama’yı destekleme kararı almıştı ve seçim kampanyasına milyonlarca dolar bağış yapmıştı. Bunlar yazılıp çizilen şeyler. Son oylama sonucunda şaşırdık mı gerçekten. Oysa bu Obama’nın sözüne sadakatinin seçimde harcadığı paraların karşılığı değil midir aslında. Obama’nın verdiği seçim sözlerini de hatırlayınca bu parayı bizim vergilerimizle veyahut toprağımızla ödemek zorunda bırakılacağımız bırakılacağız ve zaten 2004’de de bu durum belli olmuş muydu acaba diye düşünmeden edemiyoruz. Peki, bu Ermeni meselesi ne oluyor 2007 yılı Fransa’da Ermeni yılı ilan ediliyor. Bu bir oyun bir şeyler dayatılıp bir şeyler alma üstüne Avrupa’nın planları seni hedef gösterip sen soykırım yaptın der suçlar kabul et özür dile diye tuttururlar. Diyelim ki kabul ettiniz özür dilediniz tazminatlar başlar toprak istenir, istenmez mi? Bu gerçekleri telaffuz ettiğinizde söyleyenler ırkçı faşist mi oluyor. Bunlar yaşanmadı mı ve hala yaşanmıyor mu neden kendi yazdığımız değil de bize barbar Türkler diyen batılıların bize sunduğu tarihe itibar etmediğimiz

Page 2: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:2

için mi? Ama bu söylemlerde direk katil Türkler denmediği takdirde söylediğiniz hiçbir şey itibar görmüyor bugünlerde. Birleşmiş milletler genel kurulu Türkiye’nin yıllarca ısrarlı taleplerine rağmen diplomatların öldürülmesini uluslar arası terörizm suçu kapsamına almamıştır. Güvenlik konseyi 18 Aralık 1985 tarihli 579 sayılı kararında her çeşit kaçırma rehin alma ve diplomatların öldürülmesi eylemlerini sadece kınamıştır. Ancak terörizmin tanımına yine yer verilmemiştir. Düşününce hatırlayacaksınız bu dönemlerde bu suçlardan en çok zarar gören ülke ASALA sebebiyle Türkiye idi. Birleşmiş milletler tarafından bu şekilde bu suçun failleri tıpkı Talat Paşa davasında olduğu gibi cinayete rağmen katil dahi ilan edilmeyip alenen koruma altına alınmıştır. Burada tarihler yine dikkat çekiyor çünkü 28 Mart 1984’deki son saldırıdan sonra 18 Aralık 1985’de alınan bu kararla bütün saldırılar bıçak gibi kesiliyor. Bugün müttefiklerimiz dediğimiz ülkeler bize karşı hiçbir konuda pekte sevecen değillerdir bilindiği üzere. Yine düşündüğümüz zaman Avrupa birliği içinde yer alan Yunanistan’ın ideali olan megalo idea Helen imparatorluğunu yeniden kurmaktır. Burada buraya da coğrafi olarak batı Anadolu toprakları girmektedir. Megalo ideayı canlı tutmak Bizans’ın mirasçısı olarak patrikhaneye bağımsız statü kazandırmak çok önemlidir. Herkesin malumudur hala pek çok Avrupalı ve Amerikalıları İstanbul’a Avrupalı İstanbul’a Konstantinopolis demeyi inatla tercih eder. Yahudiler bu Yahudileri bu konuda ikiye ayırmak gerekiyor, ama bir grubuna göre vaat edilmiş kutsal topraklarda yine ülkemiz mevcut tıpkı Ermenistan bayrağında Ararat yani Ağrı dağının varlığı gibi. İşte tarihin devamlı ispatladığı bu gerçek nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk tamda bunun için dememiş midir? Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleri ve ecnebilerin planları ile yükselebilsin. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Bugün neredeyse ekonomiyi İMF’ye hukuku AHİM’e insan haklarını Avrupa birliğine teslim ettiğimizi de düşündüğümüzde, bu sanıkların pek çoğu ve müvekkilim hakkında da dikkat çeken etki tepki mekanizması çok önemlidir. Uygulanan ve eleştirilmesi darbe hazırlığıdır. Halkı isyana teşviktir denilen miting ve söylemlerin konusu olan politikalarla neler yapılmış tüm dünyadaki yansıması ve tarihi nedir acaba topraklarımızın yabancılara satışı söz konusu değil midir? Yabancı sermayenin yollarına kırmızı halılar seren ama öte yandan halkı perişan eden intihara sürükleyen politikalar uygulanmamakta mıdır? Tavsiyelerini dinlediğimiz Avrupa birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gerçekten Türkleri, Kürtleri, Ermenileri pek mi severler. O nedenle mi tavsiyeleri çok tavsiyelerine çok güvenirler. Amerikalılar ve Avrupalılar tarihlerinde haçlı seferleriyle meşhurdurlar. Farklı ırklara sempati duyduklarını söylemek mümkün değildir. Hala da ülkelerindeki azınlıkları pekte hümanist sayılmayan daha çok ırkçı tabir edilen şekilde davranan ve bu şartlara her geçen gün daha da ağırlaştıran düzenlemelere tabi tutarken özel bir mülteci hukuku oluşturarak. Mültecileri denizin ortasında ölüme terk etmekten gocunmaz hala ülkelerinde yabancı istemezken onlara karşı ırkçı yasalar yapıp bunlara gerekçe olarak ülkemizde düzeni korumamız lazım derken bu tavırların da başkalarına yasak kendilerine hak görmek küstahlıklarını hiç sorgulamazken belli ülkelerde katliamları bizzat yapıp belli ülkelerde katliama sessiz kalır hatta destek olurken. Diğer ülkelerin kaynaklarını almak için savaşlar açmaktan yönetimlerine müdahale etmekten çekinmezken. Tüm dünyaya silah satarken. Neden Kürt halkının özgürlüğü Ermenilerin soykırıma kurban gittiği Süryanilerin Asurluların soykırım yaptığı söylemleri onlar için bu denli önemli olsun. Böylece Türkiye’den en az üç ülke çıkarmaya çalışıyor olabilirler mi? Milletin menfaati için doğru soruları sormak ve tartışmak gerçekten önemlidir. Hatta milletin geleceği için asıl önemli olan bu değil midir? Bunların bu davayla ilgisi yoktur diyebilir miyiz? Yine burada pek çok sanığın ısrarla altını çizdiği hususlar var. Bununla ilgili de elimizde yine çok belirgin veriler var. CIA güdümlü bir operasyon olduğundan bahsediliyor ve gerçekten yabancıların belli açıklamaları ve düzenlediği raporlara baktığımız zaman bu tabloya tam oturuyor. Örneğin Brazezinski dünyanın en önemli stratejistleri arasındadır ve Amerika da 1977-81 arasında Jimmy Carter’in ulusal güvenlik danış yardımcılığını yaptı. Samuel Hantington ile birlikte çalışarak 43 sayfalık bir gizli bir bülten yayınladı. Bu bültende gelecek yönetimin 10 önemli dış ve ulusal güvenlik politikası hedefini

2

Page 3: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:3

açıklıyordu. 1970’lerin sonlarında Afgan işçi ve köylülerinin hükümetine karşı devrimci bir savaşa önayak olmak için fanatik bir İslamcı terörist ağ yaratmak konusunda Washington politikasının asıl mimarıdır. Brezezinski emperyalist jeostratejinin üç önemli koşulu çatışmayı engelleyerek vasallar arasında güvenliği sağlamak uydu devletleri uysallaştırmak vasallar kendi büyük güçlerden bahsediyorlar. Ve kayırmak ve de barbarların bir araya gelmelerine engel olmaktır der. Barbarlardan kimleri kastediyor acaba. 11 Eylülden sonra saldırılan Irak olmuştur ama bu saldırıyı yapan tüm teröristler Amerika’nın müttefiki olan Suudi Arabistan kimlikli değil midir? Bush Taliban’ın şirketinde çalışmıyor muydu? Yıllardır birbirimizi öldürelim diye silah satan ülkeler değil mi bunlar. 11 Eylülden sonra Amerika’nın terörist gruplar ve şer ülkeler listesi yaptığı İslam’ı ideolojik düşman olarak tanımladığı sır mıdır? Amerikan televizyonlarında İslamiyet’in vahşi ve şiddet eğilimli bir din olarak ayetlerden örnekler anlatıldığı halen bir şov programında Ahmet adlı Müslüman terörist bir kuklanın herkese geberirsiniz umarım diye veda ettiği. Son zamanlarda dizilerin hemen hepsinde katillerin adının malik veya Ahmet olduğunu biliyor muydunuz? Kürtler Müslüman değil Kürtler Türkler Müslüman değil mi? Amaç daha çok sömürü için kontrolü artırmak değil de insancıl müdahale mi gerçekten? Hindistan eyaletinin Britanya sekreteri lort Selsbory İngiliz politikasının özünü Hindistan’ın suyunu sıkmalı suyu sıkılmalı diye özetlemekten çekinmemişti. Amerikalı bir milletvekili Vietnam’daki operasyondan sonra bir daha asla Alizon’da başkaldırı olmayacak çünkü isyan edecek kimse kalmamış demişti. Yine Amerika’nın bütün dünyaya düzenlediği operasyonlara bakıyoruz Nikaragua 1978-89’da, 11 Eylül 1973’de Şili’de Panama’da 1989’da Irak’ta 90’da. Kongo ve Zahiro’da 1960-65’de, Brezilya’da 1961-64’de, Dominik Cumhuriyetinde 1963-66’da, İran’da 1953’de. Guatamala’da 1953 ve 90’da. 94’de bir Haiti de çeşitli operasyonlar düzenlemiştir ve bu operasyonların hepsinin en önemli ortak noktası bu operasyonda ülke liderlerinin hatta bazen Amerika’nın yine operasyonla getirdiği ülke liderlerinin ülkelerinde millileştirme yapması Amerikan şirketleri veya Avrupa şirketlerinden herhangi birini millileştirmesi bu operasyonlar için yeterli olmaktadır. Bu davada da ortak bu kişilerin tek ortak özelliği muhalefetin en önemli ortak özelliği milliyetçi ve ulusalcı olmasıdırın altı bu yüzden çizilmekte. Uzun zamanda sömürgeci, pek çok akademisyenlerce imparatorluğu yönelik Amerika’nın aynı zamanda pek çok jeopolitik planları vardır. Bunları da kısaca şöyle getiriyorum, 19. yüzyılın çeyreğine gelindiğinde Frederic Redsın yine ile birlikte emperyalizm artık bilimsel bir teori haline gelmiştir. Redsın yeterli besine sahip olmayan canlıların ortadan kalktığına dair Darvinci doğal seleksiyon görüşünü devletlere uygulamış ve devletlerin hayatta kalabilmesi için yeni kaynaklar bulabilmesi gerektiğini söyleyerek emperyalist yayılmacılığın bilimsel kuralını oluşturmuştur. Bu teorinin lebenştraum teorisiyle yani Nazi yayılmacılığını bilimsel bir meşruiyete oturtulmasıyla çıkış kaynağı aynıdır. Negri’nin bu kavrama yüklediği anlam emperyal değildir. Emperyal değildir zira amaç dünya halklarının tamamını kapitalist sistem içinde yönetmek değildir. Sadece kaynaklarını yağmalamak yeterlidir. Aynı şekilde dünyaya hakim olabilmek için oluşturulan jeopolitik kuramlar da düşünüldüğünde Mack Kaynır’ın Hartlandına göre kara hakimiyetini kurmak için dünyanın kalbi dediği bölge olan Avrasya’ya sahip olmak gerekir. Hardland Norveç’ten başlar tüm batı Avrupa’yı içine alacak şekilde Türkiye, İran, Irak üzerinden Pakistan ve Hindistan’ı çizerek Çin ve Kore’ye dek kuşatan çevre kuşağıdır. Spykmen’e göre Rimland kuralı asıldır. Yani hardlandın etrafını kuşatan çevre bölgeyi stratejik esas kabul eder. NATO, SENTO, SEATO’nun bu kuram çerçevesinde kurulduğu bilinmektedir. Öte yandan Rosewelt’in yakın dostu Alfred Nohan denizden merkezi karaya doğru hakimiyeti hidropolitik kuramı Amerika’nın ünlü deniz filolarının oluşması sonucunu doğurmuştur. Yine gül devrimlerine ve turuncu devrimlere bakıyoruz. Buralarda gördüğümüz süreçleri takip ediyoruz. Bizi yine ürkütüyor, çünkü kullanılan psikolojik teknikler sırayla insan hakları adı altında ülke azınlıklara bölünüyor milli birliği zedeleyici orduyu küçültücü yayınlar yapılıyor. Vatan duygusu zayıflatılıyor dünya vatandaşlığı propagandası yapılıyor, dini ayrımların altı çiziliyor. Milletin kendisine güvenini azaltıcı yayınlar yapılıyor.

3

Page 4: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:4

Aydınları kendi devleti ve milletine düşman yapılıyor. Dil bozuluyor. Eğitim sistemi eğitmez hale getirilip zeki gençler öğrenci değişim programlarına tabi tutuluyor. Kendilerine ait sivil toplum örgütleri yaygınlaştırılıyor ve özellikle kadın ve çocuklar hedef alınıyor. Tiyatro sinema televizyon ve müzik bunun için kullanılıyor. Tüm bunlar Gürcistan, Kırgızistan, Ukrayna Arnavutluk’ta yaşanan evreler değil mi? Erasmus projesi denince bugün aklımıza ne geliyor? Bu yüzden kavram kargaşası politik açıdan toplumu yönetir ve yönlendirirken çok önemlidir. Bu şekilde izlenen politikalarla halkın kafasını karıştırıp bizzat bu politikaların mağduru oldukları unutturularak ve güçlünün yanında olma içgüdüleri kullanılarak mankurtlaştırılarak bu uygulamaların destekçisi yapılmamışlar mıdır? Pek çok yakın ve uzak tarihler böyle olabilir örnek aldıkları düşünürlerin öğretileri bunlar olabilir. Ama o eskidendi bugün her şey değişti mi gerçekten? Daha birkaç yıl önce İngiltere’deki metro saldırısından bahsetmiştik. Biz bunu önemsememeli miyiz? Bunun etkilerini önemsememelimi miyiz? Bugün hala pek çok Amerikalı ve Avrupa politikacılarının doğuya açılma siyaset arenasında açıkça haçlı seferi olarak tanımlamasını umursamamalı mıyız? Amerikan başkanı Carter’in ulusal güvenlik danışmanlığını yapan Brezesinki yine Sovyet tehdidinin olduğu bölgelerde İslam’ı güçlerin desteklenmesi Amerikan çıkarlarıyla çelişen bölgelerde İslam’ı güçlerin tasfiyesini öngören doktrinini unutmamakta fayda vardır. Çünkü günümüz için hazırlanan raporda pek farklı değil. Amerika savunma bakanlığının federal danışma komisyonu yasası gereğince hazırlattığı 21. yüzyıl Amerika ulusal güvenliği başlıklı uygulama önerisi planı resmi bir Amerikan planı olması bakımından dikkate değer olmalıdır. 150 sayfalık rapor Amerika’nın 25 yılını planlayan bir rapordur. Bu rapora göre Amerika’nın rakipsizliğini sürdürmesi için başka hiçbir ülkeyi ileri teknolojiye sahip olma izni verilmemelidir. Bu çerçevede Paul Wolfowitz ve Luis Lewin tarafından 1992 yılında önerilen strateji özetle şöyledir. Amerika başka hiçbir karşıt devlete sahip olmaması durumunda kendisine dikkate değer bir güç kazandıracak doğal kaynaklara sahip bölgeyi ele geçirme izni vermemeli. Ayrıca Amerika hükümeti her gelişmiş sanayi ülkesini Amerikan önderliği ve Amerika’nın mevcut siyasi ve ekonomik istikrarı konusunda pürüz yaratmasını önlemeli dünya da Amerika’ya rakip bir potansiyel gücün ortaya çıkmasına izin vermemeli. Rapora göre Rusya hala çok büyük ve ikinci bir çöküş yaşayabilir bundan İran yararlandırılmamalı İran’ın hem İslam’ı hem de Cumhuriyet olmaması gerekmekte. İran ya İslam’ı niteliğiyle ortaçağ ülkesi haline düşürülmeli yada Cumhuriyet niteliğiyle çağdaş sisteme kazandırılmalı. Amerikan ulusal güvenliğini tehdit edenler kitle imha silahları ve ideolojik mücadeleden mücadele ile yok edilmeliden bahsedilmelidir. 2001’den 2015’e kadar İslam’dan bir ideolojik sorun olarak bahsedilmektedir. Siyasal İslam bu bölgede büyük tehlike olarak rapora geçmiştir. Bu rapor gerçek ve resmi bir rapordur. Bugün ve önümüzdeki yirmi yılı planlamaktadır. Ülkemizin tamda bu plan kuram ve jeopolitik eğilimlerin ortasında ve üstelik de resmi dinin İslamiyet olduğu da düşünüldüğünde bizi tüm bunların dışında tutan en ufak bir veri var mı? Raporda siyasal İslam büyük tehlikedir tespiti İslam ile Cumhuriyeti ve medeniyeti birlikte yaşamasına izin vermeyeceklerini açıkça ifade etmişken bunu da mı önemsemeyelim? Değişimle gelen Obama’nın ne Irak ne de Afganistan planı değişmedi. En son Afganistan işgalinin sekizinci yılında senatörleriyle yapılan değerlendirmede Afganistan’daki işgalci Amerikan askerlerinin sayısının hiçbir şekilde azaltılamayacağı ve zora giren Amerika’nın kaçınılmaz olarak daha fazla yığınak yapacağı ortaya çıktı. Peki, dost ülkelere nasıl davranmalıyız? Tavsiye bize yaptıkları yine Avrupalıların tavsiyelerine bakalım. İtalyan tarihçi Frederico Renzi Türkiye, Avrupa Türkiye’yi Truva atı olarak kullanmalı diyor. Şimon Peres Türkiye kolaylaştırıcıdır diyor. Kırgızistan cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazar Bayev 2006 Ocakta kardeşim bırakın batının Truva atı olarak gelmeyi buraya Türk olarak gelin diyor. Yanında olduklarımız akıl aldıklarımız gerçekten bizim halkımızın yanında olabilir mi? Bunları telaffuz ettiğinizde yabancı düşmanı mı oluyorsunuz? Tam tersine tarihimizden ve ulusların tarihinden ders almamak ve tedbirli olmamak akıllıca olmaz diye düşünmemiz daha mantıklı olmaz mı?

4

Page 5: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:5

Sonuçta bu sloganlarla, diğer bir anahtar faktör kriz noktasında sivillere yardım etmek için bir şey yapılması gereken alanlara müdahalenin desteklenmesiyle lider batı yönetimleriyle işbirlikçi çoğalan hükümet dışı organizasyonların etkilerinin artması. Sonuçta bu sloganlarla yapılan insancıl müdahalelerle bu ülkelerin yer altı ve yerüstü kaynakları kartelleri ve emperyalizme sömürtülüp halkı köleleştirilip ülkelerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı ellerinden gönüllü hamilikle veya zorla alınmıyor mu? Kriz noktalarında siviller yardım için müdahale yardım organizasyonu konusunda gerçek aydınlar tüm dünyada Avrupa birliği ve Amerika’nın yardım organlarının uluslar arası insani temsilcileri mi? Yoksa müttefiklerin yer yer önce casus gücü, sonraki evrede de yer yer denetim ve toplumu mankurtlaştırmadaki etkin ajanları mı sorusunu sormaya başlamışlardır. Kemal Kerinçsiz’in Amerikan elçiliğinin görüşme talebini reddetmesini ve özellikle Kemal Kerinçsiz’in kendi hukukçularımızı kendimiz eğitmeliyiz duruşunu burada hatırlamakta fayda var. Çünkü Avrupa Birliği güdümlü gelen ve onlar tarafından eğitilen Türk eğitmenlerin ders notları öncelikli başlıklarından biri şudur ve delil listesinde sunulmuştur. Zihinsel blokaj. Bir uluslar arası düşünme uluslar arası ölçekli düşünme alışkanlığı, iki dış dünyayla irtibat eksikliği, üç devlet kurumlarının isteksizliği, dört, yargıç ve savcıların direnişi olarak içe açılan zihinsel blokajın alt yazısını okuduğunuzda bugün yaşananlar daha da anlam kazanmıyor mu? Müvekkilim ve sanıklar için düşünüldüğünde zihinsel blokaj ulusal ölçekli düşünce tırnak içinde emperyalizme karşı düşünce ve ifade olarak amiyane tabirle cuk oturmuyor mu? Yine bütün dünyadaki yardım örgütlerini tek tek irdelediğimizde de ki dilekçede detaylı olarak irdelenmiştir. Bunların da aslında sivil toplum örgütlerinden çok başka amaçlara hizmet ettiği de son derece açık verilerle elimizde bulunmaktadır. Bütün bunların toplum üzerinde yarattığı psikolojik travmalar ve bunların sonuçları da oldukça ilginçtir kısaca özetle tüm Amerikan silahlı kuvvetlerinin eğitim kitaplarında yer alan düşmana uygulanan stratejiler olarak bunları özetlersek, birinci adımda toplum olaylara değerlere karşı önemsizleştirme. İkinci adımda duyarsızlaştırma. Üçüncü adımda tepkisizleştirilmiş hale getiriliyor. Açıkça zalim ama güçlü olana karşı çıkmak ise en zor olan seçenek. En fazla cesaret isteyen. Çünkü halkın menfaatlerini korumak için çıktığın yolda halk düşmanı da ilan edilebilirsin. Kaldı ki bugün devreye öğrenilmiş güçsüzlük de girer ve karşınızdaki gücü gözünüzde büyütüp yaşayabilecekleriniz yapabileceklerinizi fark etmez kendi gücünüzü ve öneminizi algılayamaz hale gelerek tepkisiz kalmaya tercih edersiniz. Ancak bu aynı zamanda yabancıların Türk milletinden korkusunun da özüdür. Çünkü bunlar dik durmak, zoru seçmek, adil olmak ve merhametli olmak bizim milletçe alameti farikalarımızdır. Bütün bunlar hala risk değil midir ve bütün bunlar konuşulmamalıdır mı diyeceğiz? Bunların sorulması ve konuşulmasından rahatsız olunuyorsa bunun sebebini sormak daha makul olmaz mı? Tamda bu noktada burada yargılananların büyük kısmı ve müvekkilim Avukat Fuat Turgut açıkça karşı çıkmalıyız bu güçlere bunlar yenilmez filan değil diyenler değil mi? Amaçları bizi bölmek dikkatli olmalıyız diyenler değil mi? Kral çıplak diyenler değil mi? Ve AKP eski milletvekili Zeynep Karahan Uslu’nun dediği gibi yanlış kavramsallaştırma bir siyasal etkinlik stratejisi olduğunu da fark ettiğimizde ve o zaman ya doğruları söyleyenler hakkında soruşturma başlatılıyorsa deyip manzaradan daha da ürkmüyor musunuz? Bu ses bu gerçekleri yüksek sesle söyleyebilenler yargılanıyor diye düşünmüyor musunuz? Daniel Defo gerçeği bulan kimse başkaları ayrı düşünüyorlar diye söylemekten çekiniyorsa hem budala hem haindir. Bir insanın benden başka herkes yanılıyor demesi kuşkusuz çok zor ama gerçekten herkes yanılıyorsa o ne yapsın demiştir. İddianamede müvekkilim hakkında söylenen ve tehdit olarak algılanan ifadeler sadece hükümet eleştirisi değil o sadece bu tehlikelerin uzantısı yanlış politikalar olarak eleştirmiyor mu? Aslında bu insanlar bu tehlikeyi görmemizi istemiyor mu? Bunun için uyarmıyor mu? Bu sanıklarca milliyetçilik ulusalcılık Atatürkçülük bu yüzden savunulmuyor mu? Endru Daf birkaç yıl önce Atatürk resimlerinin artık kamu kurumlarından indirilmesinin zamanı geldi demesinin ardından buna karşı çıkacak ve bunun için mitingler düzenleyecek olanlar davalar açacak onlar hakkında düzenlenen bu iddianamenin

5

Page 6: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:6

düzenlenmesinin ardından Atatürk’ü koruma kanununun ifade özgürlüğüne engel olduğundan bahisle kaldırılmasını tavsiye etmesi üzerine UNESCO’nun 1981 yılında Atatürk yılı olarak ilan ederken kararının gerekçesi olarak Atatürk’ün sömürgecilik ve emperyalizme karşı en önce açılan savaşların ilk liderlerinden biri olduğunun ve tüm yaşamı boyunca hiçbir renk din ve ırk ayrımı gözetmediğinden bahsetmişken ilginç bir zamanlama değil mi? UNESCO bu kararı hükümet bu gerekçenin mesnetsizliğini göster UNESCO’nun bu kararını hükümet bu gerekçenin mesnetsizliğini göstermek için burunlarına dayar mı acaba? Yaptıkları eylemlere açtıkları davalara bakınca burada yargılanan bu insanlar bunu mutlaka söylerdi eylem yapardı demiyor muyuz? Bu yüzden demokrasi ve hukuk için böyle insanlara farklı düşünce ve seslere ihtiyacımız yok mu? İşte ülkenin karşı karşıya kaldığı riskler konusunda çok daha kuvvetli şüphe hem de somut delilleri yok mu çünkü deliller daha çok garp cephesinde yeni bir şey olmadığını işaret etmiyor mu? Bu insanlar durup dururken mi sokağa dökülmüş yazı yazmış dava açmış. Yargıtay buna hayır dedi haklısınız siz mağdursunuz dava açabilirsiniz. Bir insanın ulusunu sevmesi başka uluslardan nefret etmesi demekmiş gibi bir anlam kargaşası yaratılmış siyah ve beyazla tartışmalar yapılarak gri yok sayılarak ve ölüm gösterilip kansere razı edilen çözümler dayatılmıştır. Oysa farklı düşünceler bize her zaman üçüncü bir seçeneğin olduğunu hatırlatması açısından çok önemlidir. Bu risklerin asla gerçekleşmemesi bile bu konuda düşünmeye tedbir almaya engel olmamalıdır. Bugün yeniden 21. yüzyılda haritalarla oynanıyorsa topla tüfekle bir ülke topyekün adeta özelleştirme seferine çıkarılıyorsa biri buna neoliberalizm serbest piyasa koşulları hatta gelişme derken bir diğer de bu resmen sömürüdür diyebilmelidir. Onlar toplumun güvenlik siboblarıdır ve bunları söylemenin yolu hapishanelerden geçmemelidir. Malum sözde örgütte emirlere uymayan cep telefonuyla darbe çağrısı yapan. Silahların yerini gösteren haritaları masa üstünde kasada bırakan bir örgüt muhtemelen intibak güçlüğü sorunu yaşayan bir örgüt. Modayı ancak takip edebilecek. Sorun şu ki onlar modayı takip derdinde değiller. Her ciddi konunun magazinleştirilip cıvıklaştırıldığı günümüzde bu akıma riayet etmeyen bu sanıkların çoğu için yapılabilecek en büyük suçlama Türkiye’nin asıl sorunlarını gündeme taşıma karşı karşıya kalabilecek büyük tehlikeleri dillendirme ve değerlerine sahip çıkmada direnerek demode olduklarıdır. Atatürk bağımsızlık hakkında tam bağımsızlık denildiği zaman elbette siyasi mali iktisadi süersel kültürel ve benzeri konuda tam bağımsızlık tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk ulus ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir demiştir. Ülke toprakları, limanlarımız, yeraltı yerüstü kaynakları, iletişim, sağlık gibi tüm hayati organ ve kurumların satışı tüm sağ ve sol muhalefet ve geniş halk tabanının da hükümetle ilgili sorgulanan ve sert eleştirilerde bulunulan politikalardandır. Bu tüm hayatımız boyunca zihnimize kazınan değerlerimizdendir. Bize öğretilen en büyük korunması gereken değer diye öğretilenlerden biri vatan toprağı satılmazdır. Şu koşullar gerçekleşirse satılır verilir şartı yoktur. Yerli malı Türkün malı herkes onu kullanmalı sloganlarıyla ve yerli malı haftaları düzenleyen bir ülkede büyüdük çoğumuz. Hem Müslüman hem Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olmakla gurur duymamız öğretildi bize. Korunan ve bunlara karşılık topluma verilmesine engel olunamayan mesajlara baktığımızda tabuları yıkalım Atatürk’ü sorgulayalım masaya yatıralım deşmediğimiz yerini bırakmayalım demokrasi için bu şart dediğimiz bunların propagandasını yaptığımız bir dönemde bu sorulardan eleştirilerden korkarak cezalandırmaya çalışıyor olabilir miyiz buradaki insanları? İrtica eylem irtica suç değilmiş de irtica ile mücadele suçmuş gibi mesajlar toplumun algılarına yollanmamış mıdır? Artık bu saatten sonra elli tarikat evinde cephanelik bulsanız bu irtica ile eylem planının sonucudur komploya gittik elinde silahla suikastçı ama cemaat üyesi yakalanırsa Ergenekoncular beynimi yıkadı güdülmendim diye ağlayacakmış hissiyatı yine mağdur olmuş bir grupla karşı karşıya kalacağımız riski de akla gelmiyor mu? Türkün varoluş destanının adı konularak gelecek nesillere Ergenekon adı terör örgütü olarak algılama riskini bu riski bu davayla söz konusu olmamış mıdır? Her değer ve kavramın tersinden okunduğu yeni anlamlar yüklendiği bir

6

Page 7: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:7

demokrasi kavramıyla karşı karşıya değiliz diyen kaç kişi çıkar? Sermayenin gücü halkın ezildiği sesini çıkarmadığı derece artacaktır ve buradaki pek çok sanık ve müvekkil tamda bundan dolayı yargılanmaktadır. Usulüne uygun kullanılmış kanunlarla her zaman bir hakimin adil olmayan bir yargıya varması bu yönde bir karar vermesi mümkündür. Yasaya uygun olmanın adil olmama riski her zaman vardır. Adil olmayanın güçlüyü koruyanın halkı sömürüp ezilmesine mağdur olmasına sebep olan kanunlarla bir hakimin adalete aykırı karar vermesi son derece ürkütücüdür. Kuşkusuz kapitalizm halkı değil sermayeyi korur. Dolayısıyla karteller bu karşı duruşu da cezasız bırakmaz. Halkın ise işgücü ve tüketici sıfatı dışında bir anlam ve önemi yoktur. Devletin görevi ise halkı korumaktır dolayısıyla kartelleşmenin önündeki en büyük engeller ise sosyal hukuk devleti halkçılık ortak tarih din kültür ve ulus devlettir. Amaç kartellere bağımlı güdümlü birimler yaratmaktır. İnsan bir anlam ifade etmez. Sadece istatistiği bir veri birimdir. Dolayısıyla önemsizdir. Savaşta para için insanların savaşta para için insanlar rakam dışında anlam ifade etmezler. Bu eğilimler en fazla üzücü ancak amaç için kaçınılmazdır. Şiddet filmlerinin yaygınlaştırılması ile de bu durum insanlarda içselleştirir ve anlamını yitirir. Ama burada halk bu denli ezilip her gün fakirleştirip sesini çıkarmazsa kendisini ifade edemezse işte artık o zaman kanlı darbe olur. O yüzden bu kişiler toplumun güvenlik siboplarıdır diyoruz. Onlar darbenin nedeni değil ancak önlemi olabilirler. Sivil toplum örgütleri ve organize bilinçli toplum ve ile demokratik tepkilerin verilmemesi halinde kanlı darbe olur. Dolayısıyla bu davada darbe hazırlığı halkı isyana teşvik diye delil olarak sunulan her şey tam tersine kanlı bir darbenin ilacıdır. İddia edilenlerin aleyhine sanıkların lehine delillerdir. Ayrıca burada delil olarak gösterilen dernek, yürüyüş, eylem ve söylemler aynı zamanda özgür ve demokratik bir hukuk devletinin olmazsa olmazlarıdır. Bu kelimelerin içi boşaltılıp tam tersi anlamlar yüklenerek yeniden doldurulmamalıdırlar. Çünkü o zaman değerli olan her şey anlamını yitirir ve sadece söz olarak sanal olarak varlığını sürdürür. Ama iddianamede başından sonuna bu ters mantık ilişkisinin hakimiyetini yorum ve delillerde bariz şekilde görüyoruz. Bunların sorulması için gündem yaratılması hükümetin bu sorulardan rahatsızlık duymaması endişeye sebep olmaması gerekmektedir. Kaldı ki, hükümetle ilgili eleştiriler daha önce de söylediğimiz gibi en çok en geniş haklar verilen eleştirilerdir AHİM’e göre de. AHİM de düşünce özgürlüğünün sınırlarından bahsederken beyanın nasıl bir topluluğa yapıldığı Gerger Türkiye kararı 99 da. Yine şiddet içermeyen direniş çağrısı yapılabilir Öncal Türkiye kararı, fikirler sert saldırgan ve düşmanca bir üslupla kaleme alınıp açıklanabilir Polat Türkiye kararı ve Ceylan Türkiye kararı 99 tarihli. Devletin mevcut düzeni sorgulanabilir Aksoy Türkiye 2000 tarihli kararı. Politik konularda ifade özgürlüğü daha geniştir Sürek ve Özdemir 99 tarihli kararı söz konusudur. Yine politikacılar daha fazla eleştirilebilir Lingens Avusturya davası. Ayrıca burada AHİM Lingens kararında açıkladığı üzere olguların varlığı kanıtlanabilir oysa değer yargılarının doğruluğunu kanıta başvurarak ortaya konamaz. Değer yargıları açısından bunu talep etmek gerçekleştirmeyecek bir şey istemektir. Dolayısıyla doğruluğu denetlenebilir olgu ve verilerin yanı sıra doğruluğun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir, eleştiri ve spekülasyonların dile getirilmesi de 10. madde çerçevesinde koruma altına alınmıştır. Ayrıca yine AHİM bu kararlarında anlatım özgürlüğünün 10. madde sınırları içinde yalnız lehte olduğu kabul edilen veya yararsız veya ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil ancak devletin veya nüfus nüfusun bir bölümünde aleyhinde olan onlara çarpıcı gelen rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Bunlar çoğunluğun hoşgörü ve açık fikirliliğinin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Bu nedenle diğer etkenler bir yana iletişim alanına getirilen her norm, formalite, koşul, yasal ve ceza izlenen meşru amaçla orantılı olmalıdır diyor Henry Sayd Birleşik Krallık davasında. Tüm bu sebeplerle bu davada müvekkilimin düşünce özgürlüğü kapsamında düşüncelerini ifade ettiğini, toplantı özgürlüğü kapsamında mitinglere katıldığını, hak icrası özgürlüğü kapsamında davalara girdiğini ayrıca mesleğini icra ettiğini de düşünecek olursak herhangi bir suç işlediği tespitinde bulunmak söz konusu olamaz bize göre. Üstelik burada

7

Page 8: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:8

veriler incelendiğinde alınan kararların hukuka aykırı olduğu tespit edildiğinde tam tersine müvekkilim aleyhine savcılık makamının işlediği suçlar söz konusudur bize göre. Savcılık makamı tarafından yandaş medya kuruluşlarına soruşturma aşaması ve kapsamı soruşturmadaki gizli bilgi ve belgeleri, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, devlet sırrını ifşa suçu işlenmiş soruşturmanın gizliliğinin ihlali sanıkların özel hayatlarına dair sırları verilmiş ve bu şekilde kamuoyu yanıltılarak adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu da işlenerek görevlerini kötüye kullanmışlar ve en azından bununla ilgili olarak gerekli tedbirleri almayarak yükümlülüklerini yerine getirmemiş ve görevlerini ihmal etmişler. Ve fakat bunlara dair hiçbir suç duyurusu da halen sonuç, suç duyurusundan halen sonuç alınamamıştır. 13. Ağır ceza mahkemesinin 12 Nisan 2009 günlü kararı ve savcılık talimatı ile aramaların kanunsuzluğu kabul edildi. Yedek hakimin verdiği arama kararına dayanılarak özel yetkili savcılığın polise yazdığı yazıda nasıl arama yapılacağına bilgisayarların nasıl kopyalanacağına dair bir buçuk sayfalık ayrıntılı açıklama yer almakta. TCK 329 maddesine göre devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla 329’un işlendiğini iddia ediyoruz bunu açıklamıştık. Bunun yanında yine savcılık makamı tarafından bu dosyada müvekkilime karşı haksız arama TCK madde 120 ve konut dokunulmazlığını ihlal TCK madde 116 nedeniyle görevi kötüye kullanma iftira, sahte resmi belgeyi kullanma, TCK madde 132/1. fıkrası haberleşmenin gizliliğini ihlal. Madde 134 de düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal. TCK madde 119’daki inanç düşünce ve kanaat hürriyetlerinin kullanılmasının engellenmesi ve yasadışı delil toplama suçları. Kamu görev ve yetkisi kullanılarak TCK madde 109 da kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma suçları işlendiğinden bunlarla ilgili özel hukuka dair haklarımız saklı tutarak iddianameyi düzenleyen savcılar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Müvekkilim bu davada süreci başlattığından beri medyada terörist olarak yargılanmaktadır. Bu konudaki bilgilerin servis edilmesi açısından konunun araştırılmasını da ayrıca talep ediyoruz. Dava konusu örgütle hiç alakası olmayan delil ve davaları delilmiş gibi herkesin internetten ulaşacağı şekilde iddianameye, iddianameyi yayınlamak müvekkilimi ırkçı, darbeci ilan etmek ve müvekkilim burada kendi yaşadığı sıkıntıları da belirtmiştir. Bunları da göz önünde alınması göz önüne alınmasını istiyoruz. Hakim ve savcılar bu davada ayrıca savcılık makamı TCK madde 301 Türklüğü, Cumhuriyeti, devletin kurum ve kuruluşlarını aşağılama TCK madde 215 suçu ve suçluyu övme suçları işleyerek toplumsal infiallere ve bu dava üzerinden bu davanın masumiyet ilkesi ihlal edilerek basına lanse edilmesine sebep olmuştur. Ayrıca başbakan Recep Tayyip Erdoğan davanın savcılığını üstlenmiş adli makamları kolluk makamlarını etkilemeye çalışarak TCK madde 288’deki adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu işlemiştir. Taleplerimiz, tüm bu sebeplerle yukarıda detaylarını açıkladığımız üzere öncelikle özel hukuka dair haklarımızı saklı tutarak müvekkilimin işleri gereği duruşmadan ayrı tutulmasına. Delillerin öncelikle yok sayılarak dosyadan çıkartılmasına karar verilmesine veya hukuka aykırı şekilde alınmış olunduğu alınmış kararlar olduğunun tespitine. Hrant Dink dava dosyasının müvekkilimin tevsiki tahkikat yönündeki savunmalarının da esas alan tutanaklarının mahkeme dosyasına celbine müvekkilim hakkında Budapeşte ilkeleri gereği tarafsız bir soruşturma sorumluluğu olmaksızın başlatılmış yapılmış bir soruşturma söz konusu olması sebebiyle savcılık makamının bu davaya devam etmemesini. Duruşmaların televizyonlardan canlı olarak yayınlanmasını. Ve yine bu davada bütün sanıkların iddia ettiği pek çok verinin de olaya uygunluğunu gösterdiği üzere her ne kadar sıra dışı bir talep olmasına rağmen öncelikle Amerika savunma bakanlığının federal danışma komisyonu yasası gereğince hazırlattığı 21. yüzyılda Amerikan ulusla güvenliği başlıklı uygulama önerisi planı resmi bir Amerikan planı olması bakımından önemlidir. Ve buna benzer Amerika’nın Ortadoğu ve Türkiye kapsamındaki bütün raporlarının dosya içine alınarak tercümesinin yapılmasına. Savcılar ve başbakan hakkında haklarımız saklı kalmak üzere suç duyurusunda bulunulmasına ve bütün bunların sonucunda da aksi halde tüm toplanan delillerden de anlaşıldığı ve sabit olduğu üzere müvekkilin beraatına karar verilmesine saygılarımızla vekaleten arz ve talep

8

Page 9: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:9

ediyoruz efendim teşekkürler. Pardon Efendim dilekçemle de ek klasör listemi de sunayım yazılı olarak da delil listemizi dilekçemize ve ek delil klasörlerimizi sunuyoruz efendim.”

Sanık Fuat Turgut’tan soruldu.Mahkeme Başkanı:" Dinlediniz savunmayı ne diyorsunuz?”Sanık Fuat Turgut:”Efendim, avukatımın hukukçuluk formasyonu sadece hukuk fakültesini

bitirmekten ibaret olan bir takım hukukçu geçinenlere ders niteliğindeki savunmasını aynen iştirak ediyorum. Ben herhangi bir suç işlemedim. Suç işleyenlerin suç işleyenlerin karşısına dikildim. Ama silahla değil dilimle kalemimle karşılarına dikildim onun için buradayım. Ve ben bu mahkemede bu mahkeme de yargılananların şahsımda Sevr ile Lozan’ın mücadelesinin var olduğuna inanıyorum. Sevrciler Lozan yanlılarını yargılatıyorlar. Ben buna inanıyorum ve Sevrciler Atatürk’ü Cumhuriyeti Cumhuriyetin kuruluş felsefesini yargılatıyorlar, ben bura inanıyorum. Bundan sonra da eğer Sayın heyetiniz beni serbest bırakırsa Türk’ün düşmanlarıyla, Amerika’nın manda memurlarıyla, Avrupa birliğinin manda memurlarıyla, içimizdeki din tüccarlarıyla, CIA’in Vatikan’ın ortak kullanımındaki din tüccarlarıyla mücadelemi hukuki zeminde devam ettireceğim. Ve hazırlıklarını yaptığım, inşallah gerçekleşeceğine bütün kalbimle inandığım yüce divanda müdahil avukatlık için gerekli malzemeleri toplamaya devam edeceğim. 9 yıllık iktidarlarında rakip partilerin mevkiidaşlarıyla bir tek televizyon programına çıkıp tartışmak cesaretini gösteremeyen bir takım yandaş medyanın kendi yandaş medyasında dahi tartışmayı göze alamayanlara karşı çıkmamayı Allah huzurunda sorumluluk sayarım. Bu sorumluluktan azat olmak içinde bunlarla mücadele edeceğim. Benim mücadele ettiklerim, benim mücadele ettiklerim Atatürk’ün düşmanıdırlar, Cumhuriyetin düşmanıdırlar, benim mücadele ettiğim ettiklerim dinler ve mezhepler arası barışın çimentosu olmazsa olmazlarımızdan laikliğin düşmanıdırlar. Ben bunlara bundan sonra da tahammül göstermeyeceğim. Ve ben fitne patrikhane ile birilerinin haddini bilmezlerin ekümenik ilan ettiği Bartelemo adlı papazla mücadele etti diye burada yargılanan Sevgi hanımla, Sayın Muzaffer Tekin ile Sayın Veli Küçük ile, Sayın Fikri Karadağ ile, Sayın Fikret Emek ile aynı yerde yargılanmaktan utanmadığımı tam aksine iftihar ettiğimi bir daha tekraren belirtiyorum saygılar sunuyorum, beraatımı istiyorum.”

SANIKLAR VE MÜDAFİLERİN BEYAN VE TALEPLERİNİN ALINMASINA GEÇİLDİ.Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, en son kabul edilen iddianameden

bir pasaj okuyarak başlayacağım. Ergenekon lobi yapılanmasında araştırma ve bilgi toplama analiz ve değerlendirme, iletişim ve propaganda birimlerinde görevli olan tutuklu sanık İsmail Yıldız’ın şüpheli Bedrettin Dalan hakkında analiz içerikli bir yazı yazarak bunu örgütün üst kademesinde görevli bulunan Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur’un bulunduğu birime verildiği. Sayın Başkanım bakın araştırma ben bu Ergenekon lobi belgesinden haberdar değilim burada haberdar oldum, okumadım burada okudum. Kaldı ki o belge ile ilgili kanaatimi de söyledim. SESAR da bu tür belgelerin yüzüne bile bakılmaz çünkü değerlendirmeye kabil bir belge değil. Başka bir ilginç şey araştırma, bilgi toplama, analiz ve değerlendirme, iletişim ve propaganda. Ya Sayın Başkanım ben nükleer bir insan değilim insanım. Yani linyit bir insan da değilim ama bu kadar şeyi bir kişinin yapması nasıl mümkün? Yani ben hem araştıracağım, hem bilgi toplayacağım, hem analiz ve değerlendirme yapacağım hem iletişim ve propagandadan sorumlu olacağım ve bu bir örgütte bir kişinin bir tane çalışma yeri olur on tane çalışma yeri olmaz ki Sayın Başkanım. Kaldı ki Bedrettin Dalan Sayın Dalan politikacı İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı yapmış, milletvekilliği yapmış, bir parti kurmuş ve siyaset yapmayı düşünen ve bu konuda fikir jimnastiği yapan ve üzerinde de birçok baskı bulunan bir kişi ve ben tüm siyasilere yönelik çalışma yapıyorum. Ben ekmeğimi siyasetten kazanıyorum. Bir şirketim bir araştırma merkeziyim ve danışmanlık hizmeti veriyorum. Şimdi Dalan ile ilgili yapmış olduğumuz analizin neresinde şey var. Kaldı ki, Levent Ersöz tuğgeneral Sayın Levent Ersöz ki onun talebiyle ben kendisiyle görüştüm. Niye ona vereyim böyle bir raporu. Tuğgeneral, darbe yapacak bir adam

9

Page 10: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:10

tuğgeneralle ben ne görüşeyim gider en tepesindeki adamla görüşür Ankara’dayım ulaşma imkanım yok mu? Sayın heyet, belki buradaki sanıkların ya Ankara da bu ya diğer dosyada ismi geçen tutuklu yada tutuksuz sanıkların birçoğuyla çok zayıf ilişkilerim var ama iddia makamındaki yada heyetteki bazılarıyla daha güçlü ilişkilerim olabilir çevrelerine bir baksalar orada görecekler zaten birçok şeyi. Yani iddia makamındaki bulunan savcının akrabasıyla ben ortak ofis açıyorum o terör eylemi olmuyor onun akrabasıyla birlikte gidiyorum bazı siyasi partilerin genel başkanlarıyla görüşüyorum onun siyasi faaliyetini en azından arkadaşlığımız çerçevesinde katkı da bulunuyorum. Bu terör ya hiçbir zaman dememişim akrabasına ya ihtilal olacak darbe olacak bu siyasetten vazgeç dememişim. Sorabilirler akrabalarına. Ben Ankara’dayım bir sürü telefon konuşması var. Siyasete girmek isteyen arkadaşlarıma hep söylediğim şey şu. AKP’de siyaset yapabilir miyim yapamazsın geçmişinde milli refah yoksa geçmişinde milli görüşçülük yoksa çok zor bir yere gelmen AKP de siyaset yapamazsın demişim açıkça söylemişim. Ya burada Bedrettin Dalan ile ilgili analiz gayet güzel bir analiz. Almışım bu adam siyaset yapabilir mi yapamaz mı Türkiye de Sayın Dalan’ı siyasi niteliklerini biliyorum ben Sayın Başkanım. 83 yılından beri tanıdığım birisi. Türkiye de bir politikacı darbenin başbakanı olmayı istemez. Hem de Dalan gibi birisi Sayın Dalan gibi birisi darbenin başbakanı olmayı istemez. Anti demokratik usullerle gelmiş bir hükümetin başında olmak istemez yada o siyasetin içerisinde yer almaz tanıyorum da Dalan’ı. Bu ülkede demokrasi için en ciddi mücadele verenler ve demokrasiyi savunduğu için ölüm listesine girmiş bir adam. Nasıl bunu şimdi darbeyle suçlayabiliyoruz. Sayın Başkanım bakın Levent Ersöz istihbarat daire başkanı jandarma istihbarat daire başkanı, Nuri Gündeş gözaltına alındı sorgulandı. İstanbul MİT bölge başkanı, Özel Yılmaz İstanbul MİT bölge başkan yardımcısı. Şükrü Sarı Işık emekli orgeneral. Sayın Şükrü Sarı Işık MGK genel sekreteri. Emekli orgeneral Sayın Tuncer Kılıç MGK genel sekreteri Allah aşkına yani ben hangi bilgiyi toplayacağım zaten örgütün üyesi yada yöneticisi olduğu iddia edilen şahıslar devletin en üst kademelerindeki insanlar. İstihbarat ellerinde, benim hangi bilgime ihtiyaçları olacak. Ben hangi bilgiyi toplayacağım. Allah aşkına bileşim çağındayız. Bilgi çağındayız. İsminizi verin ben üç günde size bir kitap yazayım. Hangi bilgiyi toplayalım hangi bilgiye ihtiyaç var. Allah aşkına hangi bir şey bilinmiyor Türkiye de kim hepimizin her şeyi biliniyor. Saklı gizli neyimiz var. Sayın Özese’nin hangi üniversitede hangi yılda okuduğunu söyleyin bir haftada kitabını yazalım. Fezadan gelmedik biz bu ülkeyi kaç yıldır bu ülkede yaşıyoruz. Sayın Başkanım o kadar çok garabet var ki, bakın Tuncay Özkan siyasi parti genel başkanı, Doğu Perinçek siyasi parti genel başkanı, Mustafa Özbek siyasi parti kurma hazırlığında olan birisi, Kemal Kerinçsiz MHP de siyaset yapıyor. Bedrettin Dalan eski politikacı ve hala siyaset yapması için üzerinde baskılar olduğunu bildiğim bir insan. Şimdi şuradaki sanıkların profilline bakıyorsunuz hepsi bir şekilde siyasetle ilgili. Hiç siyasetin dışında bir insan neredeyse yok. Belirli kili sanıklar. Burada bir siyasi, bir siyasi faaliyetin yada siyasal faaliyetlerin demokratik hakların sorgulandığını söyledim hala aynı şey yapılıyor. Yani siyasi parti kurarak mı darbe yapılacak Türkiye de. Siyasi faaliyetlerle mi darbe yapılacak Türkiye de. Kim yapar kim ister bunu. Sayın Başkanım bakın siyasette AKP’nin alternatifinin alternatiflerinin olabileceğini gösterecektir. İddianameden bir cümle, her yerde AKP’ye karşı oluşturulan yeni dalganın unsurlarından biri olabilecektir Sayın Dalan ile ilgili konuş bir değerlendirme. Başka bir yerde hemen hemen hep aynı şey geçiyor siyasette bir alternatif arayışından bahsediliyor. AKP’ye karşı bir siyasi cepheden bahsediliyor. Bunun neresi darbe. Yani illa hep AKP mi yönetecek diğer siyasi partiler iktidar olmak için Türkiye de faaliyet gösteremeyecek mi? Bu faaliyeti biz alıp gelip AKP’yi hükümetten düşürme kapsamında mı değerlendireceğiz. Çok anayasa mahkemesinin yakında verdiği bir karar var AKP’nin kapatılma davasında. Açıp okusun iddia makamı. Sizler okuyun orada çok önemli şeyler var. Orada bir siyasi faaliyetin yasaklanamayacağına ilişkin değerlendirmeler var. Anayasanın değiştirilemez maddelerine karşı tüm siyasi faaliyetleri cezalandırabilirsiniz ama hükümetin icraatlarına tenkite yasak yok. Sizin

10

Page 11: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:11

Türkiye de bir alternatif siyasi oluşum kurmanıza bir yasak yok bu olamaz. AKP bu ülkeyi yönetemeyebilir üç günde görülür. Bir yılda görülür beş yılda görülür ama yönetemeyeceği görüldüğünde gider bunlar basit siyasi olgular. Bu siyasi olguları bir darbenin karinesi yapıp da burada insanları yargılayamayız bu olmaz. Yarın hepimiz yargılanırız böyle giderse hepimiz yargılanırız. Yarın birisi der ki veya bu heyetten de birileri işte efendim filanca AKP’liler şöyle şöyle yaptı bu siya peki o zaman AKP’nin 2000’deki 2001’deki 2002’deki kuruluş çalışmaları esnasındaki siyasi faaliyetlerini yargılayalım. ANAP’tan milletvekili al, bakan al. DSP’den milletvekili al bakan al. Diğer partilerden millet e bu o zamanki koalisyon hükümetini yıkma kapsamında mı değerlendirilecek oradaki saf değiştirmeler. O zaman öyleyse buyurun AKP hakkında da o dönemki hükümeti yıkmakla ilgili fiillerden dolayı bir dava açın. Böyle bir garabet olabilir mi Sayın Başkanım? Sayın Başkanım neresinden tutacağım bilemiyorum. Yani okudukça dehşete düşüyorum. Çok basit bir şey bu siyasi mantalite yani nasıl yaparsınız bunu kimi nasıl yaşatacağız bu ülkede. Resmen diyoruz ki insanlara susun. Hiçbir şekilde konuşmayın, soluk alıp vermeyin ölün çünkü ben yaşamak istiyorum. E sen yaşayacaksın diye ben ölmek zorunda değilim ki. Sayın Başkanım başka bir şey, ya Allah aşkına bir ülkeden bir devletten bahsediyoruz. Bu devletin benimle ortak çalışmaya ihtiyacı yok. Ben bu devleti çok iyi tanıyorum. En üst düzeyinde danışmanlık yaptım kim ne derse desin ben kendimi biliyorum. En üst düzeyinde siyasi mekanizmasını, anayasal mekanizmasını biliyorum, toplumsal mekanizmasını biliyorum. Size verdiğim metinde de var orada göreceksiniz Bülent Orakoğlu’nun tarafa verdiği bir şey röportajda ANAP geldiğinde otuz yıl gitmeyecek deniliyordu sekiz yılda gitti diye bir not düşmüşüm üzerinde. E belli AKP’nin siyasi ömrünün ne olacağını ben biliyorum rapor hazırladım 2001 yılında dedim ki bunlar bu ülkeyi yönetecek kabiliyette değiller uzun süre uzun soluklu olmazlar. 12 yıl kalabilirsiniz 10 yıl kalabilirsiniz bu beni ilgilendirmez çok fazla ama ben ekmeğimi siyasetten kazanıyorum hiçbir darbeci gelip benden danışmanlık hizmeti almaz ve bana ekmek vermez Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, yine şurada okudukça şaşırdığım şeylerden birisi ve devletin en üst kademesindeki insanlar zaten bu işin yani hükümete karşı darbe yapma MGK genel sekreterini aldınız attınız içeri. MGK genel sekreteri, Tuncer Kılıç MGK genel sekreteri yani Türkiye de neredeyse cumhurbaşkanlığının da üstünde devletin çatısı burası. Yani bu insanları alıp içeri atıyorsanız şöyle bir sonuç çıkar bu çok önemli. Biz bir darbe yaptık. Biz bir ihtilal yaptık. Ve bu ihtilal kapsamında devletin en üst yöneticilerini devletin tüm en azından kilit noktalarındaki bulunan insanları içeri atıyoruz. Biz ülkeyi işgal ettik. Bu üst Türkçe’si budur bunun. Başka bir anlama gelmez ki bu Sayın Başkanım. Mefhumu muhalifinden çıkan budur. Bu insanlar geçmişte devleti işgal mi etmişlerdi. MGK genel başkanı bu örgütün mensubu olarak niye alıp gidip ülkeyi AKP’ye teslim etti. Tuncer Kılıç niye AKP’ye teslim etti ülkeyi. Yani o zaman ortaya çıkan mefhumu muhalifinden sonuç şudur. İddianameyi yazanlar için söylüyorum ya Allah aşkına eğer bu insanlar gerçekten o örgütün üyesiyse niye AKP’ye teslim ettiler ülkeyi. Etmeyebilirlerdi MGK devletin her şeyinin toplandığı nokta. İki tane MGK genel başk, genel sekreteri şu anda yargılıyorsunuz bu davada. Mümkün mü böyle bir şey, alıp gidip AKP’ye mi teslim edecek MGK’nın genel sekreteri ülkeyi. Şükrü Sarı Işık aldı AKP’ye mi teslim etti Tuncer böyle bir şey mümkün mü? Eğer siz bu insanları içeri atıyorsanız örgüt mensubu diye o zaman burada mefhumu muhalifinden çıkan sonuç şudur biz darbe yaptık bir ihtilal yaptık. AKP’yi ihtilal yapmaktan yarın yargılayabilirsiniz burada. Sayın Başkanım, başka bir garabet yine ben bir kısım insanlara rapor veriyormuşum ya çok mu ihtiyaç var. Levent Ersöz beni tanımaz. Örnek veriyorum Hasan Atilla Uğur’u ben tanımadım çünkü Kürşat albay diye orada bir defa gördüm televizyonda gördüğümde de tanımadım daha sonra anladım ki o Kürşat al kod ismini diye nitelendirilen ismi okuyunca Hasan Atilla Uğur’un o olduğunu anladım. Levent Ersöz beni hiç bilmez. Kaldı ki, Levent Ersöz ile işim de olmaz. Daha önce de burada ifade ettim Sayın Başkanım devletin tüm istihbarat birimleri izliyor zaten. Yani böyle bir yanlışlığın içerisinde olsam alır derler ya hocam böyle böyle bizim yanımıza gelen birçok insan için uyarı yaptılar. Dediler ki

11

Page 12: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:12

hocam şununla görüşme, bununla görüşme diye. Sayın Başkanım, okudukça yine dehşetten yani renkten renge giriyorum. Şu iddianame kapsamında bu heyeti de yarın yargılayabilirler iddia makamının tümünü de yargı kendi yazdıkları var burada. Yani sağ olsunlar lehinde olarak orada bir siyasi faaliyet yaptığımı yazmışlar. Açık açık yazılıyor. Bir siyasi faaliyet, bir siyasi dalgadan bahsediliyor. Bu siyasi dalgayı nasıl siz darbe olarak yorumlayabiliyorsunuz? Ben Sayın Dalan’dan bir yazı yazmış altı bin öğrenci getirmeye çalışıyorum kaldı ki, iddia makamı da bundan bir savcının akrabasıyla birlikte ofis açıyorum bu o beni finanse etmek olmuyor. Sayın Dalan’dan para istemişim güya bir mektup yazarak o patronum oluyor. E sizden de istedim sizler de patronumsunuz. Geçen sefer dedim benim ailem yirmi saat dikiş dikerek bakıyor bana hepiniz verin ayda beşer yüz milyon ben yatayım içeride dedim. Sayın Başkanım çok konuşmaya gerek yok. Burada açığa çıkan şey şudur. Türkiye de siyasi tahammülsüzlük hat safhaya ulaşmıştır. Siyaseten egemen olmak ve hat herkesi susturmak düşüncesi hat safhaya ulaşmıştır. Bu benim için kabul edilebilir bir şey. Türkiye’nin siyasi kültürünü siyasi tarihini biliyorum. Ama bu benim ülkem için kabul edilebilir bir şey değil. Ben Avrupa’daki bir ülkenin yöneticisinin benim buradan bir politikacım gittiği zaman onu diktatör profiliyle bakmasını istemem. Buradan benim ülkemin bir yöneticisi birleşmiş milletlere gittiği zaman onu bir diktatör profiliyle bakmasını istemem bu beni küçültür. Giden adamı da küçültür. Bugün ortaya çıkan tablo maalesef budur. Ve biz böyle giderse bir süre sonra artık evlerimizde çocuklarımızla bile konuşamayacağız çünkü konuştuğumuz her şey önümüze bir terör olgusu olarak getirilebilir. Bu sizin hakimiyetinizi tesis etme gayretine girer. Biz bir devrim yaptık nizamı ele geçirdik yönetimi ele geçirdik bu yönetimi ele geçirmek için bir dikta uyguluyoruz. Herkesi susturuyoruz, herkesi susturacağız anlamına gelir bu. Bu anayasanın açık ihlalidir, bu anayasanın ilgasıdır. Anayasa yok artık bugün ben anayasayı okuyorum anayasayı okuyorsam benim bu anayasa cari ise bugün bu ülkede benim burada olmamam lazım. TCK cari ise bu ülkede benim bugün burada olmamam lazım ve bu davanın görülmemesi lazım. Eğer biz işgal edilmediysek bugün benim burada olmamam ve bu davanın görülmüyor olması lazım. Ya şu iddianameyi okudukça gerçekten dehşete düşmemek mümkün. Birinci iddianameyi hadi dedik oldu hükümet kendisini bir şekilde siyasi Allah aşkına çok kendinize güveniyorsanız dünyada medeniyetler arası bir ittifakı oluşturma şeyiyle misyonuyla yola çıktıysanız önce kendi ülkenizde bir ittifakı oluşturun ve bunu severek yapın. Bunu sevgiyle yapın, bunu demokrasiyle yapın. Bunu insan hak ve özgürlükleriyle yapın. Siz bu ülkede bunu yapamazsanız dünyaya ben medeniyetler arası ittifak sağlayacağım diyerek çıkamazsanız. Kimse size inanmaz. Hem bu davayı bakacak o insanlar hem de sizi ben medeniyetler arası ittifak sağlıyorum dediğinizde size dinleyecek olmaz bu, bu davayı bütün ülkeler yakinen takip ediyor. Düşman bize düşmanlık besleyenler yada Türkiye’nin üzerinde emeli olanlar bu Türkiye’yi ne kadar ayrıştırdı ne kadar zayıflattı diye bakıyor. Başkaları da ya neresinden ne koparabiliriz diye bakıyor. Ciddi inceliyor herkes bunu ve burada biz zayıflıyoruz her gün millet olarak kan kaybediyoruz. Daha önce de söylüyordum 12 Eylül öncesini yaşadık biz ve burada 12 Eylül öncesi bir birine düşman olan insanların bir süre sonra aaa biz aynı amaç için çarpışıyoruz dediğini aynı amaç için mücadele etmişiz dediğini duyduk. Yani yarın aynı şeyleri yine duymayacağımız söylenemez ama şunu biliyoruz. Bu ülke için en tehlikeli diktatörlük biçimi sivil diktatörlüktür. Askeri dikta bir süre sonra gider rotasyon var üç dört yıl bir görevde kalabilir. Siyasi dikta geldi mi gitmez. Sivil dikta geldi mi gitmez kolay kolay. Ve biz şu anda bu sivil dikta girişimiyle yüz yüzeyiz. Hükümetin bundan haberi olmayabilir atılır bir yola istihbarat servisleri yabancı devletler döşer yolunu sivil diktaya doğru gittiğini görmeyebilir ama aydınlar görür. Ülkenin önemli kuruluşları görür. Sizler görürsünüz sizlerin görmesi gerekir. Burada bizleri dinliyorsunuz. Sayın Başkanım şöyle bir şey olabilir mi bakın yassı ada duruşmaları 189 şey sürdü öğle öncesi bir celse öğle sonrası bir celse sayıldı. Yani bir günde iki celse yapıldı. Kaçıncı celse olduğunu ben hatırlamıyorum artık takip etmiyorum çünkü o anlamda. Yassı adadan ne farkı var buranın şu anda. Yassı adadan bir farkı kaldıysa bize

12

Page 13: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:13

söyleyin. Ben hala çocuğum anneme telefonda ben terörist değilim diye anlatmaya çalışıyorum. Yada mektup yazıyorum anne annem diyor ki oğlum ben biliyorum televizyon izliyor yetmiş seksen dört yaşındaki annem şimdi açıyor bütçeye bakıyor haber ya Allah aşkına Sayın Başkanım şimdi ülkenin geldiği durum bu. Telefonla konuşamıyoruz telefonda birçok şeyimizi söyleyemiyoruz artık. Yani bunu da aleyhimizde değerlendirirler diye. Ya yani yaşamıyoruz artık yaşayamayacağız bu benim utancım değil ben bundan utanmıyorum. Ben kalktım bu durumu söyledim. İlk söyleyenlerden birisi benim çünkü AKP’yi nereye götüreceklerini ilk görenlerden birisi benim. Daniel Kompendit’den Türkiye de kılavuz olmaz. Amerika’nın strateji uzmanlarından Türkiye’ye kılavuz olmaz. Avrupa birliği Türkiye’nin kılavuzu olamaz bizim siyasal kültürümüz onların siyasal kültüründün trilyar kat fazla. Bizim insani toleransımız onlarınkinden trilyar kat fazla. Bize nasıl kılavuzluk edecekler kendi ülkelerindeki pisliği temizleyemeyenler gelip bana nasıl insan hakları dersi verecek. Bu ülkede hangi başka din mensubunun boğazı kesildi bu dönemde kesildi. Daha önceki bakın tarihimize bakın hep birlikte yaşadık. Ben Aydınlıyım Ermeni mahallesi, Yahudi mahallesi, Rum mahallesinin olduğu bir ilden geliyorum ben. Hala duruyorlar Aydın da Türk oldular veya Türkleştiler. Kaç tanesinin canı benim canım yandı Sayın Başkanım. Yunanlılar geldi beni Ege’de kesti doğradı ben bu tarihi biliyorum. Gavurun Türkiye de oynadığı oyunun nereye geleceğini biliyorum. Politikacıların siyasi ihtiraslarının Türkiye’yi nereye getireceğini ben yakinen gördüm ve uyardım. Birisini değil birçoğunu uyardım. Ha şimdi şu iddianamelere bakıp da buradaki insanları dinledikten sonra hala ya Sayın Başkanım pazartesi günü burada bir olay oldu bakın. Burada bir örgütün olmadığını karar verin. Bir grup avukat çıktı ortalığı yıktı kalktı. Dedi ki bir hukuksuzluk yaşanıyor Türkiye de. O grup burada salonda yok bir grup başka bir yerde ya nasıl bir örgüt bu bu örgütün hiyerarşisi yok mu? Bu örgütün lideri yok mu? Şu salonda kaç kişiyi bir arada tutabilirsiniz özel hayattan. Daha önce özel hayatta kaç defa bir araya gelmişler. Yani burada bir sürü şey söylemeye gerek yok oynanan oyun belli yani ben Amerika’nın şunun bunun her şeyini açıp burada teker teker sıralayacak değilim bir stratejistim ama demokrasinin tehlikede olduğunu söylemiyorum. Laikliğin tehlikede olduğunu söylemiyorum, üniter devlet ve millet yapımızın tehlike de olduğunu söylemiyorum. Ben başka bir şey hepimizin hayatı tehlikede şu anda hepimizin. Bu davayı avukat savcısıyım diyenlerin de hayatı tehlikede çünkü ülke gidiyor. Ve bu şekilde giderse biz yarın iç savaşın eşiğine gireceğiz ben 12 Eylülün benim abim 12 Eylülde terörden üç ay bitkisel hayatta yattı. Ben bunu gördüm. Annemin o kanlı elbiselerle karşısında nasıl bayıldığını ben gördüm. O insanların birçoğunun yaşadığı dehşet durumunu ben gördüm ve bunu siyasilere anlattım Sayın Başkanım. Sadece siyasilere değil gittim tarikat liderlerine de anlattım. Cemaat liderlerine de anlattım. Demokrasi bizim hepimizin oksijeni bu giderse ayakta kalamayacağız ve demokrasi gidiyor. Demokrasiyle birlikte canımız gidiyor. Eğer biz konuşamazsak eğer tartışamazsak eğer bir yanlışı ortaya koyamazsak eğer şu yanlış diyemezsek yarın bu ülkeyi yönetemeyiz ailelerimizi de yönetemeyiz ve gelip birileri Irak’ta olduğu Bosna’da olduğu gibi Çeçenistan’da olduğu gibi bizi mahveder. Burada AKP’ye söylenen muhalefet tarzındaki şeyler de bu. AKP’yi iktidar inmez değil indirilebilir. Karşı çıkabilirim. Hükümet gitsin diyebilirim bu benim en temel hakkım. Aldığı her karar çıkardığı her yasa beni birinci dereceden etkiliyor onları etkilemiyor birinci derecede. Çünkü ben sinir ucuyum aldığı her karar öncelikle benim cebimden benim hayatımı benim evimi benim mutfağımı etkiliyor. Tabi ki ben bağıracağım. Tabi ki milletimin adına bağıracağım. Tabi ki kızım oğlum annem kardeşim eşim adına bağıracağım. Ben bunu yaptım diye niye terörist olayım? Sayın Başkanım ben bir şeyi talep ediyorum, anayasa mahkemesinin AKP’yi kapatılma davasıyla ilgili vermiş olduğu kararın bir nüshasını celp edin onu okumamız gerekiyor. Orada anayasa mahkemesinin Türkiye’deki siyasal olaylara, siyasal hareketlere, siyasal muhalefete, siyasal iktidara, yada siyasi siyaset olgusuna nasıl baktığına dair geniş ip uçları var herkes istifada edecek. İddia makamındakiler de istifade edecek bundan Türkiye’deki herkes. Orda geniş bir siyasal kültür tanımı var. O siyasal kültür

13

Page 14: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:14

tanımının önümüzdeki dönemde 312, 313, 314 yada hükümete karşı devlete karşı işlenen suçlar kapsamındaki değerlendirmeler için esas olacağını gördüm okudum. Eğer o anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararı bir daha okursanız burada bir tane sanık kalmaz. Sanıkların yeri değişebilir. Türkiye’deki yapılan şu siyaseti benim koltuğum elden gidiyor benim hükümeti böyle bir şey yok gitmez. Çok güçlüyseniz meydan okursunuz. Ben meydan okudum hep. Dedim ki Amerikalılara stratejistlerine gelin tartışalım ben sizden iyi biliyorum bunu SESAR sizden iyi biliyor. Çünkü bizim ihtirasımız yok biz ne olması gerekiyorsa onu söylüyoruz objektifiz. Bizim bir tutkumuz yok. Bizim hiçbir önyargımız yok. Ben AKP’ye de aynı şeyi gelin dedim tartışalım çıktım televizyona herkes için aynı şeyi söylüyorum. Fikriniz üstünse siz fikirle bir şeyi gerçekten elde edebileceğinizi inandıysanız hiçbir şiddete hukuki bir şiddete müracaat etmezsiniz. Fikriniz üstündür onu yeneceksinizdir. Benim fikrim üstün ben buna inanıyorum. E ben bu siyasi olgunlukla hep hareket ettim. Hiçbir kimseden de korkmadım. Sayın Başkanım ben tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi, verildi:”Sayın Başkan Sayın mahkeme üyeleri, bir ülke ancak adaletle ebedileşir adaletsizlikle yıkılır. Sözü devlet erkini elinde bulunduranlar kendi yetersizliklerini kuşkularını güvensizliklerini görmezden gelip destek bulamadıklarından dolayı kendi hukukunu oluşturma eğiliminde olmalarından sebebiyle, ülkemizde yaşanan tabloyu net bir şekilde görmekte ve yaşamakta olduğumuz bu zaman içerisinde burada yapılan yargılama maddi gerçeklerinin devamlı aradığınızı söylüyorsunuz. Yargılama sürecinde bugüne kadar birçok gerçekler deliller anlatıldı gösterildi. Bu deliller anlatılırken duyamayanlara gösterildiğine de göremeyenleri gördük yargılama süresince. Sayın Başkan Sayın mahkeme üyeleri, güneş her zaman doğar ama körlere değil. Onlar için gece devam eder onların gecesi sonsuza dek sürer. Güneş onlar için doğmadığından değil o herkese doğar ama bunu görecek göz gerekir. Güneş orada olduğu halde göz noksansa güneşte yoktur. En müthiş müziği bile sağırlar tarafından işitilmez. Hakikatte böyledir. Hakikati görecek gözünüz varsa onu anında görürsünüz. Hakikat doğrudan gelir. Aracıya falan da gerek kalmaz. Hakikati duyacak kulağınız varsa onu da içinizde vicdanlarınızda duyarsınız. Tartışma körlere kanıtlar da sağırlara gerekir. Sayın Başkan Sayın mahkeme üyeleri, ben şahsıma ait olan görmezlikten gelinen gerçekleri bir kez daha sizlere arz etmek istiyorum; bana ait kişisel olan iş, proje, aile ve özel hayatıma ait bilgilerin usulsüzce menfaat sağlamak amacıyla hakkımda hazırlanmış yapılmış ve dağıtılmış bir CD gerçeği vardır ki bu CD’nin hazırlanışında benim Türkiye de ülkede olmadığım da net bir net bir gerçektir. Bu CD’yi hazırlayan kişi veya kişiler bellidir. Ne amaçla hazırlandığı gerçeğini de ifademde ve beyanlarımda net bir şekilde anlattım ve delilleri mahkemenize sundum. Hakkımda menfaat amaçlı hazırlanan CD’nin içindeki özel hayatımı ilgilendiren JPG resimlerin adedi 96 adettir. 96 adet JPG resminin hacmi ve kapasitesi için yaklaşık bir o kadar FLOPY disket gerekmektedir. Diğer proje, iş, aile bilgilerimi bilgilerin hacmini ve kaplayacağı kapasiteyi de düşünürseniz bu gerçeği ve hakikati net bir şekilde görürsünüz. Yalnızca burada görünmezlikten gelinen benim anayasal hakkım olan özel hayatımın gizliliği ihlali CMK 134 maddesi hukuka aykırı olarak kişisel verilerin kaydedilmesi CMK 135. maddesi kişisel verilerin hukuki olarak hukuka aykırı olarak dağıtılması CMK 136. maddesi bana ait kişisel verileri elde eden kişi hakkında görmezlikten gelindiği de bir gerçektir. Bu hakikatin görülmesinin hakikatin görünmezden gelinmesinin izahı açıklaması nasıl düşünülebilir. Bu hakikat mutlaka bir gün açığa çıkacaktır. CD’nin içerisinde devlete ait gizli olarak nitelendirilen belgelerinde gelen cevabi yazıları neticesinde eğer bu cevabi yazıları gönderen kurum zanlı bir kurum olarak nitelendirilmiyorsa bu CD’nin içindeki belgelerin durumu da belli olmaktadır. Kaldı ki bu belgelerin iş ev üst aramalarıma birer kopyası veya benzer bir başka bir delile de rastlanmamıştır. Beni içinde bulunduğum davaya düşüren birçok kişiyi de mağdur eden bu kişinin verdiği yalan ve adaleti yanıltıcı beyanları karşısına gelen cevabi yazılarda da bu yalan beyanların doğru olmadığı ortaya çıkması da maddi bir gerçektir ve hakikattir. Bu kişinin verdiği

14

Page 15: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:15

yalan beyanların ve adaleti yanıltma çabaları bir ilk değil birçok kez tekrarı olması da bu kişinin kriminal bir kişi olduğu gerçeği de maddi bir gerçek ve hakikat değil midir? Eğer şu an yargı sisteminde kullanılan UYAP programı da şüpheli bir program değilse içine var olan ve şu an size okuyacağım bilgiler de UYAP’tan alınmış bir gerçek ve hakikattir. İstanbul 5. asliye ceza mahkemesi 2001/2026 dava türü suç uydurarak adli mercileri yanıltmak. 2002/11 Beyoğlu dava türü dolandırıcılık. 2002/323 dava türü evli olmasına rağmen başkasıyla evlenme işlemi yaptırmak ve birçok bunun benzeri. Dava ek klasörlerinde net olan bir şey var beni savcılığa benim için savcılığa yazdığı bir dilekçede ben bancan şirketi, şirketi inşaat taahhüt sanayi limitet şirketine genel müdür yardımcısı olarak çalışmaktayım. Sayın Başkanım, ticaret odası kaydında bancan inşaat taahhüt iç ve dış ticaret limitet şirketinde müdür yardımcısı veya müdür olarak yardımcı müdür olarak hiçbir kaydın olmadığı da bir gerçektir. Çünkü yok. Peki dışarıdan yardımcı olarak olduğunu düşünelim buna bunun içinde mutlaka bir güvenlik sosyal güvenlik numarası veya sosyal güvenliği olması gerekir bu da bir boş. Fakat bu durum karşısında benim 1985 yılından 2007 yılına kadar olan sosyal güvenlik ve çalıştığım işyerlerine ait durumum da net ve bellidir. Bu halde bu kriminal kişinin durumu neticesinde hiçbir ticari kaydının sosyal güvencesinin bile olmaması yaşam tarzının yaşadığı gerçeği ile şahsıma atmış olduğu iftira ve beyan yalan beyanlarının gerçeği yansıtmadığı da net bir şekilde maddi bir gerçek ve hakikattir. Yalan beyanlarla mahkemenize verdiği dilekçeler ve Mehmet Çetin adına düzenlenmiş sahte kimlik kartlarını benim kendisine verdiğimi beyan etmektedir. Fakat bu beyanın gerçek olmadığı Mehmet Çetin adına alınmış telefon hattının 2004-2005 yılından itibaren kullanıldığı ve bu sahte kimlikle alındığı bununla beraber bu hattı alırken verilecek olan mecburi ikametgah ve noter evrakının da bu sahte kimlikle yapılmış olduğu da bir gerçek ve hakikattir. Oysa ben bu şahısla 2006 yılında tanıştım. Şahsımın verdiği ifade ve beyanlarda bu belli olmakla beraber bu şahsın da verdiği ifade ve beyanlarda 2006 yılının olduğu da doğrultusundadır. En son tahliye edilmeden önce huzurunuzda bir kez daha şahsıma atmış olduğu iftira için de emniyetteki üst arama tutanağında net bir şekilde belli olan şahsımda üst aramamda ev aramamda da hiçbir belge ve resmine rastlanmayan Fikret Emek’e ait olan resmin şahsımın verdiği beyanı ile şahsımı zan altında bırakmak istemiştir. Bu konudaki talebim üzerine mahkemenizce emniyetten istenen cevabi yazılar şahsımda Fikret Emek’e ait bir kartvizit harici hiçbir belgenin olmadığı yazısıyla bu beyanın da yalan ve iftira olduğu da belli olmuş bir gerçektir. Fakat burada görmezlikten gelinen bir noktada hayatın akışı içinde bir şahsın kendi kartvizit defterini tek tek fotoğraflayıp ikinci bir şahsa vermeyeceği gerçeğidir. Bu ancak ikinci şahsın menfaat amaçlı olarak yapılacak bir oluşum içinde yer alacağı da gerçeği bir gerçek ve hakikattir. Tutuklanmama ve bu davayı dahil edilmemde sebep olan sözde şahsım hakkında araştırma yapmak için usulsüzce elde ettiği şahsi bilgilerimi içinde bulunduğu CD’yi oluşturan dağıtan kişinin de nasıl tahliye edildiği gerçeği de net bir şekilde ortadadır. Bu nedenle yalan beyanları ile mahkemenizi yanıltan bu kişinin nasıl oluyor da suç vasfı değişme ihtimali olduğu düşünülerek tahliye ediliyor. Bu adaletin neresi adaletin gerçeğidir. Fikret Emek ile olan iş ilişkimi verdiğim ifade ve beyanlarda net bir şekilde huzurunuzda anlattım. Beni Fikret Emek ile tanıştıran Levent Göktaş ile de sadece bir yada iki kez görüştüğümü bir daha da görüşmediğimi anlattım. Levent Göktaş’ın ifadelerinde şahsımın yer almadığı da net bir şekilde ortadadır. Bununla bunlara rağmen benim Fikret Emek’i ve Levent Göktaş’ı tanıdığım için beni özgürlüğümden alıkoyamazsınız. Sadece bu kişileri tanıdığımdan dolayı adaletin bu iki değerli insanı tanımamdan dolayısıyla da adaletin aciz kalacağını da düşünemiyorum. Ben neden üç yıldır adaletin tecelli olmasını bekliyorum. Üç yıllık adaletsizliğin sabrını daha ne kadar sabırla bekleyeceğim. Sizlerin bildiği ama benim bilmediği sebep veya sebeplerden dolayısıyla özgürlüğümün kısıtlılığı devam etmektedir. Yada gelecekte oluşmasını veya oluşturulmasını beklediğiniz deliller mi delilleri mi bekliyorsunuz. Bu durum içinde beni tutukluluğumun devam ettiriyorsunuz. İddianamede ve dosyada hakkımda örgütsel bir faaliyetin varlığına ispatı elverişli

15

Page 16: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:16

ve hukukça geçerli inandırıcı bir delil bulunmamaktadır. Şahsıma yöneltilen suçlamalar benim dışımda oluşan gerçekdışı birilerinin hayal ve fantezilerinden öteye gitmeyen iddia ve isnatlarla suçlanmam hukuka ve insan haklarına hukukun temel prensiplerine açıkça ve kat-i bir şekilde uygunsuzluk teşkil etmektedir. Şahsıma yönelik isnat edilen ve isnatların savunmamın verdiğim beyanların içeriği dikkate alınarak değerlendirilmesinde adalete ulaşılmasında ve adaletin tecelli etmesine de açısından önem ve arz etmektedir. Yatmış olduğum süre üzerime atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine bakıldığında suç vasıflarımın değişme ihtimali olmasına dikkate alındığında, kaçma şüphemin bulunmaması gerekirse adli kontrol uygulanabilir olması toplum içindeki konumum nedeniyle tahliyemi talep ediyorum. Saygılarımla.”

Sanık Erkut Ersoy söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım ve değerli heyet üyeleri, konuşmama başlamadan önce bir talebim olacak Sayın Başkanım. Daha önce burada 150. duruşmaya kadar birçok duruşma geçirdik bu duruşmalarda sanıklarımız hakkındaki iddialarla ilgili suçlamalara cevap verdiler. Yalnız bir şey gözlemledim ben savunma yaparken buradaki sanıklar Sayın hakimimiz Sedat Bey ve Sayın savcılarımız sürekli bilgisayarlarla uğraşıyorlar iş yükünü anlıyorum ve mahkemeniz üzerinde çok iş yükü var ama en azından biz savunma yaparken bizi dinleme lütuf’unda bulunurlarsa çok memnun olacağım böyle bir gözlemim oldu bunu arz etmek istedim Sayın Başkanım. Sözde örgüte ait olduğu öne sürülen dört adet temel doküman ve çeşitli sanıklarda ele geçtiği söylenen 25 adet ( Bir kelime anlaşılamadı) örgütsel doküman hakkında bir iki izah yapmak istiyorum müsaadenizle. Toplam 29 adet olduğu söylenin örgütsel doküman aslında bazı sanıklarda ele geçirilmiş. Tek tek bunları okumayacağım. Dosya içerisinde arz etmiştim. Bu örgütsel dokümanlar eğer bir örgüt kovuşturmasına temel teşkil ediyorsa burada kanaatimce bir takım tutarsızlıklar olduğunu söyleyeceğim. Örneğin Tuncay Güney de toplam 8 adet örgütsel doküman ele geçmiş fakat hala yakalaması bile yapılmış değil. Yine Ümit Oğuztan da toplam 21 adet örgütsel doküman ele geçmiş tahliyesine yüce mahkememiz karar verdi. Tuğrul Derme de bir adet örgütsel doküman ele geçmiş tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Doçent Doktor Ümit Sayın da bir adet örgütsel doküman ele geçmiş tahliyesine karar verildi. Sayın iddia makamı benim sözde örgütün istihbarat lideri olduğumu söylüyor. Ama bende adı geçen toplam 29 örgütsel dokümandan sadece lobi adlı dokümanın özeti çıkıyor. Şimdi mantıksız olarak bakarsak gizli bir örgüt olduğu iddia edilen bir örgütün gizli istihbarat liderinde bu adı geçen iddia edilen 29 örgütsel dokümandan sadece lobi adlı belgenin çıkması o da onun da özetinin çıkması biraz tuhaf değil midir? Ayrıca altını çizerek belirtmek isterim ki ben bunu daha önce dosyada da arz etmiştim bende çıkan bu örgüt dokümanı denilen belgenin özeti üyem Sayın Serdar Kurubey’in mail yoluyla gönderdi 25 sayfalık özettir. 333. delil klasörünün 122-139. sayfaları arası ve 356. delil klasörünün 90. sayfasın incelenecek olursa lobi belgesi özetinin tarafıma iki kez mail olarak gönderildiği anlaşılacaktır. Ayrıca el konulan harici hard disklerimde bulunan Outlook yedek adlı klasörün içindeki PST uzantılı arşiv dosyaları iyice incelenecek olursa gelen mailler kısmında Serdar Kuru beyin attığı bu mail mevcuttur. Bana gönderiliş tarihi net olarak buradan belirlenebilir. Ayrıca 25 sayfalık orijinal belge ise 3 nolu delil klasörünün 483 ile 502. sayfaları arasında mevcut. Fakat bu lobi belgesinin özeti benimle ilgili delil klasörlerini 9 kez ayrı ayrı mükerrer olarak kaydedilmiştir. Bunu da dosya içerisinde arz etmiştim Sayın Başkanım. Kısacası bu durumdan bile net olarak anlaşılıyor ki adı geçen lobi belgesi bana örgütsel hiyerarşi içerisinde verilmemiş sadece adı geçen belgenin özetinin internette çeşitli sitelerde yer alması itibarıyla mail grubu üyem Serdar Kuru tarafından tarafıma mail olarak gönderilmiş benim de bu şekilde bilgim olmuştur. Kaldı ki zaten bu belge 2001 yılında tam olarak 12 Mayıs 2001 yılında Tuncay Güney’in mülakatından 1 ay 7 gün sonra Fethullah Gülen’in aksiyon dergisinde yayınlanmış. Aynı zamanda PKK sempatizanlarının kurduğu www.rizgari.com sitesinde de o tarihlerde mevcuttu. Aynı belge mahkeme ile karar mahkeme kararı ile kapatılan www.gizlibelge.com ve www.cdgbim.net adlı sitelerde soruşturma başlamadan çok önce mevcuttu. Fakat mahkemeye gönderilen resmi yazıda ne MİT

16

Page 17: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:17

müsteşarlığı ne emniyet genel müdürlüğünün bu siteler hakkında herhangi bir teknik takip yapmamış olduğu tespit edildi. Eğer gerekli teknik takip yapılsaydı bu belgenin 2000 yılından beri internette yüzlerce siteyi gezdiği de anlaşılacaktı. Dolayısıyla bu belgenin bana gelişi tamamıyla bu sitelerde yer almasından ve üyemin de bu şekilde haberdar olmasından dolayı bana mail olarak göndermesinden dolayıdır. Bunu da Sayın heyetin takdirine arz ediyorum. 21 Mayıs 2010 tarihli 149. celse 146. celsede Sayın iddia makamının beni iddianamede kuvai milliye 1919 derneğiyle irtibatlandırmasından bahisle neden kuvai milliye 1919 derneğiyle bir ilgim alakam olmadığını maddeler halinde arz ettim. Özet olarak kuvai milliye 1919 derneğinde hiçbir görev almadım ve hiçbir yetkim yoktur. Burada tekrar madde madde anlatmayacağım dilerse Sayın heyetimiz celse tutanaklarından veya arz ettiğim dosyadan inceleyebilir. Kuvai milliye 1919 derneği içişleri bakanlığı dernekler masası onayıyla kurulmuş ve kamu yararını gözeten bir sivil toplum örgütüdür. Dolayısıyla herhangi bir desteğim katkım veya üyeliğim olsaydı da bir milliyetçi olmamdan ötürü bu doğaldır. Yani burada sanki derneğe üye olmak bir suç unsuru olarak addediliyorsa da bunu anlamak mümkün değildir. Şimdi neden örgüt üyesi olmadığımı kısaca arz etmek istiyorum madde madde. Birinci madde, Sayın savcılar benim örgüt hiyerarşisi içerisinde Sayın Karadağ’a bağlı olarak istihbarat topladığımı ileri sürüyorlar. Ve bu istihbaratın merkez adı verilen hayali bir yere verdiğimi ileri sürüyorlar. Parantez içerisinde şunu söyleyim bu adı geçen hayali merkezin ne bir binası var ne benim dışımda başka bir elemanı var. Ne aracı ne arabası var. Ne parası var ne teknik ekipmanı ve ne de cihazı var. Ama görülüyor ki bu merkezde hem sorumlu hem de eleman olarak bir tek ben çalışıyorum. Üstelik de beleşe çalışıyorum. Örgütü ağa olarak düşünürsek bende ağaya beleş diyerek her türlü istihbarat hizmetini parasız olarak tek başıma sağlıyorum. Ama hukuki gerçeklere bakacak olursak Sayın Karadağ emniyet TEM şube ifadesinde aynen şöyle söylüyor hiç kimseye istihbarat toplaması için talimat vermedim diyor ve beni tanımadığını ifade ediyor. Vatansever kuvvetler iddianamesinin 3. klasörünün 676. sayfasına bakılabilir. İfadesinden bir kısmını okumak istiyorum 55. celse tutanağı sayfa 44 45’de Sayın Başkanım Erkut Ersoy ile ben bir kere 2-3 dakika bir kerede 2 veya 3 saniye kapıda karşılaşırken birisini tanıştırmak için getirmişti ayak üstü Erkut Ersoy’u tanımam sadece tipini biliyorum başka türlü Erkut Ersoy ile hiçbir irtibatım yoktur hiçbir temasım yoktur diyor. Sayın Nihat Taşkın 26.2.2009 tarihli 56. celse de şöyle soruyor, sayfa 44, Erkut Ersoy derneğinizin Kadıköy’deki merkezinde fiili olarak bir faaliyette bulundu mu. Başında olduğu bir bilgisayar korsanları grubu var mıydı? Diye soruyor. Sayın Karadağ da Erkut Ersoy beni bir kere telefonla aradı. Daha doğrusu Hüseyin görüm e orda bir arkadaşı söylemiş, bilgisayarcı çok iyi bilgisayar uzmanı diye bir kere Genel merkeze geldi. Üç beş dakika görüştük, Erkut Ersoy ile bizim hiçbir ilgimiz yoktur. Ne derneğimizin üyesidir ne bir şey bizim ile hiçbir teması yoktur diyor. Sayın Hüseyin Görüm de emniyet ifadesinde benimle ve derneğin herhangi bir ilgisi olmadığın ifade ediyor. 2.3.2009 tarihli 58. celse tutanağından okuyorum sayfa 24-25 Erkut Ersoy’un kurmuş olduğu özel büronun Kuvvai Milliye 1919 derneği ile bir bağlantısını açıklar mısınız? Diye Sayın Mehmet Ali Pekgüzel Sayın savcımız soruyor. Hüseyin Görüm beyde bende iyi niyetle bu arkadaş tamam dedim. Benle bir kere tanıştırın bir kere tanıştırdılar bir kere Kadıköy’de gördüm oda ya beş Dakka ya on Dakka ateş almaya geldi sanki diye ifade ediyor. Sayın Mehmet Ali Pekgüzel Düzce de yaptıkları toplantılardan haberiniz var mıydı Erkut Ersoy’un toplantılarından diye soruyor. Sayın Görüm hayır haşa hiçbir toplantıdan haberim yok diyor. Diğer sanıkların da ifadelerini okumayacağım kısaca geçeceğim. Örneğin Kahraman Şahin’in benimle ilgili ifadesi tanımadığını yani dernekle ilgim olmadığını söylediği ifadesi 5.3.2009 tarihli 60. celse de sayfa 6-7 de dernekle benim bir alakam olmadığını söylüyor. İfadeyi okumayacağım. Sayın Kemal Kerinçsiz’in beni tanımadığını söylediği ifadesi yine 2.4.2009 tarihli 68. celse tutanağında sayfa 59-60 da yine aynı şekilde beni tanımadığını ifade ediyor. Zaten aramızdaki dört dakikalık Sayın Kerinçsiz ile yapılan görüşme de bunun göstergesidir. Sayın Bekir Öztürk ile yine ifadesinde beni tanımadığını ifade ediyor. 27.11.2008

17

Page 18: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:18

tarihli 20. celse tutanağından okuyabilirsiniz sayfa 40. Aynı zamanda 27.11.2008 tarihli 20. celse tutanağı sayfa 47’de Bekir Öztürk’ün ifadeleri var beni tanımadığına dair. Aramızda altı dakika beş saniyelik bir görüşme var zaten o tanımadığını söylediği o ifadede bunu teyit etmektedir. Toplam altı dakika beş saniye. Ümit Sayın beyde beni tanımadığını ifade ediyor 30.12.2008 tarihli 35. celse tutanağı sayfa 2. Yine 30.12.2008 tarihli 35. celse tutanağı sayfa 7 de beni tanımadığını ifade ediyor. 35. celse tutanağının 9. sayfasında da yine aynı ifadesi var. Ümit Sayın ile zaten hiçbir telefon görüşmem yok. Birleştirilen Danıştay davası sanığı Alparslan Arslan da 19.10.2009 tarihli 116. celse tutanağı sayfa 78-79 da 20.10.2009 tarihli 117. celse tutanağı sayfa 67 de beni tanımadığını ifade ediyor. Sanık Alparslan ile de herhangi bir telefon görüşmem yok. Sanık Osman Yıldırım da beni tanımadığını ifade ediyor. 11.12.2009 tarihli 127. celse tutanağında sayfa 21 de. Aynı şekilde 20 Mayıs 2010 tarihli celse de vatansever kuvvetler güç birliği derneği başkanı Sayın Taner Ünal da beni duruşma haricinde hiç görmediğini ve benim herhangi bir istihbarı faaliyet yürüttüğüm iddialarından bilgisi olmadığını bu konuda görev aldığıma dair bir şey duymadığını net olarak ifade etti. Sanık Ali Özoğlu da ikinci iddianamede 18.2.2010 tarihli 41. celse tutanağında sayfa 8 de beni tanımadığını ifade ediyor. Sayın Sevgi hanım da yine emniyet ifadesinde beni tanımadığını ifade ediyor yani kısacası burada bulunan sanıklar ve ikinci iddianamede dahil olmak üzere benimle irtibatlandırılan bütün sanıkların ifadeleri celse tutanaklarından çıkarttım tek tek bunları dosya içerisinde arz ettim. Diğer sanıkların zamanını olmamak için bunları okumuyorum zaten celse tutanaklarının sayfa numaralarını belirttim oradan da kontrol edebilirsiniz. Hiçbirisi sanıkların benimle irtibatlandırılan özellikle tanımadıklarını söylüyor. Aramızdaki telefon görüşmeleri de zaten bunun kanıtıdır Sayın Başkanım. Ancak birde şu var tanışıyor olsak ne değişirdi bu da ayrı bir konu. Yani milliyetçi ve ulusalcı görüşe sahip insanların birbirini tanımasından doğal ne olabilir. Bu insanlar yine kendileri gibi aynı görüşe sahip insanlarla oturup kalkıyorlar. Aynı konularda fikir yürütüyorlar. Aynı mekanlara gidiyorlar. Ülkemizin aynı sorunlarından dolayı endişe duyup çözüm yolları arıyorlar. Aynı web sitelerinde fikirlerini yazıyorlar. Kısacası aynı dünyanın farklı farklı kişilikleri ve aynı camianın insanları. Fakat Sayın savcılar insanların birbirini tanımasını örgütsel bir beraberlik olarak mütalaa ediyor. Ama sınırlı hukuk bilgimle ben bile bu değerlendirmenin saçma olduğunu anlayabiliyorken Sayın hakimlerimiz ve Sayın savcılarımız hukuku zorlayarak ısrarla insanların birbirini tanımasından yola çıkarak bir örgüt bulmaya çalışıyor. Bu değerlendirme hukuki mantığın hukuki gerçekliğin neresinde kalıyor. Yani ben es kaza 86 sanıktan 6 kişiyle değil de yarısı ile telefon görüşmem olsaydı al sana örgütsel irtibat mı denilecekti. 6 sanık ile 2000-2008 tarihleri arasında toplam kırk buçuk dakika görüşmem olduğu halde ve bu görüşmelerin sebeplerini de ayrıntılı olarak gerekçeleriyle açıkladığım halde hala sözde örgüt ile alakalı olmadığını Sayın heyetimize anlatamıyorum. Sayın hakimlerimiz ısrarla görmezden geliyor. Şimdi ikinci madde olarak şunu söyleyim sözde örgütün araştırma ve bilgi toplama birimi sorumlusu olduğum iddiası da tamamen yanlış. Diğer sanıklar yada adı geçen örgütün hayali merkezi birimine herhangi bir bilgi belge yada istihbarat verdiğime dair iddianamede ve delil klasörlerinde tek bir satır delil içeriği bulunmuyor ama Sayın savcılar benim sözde örgütün istihbarat sorumlusu olduğumu iddia etmeye devam ediyorlar. Fakat bu araştırma ve bilgi toplama birimi denilen merkezin daha doğrusu bu hayali merkezin binası yok. Benim dışımda başka bir elemanı yok. Ama iddianameye göre on tane yardımcım varmış. Aracı ve arabası yok. Teknik ekipmanı ve cihazı yok ve her şeyden önemlisi parası yok. Pardon BDDK raporuna göre hesabımda 4473 liralık işlem hareketi olmuş demek ki kasada 4473 lira varmış bunu düzeltmek isterim. Görülüyor ki bu merkezde hem sorumlu hem eleman olarak bir tek ben çalışıyorum. 10 yardımcım olduğu söyleniyor ama bu birimden sadece ben tutukluyum. Yardımcılarımın ve amirimin kim olduğunu Sayın savcılar söylerse öğrenmiş olacağım. Üstelik de beleşe çalışıyorum, hiçbir para almadan her türlü istihbarat hizmetini parasız olarak tek başıma sağlıyorum. Bu saçmalıklar ancak Amerikan polisiye filmlerinde olur ama dediğim gibi ilahlar

18

Page 19: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:19

burada böyle uygun gördükleri için otuz aydan beri tutukluluğum devam ediyor. Madde 3, iddianamede yer alan 86 sanıkla hiçbir e-mail yada faks haberleşmem bulunmuyor. Madde 4, iddianamede yer alan 86 sanıktan 6 kişi dışında hiç bir sanık yada şüpheliyle herhangi bir telefon görüşmem bulunmuyor. Örneğin Hüseyin Görüm ile 6 dakika 1 saniyelik bir görüşmem var. Sayın Karadağ ile 7 dakika 78 saniyelik bir görüşmem var bir de SMS mesajım var. Sayın Öztürk ile 6 dakika 5 saniyelik bir görüşmem var iki tane SMS yapılmış aramızda. Sayın Kerinçsiz ile 4 dakikalık bir görüşmem var. Sayın Kömürcü ile 6 dakika 76 saniyelik bir görüşmem var. Sayın Ertekin ile bir buçuk dakikalık bir görüşmem var 8 tane de SMS atmış bana. Sayın Özel Korkmaz ile de 7 dakika 75 saniyelik bir görüşmem var. Bir de SMS mesajı var yani toplam 6 sanık bir şüpheli ile 40 dakika 34 saniye Sayın Başkanım. Bütün görüşmem bu kadar. Madde 5, 86 sanığın ev ve işyeri adreslerinde ele geçirilen hiçbir dokümanda yazılı belgede fotoğraf veya video görüntüsünde hiçbir şekilde adım geçmiyor. Madde 6, aynı şekilde 86 sanığın kullandıkları banka hesapları ile kendi kullandığım banka hesapları arasında hiçbir işlem yok. Ne havale ne transfer. Madde 7, 86 sanık ile beraber çekilmiş aynı ortamda bulunduğumuz yada tanışıklığımızı gösteren hiçbir video kaydı veya fotoğraf yok. Madde 8, www.özelbüro.com adlı web sitemde örgütün propagandasını yaptığım ve örgüte eleman kazandırdığım iddia ediliyor ama 23.10.2010 2009 tarihli oturumun 23/B nolu ara kararı gereği emniyet müdürlüğüne yazılan yazının gelen cevabı incelenecek olursa web sitemde ne Ergenekon örgütüne eleman kazandırma ne dezenformasyon ne darbe yada şiddet içerikli benzer ifadeler yoktur. 10 sayfalık mütevazı bir web sitesidir. Kaldı ki 7 Ağustos 2008 tarihinde kapanmıştır. Madde 9, aynı şekilde bankalardan hackerler yoluyla finans elde ederek sözde örgüte mali kaynak aktardığım iddia ediliyor. Ama BDDK’dan yüce mahkemeye gelen raporda hesabımda sadece 4473 liralık işlem hareketi olduğu tespit edildi. Ve Sayın Başkanım üzerime kayıtlı tek mal varlığım 98 model TİPO arabam. Dosya içerisinde arz edeceğim ruhsat bilgisini. Madde 10, aynı şekilde el konulan dahili ve harici hard disklerimde hiçbir askeri yada istihbarı gizlilik taşıyan belge yazışma fotoğraf veya dijital görüntü yoktur. Tüm dokümanlarım açık kaynaklardan internetten derlenen çeşitli konularda daha önce yayınlanmış yazılardır. Madde 11, gerek terörle mücadele şube müdürlüğü gerekse organize suçlarla mücadele şube müdürlüğü tapelerimde lehime birçok konuşma varken Sayın savcılar örgütsel irtibat motifini güçlendirmek maksadıyla bu konuşmalarımı maalesef dikkate almamışlar ve görmezden gelmişlerdir. Ayrıca birçok konuşmamın içeriğinde lehime ifadeler varken bu konuşmalarımı kırparak maalesef iddianameye bu konuşmalarımın sadece kendi kullanabilecekleri ifadenin olduğu kısımlarını eklemişlerdir. Bir konuşmam var Sayın Başkanım kısa bir görüşmem müsaade ederseniz dinleyebilir miyiz?”

Mahkeme Başkanı:" Nedir?”Sanık Erkut Ersoy:”Bu iddialarla ilgili olarak efendim çok kısa bir görüşme.”Salonda sesli telefon kayıtları dinletilmeye başlandı.Mahkeme Başkanı:" Bunu daha evvel dinlemedik mi?”Sanık Erkut Ersoy:”Efendim eklediğim konuşmalar var onlar da beraber.”Mahkeme Başkanı:" Dinledik bunu yani.”Sanık Erkut Ersoy:”Çok kısa zaten o kısımları aldım yani.”Mahkeme Başkanı:" Kimlere bildirimde bulunduğunu anladık. Tamam kapa.”Salonda sesli telefon kayıtları dinletilmesine son verildi.Sanık Erkut Ersoy:”Hackerlikle ilgili bir iddia var efendim, onun sonunda konuşmanın

orayı dinleyelim.”Mahkeme Başkanı:" Aynı fark etmez. Konu anlaşıldı.”Sanık Erkut Ersoy:”Tamam yani çünkü Sayın savcılarımızın iddialarından bir tanesi de.”Mahkeme Başkanı:" Konu anlaşıldı.”

19

Page 20: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:20

Sanık Erkut Ersoy:”Bankalardan illegal yolla finans elde ederek hackerlik yoluyla marifetiyle örgüte finans sağladığımı söylüyor. Hackerlik yapmadığımı söylediğim bir görüşme var onu siz herhalde dinlemek istemediniz Sayın Başkanım. Saygı duyuyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Ne kadar daha var çok daha var mı ondan.”Sanık Erkut Ersoy:”Hemen sonunda Sayın Başkanım orayı da bir dinleyelim de kayıtlara

geçsin.”Mahkeme Başkanı:" Sonu ne zaman sonu, sonu hemen sonunda da bu yani bu şu kadar

şu kadar. Ne kadar sonu?”Sanık Erkut Ersoy:”Hemen bitiyordu yani ortasından başla. Zaten toplam beş dakikalık bir

görüşme başkanım bu son hackerlikle ilgili son kısmı yani son bir dakikayı dinlersek orda anlaşılacak zaten olay.”

Salonda sesli telefon kaydı dinletilmeye başlandı.Sanık Erkut Ersoy:”Bu da gördüğünüz gibi örgütün. Biraz daha ileri alabiliriz. Biraz daha.

Tamam herhalde yeterlidir Sayın Başkanım.”Salonda sesli telefon kaydı dinletilmesine son verildi.Sanık Erkut Ersoy:”Gördüğünüz gibi yani.”Mahkeme Başkanı:" Hacker diye yazmışız site çıktı, senin siten çıktı. Yani ben hacker

demem değilim dememle olmuyor bu yani?”Sanık Erkut Ersoy:”Sayın Başkanım yani internette herkes her şeyi yazabilir yani şimdi.”Mahkeme Başkanı:" Her şeyde konuşuluyor işte böyle.”Sanık Erkut Ersoy:”Yani ben zaten hackerlik yapmadığımı daha önce de arz etmiştim

ama isteyen herkes internette değişik yerlere varabilir yani bu sonuç bu şekilde. Sonuç olarak Sayın savcılara müsaadenizle birkaç soru sormak istiyorum Sayın Başkanım. Şimdi bu konuşmaları Sayın savcıların bilmemesi mümkün değil çünkü TİB tarafından dinlenmiş kayıtlar bunlar ve kayıt altına alınmış delil olarak kayıt altına alınmış zaten bu konuşmaları da ben dilekçemin üzerine mahkemeden arz ettim ve talep ettim aldım. Dosyayla bir benim sorum bu konuşmalarımdan haberdar olduğunuz ve suçlama getirdiğiniz iddiaların aydınlanması konusunda da oldukça önem taşıdığı halde bu görüşmelerim neden iddianamede belirtmediler? İki, bu konuşmalarım lehime delil niteliği taşımıyor mu? Üç, bu konuşmalar iddianameye koydunuz hakkımdaki iddialarla ilgili diğer konuşmalarla ilgili TİB başkanlığı tarafından kayıt altına alınmadı mı? Dört, lehime delilleri bir Cumhuriyet savcısı olarak toplama ve yüce mahkemeye iletme göreviniz varken neden bu lehime olan konuşmalarımı ben talep edince alabiliyorum? Ve son olarak da bu şekilde davranmalarının sebebi Sayın savcıların masa başında kurguladıkları hazırladıkları kurgunun çökeceğini düşündükleri için midir? Bu naçizane sorularıma Sayın savcılar cevap verirse çok sevinirim. Kısacası hiçbir konuşmamda ne darbeye teşvik etme ne dezenformasyon yapma şiddete yönlendirme yada örgüte eleman kazandırmak için örgüt propagandası yapmak gibi ifadeler bulunmuyor Sayın Başkanım. Arz etmiş olduğum detaylı dosyalarda da zaten bütün tape çözümlerimle ayrıntılarıyla açıkladım. Örnekler vererek açıkladım. Ve 12. madde örgütsel doküman olduğu iddia edilen toplam 29 adet dokümanın sanıklarda ele geçirildiği söylendi. Bu 29 dokümandan sadece bir tanesinin istihbarat lideri olduğum öne sürülüyor. O da özetinin çıkması biraz tuhaf değil midir bunu da Sayın mahkemenizin takdirine arz ediyorum. Sonuç olarak mail grubum kamu yararını gözeten sanal bir platform. İnternette yazan çizen insanların bir araya geldiği bir platform. Ben özel büro mail grubu olarak ne yaptığımızı kısaca anlatarak bitirmek istiyorum. Şimdi özel büro mail grubu içerisinde bir dağıtım komiteleri diye bir grup oluşturdum sözde Ermeni soykırımı konusunda bir alt çalışma grubu oluşturdum. Bu çalışma grubu sözde Ermeni soykırımı konusunda derlediğimiz mini tezlerimizi anlatan çeşitli yazıları ve dokümanları altı yabancı dile tercüme ederek yurtdışındaki yabancı büyükelçilikleri içişleri ve dışişleri bakanlıklarına yabancı misyon temsilcilerine yabancı parlamento ve meclis üyelerine, yabancı gazeteci ve basın yayın organları

20

Page 21: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:21

gibi çeşitli makamlara mail yoluyla gönderdik. Bu kapsamda mini tezlerimizle haklılığımızı anlatmaya çalıştık. Bu çalışma grubu hem sözde Ermeni soykırımı hem de ülkemizde ve dünyadaki terör örgütleri konusunda internetten topladığımız bilgileri yabancı makamlara mail ve faks üzerinden gönderilmek suretiyle bir bilgilendirme kampanyası yaptılar. PKK terör örgütünün yurtdışından lanse edildiği gibi gitar çalan sempatik kızların olduğu bir özgürlük hareketi olmadığını anlattık. PKK terör örgütünün bebekleri bile kundaklarında katleden alçak bir terör örgütü olduğunu anlattık. PKK terör örgütüne müttefik dostlarımızın verdikleri siyasi ve lojistik desteği sona erdirmelerini istedik. PKK terör örgütünün yurtdışında sivil toplum örgütü kisvesi adı altında açılan ve PKK militanlarının kurduğu çeşitli suç bürolarını kapatmaları çağrısında bulunduk. PKK terör örgütünün yurtdışında Türk ve Kürt işadamı ve esnaflarından zorla haraç aldığını silah kaçakçılığı göçmen fuhuş ve uyuşturucu ticareti yaptığını hatta Avrupa da illegal yollardan elde ettiği ve tamamı kara para olan 220 milyon EURO’nun çeşitli yollarla aklandığını ve bu durumun Avrupa istihbarat ve polis yetkilileri tarafından bilinmesine rağmen özellikle engellenmeyerek örtülü destek verildiğini anlattık. PKK terör örgütünün Danimarka’dan yayın yapan ROJ TV ile birlikte direk irtibatının bulunduğunu hatta bu televizyon kanalından örgüt elemanlarına talimat verildiğini ancak Danimarka istihbarat ve güvenlik yetkililerinin bu durumu bilmesine rağmen delil yok denilerek yayına son vermediklerini söyledik. Bu konu 25 Mayıs 2010 tarihli NTV’nin akşam bülteninde de yer almıştır. Danimarkalı gazeteci Karl Eric Stogard basın demecinde Danimarka istihbaratının PKK’ya örtülü bir destek verdiğini ve ROJ TV’nin kapatılmasını engellediğini öne sürmüştür. Yine aynı şekilde sözde Ermeni soykırımı konusunda gazete dergi web siteleri kitap ve benzeri açık kaynaklardan mini tezlerimizi içeren çok sayıda araştırma ve akademik yazı derledik. Bu derlenin yazı ve dokümanlarda haklılığımızı anlatan tarihi bilgiler yer alıyordu. Bu tarihi belgeler planlı bir soykırımın olmadığını ancak birinci dünya savaşı esnasında Ermeni kökenli vatandaşların zorunluluktan kaynaklanan bir teçhire maruz kaldığını ve bu teçhir sırasında birçok Ermeni kökenli vatandaşın hayatını kaybettiğini anlatıyordu. Bu tarihi belgeler birinci dünya savaşı esnasında birçok Ermeni çete grubunun Türk köylerine saldırarak evleri talan ettiğini çocuk yaşlı demeden köylüleri katlettiğini bölgedeki kuvai milliye ordusuna karşı gerilla savaşı yürüttüğünü anlatıyordu. Yine bu tarihi belgeler belgeleri altı dile çevirdik ve az önce bahsettiğim yabancı makamlara gönderdik. Bilgi sahibi olmaları için tarihi gerçekleri kendi dillerinde anlattık. Fakat trajikomik bir şekilde bu amaçla hazırladığımız dokümanlar delil diye klasörlere eklenmiş. Aslında bu dokümanlar çalışma grubumla ilgili olarak günün liderime gönderdiğim mali mesajlarıdır. Altını çizerek tekrar belirtmek isterim ki ben sadece ülkemin sorunlarına duyarlılık gösteren Kemalist milliyetçi bir vatandaşım. İddia edildiği gibi istihbaratçı değil bankacıyım. 16 Ekim 2008 tarihinde Sayın İstanbul eski emniyet müdürü Celalettin Cerrah beyin basına verdiği terörün tam anlamıyla sona ermesi için vatandaşların güvenlik kurumlarına yardımcı olması demecinde söylediği gibi vatandaşlık görevimi yerine getirdim. Bende aynı Sayın Cerrah’ın şifai olarak belirttiği gibi duyarlı oldum. Ve gerek internette ve gerekse üyelerimden edindiğim suç kapsamına girdiğini düşündüğüm konuları hiç zaman geçirmeden ilgili yetkililere aktardım. Özel büro mail grubu sadece kamu yararı gözeten ve üyeleri ile çeşitli konularda fikir ve yorum paylaşan sanal bir platformdur. Asli gayesi üyelerin bilgi dağarcığını artırmak ve ülkemizin hali hazırdaki sorunlarına çözüm bulmak amacıyla beyin fırtınası yapmak ve çeşitli çözüm yolları geliştirerek ilgili makamlara arz etmektir. Yasa dışı hiçbir amacı ve misyonu olmayıp hiçbir resmi yada gayrı resmi kurumla yada grupla bir bağı veya bağlantısı yoktur. Hiçbir kişi yada grubun himayesiyle de kurulmamıştır. Aynı zamanda özel büro mail grubu üyelerinin de birinci ve ikinci ve diğer iddianamelerdeki sanıklarla da hiçbir alakası yoktur. Sonuç olarak örgüt üyesi olduğum iddialarını şiddetle reddediyorum ve Sayın mahkememizden Sayın heyetinizden daha önce arz etmiş olduğum dosyaları incelemesini talep ediyorum ve Sayın heyetten tahliyemi talep ediyorum. Teşekkür ederim.”

21

Page 22: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:22

Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi:”Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sevgili Başkanım, bir ve iki numara dilekçeler halinde makamınıza taleplerimi sundum onları burada tekrar etmeyeceğim. Yalnız 17 ay önce huzurda yaptığım savunmadan itibaren zatıalinize ve heyetinize huzurda arz ettiğim gibi şu adaletin kılıcını layık olduğu şekilde kullanın hem kendinizi hem de şu Türk milletinin adaletinin ve devleti bekasını yani geleceğini koruyun. Defalarca ikaz etmiştim. En son duruşmada da dedim ki şu kılıcı artık kullanın yoksa artık bu kılıç sizleri kesmeye başlayacak. Şimdi son günlerde basında zatıalinizin hakkında çıkanları gördük. Sevgili Başkanım, adaletin kılıcı gerçekten adil hakimin elinde yüce Türk milleti adına yargılamayı kullanırken yüce yaradan karşısında varmış gibi çok şereflidir, adildir, dürüsttür, namusludur. Zalimin korkulu rüyası mazlumun kesin güvencesidir. Lakin bu dediğimiz kılıç zalimin elinde zulmün kılıcı olarak çalışmaya başlarsa ne şeref ne haysiyet ne hak tanırlık hiçbirisini kabul etmez ve bunların elinde bu kılıç olduğu sürece bu dediğim şeylerin hiçbirisinin ölçüsü yani alçaklığın hiçbir ölçüsü de bulunamaz. Buradaki arkadaşlarımızın çoğu aşağı yukarı otuz aydır ben yirmi dokuz aydır otuz dört aydır otuz beş aydır olan arkadaşlarımız var. Aralıksız bu şeytan medyası ve bu zalimlerin yani alçaklığın sınır tanımayan bunların bir sürü iftirasına uğruyoruz. Gönderiyoruz tekzip etmiyorlar yayınlamıyorlar. Niçin tekzip etmiyorsun diye mahkemeye veriyorum Eyüp’ten bir hakim Davut Varlı diye bir hakim bey Allah uzun ömür versin soyu kıyamete kadar cehennemde yansın deyim. Diyor ki, haber yalan olabilir ama kamuyu diyor bilgilendirmek açısından yayınlamakta mahsur yoktur. Tekzibi bile kabul etmiyor. Yani bu kılıç zalimin elinde zulüm olarak sallanmaya başladıktan sonra sınır tanımıyor. Bunu siz kendiniz yaşadınız. Sağınızda ve solunuzda oturan muhterem hakimler ve karşınızda oturan Sayın iddia makamı zannetmesin ki bu zalimin elindeki zulmün kılıcı bir gün kendilerini kesmeye başlamayacak. Söylediğim sözleri kısa kesmek istiyorum öz söylüyorum fakat hiç dikkate alınmıyor. Benim söylediklerim doğrudur ve mutlaka olacaktır. Lütfen dikkate alınsın. Bugün bize dokunmadı yarın öbür gün dokunmaz diye olmaz herkes günün birinde bu zalim kılıcı zalimin elindeki zulmün kılıcından nasibini alır. Ama dediğim gibi adaleti gerçekleştirmek üzere de toplanmış adil hakimler kurulu artık bu kılıcı gerektiği şekilde kullanmalı. Bitirin artık bu, bu namussuzların saldırısına engel olun yoksa ki bu memleketin hepsini doğrayacak. Memlekette insan kalmayacak. Kurum kalmayacak. Hiç kimse birbirine güvenmiyor. İki hakimden birisi iki orgeneralden birisi bakandan başbakanı yardımcısından bilmem kimi parlamentosu dinlenmeye hiçbiri yok. Hiçbir yer yok hiçbir kimse yok. Zatıalinizi bir gün burada ikaz etmiştim demiştim ki sevgili başkanım ayakkabınızın altını makam odanızı yatak odanızı arabanızı daktilonuzu her tarafı kontrol ettirin dinleniyorsunuz diye ikaz etmiştim bilmeden söyledim ama Allah söyletti. E bugün görüyoruz ki aynı şeyler sizin başınıza geliyor. Acaba diğer arkadaşlarımızın bütün arkadaşlarımızın heyetimizin diğerleri dinlenmediğini mi zannediyor? Onların da mutlaka bir yerlerde bir depoya konmuş mutlaka bir şeyleri vardır. Şu kılıcı şu dediğim adaletin kılıcını Allah rızası için şerefinizle namusunuzla artık kullanın bu işi bitirin. Otuz sene sürerse bu memlekette kimse kalmaz. Gelir Amerikalı gelir, Yahudi gelir, Ermeni gelir, Rum, Bulgar’ı, Rus’u onlar memleketi idare eder. Saygılarımla arz ederim.”

Duruşmaya saat 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. Vural Ergül ve Gönül Kerinçsiz’in de geldikleri

görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.Sanık İsmail Yıldız söz almadan konuştu:”Sayın Başkanım, bir hususu arz etmek

istiyorum. ( bir iki kelime anlaşılamadı)”Mahkeme Başkanı:" Verir misiniz onu.”Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, şimdi dava başlayalıdan beri

biliyorsunuz mahkemenizin heyetini yada bazı üyelerin reddine ilişkin bir takım talepler oldu. Sizin buradaki mahkeme esnasındaki tutumunuza üyelerin tutumlarına yada onların

22

Page 23: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:23

davranışlarına onların sorularına karşı tepkiler oldu. İddia makamının keza hem iddianamesine hem de sorularına hem de kendi siyasi fikirlerine yada düşüncelerine yönelik bir sürü eleştiri oldu. Bu eleştirilerin ve tenkitlerin hiçbir kısmı mahkemenizi ortadan kaldırmak şeklinde algılanmadı iddia makamını da ortadan kaldırmak şeklinde algılanmadı. Yani şu davaya konu olan birçok siyasi düşüncenin aynen bu salonda mahkemenize yönelik yapılan tenkitler kapsamında değerlendirilmesini mahkemenizin tutumunun belki demokratik olup o ayrı bunlar tartışıldı Türkiye’deki tartışılan da bu. Yani bu salonda olan daha geniş anlamda Türkiye de oldu. Daha geniş anlamda siyasi platformda oldu yani bunu alıp farklı bir mecraya sokmamak gerekiyor. Nasıl mahkemenizin ortadan kalkması istenmediyse size yapılan tenkitlerde ve reddi hakim taleplerinde nasıl iddia makamının iddianamesi tenkit edildiyse nasıl onların siyasi görüşleri ve tutumları tenkit aynı şey yapıldı Sayın Başkanım ben bunu arz etmek istiyorum. geniş anlamda olun budur teşekkür ediyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım, 26 dakikalık bir sunum hazırlamıştım sizin de vaktinizi zorlamamak için bir iki gündür önemli iki üç konu çıktı onları kısaca arz edeceğim ve metnime geçeceğim. Şimdi birincisi zatıalinizin bulunmadığı duruşmada ben iddia makamındaki savcılarımızın ilk savunmamda bana hasım gibi davranıyorlar ifademi tamamen düzelterek kendilerinin bana düşman olduğuna kanaat getirdim. Kendileri bana düşman olduğu için burada sunumumun zor şartlarda yapılacağını bildiğim içinde oraya gelmiyorum. Çünkü düşmana yan veren can verir. Askerlikte ilk öğreti buradan cepheden savaşacağım. Şimdi burada Sayın mahkeme başkanımız Sedat Haşıloğlu iki tane VKGB’den.”

Mahkeme Başkanı:" Hasan Hüseyin Özese.”Sanık Muzaffer Tekin:”Özür dilerim ve Sedat bey iki tane VKGB üyesini sorguladılar

başkanım. Sorgu bitti iddia makamındaki savcı talebim olacak dedi ek talebim. Bende dedim ki ek talep herhalde tahliye isteyecek bu kişileri hiçbir irtibat yok. Ergenekon terör örgütü ve tutuklanmaları deyince insiyaki olarak tepki gösterdim. Sayın Başkanım olgunlukla karşıladı. Tepkiniz nedir Muzaffer Bey dedi. Tepkim ne biliyor musunuz başkanım beni örgüt lideri yapmış küfeye attığı her adamı ben taşıyorum artık dizlerim çöktü. Dizlerim çöktü dizlerimin bağı. Ama Sayın mahkeme başkanı ve üyeler gayet makul mantıklı bir kararla onu reddettiler birinci konu bu başkanım. İkinci konu dün yine ben katkı sağlaması için Sayın Hasan Hüseyin Özese’nin Fuat Turgut’a bir soru yönelttiler yani azmettirici nereden biliyorsunuz somut bir veri verin diye yanlış anlamadım değil mi başkanım üyem. Ona katkı sağlamak için üç senedir burada bizden örgüt yaratıp işte azmettirici diye üzerimize gelenler hakkında menfur Danıştay saldırısı olduğu günün müteakip günü anayasa mahkemesi Yargıtay ve Danıştay başkanlığının ortak açıklaması var Sayın Başkanım. Diyorlar ki, katliamın, katliam girişiminin demokratik laik Cumhuriyete yönelmiş bir saldırı olduğu kabul edilerek bu girişimi şiddetle kınıyoruz saldırıda kimi siyasiler ve basın organlarının sorumsuzca beyan kışkırtma ve tutumlarının ağırlıklı etkisi olduğu gerçeğini de kamuoyunun takdirine sunuyoruz diyorlar. Ve ayrıca Sayın üyem Gazi üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Mustafa Altıntaş, Ömer Öneren, Necmi Şahin, Vecihi Timuroğlu ve Ali Ekber Ateş Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına başvurarak Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında ayrı ayrı suç duyurusunda bulunuyorlar. Sayın Yargıtay başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP hakkında kapatma davası ile ilgili hazırladığı iddianameyi okudum Sayın Başkanım üyem. 14. sayfada da bunlar baz alınarak azmettiricilik konusunda iddianamede kendilerine bir suçlama getiriliyor. İkinci konum bu. üçüncüsü çok önemli Sayın Başkanım sizin mahkemenizin tasarrufu olmadan o organize şube müdürlüğü gitmiş Ataşehir’de bir evde Recep Özkan’ın ki siz daha ara karar almadan orda şey yapmış tespitler yapmış. Albüm götürmüş sanıkları teşhis ettirmiş yüzde elli tanımışlar yüzde doksan vesaire. Şimdi Sayın Başkanım, esas amaç nedir burada asli hedefe gitmek. Acaba Recep Özkan’a sormuşlar mı bu evde toplantı oldu mu diye. Lütfen zatıalinizin savcı beye sormasını istiyorum, dosyada Recep Özkan’ın alınmış bir ifadesi var mı Sayın Başkanım.”

23

Page 24: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:24

Mahkeme Başkanı:" Yok.”Sanık Muzaffer Tekin:”Yok mu başkanım. Var saklıyorlar sizden var başkanım. Şimdi onu

arz edeceğim. Çıkacak nasıl çıkacak, şimdi Recep Özkan’ın zaman gazetesinde çıktı Sayın Başkanım bakın Recep Özkan zamana konuştu. Kendisini sadece Alparslan Arslan ve Orhan Kadı’yı tanıdığını söyleyen Özkan diğer Ergenekon sanıklarını tanımadığını Danıştay olayından sonra basından gördüğünü söyledi. Kendi evinde toplantı olmadığını iddia eden Özkan Yıldırım’ın Ataşehir de toplantını deşifre eden toplantı deşifre olmuş onu da koyuyor oraya 12 Mayıs 2008 tarihli ifadesini şöyle değerlendirdi. Belki Ataşehir’de böyle bir toplantı yapılmış olabilir ancak bu benim evimde olmadı. Şimdi o eve giden polislerin o Recep Özkan’ın ifadesini almaması hukukçu terminolojisinde hayatın olağan akışına aykırı başkanım. Ben şimdi ne bekliyorum biliyor musunuz başka bir ev arama çabalarına girdiler. Bu diğer bir konu şimdi Sayın Başkanım Alparslan ifadesinde diyor ki, Recep Özkan’ın evi Migros’a iki bin iki bin beş yüz metre, kızım atladı annesiyle gitti kroki çıkarmış size arz edeceğim metre metre. Üç tane güzergahtan gidebiliyorsunuz. Biri bin beşyüz, biri bin sekiz yüz, biri bin dokuz yüz yani Alparslan’ın buradaki ifadesi de doğru. Bu konuda son olarak şimdi Sayın Başkanım bu Danıştay baskınının arkasında olanlar belli. İlk günden itibaren suçluluk telaşı içinde gündem değiştirmek için buradaki sanıkların sanal örgüt üzerinden sanal suçlular yaratmak istediler ve sizi hukuk ile kandırdılar dedim o kadar şey konuşmalarıma duyarlı ve nezaketle dinleme şeyini gösterdiniz çünkü biliyorsunuz kandırdılar. Şimdi bomba bilgi merkezi iki tane olay var benim Danıştay olayıyla irtibatlandırmam. Ankara da alınıp bırakıldığım günden bugüne bir şey değişti mi değişmedi ne değişti iddianame yazan savcı dedi ki maddi delil bombalar şeye atılanla Ümraniye’dekiyle Cumhuriyete aynı. Bu bomba bilgi merkezinin 11. maddesinde diyor ki başkanım Ümraniye’deki bomba M204A2MKA169-5-85 karşısında diyor ki, aynı bomba Cumhuriyete atılmıştır ama orada ne diyor bakın başkanım MKE173-9-85 şu rakamların birbirinden farklı olduğunu ayırt edemiyorlar mı? Ayırt ediyor ama şey tertip koordine merkezi müşterek çalışmış en altındaki raporda diyor ki bomba bilgi merkezi Ümraniye de ele geçirilen bombalar 13 aynı ayrı olayda diyor tespit edilmiştir. Olayda. E peki ben hukuk adamı değilim ama okuma yazmam var gel diyeceksin savcı amiri polis müdürüne yav kardeşim sen 11. sırada Ümraniye’deki kafile numarası bu karşısındaki ayrı aynı diyorsun neden. Hukuk ile aldatmak için çünkü yandaş medyaya malzeme verecek. Bomba kardeşliği. Bomba kardeşliği kamuoyu oluşturacak. Hadi bunu geçtik çok önemli delil nedir. Osman Yıldırım’ın ifadesi. Kendi el yazısıyla diyor ki ben Muzaffer Tekin’i tanımam taa 30.3.2007 Ankara da vermiş. Sizden gizlediler başkanım aldattılar, kandırdılar. Onun içinde benim düşmanım onlar düşmanım. Bu Danıştay olayının bu davayla hiçbir ilintisi yok başkanım. Bu dava tarikat bağını kesmek için bilinçli yapıldı Süleyman Esen’i bırakıyor bomba vereni sevk maddesi koymamış iddianameye Sayın Başkanım sevk maddesi yok. Sonra da Osman’ı burada kandırıyor. Bir müebbedi ikiye çıkarmış otuz yılını yetmişe çıkarmış Osman Yıldırım. Osman Yıldırım ceza alır ama bu iddianameden Süleyman Esen almaz. Buna son verin başkanım son verin çünkü onlar öncelikle diyordum ki acaba hukuk nosyonları mı noksan Muzaffer Tekin’i bu davaya monte ediyorlar bugün anladım hukuk nosyonları noksan değil onlar bana düşman. Bunu da sizin mahkemeniz çözecek. Şimdi talebime geçiyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, değerli üyeler öncelikle bir konuya değinmek istiyorum. Yassı ada mahkemelerindeki sanık hakim diyaloglarına şahit olduktan sonra sanıklardan çok mahkeme başkanının konuştuğunu görünce bu hususta çok şanslı olduğumuzu her vesile dinleme konusundaki göstermiş olduğunuz sabır ve dikkatinize ayrıca da heyetinizin sanıklara göstermiş olduğu nezakete kendi adıma şükranlarımı bir kez daha yinelemeyi görev addettim. Sayın Başkanım, geçtiğimiz günlerde Habertürk’te Özge Özsağman’ın yaptığı bir programda konuşmacı olarak bulunan Korkut Özal “Ergenekon örgütü NATO tarafından kurulmuş yer altı örgütüdür” ifadesini birkaç kez kullanmış olup yine konuşma yapmak üzere programda bulunan Sayın Zekeriya Beyaz müdahale ederek sizin bu

24

Page 25: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:25

bahsettiğiniz Gladio onun Ergenekonla bir ilgisi yok demesine rağmen Korkut Özal söylemlerinde ısrarlı olunca Sayın Zekeriya Beyaz mahkemenin bile henüz Ergenekon terör örgütünü tespit etmediğini, ETÖ ifadesini yasakladığını belirtmesi üzerine Korkut Özal istihsali ve müstehzi bir ifadeyle Sayın heyet şu cümleyi kullanmıştır hayretle izlediğim. Mahkeme kararları ile yönetilseydi bugün Türkiye bayram olurdu. Bu ülkede siyaset yapan bir kısım insanın laik demokratik sosyal hukuk devletine bakışı budur. Onun içindir ki efendi bu iş senin değil ulemaya sor bayramdan sonra ne Danıştay kalacak diyebilmektedirler. Değerli heyet ilk günden itibaren bizlere operasyon yapanlar asıl Ergenekonlardır diye haykırdım. Bizlere operasyon yapan Gladio operasyona Ergenekon ismini maksatlı olarak vermişti. Bugün artık telaffuz ettikleri bizlere Gladio tanımlaması zaten beyin kıvrımlarında mevcuttu. Korkut Özal’ın Ergenekon NATO tarafından kurulmuştur sözünün altında yatan gerçekte budur. Bu davada Ergenekon kovuşturmasıyla yargılanan insanların Gladio olmadığı çok net ortada iken asıl Gladio’nun gözlerden nasıl saklanmak istendiğini ve onların kimler olduğunu mahkemenize belki katkı sağlar düşüncem ile arz etmeye çalışacağım. Silivri’ye gönderildiğim her konuşma içeriğimde bu örgütü açıkladığım için gönderildim. Bir daha zamanınızı almaması için dikkatle dinleyin başkanım burada suç yok gerçek örgüt var. Evet Korkut Özal’ın bahsettiği bugün artık herkesçe malum olan NATO’nun kurduğu yeraltı örgütü var. İkinci dünya savaşının bitimiyle beraber CIA ile anlaşan eski Naziler kurdu o Gladio’yu hedefi komünist örgütlerdi. Soğuk savaş döneminde her NATO ülkesinde bir Gladio teşkilatı kuruldu. CIA ve dolayısıyla Gladio’nun yardımıyla solculara karşı sivil örgütler kuruldu. Komünizmle mücadele derneği, ilim yayma cemiyetleri, milli Türk talebe birliği ve bazıları gibi. Türkiye birçok siyasal cinayetlere sahne oldu. Tesadüf müdür? Öldürülen ilk on kişinin hepsi solcuydu. Öldürülen ilk yüz kişinin 76’sı solcuydu. O dönem CIA Türkiye’yi sola teslim etmek istemiyordu. O zaman komünizme karşı görev yapan Gladio bugün Türkiye Cumhuriyeti rejimine karşı kullanılmaktadır. Gladio’nun yarı militarist güçlerinden bahsedilirken niçin yandaş medya da bugüne kadar dinci kesimin Gladio içindeki rolünü özellikle gizlemişlerdir. Müslümanların çoğu kısa süre önce İran’da yaşanan olaylara batı İran’a müdahalenin gerekli olduğunu dünya kamuoyuna göstermek için gösterileri abartıyor şeklinde yorumluyor. Bazı Müslümanlar meseleye nihayet antiemperyalist bir söylemle yaklaşmayı akıllarına getirdiler. Bu görüşü ileri sürenler ABD’nin Irak ve Afganistan’a özgürlük ve demokrasi götürmelerinin de büyük bir yalan olduğunu bugün ifade edebiliyorlar. Peki, bu güçlerin Türkiye’ye biçtikleri siyasi rol nedir? Bu yeni rolün Ergenekon operasyonu ile ilişkisinin olduğunu heyetinizin anlayabilecek donanımda olduğunu bugün için düşünüyorum. Geçmişte 12 Mart, 12 Eylül gibi darbelerle yeni yolu çizen NATO Gladio bugün de yeni yolu çiziyor. Nasıl mı geçmişte askeri darbeyle yaptığını bugün sivil darbe ile Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna’daki olayları dış kaynaklı olarak görenler Ergenekonu nasıl Türkiye’nin iç meselesi olarak görebilirler. Türk Silahlı Kuvvetleri niçin hedef tahtası yapıldı. Yargıya niçin saldırılmaktadır? İran, Rusya müttefikimiz olsun diyen generaller gözetime alınıp niçin tutuklandılar? Avrasyacı siviller niçin bugün Silivri’dirler. İran’da emperyalist parmağı var diyenler Türkiye de maalesef susmayı tercih ediyorlar. Türkiye de bir cemaatin emniyetten adalete milli eğitimden Türk Silahlı Kuvvetlerine kadar gizli örgütlenme içerisinde olduğu yıllardır ileri sürülmektedir. Aynı kuşkular ile dünya’da tartışılan bir başka cemaat daha var. Üstelik bizdeki cemaat ile çok ortak yönleri olan bu cemaat de CIA’nın kontrolünde Opus Dai eğitim yoluyla seçkin önder eleman yetiştirmeyi hedeflediler. Okullar açtılar ardı ardına taşradaki başarılı çocuklar için yurtlar hizmete soktular. Yurtdışı burs olanaklarını iyi kullandılar. Yetişen müritleri devletin kilit yerlerine yerleştirdiler ve hep devlet desteği gördüler. Çünkü düşman ortaktı komünizm. Cemaat için komünistlerle mücadele esastı. Bu sebeple İspanya iç savaşında faşist Franco’nun yanında yer aldılar. Otuz yıl önceki bilgilerle Sayın Başkanım değerli üyeler 475 üniversite ve yüksekokul 200 koleje sahipti 604 gazete ve dergi aralıksız yayın yapan 52 radyo televizyonları vardı. Bugün tv ve radyoda ulaştıkları rakam 700’leri geçti. Opus Dai 1982’den sonra papa iki Joans Pols’un kanatları altına girerek Vatikan’ın

25

Page 26: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:26

en etkili dinsel örgütü oldu. Hoşgörü ve diyalog sözlerini ağzından hiç düşürmedi. Başlangıçta da belirttiğim gibi bizdeki cemaat ile sanki çift yumurta ikizi gibiler. Avrupa’da Gladio bir bir açığa çıktı. Bir tek Türkiye de bilinmiyor diye yeri göğü inleten ikinci Cumhuriyetçiler yeni Osmanlıcılar, İspanya’daki Gladio Opus Dai ilişkisinin niçin açığa çıkarılmadığının üstüne gidebiliyorlar mı? Mümkün değil. Opus Dai Vatikan’ın en önemli Hıristiyanlık dışı dinler ve inançsızlar kurumunu elinde bulunduruyor. Müslüman ülkelerdeki bazı cemaatler ile de çok sıkı ilişki içindeler. Yeni dünya düzeninin İslam ayağı ılımlı İslam projelerinin de nerelerde kotarıldığına ip ucu olur bu kanıtlar bence. Komünizmle mücadele derneğinin kurucularından ve mücadelenin içinde olan cemaat liderinin Amerika da oturma seyahat etme çalışma izni sağlayan gren kart almasında CIA ajanlarının kefil olması acaba ne ifade ediyor. Türkiye’de bazı Cumhuriyet savcılarının görmek istemediği gerçeği Amerika’daki savcıların görmesi ise oldukça düşündürücüdür. Amerika’daki savcı, Gülen için dini ve siyasi bir figür akademisyenlere para ödeyerek kendisi ve hareketi için yazı yazdırıp akademik prestij elde etmek istiyor. Gülen’in yazdığı kitaplara da atıfta bulunan savcı Gülen’in yazdığı kitapların hiçbirisi eğitimle yada eğitim modelleriyle ilgili değil tamamı dini çalışma ayrıca geleneksel laik eğitim ile inançlara yönelik hoşgörünün harmanlamasıyla bir eğitim modeli yaratıldığı şeklindeki ifade de inandırıcı değildir diyor. Yunan asıllı Fidas Kemalizm bitti Türkiye ılımlı İslam’a dönmelidir diyen Greham Fuller. Marton Abromovist Gülen’in Amerika da oturma izni almasına referans olan isimlerdir. Ve ne tesadüftür ki hepsi de CIA ajanıdır. Cemaatin ABD de açtığı turkuaz kültür merkezinin açılışına ABD eski dışişleri bakanı Mydelin Allbright yapmıştır. Burada aklıma bir soru geliyor. Kanımızın rengi olan bayrağımızın rengine veren bayrağımıza milli formamızın rengi de olan o asil rengin turkuaz olmasında birilerinin özel bir çabası mı var. Yakın bir gelecekte bayrağımızın rengi de tartışma konusu olursa hiç şaşırmam. Allbright radikal popülist ve agresif milliyetçileri Gülen’in yol gösterici cemaatinin karşısındaki engeller olduğunu söylemekten de geri kalmamaktadır. Bağışlar ile bu sınırsız güce eriştiği ve okullar açtığı söylenen cemaat gerçekte Osmanlı’daki misyoner okullarının CIA vasıtasıyla yeni bir elbise giydirilerek topluma sunulmasından başka bir şey değildir. Bundan dolayıdır ki Rusya iç istihbarat örgütü ülkesindeki cemaat okullarını operasyon düzenlemiş okullarda görevli ABD’li öğretmenlere CIA ajanlığı olduğu gerekçesiyle sınır dışı etmiştir. Bu arada bilinenin aksine Gülen okullarındaki eğitim dili Türkçe olmayıp İngilizce’dir. Özbekistan devlet başkanı İslam Kerimov kendisine düzenlenen suikastın sorumlusu olarak bu okulları gösterdi. Okulları kapattı. Azerbaycan resmi devlet gazetesinde 16 Mayıs 2009 tarihinde çıkan bir haber dikkat çekiciydi. Haberin başlığı şuydu To Days Zaman ve onun sahiplerinin Ermeni sevgisi ve Azerbaycan’a nefreti nereden kaynaklanıyor. Anti Azerbaycan kampanyası yapıyorlar. Gazete birde uyarı yapıyordu. Bize şirketleriyle gelip bizden para kazanıp Ermenilere çalışan bu şebeke bu yayınlarına devam ederse gerekli cevabı bulur. Azerbaycan’ı açık şekilde Afrika ülkelerinden aşağı seviyede gören To Days Zaman gazetesi ve onun rehberleri ideologları bu sersem ve esassız iddialarının sonucunu anlamalı ve ders çıkarmalıdır. Maalesef bu haberler bizim basınımızda hiç yer almıyor. Bugün ABD de savcının dini ve siyasi bir figür dediği Gülen CIA’nın kontrolünde operasyonlara araç edilmiş bir zattır. Artık istese de cemaati kontrol inisiyatifi kalmamıştır. İpler kuklacıdadır. İnanmış mütedeyyin Müslümanlar bu gerçeği nereden bilsinler. Greham Fuller yeni Türkiye Cumhuriyeti kitabında Gülen hareketinin emniyet birimleri içinde çok etkili olduğunu yazmıştı. Bunu nereden biliyor? Bakınız şimdi CIA ve cemaatçi polislerin yol haritasını izleyelim. Bu başarılı polisler nasıl nerede eğitildi ve hangi kurslardan geçtiler? O zaman cemaatin mi yoksa CIA’in mi etkili olduğu konusundaki kararı sizlere bırakıyorum. ABD’nin başkenti Washington’da önemli bir Türk kuruluşu var. Adı Turkish İnstitund For Security and Democracy kısaltılmış TİST yani güvenlik ve demokrasi için Türk enstitüsü. Enstitüyü Türk emniyet görevlileri 2003 yılında kurdular. TİST kendi yayınlarında kurumu Türk emniyet teşkilatının Amerika’daki yüzü olarak tanımlıyor. Amaçlarını ise şöyle sıralıyor. ABD’yi okuma amaçlı gelen polis memurlarına burs, barınma ve

26

Page 27: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:27

akademi olanakları sağlamak yani TİST Türk polisinin ABD’deki eğitimine yardımcı oluyor. 1999-2003 yılları arasında emniyet teşkilatı yönetmeliklerinde bir dizi değişiklikler yapıldı. Artık yabancı dil bilen polis akademisi mezunu polisler eğitim amacıyla yurtdışına çıkabileceklerdi. İlginç olanı ise bu yönetmelik değişikliğiyle yurtdışına giden polislerin neredeyse tamamı Amerika Birleşik Devletlerine gitti. Yönetmelik yapıldığı tarihlerde ise Yusuf Ziya Özcan polis akademisi öğretim görevlisiydi. TİST kurulmadan önce 2000 yılında Profesör Özcan’ın yardımları ile Kuzey Teksas üniversitesinde polis eğitimi için Türk enstitüsü TİPS kurulmuştu. Aynı yıl 65 polis Teksas’a eğitim için görderildi. Neden Teksas üniversitesi Türk polisini eğitmek için bir enstitü kurdu. Neden ABD’ye giden polislerin çoğunluğu Teksas üniversitesinden burs aldı? Neden derslerin büyük bir bölümünü CIA ajanları vermiştir. Nasıl bir bilgi alışverişinde bulunmuştur? Bu soruların cevabını Sayın heyetinize bırakıyorum ve tekrar ABD’nın başkenti Washington’a dönüyorum. Washington’daki TİSK’in başında emniyet mensubu komiser Samih Teymur vardı. Teymur 1990 yılında komiser yardımcısı olarak polis akademisinden mezun oldu ardından terörle mücadele şubesinde göreve başladı. 2002 yılında ise ABD’ye yüksek lisans yapmaya gönderildi. Doğal olarak da Teksas’a gitti ve Kuzey Teksas üniversitesinde kriminal Castik programına başladı. Mastır ve doktorasını tamamladı sekiz yıl ABD de kaldı. Samih Teymur kendisini saklayan birisi değil. Medyaya röportajlar veriyor ve sıkça bir konunun altını çiziyor. TİST Amerika da CIA ve FBI yetkilileriyle sıkı bir ilişki içerisindedir. Ayrıca yine ABD de eğitim gören komiser Fatih Balcı’nın yazılarından öğrendiğimize göre TİST’in NATO’ya yaptığı ortak projeleri de var. TİST’in başkanı Samih Teymur CIA ve FBI ile yaptığı görüşmelerde kendilerine inanılmaz teklifler yaptıklarını rahatlıkla açıklıyor. Lütfen bu konuyu başkanım dikkatlerinize arz ediyorum. Komiser Samih Teymur güvenlik ve demokrasi için Türk enstitüsünün FBI ile çok ilginç bir ikrar ediyor FBI’a ve Türkiye de terörle mücadele merkezi açmalarını istiyor Türk polisi Amerika’dan Türkiye de terörle mücadele merkezi açmalarını istiyor. 2003 yılında Yavuz Donat’ın sabah gazetesinde haberleştirdiği başbakanlığa beş yüz metre mesafedeki operasyon merkezinin ön çalışmalarının TİST tarafından organize edildiğini anlamak için zeki olmak gerekmiyor zannımca. Yasalarımıza göre bunun suç olduğunu bilmiyor mu? Halbuki Silivri kampusuna gelse kendisi burada daha büyük tecrübeler edinir. Bunu da söylememin nedeni Guantenamo da görev almak istediğini de ayrıca Samih Teymur FBI CIA ajanlarından istiyor. TİST’in parasal kaynakları içişleri bakanlığı Türk tanıtma fonu ayrıca Teksas üniversitesinden önemli destek görüyor. Teksas üniversitesi acaba neden Türk emniyet teşkilatına kayıtsız şartsız burs sağlıyor. Eğitim için Amerika’ya gönderilen polislerin neler yaptığı ortada. CIA ve FBI ile iç içe olan emniyetçilerin Amerika’daki faaliyetleri ortada. Polislerin cemaat ilişkisinde içinde olup olmadıkları ortada. Bu konuda kolay fikir sahibi olmak istiyor iseniz hangi medya kuruluşları ile sarmaş dolaş olmuşlar ona bakmak yeterli. Sayın heyet, Recep Güntekin ismini duydunuz mu? Bu isimden kısaca bahsetmek istiyorum. Recep Gültekin polis akademisi mezunu 1990 da Ortadoğu teknik üniversitesinde mastır yaptı. O dönem ne tesadüf hocası yine Yusuf Ziya Özcan. 1990’lı yıllarda da medyada emniyet içinde Fethullahçı müdürler listesinde yer aldı. Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında Ünal Erkan’ın emniyet genel müdürlüğü döneminde çıkan haberler yüzünden başmüfettiş kadrosuyla kızağa alındı. İçişleri bakanı Murat Başeskioğlu döneminde yıldızı yeniden parladı ve teşkilatın yedi yıldır atama yapılamayan en kritik makamına personel daire başkanlığına getirildi. Yurtdışına gönderilen polislerin seçiminde Recep Gültekin en yetkili kişiydi. Bu arada oğlu komiser Sabahattin Gültekin’i de Amerika’ya gönderdi. Ne derece etik bir davranış takdirlerinize bırakıyorum. Biraz önce sunumumda Amerika’daki polislerin yaptığı ortada demiştim. Bu hususu daha net anlayabilmek için Utah’dan bahsetmek istiyorum. Zira Utah deyince aklımıza ilk gelen Amerika’daki polislerin faaliyetleri oluyor. ABD’nin batı bölgesinde yer alan Utah’ın nüfusu iki onda iki milyonun üzerinde diğer eyaletlerle karışlaştırıldığında sesiz bir yapıda olan Utah da en dikkati çeken özellik mormon etkisidir. 19. yüzyılda Hıristiyan kilisesinden kopan mormonlar incili kabul etmekle beraber kendi

27

Page 28: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:28

kitapları olan bir tarikat mormonlar eyalette muhafazakar dünyayı önemli oranda belirliyorlar. İçki kullanımı yasal kısıtlamalarla sağlanıyor. Mormonların en önemli özelliği nedir biliyor musunuz Sayın heyet? Çok çocuk yapmaları. Acaba başbakanın ısrarla en az üç çocuk yapın derken mormonlardan bir etkilenim aldığımı var. Etkilendi mi ben öyle düşünüyorum. Gülen cemaati mormonların yönetimdeki Utah eyaletinden çok memnunlar ve her vesile bunu övgüyle dile getiriyorlar. 1960’lı yıllarda ABD’ye giden Korkut Özal gibi isimler mormonlarla ilişkiye geçip Türkiye de dini bütün olarak döndüler. Acaba Korkut Özal Gladio ile orada mı tanıştı bunun üzerinde durulması gerekir bence. Suikasta kurban giden merhum Necip Hablemitoğlu mormonlarla Gülen cemaatinin paralelliğinden söz edip İslam anlayışının ABD de politikalarıyla uyumunu yazmıştı. Utah üniversitesinin adı Türkiye de devamlı Gülen cemaati ile anılıyor. Üniversitede bulunan Türk öğrenciler üç fakültede bulunuyor. İktisat, mühendislik, siyasal bilimler fakültesi. Cemaat üyesi öğrencilerin neredeyse tamamı siyasal bilgiler fakültesine gidiyor ve cemaat bu öğrencilere burs sağlıyor. Cemaat üyesi öğrenciler düzenledikleri etkinliklerde Türkiye de demokrasinin ve insan özgürlüğünün bulunmadığı bir ülke olduğunu Türkiye’yi o şekilde tanıtıyorlar. Ordunun ve Kemalistlerin demokratik açılımları engellediğini ifade ediyorlar. AKP hükümetiyle Gülen cemaatinin demokrasi mücadelesi verdiğinin özellikle altını çiziyorlar. Ne tesadüftür ki Türkiye de gizli olan pek çok devlet belgesi ve başka Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst düzey komutanlarıyla ilgili olmak üzere pek çok kişisel günlükleri önce Utah’a gidiyor ve buradan servise konuluyor. Sayın Başkanım, bakışlarınızdan anlıyorum az kaldı toparlayacağım ama bitmesi lazım.”

Mahkeme Başkanı:" Peki toparlayınız.”Sanık Muzaffer Tekin:”Utah üniversitesinde doktora öğrencilerinden biri de taraf gazetesi

yazarı emniyet mensubu Emre Uslu. O da sekiz sene ABD de kalanlardan. Niye gelemiyor biliyor musunuz başkanım iki sene sınırlama devamlı uçak fobisi olduğu için Türkiye’ye getiremiyorlar. Çok önemli bir personel olsa gerek sonra da geliyor artık deniz yoluyla mı geldi bilemiyorum. Emre Uslu’nun CIA ajanı Fuller ile sık sık görüşmesi basında zaman zaman yer almıştır. Son olarak 29 Ekim 2008 de Washington’da Uslu ile Fuller’in görüştükleri gündeme gelmiştir. Emre Uslu’nun son dönem faaliyetleri Utah’tan sızan gizli belgeler ile irtibatlandırılması orduyu ve ulusalcıları eleştirilen yazıları düşünüldüğünde CIA ajanı Fuller ile komiser Uslu’nun görüşmelerinin mercek altına alınması ve sorgulanması çok önem arz etmektedir. Tabi Ergenekoncu olduğu iddia edilen kesimlere hiçbir ahlaki ve hukuki gerekçe olmadan saldıran Emrullah Uslu Gladio’nun ve Yeşil kuşak projelerinin mimarı olan Greham Fuller ile kurduğu ilişkiyi yüreği yetiyor ise kendisinin açıklaması gerekir başkanım. İşte asıl Ergenekonlara bu sorular cevapları heyetinizi götürür. Bir cümlem var orda okumuyorum başkanım. Emrullah uslu Yeşil üzerine bir tez hazırlayıp özetle Yeşil’in emniyet ve MİT ile ilişkisi yoktur. Yeşilin Türk Silahlı Kuvvetler ile ilişkisi vardı tespitlerinde bulunmuştur. Emrullah Uslu’ya göre Yeşil Emekli general Veli Küçük’ün adamıdır. İlginç olan ise tezin de Uslu Yeşil’i MİT görevlisi Mehmet Eymür ile olan ilişkisine hiç değinmiyor. Buradaki amacı belli. Jandarma istihbarat teşkilatını hedef haline getirmek. AB ve ABD kırsal alanlardaki güvenliği jandarmadan alın polisin polise verin diye bağırmıyor mu? Bazen hadlerini fazlaca aşıp jandarma genel komutanlığını kaldırın imalarını da yapmıyorlar mı? Çünkü bu teşkilat milli bir kuvvet ve NATO’ya bağlı değil şimdi bu yandaş medyanın her taşın altında JİTEM’i neden aradığını anladınız mı? Mesele üzüm yemek değil bağcıyı dövmek başkanım. Asıl Ergenekonun medya ayağı üzerinde pek fazla durmayacağım. Zira onlar artık gizlenemeyecek şekilde afişe oldular. Kim ki, ilk günden itibaren yargıyı yok sayarak yürütülmekte olan bir davayı etkilemek için yalan, iftira, hile kampanyası yürütüyor henüz iddianame bile hazırlanmamışken soruşturma gizliliğini yok sayarak ulaştığı gizli belge ve bilgileri yayınlıyor, bir bavul gizli evrak ile savcılığa gidip evrakları teslim ettiğinde ilgili savcılık tarafından sen bu gizli belgelere nasıl ulaştın diye hesap sorulmuyor, işte bu tablodakiler Gladio’nun medya uzantılarıdır. Üstelik yazdıkları kitapları da iddianameler ile bire

28

Page 29: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:29

bir örtüşüyorsa hiç kıpırdayacak halleri kalmamıştır. Çünkü suçüstü yakalanmışlardır. Genel hatları ile çizdiğim Gladio’nun medyadaki bir iki figürünü ibret olması bakımından burada arz etmek istiyorum, çift kimlikli bir komplo teorisyeni var. Ama ürettiği komplo teorilerine kendisi bile inanmasa da o sadece kendisine verilen görevi ifa ediyor. Ergenekon soruşturma ve kovuşturma döneminde en kirli haberleri yapanlardan birisi bu kadar net konuşmamın sebebi bizzat şahsımla ilgili yapmış olduğu alçakça karalamalarının mağduru olmamdandır. Bakınız Sayın heyet insanların aile mahremiyeti sosyal yaşamları ekonomik durumları konusunda her türlü ahlaksızca saldırıda bulunan en önemlisi de her vesile mahkeme kararlarını yok sayan bu insanın düzeni nasıl sömürdüğünün bir tablosunu arz ediyorum. ATV’den hiç izlenmeyen bir program başına iki milyar ayda toplam yirmi iki milyar. TRT’den program başına haftalık iki onda dört ayda dokuz onda altı milyar. Kanal 24’den program başına haftalık beş onda beş aylık yirmi iki milyar. Yeni şafaktaki yazılarından toplam aylık 15 EURO yaklaşık otuz bir milyar. Kanal 7’den aylık on bir milyar. Bu rakamları topladığınız zaman yaklaşık yüz on milyar. Bu kadar parayla sadece iftira atar çift kimlikli yazar Beykoz AKP belediye başkanlığı yapan Muharrem Ergül’ün tekrar aday olması için devamlı köşesinde onu övüyordu acaba neden? Çünkü Beykoz Gümüşsuyu Mahallesi Mezarlık Sokak no 35 adresinde 276 metrekare alanı bulunan bir gecekonduyu çift kimlikli yazar Muharrem Ergül zamanında almıştı. İstanbul boğazını gören bu yapıya bir çivi bile çakılamaz iken komplo teorisyeni gecekonduyu yıkıp yerine yalı yapmıştı yalısının ilk misafiri Abdullah Gül ve eşi oldular. Eskilerin bir sözü vardır Başkanım ıstakoz gibi yinen yengeç biri geri giden adamda esne kalın kafa yalın olur bu yalın kafalı adamlara beni malzeme etmenizi hazmedemiyorum. Benim en çok ağrıma giden bu Vakit gazetesi her Amerika’ya gideni ve ABD’de yaşanını CİA ajanlığı ile itham eden dinci bir yayın organı. Amerika’da yaşayan Yusuf Ziya Kavakçı mutlaka sizlere bir şey hatırlatılıyordur Fazilet Partisinin türbanlı milletvekili Merve Kavakçı’nın babası Profesör Yusuf Ziya Kavakçı Kuzey Teksas’ta kron akademisini kurucusu dekanı ve İslam hukuk hocası Dallas merkez cami imamı. Papa 16 Beneduksun ABD ziyaretinde görüştüğü isimler arasında Yusuf Ziya Kavakçı var. Kavakçı Teksas parlamentosunun açılışında yapmış olduğu duada ailesinin ABD’ye bağlılığını ifadesi ile biliniyor. Savaş füzeli Amerikan vatandaşı olmakla suçlayan Vakit, Kavakçı’nın irtibatlarına hiç değinmiyor. Vakit gazetesi sahibi Mustafa Karahasanoğlu’nun ABD İstanbul başkonsolosu David Arne tarafından konsolosluğuna davet edildiğinde yaşadığı telaşı biliyor musunuz? O davetten sonra ABD’ye karşı olan eleştirileri gazete yumuşattı ve arkasından EL Kaide lideri Usame Bin Ladin’i Yahudi ilan ettiler. İşte Ergenekon’un operasyonunu yönlendirenlerin gerçek yüzleri asıl Ergenekonların siyaset ve yargı uzantılarına burada değinmeyeceğim aklıselim olan bunları görüyor, biliyor. Lakin tarihin yargısından onlar hiç kurtulamayacaklardır. Çünkü ülkenin bugün yaşamış olduğu kaosta en büyük pay onlarındır. Sayın Başkanım, zatıalinize hiçbir konuda şahsıma sorulacak sorulara cevap vermeyeceğim ve söz almayacağımı arz ettim fakat kovuşturma sürecinde mahkemenin yok sayılarak iddia makamı tarafından keyfi uygulamalar ile sanıklar hakkındaki delil üretme çabaları karşısında kendimi savunmak için değil hala bu çirkin tertibi devam ettirmek isteyenlere öfkemden bazı gerçekleri ifade etme gereğini duydum ve inanıyorum ki hala aleyhimde gizli tanık arayışları var. İddia makamına söz verildiğine bizlerin tutukluluk süreçlerinin uzatılma gerekçelerine, delillerin toplanamamış olması ifadeleri yerine hakkınızda delil üretme çabalarımız henüz bitmedi ifadesini kullanmaları daha ahlaki olur. Emekli Tümgeneral Celil Gürkan 12 Mart döneminde sorgulanırken bir yerde okuduğum ve beğendiğim dediği şu cümle ile isyanını dile getiriyor. Ben sizlere insanım diyorum oysa siz benden eşek olmadığımı ispatlamamı istiyorsunuz. Evet Sayın Heyet bu cümleler bu davada yargılanan sanıkların düşüncelerine tercüman olur hissiyatındayım. Beni sabırla dinlediğiniz için saygılarımı arz ederim.”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, bu sanık sandalyeleri yaklaşık 3 yıldır Cumhuriyetin, Cumhuriyet değerlerinin özgürlükle, sağlıkla ve buradaki sanıkların

29

Page 30: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:30

hissettirebildiği ölçüde inandıkları ölçüde hukukla savunulduğu mevzilerdir aslında ve benim buradaki mevzilerdeki bulunma sürem yarın itibariyle tam 3 yılını dolduracak Sayın Başkanım. 3 yıl çok uzun bir süre bugün kızıma baktım çok büyümüş 3 yıl o kadar uzun ki o yüzden bir 5, 10 dakika sarkarsa lütfen maruz görün ve 3 yıla sayın, Sayın Başkanım. Biz burada bir örgüte üye olma iddiasıyla tutuluyoruz kafalarınızda bizlere açıklamasını yapamadığınız bir kuvvetli suç şüphesi var. Sayın Başkanım bu 3 yıl boyunca bu ülkede birçok şey değişti ama bu kuvvetli suç şüphesi her ne hikmetse değişmedi. Bu 3 yıl zarfında ülkemizde çok ciddi değişimler yaşanmış ülke el birliğiyle uçurumun kenarına getirilmiştir. Bunda bu davanın çok büyük bir payı vardır Sayın Başkanım. Bu dava yeni bir siyasi ahlak anlayışının ve yeni bir savaş yönteminin ürünüdür. Bu dava başladığı günden itibaren bu ülkede toplumsal psikoloji de hukuk mantığında medya ahlakında hatta genel ahlak kurallarında dahi son derece olumsuz değişikliklere neden olmuş ve ne yazık ki gittikçe de rejimin değiştirilmesine katkı sağlar bir noktaya gelmektedir. Çünkü bu dava hukukun değiştirilmesi için anahtar olarak kullanılmaktadır ve hukuk değişince biliyorsunuz ki rejimde değişir. Hukuk mantığının bu dava ile değiştirildiğe dair tespitimin hareket noktası bu zamana kadar görülen bütün davalarda sizin 30 yılınızı geçirdiğiniz adliyelerdeki bütün davalarda görülen davalarda ceza usul yasalarının gereğince uygulanmış olduğu ön kabulüdür. Bu ön kabul ile bu tespitte bulunuyorum. Eğer ben bu ön kabulümde yanılıyorsam yani sizin 30 yıldan beri bulunduğunuz o adliyelerde bundan daha kötü veya bu koşullarda yargılamalar yapıldıysa, Sayın Başkanım Değerli Heyet boş yere PKK’yı sağcı, solcu, dinci terör örgütlerini ve bu örgütleri kurduğunu iddia etikleri Ergenekon adında bir örgütü aramayın. Hatta toplum bilimcilerin sıradan insanların kafasındaki suç işleme kararının nasıl oluştuğuna dair bir araştırma yapmasına da gerek yok. Açın eski dava dosyalarına bakın, Orda bulacaksınız nedenlerini. Çünkü haksızlığa uğramış ve içinde devlet bilinci olmayan bir insanın önünde bırakılan tek yol terörist olmaktır. Bir savcının, bir hakimin, bir kolluk görevlisinin eliyle uğradığı bir haksızlığa çare bulamayan ve bu haksızlıklar yüzünden kıvranan sıradan bir insan bir çoban bir bakkal çok rahatlıkla birazda dış destekle dış yönlendirmeyle gönüllü olarak terörist olur. Yüzyıllar boyunca bütün düşünüler aynı şeyi söylemiştir adaletin olmadığı devlet yıkılmaya mahkumdur. Platon adaletsizlikle elde edilecek olan ortaya çıkacak olan kötülüğün adaletsizlik yoluyla elde edilecek olan iyilikten çok daha büyük olduğunu söyler yani der ki adaletsizlik yaparak bir iyilik elde etmeye çalışıyorsanız bile yönteminiz ondan çok daha büyük bir kötülüğe yol açar. Üstelik bu davada elde edilmeye çalışılan şey iyilik değil kötülüğün ta kendisidir. Adaletsizlik de bu elde etme işleminin yöntemidir. Biz burda tam 3 yıldan beri bir örgütün var olup olmadığını araştırıyoruz bizi olmayan bir örgüte üye olmadığımızı ispat etmek zorunda bırakıyorsunuz MİT’in, MGK’nın Genelkurmay’ın, Jandarma istihbaratın hiç kimsenin bilmediği duymadığı bir örgüte üye olmadığımızı ispat etmemizi istiyorsunuz bizden. Bu Sayın Başkanım işte o değişen hukuk mantığının bir soncudur ve bu çok büyük bir adaletsizlik aslında. Bu dava başladığı günden beri Türk ve Dünya kamuoyunda sürdürülen karalama kampanyaları ve psikolojik operasyonlar hem halkın hem de yargılamayı yapan makamların sizlerin algısını etkilemiştir ve etkilemeye devam etmektedir. Bu sayede davada gerçekte neler olmaktadır? Ortaya çıkan yeni bilgiler nelerdir? İddianın karşısına konulan olgu nedir ve ne tür kanıtlara dayanmaktadır? Kimse bunlarla ilgilenmedi. Benim 150 duruşma boyunca gördüklerime dayanan kendi tespitim odur ki, mahkeme heyeti de bunlarla ilgilenmemiştir. İlgilenmemektedir ve görülen odur ki bundan sonrada ilgilenmeyecektir. Savcılık makamı için ilgileneceğini kabul edersem söyleyeceğim şey çok daha çok daha kötü bir şey olur eğer ilgileniyorsa eğer gerçekten bu değişiklikleri görüyorsa bizim burada tutuluşumuzun çok daha başka sebepleri var demektir. Savcılık makamı için söylenecek şeyler zaten defalarca söylenmiştir bu dava konusunda onları harekete geçiren ve bu kadar hukuksuzu yaptıran fikri yapı hakkında tek kelime daha edilemeyecek kadar açıkça ortadadır. Bakınız bu mahkeme huzurunda düzmece tutanaklar düzenlendiği hem somut belgelerde hem de sesli görüntülü olarak ispatlandı. Delil

30

Page 31: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:31

torbalarına sonradan etlenen CD’ler ve bunlarla ilgili tutulan imzasız tutanakların savcıların kaleminden çıktığı ispatlandı. Olmayan dosyaların varmış gibi gösterildiği ve bu olmayan dosyalara dayanarak mahkemelerin düzmece kararlar aldıkları ispatlandı ifade tutanaklarında olmayan beyanların savcılık tarafından uydurularak iddianameye yazıldığı ispatlandı. Tertibin sesli ve görüntülü kanıtı olarak olan bir CD üzerinde devlet kurumlarındaki kadrolaşma ve oluşan o korku ikliminin sonucu olarak 3 farklı bilirkişi kurumundan 3 farklı ve gerçekte duyulandan da farklı raporlar çıktığına bu mahkeme tanık oldu. Yargılama konusunda sözde bombaların ve tek kanıtın yasadışı gerekçelerle her polis raporunda birbirini yalanlayan bir imha masalı anlatılarak ortadan kaldırıldığı ortaya çıktı. Daha parmak izi raporu çıkmadan 3 gün önce polisin hangi parmak izinin çıkacağını bildiği o rapor yokken o raporlara dayanarak tutuklama yapıldığı ortaya çıktı. Mahkemeye teslim edilen bir kanıtın mahkemenin koruması altındayken kırıldığı ve kullanılamaz hale getirildiği ortaya çıktı. Arkasından bir hakimin mahkeme huzurunda söylediği sözlerin düzeltme yapmaksınız düzeltme yapmak için ara karar alınmaksızın zabıtlara geçirilmediği ve değiştirildiğine tanık olduk burada. Sonradan gizli tanık olan kişilerle savcılar arasında pazarlıklar yapıldığı huzurda bizzat pazarlığın tarafı olan gizil tanıklar tarafından ortaya çıktı. Savcıların polislerle beraber gece yarıları hapishanelere giderek yasadışı sorgulamalar ve gizli tanık organizasyonları yaptıkları ortaya çıktı. Savcıların burada mahkeme salonunda sanıklardan belge temin ettiği, haberleştiği ortaya çıktı mahkeme mübaşirini bu konuda azarlama tonunda ihtar ettiniz, ikaz ettiniz ama Sayın Başkanım savcılığa kimden, hangi belgeyi aldıklarını sormadınız bile. Sırf sosyal konumlarını gerekçe göstererek var olduğu iddia edilen örgütün yöneticilerin isimleri bizlerden saklandı. Savcıların bu işin tesadüfen bir ihbarla başladığını hem iddianameye yazıp hem de 38. celse oturumunda mahkeme huzurunda söylediklerinden sonra bununda asılsız olduğu yine mahkemenizin celbi ile getirilen başka bir dosyaya ait numara olduğu ortaya çıktı. O numaraların Beşiktaş’taki savcılar tarafından kendilerini ilk etapta gizleyerek olaya tesadüf görüntüsü verebilmek amacıyla Ümraniye savcılarına verdikleri talimatın muhabere defter numarası olduğu ortaya çıktı. Şimdide savcılığın hazırladığı bu tertibin kanıtlarını araştırmak için İzmir’den yine bizim talebimizle getirtilen dosyaya bakmamıza engel olunuyor. Sayın Başkanım, ben bu dosyayı incelemezsem bu dosyanın içerisinde bu dava sanıklarından kimlerin isimleri var? Veya bu dava sanıklardan irtibatlı olanlardan kimlerin ismi var araştırması yapamazsam ben hakkımı nasıl savunabilirim? Ben nasıl savunma yapabilirim? Ben nasıl daha başka bir kanıtını daha ortaya çıkarabilirim bu tertibin? Ve mahkemeniz bu gizlemeye yardımcı olmamalıdır. Bir yandan da savcılık veya polis burda savunma yapan sanıkların avukatlarını gözaltına alarak veya haklarında soruşturma açarak bu savunma hakkını engellemektedir. Avukatlara demektedirler ki savunma yapmak yasaktır savunma yapanı örgüt üyesi diye içeri alırım. Mehmet Cengiz bu davada tutuklanan kaçıncı avukattır? Vural Ergül bu davada hakkında soruşturma başlatılan kaçınca avukattır? Böyle olunca da yargılama, yargılama olmaktan çıkıp zulme dönüşmektedir. Bir örgüt arıyorsunuz hep beraber arıyoruz fakat bu örgütü öyle bir arıyorsunuz ki, Sayın Başkanım bu örgütün ortaya çıkmaması için her şey yapılıyor. Bu örgüt iddiası temel olarak 3 kişinin iddiaları üzerine kurulmuştur. Ali Yiğit, Tuncay Güney ve Osman Yıldırım. Bu kişiler arasında bu örgüt şu öylemi yaptı, biçiminde yalanda olsa somut bir eylemi tarif eden tek kişi Osman Yıldırım’dır. Osman Yıldırım diyor ki bunlar bir örgüttür bu örgüt bana Ataşehir’de bir evde bomba verdi 500 bin dolar karşılığında bende bu bombaları Cumhuriyet gazetesine attırdım ve Danıştay cinayetini de bunlar azmettirdi. Bu iddiaları doğrulaması gereken bir kanıtın çıkacağı tek yer vardı o da TİB başkanlığından alınan telefon baz istasyonu ve görüşme raporları. Onlarda yine bizzat itham edilen bu sanıklar tarafından bu kişiler tarafından ilk savunmayı yaptığım gün benim ve devamında diğer sanıkların defalarca dile getirmesi sonucu bir zahmet getirtildi. Bu belgelere göre Sayın Başkanım bu iddiaların sahibi olan kişinin buradaki hiç kimseyle iddialarını doğrulayacak bir telefon irtibatı yok. Hiç kimseyle aynı yerden baz istasyonu sinyali yok örneğin bir alışveriş merkezinde kasa sırası

31

Page 32: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:32

beklerken önünüzdeki adamın telefonu çalabilir 10 saniye sonra sizinki çalabilir 2 telefonda ayrı yerden sinyal vermiş olur ordan çıktıktan 10 dakika sonra önünüzdeki adam cinayet işler ve siz cinayetten 10 dakika sonra katille aynı yerden sinyal vermiş olursunuz, bu bir tesadüftür hayatın normal akışı içinde hepimizin başına gelebilir. Ama Sayın Başkanım bu davada o kayıtlarda böyle bir tesadüfte yok. Suç ortakları dahi bu kişinin söylediklerini yalanlamaktadır. Bütün bu yalanlamalar kanıtları ile ortaya çıktıktan sonra polisler kendi başlarına ellerine buradaki kişilerin fotoğraflarını alarak yollara düşmüşler ve kim bilir hangi yöntemlerle kimlere sordukları kişilerden yüzde 40 benziyor yüzde 90 benziyor yüzde 38.2 benzemiyor falan gibi cevaplar almışlardır. Sanki soru sorulan adamın kafasında dijital bir tanımlama ölçeği var. Sanki bu ölçek bilimsel yüz tanımlama kriterleri üzerinden hafızasındaki binlerce resim arasında bir karşılaştırma yapmış. Belli bir olasılık hesabıyla da bir sonuca varmış ve bu sonuçta yüzde olarak açıklanmış gibi hem yasadışı hem de komik bir rapor hazırlamışlar. Bu tür bir cevabı size ancak içinde milyonlarca insanın yüzünü barındıran bir bilgisayarın verebilir bir otomasyon sistemi verebilir. Ne demek yüzde 40 benziyor yüzde 42.5 benzemiyor insan aptal yerine konur mu böyle? Ve bütün bu yasadışı uygulamalar Sayın Başkanım savcılığın sorgulama sırasında Osman’ın diye hitap edecek veya buna göz yumacak kadar saygın ve muteber bulduğu Osman Yıldırım’ın beyanları üzerinden yapılmaktadır. Savcılık bunun organizasyonunu da bizzat kendisi yapmıştır. Gece yarısında polislerle beraber hapishanelere giderek orda mesai bittikten ve hava karardıktan sonra sanıkları revire götürmek bahanesiyle koğuşlarından çıkararak önce polislere sorgulattığı ve bu organizasyonu bizzat kendilerinin yaptığı yine bu mahkemede o gece yarısı sorgularında sorgulanan sanıklar tarafından dile getirilmiştir. Savcılık Osman Yıldırım’a o kadar itibar etmektedir ki veya savcılığın Danıştay davasının seyrini değiştirmek gibi siyasi bir misyonu olmalı ki onun iddialarının aksini veya merak edilmesi kaçınılmaz olan şeyleri kesinlikle kurcalamamaktadır. Az evvel Sayın Muzaffer Tekin’de söyledi. Recep Özkan’ı, Orhan Kadı’yı Kemalettin Gülen’i bu adamları çağırıp sizin evinizde bomba dağıtılmış ey Orhan Kadı sen o kadar bu örgütün güvendiği bir adamsın ki bu örgütün tetikçisini taşımışsın gel şu bildikleri anlat dememiş. Madem benim üyesi olduğum örgüt Alparslan Arslan’a emir vererek Danıştay suikastını işletti. O halde gerekmez mi ki Alparslan Arslan’a o gazete kupürünü veren Kemalettin Gülen’de bu örgütün üyesi olsun böyle gerekmez mi? Niye benim mesela Kemalettin Gülen’le hakkımda aramdaki bağlantı araştırılmadı? Belki benim çok samimi arkadaşım Kemalettin Gülen? Burda Muzaffer Tekin’in yıllar önce yapılmış bir telefon konuşması bağlantı sayılmış 90 saniye, ama her bombalamadan önce her bombalamadan sonra yapılan görüşmeler incelenmemiş bile. Avukat Zeynep Küçük’ün ortaya koyduğu olayların olduğu 1 buçuk ay içinde 145 son 1 buçuk yıl içerisinde 1400 görüşme soruşturmayı yapanlar tarafından her ne hikmetse merak dahi edilmemiştir. Bunları merak etmeyen savcılık burada şöyle diyor 200 görüşme var velev ki 100 tanesi mükerrer olsun. Süleyman Esen dışarıdadır onunla ilgili zaten söylenecek hiçbir şey yoktur. Diğer telefon irtibatlarının tarafları olan Hamza Öztürk, Salih Kurter veya öbür Salih bunlar hakkında da hiçbir inceleme bu güne kadar yapılmamıştır. E peki Sayın Başkanım bu şartlar altında sormak gerekmez mi ki Danıştay katliamı yapıldığı gün Ankara’da Muzaffer Tekin adına İstanbul’daki Muzaffer Tekin adına karar veren adam kimdir ve neye göre karar vermiştir? Telefon irtibatlarına göre karar verdiyse işte telefon irtibatları burada. Kartvizit çıktı diye karar verdiyse yüzlerce kartvizit var nasıl seçti? Onun için Ümraniye karakolunda Muzaffer Tekin’in fotoğrafı gösteriliyor Ali Yiğit’e. O tespiti kimin yaptığını bulmak bu tertibin başlangıç noktasını bulmaktır. Bu örgüt Sayın Başkanım hem dinci hem sağcı, solcu, gerici, ortacı bütün örgütleri yönetiyor Fethullah Güler cemaatini niye yönetmiyor bu örgüt? Hiç onunla ilgili bir iddia yok. Bu örgüt orduya sızmış, yargıya sızmış, Hizbullah’a sızmış oraya sızmış El Kaide’ye sızmış PKK’ya eylem yaptırıyor Fethullah Gülen cemaatine niye sızmamış bu örgüt? Bu durumda bu örgütten devleti kurtaracak Fethullah Gülen cemaati midir? Onu mu anlamamız lazım? Veya Sayın Başkanım bu örgüt her önüne gelene suikast planlamamış mı? Fethullah Gülen’e niye

32

Page 33: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:33

suikast planlamış bu örgüt? Yani şimdi çok affedersiniz Fethullah Gülen’in Bülent Arınç’tan ne eksiği var Sayın Başkanım? Ben tertipçilere sesleniyorum Allah aşkına bir CD, flash bellek bir şey bulsunlar içinde de biz artık iyice salaklaştık, her şeyi kabul edebiliriz. İçinde de şey yazsın Fethullah Gülen’e suikast yapma planı başlığı altında bir plan olsun onu da bir şekilde sokuştursunlar bu dava dosyasına. Alınır yoksa yani Bülent Arınç’a suikast yapan örgüt. Burada Erzurum’dan gelmek için harcadığı yol parasını 4 saat anlatan bir gariban adamın NATO’yla bağlantısının olup olmadığı Sayın Başkanım önemli ona soruyorlar NATO’ya gittin mi? Adamın her tarafı NATO olsa ne olur ki zaten. O önemli ama Kemalettin Gülen önemsiz öyle mi? Veya sizin emanetinizde kırılan delil önemsiz öyle mi? Avukatlardan bir tanesi CD’nin kırıldığını ve mahkemenin bu konuda işlem yapıp yapmadığını soruyor ve avukata deniliyor ki, mahkeme heyetiniz tarafından. Madem diyor, o kadar önemliydi, siz neden takip etmediniz? Delil bana teslim edilmedi ki, mahkemenin başkanı da değilim, heyeti de ben değilim. Size teslim edildi, o kanıt.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Konuyu anlamamışsınız, anlamamışsınız.”Sanık Oktay Yıldırım:”Ben anladım efendim, madem bu kadar önemliydi, siz neden takip

etmediniz dediniz, tutanağı da 4 defa okudum:”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Konuyu anlamamışsınız tamam mı anlamamışsınız.”Sanık Oktay Yıldırım:”Anladım efendim anladım, o gün buradaydım dinledim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”( bir iki kelime anlaşılamadı) anlamadığınızı ortaya

koyuyorsunuz.”Sanık Oktay Yıldırım:”O gün burada dinledim efendim dinledim sorunumuz o zaten bizim.

Siz başka bir şey söylüyorsunuz biz başka bir şey söylüyoruz.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sizin probleminiz işte, anlamıyorsunuz.”Sanık Oktay Yıldırım:”O bizim değil efendim o bizim değil.”Mahkeme Başkanı :”Lütfen tamam buyurun devam edin tamam bitti.”Sanık Oktay Yıldırım:”Yeni Aktüel’den Ecevit Kılıç’ın veya Tempo dergisinden Sabri

bilmem kimin tanıklığı önemli öyle mi Sayın Başkanım? Ama emniyet istihbarat daire başkanı Sabri Uzun’un tanıklığı önemli değil. Ama efendime söyleyeyim Şenkal Atasagun’un MİT müsteşarı tanıklığı önemli değil. Efendim suç söz konusu olduğu zaman devlet sırrı filan olmaz diye mahkeme kararı verdi bir mahkeme. Mahkemeniz neden ısrar etmiyor efendim? Mahkemeniz neden demiyor ki hayır Şenkal Atasagun burada ifade verecek, Sabri Uzun burada ifade verecek gelecek madem böyle bir örgüt var madem böyle devletin bütün köklerine sızmış bir örgüt var. Burada herkesin özel hayatına dair her ayrıntı önemli ama Sayın Başkanım o şemada kimin olduğu beni kimin yönettiği önemli değil ben bilmiyorum ondan sonra bir tane adam oturuyor köşesinde şöyle yazıyor. Diyor ki, bu örgüt öyle büyük bir örgüt ki üyeleri bile üye olduğunu bilmiyorlar. Toplum nasıl ahmak yerine konabilir daha başka türlü? Nasıl rencide edilebilir bir toplum başka türlü? Bu koşullar altında Sayın Başkanım yargılama yapılmış ve bu haksız tutukluluk hali sürdürülmeye devam edilmiştir. Çünkü hukuk mantığı ve adalet kavramı değiştirilmiştir. Ve yeni hukuk mantığına göre, Osman Yıldırım muteber tanıktır Sayın Başkanım savcılık Osman’ım diyor mahkeme Osman Bey diyor ve onun bu itibarı ortaya hiçbir kanıt sürmese de hiçbir kanıt sürmese de iddiaları ile birçok insanı hapiste tutmaya yetmektedir. Resmi belgenin ve mahkeme önünde ispat edilen somut olguların bile suçsuzluk kanıtı olmaya veya ileri sürülen iddiaları yıkmaya veya zayıflatmaya veya üzerine şüphe düşünmeye yetmediği bir itibar seçiciliği savcılık, kolluk ve devam eden kovuşturma boyunca mahkemeniz tarafından ne yazık ki hayata geçirilmiştir Sayın Başkanım. Bu tespitimin kaynağı da yine mahkemenizin zatıalinizin bir tespitidir. Mahkemeniz 131. celse oturumunda sanığın yaptığı açıklamalardan tatmin olmayarak şöyle demişti. Dosyanızın buraya gelme sebebi iddia olunan bir örgüt var örgüt üyeliği suçlamanız var bir de 2 eylemle ilgili bunların bağlantısı var. Özellikle örgüt bazında bağlantı kabul edilerek Yargıtay tarafından dosyanız buraya getirildi ve bu dosyada birleştirildi

33

Page 34: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:34

sizin beyanınızla sizin açıklamanızla bu dosya buraya geldi şimdi cevap vermiyorum diyorsunuz sizin açıklamalarınız bu dosyayı buraya getirdi diyorsunuz. Yani kişi beyanından başka bir kanıt olmadığının mahkemenizde farkında. Bu kişi o kadar muteber olmalıdır ki Sayın Başkanım, tanık ve hiçbir kanıt olmadığı halde inan kendisine inanılabilir olmalıdır. Çünkü bu iddiaların sahibinin itibarı aynı zamanda bu iddialara dayanarak kamu davası açan iddianame yazan savcılık makamının da nelere itibar ettiğinin anlaşılması bakımından önemlidir. Peygamberler bile peygamberliklerinin kanıtı olarak bir kutsal kitabı veya normal insanların yapamayacağı mucizeleri örnek göstermişlerdir Sayın Başkanım. Hazreti Musa asasını bir yılana dönüştürmüş ve asayla Kızıldeniz’i ortadan ikiye ayırmıştır. Hazreti İsa ölüleri diriltmiş hastaları iyileştirmiş işte kanıtım bu demiş. Kendisinin Muhammedül Emin diye bahsedilen o kadar yüksek kişilik özelliklerine sahip Emin Muhammed denen peygamberimiz bile bir kitabı Kuran-ı Kerim’i kanıt göstermiştir peygamberliğine. Hazreti Süleyman rüzgarlara hükmetmiş hayvanlarla konuşmuş. İşte demiş benim kanıtım da bu. Şimdi siz bile hakim olduğunuzu yargı mensubu olduğunuzu kanıtlamak için bir diploma ve kimlik kartı gösteriyorsunuz. Doktor, doktor olduğunu ispatlamak için bir diploma gösteriyor belge. Bir doktorla bir hakimle bir sahtekar arasındaki tek o kağıttır o belgedir. Biz her gün televizyonlarda sahte doktorların sahte polislerin şunların bunların yakalandığına tanık olmuyor muyuz? Oluyoruz ve mahkemenizde bizim için ileri sürdüğü kuvvetli suç şüphesini Sayın Başkanım ortaya koymak zorundadır. Koyun ki biz neyle suçlandığımızı hangi suç şüphesi ile burada tutulduğumuz bilelim ve burda sormak gerekmez mi bu kişi ne kadar kıymetli bir şahsiyettir ki sadece iddiaları ile bu kadar insanı ayakta hapiste tutmaktadır. Bakın size bu davanın örnekleme yoluyla yeni hukuk mantığını yarattığı yeni hukuk mantığını çok çarpıcı bir örneğini vermek istiyorum. Partisi bölücü terör örgütüne bağlılığı, yakınlığı ve Anayasaya aykırı eylemleri nedeniyle kapatılan Ahmet Türk isimli şahıs Samsun’daki birtakım provakatif davranışları nedeniyle orda başka birisi tarafından yumruklandı bunun üzerinde bir sürü spekülasyon yapıldı ve hatta bir kısım medya tetikçisi buraya bağlamaya çalıştı. 21 Mayıs 2010 günlü Hürriyet gazetesinde Ahmet Türk’ün kim tarafından yumruklandığının bunun arkasında kimlerin olduğunun araştırmasını yapan emniyet kuvvetlerinin yürüttükleri operasyonlarla ilgili bir haber var bakın haber aynen şöyle Sayın Başkanım. Belki gözünüzden kaçmıştır bütün gazeteleri inceliyorsunuz ama bakın. Fuhuşa aracı olmak, fuhuş yaptırmak, kadın pazarlamak suçlarından sabıkalı olan İ.Y adlı bir kişi polise giderek ben bu işi kimin yaptırdığını biliyorum olay günü toplantı yaptılar İsmail’e git vur dediler diyerek 6 kişinin adlını verdi. Bunun üzerine polis şüpheli İsmail Ç’nin babası Ali Ç patronu Kazım T ile 4 arkadaşını önceki gün yakalayarak gözaltına aldı 6 kişi emniyetteki sorgularından sonra sevk edildikleri savcılık tarafından serbest bırakıldı. Fırka gibi değil mi Sayın Başkanım? Buradan şunu anlıyoruz bu tip adamlar artık muteber ve makbul adamlardır sözlerine itibar edilerek insanlar gözaltına alınabilmektedir. Şimdi bu adam polise bu yumruğu Ergenekon attırdı deseydi emin olun bir dalga sebebi olurdu Sayın Başkanım yeni bir dalga yaparlar bir sürü adamı toplarlardı. Burada eleştirmemiz gereken bütün hayatını ahlaksızlık ve yalan üzerene bina etmiş insanların belki bir çıkar karşılığında mahkum oldukları başka suçlardan kurtulmak karşılığında veya husumet nedeniyle ona buna kolaylıkla iftira atması değildir. Bunu eleştiremeyiz eleştirmemiz gereken toplumda düzeni sağlamak için çalışması gereken kolluk ve yargının bu tip adamların sözlerine hiçbir kanıt olmaksızın itibar eder hale gelmiş olmalarıdır Sayın Başkanım. Kolluk ve yargı bu hale nasıl gelmiştir? Ben bu tip adamlar asla doğruyu söylemezler gibi sosyolojik bir tespitte bulunmuyorum. Bunu yapamayız ama şunu diyorum, diyorum ki bu adamların iddiaları en azından sağlam ve şüphesiz delillerle desteklenmelidir yoksa bu yeni hukuk anlayışı kendisine uygun yeni bir ahlak anlayışını da beraberinde getirir ve buna hiç kimse engel olamaz. Özellikle bu değişen hukuk mantığının bu davayı ne kadar etkisi altına aldığının anlaşılması bakımından Sayın Başkanım sizlere suçlamaların kaynaklarına lütfen bir kez daha bakmanızı talep ediyorum. Eğer siz buna bir kez daha bakıp yeni bir durum değerlendirmesi yapmazsanız

34

Page 35: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:35

bu tip tanıklık özellikleri yasa gereği olmasa da dö fakta olarak tanıklık koşulları arasına girecektir. Bu anlayış çok tehlikeli ve gerçek bir örgütün ülkemiz üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmesi için gereken yozlaşmayı ve çürümeyi sağlayacaktır. Bu kadar ağır iddiayı ortaya atan kişinin de bir kanıt koyması gerekir. O kanıtları da kim buldu biliyor musunuz? Biz, suçlanan insanın onu talep ettik bunu talep ettik onu istedik bunu istedik engizisyon mantığıyla. Suçsuzluğumu ispatlamaya çalıştık ve Sayın Başkanım biz bir örgütün varlığına ulaştık. Çok kudretli kanıtlarla bir örgütün var olduğunu biliyoruz biz. Bu örgütün polisleri var, bu örgütün arabaları var, bu örgüt silahlı, bu örgütün üyelerinin büyük bir bölümü devlet kademelerinde görevli, bu örgütün dinleme, gözetmeye yapacak teknik donanımları var. Bunları yayınlayarak insanların kişiliklerini rencide edebileceği basın, yayın organları var. Bu örgütün savcıları var bu örgütün yargıçları var politikacıları var yabancı gizli servislerle organik bağları var. Anayasaya ve laikliğe karşı eylemlerin odağı olmak fiilini olağanlaştırarak bütün bir devlet ve millet sathına yaymak bu yolla Cumhuriyeti ilga etmek, bu örgütün amacıdır. Yargı kararlarında devlet kademelerindeki uygulamalarda polis operasyonlarında kitle eylemlerine müdahale yöntemleri ve bu müdahaledeki seçicilikte lütfen o seçiciliğe dikkat etmenizi sizden istirham ediyorum akşamları haber izlerken. Televizyon ve gazete yayınlarında politikada, politik eylemlerde uluslar arası ilişkilerde ve Amerikan projelerine uygun olarak konumlanan yeni uluslar arası pozisyonda bu amaç yönlendirici ve belirleyicidir Sayın Başkanım. Amaç Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ilkelerine aykırı eylemlerin normalleştirerek normal kabul edilerek bunun hukuk eliyle yapılarak rejimin kendi kendine değişiminin sağlanmasıdır. Bu örgüt Türkiye’de çok ciddi psikososyal hastalıklara ve değişimlere neden olmuştur. Bu da özelikle bu davanın toplum ve devlet görevlileri üzerindeki olumsuz etkileri sayesinde yapılmaktadır. Türk ordusu generalleri, subayları, astsubayları tutuklanarak haklarında asılsız iftiralar üretilip intihara sürüklenerek hedef tahtasına oturtulmuştur. Bu psikoloji öyle bir hale gelmiştir ki Sayın savcılığın Sayın Başkanım burada savcının getir götür işlerini yapan koruma polisi bile buradaki Mehmetçiği tekmeler hale gelmiştir. Polis mahkeme salonunda Mehmetçiği tekmelemiştir. Bizim gözümüzün önünde. Gazeteci hedef koymaktadır savcı tutuklamaktadır gözaltına almaktadır tertip ürünü iddianameler yazmaktadır. Poliste mahkeme salonunda tekmelemektedir Sayın Başkanım. İş bu noktaya gelmiştir. Bu durumda 1 kaç milyonluk bir İsrail’in koca Türk devletini şamar oğlanı gibi tokatlamasına kimse şaşırmasın. Türk devleti bu ülkelerin stajyer ve kursiyer ajanlarının eğitim alanı haline getirilmiştir. Türkiye’de yurtiçinde ve yurtdışında çok zor ve kötü durumlara düşmektedir. Sayın Başkanım insanları röntgenleyen, insanların yatak odalarını en mahrem konuşmalarını dinleyen, bunları iddianamelere koyan, bunları telefonlarla bunları basınlara sızdıran, bizim istihbarat teşkilatımız İskenderun’da o saldırıyı ön görememiş midir? Hani BBG evi gibi izliyorduk her yeri? Hani Amerika bize anlık istihbarat veriyordu 10 tane teröristin İskenderun’da gelip bizim deniz üstümüzü roketlemesini biz öğrenemedik mi? Niye? Bizim istihbarat örgütlerimizin yetenekleri askerin, subayın, astsubayın, politikacının evini, barkını dinlemekten öteye geçemiyor mu Sayın Başkanım? Devlet bu hale getirilmiştir. Bunun da sebebi bu yozlaşmadır. Bunun kaynağı da Sayın Başkanım bu yeni hukuk anlayışıdır. Adam başına hiçbir şey gelmeyeceğini bilerek atıyor o tekmeyi. Biliyor adam rahat. Bulduğu istihbaratı saklıyor, aldığı ifadeyi saklıyor rahat adam. Toplum değişmektedir, nefes alan sesini çıkaran soluğu Silivri’de almaktadır. Bu değişimin en önemli sonucu Gazze’ye yapılan sözüm ona yardımdır. Ben toplumun bu şekilde ustaca yönlendirilerek ajite edildiği 2 karşılama hatırlıyorum Sayın Başkanım. Birisi Habur öbürküsü Gazze’den İsrail’den dönenlerin karşılanması. Bu karşılaştırmanın zihninizde bir ışık yakacağına inanıyorum. Dün bir ABD, İsrail projesi olan açılım politikaları nedeniyle Habur’da yaşanmasına göz yumulan utancın mimarları bugün sözüm ona İsrail karşıtı olmuşlardır. Sayın Başkanım, İsrail kendi iç düzenini bile terörle sağlar İsrail Amerikanın Ortadoğu’daki politikalarının ortağıdır, jandarmasıdır, bekçisidir ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı bu projelerin eş başkanıdır. Türkiye’ye Ortadoğu’da biçilen rol budur

35

Page 36: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:36

ve İHH’nın yaptığı bu kanlı organizasyon AKP hükümetinin kendisini var eden ABD’ye karşı itibarını kazanarak geriye süpürülmemek için rol talep etme arayışının sonucudur. Bunu tek başına kendileri de yapmadılar bir başka devletin Ortadoğu hesaplarının maşası durumuna düştüler, kullanıldılar. ABD ve İsrail çıkarları uğruna bütün hayatı boyunca BOP’un uç beyliğini yaptıktan sonra İsrail karşıtlığı yapılamaz Sayın Başkanım. AKP oradaki katliamda öldürülen insanlar için azmettiricidir İsrail’in yaptığı sadece tetikçiliktir. Taksim’de ayakkabı boyayarak para kazanmaya çalışan 8 yaşındaki çocuk kendi vatanlarında açlıktan ölenler bunların umurunda değil maden ocaklarının altında ölenler bunların umurunda değil ama Hamas muhafızı kesildi hepsi. Vatan savunmasında şehit olan Mehmetçiğe bütün televizyonlarda 3 dakikadan fazla zaman ayrılmamışken Hamas savunması yapanlar günlerce ve sabahtan akşama kadar işgal ettiler televizyonları ve acıdır ki Sayın Başkanım Türk milletinin gözü bu kanla boyandı bu kan bilerek akıtıldı. Bundan daha kısa bir zaman önce şehit cenazelerinde PKK’yı telin edenleri lanetlemedi mi? Onlara provokatör demedi mi? Şimdi ortalığı yakan Hamas tellalları için niye kimse ağzını açmıyor? Çünkü bunun arkasında bir rant var, Sayın Başkanım. Tayyip Erdoğan Yahudi cesaret ödülü sahibi 2 ayrı cemaatten cesaretten ödülü almış birisidir ve onun İsrail’e yakınlığı bununla da sınırlı değildir. 1 Mart tezkeresini geçirmek için bu hükümet ellerinden geleni yapmıştır tezkere sayı bakımından geçmiştir kabul oyları fazladır ancak yeterli sayıya ulaşmadığı için ne yazık ki tüzük gereği reddedilmiştir. Ve bakın Sayın Başkanım kuzey cephesinin açılmasının tek sebebi strateji değildir lütfen biraz sabır strateji değildir. Onun çünkü strateji olmamasının açıklaması güney cephesinden başlayan savaşın 3 günde bitmesidir. Eğer strateji olsaydı zorunluluk olsaydı o savaş 3 günde bitmezdi. Bakın size Tevrat’tan bir bölüm okuyacağım. Tevrat Yeremya 50/9 çünkü birbirleri ile anlaşmış büyük ulusları kuzeydeki topraklardan kışkırtıp Babil’in karşısına çıkaracağım. Babil, Babil’le savaşmak üzere karşısına dizilecek onu Kuzeyden ele geçirecekler. Okları usta savaştı oku gibidir hiç biri boş dönmeyecek. Kuzey cephesi Tevrat’ta bunun gibi onlarca pasaj vardır Kuzey cephesi o halkı savaşa ikna etmek için çok önemli bir anlam taşımaktadır onlar Tevrat’ın emirlerini yerine getirmek için evancelist Neocanların ve Yahudilerin bunu halklarına anlatabilmeleri için gerekli kamuoyunu yaratmak için çabaladılar. Şimdi de Sayın Başkanım çıkıp orda Yahudi düşmanlığı yapıyorlar. Karabağ’da bir milyondan fazla Azeri Türk vatanlarından sürüldüğünde bunlar yoktu. Ahıska Türkleri sürüldüğünde bunlar yoktu. Necef’te Hazreti Ali’nin türbesi bombalandığında bunlar yoktu bir sürü yerde yoktu bunları geçiyorum ve şimdi biz bunlarla kol kolayız. Sayın Başkanım, ben çok uzun size küçük bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Bakın oraya giden adamlar biz şehit olacağız gazaya gidiyoruz diye gittiler. Mehmetçik şehit olduğunda Başbakan ne dedi hatırlıyor musunuz? Yan gelip yatma değildir askerlik dedi yani senin için ihtimaller biridir dedi şehit olmak. Şimdi niye bağırıyorsun? Neden bağırıyorsun? Adamlar şehit olmaya gitmedi mi? Peki Başbakan Şeyhülislam mıdır? Nasıl şehir payesi verebilir onlara? Çünkü Sayın Başkanım hezimet çok büyüktür. Peki, bu hezimeti kapatması için umulan şey nedir? Ergenekon dalgası Mehmet Cengiz’i tutuklayın, Vural Ergül hakkında soruşturma başlatın belki durumu kapatırız. Sayın Başkanım, İsrail’in orada uyguladığı kanlı bir hukuk vardır. Bu kanlı, barbar ve vahşi bir hukuktur. Fakat ben bu hukuku bütün insan haklarına aykırı olan bu hukuku Beşiktaş’taki hukukla beli parametrelerde karşılaştırmak istiyorum. Sayın Başkanım, İsrail var olmayan saldırılara ateş etmektedir tıp ki Amerika gibi bunun için dayanağı da önleyici vuruştur Pireym Ters Trayk demektedir buna. İsrail dışişleri sözcüsü Sahar Ariel söyle diyor; bir adam suç işleyecekse onun kapınıza kadar gelmesini bekleyemezsiniz diyor. Kapının dışında durdurursunuz bunu kim için söylüyor gemidekiler için söylüyor, şimdi sizin eğitimini alıp yıllarca uyguladığınız hukuk mantığı içinde o gemidekilere bir bakalım Sayın Başkanım nasıldı gemidekiler? Öncelikle örgütlüydüler. Doğru mu? Doğru bunu ilan ediyorlardı. Doğru mu? Doğru bayrakları, flamaları, yazılı ilanları, büroları, paraları hem hükümetten hem de uluslar arası destekleri vardı. Doğru mu Sayın Başkanım? Doğru. Amaçlarının ablukayı delmek olduğunu

36

Page 37: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:37

açıkça ve gururla ilan ettiler. Doğru mu? Doğru. Ablukayı bölgeyi geçmek için elverişli bir araca sahiptiler ve yola çıktılar. Doğru mu? Doğru. Geminin içindekiler geminin durdurulma ihtimaline karşı ne yapacaklarını planlanmışlardı ve bunu ilan etmişlerdi doğru mu? Doğru. Bunu uygulamaya geçirdiler mi? Evet. Bunlar gemiye iner inmez İsrail askerlerine karşı direniş başladı mı? Başladı. Yapılan eylem kameralarla saniye saniye kaydedildi mi? Edildi. Yani herhangi bir kişinin tanıklığını gerektirecek hiçbir soru işareti olmaksızın hukuki bütün parametreler tamamlandı elverişli araç başlangıç hareketlerine girişmek dahil. İsrail’in suçlaması da son derce net diyor ki ben savaş halinde olduğum bir devlete abluka uyguluyorum sen de benim ablukama tecavüz ediyorsun ben uluslar arası hukuka dayanarak egemenlik haklarımı silahla koruyorum kardeşim diyor senide uyarıyorum diyor. Bu vahşice bir uygulama barbarca bir uygulama hiçbir hukuka sığmaz. Ama biz bunu gelin bir de şu bizim karşılaştığımız hukukla bir kıyaslayalım Sayın Başkanım. Şimdi bakın buradaki sanıklar örgütlü mü? Hayır. Buradaki sanıkların İHH gibi örgütlü olduklarına dair bir tek kanıt var mı? Yok, toplantıları var mı? Yok, ilanları var mı? Yok. Uluslar arası hükümet destekleri var mı? Yok. Bu adamların işledikleri bir eylem var mı Sayın Başkanım bu sanıkların onu ortaya çıkartmaya çalışıyoruz demeyin lütfen 3 yıl bitti. Var mı? Yok. Bu olmadığı için Danıştay suikastının buraya eklenmeye çalışıldığını ama bütün çabalara rağmen uymadığını zatıaliniz en az bizler kadar iyi biliyorsunuz. Elverişli herhangi bir araçla başlamış bir eylem var mı efendim burada? Yok. İsrail’le adım adım kıyaslıyorum. Soruşturma boyunca elde edilen deliller İsrail’in gösterdiği gibi kayıt veya şüpheye mahal bırakmayacak bir delil elde etme yöntemi ile mi elde edilmiş? Hayır. Bütün kanıtlar yasadışı hepsi yasadışı. İddia edilen eylemleri ispatlayacak bir kanıt var mı? Yok. Bu davanın ne davası olduğu belli mi Sayın Başkanım? O da belli değil. İsrail ne diyor egemenlik haklarıma saldırıyorsun burda ne diyor savcılar bir kere darbe davası olduğunu duyduk konu darbe özü darbe bunun dedi. Arkasından burda bir adamın Amerikan karşıtı televizyonda yaptığı konuşmalar için bu davanın konusu bu zaten dedi. A anladık ki darbe değilmiş Amerikan karşıtı konuşmakmış. Sonra duyduk ki derin devlet davasıymış. Yani kendi kendine darbe yapacak kadar salak bir derin devlet.”

Mahkeme Başkanı :”Toparlayın.”Sanık Oktay Yıldırım:”Bitiyor Sayın Başkanım. 2, 3 sayfa kaldı müsaade edin.”Mahkeme Başkanı :”Yani o müsaade verildi size yani normalden fazlasını şey yaptınız.”Sanık Oktay Yıldırım:”Tamam Başkanım tamam bitmek üzere bitmek üzere. Şimdi Sayın

Başkanım, biz neyle yargılanıyoruz darbe yapacaklardı, edeceklerdi, uçuracaklardı, çocukları keseceklerdi, ceklerdı, caklardı. İddianamenin sadece son 2 cümlesini okuyorum kelimesini amaçladıkları anlaşılmaktadır. Nasıl yani savcı amacı anlamış. Amaçladığımız anlamış daha amaç halinde üstelik bu amacın bizde farkında değiliz. Savcı anlamış İsrail ne diyor? İsrail o barbar hukukunu savunmak için şöyle diyor. Ben bu eylemi yapmadan önce bunları uyardım gelmeyin dedim geldiler. Durun dedim durmadılar. Durun kontrol edeceğim dedim bana saldırdılar. Silah var mı yok mu bakmak istiyorum dedim arattırmadılar. 10 tane askerim yaralandı işte yatıyor fotoğrafları burada dedi. Şimdi Sayın Başkanım var mı yapacaklardı edeceklerdi diye bir şey? Yok, şimdi tekrar soruyorum size İsrail hukuku mu Beşiktaş hukuku mu sizce daha hukuki daha adli? Peki, onlar bunu eleştirmek için ne diyorlar? Ahmaklar, dangalaklar, aptallar yönetiyor bu ülkeyi diyorlar. Bu ülkede savunma nasıl? Avukat konuşursa tutuklanır, gazeteci zaten ağzını açamaz yandaş değilse eğer. Biz biraz sesimizi yükselttik mi savcı tehdit eder Silivri’ye gönderir hemen suç duyurusunda bulunur. Tutukluluk süresine bakıyorsunuz esaret süresine 2 günde sorgularını bitirdi gönderdi savcı diyor ki 3 yıl çok uzun bir süre sayılmaz. Adalet Bakanına soruyorsunuz 3 yıl diyor uzun bir süre değil. Sayın Başkanım İsrail hukukunu geçmemelidir zalimlikte bizim hukukumuz. Şimdi en son çok önemli bir olayı söylemek istiyorum. Bunu söylemem lazım İskenderun’da bir şehidimiz var. Bakın bu ülke bu mantıkla nereye getirildi onu anlamanız için söylüyorum İskenderun’da şehitlerimiz var. Onların bir tanesi Mardinli Mardin ne kadar vatansa İskenderun o çocuk için o kadar vatan. O vatan

37

Page 38: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:38

toprağına kanını akıttı, şehit düştü hepimizin yüreklerinde o çocuğun yeri. Arkasından ne oldu biliyor musunuz? Ailesi dedi ki biz bu adamın şehitliğe gömülmesini istemiyoruz. Askeri tören yapılmasını da istemiyoruz. Ailesiyle müzakereler yapıldı ve askeri törene zor zahmet razı oldular şehitliğe gömdürmedi çocuğunu. Mezarlıklar bölündü bu ülkede ve bu niye oldu biliyor musunuz Sayın Başkanım? Askeri birliklerin orta yerinde kepçelerle insanlar toplu halde katledildi diye kazılar yapıldı bunlar insanları toplayın fırınlarda yaktılar diye avaz avaz bağırdılar asit kuyularına attılar diye bağırdılar. Halkı inandırdılar halk bunlara inandı Sayın Başkanım ve o yüzden o baba benim oğlumun mezarı ayrı olacak. Amerikalılar buna barışçı bölünme diyorlar Sayın Başkanım. Balkanlarda böyle yaptılar artık bir arada yaşayamıyorsunuz siz dediler ve sizden istirham ediyorum Sayın Başkanım, Çanakkale’de her memleketten vatan evladı yatıyor teraneleriyle teraneye dönüştü çünkü ortalığı bulundurmaya çalışan açılım tüccarlarına aldanmayın ne olur geldiğimiz durumu görün. Ben sizin gözlerinizin henüz burda ülkenin geldiği durumu görecek kadar vicdanlarınızı kontrolünde olduğuna inanıyorum özellikle sizin gözünüzün vicdanınızın kontrolünde olduğuna inanıyorum. Ve sizde zannetmeyin ki siz biz 10 defa söyledik defalarca ilk günden itibaren sizler bizim kadar hedefsiniz. En alçakça ithamlarla size de saldıracaklar, saldıracaklar. Akla hayale gelmedik iftiralar atacaklar size de bir bedel ödeyeceksiniz, ödetecekler. Onların istediği kararı vermezseniz sizden hukuk adına hukukun emrettiği şeyi yapmanızı talep ediyorum Sayın başkanım ve son cümle olarak şunu söylüyorum. Siz bu tertibe artık bir dur diyebilirsiniz. Evet, iktidar değişir iktidar değiştiğinde veya konjönktör değiştiğinde veya siyasi amaçlar siyasi öncelikler değiştiğinde birçok şey değişebilir, birçok şeyin hesabı sorulabilir, birçok gizli dosya ortaya çıkabilir, birçok örgüt ensesinden tutulup yargı önüne çıkarılabilir. Fakat o güne kadar oluşacak olan kayıplar o güne kadar ödenecek olan bedeller Sayın Başkanım bunu durdurma imkanı olan ama durdurmayanların sorumluluğunda olacaktır. Sayın Başkanım, 3 yıl çok uzun bir süre inanın çok uzun bir süre çok teşekkür ediyorum sabrınız için ayrıca teşekkür ediyorum sağ olun.”

Sanık Veli Küçük söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, gerçi ben pek biraz konuşma özürlüsüyüm anlatamıyorum size ama yavaş yavaş ve dikkatli anlatmaya çalışacağım. Anlatmak için uğraşacağım, artık bu işe bir son verin şeklinde de bir talebim olacak. Zira bu geldiğimiz nokta artık gerçekten gülünç oldu toplum içerisinde de bırakın Türkiye’yi yurtdışında da artık gülünç duruma düşmeye başladık. Sayın Başkanım olay artık gizlenemeyecek şekilde ortaya çıktı bu tertip böyle örgüttür Ergenekon’dur bilmem nedir böyle bir şey olmadığını artık herkes biliyor. Mısır’da ki sağır sultan bile duydu sizde biliyorsunuz ama ne hikmetse bu işi böyle götürmeye çalışıyorsunuz bakın size çok kısa bir öz bir tablo çizeceğim. Ben takip edildiğimi tutuklamadan 3 sene evvelinden itibaren takip edildiğimi çok iyi biliyordum. Takip ediliyordum ancak takibimin neticesini ben böyle Veli Küçük bu memlekete 35 sene asker olarak hizmet etmiş Veli Küçük’ü terörist hem de Atatürk’ün Cumhuriyetini yıkacak bir terörist olarak takip edildiğimi tahmin etmiyordum. Ben 1 mermi bekliyordum eylem koyacaklardı bana. Ben eylem bekliyordum şerefsizler, haysiyetsizler tarafından oluşmuş gerçek örgütler tarafından eylem konulacağını bekliyordum ve bunu aileme de söyledim böyle bir şey olacak dedim bilginiz olsun. Ha bunu da gayet güzel karşılarım yani bunu kabullenmiş bir insanım. Korkmam, ama meğersem örgüt çok daha değişikmiş. Bir örgüt hazırlığı içindeymişler ha buna Ergenekon demeselerdi başka bir isim verirlerdi. Başka bir şey bulurlardı ama bu örgüt Türkleri, Türk milliyetçiliğini, Türkü, Atatürk’ü, Atatürk Cumhuriyetini yok etmek için çok güzel hazırlamış bakın. Bu Ümraniye’de bulunup bulunmadığı da ne olduğu da belli olmayan sözde o 3 tane polisin savcıya hakime de sinkaf ederken buldukları sözde 27 tane sözde el bombası ile başladı sözde ve adına Ümraniye davası dediler, Ümraniye davası diye başladı. Danıştay’a saldırı oldu 2006 Mayıs’ın 17’sinde Danıştay saldırısının 3 saat sonrasında bakın çok önemli Danıştay saldırısı yapıldıktan 3 saat sonra BOP eş başkanı Recep Bey 3 saat geçti 3 saat sonra Recep beyin bir beyanatı vardı BOP eş başkanının. Henüz Alparslan Arslan henüz alınıp sorgulanmamıştı veya

38

Page 39: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:39

henüz Alparslan Arslan’ın ifadesi de alınmamıştı. Aradan 3 saat geçmişti kimin yaptığı da tam belli değildi. BOP eş başkanı Recep Bey şöyle dedi; Bu olayı yapanların bu olayı yapanların Ümraniye olayıyla ilişkisi var Veli Küçük’le ilişkisi var dedi. Bu sözü çevresine kendi en yakınlarına söyledi. Bu sözü söyledi Ahmet Hakan bunu köşesinde yok düzeltiyorum bir başka yazar Hürriyet’ten olacak köşesinde yayınladı Ertuğrul Özkök yayınladı. Buna bekledim ben itiraz olmadı. Şimdi Danıştay saldırısı yapılan saldırının kim tarafından yapıldığını bilinmiyordu. Nasıl yapıldığı bilinmiyordu. Niye yapıldığını bilinmiyordu. BOP eş başkanı Recep beyin Veli Küçük’le ne ilgisi vardır ve işin daha değişiği henüz aynı gün akşamüzeri Sayın Başkanım benim koğuş arkadaşım tahliye oldu ona da tebrik etmek istiyorum koğuş arkadaşımdı tebrik geçmiş olsun. Ve çok ilginçtir aynı gün akşamı Ankara’da olan olayın akabinde İstanbul’da Muzaffer Tekin’in evi arandı. Aynı akşam aynı gün Muzaffer Tekin İstanbul’da aranmaya başladı Muzaffer Tekin’le bir irtibatı var mıydı bunun? Alparslan Arslan’ı tanıyor muydu? Alparslan Arslan bu konuda bir şey konuşmuş muydu? Bir ifadesi alınmış mıydı? Bir itham var mıydı? Arama kararı ne zaman alınmıştı evinin arama kararı? O polis ne zaman hazırlanmıştı? Evini ne zaman öğrenmişlerdi Muzaffer Tekin’in, neden Muzaffer Tekin? Ellerinde bir fotoğraf vardı o fotoğrafta Muzaffer Tekin, benimle beraberdi o fotoğraf sürpriz olsun diye çekildiği gün Galatasaray postanesinin önünde orduya destek mitinginde çekilen bir fotoğraf Ankara’ya BOP eş başkanı Recep beye ulaştırılmıştı. Elindeydi Veli Küçük 3 saat sonra bu olayı yapanlar Veli Küçük’le irtibatlı dedi BOP eş başkanı akşamüzeri de Muzaffer Tekin arandı ve evi aranmaya başlandı. Olay çok açık ve net ve çok ilginçtir kimin gönderdiğini kimin yaptığını sizde biliyorsunuz. MİT’e bir CD gönderilir MİT’teki CD’de isimler vardır. Bu isimlerden 96 kişilik bir liste yapılır bu listeye Ergenekon listesi denir 96 kişi. Bu liste hazırlandıktan sonra saklanır bu hazırlanma tarihi 2003 daha 2008’e epeyce var. Hazırlanır saklanır o ondan saklar o ondan saklar. Bu listenin içinde kimler var? Veli Küçük var ve öyle bir an gelir ki oyun perdeye konulacaktır. Niye? Veli Küçük Hocalı katliamını Ermeniler 1992 yılında yaptılar bunun hesabını verecekler diye konuşmalar yapmıştı. Niye? Karabağ’da şu kadar Azeri Türkü Ermenilerin işgali altında ezildi 1 milyon kişi kaçkın yani sürgün hayatı yaşıyor bunun hesabı verilecek diye konuşmalar yapmıştır toplantılarında. Hangi toplantılar? Resmen kamuya açık olan konuşmalarda. Ha bu yazılmıştır bir kenara bu yazılıdır onun için BOP eş başkanı Recep Bey olaydan 3 saat sonra Danıştay bu saldırısından 3 saat sonra çevresine o alavesine o adaletten kaçanlar partisinin o gruba hemen ilk söylediği bu olayla Veli Küçük’ün irtibatı var. Veli Küçük’ün irtibatlı olan kişiler bu işin içinde demiştir. Ben BOP eş başkanı ile geçmişteki aramdaki konuları anlatmıyorum, anlatmam da. Ama yapması lazımdı söylemesi gerekirdi demek ki ve günahım kadarda sevmiyorum o adamı. Geçen gün burada ben size dedim ki ben jandarmayı yok etme çalışıyorsunuz dedim, jandarmayı yok etmeyin milli bir ordu dedim. Jandarmanın istihbarat teşkilatı var dedim bende jandarma istihbarat gruplar komutanlığı yaptım dedim. Satılmış, hain bir basın aynen şöyle yazdı, aynen söyle söyledi. Dinlemem ben o soysuzları da. Aynen şöyle dedi Veli Küçük itiraf etti istihbaratçıymış bak bak bak bak, soysuza bak. Sayın Başkanım o liste açılmadı o liste 96 kişilik ısrar edildi Mehmet Cengiz ısrar etti sen misin o ısrar eden gir içeri dediler. Liste açılmayacak ama Türk adaleti şaşmayacak ben ona inanıyorum. O gün girdi bugün çıktı adalet yerini bulacak buldu. Ancak o üstü kapatılan 90 kişi içinde şöyle söylendi Sayın Başkanım. İtibarlı kişiler onları gösteremeyiz. Sayın Başkanım ben aç, sefil bu orduya girdim bu vatan için kanımı verdim 35 sene bilfiil hizmet ettim. Geçen savunmamda söyledim bu orduya hizmet için bu vatana hizmet için askeri mektebe 13 yaşında 14 yaşında gittiğimde ayakkabımın altı delikti. Ben böyle hizmet gördüm bu vatandan bu ordumdan böyle talimat aldım vatanını böyle seveceksin diye. Ben itibarsız değilim ben onursuz değilim ben haysiyetsiz değilim ben şerefimle, onurumla, gururumla itibarlı bir insanım. O kapatılanlar itibarlı kişiler açık olan Veli Küçük itibarsız, hasiyetsiz birisi. Ben bunu kabullenmiyorum ya benim itibarımı iade edin veyahut da listeyi açın Sayın Başkan, saygılar.”

39

Page 40: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:40

Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi:”Değerli Başkanım Sayın Heyet, öncelikle yargılamayı etkilemek için konuşmayı düşünüyorum. Ben anlatayım ama siz etkilenmeyin. Şimdi daha doğrusu başıma kötü bir şey gelmeyecekse sizi etkileyeyim diyeceğim, zaten ölümden önceki sor duraktayız. O yüzden bir 15 dakika daha konuşmak istiyorum. Bahsi geçti bir kıssadan hisse bölümüm var. Biraz da affınıza sığınarak bunu anlatmak istiyorum bunu anlatmalıyım. Hazreti Süleyman’ın bahsi geçti. Hazreti Süleyman rivayet edilir ki hayvanlarla konuşabilen insanlardan birisiydi, bir gün hayvanlar alemini toplayıp bir sıkıntısı bir derdi olan varsa söylesin dinliyorum dedi. Kimseden ses çıkmadı tavuğun birisi dedi ki affınıza sığınarak söylüyorum ya bu yumurtayı küçült ya da bu kıçı büyüt. Her gün her gün nedir bu sıkıntı? Affınıza sığınarak söylüyorum ama bunu söylemeliydim bu işin kıssa bölümüydü burada Süleyman sizsiniz mühürde sizde. Değerli Başkanım, geçen Cuma selamlığında savunma için tahsis edilen 30 dakikanın yarısını kullanıp diğer yarısını da benim anlatamadım gerçekleri anlatması için Değerli Başkanımdan ricada bulunarak beyanımı bitirmiştim. Belli ki Değerli Başkan da anlatmakta başarılı olamamış ve hukuksuzluk maçı benim açımdan yine hüsranla ve adaletsizlikle sonuçlanmıştır. Geçen celselerin birinde tahliye yetkiniz yok demiştim yok Sayın Başkanım sizin tahliye yektiniz yok. Gizli tanık potansiyeli bitti doğal olarak perdeleme olan tahliyelerde bitmiş oldu ama gün geçtikçe bilinçaltı yansımalarını daha da net gün yüzü gibi görmeye başladık. Gaye yargılama falan değil burada gaye gerçeği meydana çıkarmayı hikayesi de değil. Bu işin hikaye bölümü o değil gaye en baştan olduğu gibi sade buya tirit sebeplerle zamana yaymak her şeyi. Kirli, pis nefeslilerin çabalarıyla da kamuoyunun beynini yıkamak. Çok uzun zamandır belli olan şudur, önünüze ne konursa konsun faydası yok. Gaye gerçek katillerin ve azmettiricilerin ve yardım yatakçıların aklanma çabasıdır. Hem de yargılama yapılıyor havası süsü verilerek. Nerede? Burada tarlanın ortasında. Kimin aklından böyle bir şey geçiyorsa bunu silsin. Güneş balçıkla sıvanmaz Sayın Başkanım yer yüzünde sadece 13. ağır ceza mahkemesi kalsa bile bu başarılamayacaktır. Yüz tane daha Tuncay, Ali, Osman gibi muhteşem 3’lü bulunup bu dosyaya ekleseniz de o gizli ama gizlenemeyen ajandalardaki hesaplar tutmayacaktır. Şimdi daha iyi anlaşıldı ki aylar önce yapılmış tahliyelerin nedenleri hiç öyle kağıtta yazılı olan nedenler değilmiş. Orada yazılı olanlar işin sadece kamuflaj bölümüymüş. Bu yalanın daha rahat sürdürülmesi için bazı sanıkların salondan gitmesi gerekiyormuş ve bu aylar önce hesaplanmış tıpkı sizin karar almadan aylar öncesi tırnak içinde Vatansever polis ve savcıların kendilerine durumdan vazife çıkarıp adres tespitinden geçip taşınmış kiracılara da yüzde hesabıyla adam teşhis ettirmesi gibi. Bunun için ne o polislerden ne de savcılık koltuğunda oturanlardan hesap soramazsınız. Kısıtlanmış savunma süresini gayri ihtiyari azıcık aşana tahammül edemeyip sesini keser savcılarla pazarlık mektupları yazıp sizi tehdit eden Ümit Sayın’ın alnını karışlayamadan tahliye edersiniz ama Sayın Avukat Zeynep Hanım dava içerisinde yapıştırılan dosya sanıkları ile ana dava sanıkları arasında yaptığı kıyaslamaları anlatırken Sayın üyeniz size şimdi bunun ne alakası var diyebilir. Bakın alakayı anlatayım. Her ne kadar dinlemeseniz bile tarihe rot düşmek adına izah edeyim. Sorgular yapılırken huzurda Sabancı mezarlığında bekçilik yapan bir gariban vatandaşımızın içinde bulunduğu durumu anlatırken bile nefesi kesilen ağzı kuruyan ve sanıklardan birinin bu insanın her tarafı NATO olsa ne olur dediği zavallı bir insanımıza NATO’da görev yaptınız mı diye yöneltilen bir sorudan çok daha fazla alakası vardır. Alemi kör bizi sağır sanmayın duyuyoruz Sayın Başkanım. Savcı olabilirsiniz hakim de olabilirsiniz ama asla adil olamazsınız tekrar ediyorum burada yaşanan neyse bende tarifi yok. Bunu böyle sarkıta sarkıta devam ettirip yürütürüm fikrini aklınızdan lütfen silin. Yeryüzünde adaleti dağıtan sadece bu mahkeme yok zaten burada adaletin var olduğunu söylemenin imkanı yok. Aman dileyecek halim yok, aman dileyecek bir şeyde yapmadım çünkü koyabiliyorsunuz masanın üzerine herhangi bir şey? Koyamıyorsunuz bunun için aman dileyecek bir şey yapmadım. Hem hukukta her açılan davada sanıklar mutlaka cezalandırılacak diye kural var mı? Davayı açtınız sanıkları dinlediniz suç unsuru çıkmazsa

40

Page 41: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:41

hakimlik titri elinizden alınır mı? Hayır olmadı yani bu davada da suçlu bulunmadı. Yok, mudur böyle dava? Bağımsız Türk milleti adına karar verecek hakimin endişesi olabilir mi? Emir gelmişse eğer benim cezalandırılmam için cezamı kesin ama insana gerizekalı muamelesi yapmayın. Neyim ben? Örgüt üyesi mi? Buldunuz mu örgütü? Yarından sonra 4. yılın 1. günü. Bulana kadar devam edeceğiz diyorsanız onu bilmem yani eninde sonunda bulacağız bir yerlerden sizi de oraya yapıştıracağız diyorsanız bunu bilmem. Liderim nerde benim, birazdan göstereceğim benim liderimin tablosunu da göstereceğim size ama liderde yok benim liderim yok. Ben Allah’ü alem çalışıyorum kimseye kime bağlı olduğum belli değil. Toplantıya katılmış mıyım, toplantı var mı? Her akşam evde toplanıyoruz biz ailemizle ala çoluğumla çocuğumla 3 kişilik bu var başka yok geç saatlerde toplanırım. Tüzük buldunuz mu? Yok yani yok oğlu yok. Benim üye olduğum örgütü koyun ortaya savunalım kendimizi. Bakın iftiranamede bana iftira edilen maddeler 314/2 ve 315 liderim kim ve nerede soruma cevap verebiliyor mu iftira sahibi? Yok. O zaman 314 diye bir şey yok. Geriye kalır 315, 315’in açılımı nedir? Patlayıcı madde bulundurmak. Nerde, kimin mülkiyetinde? Karakol tapusu gördünüz mü siz hiç insanların üzerinde karakol benim değildi karakolda. Bana ait tek patlayıcı haksızlıklar karşısında patlayan yüreğimdir. Her duruşmada yaşanan rezaletler karşısında patlamakta ama kulakları sağır, yürekleri katı vicdanları beton olmuş duyan yok. Neticede haksızlığa uğrayan yüreğin patlaması normal ama ancak haksızlığa kendi uğradığı zaman patlayan yüreğin adalete faydası olmamakta. Bakın size yine haksızlığa uğramış patlayan bir yüreğin sesini aktarayım. 13. ağır ceza mahkemesi başkanı Sayın Köksal Şengün’dür, bu mağdur edilmiş iftiraya uğramış patlayan yüreğin sahibi. Şöyle demektedir, burada her şeyde sıkıntı var bu böyle yürümez her şey birbirinden koptu bu hukuk böyle gitmez güven kalmadı çok hoş bir şey değil ayıp bir şey. Benim ailem var yeni torumun oldu şimdi git ona anlat. Ne anlatacaksınız? Çevremde ki herkese tek tek nasıl anlatabilirim ki? 3. yılını bitirmiş bir esir olarak o hukuki bölümden anlamam, hukuksuzluk derseniz her türlüsünü 3 yıldır gördük anlatabilirim. Ama hukuk bölümünden anlamam arda kalan beyan için aile kavramını bizim bilmemiz mümkün değil zaten. Beni ağaç kovuğundan aldı polisler. Bana telefon etmediler ceviz ağacının kovuğundan getirdiler bizi buraya o yüzden biz ailenin ne olduğunu bilemeyiz. Bu süreçte cenazesine bile katılamadığımız yakınlarımız oldu, mezar üstüne gidip bunların tertip olduğunu anlatsak bizi duyarlar mı acaba? Polis tarafından cep telefonumdan çağrıldığım zaman oğlum 11 kızım 12 yaşındaydı. Şimdi biri 14 diğeri 15 yaşında onlara terörist olmadığımı anlatmama gerek yokta bu esaret sürecini nasıl açıklayacağım? Sayın Başkanım, çok saklanılan yemek bile bizden ekşimek suretiyle intikam alır. Ben 150 celse boyunca iftiracılara ekşiyip hareket bile edemedim böyle bir insanı kim, hangi örgüte alsın? Bakın size bir tablo göstermiştim tablo burda tekrar göstereceğim. Hiç değişen bir şey yok bu tabloda aynen devam etmekte. Lütfen rica ediyorum bu tabloyu tarihe geçmesi açısından şimdi 2 tane tablomuz var. Bu benim örgüt liderimin tablosu, örgüt liderimin tablosu şu arkada duruşmayı izleyenlerden 4 yaşındaki bir çocuğa bu tablonun şunu gösterip arkasından da şunu göstersek hangisi daha çok hangisi daha az diye sorsak bize ne cevap verir sizce? Bu mu daha çok bu mu daha çok sorusuna 4 yaşındaki çocuğa sorsak bize ne cevap verir? Bu benim liderim dışarıda tutuksuz burada 2 madde var bu maddenin birisi liderimin de mevcut ötekisi de yönetici olduğu için değil. Şimdi bunu bu tabloyu hukukun herhangi bir yerine sığdıracağınızı bir an düşünüyor musunuz? Düşünemezsiniz. Çünkü burda niyet yargılamak değil Sayın Başkanım biz hep doğruyu anlatıyoruz sizler bizi kandırmaya çalışıyorsunuz bilirsiniz ki kanmıyoruz Sayın Şengün şöyle devam etmekte. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar, olmaz, olamaz. Bizim eğilme şansımız yok biz pat diye kırılırız. Belki sizin bu kelimenizi veya Köksal Şengün’ün bu kelimesini bu salonda en iyi anlayacak olanlardan birisi benim. Neden? Ben Karadeniz’de doğdum evden çıktığımda gözümü açtığımda sarp kayalara bakarım ve bu benim mizacımı sert yapar. Beni de kimse eğemez Sayın Başkanım eğemediler zaten eğilmediğim için buradayım. Eğilmediğim için buradayım Muzaffer Tekin için 2 kelime

41

Page 42: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:42

söyleseydim burada olmazdım, savcının önüne de çıkmazdım. Dürüstlüğün bedeli bu kadar ağır olmamalı Sayın Başkanım. Devam ediyorum, çok ağır şeylerde söylerim ama yeri ve zamanı değil ayrıca terbiyemde müsaade etmez diyor Köksal Şengün. Şimdi biraz geriye gidip sinkaflı CD’yi hatırlayalım. Ne diyordu terbiyeden yoksun, ahlaksız elbiseye layık olamayan yaratık. Soruşturma Ergenekon olsun da nokta nokta nokta hakimini savcısını. Bunu hepimiz duyduk bunu duymayan kalmadı bu gözü dönmüşlerin yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığını sanırım geçte olsa anlaşılmak üzere şu an. Bu arada Sayın savcılarımıza da selamlarını hatırlatmakta fayda var. Hakim bölümü bitti sıra savcı bölümünde ben size bu adamcıkların beni tehdit ettiklerini anlattığımda hikaye sanmıştınız. Umarım anlaşıldım şuan bunların yapamayacağı şey yok Sayın Başkanım. Sayın heyet 4. yıla giriyoruz bu durumu izah edebiliyor musunuz? Ben neden tahliye edilmediğimi biliyorum ama söylemem. İhsası rey olur ama şu kadarını söyleyeyim kimsenin endişesi olmasın o şey olmayacak söz veriyorum. Ve son olarak Sayın Şengün şöyle bitiriyor, yarın es keza iktidar değişirse bunun hesabını başkaları da sorar daha kötü sorar. Ankara’da dayım olmadığından kim kimden hesap sorarsa sorsun benim 3 yılımı geri almam mümkün olmaz fakat es kaza ömür biterde Allah’ın adalet katına varırsak bu imansızlardan Allah mutlaka hesap soracaktır bunu net biliyorum. Toparlayacak olursam Sayın heyet yıllarını mesleğine vermiş biri olan Mahkeme Başkanı tahliyem yönünde oy kullanmakta ama bilgisi, tecrübesi ve mesleki yeterliliği daha az olan 2 üyemiz daha çok bilmekte ve ret oyu kullanmaktadırlar. Gerçekten merak ediyorum bu evet oyu kullanmayla biten bir şey mi acaba? Yani bana bir evet oyu verilse biter mi bu evetler? 4. yıla gireceğiz Sayın Başkanım esir olarak 4. yılımıza gireceğiz ite de yazıldı MİT’e de yazıldı, yetmedi insanların cezaevinden 1. dereceden yakınları ile yaptıkları haftalık 10 dakikalık telefon görüşmelerinin dökümlerine kadar istendi. Bunu ahlakla, vicdanla bağdaştıramazsınız. Ne bekleniyor yani insan cezaevinden kimi arar? 10 dakikalık haftalık kısıtlı sürede kimi arar? Hiçbir yaram yok hepsi dinlenebilir ifşa edeceğim zaten orada ne konuştuğumu şuan buradan ifşa edeceğim. İnsan oradan kimi arar haftalık 10 dakika? Bir hafta annenizi bir hafta eşinizi ararsınız ve annemi aradığımda anacığım ellerinden öpüyorum nasılsın beni merak etme ben iyiyim diyorum. Eşimi aradığımda aşkım seni seviyorum bu Allahsızlar sevgiyi bilmez sen aldırma telefonlarımız şimdi mahkemeye düşecek o yüzden seni çok seviyorum ordan da okursun diyorum bu kadar diyorum 10 dakikada bunlar söylenebiliyor. Başka bir şey söylenmez. Yani buralara düşülmemeli ben bu kör vicdanlara ipucu vereyim şimdi hiç kimse halfalık kısıtlı 10 dakikayı tertipçilere ayırmaz, rahmet okumak için. Rasıl rahmet okunduğunun detayını öğrenmek için cezaevlerinde kapalı görüş adı altında yapılan görüşmelerde telefon yardımıyla olmakta. O görüşme haftalık 45 dakika imkanı olanlar gelebiliyor. Herkes gelemiyor o 45 dakikada size insanların nasıl rahmet okuduğunu nasıl beddua ettiğini duymak istiyorsanız benden başlayın. Benden başlayın o 45 dakikalık kayıtları isteyin orada insanlar bu zulme sebep olanlara devam ettirmekte ısrarcı olanlara nasıl rahmet okuyor orada vardır 10 dakikalık kayıtlarda bunu bulamazsınız, bunu bulamazsınız. Onu isteyin. Sayın Yüksek vicdanlı heyet vicdanınızın temiz olduğuna inanmamız için onu hiç kullanmamış olmanız gerekmez. Vidanlar kullanılarak da temiz kalabilir. Birkaç talebim olacak eğer artık her şey bitti insanın ailesiyle ne görüşmüş olduğunu öğrenmek için cezaevlerine yazı yazan zihniyet artık sanıyorum tırnak ve temiz mendil kontrolleri yapamaya da başlayacak. Böyle bir şey başlarsa tarafımıza müzekkere yazılmasını talep ediyorum Sayın Başkanım. Bizi burada meydana çıkmış olan onca gerçeğe rağmen kağıtlara bakmadan karar vermeye kalkan 14. ağır ceza mahkemesine sevk etmeyin Sayın Başkan. Siz burda burca gerçeği gerçeğin yanında bunca rezaleti gördüğünüz halde karar veremiyorsanız 14 ağır ceza bana nasıl kara verecek Sayın Başkanım? 3 senedir dinliyorsunuz siz beni burada siz karar veremezseniz 14 ağır ceza bakıyor tamam devamına diyor gönderiyor benim itirazımın bir anlamı olmuyor. Siz kendiniz yapamadığınızı başkasına göndermeyin Sayın Başkan. O adamlara da hak vermiyor değilim. Neden? Bu ortamda adam beni nasıl tahliye etsin? Son olarak bu davaya yapıştırılmış Danıştay

42

Page 43: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:43

davası ile alakalı ne dinlenecek sanık ne de gelecek delil yoktur zaten yoktu gelme ihtimali de yoktu yapıştırılmaydı. Delil yok ama delinin birini bekliyorsanız bilmiyorum buraya deli gelirde ondan bir şey alır mısınız bilmiyorum lütfen zorla yapıştırılan Danıştay davasını buradan ayırma yönünde bir karar tesis edin, saygılarımı sunuyorum Sayın Başkanım.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi:”Değerli Başkanım Sayın Üyeler, mahkemenizin tüm yargı objeleri ile birlikte yapmış olduğu yargılamaya yabancı unsurların etkisinin gittikçe yoğunlaştığını, bu yoğunlaşma ile birlikte yargılamanın adil, tarafsız ve bağımsız olmaktan hızla uzaklaştığını görmekteyiz. Bu salondan çıkacak olan neticeye tesir etmek için yoğun bir çaba harcayan siyasi ve hukuk dışı faktörleri yok kabul ederek yargılamayı sürdürmek kralın çıplaklığını gizlemekten öteye gidemeyecektir. Bu sebeple bu salonun dışındaki gelişmelerden söz etmeden adaletli bir yargılama yapmakta asla mümkün olamayacaktır. Anayasal bir kurum olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Sayın Değerli Başkanı Kadir Özbek’in bu dava hakkındaki beyanları, davanın hükümet ve bir avuç siyasallaşmış yargı mensubu tarafından nasıl çirkinleştirildiğini ve hukuk adına kirletildiğini açıkça göstermektedir. Sayın Özbek 10.06.2006 tarihinde bu dava hakkındaki beyanlarını burada aktarmaya vazife biliyorum. Sayın Özbek aynen şöyle diyor Değerli Başkanım; Artık Türkiye’de siyaset yargının üzerine çökmüş durumda, bu durumda Ergenekon davasının üzerine siyasi bulutların düştüğü anlamına gelir allak bullak bir atmosfer var. Adil yargılama kompozisyonunun gerçekleşemeyeceği bir ortam. Öyle görünüyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal bey bugün Türkiye’de Türkiye’nin kimyasını bozan adeta bitmek tükenmek bilmeyen önemli bir davaya bakan mahkeme heyetini başkanı son derece güzide bir hakimimiz. Eğer bu kişi feryatlarda bulunuyorsa üzerinde durulması gereken noktaların son derece yoğun ve önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bizim kurul olarak başından beri söylediğimiz kırmızı çizgimiz yargı bağımsızlığıydı ancak yargı bağımsızlığının yargının keyfiliğine dönüşmesi noktasında artık bizim sorumluluğumuzun başladığını düşünüyorum. Hak ihlallerinin özellikle adil yargılanma hakkının insan haklarının ihlal edilmesi noktasında bir kamu görevlisi olarak üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın Başkanı Köksal Şengün’ü kastederek eğer bir mahkeme başkanı bağımsızlığını etkileyecek biçimde siyasi etki hissediyorsa artık bu noktadan itibaren o davayla ilgili kişilerin siyasi bir duruş sergilediği o davanın üzerine siyasi bulutların düştüğü anlamına gelir. Maalesef son zamanlarda siyasetçilerimiz bu konuda gerekli hassasiyetleri göstermemişlerdir. Artık siyaset Türkiye’de yargının üzerine çökmüş durumda. Bunun olmamamsı gerekirdi. Özellikle Köksal beyin hesap sorarlar biçimindeki yakınması ve feryadı keşke o noktada olmasaydı. Arkadaşımız o noktaya getirilmemiş olsaydı. O derece incinip sıkıntıya sokulmamış olsaydı. Asıl olan iktidarların yargıdan yargılama mekanizmasından hesap sorması değil yargının hesap sormasıdır. Yine röportajı yapan muhabir Sayın Özbek’e Sayın Köksal Şengün ile ilgili bir girişim hazırlığı yapıldığı söyleniyor sorusuna karşılık olarak Sayın Özbek herkesle ilgili bu noktada kalmayacağını düşünüyorum. Herkesle ilgili birtakım düzenlemeler ve düzenlerin sonuçta hayata geçirilmek istendiğini tahmin ediyorum şeklinde cevap veriyor. Yine muhabirin bunun sizi de kapsayacağını düşünür müsünüz sorusuna da, ben herkesten bahsediyorum gelişmelerde ona göre yürüyor sanki diye cevap veriyor. Tüm bunlar neyin savaşı sorusuna da Sayın Özbek bu savaş Türkiye’nin düzeninin, rejiminin savaşı. Ya mevcut rejim devam edecek çünkü yaptığınız icraatla onun sınırlarını ilkelerini zorluyorsunuz. Bunun sonunda rejim sistem tehlikede demektir şeklinde cevap veriyor. Yine Sayın Özbek sözde Ergenekon davasını kastederek dışarıdaki insanların böyle endişe, kuşku ve üzüntüyle izlediği bir atmosferde içerdeki insanların ne büyük sıkıntıların içinde olduğunu düşünmek hiçte zor değil diyor. Kendisinin takibi konusunda da ben onu fazla önemsemedim çünkü başından beri göz önünde olduğumuzu peşimizde bir takım güçlerin dolaştığını tahmin ediyorduk şeklinde beyanda bulunuyor. Yine muhabirin Sayın Köksal Şengün’ün emekliliği istedi mi sorusuna da Köksal Beyle görüşmemde böyle bir şey ifade

43

Page 44: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:44

etmedi. Kendisi ile son dönemde görüşmedim. Mümkün olduğu kadar başka türlü değerlendirilmesin diye aramamama gibi bir hassasiyet gösteriyoruz arayıp bu kadar açık olduğu içinde kutlamak isterim kendisini diyerek cevap veriyor. Bu röportaj Değerli Başkanım Cumhuriyet gazetesinde dünkü Cumhuriyet gazetesinin nüshasında sayfa 7’de yayınlanmıştır. Halen yargılandığımız mahkemede görev yapan hakimleri ve Türkiye’de görev yapan tüm hakimleri atayan bir noktada amiri konumundaki kendisi de Yüksek Yargı hakimi olan yargının bağımsızlığından sorumlu Anayasal kuruluşun başkan vekili siyasi iktidarın çabaları sonucunda hukuk devletinin ve yargının düşürüldüğü içler acısı ve ibret verici haline açıkça bu röportajda gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Bu salondaki yargılamanın bağımsızlığından sorumlu Yüksek Kurulun Başkan vekili açıkça şu tespitleri yapıyor. Türkiye’de siyaset yargının üzerine çökmüştür. Ergenekon davasının üzerine siyasi bulutlar düşmüştür bu atmosferde adil yargılama gerçekleşemez. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanının feryatları son derece önemli olup üzerinde yoğun olarak durulması gerekir. Yargı bağımsızlığı yitirilmiş keyfiliğe dönüşmüş bulunmaktadır. Ortada adil yargılanma insan hakları ve hak ihlalleri söz konusudur bu davada bunlar yaşanmaktadır. Mahkeme Başkanı yargı bağımsızlığını etkileyecek biçimde siyasi etki hissetmektedir ve bu sebeple siyasi duruş sergilemektedir. Köksal beyin hesap sorarlar biçimindeki yakınması gelinen son noktayı göstermektedir. Sayın Özbek kendi şahsını kastederek, Şahsım dahil herkesle ilgili iktidar tarafından düzen ve tertipler hayata geçirilmek istenmektedir diyebilmektedir. Orda da bu dava üzerinden Türkiye’nin düzeni ve rejimi ile savaşılmaktadır ya mevcut rejim var olacak yada ortadan kaldırılacaktır rejim ve sistem Sayın Özbek’e göre tehlikededir. Ergenekon’dan yargılanan sanıkların ne büyük sınıktı sıkıntılar içinde olduğunu düşünmek tüm bu düzenlere bakarak söylemek zor değildir demektedir. Cumhuriyeti savunan hakimlerin peşinde tertip kurmakla meşgul birtakım güçler dolaşmaktadır demektedir. Atamasını yaptığımız Sayın Başkan Köksal beyle bir amiri olarak görüşmekten bile çekinmekteyim diyebilmektedir. Böyle bir ortamda siz Değerli iki üyem yaptığınız yargılamanın adil ve hukuka uygun olduğundan sizlerin siyasi tesir altında kalmadığınızdan, tarafsız ve bağımsız bir şekilde bu yargılamayı sürdürdüğünüzden, bu davanın siyasi iktidarın gölgesinde yürütülmediğinden, tutukluluğun ağır bir hak ihlali olarak devam ettirilmediğinden, bu davanın hukuk davası olmanın dışına taşırılarak iktidarın rejimle ve Türk Silahlı Kuvvetlerini ile kavgaya dönüştürme ve hesaplaşma aracı haline getirilmediğinden emin olabilir misiniz? Sizler Sayın Özese ve Sayın Sedat Sami Bey bir hakimde olması gereken vicdan ve adalet duygusu var ise ki mutlaka olması gerekir aksi halde o koltuklarda oturmanızın mümkün olmadığına inanıyorum. Bu dava yoluyla devletin sistemi ve Anayasal rejimin temelleri ile oynandığının bu dava yoluyla yargının sinsice yürütülen sivil darbenin bir aracı olarak kullanıldığının. Bu davanın Türk Silahlı Kuvvetlerini zayıflatmak ve bölgede ki gücünü zafiyete uğratmak amacıyla uygulamaya konulduğunun, bu dava yoluyla Anayasanın değiştirmesi mümkün olmayan 2. maddesindeki hukuk devletinin ortadan kaldırıldığının, bu dava yoluyla hukukun ve adaletin siyasi iktidarın amaçlarına kurban edildiğinin. Bu davada ağır insan ve sanık haklarının ihlal edilerek devri sabık yoluna gidildiğinin, bu durumun ağır vicdani ve hukuki sorumluluklar getireceğinin farkında değil misiniz? Bunun için kaç şüphelinin sanığın ölmesi geriye dönüşü olmayacak şekilde sağlığını kaybetmesi gerekecektir? Yargının bu ölçüde siyasi iktidarca tepe tepe kullanıldığını ne zaman anlayacaksınız? Bunun için bu sanıklar ve ülkemizin daha ne kadar bedel ödemesini bekliyorsunuz? Siz Sayın 2 hakimden olduğuna inandığım vicdanınızın sesine her türlü siyasi baskıdan uzak olarak kulak vermenizi özellikle istirham ediyorum aksi halde bu dava yoluyla devletimize, Cumhuriyetimize, ordumuza bu ülkenin güzel insanlarına masum sanıklara bilerek yada bilmeyerek geriye dönüşü olmayan büyük zararlar vermektesiniz ve vereceksiniz. Gelin tercihinizi hukuktan ve adaletten yana kullanın. Ne ölçüde ağır sorumluk altında bulunduğunuzun bilincinde olduğunuzu umut ediyorum. Ancak mesleğinde 35 yılı aşmış derin hukuk bilgisine sahip engin tecrübesi ile kendini tüm hukuk camiasına kanıtlamış Değerli

44

Page 45: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:45

Mahkeme Başkanı Sayın Köksal Şengün’ün 08.06.2010 tarihindeki birkaç cümleyi ifade etmek istiyorum efendim sizlerin söylediği. Yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin işine yaramaz. Hiçbir grubun yararına değil yarın es kaza iktidar değişirse bunun hesabını başkaları sorar. Daha kötü sorar bundan kimse kar ummasın, bir mahkemenin üzerine bu kadar gidilmez. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar. Biz pat diye kırılırız aslında kurt içimizde dışarıda değil böyle yapılarak soruşturma yönlendiriliyor bekliyoruz daha dur bakalım neler geçecek? Burada her şeyde sıkıntı var bu böyle yürümez her şey birbirinden koptu bu hukuk böyle gitmez güven kalmadı. Biz bu işi böyle yapmadık benim şahsımla ilgili değil hepsi ayıp şeklindeki son derece haklı uyarıları ve feryatlarına öncelikle mahkemenin üyesi olan siz 2 üye hakimin dikkate alması hukuk ve adalet adına bu haksızlığa ve hukuksuzluğa ve yargısız infaza karşı çıkmanız gerekirdi. Ancak Sayın Başkana karşı yapılan hukuk dışı bu saldırılara tepkisiz ve sessiz kalmanız Sayın Başkanın endişelerini paylaşmamanız, kovuşturma aşamasında devam etmekte olan ağır hukuk ihlallerine seyirci kalmanız hukukçu kimliklerinizi bir kenara bırakarak iktidar doğrultusunda siyasi bir tavır aldığınız şüphesini de beraberinde getirecektir. Bu tavrınızın devamı ülkedeki kaos ve kargaşa ortamından beslenen güçlere cesaret verecektir. Sizlerden giydiğiniz cübbenizin hakkını vermenizi, kişisel her türlü beklentilerinizi bir kenara bırakarak sizi hukukun ve adaletin sınırları ötesine taşıyacak iktidar dahil tüm güçlere karşı sırtınızı dönerek sadece ve sadece vicdanınızın sesini dinleyerek kutsal görevin yapıldığı bu salona hukuk dışı yabancı unsurları sokmamanızı beklemekteyim. Bir sanık olarak sizlerden hukuka ve adalete sahip çıkmanızı en tabi hakkım olarak görüyorum ve bekliyorum. Değerli Başkanım, dün Sayın üyemiz Sedat Beyin bir açıklaması vardı eğer ben yanılmışsam Sayın Sedat Beyin özellikle bunu düzeltmesini istirham ediyorum. Şöyle bir beyan vardı Sayın Sedat Beyin. Aldığım not buydu, lehte ve aleyhte olan kaynakların Türkler tarafından 600 bin yada 1 milyon arası Ermeni’nin katledildiğini kabul etmektedir. Benim aldığım not aynen bu sanıyorum çözümlerde huzura geldiğinde bu notun doğru olduğu ortaya çıkacaktır.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bana ait bir düşünce değil.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”O yüzden düzeltmenizi özellikle istirham ediyorum sizin

şahsınıza.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Kendime ait bir düşünce değil olamazda böyle bir şey

yani kendime ait düşünce değil orda öncesini ve sonrasını zabıtlardan okursanız çıktığında daha iyi anlaşılır.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tamam efendim ben özellikle zaten bunu düzeltmek için söylemiştim. Efendim dün Fuat Turgut beyin savunması ile alakalı bir hususa değinmek istiyorum. Sayın Üyelerin kafalarında kalmış olan bir iki şüphe vardı zannediyorum. Sadet Bey şöyle bir sual sordu Kemal Kerinçsiz’in telefon numarasını nereden aldınız dediler. Fuat beyde barodan aldım dedi. Oysa ben uzun yıllardan bu yana bir partide ilçe teşkilat başkanlığı, il başkan yardımcılıkları, belediye başkan adaylıkları yapıyorum. Telefonum internete girdiğinizde adımı soyadımı yazdığınızda onlarca sitede muhtelif yerlerde görülecektir. Kaldı ki patrikhanenin Yunanistan’a taşınması konusunda yapmış olduğumuz faaliyette 2 buçuk 3 milyon imza toplantı burada benim zaten bütün Türkiye’nin her tarafında gazetelerde yer alan o bildirilerde adreslerim, telefon numaralarım yer almıştır. Benim telefon numaralarıma kavuşmak son derece kolaydır baroya bile dahil gerek yoktur. Yine Sedat Bey 2005 yılında 11. ayda telefonla aradığını bahsetti Fuat beyin. Doğrudur 11. ayda aramıştır 2005 yılı. Zaten bizde İzmir mitingini 2006 yılının 2. ayında yaptık aradaki mesafe yaklaşık 4 aylık bir süre vardır. Yani beni ilk tanıdığı tarihten 3 ay önce aramıştır kendisi. Aramasının sebebi de o dönemde 2005 yılının 9. ayında Ermeni konferansını iptal ettirmiştim 23’ünde o da zaten 11. ayda yaklaşık 10 gün sonra aramış onu tebrik etmek ve burada da ifade ettiği o konuşmaları yapılmıştır o telefonda bunu bir izahata kavuşturayım dedim efendim. Öbür taraftan Sayın üye hakimimiz Özese İzmir’deki mitingin kimin tarafından düzenlendiğini söyledi. İzmir’deki mitingi milli güç platformu adı altında düzenlenmiştir

45

Page 46: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:46

ancak Sayın üye hakim Milli güç platformunun tüzel kişiliği yoktur dernekler yasasının 1 ve 25. maddesine göre kurulur geçici olarak kurulur bunlar. Bunun bir sekreteryası bir merkezi de yoktur sadece bir etniklik için bir araya gelinir o etkinlikle beraber o olay biter. Şimdi buradaki milli güç platformu adı altında yapılan etkinliklere katılan derneklerle İzmir’deki o faaliyete katılan dernekler farklıdır. Nitekim orada İzmir Atatürkçü düşünce derneği İzmir İşçi Partisi, İzmir Milliyetçi Hareket Partisi il başkanlığı, İzmir Ülkü Ocakları İzmir KAMUSEN gibi birçok sivil toplum kuruluşu katılmıştır yaklaşık 40, 50’ye yakın. Nitekim ben o size listeyi de sizlere sunmuştum bir dilekçemin ekinde yani oradaki mili güç platformu farklı derneklerden oluşuyor Değerli Başkanım, Üyem İstanbul’daki farklıdır. Yani oradaki dernekler buraya gelip de o etkinliği gerçekleştirmemiştir ve tüzel kişiliği olmadığından sadece o etkinlik için o da yasal izinleri alınması noktasında kolaylaştırmak amacıyla yapılır olay budur Sayın Üyem. Sayın Başkanım, mahkemenizin bir ara kararında Mehmet Haberal’dan çıkan bir listeden bahsedilmişti o listede de benim ismimim yer aldığı danışma kuruluna teklif edilenler arasında ismimim yer aldığından bahsedilmişti ve o listeyi de biz Emniyet Müdürlüğünden çünkü bizim emanetimizde yoktu o delil Emniyet Müdürlüğünden celbini istemiştik emniyet müdürlüğü yine fotokopi göndermiş aslını kendisine saklıyor. O fotokopiyle alakalı bir beyanda bulunmak istiyorum. Bir yandan ismi geçen sahsın ve belgenin çıktığı iddia edilen Mehmet Haberal mahkemenizde sanık olarak yargılanmakta ama diğer taratanda sanık delilleri mahkeme emaneti yerine emniyette bulunmaktadır. Belge aslının mahkemede bulunmasının emniyette kalmasını istendiğinde de sadece fotokopisinin gönderilmesi bir hukukçu sanık sıfatıyla yargı skandalı olarak nitelendiriyorum bir sanığın suçlandığı delil asılları nasıl olur da mahkeme iddianamenin teslimi ile birlikte verilmez? Nasıl olurda yargılama süreci 2 yıla yakın bir sereyi bulmasına rağmen delil aslı hala emniyette kalabilir ve mahkemenin istemezine rağmen sadece fotokopisi gönderilebilir? Delil asıllarını mahkeme ve sanıklar görmeden yargılama yapılabilir mi? Emniyet yargılaması süren sanıkların delilleri kendi uhdesinde hangi hak ve yetkiyle tutabilir? Delillerin emniyette olduğu bir süreçte mahkeme sanıklara adil ve usulüne uygun olarak yargıladığını ileri sürebilir mi? Delilim emniyette ama ben delilimi görmeden burada huzurunuzda yargılanmaktayım. Bana delilin aslını gösterim diyorum bunu mahkemenizden talep olarak 08.12.2009 tarihli dilekçeyle yapıyorum ve muhtelif dilekçeler yazıyorum aradan 6 ay geçtikten sonra emniyet ve savcılık sadece delilin aslını değil 2 sayfalık bir fotokopiyi kötü bir fotokopiyi gönderiyor. Delilin aslı mahkemede olmadan yargılama yapılamaz. CMK 174. maddesi delillerin tümünün iddianame ile birlikte mahkeme kalemine teslimini emretmiştir. Deliller mahkemeye teslim edilmeden yargılama süreci başlatılamaz. Değerli mahkemeye soruyorum siz dosya aslı olmadan yargılamayı dosya fotokopisi üzerinden sürdürebilir misiniz? Bu güne kadar mahkemenin birçok delil aslını emniyetten celp ettiğine şahit olduk. Delil asılları mahkeme emanetinde olmayan sanık hakkında mahkemenin yargılama yapma yetkisi yoktur. Eğer yapmış ise yapılan yargılama yok hükmündedir. Nasıl dosyasız yargılama yapılamıyorsa delilsiz yargılama da yapılamaz. Bir mahkeme yargıladığı sanığın delilini emniyette bırakamaz. Sanığa delil aslını göstermek için emniyette tezkere yazamaz. Müzekkereyi yazmasına rağmen delil asıl yine de mahkemeye celp edilemiyorsa mahkemenin yaptığı yargılanın emniyetin ve savcılığın gölgesinde yapılan adil ve hukuki olmaktan uzak olduğu kabulü gerekir. Mahkeme 28.05.2010 tarihli celsenin 8 b küçük b, bendi uyarınca emniyete ve savcılara müzekkere yazılarak tüm delillerin emniyetten ve savcılıktan celbini istemiştir. Bu karar için Değerli mahkeme gerçekten geç kalmıştır. Bu durum dahi delillerin iddianame ile birlikte CMK 174. madde uyarınca teslim edilmediğini, yine emniyette bulunan delillerin incelenmeden iddianamenin kabul edildiğini ve yine deliller mahkemede olmadan yargılamanın 2 yıldan bu yana devam ettirildiğini göstermektedir ki böyle bir uygulama ise usul hükümleri yok kabul edilmiştir. İddianame usulsüz kabul edilmiştir, yapılan yargılama yok hükmündedir. Delilerin emniyette olduğu bir kovuşturma sürecinde delileri görmeyen mahkemenin tutukluluğun devamına ilişkin verdiği ara kararları da hukuksuzluk denizi

46

Page 47: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:47

içerisinde yoklukla maluldür. Delil asıllarının halen emniyet, savcı ikilisinde bulunduğu bir yargılama sürecinde bağımsız bir yargıdan bahsetmek mümkün değildir. Soruşturma sürecinin kovuşturmaya ve yargılamaya rağmen devam ettiğini göstermektedir. Emniyet ve savcılığın iddianameyi ve delilleri ve CMK 174 madde uyarınca mahkeme kalemine teslim etmesi ile ilişkisini kesmesi gerekirken tüm delillerin asılların emniyet ve savcılıkta olması 3 kamu makamın tamamen birleştiği ve birlikte hareket ettiği asla bağımsız bir yargının yürütülemediği bir sürecin yaşandığını göstermektedir. 2 yıla yakın bir yargılama sürecinde sözde Ergenekon davalarında birçok sanık aleyhindeki delilerin emniyetçe tertip olarak yaratıldığını ve hazırlandığını ileri sürülmüş ve mahkeme huzurunda da bu iddialar kanıtlanmıştır. Delillerin iddianame ile birlikte mahkemeye teslim edilmesine ilişkin yasa hükümleri bir kenara delil asıllarının emniyette bırakılması delillerin üzerinde emniyetçe her türlü tahrifatın, bozulmanın ve yok edilme imkanının tanınması anlamına gelir nitekim 2. Ergenekon davasında 51 nolu CD üzerinde yapılan oynamalar en güzel örnektir. Sanıkların sadece yasalara göre güvenmek zorunda olmadığı, emniyete psikolojik olarak da güvenmediği bir ortam içerisinde mahkememin delil asıllarını emniyette bırakması yargılamanın tüm kaderini emniyete terk ettiği anlamına gelir. Delil asıllarını iddianame ile teslim almayan mahkeme çok önemli bir usul hatası yapmıştır. Delileri incelemeden ve teslim almadan iddianameyi kabul eden mahkemenin bu defa delil asılları emniyette iken yargılamayı devam ettirmesi yargılamayı yokluk durumuna düşürmüştür. Emniyette kalan tüm deliller hukuka aykırı delil durumuna düşmüştür. Emniyetin bu davada ki deliller üzerinde oynadığına ilişkin sabıkası dikkate alındığında halen uhdesinde bulunan tüm delil asılları üzerinde istediği şekilde oynamadığını kim iddia edebilir? Emniyete deliller üzerinde bu ölçüde usulsüz ve hukuksuz bir tasarruf hakkını tanımak asla tasvip edilemez. Emniyetin ve savcılığın gönderdiği yazı fotokopisi olup Mehmet Haberal’la ilgili belge aslını göndermek zorundadır. Emniyetin bu delil aslını uhdesinde tutmasının hiçbir yasal gerekçesi yoktur. Bu sebeple Değerli Mahkemenin 2 sayfadan oluşan belgenin aslını istemesi gerekir. İbraz edilen fotokopinin ne kadar sağlıksız olduğu izahtan varestedir. Bu belgeye bakarak bu belgenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını anlamak mümkün değildir. Bu sebeple sadece bu belgenin değil kovuşturması açılan tüm Ergenekon davalarının delil asıllarının mahkeme kalemine istenmesi zaruridir. 28.05.2010 tarihli kararda delil asıllarından bahsedilmemiş sadece delillerin teslimi istenmiştir. Emniyet ve savcılıkta hiçbir delilin aslının kalmaması kesin kez şarttır. Efendim yazdığınız ara kararda delillerin celbini istediniz maalesef emniyet onu delil olarak fotokopi algılıyor fotokopilerini gönderiyor o yüzden delil asılları olarak ayrıca tashihe etmekte fayda var diye düşünüyorum. Emniyet yazısının ekindeki fotokopi belgenin Mehmet Haberal’ın çalışma ofisinden çıkıp çıkmadığı sanığın bu belgeyi kabul edip etmediği ve bu konuda verdiği beyan ve ifadesi hakkında bilgi sahibi değilim. Ancak elimdeki CD’lerden baktığımda bu çıkan belge konusunda Mehmet Haberal’ın kolluk ifadesinde bir beyanda bulunmadığını görüyorum. Burada yapılan sorgulamasında bu belge kendisine sorulmamıştır. Ancak bu belgenin kendi uhdesinden çıkıp çıkmadığı konusunda bilgi sahibi olacak sahsım değil belgenin çıktığı iddia edilen Sanık Mehmet Haberal’dır. Savcılar iddianamenin 175. sayfasında belgenin gerçekliği bir kenara belgenin üzerinde yazılı hususları saklamak ve çarpıtmak için basit bir kurnazlığa müracaat etmişlerdir. Belgeyi inceleyeceğimiz düşünce incelemeyeceğimiz düşüncesiyle şahsımın ismini saptırarak Danışma kurulunun teklif edilenler arasında geçirmişlerdir. Değerli Başkanım belge şu, bakınız nasıl bir ince kurnazlık yapılmaya çalışılıyor. İddianamede avukat Kemal Kerinçsiz’in ismi Ümit Özdağ ile birlikte danışma kuruluna teklif edilenler arasında geçiyor diyor. Oysa belge 2 bölümden ibaret küçük a ile başlayanlar danışma kuruluna teklif edilenler şuradaki b bölümünde de geniş toplantıya davet edilmesi faydalı olacaklar. Şimdi benim ismim buraya yazılarak sanki danışma kuruluna teklif edilen insan muhtemelen eğer yapılmış ise o toplantılara katılan bilinen bir insan olarak algılanır. Yani ben sanki o toplantılara katıldım o toplantılarda bilinen edilen bir insanım ve orada ki insanlarda danışma kuruluna teklif ediliyorum intibahı

47

Page 48: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:48

yaratılıyor. İzlenim bu ama şunu yazsalar şu altta ki gerçek olan bu belgenin gerçek olup olmadığını bilmiyorum ancak şu en azından şu belgenin bu üst başlığını yazsalar deseler ki geniş toplantıya davet edilmesi faydalı olacaklar. Buradan şu anlaşılır demek ki ben bu toplantıları bilmiyorum ama o toplantılara davet edilmesinde faydalı olacak kişiler arasında mülahaza ediliyorum. Şimdi bu aradaki fark derin bir uçurum efendim. Yani bir yerde beni toplantı yapan insanların arasına sokulmaya çalışıyor bu şekle de basit bir şart kurnazlığına gidiliyor. Bizim sıkıntımız bu, eldeki tüm deliller ciddi olarak gerçekçi bir şekilde değerlendirse gerçekten bizde hukuka olan saygınlığımız burada çok daha fazlasıyla artacaktır. Bu belgenin az önce söyledim efendim çıkıp çıkmadığı tamamen Mehmet Beyin olayıdır onu bilmiyorum sahte olup olmadığını o konuda zaten benim görüş bildirme imkanım yoktur, ancak belgenin tanziminden son derece şüpheli olduğu hiçbir imza taşımadığı kimsenin isminin el yazısı ile yazılmadığı bir gerçek kimseye de herhangi bir şekilde sunmamış. Fakat şu geniş toplantıya davet edilmesi faydalı olacaklar isimleri başlığı altında 1 numara Avukat Kemal Kerinçsiz demişler. 2 Ali Müfit Gürtuna, Cemal Enginyurt, Enis Öksüz, Ercan Çitlioğlu, İlker Tuncay, İzzettin Doğan, Koray Aydın, Namık Kemal Zeybek, Hakan Şatıroğlu, Ramiz Ongun, Sadettin Tantan, Süheyl Batum diye gidiyor efendim. Birçok isim yazılmış 29 tane. Bu isimlerin birçoğunu tanıyorum ama kesinlikle ben bu isimlerle herhangi bir şekilde bir toplantı yapmadım, herhangi bir toplantıya davet edilmedim. Sadece bireysel, kişisel olarak özellikle bir partide görevi olan milletvekili olmuş, bakan olmuş kişiler var bunları tanıyorum ama bunlarla da herhangi bir toplantı yapmış değilim. Bu bapta Değerli Başkanım benim talebim öncelikle söz konusu fotokopi şeklinde sunulan 2 sayfalık 147 numara verilen belge aslının Emniyet Müdürlüğünden celbine. Mahkemenin 28.05.2010 tarihli 6-c nolu ara kararında her ne kadar emniyet ve savcılıktan delillerin celbine karar verilmişse de ara kararda delillerin asılları belirtilmediğinden bu hususun açıkça derç edildiği ek müzekkere yazılarak tüm delil asıllarının mahkemeye tesliminin istenmesine. CMK 174. maddesi uyarınca tüm delillerin asıllarının mahkeme kalemine iddianame ile birlikte teslimi gerektiği halde bu teslimin yapılmamış olması, deliller incelenmeden iddianamenin usulsüz olarak kabulünü getirmiş olduğu ayrıca delil asılları mahkemede olmadan ve incelenmeden 2 yıla yakın usul ve yasaya aykırı bir yargılama yapılmasının yolunu açtığından iddianamenin kabulü kararı ile birlikte yargılama sürecinde devam etmekte bulunan tutukluluk tedbirleri dahil tüm yargılama süreci delilsiz olarak sürdürüldüğünden yok hükmünde sayılmasına. Halen mahkemenizde devam etmekte bulunan tüm sözde Ergenekon davalarının delil asıllarının emniyet ve savcıdan celbinin sağlanmasına. Delilsiz yapılan yargılamada bu güne kadar yapılan işlemlerin dosyasız yargılama sürdürülemediği gibi delilsiz yargılamanın yapılamayacağı kuralından hareketle tüm emniyette bırakılan bu güne kadar bırakılan delillerin hukuk dışı delil olarak kabulüne. 3. iddianamenin 175. sayfasında savcılarca kasıtlı olarak ismimim danışma kuruluna teklif edilenler listesinde geçmediği halde bu listede geçtiği belirtilmiş olmakla bu hususun düzeltilmesi ve tespiti için Cumhuriyet savcılığına önel verilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ederim. Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.”

Mahkeme Başkanı :”Osman var mı senin diyeceğin? Sanık Osman Yıldırım söz istedi verildi:”Sayın Başkan Sayın Heyet üyeleri, geçen

duruşmada karşı olduğum hastalıklı şizofren bir anlayışa saygı sonucum bu anlayışın tırnak içerisinde yargısı sürekli beni cezalandırdığı için saygı sonucum bir tepki bir isyanım isyanımın şiddetinin bir göstergesi olarak değerlendirmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Gökyüzüne merdiven dayayıp gökkuşağının beğenmedikleri renklerini imha etmeye çalışan şizofren değil Saygı sunmak ancak ve ancak lanet okurum. Benim zihniyetim gökyüzü olup gökkuşağının üzerinde çatı oluşturmak zihniyetim budur ve gökkuşağının tüm renklerini bir arada muhafaza eden bir anlayışa sahibim. Şimdi şurada ve bu anlayışın mensuplarından ve bu anlayıştan kurtulabilmek için geçen duruşmada ilgi ve alakam olmayan Danıştay suikastını bile ilk defa üstlenmeye çalıştım. Çünkü bu anlayış ve bu anlayışın mensupları artık kaldıramayacağımı

48

Page 49: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:49

söylemiştim. Yani ömür boyu bunun cezasını çekmek bu anlayıştan ve bu anlayışın bu anlayışın mensubu olan mahlukatlardan o derce kurtulmak istiyorum yani hayatım pahasına böyle bir anlayıştan kurtulmak istiyorum ve ilgi alakam olmayan Danıştay suikastını de üzerime yıktırın ve bu mahlukatların bütün suçlarını da üzerime yıktırın ve ben bu anlayıştan kurtulmak istiyorum diye burada ifade etmiştim ve kimsenin aleyhine konuşmama kararı almıştım. Ancak bakıyorum olmuyor, bunu bu kararım bu kararımda vazgeçmemi kendileri sağlıyor zira aleyhimde konuşarak bunu bizzat kendileri sağlıyor. Şimdi oraya gelmeden önce 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay binasının bulunduğu bölgede Ulus Selvi otele doğru uzanan güzergaha doğru geldiğim ifade edilmiş, ifade ediliyor. Şimdi bu realiteyi çarpıtanlar asıl suçlarını itiraf ediyorlar asıl suçlu olan kişilerdir realiteleri saptırarak gerçekleri saptırarak ve Türkiye Cumhuriyeti devletine yapılmış bir saldırıyı faili meçhule götürmeye çalışma çabası içerisine girmeleri suçlarını da bizzat itiraf ediyorlardır. Çünkü gerçek birdir değişmez. Zira benim avukatım yok birtakım belgeleri inceleyemiyorum. Oraya telefon baz istasyon kayıtlarına bakılsın ilk defa 17 Mayıs 2006 tarihinde Sayın savcılarımız burada dedi 12:57’de uykudan kalktığım ve ilk telefonu Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır’a yaptım. Bu ilk telefon bu ilk baz istasyonu orada ne güneyden gelmişim ne kuzeyden ne batıdan bir yerden geldiğim yok. O baz istasyonu kayıtlarına bakılsın ve oradan ticari taksi ile Aşti otogarına gitmiştim Aşti otogarına saat kaçta girişimde orada onun saati de belli. O saatle o 2 baz istasyonu karşılaştırarak Aşti Ulus Selvi otelin arası kaç dakikaysa o hesap edilebilir ve Aşti otogarında Bahattin Aras’ı aramamla Sinan Berberoğlu’nu aramam ve tekrar Sinan Berberoğlu’nu Ulus Selvi Ulus heykelinin orada Sinan’ı aramam bu baz istasyonu veriyor ya bu 2 baz istasyonu arasında da hesaplama yapın, gittiğim geldiğim güzergah budur ve bunun dışında bir güzergaha gitmemişim. Gerçek bu realite bu, bu gerçeği kimse değiştiremez. Ha 16 Mayıs ben söylemiştim 16 Mayıs önce Cebeci pazarına oradan Yenişehir pazarına gittiğim ve Yenişehir’den tek başıma bir caddenin kenarında yapay park içerisinde tek başıma yürüye yürüye Ulus selvi oteline geri geldim. 16 Mayıs tarihiyle 17 Mayıs tarihi karıştırılmaması gerekir ve bu 17 Mayıs gerçeği kimse çarpıtmasın, çarpıtanlar kendi suçlarını da itiraf ediyorlar, çünkü kendilerine yönelmiş hedefi saptırmaya çalışıyorlar. Bu gerçek değişmez buna iyice bakılsın. Bakmanızı rica ediyorum, şimdi Danıştay suikastı ben televizyon haberlerinden izledim. Her insan gibi bunun dışında Danıştay suikastı ile uzaktan yakından ilgi ve alakam olamaz, olmaz. Şimdi bakın Danıştay iddianamesi nasıl hazırlanmış? Alparslan Arslan Danıştay olayından 46 gün sonra televizyonda aldığı bazı mesajlar doğrultusunda ki ufacık bir gazete parçası Alparslan görsün yerde alır okur. Televizyonda aldığı mesaj gereği 46 gün sonra çıkıyor Cumhuriyet savcısına tırnak içerisinde Cumhuriyet savcısı Sayın Şemsettin Özcan 6, 7 kişinin ismini veriyor ve Cumhuriyet savcısı buna sormuyor. Belki de sormuştur pişmanlık yasasından faydalanmak mı istiyorsun? Alparslan hayır diyor. Pişman mısın? Hayır diyor. Bu isimleri niçin veriyorsun? Şahadet eksikliği var diyor. Savcı buna sormuyor o zaman bunları şahit yapılım senin verdiğin isimleri şahit yapalım. Bunu sormuyor ve bu 6, 7 isim içerisinde 90 yaşında zavallı ölmek üzere olan bir adam var ki ben bu adamı tanımıyorum. Bunu bunun ismini veriyor yakalatıyor onlar içerisinde Süleyman Esen’de var yakalatıyor. Kodese attırıyor ve Salih Kurter dini örgüt olmayan dini örgütün omurgasını oluşturuyor. Süleyman Esen’de ikinci liderimdir diyor o da bana hem bana bu olayları yaptırma talimatı verdi diyor hem de bana 3 tane el bombasını 2 milyar lira parayla satın al sattı bende aldım diyor. Yeryüzünde hiçbir örgüt lideri kendi elemanına bomba hem talimat verecek olay yaptıracak hem de bomba satacak. Ve bu Cumhuriyet savcısı Şemsettin Özcan Alparslan Arslan’ı kovması gerekirken Alparslan Arslan bu beyanlarına itibar ediyor iddianamesine oluşturuyor tanzim ediyor. Ondan sonra iddianamenin omurgasını oluşturduğu kişileri tekrar beraat ettiriyor ve hiç kimse kalmıyor. Süleyman Esen’de liderlikten çıkıyor örgüt üyesi yapılıyor ona da siz inanmadınız sizde onu yürü dediniz o da çekti gitti. Çünkü inanılacak bir durum yok ortada ve o çöken iddianame ki ben bunu 12 Temmuz’da cezaevi Sincan cezaevinde Salim, Şemsettin Özcan ben o hakkımda hazırladığı

49

Page 50: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:50

iddianameyi gördüğümde ben kendisine dedim ki yanlış adrestesin. Bu hakkımda tanzim ettiğiniz iddialar tamamen hayal ürünü yaşanmamış yanlış adrestesin dedim. Ayağa kalktı yok doğru adresteyim dedi, doğru adresi de kim biliyor musun? Şeyh Salih Kurter hem doğru adresim budur diyor hem de kendisi beraat ettiriyor iddianamesi ne oldu? Çöktü, peki iddianamede ne yazmıştı? Orhan Kadı, Osman Yıldırım’ın arkadaşıdır. Peki burda Orhan Kadı benim arkadaşım olmadığı ortaya çıktı, Osman Yıldırım’a mesaj göndermiş diyor. Öyle bir mesajda yok bunu sayın savcılarda ortaya çıkartı sizde ortaya çıkardınız. Telefonda öyle bir mesajda yok Orhan Kadı isminde bir isim de yok. Diğer bir iddiası neydi, Osman Yıldırım Danıştay binasının bulunduğu bölge olay günü gitmemesi hayatın olağan akışına uygun değildir demiş. Peki burada baz istasyon kayıtları kanıtlıyor bunu. Bunu kanıtlıyor Osman Yıldırım diyor bu kişi Alparslan Arslan’la keşfe gitmemesi hayatın olağan akışına uygun değildir diyor. Burada sanık beyanları onlarla birlikte keşfe gitmediğim, telefon baz kayıtlarında petrol ofisine gelip beni aradıkları görüştüğümüz ortaya çıktı. İnsan yan yana ise birbirlerini telefonla aramaz görüşme talebinde bulunmaz ve petrol ofisindeki kavgada yaşanmaz. Bütün bu iddiaları çürüttük mü? Hepsini çürüttük. Peki burada en önemlisi tanık, kamu tanığı aynı zamanda Selvi otelinde personeli kamu tanıklarıdır. Onlarda diyor ki Alparslan Arslan 17 Mayıs 2006 tarihinde sabah erken buradan çıktı gitti diyor. Otoparkçı da diyor, Alparslan Arslan 17 Mayıs 2006 sabah saatlerinde araç anahtarını benden aldı gitti diyor. Bunlar kamu tanığı. Tanık Aysel Sağlam geliyor tehdit edilmesine rağmen tanıklığı engellenmesine rağmen tehdit edilmesine rağmen duruşmaya geliyor. Diyor ki, Alparslan Arslan 17 Mayıs 2006 tarihinde ben işime gidiyordum iki tanesi üç kişi bana yol vermiyordu bende dikkatlice yüzlerine baktım. Ters ters yüzlerine baktım bunlara bayana karşı nasıl saygısızlık yapıyorlar bir bayan yol vermiyorlar. Alparslan’ı içeri soktular kapıdaki polislere kimliklerini gösterdiler. Alparslan’ı içeri soktular. Ondan sonra bana yol verdiler işe gittim televizyona baktım, baktım ki 10 dakika önce gördüğüm sima Alparslan Arslan olay yapmış. Danıştay yargıçlarının kanı yerde kalmasın diye geldim ifade veriyorum. Devletimi çok seviyorum diyor. Birden ortaya çıkan sürpriz bir tanık. Orhan Karadeniz bunların robot resmini çizdirmediği gibi bunların kamera kayıtlarını da merak etmiyor. Kamera kayıtların merak etmiyor istemiyor demiyor. Diyor ya fuzulidir tetikçi suçüstü yakalanmış kamera kayıtlarını izleyip ne yapacağız? Peki Orhan Karadeniz Sayın bay Orhan Karadeniz; sen merak etmiyorsun Alparslan’a sana kim yardım iştirak etmiş bunları merak etmiyorsun ama yardım ve iştirak suçunu bana isnat ediyorsun nasıl olacak bu Sayın Başkan, bu bu nasıl olacak yani? 5 yıl sonra TUBİTAK raporları çıkıyor ortaya. Bu TUBİTAK raporları aynı zamanda Orhan Karedeniz’in durumunu gösteriyor benimde masumiyetimi gösteriyor. Yani Orhan Karadeniz şu anda sanık sandalyesine oturması gerekiyor. Böyle kolay değil. bütün kamu tanıklarının beyanlarına rağmen, bütün somut kanıtlara rağmen ve üç yıldır sizin elde ettiğiniz çalışmalar, kanıtlar, deliller her ne varsa bilmiyor var mı yok mu? Onlara bakarak Orhan Karadeniz, Salim Demirci, Şemsettin Özcan, Hasan Şatır burada yargılanmaları lazım. Bu iş öyle kolay değil. şimdi bazı yaratıklar beni suçluyor ya ilgim olmayan bir Danıştay suikastını üstlenmem mi lazım yani kimse bana saldırmasın diye. Şimdi ilgim olmayan bir olayı üzerime yıktırıyorlar, bunu kabul etmem mi gerekiyor? Yani bana saldıran yaratıklar akıl zekadan yoksun anlamıyorlar çünkü anlamak istemiyorlar. Yani ilgim olmayan.”

Mahkeme Başkanı:"Neyi anlamıyor ( bir iki kelime anlaşılamadı) onu mu anlamıyorlar?”Sanık Osman Yıldırım:”Hayır hayır ilgim.”Mahkeme Başkanı:" Doğru konuş anlayacağımız tarzda konuş, geniş konuş. Bizim

anlayacağımız tarzda anlat. Anlatmak istediğini bir şey varsa anlat net koy ortaya.”Sanık Osman Yıldırım:”Ne, neyi.”Mahkeme Başkanı:" O yaratıklar diyorsun ne yaptılar sana o yaratıklar? Ne için seni

suçluyorlar, ne ile seninle ne bağlantıları var o yaratıkların? Onları bize anlat.”

50

Page 51: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:51

Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkan, bakın biraz önce burada ben bir örnekle veriyorum. Şimdi çiftçinin birisi danası yaramazlık yapıyormuş Çiftçi gidip öküzü dövüyormuş. Çiftçiye sormuşlar yahu demişler, dana yaramazlık yapıyor sen gidip öküzü dövüyorsun. Çiftçi demiş ki, bütün suç aha bu öküzdedir. Niçin demişler? Ya demiş öküz danaya bu yaramazlıkları öğretmezse bu danalar dünkü dana yaramazlık yapmayı bilmezler. Ben benim aleyhimde konuşan danaları kastediyorum. Şimdi Danıştay suikastı ilgim olmayan Danıştay suikastını üstlenmem mi gerekiyor? Kanunda böyle bir şey var mı yani vatana ihanet edenlerin işlediği suçu üstlenmem gerektiğine dair bir yasa maddesi var mı?”

Mahkeme Başkanı:" Kim üstlenmeni istiyor?”Sanık Osman Yıldırım:”E dayatılıyor, 5 yıldır dayatılıyor ben bunun mücadelesini

veriyorum.”Mahkeme Başkanı:" Kim isteniyor, kim istiyor? Onu söyle bize onu söylüyorum. Kim

istiyor sana dayatılıyor. Kim sana diyor bunu kabul et diye?”Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkan, işte biraz önce söyledim. Burada bay Orhan

Karadeniz’e kendi kararlarını emir ve talimatlarını uygulatanlar diyorum.”Mahkeme Başkanı:" E kim onlar?”Sanık Osman Yıldırım:”Orhan Karadeniz sorgulansın kendisi itiraf etsin eğer kimse. Ben 5

yıldır.”Mahkeme Başkanı:"E onu beklemeden sen iti, madem sen biliyorsun sen söyle bize.”Sanık Osman Yıldırım:”Ben söylemem gereken her şeyi söyledim ve insanlar kendi

işlediği suçtan kurtulmak için mahkemeyi basıyorlar ve bin bir türlü dereden su getiriyorlar. Ben 5 yıldır işlemediğim ilgim olmayan, bir suçu üstlenmemek için 5 yıldır direniyorum ve bunu da kamuoyunun önünde yapıyorum. Başkasını suçunu üstlenmemek için direniyorum benim direnişim bu.”

Mahkeme Başkanı:" Kimdir o başkası o konuda bilgin var mı? onları anlat bize.”Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkanım, şimdi burada Danıştay suikastıyla ilgili ilgi ve

alakam olmadığını tanık beyanlarıyla, somut kanıtlarla kanıtladım. Kanıtladım bu kanıtlı. Bu bayın Haziran’ın 1’inden itibaren 46 yıllık cezayı bitirmiş bulunuyorum. Bu 1 Haziran’dan itibaren 46 yıllık cezayı bitirmiş bulunuyorum. Bu son yattığım 5 yıl cezayla birlikte. Şimdi Danıştay suikastını üstlenmemek için direndikçe sürekli cezalar geliyor bana. Bu şekilde yaptırım uyguluyorlar. Bu şekilde beni sindirmeye çalışıyorlar. Şimdi ben bu durum karşısında şunu söylüyorum. Yani Allah’tan başka kimseye itaat etmeyeceğime dair; Bismillahirrahmanırrahim. Kulyâ eyyühel kâfirûn. Lâ a’büdü mâ ta’büdûn. Velâ entüm âbidûne mâ a’büd. Velâ ene âbidün mâ abedtüm. Velâ entüm âbidûne mâ a’büd. Leküm dînüküm veliyedîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve rasûlühû. Ben Allah’tan başka kimseye itaat etmiyorum. Kim ne kadar bu Danıştay suikastını yaptıranların yargısı, Cumhuriyet içinde o illegal Cumhuriyetin mensupları o zihniyet. Nerden ne cezalar gönderirse göndersin benim umurumda değil ve ben Allah’tan başka kimseye itaat etmiyorum. Ben bunları niçin aldım bu cezaları? İşlediğim suçlardan henüz ceza almadan bu suçları aldım. İşlediğim suçlar ne? Danıştay suikastına şey, Cumhuriyet gazetesine iki tane el bombası attırmışım. TCK’da cezası ne? 20 ay. Orhan Karadeniz’in kararı öyle. Her birisinden 10 ay vermiş. İkişer ay daha ekle iki sene. İki tanesini azmettirmekten iki sene ceza almak gerekirken, 1 Haziran’dan itibaren 46 yıllık cezayı bitirdim ve bir sürü cezalar aldım. Benim işlediğim suçun cezası bu ve işlediğim suçtan dolayı da bu güne kadar savunma yapmadım. Efendim bana az ceza verin şudur budur gibi yapmadım. Cumhuriyet gazetesine attırdığım iki el bombasından azmettirdiğimden dolayı, en ağır şekilde beni cezalandırın diye talepte bulundum. Ha ben bu bunun için çaba sarf ederken devletimizin bekası ve milletimizin geleceği içinde bu direnişi sergilemiş oldum bir anda ve devletime milletime yaptığım fedakarlığın vatanıma olan sevgime yorumlanmasını istiyorum. Ben devletten menfaat talebinde bulunmadım. Benim devletimden isteğim talebim şu; ey devlet benim

51

Page 52: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:52

işlediğim suç bu. Bundan dolayı beni en ağır şekilde cezalandır. Ben senden menfaat talebinde bulunmuyorum ama vatana ihanet eden kahpelerin işlediği suçu üzerime yıktıramazsın diye 5 yıldır ben bunun direnişini veriyorum. Bunun için direniyorum. Eğer bunun için bana saldıran yaratıklar, hala anlamıyorsa demek ki bunlar zeka yoksunu. Mahkemenizin şahsını tenzih ederim. iddia makamını da tenzih ederim. burada ve dışarıda bana saldıran yaratıklar hala bunu anlamıyorsa, hala beni eleştiriyorsa, hala bana saldırıyorlarsa demek ki akıllarından yoksunlar. İşlemediğim bir suçu üstlenemem, bütün mevzu bu. İşlediğim suçtan dolayı da beni en ağır şekilde cezalandırın cezam neyse, yakamı bırakın benim istediğim devletten istediğim bu. Menfaat falan talep ettiğim yok. Aha benim yüzüm ha sizin ha savcıların yüzü. Başkası gibi menfaat talep etmedim.”

Mahkeme Başkanı:" Sakin ol, sakin ol.”Sanık Osman Yıldırım:”Başkası gibi menfaat karşılığı onun bunun aleyhinde

konuşmadım.”Mahkeme Başkanı:" Sakin ol. Sakin ol duyuyorum seni. Sakin ol duyuyorum seni sakin

ol.”Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkan.”Mahkeme Başkanı:" Sakin ol duyuyorum sizi.”Sanık Osman Yıldırım:”Benim içinde bulunduğum durum bu. Benim durumumun özeti.”Mahkeme Başkanı:" Hıh.”Sanık Osman Yıldırım:”Benim bu davanın başından beri benim durumumun özeti, Bilal-i

Habeş’in hayatıdır. Bu kadar.”Mahkeme Başkanı:" Toparlar mısın?”Sanık Osman Yıldırım:”Topar. Budur ve bu arada ben Star gazetesine abone olduğum

için oradaki tüm yazarlara saygılarımı arz ediyorum. Avukat Mehmet Ener beyefendiye sonsuz saygılarımı arz ediyorum. Başbakana Saygıdeğer Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza, Bülent Arınç’a, Cevat Öneş’e MİT müsteşarı Cevat Öneş’e, Ertuğrul Günay’a bunlar Allah’ın insanlara lütfettiği bir değerdir. Bu insanlarımız bunların değerlerini bilmeli ve saygılarımı arz ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Konu anlaşılmıştır tamam buyurun. Alparslan söyleyeceğin bir şey var mı? Dinledin bak. Her şeyi dinledin. Sende konuş hadi.”

Sanık Alparslan Arslan:”Yok Sayın Başkan.”Mahkeme Başkanı:" Gene yok.”Sanık Alparslan Arslan:”Söyleyeceğim bir şey yok.”Mahkeme Başkanı:" Hiç konuşacağın bir şey yok mu, söyleyeceğin bir şey yok mu?Sanık Alparslan Arslan:”Hayır.”Mahkeme Başkanı:" Kenarda köşede bir şey kalmadı mı?”Sanık Alparslan Arslan:”Yok Başkanım.”Mahkeme Başkanı:" Yok, peki.”Sanık Tekin İrşi söz istedi verildi:" Sayın Başkan, bende tahliyemi talep ediyorum. 4

seneden fazladır tutukluyum. Silahı vereni bıraktınız, bombayı vereni bıraktınız. Silahı veren kan döktü, sizin bir arkadaşınızı öldürdü birkaç kişiyi yaraladı. Onu bıraktınız ben ne yapmışım? Yani bir tane bomba atmışız dört senedir burada yatıyoruz boş boşuna Sayın Başkanım yani sizin vicdanınıza bırakıyorum her şeyi. Teşekkür ederim.”

Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi verildi:"Sayın Başkanım, bende 5 yıldır sadece bir tane bomba eylemine katılmışım, 5 yıldır sadece bomba eyleminin cezasını çekiyorum. Başka hiçbir şeyden ilgi ve alakam yok. Ne Tekin’e ne İsmail’e bomba eylemini de yaptırmadım. İkisine de katılmadım yani birinci ikinci bombalarına katılmadım. Danıştay’a zaten gitmedim. Otel kayıtlarında olsun tanık beyanlarında olsun Danıştay ile hiçbir şekilde alakam yok. Sizde bunu iyi biliyorsunuz bende tahliyemi istiyorum.”

52

Page 53: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:53

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:" Sayın Başkanım Sayın Heyet, aslında büyük kaybımdan dolayı hayatımın son 10 gündür en büyük acısını yaşadığım için ve aynı zamanda bu kürsüde konuşmak zorunda kaldığım için aslında çok zor durumdayım. Ne var ki, asla kaybım bu kürsünün konusu değil. Zira o göklerin ve yeryüzünün kürsüsünün sahibi olan bir varlığın yanında. Ancak süreç içinde bulunduğumuz koşullar. İnsana böyle anlarda büyük tezatlar yaşatıyor. Bir tarafta her şey çok anlamsızlaştırıp hiçbir şey konuşmaması gerektirirken. Aslında acısını gerçekten daha doğru yaşayabilmek için buradan kurtuluş için zorunlu bir çabayı gerekli kılıyor. Bu süreçte başından beri yanımda olan zor zamanlarımda da bana destek veren eşime çok teşekkür ediyorum. Üstelik benim yüzümden birçok zor koşula tahammül etmek zorunda kaldığı halde bu yardımı ve desteği devam ettirdiği için. Sayın Başkanım, 21 Mayıs’ta bir talebim olmuştu. Mahkemenizin emanetinde bulunan bir hard disk ile ilgili bir başka mahkemede hakkımda dava açılmıştı. Heyetinizin 28.05.2010 tarihli ve 2010/364 değişik iş numaralı kararı gereği bu 21 Mayıs 2010 tarihli bir numaralı dilekçemdeki talebim yargılamaya bir katkısı bulunmadığından dolayı reddedildi. Oysa hakkımda söz konusu olan adli emanetteki hard disk mahkemenizin emanetinde olmakla beraber bu iddianamede her ne kadar benim için bir suç yüklemese de. İddianamenin benimle ilgili bölümü 758. sayfada aynen şöyle Sayın savcılarda imza atmışlar bu iddianameye. Sondan 3. paragrafında şöyle diyor; örgüt üyesi Mehmet Zekeriya Öztürk’ün dijital verilerinde çocuk ve hayvan pornosunun olduğu görülmüştür. Ben bunu Aralık 2008 tarihindeki savunmamdaki böyle bir şeyin bana ait olmadığını bunu ancak sapkın bir zihniyet sahibinin buraya yazabileceğini söylemiştim. 21 Mayıs’taki duruşmada da heyetinize ilgili polis raporlarının o hard diskin bana ait olmadığını ispatladım ve gerçek yargılamayı yapacak mahkemeye verilmek üzere mahkemenizin yargılamasının delili olmadığının tespitini ve böylece o mahkemeye yaptığım müracaat sonucunda da istendiğinde oraya verilmesini talep etmiştim. İlk talebim tekrar 21 Haziran 2010 bir numaralı 21 Mayıs 2010 ve 1 numaralı dilekçemin yeniden heyetinizce gözden geçirilerek talebimin değerlendirilmesi yönünde.”

Mahkeme Başkanı:" Dava açıldı mı?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Açıldı Başkanım devam ediyor şu an.”Mahkeme Başkanı:" Oraya bildirimde bulundunuz mu?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Önümüzdeki hafta Salı günü.”Mahkeme Başkanı:"İstenmedi mi nasıl dava açtılar, yani hard diski görmeden mi dava

açtılar?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bir DVD’ye kopyalanmış görüntüler onun üzerinden dava

açılmış. Önümüzdeki Salı günü bunun duruşmasına katılacağım. Sayın Başkanım Sayın Mahkeme, son sanıkta dün burada ifadesini verdi. Son sanığın avukatı da hanımefendi burada müvekkiline ait savunmalarını yaptı. Savcılar son sorularını sordu, son iddialarını ortaya attı, heyetiniz son iddialar üzerinden son sorularını sordu. Yani bu davanın son sanığı da burada artık vereceği ifadeyi, sorgusunu, savunmasını hepsini bitirdi. Yani bu dava bir anlamda burada son buldu her şeyiyle. Ortaya çıkan bugüne kadar ki yargılamalarda ortaya çıkan temelde iddia edilen terör örgütü adına bir eylem olmadığı sanıklar arasında örgütsel bir bağ olmadığı, ortak bir eylem karar olmadığı. Böyle kararlar için örgüt toplantılarının yapılmadığı. Sanıklar arasında örgütsel bir hiyerarşik yapı olmadığı, örgüte ait bir hücre evi bulunmadığı. Sanıklardan elde edildiği iddia edilen ve örgütsel doküman olduğu iddia edilen belgelerin sanıkların bizzat ikamet ettikleri evlerinde çalışma odalarında veya yatak odalarında elde edildiği, bir hücre evinde elde edilmediği. Örgütsel faaliyet eylem denilen ve burada sanıkların katıldığı iddia edilen gösteri ve etkinliklerin şiddet, baskı ve korkutma amacı sindirme amacı taşımadığı ve böyle bir sonuç doğurmayan yasal faaliyetleri olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. Son sanık, son iddialar ve son soruları burada yine aynı bu dediğim doğrultuda cevaplar vermiştir. Değişik farklı bir cevap yoktur son sanıkta da. Şimdi ne olacak peki, burada birleştirilen bir Danıştay davası var. Ve bu

53

Page 54: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:54

Danıştay davasına siyasi baskılarla bir takım medya kuruluşlarının, propagandalarıyla ve polis ve savcıların sanal marifetiyle eklemiş oldukları bilgiler dışında ve gizli tanıkların yalan beyanları dışında bir tek delil ve kanıtla iddia edilen örgüt ve eylemlerle yapılan eylemlerle iddia edilen eylemler bir bağ olmadığı ortaya çıkmıştır. Nasıl devam edecek bundan sonra Danıştay dosyasını artık bu davadan ayrılıp gerçekten işkenceye dönen hayatın insanlar için sanıklar işkenceye dönen hayatın biran önce sonlandırılması gerekmektedir. Yoksa yine aynı şekilde uzatılmak için 2. ve 3. iddianame Ergenekon iddianameleriyle birleştirip bir süre daha biz burada figür olarak oturmaya devam mı edeceğiz. Gelip gidip burada tekrar beyanlarda mı bulunacağız. Ayda bir hafta, hafta dört gün dört gün içerisinde de bir yarım saat kendimizi anlatma şansı ile burada hayatımızı geçirmeye mi devam edeceğiz. Eğer böyle ise gerçekten böyle devam edecekse 21 Mayısta mahkemenize sunduğum mahkemenizin de görüntülerini ve çözümlemesini istediği Şamil Tayyar isimli gazetecinin o röportajında belirttiği benim ceza almam yönünde ciddi lobilerin yapıldığı beyanı doğru. Yani heyetinize karşı birebir olmasa bile arkadan dolaylı olarak bir yerde bir takım lobiler yapılıyor. Demek ki bunun üzerinde Şamil Tayyar benim ceza alacağımı bu röportajıyla ortaya koymuş oluyor doğruluyor bunu. Kaldı ki Şamil Tayyar’ın artık son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne istihbarat bilgisi veren bir istihbarat görevlisi olduğu âdete ortada gazeteler yazıyor. Köşe yazarları bu adamı kutsuyor. Şamil Tayyar şunu yazmıştı niye önlem alınmadı diye ve doğru çıkıyor denilene göre o zaman bu da doğru yani Şamil Tayyar’ın icazesine mi kaldı benim durumum. Şamil Tayyar’ın bir siyasi ile görüşüp röportajda tırnak içerisinde kanka dediği başbakanla beraber almış oldukları kararlar düşünceler doğrultusunda mı ben burada yargılanıp ceza alacağım veya cezalandırma mahiyetinde daha burada hayatım işkence altında esaret altında mı devam edecek amaç ne. Bakın, Avrupa Birliği Emniyet Kurumu Europol 28 Nisanda bir terör raporu hazırlıyor sayın heyet. Bu rapora göre, ABD genelinde 2008’e göre yüzde 33 azalıyor. Ayrılıkçı terörün tırmanışı ile birlikte anarşist ve aşırı sol örgütlerin eylemleri yüzde 43 artıyor. Bu sonuca göre Avrupa Birliğinde geçen yıl 29 aşırı sol ve 28 aşırı sağ terör eylemi gerçekleşiyor. Buna karşılık Avrupa Birliğinin en büyük korkusu İslamcı terör faaliyetleri. 13 AB ülkesinde yaklaşık 587 kişi, tekrar altını çiziyorum toplam 13 Avrupa Birliği ülkesinde 587 kişi terör suçu şüphesiyle mahkeme karşısına çıkarılıyor. Ayrılıkçı örgütlerine yönelik dava dosyalarında 400 kişi mahkûm ediliyor 13 Avrupa Birliği ülkesinde. Buna ETA dâhil İRA dâhil ve ETA’nın ve İRA’nın yeni gençlik kolları dâhil ve yine Avrupa Birliği raporuna göre PKK kongregeli İRA ve ETA gibi PKK’nın da gençlik kollarının gençlik örgütünün bir güç potansiyeline sahip olduğu ve Avrupa’da sermaye topladığı tespit ediliyor. Buna rağmen Avrupa Birliğinin 13 ülkede 587 kişiye terör suçundan mahkemeye çıkarmasına karşılık sadece bu davada en son hatırladığım rakam 600 civarındaydı. Ve tutuksuz sanıklarla beraber 300’e yakın herhalde bir sanık mevcut facia bir şey yani 13 Avrupa Birliği ülkesinin yarısı sayıda eğer 300 kişiyse toplam tutuklu ve tutuksuz sayısı. Ergenekon iddiasıyla yargılanan sanıkların sayısı 13 Avrupa ülkesinin rakamına eşit böyle bir facia olmaz, yani bilimsel olarak da mümkün değil. Şimdi bir başka konudan bir durumu izah etmek istiyorum, mahkemenizin de istediği Zirve Yayınevi olarak hazırlanan raporda Ergenekon terör örgütünün nihai amacında birkaç madde var. Şöyle; komşu ülkeler ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa Birliği ve insan haklarına karşı, devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratmak. Bu Ergenekon terör örgütünün nihai amacı. Şimdi bugüne kadar böyle bir eylem görebildiniz mi tespit edebildiniz mi? Ancak burada bazı sanıklar şu kürsüde beyanları içerisinde bir Gazze gemisinden bahsedip yaşananları anlattılar 1967’da Mısırdan ele geçiren Gazze şeridini İsrail’in Mısırdan ele geçirmesinden sonra bugün Türkiye Mısır rolüne üstlenip İsrail’in Nasır sendromundan sonra Türkiye sendromunu yaşatıyor. Bunu onaylan siyasiler var bu geminin gidişini onaylayan siyasiler var. Dikkatini bir noktaya daha çekeceğim, teröristbaşı Abdullah Öcalan 31 Mayıstan itibaren ben yokum olacaklardan sorumlu değilim dedikten sonra, 31 Mayıs’tan itibaren eylemlerin yükseleceği belliyken Gazze’ye girecek 600 kişi taşıyan bu gemi

54

Page 55: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:55

limandan Gazze’ye hareketini iki gün ertelemiştir. Ve gemide beyanatta bulunan İHH başkanı gerekirse şehit oluruz demiştir ve 9 kişinin 9 Türk vatandaşının hayatına mal olmuştur. Sözde kendi yüzüne İsrail askerleri lazerle silahlarını doğrulturken kendileri sapasağlam ülkeye dönmüş ve başbakan dâhil ülkenin siyasileri bu hareketi âdete bir sefer gibi görüp kutsamışlardır. Ne oluyor bu ülkede Dar-ul Harp mi ilan ettik İsrail’i. Dar-ul İslam’dan kalkıp Dar-ul harbe doğru giden bir öncü birlik mi? Bülent Arınç Bey diyor ki; Türk ceza kanununa göre suçtur yaptıkları İsrail için ve savcılığa suç duyusunda bulunacağız diyor. Remzi Kartal, Zübeyir Haydar yıllardır bu ülkede kan döktürüyorlar. Cemil Bayık, Murat Karayılan Kandilde oturup kan döktürüyorlar bir gün duydunuz mu, Bülent Arınç’ın ağzından haklarında Avrupa’dan ve Irak’tan bunları talep edeceğiz savcılığa da suç duyurusunda bulunacağız diye. Mahkemenize müteahhit defalar bu konuda dilekçe verdim talepte bulundum, mahkemeniz bunu savcılığa gönderdi İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına. Şimdi böylesine bir ortamı yaratan âdete iki ülkenin silahlı kuvvetlerin karşı karşıya getirecek hükümetlerini karşı karşıya getiren ve halkını bölen, iki ülke halkını düşman hale getiren bir harekete muhteşem bir kutsamayla muhteşem bir övgüyle yer verirken Zirve Yayınevinde de yer alan. Devlet otoritesinin içte ve dışta zafiyete uğratmak suçlaması yapılan Ergenekon terör örgütünün tek bir eylemi yokken, Gazze çıkartması gibi tek bir faaliyeti yokken, burada bizler 3 yıldır Auschwitz kamplarından toplanmış Yahudiler gibi eziyete tabi tutuluyoruz. Sayın Başkan, sadece burada savunma yapmıyorum tam 6 tane tazminat davası kazandım. Bu yargılama devam ederken mahkemeniz benim hakkımda bir karar ortaya koymadığı halde belli medyanın sayın savcılarında yüksek yardımlarıyla ortaya koymuş oldukları sahte iddialarıyla bana terörist muamelesi yapan gazetelere karşı açtığım 6 davayı kazandım. Bir mahkemem reddedilmişti Sabah Gazetesine karşı açtığım Yargıtay 4. hukuk dairesi de bu reddedişi lehimde bozarak tekrar dosyayı ilgili mahkemeye gönderdi. Ama Adalet Bakanı hiç çekinmeden, hiç utanmadan sıkılmadan, sözde anayasa değişikliği yaparken anayasaya en demokratik hale getireceğiz derken, en antidemokratik uygulamayı yapan Cumhuriyet tarihi hükümeti olan bu şahıslar insan hakları adına tutuklama ile ilgili tek bir değişiklik önergesi koymamışlardır o maddeye. Anayasanın değişiklikleri içerisinde bu mudur demokrasi bu mudur insan hakları, en fazla kendilerini kandırabilirler. Mahkemenize ilk başka bahsettiğim hard diskle ilgili talebimle beraber kazanmış olduğum iki tazminat davasıyla beraber kararlarıyla beraber. Yargıtay 4. hukuk dairesinin lehimde tazminat davasını bozma kararlarında savunmama esas dosyama konulmak üzere heyetinize sunuyorum, tahliyemi talep ediyorum saygılarımla.

Sanık Fikret Emek söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım Sayın Mahkeme Heyeti, daha önceki beyanlarımda gözaltına alınmam için kimsenin beyanı bulunmak iken mahkeme kararında belirtilen adres yok iken, mahkeme kararı olmayan annemin, erkek ve kız kardeşlerimin evlerinde kanunlara aykırı olarak arama yapıldığını ve bu kanunsuz elde edilen delillerin geçerli olmadığını belirtmiştim. Şimdi de gözaltına alınmamdan evvel Ankara ve Eskişehir ikametlerimde aramalar yapılmadan önce emniyet güçlerinin eline nereden ve nasıl geçtiği bilinmeyen ve kanunsuz bir şekilde elde edilen fotoğrafımdan bahsedeceğim. Ben gözaltına alınmamdan yaklaşık iki buçuk sene kadar önce ticari ilişkiler nedeniyle bir dönem birlikte olup sonrasında kırgın olarak ayrıldığım Muzaffer Şenocak, 21.06.2007 tarihinde gözaltına alındıktan sonra 03.08.2009 tarihinde mahkemenize verdiğim dilekçemin ekinde sunduğum 24.06.2007 tarihle fotoğraf teşhis tutanağında kendisine gösterilen fotoğrafın şahsıma ait olduğuma ait olduğunu beyan ederek tutanağı imzalamıştır. Ben Aydın Yüksek’i tutuklandıktan sonra tanıdım. Muzaffer Şenocak ile ayrıldıktan sonraki dönemlerde Aydın Yüksek ile tanıştığını ve aralarında geçen konuları ve ticari ilişkilerini dava kapsamındaki beyanlarından öğrendim. Bilmediğim ve yaşamadığım olaylar hakkında yorum yapmam söz konusu olamaz. Ancak benim gözaltına alınmama dava kapsamında görülen sebep Muzaffer Tekin’de elde edilen 16 numaralı CD ve akabinde gelişen olaylardır. Gerçeklerin ortaya çıkarak

55

Page 56: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:56

adaletin gerçekleşmesi için benim bu dava ile ilişkilendirilmeme sebep olan görünmeyen hususları araştırmak benim en temel savunma hakkımdır. Bu hususlardan bir tanesi de bu fotoğraftır. Bu hususta 25.06.2007 tarihinde gece 23.30 civarı gözaltına alınmamdan ve Ankara ve Eskişehir’deki ikametlerde aramalar yapılmadan önce şahsıma ait fotoğrafın emniyet yetkililerin nereden temin ettiği hususunun sorulmasını mahkemenizden istemiştim. Mahkemeniz bu isteğimi kabul etmemişti. Ayrıca Aydın Yüksek mahkemeniz huzurundaki beyanında bana ait fotoğrafın Muzaffer Şenocak’ın kendisinde kalan eşyaların arasında ve disketlerde bulunmadığını ve bu fotoğrafı kendisinin yani Muzaffer Şenocak’ın emniyet yetkililerine verdiğini beyan etmişti. Muzaffer Şenocak’ta mahkemenizin huzurunda bu resmi emniyet yetkililerine kendisinin vermediğini belirterek 25 Ağustos 2009 tarihinde verdiği dilekçe ile bu hususun sorulmasını istemiştir. Mahkemeniz bu dilekçeye istinaden şahsıma ait fotoğrafın nereden temin edildiğini İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sormuş, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 18.09.2009 tarihli B051EGM43400142016452 sayılı cevabi yazısında Muzaffer Şenocak isimli şahıstan elde edilen malzemelerde, Fikret Emek isimli şahsa ait fotoğrafın bulunmadığı, aynı soruşturma kapsamında işlem yapılan Muzaffer Tekin isimli şahıstan elde edilen 16 nolu CD içerisinde Hısdos klasör içerisinde foto064 isimli dosyada sadece şahsıma ait kartvizite olduğu belirtilmiş ve bu kartvizitlerin çıktısı tespit tutanağı olarak yapılmış ve yazım eklerine gönderilmiştir. Sadece ismimi yazdığı kartvizitten bahseden bu yazıda fotoğrafımın nereden temin edildiği hususunda bir açıklık yine getirilmemiştir. İddianamenin 716. sayfasında Aydın Yüksek’le alakalı Giresun’da yapılan aramalarda ele geçirilen CD’lerin 16 nolu CD ile aynı olup birebir kopyaları olduğu belirtildiğinden dolayı bu fotoğrafın Aydın Yüksekte de bulunmadığı ortadadır. Ayrıca bu fotoğraf herhangi bir resmi evraktan da alınmış değil. Çünkü evraklarda da resim şablonlarını uyması için ebatları küçültülmüş ve mühürlü olması gerekmektedir. Ekte sunduğum bu fotoğrafın arz edeceğim size vereceğim sayın başkan ve mahkeme heyeti. Ekte sunduğum bu fotoğrafın altına çekimi yapan stüdyonun ismi yazmakta ve ebatları küçük olmadığından mührü de bulunmadığından resmi evraklardan da alınmadığı ortadadır. Emniyet yetkililerin bu fotoğrafı teşhis tutanağındaki fotoğrafımı nerden aldıkları hususunda net bir cevabı olmadığından bunun cevabı hususunda kanaatim oluşmuştur ki; hiçbir şahsa vermediğim, sadece Ankara ve Eskişehir’deki ikamet evlerimde bulunan bu fotoğrafım muhtemelen gözaltına alınmadan 13 gün evvel döndüğüm annem, eşim, ablam ile gittiğim umredeyken nitelikli kişi veya kişiler tarafından ikametlerime girilerek kabul etmediğim bazı belge ve materyallerle birlikte bırakılmış ve bu fotoğrafımda o esnada alınmış olduğu ve bir şekilde emniyet yetkililerine arıcılar vasıtasıyla ulaştırıldığı kuvvetle muhtemeldir. Ben bu hususta kimsenin günahını almak iftira atmak istemiyorum. Ancak bir takım hainler emniyet yetkililerini, soruşturma makamını, savcıları ve dolayısıyla mahkemenizi yönlendirmek gayesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken beni tanıyan benim dinimi, devletimi, vatanımı ve Türk milletini seven vatan milliyetçisi olduğumu bilen kişi veya kişiler tarafından evlerime girildiği kanaatimi taşımama neden olan bir durumla karşı karşıyayım. Kasıtlı veya yanlış anlamalar neticesinde de hala tutukluyum. Ayrıca benim hiçbir şahısla irtibatım olmadığından emniyet raporlarında bu sabit iken, iddia makamı beni bir numaraya bağlamıştır. Bu bir numara kimdir adı nedir, nerdedir ve benim onunla irtibatımın delili nedir? Hayali bir şahsa bağlı olduğum nasıl iddia edilmektedir. Mahkemenizin takdirlerine sunarken arz ettiğim bütün hukuksuzluklara sayın mahkeme heyetinizden bir son verilmesini talep ediyorum, saygılarımla arz ederim.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşma kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafii Av. Kenan Aşık, Av. Atilla Cengiz Ceylan, Av. Mehmet

Cengiz, Av. Mehmet Tolga Akalın, Av. Ayşegül Şahin, Av. lütfü İşbulan, Av, Öncü Özbay, Av. Yıldırım Çavuşovalı, Av. Murat Bülent Hattatoğlu, Av. Hanife Altaş ve Av. Selin Deviren Tahtabiçen’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerine alındı.

56

Page 57: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:57

Bu arada tutuklu sanık Hayrettin Ertekin’in de duruşmaya getirildiği, tutuksuz sanıklardan İsmail Sağır’ın da rahatsızlığı nedeniyle salondan ayrıldığı anlaşıldı.

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi, verildi:" Yüce mahkemenize saygılar sunuyorum. Sayın Başkanım ben savunmalarımı bitirdim bütün söylenecekleri her şeyi söyledim. Yazılı olarak da mahkemenize bütün gerekli olan bilgilerimi hepsini sundum. Sağlığımda çok uygun değil tahliyemi talep ediyorum. “

Mahkeme Başkanı:" Buyurun.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz söz

istedi, verildi:"Sizi etkilemeye çalışıyorum sanılabilir, sakıncalı olabilir diye ayrıntılarını girmiyorum. Efendim bu işin mizahi yönü. Aslında bu davada söylenecek söz kalmadı. İzine ulaşılamayan orijinalliğin izine ulaşılamayan Tuncay Güney mülakatından, sözde Ergenekon örgütüne ilişkin olan ve mahkemeniz kararıyla üstü örtülerek gizlenmeye çalışılan MİT şemasına, huzurda kasetini izlediğimiz aslında mangal partisi olduğu anlaşılan Çatalca Toplantısından, Tuncay Güney mülakatına tekabül etmeyen mülakat özetine değin dosyada iddianın kanıtı olarak ne varsa iddianın kanıtları savunmanın kanıtlarına dönüşmüş durumdadır. Fazla söze gerek yok, bugün mahkemenize meslektaşlarım Sayın Avukat Hasan Basri Özbey ve Sayın Fırat Arslan tarafından verilen dilekçedeki hususları tekrarlıyor, müvekkillerimin tahliyelerini talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Buyurun efendim. Bir mazerete olan arkadaşımız daha var.”Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Lütfü İşbulan söz istedi, verildi:" Sayın başkan, Sayın

meslektaşımın söylediği gibi bende şunu söylüyorum; artık sözün bittiği yere geldik. Bugüne kadar yazılı ve sözlü savunmalar yaptık bu savunmalarımızı aynen tekrar ediyoruz. Benim müvekkilim Hayrettin Ertekin’in bir örgüt üyesi olmadığını çok açık bir şekilde delilleri ile birlikte size sunduk. Ayrıca bir örgütten bahsediliyor ama ortada yasal bir örgütün olmadığını da gerekli emniyet birimleri bize söylüyorlar. Ben başlangıçta savunmamı yaparken, beni bağışlayın yıllarca kürsüde kaldığım için hep terör örgütü terör örgütü nedir diye şey yapardık Emniyet Genel Müdürlüğüne yazardır. Böyle bir terör örgütü var mıdır, eylemleri nelerdir? Bize gelen yazılarda terör örgütü vardır ama eylemlerine rastlanmamıştır denildiği zaman, biz bu örgütü terör örgütü olarak kabul etmezdik. Şimdi bunu neden söyledim? Bir Ergenekon terör örgütünden bahsediliyor ama bir eylemi bazı yakıştırmalar yapmak suretiyle eylemler mal edilmeye çalışılıyor benim müvekkilimin böyle bir örgüt üyeliği ile yakından ve uzaktan herhangi bir ilgisi yoktur. Birde Sayın Başkanım Değerli Üyeler şunu da söylemek istiyorum; benim müvekkilimin örgüt üyeliği ile ilgisini kurulan şey husus bazı işte subaylarla konuşmalarıdır. Ama dikkatinizi çekiyorum o görüştüğü subayların veya askerlerin hiç birisi burada yargılanmamaktadır. Yani ortada bir suç yok ki bu insanlar yargılanmıyorlar. Bir diğer suçlandığı gizli sırları, belgeleri ifşa etme. Bunu da fazla açıklamak istemiyorum yazılan yazı ve cevaplar hiçbir zaman bunların gizli belgeler olmadığını açık net bir şekilde gelen yazılardan anlıyoruz. Şimdi Sayın Başkanım, müvekkil burada arkadaşlarımız veya şüphelilerden en son birisi konuştu dedi ki bütün sorgular bitti. Şimdi benim müvekkilim hakkında isnat edilen bazı suçlar var ama bu suçların delillerini bir türlü ortaya koyamıyoruz. Bu talebimiz daha önce sizin tarafından heyetiniz tarafından tüm savunmalar bittikten sonra değerlendirilmek üzere nedir bunlar. Müvekkilimin, dükkânında daha doğrusu kendi dükkânı değil çocukları ve kardeşlerine ait dükkânda bir takım eski eserler bulundu. Eksi eserler yasasına muhalefet, biz dedik ki; bunlar vitrin süsleridir eski eserler değildir bunu bir bilirkişiye inceletirseniz bunlar meydana çıkacaktır. İnceletilmedi bugüne kadar geldik. Bir iddia zorla para aldığı iddiası. Sayın Başkanım, bu insanların ifadeleri dosyaya sunduk bu insanlar diyorlar ki; Hayrettin Ertekin bizden para almadı bir arabanın yapılması için para gönderdi o parayı kendisine iade ettik neyle iade ettik havaleyle iade ettik onunda makbuzlarını sunduk. Bir diğer suçlama, bir arkadaşımıza ismini söylemek istemiyorum mesajla en iyi Kürt ölü Kürt’tür diye bir mesaj çekmiş. Efendim bunun karşılığı halkı

57

Page 58: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:58

kin ve düşmanlığa tahrik etmek. Sayın Başkanım Değerli Üyeler, bu kadar önünüze dava geldi bu suçun tek suçu aleniyet unsurudur. Bu unsur gerçekleşmemiştir dolayısıyla bu suçta oluşmamıştır. Bir diğer husus yine oğlu ve kardeşlerine ait bir teknede, telsiz bulunuyor telsiz kanununa muhalefet ama daha sonra çıkan telsiz yasasında değişiklikle bunların suç olmaktan da çıkarıldığı açık bir şekilde dosyaya yansıdı bu da suç değil. Şimdi bu gibi suçlama karşısında benim müvekkilim 30 aya yakın bir zamandan beri tutuklu işte ben onun için sözün bittiği yere geldim artık ne diyeceğimiz, ne ibraz edeceğimizi bu aşamadan sonra bilemiyorum. Deliller toplandı, artık delillerin karartılması büyük kısmı toplandı, karartılması, değiştirilesi, mümkün değil. Şunu da bugün açıkça söylüyorum ben İstanbul’daki Beşiktaş’taki mahkemeden çok acil olarak çıktım müvekkilimin bir rahatsızlık geçirdiğini duyarak buraya geldim. Gerçekten içim birden bire bir tuhaf oldum. Ben hep şunu söylüyorum ruh sağlığı bozuldu cezaevinde gerçekten bozuldu. Sadece kendisini değil dışarıda bir eşi var, hayatla mücadele ediyor, bir oğlu var hayatla mücadele ediyor. Yani işi de bozuldu eş durumu çocukları hepsi perişan vaziyette 30 ay bu dilek kolaydır. Şimdi Sayın Başkanım, insanları kaybetmek kolaydır ama insanları kazanmak gerekir. Bu insan ne yapmış ben şimdi okuyorum dosyayı çeviriyorum, birini mi öldürmüş, birisine zorla senet mi almış, birisinin başına silah mı dayamış ne yapmış bu insan diye kendi kendime soruyorum hakikaten içinden çıkamıyorum. Ama koca iddianamede bir takım görüşmelerle bugüne kadar geldik. Artık şunu da söylemek istiyorum, yani bunu çok samimi olarak söylüyorum ben kendisini 25 senedir tanıyorum. Bu insan devletine ve milletine gerçekten bağlıdır, burada tutuklu olması nedeniyle bu duygusu zayıflamış değil, bizzat pekişmiştir. Bunu açıkça söylüyorum ben bu duygularla müvekkilimin 30 aya yaklaşan bir tutukluluk durumu var artık delillerin değişmesi de mümkün değil, kaçması mümkün değil, bu hususlar dikkate alınarak bihakkın veya bir teminatla hatta bir avukat olarak her duruşmada da getirmeyi taahhüt etmek şartıyla tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ediyorum efendim.”

Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Hanefi Altaş söz istedi, verildi:" Sayın Başkan Değerli Üyeler, demin sayın meslektaşlarımın bahsettiği gibi artık sözün bittiği noktadayız. Efendim 3 senedir, 3 senedir müvekkilimin tutuklanması, gözaltına alınmasından yarın itibariyle 3 sene dolacak 3 senedir süren bir soruşturma ve kovuşturma geçirmiş bulunuyoruz. Bu varlığı iddia edilen Ergenekon adı verilen örgütün gerçekte var olmadığı ancak hastalıkla beyinlerde üretilmiş bir komplonun eseri olduğu gün gibi ortada. Biz bunun kanıtlarını sayın mahkemenize daha önce sunduk dosyada var. Daha önce bu Danıştay saldırısı olduğu dönemde yapılan yazışmalar var, internette yapılan yazışmalar var, MİT’e yapılan ihbarlar var, bütün bunların hepsinin düzmece olduğu çok açık burada yargılanan insanlar lobi diye bir örgüt Ergenekona bağlı lobi diye bir örgütün elemanı diye yargılanıyor. O lobi örgütünün dokümanına bakıyorsunuz lobi örgütünde diyor ki; dokümanında efendim siz asla hukuk dışı yollara başvurmayacaksınız. Sadece irtibat elemanları bilecek sizin yaptığınız işlerin hangi amaca hizmet ettiğini. Yani demek ki irtibat elemanları varsa bile böyle bir lobi örgütü irtibat elemanları dışında diğer insanların hiç birisi hukuk dışı bir iş yaptığı bilincinde değil. Yani hukuka uygun davrandıkları zannıyla böyle bir şeye girmiş olacaklar, doküman böyle söylüyor. Şimdi böyle bir örgütü siz nasıl yasadışı bir yani böyle bir dokümana dayanarak bu insanları nasıl bir yasadışı bir örgüt üyesi gibi yargılarsınız? Bizzat lobi dokümanına baktığımız zaman diyor ki; asla ve kat’â hukuk dışı yollara sapmayacaksınız. Ve bunu Ergenekon asıl örgütüyle bağlantısını da irtibat elemanları biliyor. Efendim bütün bunların hepsi hastalıklı zihinlerde uydurulmuş bir komplodur bir tasarıdır, bir taslaktır, sanal bir örgütlenmedir bu. Bu kafalarda yaratılmıştır ve buna bu insanların üzerine yafta yapıştırılmaya çalışılıyor bu örgüte uygun araç suçlar icat edilmeye çalışılıyor Sayın Başkan. Ben Danıştay dosyasını inceledim Sayın Başkan, Danıştay dosyasını inceledim. 2006 yılında yapılan o menfur saldırıdan sonra polisin yaptığı soruşturma, savcılığın yaptığı soruşturma ve kovuşturma aşamasında son karar tarihine kadar şurada ki insanların hiç birisi hakkında en ufak bir imaya rastlayamadım, en ufak bir imaya rastlayamadım. Ondan sonra bir müfteri çıktı ve onun da her

58

Page 59: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:59

sözünün yalan olduğu burada her gün 15 gün sorgulandı belki bir ay her gün çıktı ortaya. Böyle bir ara suçu bu hayali örgütü atfedilerek bu insanlar bu insanlar içerde çürütülmeye çalışılıyor, bu dava tamamen siyasi bir davadır. Bu davanın siyasi bir dava olduğunu dünyadan anlamayan artık kalmamıştır. Sayın Başkan, dünya engizisyon mahkemelerini de gördü, zaten kafiyeli artık bu davanın adını ikinci engizisyon mu derler bilemiyorum. Çünkü öyle bir zulüm makinesi haline geldi bu. Sadece buradaki insanlar için değil, teşbih yerindeyse buradaki insan için değil dışarıdaki insanlar içinde burada avukatlık yapan arkadaşlarımız gözaltına alındı tutuklandı. Savunma mesleğine saldırıldı, savunma mesleğinin işinin yapması engellendi, savunma mesleğine aba altından sopa gösterildi, savunma mesleğini yapan insanlar içeri tıkıldı. Şimdi efendim, böyle bir davada orda da kanıt yok bir örgüt ilişkisi yok, örgüt ilişkisi olduğuna dair somut bir bağ, kanıt yok insanlar arasında bağlantı yok. Yani siz örgüt suçlarına yıllardır baktınız bir örgütün varlığını kabul etmek için gerekli olan unsurlar var, kanuni unsurlar var suçun kanuni unsurları var bunların hangisi var burada. Burada apıryori bir lobi diye bir örgüt uydurmuş birisi bu insanları bu çuvalın içine atmışlar. Bu besbelli bir şey birbiri ile alakası var diye ne alakası var birbirlerinin telefonu var. Birinin diğerinde telefonu var, birinin bilgisayarında birinin yazısı var. biri öbürüne e-posta göndermiş. Efendim bu iddianamede Tuğrul Derme diye bir sanık var onun ifadesi alındı mı acaba, alındı mı, alandı mı? Evet, Tuğrul Derme 17-18 yaşında bir çocuk Balıkesir’den Ankara’daki Kuvai Milliye Derneğinin web sitesini görmüş oraya e-posta gönderiyor sizin şeyinizi çok beğendim faaliyetlerinizi, ben sizi örgütlenmenizi burada yapayım hücre yapılanmasına gideyim. Ne biliyorsa hücreden ne anlıyorsa herhalde TİKKOCULAR, DEVSOLCULAR artık şey oldu hücre yapılanması hakkında konferans veriyorlar veya da seminer veriyorlar bunu 18 yaşındaki çocuk ne bilir, Hücre yapılanması nedir. Ha o e-postanın cevabı da verilmemiş, cevapta verilmemiş ciddiye alınmamış besbelli. Çünkü elde malzeme yok ne yaptı polis savcılık bu çocuğu örgütün illegal elemanı yaptı bakar mısınız bu büyük örgüte? Adamın soyadı gibi derme çatma bir örgüt. Kim derdi çattı bu örgütü? bu örgütü delip çatanlar besbelli Sayın Başkanım. Bu örgütü delip çatanlar bu derme çatma örgütü hastalıklı zihinlerinde üretip, burada sahneye koyanlar besbelli. İnsanların telefonlarını kanunsuz şekilde dinleyenler, toplumu ikiye ayıranlar, toplumu ya bizdensin ya tarafsız ya Ergenekoncusun diye ikiye ayıranlar, böyle bir zulüm ortaçağda yaşanmadı. Cadı avları yapılıyordu ama belli mesleklerden şüpheleniliyordu, deniliyordu ki bu şeytanla işbirliği yapıyor, bu cadıdır bu bilmem nedir. Şimdi resmen ya bu taraftansınız ya Ergenekoncusunuz. Böyle bir mantık dünyanın neresinde var Stalin Rusya’sında mı oldu, Nazi Almanya’sında mı oldu, Mark Karti Amerika’sında mı? Efendim hiçbir yerde olmadı. Böyle bir şey olabilir mi bu akıl dışı olmanın en uç noktalarına kadar gitti bu dava dolayısıyla yazılıp çizilenler. Bu insanlar tam duruşmanın başında hatırlıyorsanız hepsi dedi ki; biz mahkemenin savunmalarımızı naklen verilmesini istiyoruz. Ceza Muhakemeleri Usulü kanunu çok açık diyor ki görüntü alınamaz. Ama bu sanıkları korumak için Sayın Başkan, burada hiç kimse korunmak istemiyor. Çünkü biliyorlar yıllarca bu insanlar iftiralarla, karamalarla, çamurlarla karşı karşıya kaldılar ve şimdi bakıyorsunuz bu davayla ilgili haberleri veren bir internet sitesi var CNN Türk’ün bunda da bazen 2. 3. sayfaya atlıyor gündemi, yani 3. 4. sayfasına gidiyor yani o kadar ilgisiz hale geldi bu insanların çürümesi kimsenin umurunda değil. Çünkü her gün yeni bir şey icat ediliyor. Türkiye sahte gündemlerin arenası haline getirildi. Sonuç itibariyle Sayın Başkan, ortada bir örgüt yok bir örgütün olduğuna dair yasal kriterlerini hiç birisi mevcut değil hiçbir somut kanıt mevcut değil. Sadece sadece birbiriyle alakasız birbiriyle ilgisiz, birbirini tutmayan bir sürü ıvır zıvır 400 bilmem kaç klasöre yığınmış affedersiniz Ümraniye çöplüğü haline gelmiş. Daha önce de söylemiştim bunların içerisinde bu insanlar apıylori suçlanmış kendilerini aklamaya mahkûm ediliyor. Kendilerini aklamaya suçlu olmadıkları halde, suçlu olmadıklarına kendilerini aklamaya mahkûm ve mecbur ediliyor. Böyle bir şey var mı ceza hukukunda? Sayın Başkan, kanıtlar hemen hemen toplanmış, efendim ortada atılı suçların hiç birisinin yasal unsurlarının mevcut olmadığı çok açık benim müvekkillerimle ilgili

59

Page 60: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:60

delillerin aleyhindeki iddia edilen bombalarla ilgili delil durumu tamamen tartışmalı bütün bunlar göz önüne alındığı zaman suç vasfının değişme ihtimali, delillerin toplanmış olması, müvekkilimin zaten 3 senedir tutuklu bulunması, bundan sonra delillerin karartma şüphesinin olmaması zaten bıraksanız bile Türkiye’nin dışına gidecek hali yok hiçbir yere gitmez. Bütün bu hususlar göz önüne alınarak mağduriyetinin giderilmesi için bihakkın tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım Muhterem Heyet, yaklaşık bir yıllık bir süreçte Danıştay cinayetinin Ankara başlayan yargılamasının her iki mahkemenin karşılıklı birleştirme, birleştirmeye muvaffak hedef noktasındaki kararları kapsamında mahkememize intikali ve devam eden bir yargılama süreci yaşadık 1. Ergenekon davasının ana gündem maddesinde son aylara muasır ana gündeminde bu Danıştay cinayeti ve bununla nitelendirilen doğrudan fiille nitelendirilen sanıklar oluşturdu. Bugün 86 sanıklı yargılamada 84 tane sanığı hali hazırda heyetiniz dinlemiş durumda ortada biri hastalığı sebebiyle gelemeyen İlhan Selçuk var biride nerede olduğu tam anlamıyla bilinemeyen yine çok yaşlı başka bir insan var dinlenmemiş sanık olarak. Süreci biraz geriye götürecek olursak sayın başkanım, Yargıtay 26.12.2008 tarihinde aralarında ilinti olabileceğinden bahisle bir bozma kararı vermişti Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararına karşı. Bu bozma kararının hemen akabinde 2009 yılının 7 Ocağında bir meşhur 51 nolu DVD peydahlanmıştı. Bu 51 nolu DVD daha sonradan 2. ve 3. iddianamelerde de oldukça tartışma konusu oluşturan ve nihayetinde kırılıp yok edilen bir DVD’ydi, mahkeme adli emanetinde olmasına rağmen. Ben o zaman sizden şöyle bir talepte bulunmuştum demiştim ki; bu 51 nolu DVD içeriğinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı aşk kaçamağı diye bir Word bir dosya var, bu eğer mahkemece tetkik edilip söz konusu görüntüler varsa bu görüntüler. Mahkeme Başkanı ilk birleştirilme kararı veren Mahkeme Başkanı Hasan Şatır’a ait görüntülerse o birleştirme yok hükmündedir demiştim o karar. Bunun incelenmesini istemiştim mahkemenizden mahkememiz bu kararı reddetmişti. Ve özellikle söylediğim nokta şuydu burada ısrarla Ankara dosyası İstanbul’a getirilmek isteniyor. Bununla ilgili bir daha önce yetki kararı var sizin tarafınızdan verilen Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ki eğer oysa bu konuda birleştirmeye karşı bir direnç göstermemesi açısından da özel hayatına ilişkin belki var belki yok görüntüler 51 nolu DVD üzerinden bir tehdit olarak sunuldu ve bir Mahkeme Başkanı o dosyayı kendi görmek durumdaki bu Ergenekon davası da dâhildir buna bu davayı da kendi görmek durumunda kaldığında kendi görüntülerini de tetkik etmek zorunda kalacak bir Mahkeme Başkanı haline düşürüldü demiştim. Nitekim Aralık ayının 26’sında Yargıtay bozdu. 7 Ocakta bu DVD servisi yapıldı. Ve akabinde de Mart ve Nisan aylarındaki süreç yaşanmıştı, yani orada hala da ısrarlıyım ki bu saatten sonra o DVD’yi elde etmekte mümkün değil. Eğer o DVD görüntüleri ki dolaylı yoldan kuvvetli muhtemel kendisine de iletilmiştir böyle bir şey varsayımla hareket ediyorum yok hükmünde bir karardı. Bu Mehmet, meslektaşımız Avukat Mehmet Cengiz’e ki size de daha geçen duruşmalarda bu tahliye yönündeki oylarınızın ben Adana mahkemesinden bir tutuklama kararı olacak geri döneceğini düşünmüştüm mikro Ergenekon davaları kapsamında ama sanırım henüz oraya gidemedi veya ona cesaret edilemedi daha. Bir karşı cevabının olacağını düşünmüştüm, bide zamanlaması itibariyle son dönemde basına yansıyan ve 4 tane avukatın ki bizim için daha da önemli olan avukat Mehmet Cengiz’dir. Burada bir yargılama faaliyetinin içinde 2 yıl bulunan bir meslektaşımız olarak. Tutuklanmasına kadar varan süreçteki olayları tetkik ettiğimde şunu gördüm; ne zamanki burada Danıştay yargılamasıyla ilgili bölüm aslında bitti. Yüzlerce ve binlerce sorulardan oluşmuş bir yargılama ameliyesinin akabinde Danıştay failleriyle, hali hazırdaki Ergenekon sanıkları arasında hiçbir hukuki ve fiili irtibat bulunamayacak hale geldi. Böyle bir durumda belki heyetinizce, belki heyetin bir kısmı tarafından ayırma yönünde verilebilecek bir kararın meşruiyetini zafiyete uğratmak, kararı şahıslar üzerinden belki şaibeli hale getirme gayretlerine yönelik, bir sürecin tanzimi olarak görüyorum bu son hadiseleri de

60

Page 61: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:61

efendim. İki uçludur, bir ucu ile anayasa değişiklikleri kapsamında hâkimler savcılar yüksek kurulunu şaibeli hale getirmek. Diğer ucu itibariyle de muhtemel bir ayırma kararının karşısında ayırma kararının belki cüzi belki heyetinin tamamıyla, ama bu ayırma kararı kapsamında oluşabilecek herhangi bir muhalefet şerhini dahi şaibeli hale getirme gayretinin açık bir tezahürü olarak görüyorum. Çünkü Bu iki dava arasındaki esasen yok olan burada yokluğu onlarca defa tescillenmiş rabıtasızlık, eğer bir adli ara karar konusu olursa büyük oyun çöker. Ve bu büyük oyun çöktüğü gibi büyük tezgâhı savunmanın nihai duvarına toslar ve bunun akabinde yeni soruşturmalar dönemi de açılırdı. Yani bugünkü zamanlaması itibariyle meseleyi bence iki uçlu görmek lazım bir ucu ile HSYK’ya dayanan ve anayasa değişiklikleri kapsamında bir operasyondur. HSYK ile ilgili iyice tartışılır hale getirmektir. Bu anlamda bir kısım hükümetle paralel ilişkileri olan yandaş baroların HSYK ile açıklamalarını dikkatle dinlemek lazım, diğer yönü itibariyle de Danıştay cinayeti ile ilgili muhtemel bir ayırma kararını şaibeli hale getirme gayretinden öte değildir bu tavırların hepsi. Yine Sayın Mehmet Cengiz’in bir beşeri münasebeti de altınca halka kurulu gereği çok dolaylı olarak işte hali hazırdaki yargılamayı hadiseye bağlamak içinde kullanılmıştır diye düşünüyorum. Şimdi bunun kadar önemli bir başka husus daha vardı Sayın Başkan dönemi itibariyle. O da bu ulusalcılığı suç telakki eden, bu ulusalcılığı gayri meşru faaliyet telakki eden, bir emniyet çalışması olup olmadığı ile ilgili biz sizden talepte bulunmuştuk. Heyetimiz bu talebimizi uygun görmüştü ve Ankara’ya müzekkere yazmıştınız. Siz bu müzekkerenizde aslında ulusalcılığı bir tehdit olarak gören herhangi bir çalışma yapılıp yapılmadığını bu bir soruydu. Yine bu tür kapsamda düzenlenmiş herhangi bir rapor olup olmadığı bu bir başka soruydu iki sorulu bir müzekkere yazmıştınız. O tarihte istihbarat daire başkanı olarak Emniyet Genel Müdürü adına Ramazan Akyürek mahkememize cevap yollamıştı ve cevabında; ilgili yazınız kapsamında herhangi bir rapor mevcut değil demişti. Daha benim o gün aklıma avukat Mehmet Cengiz’in MİT’le ilgili anlattığı bir hadise gelmişti bunlar rapor ayrıdır, brifing ayrıdır. Çünkü ben brifing diye size anlatmıştım siz soruyu rapor diye sormuştunuz daha sonra bununla ilgili müteaddit taleplerimiz oldu malumunuz posta yoluyla müdafisi bulunduğumuz sayın avukat Kemal Kerinçsiz’in bürosuna bu brifing geldi. Biz bunu aldık size sunduk ve tekrar sorun dedik mahkememiz yeterli gördü cevabı ve soru sormaktan imtina etti peki daha sonra ne oldu Sayın Başkanım, biz bununla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğüne direk bir yazı yazdık ve bu var mı diye sorduk cevap vermediler. İlgi için çeşitli kurum ve kuruluşlara aynı dilekçe kapsamında bilgi verdik. Yargıtay başkanlığı kendisine ulaşan dilekçemizi gerekli tahkikat yapılması kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yollamış. Yetki çözümlemesinden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu kapsamda bir soruşturma açtı. Açılan soruşturma da Ramazan Akyürek ifade verdi, açılan soruşturmaya Emniyet Genel Müdürlüğü resmi cevapta bulundu. İşin ilginç yanı şu dedikleri de aynen şu Sayın Başkanım, diyorlar ki; bizim bahsi geçen bu ekte sunulan bizim tarafımızdan oraya sunulan rapor bir rapor değil bir brifingdir. Bunu bizim stratejik araştırmalar daire başkanlığımız hazırlamış ve İçişleri Bakanlığına vermiştir diyor. Bizden aldığı bilgilerle vermiştir, ancak suç duyurusu Türk Ceza Kanunu 257 ve 284. maddeleri kapsamında tarafımızca da yapıldı. Ancak diyorlar mahkeme bizden rapor istedi, oysa mahkeme onlara herhangi bir çalışma yapılıp yapılmadığını sordu. Ayrıca varsa bir rapor düzenlenip düzenlenmediğini de sordu, şimdi yine bu kapsamda diyorlar ki bu kapsamda diyorlarki. Biz strateji geliştirme daire başkanlığına bilgi verdik onlar bu bilgileri yorumlayarak bir brifing haline getirmişler dolayısıyla brifingde yazan konuların bu brifing gerçektir ancak brifingde yazan bilgiler istihbarat daire başkanlığının mutlak bilgilerinin derlenmesi suretiyle hazırlanmıştır diyorlar. Yani burada ikinci bir af buyurun kıvırma hareketi izliyoruz. Peki, niçin bundan tereddüt ediyorlar, bence bundan tereddüt etmelerinin sebebi şu Sayın Başkanım; anayasanın başlangıç hükmünü açın, orada bir kısmının ulusalcılık, bir kısmının Atatürk milliyetçiliği, bir kısmının Türk milliyetçiliği olarak tanımladığı yaklaşım silsile halinde ve içeri somutlaştırılmış bir şekilde yazılmıştır. Anayasanın başlangıç kısmındaki ilkeleri

61

Page 62: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:62

ve bu ilkeler bütünü bir tavır haline getiren özel teşebbüsleri suç atfedenlerin derdi, herhangi bir zümre ve gruplar değildir bizatihi devletin ta tüzel kişiliğiyle, bizatihi devletin ta meşru temelleri ile ilgilidir. Ve istikbalde eğer ulusalcılığı suç olarak telakki eden bir anlayışın devlet raporlarında ve devlet faaliyetinde kullanıldığı tespit edilirse bunun faillerinin yargılaması uyduruk delillerle değil bizatihi bu anayasal suç kapsamında yapılacaktır. Kaçındıkları temel nokta bu şimdi biz mahkemeye karşı suçta bulunmadık çünkü mahkeme bizden brifing istemedi diyorlar. Mahkeme bizden rapor istedi diyorlar Sayın Başkanım. Bununla ilgili ayrıntılı bir lahiyamız var, bu lahiyayla beraber belirli taleplerimiz var. Ben üzerinden öncelikle açıklama yoluyla bulundum yaptıkları şey Emniyet Genel Müdürlüğünün ki Ramazan Akyürek bize dikkat edin bize istihbarat daire başkanı sıfatıyla cevap vermedi sizin sorunuza. Emniyet Genel Müdürlüğü Vekili sıfatıyla cevap verdi, çünkü o zamanda dedim bakın tutanaklarda da var ben çıkarmışım. Emniyet Genel Müdürlüğü bu soruya cevap vermekten kaçındı Emniyet Genel Müdürü, yok dese istikbalde ortaya çıksa yargılanacak var dese siyasi otoritenin zulmü altında inleyecek çekildi kenara, cevabı Emniyet Genel Müdürlüğü Vekil sıfatıyla Ramazan Akyürek verdi, yalan beyanda o cevabı o verdi şimdi o yalan beyan bizatihi o soruşturma neticesinde ortaya çıktı şimdi şöyle yapıyorlar efendim brifing bilgilendirmedir. Rapor bir çeşit incelemelerden falan filan geçmiştir diyorlar. Ama sizin sorunuz çift yönlüydü, bir çalışmanın var olduğu meselesini çok açık ve net olarak gizlediler. Bununla ilgili o soruşturma kapsamında yine mevcut bir karar verildi biz onunla ilgili de itirazlarımızı yaptık bu süreç devam ediyor. Ama şunu göstermek ve görmek açısından Emniyet Genel Müdürlüğü tevil yoluyla artı şunu dedi; biz ulusalcılığı bir suç olarak görmedik dedi bir. Hiçbir ulusalcı organizasyonlarla ilgili takip ve tarassut faaliyetimiz yoktur dedi. Ne zaman söylüyor bunları 2007 yılının Eylül ayında, yani Emniyet Genel Müdürlüğü 200.000 kişilik teşkilatıyla bahsi geçen iddianamede Atatürk’ü ve ulusalcılık gibi milli hepimize ait kavramları referans alarak falan gibilerinden sayın savcıların o bahsettiği örgütü hiçbir şekilde hiçbir istihbarat raporuna dahil konu olmadığı, bir defa daha o verdiği cevapla kabul etti. Ancak sayın savcılık orda çok ilginç bir şey yapmış Ankara savcılığı bizim yolladığımız belgeyle iktifa ediyor avukat aslının aynıdır gibi onayladı diye brifingin aslını istemedi. İstihbarat daire başkanı, stratejik daire bilmem ne geliştirme başkanlığına yazdığı yazıyı da istemedi. Bakalım o yazılar ikisi arasında bir tahrifat var mı diye yani örtülü olara dosyayı yeniden kapattılar. Biz 51 nolu DVD ile ilgili talepte bulunduğumuzda eğer o gün o DVD’nin gereğini yapabilseydik Sayın Başkanım, bence bugün bazı süreçleri yaşamazdık. Biz bu ulusalcılıkla ilgili talepte bulunduğumuzda mahkeme o gün bu talebimizi kabul etmiş olsaydı belki bugün haddini iyice aşan ve ülkeyi ciddi anlamda ortadan ikiye bölen bu sürecin bir kısmını önlemiş olurduk bakışı ve algıyı önlemiş olurduk. Bununla ilgili lahikayı sunacağım okumak suretiyle daha uzun vaktinizi almak istemiyorum. Bir son nokta var o son nokta da şu Sayın Başkanım. bu aslında hem size hem Sayın Özese’ye ilişkin beyanlarımdır benim tahliyeye yönelik beyanlarım, çünkü Sayın diğer hakimimizle ilgili Kemal Kerinçsiz’in bu davaya sonradan nasıl monte edildiğini ve Kemal Kerinçsiz’in önleme telefon önleme dinlemesi kapsamındaki telefon konuşmalarının daha sonradan sanki bir mahkeme kararı varmışçasına sahte mahkeme kararı imal edilmek suretiyle sonradan bu davaya montaj sanık edildiğini anlattım. Bununla ilgili sizin değişik iş defterlerinizin birer suretini istedim, göremedim 9 ay veya 1 yıl geçti bende süresini unutuyorum. Kararda imzası kullanılan sayın hakimlerden açıklama yapmamak usulde olmamakla birlikte en azından bu konuyla ilgili bir teşebbüste bir araştırmada bulunmasını bekledik bunu da göremedik. Ha dolayısıyla burada bizim bu noktadan sonra yargılamanın geldiği bu seyir itibariyle zaten güven bunalımını sıkça tezahür eder bir şekilde ifade ettiğimiz açıkça ve samimiyetle ifade ettiğimiz bu sürecin sonunda tahliye beyanlarımızı da daha objektif olarak meseleye yaklaştığını inandığım iki hakime teveccüh etmemizin sanıyorum yargılama açısından yargılama diyalektiği açısından bir sıkıntısı olmasa gerek. Davanın siyasi bir dava olduğunu elbette ki her halükarda farkındayız bunun idraki anlamında her birimiz açısından bunun idraki biraz daha geciken sürelerle

62

Page 63: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:63

meydana geldi ancak açık bir şey var. Toplam avukat Kemal Kerinçsiz’le ilgili 16 beşeri münasebet suç delili olarak iddianameye eklenmişti. Ben saydım yanlış saymış olabilirim, avukat Kemal Kerinçsiz tarafından toplanmasını istenilen toplam delil sayısı 132 tane. Bu 132 tane delilin tamamı talep kapsamında mahkemenizce müzekkeresi yazılarak toplanmış. Ve bizatihi bu bütün bu iddia delillerinin her biri savunmanın bizatihi aklanmasını müdafisi olduğumuz avukat Kemal Kerinçsiz’in fiillerinin tanımlanması anlamında en açık ve somut kanıtlar haline geldi. Hal bu olmasına rağmen tutukluluğu devam ettirmek için iki sebebe ihtiyaç vardır; ya siyasi otoritenin baskısı ve zulmü altında adliyeye inliyordur yada o baskı ve zulme paralel bir çalışma üretiliyordur. Bunun başka bir anlamını ortaya koyabilmek hafızaların alabileceği nitelikte değil, dolayısıyla hiçbir şekilde vicdanlarınıza değil sadece hukuk aklınıza ve hukuki öngörünüze sığınarak tahliyeyi bihakkın talep ediyoruz efendim saygılar sunuyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım, defaatle söylüyoruz 150. 152. celsedir söylediğimiz beyanların üzerine ne ekleyebileceğimiz konusunda hiç birimizin ne dağarcığı ne hukuki görgüsü bilgisi ne de başkaca bir yeteneği imkân sağlamıyor. Bizim burada artık dava konusu olduğu iddia edilen bu terör örgütü muammasının bütün çıplaklığı ile ortaya koyulduğu tespitimizden sonra bunun bir siyasi operasyon olduğu tespitimizden sonra artık burada yeniden yeninde sanıkların üzerlerine atılı suç işlemediklerinin ifadeye çalışılması hakikaten nafile bir çaba. Burada açıklığa kavuşturulması gereken esas mesele aslına bakarsanız kürsüde oluşmuş bu teşekkülü izah etmek. Bakın efendim mesleki görgünüzü bilginize, kıdeminize, hürmet ile üstüne üstlük mahkemenizin bugüne kadar uygulana gelen istikrarlı uygulaması çerçevesinde bizlerin müvekkillerimiz için niçin bugüne kadar tahliye alamadıklarının izah için ne ceza kanunu ne CMK ne anayasa ne de başkaca bir kanun bize imkân sağlamıyor. Bizim burada öncelikle açıklığa kavuşturmamız gereken artık mahkemenizin adını aldığı ikiye bir mahkemesinin ne anlam taşıdığını ortaya koymak. Biz bu ikiye bir mahkemesi dışında hakikaten bağımsız, tarafsız, adil, siyasi etkilerden uzak, doğal bir mahkeme huzurunda yargılanıyor olsaydık, eğer ki hükümet bu tertip için çok evvelinden hazırlanmış olarak bu mahkemelere kendi görüşleri çerçevesinde istediği beklediği hizmeti sunacak kararları, uygulamaları, ortaya koyacak hakimleri, savcıları atamamış olsa idi acaba seri davalar olarak adlandırdığımız Ergenekon bir iki üç dört, suga, kafes, kıskaç, balyoz bütün bu davalarda bu kadar açık bir suretle hukuk katlonulabilir miydi? Acaba bir hâkim bir başka hakimin kurdu olarak ona hiçbir somut veri dayanak olmadığı halde, çakma delil olduğunu bildiği halde bir arama kararı verilebilir miydi? Şimdi az önce meslektaşlarımızdan biri söylüyor sözün bittiği yere geldik hayır siz sürekli gelip gitmediğiniz için bu sözü belki burada yeni telaffuz ediyorsunuz ama biz bu sözü çok çok evvelinde telaffuz ettik. Şimdi geldiğimiz yer sözün bittiği yerden çok ilerde bir yer. Ama bulunduğumuz yerin adını koymakta bulunduğumuz yerin adını adlandırmakta izanımız, insafımız, hafsalımız, görgümüz, bilgimiz bize imkân sağlamıyor. Bulunduğumuz yerin adı nedir siz koyun. Eminin sizde bu konuda güçleneceksiniz bulunduğuz yer hukuk değil o noktada hiç tereddüt yok. Biraz siyaset, biraz askerlik, biraz istihbarat bilenler bunun bir anayasal rejim değişikliğine dönük yargı darbesi olduğunu, bunun bir askeri istihbarı siyasi operasyon olduğunu rahatlıkla telaffuz edebiliyor. Ama gelin görün ki bunun hakikaten evrensel hukukta, adalette, kabul görebilecek bir adı var mıdır hukuk içerisinde adalet içerisinde? işte bunu bulamıyoruz sıkıntı burada. Asıl mesele burada ki bu kavramı adını koyup, bu kavrama uygun konuyu tanımlamakta. Biz bu mahkemenin adını koyduğumuz noktada zaten burada artık talepte bulunmayı da lüzumsuz göreceğiz. Ama daha önce de söyledim sırf bekleyen vekillerimizin morali olsun, sırf bekleyen tahliye bekleyen sanıklar karamsarlığa kapılmasınlar diye biz burada hukukçuluk oynuyoruz. Savunma geldi yerini aldı, heyet kürsüde, savcı hazır sanıklarda işlerini döküp rahat rahat beyanda bulunuyorlar. Sonrasında matbuu o bildik gerekçelerle sanıkların üzerindeki atılı suça ilişkin kuşkunun devam ettiği bahisle tahliye taleplerin reddine diyoruz. Şimdi bu noktada hükümetin başının bizzat eş savcılığa soyunduğu ve hükümetin bütün

63

Page 64: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:64

planlarını bu dava üzerine oturttuğu bu süreçte biz mahkemenizden aslına bakarsanız hakikaten samimi olarak, tahliye talebi, ben kendi müvekkilim adına konuşuyorum. Ben Sevgi Hanım adına bir tahliye beklemiyorum. Sevgi Hanım adına hukuki gerekler, ölçütler, evrensel hukuk ölçütleri dâhilinde yapılacak muhakeme sonucunda sorgusu bittikten bir kısım deliller toplandıktan bir kısım beyanlar alındıktan sonra yapılması gereken onun durumu değerlendirmek. Tahliyesine gerek var mıdır yok mudur bu hususu değerlendirmek idi onu da zatı âliniz yaptınız müvekkilim için tahliye talep ettiniz ama iki üyeniz bunu hangi gerekçeyle olduğunu kendilerine dahi izah edemediklerinden adım gibi emin olduğum bir bilinmezlik içerisinde reddettiler bugüne kadar da ısrarla reddetmekteler. Ben söylüyorum müvekkilimin tahliyesi için iki hal var ortada ancak iki halde müvekkilim tahliye olur. Bir erken seçim o erken seçimde bu iktidar alaşağı olduğu gün benim müvekkilimle heyetteki savcılarda ayak direnen üyelerde yer değiştirecekler hiç tereddüdüm yok bunu daha önce de söyledim. İkinci bir ihtimal daha var oda şu efendim; bakın Osman Yıldırım’ı gördünüz mü Osman Yıldırım bugün yine Bilal-i Habeş’ten bahisle talepte beyanlarda bulundu kaçtır Osman Yıldırım burada huzursuzluğunu ifade ediyor. Kendisinin tahliyesi gelmiş artık sabredemiyor. O da diğer sanıklar gibi tahliye bekliyor e tabi önünde Ümit Sayın gibi emsal var. Ümit Sayın’ı tahliye ettiyseniz bunu niye etmeyesiniz hukuki durumu konumu Ümit Sayından hiç farklı değil tahliye edecekseniz bunu da tahliye edin diye düşünüyor haklıdır, ikisi de gizli tanık ikisi de devlete millete vatana AKP’ye üstün yararlıklar gösterdiler. Tabidir ki heyetin mutlaka yapabileceği bir şeyler olduğunu düşünüyor kendince hakikaten vardır da. Ama bakın 12 tahliye talep edilmiş isme, ayak diren bire iki üyeleriniz burada pek hale bir şey yapabilir. Bir kerede siz Osman Yıldırım’ın tahliyesine karşı oy kullanacak olsanız da siz ikiye bire mağlup gelir Osman yine tahliye olur. Osman bunun ifadesini yapıyor. Bilal-i Habeş benimde aklımda kaldığı kadarıyla Hazreti Muhammed’e inandıktan sonra yazın sıcağında Hazreti Muhammed’e küfredilmesi istendiği için yazın sıcağında çöl sıcağına yatırılıp karnına koca bir taş konulduktan sonra hadi Muhammed’e küfret denilen o Müslüman kahraman şimdi Osman da kendisini bir kahraman addediyor ve küfredeceğim diyor yakında beni de tahliye edin demeye getiriyor. Şimdi ben Osman’ın bu serzenişlerini bu ihbarlarını da dikkate almasını söylüyorum heyetinizin bu iki üyesine ayak dirediğiniz tahliye istenilmiş, 12 ismi Osman’la birlikte tahliye edin iki ye bir 12 ye bir biraz bakkal hesabı Pazar hesabı. Hiç olmazsa Osman’ın sırtından adalet tecelli etsin bu mahkemede. Biz bile düşünün bu mahkemede adalet için Osman’a sığınır olduk ne hale gelmişiz görebiliyor musunuz? Ama bakın Osman’ın tabi tahliyesi için daha çok iş olduğu da muhakkak. Çünkü Osman sıklıkla savcılığa olmadık bahanelerle çağrıldığında kendisine bu operasyona yön verilmek üzere bir takım belletmeler yapılıyor. Geçenlerde bir esrarengiz savcılık ziyareti oldu. Ona ilişkin talebim oldu kabul etmediniz gerekçesinin de belirtilmek suretiyle savcılığın cezaevinden bugüne kadar giriş çıkışı yapmış bütün sanıkların tek tek yazılarının istenmesine karar kılmıştık onu da kabul etmediniz. Osman gitti geldi burada bir hikâyeler yazdı ki, ne Osman Başsu yazabilir ne de (bir iki kelime anlaşılamadı) Semih Tufan Gülaltay için mahkemenizde Osman’ın beyanları sonrasında koca koca ara kararlar aldı. Şimdi Osman bugün beyanda bulunuyor ya Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi hâkimlerine ve savcıları dönük olarak başlamış yargı operasyonunda buna verilen görevin ikinci aşama görevin ipuçları şimdi Danıştay davasını gerçekleri bildikleri halde AKP’nin kapatılması davasına yargı malzemesine sağlamak iddiası ile hukuku katlettikleri iddia edilecek Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinin eski üyelerini alıp itibarsızlaştırmak en azından kamuoyunun zihninde bir bulanıklık yaratmak için Osman’a iş verilmiş Osman’da burada şimdi, o çerçevede kalkıp beyanda bulunuyor. Osman’ın daha görecek çok işi var ama daha şu da var. Bir mahkeme her zaman müptezellerden, meczuplardan içerden çıkacak ya da çıkmayı arzulayacak birçok isimden terör örgütünün halen hükümlülerinden kendisine pekâlâ yeni yeni gizli tanıklarda değişebilir tek Osman Yıldırım gizli tanık olmak zorunda değil Osman Yıldırım’a çok güvenmeyin. Osman Yıldırım her an sizi Bilal-i Habeş gibi inançlı koruyamaz tahliyesi gelmiş

64

Page 65: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:65

belli. Bugün yarın eğer kendisi tahliye etmeyecek olursanız emin olun, Yarın o da bırakacak. Şimdi bu çerçevede sayın mahkemenizden yine umudum yok yine karara bağlamayacaksınız. Bunu karara bağlamazken de hiçbir gerekçe göstermeyeceksiniz. Ama ey yüce Türk milleti bakın bu kayıtları belki 30 sene 40 sene sonra seyredeceksiniz o zaman işte kürsüde oturan bu yargıçları, kürsüde oturan bu savcıların vebalini bundan 30 yıl sonra da olsa siz takdir edeceksiniz. İşte sırf bunun için beyanda bulunuyorum yoksa bir umudum olduğu için değil. Sizden hala sanıklar ile doğrudan temasa geçen yargı ahlakını hiçe sayan savcılık makamıyla sanıklar arasında kurulmuş gizli saklı ilişkilerin açıklığa kavuşturulabilmesi için yargının ahlakını muhafaza için, savcılık ile cezaevinden giriş çıkış yapmış sanıkların hangi gerekçeyle hangi tarihlerde geldiklerinin açıklığa kavuşturulması için müzekkere yazmasını talep ediyorum. Anımsar mısınız Sayın Başkanım sizinle yine bir yargı ahlakı tartışmasına girişmiştik. Siz bana demiştiniz ki biz yargı ahlakını sizden çok iyi biliyoruz. Hiç şüphe yok efendim siz bizden siz benden yargı ahlakını muhakkak ki çok iyi biliyorsunuz benim yaşım kadar sizin kürsü tecrübeniz mesleki tecrübeniz var ona hiç şüphem yok. Ama bakın şimdi gördünüz mü efendim sizde yargıdaki ahlaksızlığın mağduru oldunuz tıpkı bizler gibi tıpkı buradaki sanıklar gibi yargıdaki ahlaktan kastım bir bütün idi. Ama bakın şimdi hepimiz adli terörün hepimiz yargıdaki ahlaksızlığın kurbanı olmuşuz. Bakın efendim yine zapta geçsin diye bir hususu kısaca hemen açıklayıp geçmek istiyorum. Benim yazışmalarımın çalındıktan sonra barodan torpil arayışında olduğum yazılmıştı, bilmem ne yapılmıştı falan filan. Gene birtakım haberler var onları geçiyorum ama Pazartesi günü Mavi Marmara gemisi baskını olmasa idi hakkımda çıkacak olan habere ilişkin kısaca bir açıklamada bulunmak istiyorum. 2005 senesinde bir müvekkilim şirketin hesaplarında ortaya çıkan uyuşmazlığa ilişkin olarak 2007 senesinde bir şikayette bulunuldu efendim. Ben o tarihte şirketimin yöneticisiydim. Gittim 2005 senesinde yapılmış o hesap uyuşmazlığa ilişkin işleme dair beyanda bulundum. Dosyam 2 sene açık bırakıldı 2009 senesinde birden hakkında emniyeti suistimal ve dolandırıcılıktan dava açıldı o tarihte şirkette yönetici bile değilim. Açıldı ama asıl şaşkınlığı nerede yaşadım? A bir gittim baktım, 16 asliye ceza mahkemesinde hakim Ahmet Civelek olmuş. Ahmet Civelek’de bizim bu Ergenekon bombaları olduğu iddia edilen Ümraniye’de ele geçirilmiş bombaları görmeden jet hızıyla imha eden kendisini dava ettiğim aramda kaza niza bulunan hakim. Sonra geçen gün duruşma vardı efendim benim Ankara’da bir duruşmam vardı mazeret beyanında bulundum gitmedim, a bir baktım bu operasyon sürecinde psikolojik harp muharibi olduğunu iddia ettiğim bir gazeteci bayan gazeteci gelmiş, duruşmayı izliyor. Ben yokum salonda sonra o Beşiktaş’tan başlayan hakim gazeteci münasebetleri çerçevesinde hakimle gazeteci yemeğe çıkıyorlar. Allah’tan adliyedeki diğer gazeteciler bunu görüp fotoğraflıyorlar. Sonrasında dosyamla ilgili bilgilenen muhabir haberini yapıyor, haber tam baskıya girecek, Star gazetesinde ama Allah’tan o gün Mavi Marmara olayları sonrasında gündem değiştiği için haber gazetede baskıya girmedi bekletildi. Şimdi haberim yeniden güncellik kazanması için 2. duruşma beklenecek muhtemelen. Ama ben bu arada bu beyanda bulunduktan sonra haberi nasıl kullanırlar, nerede kullanırlar bilmem, ama hani ben diyorum ya yargıda bir yuvalanma yargıda bir örgütlenme diye. Hakikaten birazda talihsizlik olsa gerek burada hakkımda yapılan suçlamalara ilişkin soruşturmaları karar bağlayacak olan Tekirdağ, Çorlu Ağır Ceza mahkemesinin başkanı da Zikrullah beymiş yani bu da biraz kısmet. Neyse şimdi.”

Mahkeme Başkanı :”Şanssızlık diyelim.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül.”Nasıl efendim?”Mahkeme Başkanı :”Şanssızlık diyelim.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül.”Efendim şanssızlığın böylesi olmaz Çorlu

Başsavcısı benim de askerde kavgayı olduğum arkadaşım. Ama nihayetinde biz hakikaten:”Mahkeme Başkanı :”Bir hayli isim yapmışsınız baksanıza.”

65

Page 66: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:66

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül.”Hala hukuka inanıp hukuka güveniyoruz efendim şimdi geçtiğimiz celse almış olduğunuz ara kararlara ilişkin beyanlarım olacak efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Yalnız süreye de dikkat edin doldu.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül.”Efendim benim müvekkilim olduğunu

söylemiştim size.”Mahkeme Başkanı :”O olmaz hak tanımaz:”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül.”Efendim AHİM kararlarına baktım onun için

ayrıca bir meyil mi almam gerekecek? Neyse ben sizinle polemiğe girmeyeyim sizde maazallah suiistimalde bulunursanız bu kere hakimden Ergenekoncu avukatlara müsemma diye habere konu olursunuz. O yüzden bir sonraki.”Mahkeme Başkanı :”Efendim 2 dakika daha geçti.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül.”Efendim Allah’tan salonda az buz gazeteci var savcılardan yada başkaca kaynaklardan çıkış olmazsa mesele yok efendim idare edebiliriz. Efendim geçtiğimiz celse almış olduğunuz ara kararlarda bir takım taleplerde bulunmuşsunuz. Bu 13. maddeden 13 numaralı ara kararın 2’de bende var efendim a, b diye ve yaklaşık iki sayfayı buluyor. Efendim bu ara kararlara konu olan yazışmaların tamamı biliyorsunuz 58. klasörde yer almakta hani 58. klasörde hayalet CD diyorum hayalet CD delil diyorum, Nijerya CD’si diyorum. O meşhur CD ile meşhur zar. Şimdi bakın efendim mahkeme olarak bu delil olduğu iddia olunan belgelere ilişkin ara karar tesis etmişsiniz ama ben bunların kaynağını savcılığa sorduğumda savcılık bunların kaynağını açıklamadı. Bu durumda bunların kaynağını açıklama Sayın mahkemeye düşer. Bunların kaynağı nedir efendim? Şimdi bakın bunların kaynağını ben size ta 2008 senesinde sordum. Bakın bu belgelerin üzerinde 26 Mart 2008 tarihi yazar. Ben bu belgenin bütün hikayesini basındaki arkadaşlarımdan öğrendiğim için hemen huzurunuzda talebe konu ettim. Mahkemenizde 19 Aralık 2008 tarihli 29. celsede 8 numaralı ara kararda bunu karara bağladı. Dedi ki, sanık Vedat Yenerel müdafiinin talebiyle ilgili olarak klasör 58 dizi 302-303’teki yazılı suretleri de eklenerek. İstanbul başsavcılığı ihbarlara konu mektup ve CD’lerin ve yaptırılan incelemenin sonucunun istenilmesine dedi. Bakın aradan tam 539 gün geçmiş efendim 18 ay, 18 ay. Nihayetinde süreç içerisinde onca yazışmadan sonra bunların zarflarının bulunmadığı anlaşıldı. Hadi zarfından geçtik CD’sini getirin dedik, CD’sini de getiremediler. Mahkemenizin bu 29. celsedeki 8 numaralı ara kararına karşılık, savcılık makamından gelen bir tek cevabı yazı yok mahkemenizi tatmin edebilecek hukuki açıdan itibar edeceğimiz bir tek yanıt yok. Ama Sayın mahkemeniz buna ilişkin bir takım kararlar almış. Oysa bunların üzerinde Eymür’ün belleğinden çıkma olduğuna ilişkin kayıt olduğunu da ben size daha önce açıklamıştım. Eymür bu dosya kapsamında ifade vermeye geldiğinde savcılık makamı sormamıştı da bu sizin bilgisayarınızdan mı çıktı bunları siz mi getirdiniz diye sormamıştı. Şimdi kaynağı belirsiz bu belgeleri kaynağının göründüğü kadarıyla Eymür olduğu konusunda hiçbir tereddüt yok. Bakın Eymür’de huzurda görülen davanın sanıkları arasında yer alan bütün işçi partililerle de hasım. Aynı zamanda Veli paşamızla da hasım. Şimdi bir hasım getirip de dosyaya delil sokuşturacak olursa bunun usulüne yasaya uygun kaynağı da açıklanamayacak olursa, bu durumda bu belgeler arasında mahkemenizin tesis edeceği ara kararın tabidir ki varacağı yer hukuk olmayacak. O noktada her ne kadar tartışmaya konu olsa bile bu husus açıklığa kavuşturulmadan bu belgelere ilişkin Sayın mahkemenizin aldığı ara kararlardan rücu etmesini bu belgelere ilişkin evvela kaynağı açıklığa kavuşturması. Bu belgelerin sıhhatini ortaya koymasını, ondan sonra ara kararlarına konu etmesini talep ediyorum efendim. Öbür taraftan size şunu söyleyeyim efendim. Bu belgelerde adı geçen Ecevit Kılıç tanıdığım bir arkadaşımdır. Kendisi ikinci davanın sanığı Gürbüz Çapan’ın da hısımıdır Karslıdır. Eymür’ün de çok yakın ahbabıdır hatta hatta Ecevit Kılıç’ın yazmış olduğu kontra gerilla kitabını bizzat Eymür’den paket olarak aldığı iddiası da vardır. Bu noktada Ecevit Kılıç’ta Haber Türk gazetesinin çalışanı olduğu

66

Page 67: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:67

için, kendisine yazılan müzekkereyi düzeltmenizi adresine ilişkin yazılan sabah gazetesine gönderilmiş müzekkereyi düzeltmenizi talep ediyorum zaman kazanmak için.”

Mahkeme Başkanı:" Toparlar mısınız?”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Diğer yandan efendim Danıştay

kameralarına ilişkin taleplerim olmuştu. O bilirkişi raporuna ilişkin beyanım oldu, iki maddede geçiştirmişsiniz. Ama bakın efendim sizce de hakikaten samimi bir merakın konusu değil midir, Ankara’da çalıştığı bulunduğu tespit olunmuş, tutanağa bağlanmış bir hard disk nasıl olurda yolda kendi kendine çalışmaya başlar? Onca tespit ettiğim hususların hiçbir kıymeti yok mudur Sayın mahkemeniz nazarında? Sayın mahkemeniz yoksa naip hakiminiz mi bilgilendirdikten sonra acaba mahkemeniz böylesi bir yanılgılık kararı oluştu. Öyleyse efendim, huzurda naip hakim tarafından bize açıklamada bulunsun. O bilirkişi raporuna dair beyanlarımın hangi biri hakikaten dosyada açık anlaşılır hususlar? Mahkemeniz o raporlarla nasıl aydınlanacak söyler misiniz efendim. Sekiz tane kamerası olduğu söylenen binadan 23 ad altında ayrı ayrı kameralardan nasıl görüntü kurtarılabilir? O kameranın işletim sistemi buna elverişli midir? Bu hususları sorup açıklığa kavuşturmadan mahkemenizin bu konuda verdiği red kararı hakikaten psikolojik harp sürecinde yargı eliyle malzeme temini noktasında gösterilen faaliyetlerin devamına da neden olacaktır. O noktada Sayın mahkemenizden mutlaka söz ettiğim bilirkişi raporuna dair tereddüt konularının açıklığa kavuşturulması gereken hususların hiç olmasa TÜBİTAK’tan bakın sizinle uzlaşmak istiyorum efendim. Hiç olmazsa TÜBİTAK’tan bir ek rapor alınması suretiyle açıklığa kavuşmasını istiyorum. Siz eminim ki sizde anlayamamışsınızdır. 8 kameradan 23 görüntü nasıl kurtarılır? Bunu açıklığa kavuşturmak. Ama siz bütün sorularıma rağmen raporu yeterli aydınlatıcı bulmuşsunuz. Efenim bu rapor üzerinden psikolojik harbe malzeme sağlanıyor. O yüzden bunu her halükarda yeniden inceleyip değerlendirmek lazım.”

Mahkeme Başkanı:" Toparlayın lütfen.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Toparlayacağım ama bu kadar kapsamlı

dosyada bana vermiş olduğunuz yarım saat sürede de ben meramımı anlatamadığım gibi talep beyanlarım için bize tanımış olduğunuz süre haftada bir gün artık.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim herkes için geçerli o.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim hukuksuzluk herkes için geçerli,

sizde buna seyirci kalmayın. O noktada ben mahkemenizi.”Mahkeme Başkanı:" Lütfen lütfen tamam bitti.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim ama ben beyanda bulunacağım.

Efendim benim beyanım bakın tahliyeye dönük değil, benim beyanım mahkemenizin işini kolaylaştırmaya dönük, mahkemenizi aydınlatmaya dönük. Ben burada gerçeğin.”

Mahkeme Başkanı:" Ya bir yazılı kağıda verirsin ( bir kelime anlaşılamadı)”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim yazdıklarımızı okumaya vaktiniz

yok ki sizin.”Mahkeme Başkanı:" Nasıl yok olur mu öyle şey.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Olur mu efendim Tuncay Güney’e ilişkin

gelen müzekkereyi ne siz okuyabilmeye fırsat bulabildiniz ne biz bulunabildik. Mahkemenizin bu konuda birçok kere daha öncede vukuatı var efendim. O noktada lütfen müsahama gösterin hiç olmazsa beyanlarım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim lütfen toparlar mısınız?”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Toparlıyorum efendim.”Mahkeme Başkanı:" Sözünüzü kesmek zorunda kalmayayım lütfen toparlayın.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim son beyanım bir dahasına buraya

zincirle geleceğim efendim. Samimiyetle söylüyorum zincirle geleceğim bu dosyanın uluslar arası kamuoyunda yer bulması için. Çünkü bu bir psikolojik harp, bu bir psikolojik harp. O

67

Page 68: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:68

noktada bu psikolojik harbi teşhir için tasfiye için ne yapmak gerekiyorsa onu yapacağım, kendimi zincirleyeceğim sizde beni jandarmaya attırın efendim. Son beyanıma geliyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Niçin attıracağım sizi? Oturursunuz oturduğunuz yerde.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Masayla beraber kapıdan sığmayız

efendim sesimde gür bakmayın şimdi. Bakmayın efendim sesimde gür. Mikrofona ihtiyaç duymuyorum. Son beyanımda bulunmak, efendim mahkemenizin iki üyesinin sistematik olarak ısrarlı bir biçimde bütün taleplerimize bütün tahliye taleplerimize, bütün beyanlarımıza karşı duruşunun sonrasında Sayın mahkeme başkanı sıfatıyla bizzat zatıalinizin de bu mağdur olduğumuz psikolojik harp sürecinde bizzat malum çevrelerce aynı çevrelerce mağdur edilmesine rağmen iki tane üyenin hakkında hiçbir surette ne bir ses kaydı, ne bir soruşturma dosyası, ne bir başka şikayet ortaya çıkmamış olması hakikaten manidar. Ben daha önce beyanda bulunmuştum demiştim ki, bu süreçte ceza işleri genel müdürlüğüyle muhatap olmuş. Akıbetinden mesleki akıbetinden endişesi olan hakimler savcılar özellikle görevlendirildiler bu süreçte demiştim. Şimdi bu çerçevede iki üyenizin bağımsız tarafsız hareket edemeyeceklerine ilişkin endişemizi açıklığa kavuşturmak noktasında, iki üyenize de bir fırsat tanıyorum efendim. Mahkemenize iki üyeye güven duymamızı eğer umuyor diliyorsanız talebimizi kabul edin ceza işleri genel müdürlüğüne yazı yazalım. Bu soruşturma sürecinde hangi hakimin hangi savcının hakkında hangi şikayet var. Sedat Sami Haşıloğlu’nun hakkındaki şikayette Aydınlığın kapağından öğrendik. Acaba Hasan Hüseyin Özese hakkında da Van Ağır Ceza Mahkemesinde sürmekte olan bir dosya var mıdır? Nedir iki hakimimizin korkusunun bu tavrının nedeni? Acaba gerçekten burada bağımsız, tarafsız, cesur olabilecekler mi, bu açıklığa kavuşsun istiyorum. Bu çerçevede başbakanın siyaset malzemesi yaptığı Danıştay saldırısını, Danıştay bakın, Danıştay sanıkları şimdi kimlerle yargılanıyor sözünü ben iki hakimin emir telakki etmesinden endişe ediyorum. Dolayısıyla da ikiye bir Danıştay davasına ilişkin ayırma kararı çıkmayacak olursa o noktada bunu ziyadesiyle manidar bulacağım efendim. Teşekkür ediyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen söz istedi verildi:" Sayın Başkanım, 26 Mart 2010 tarihli celsede biz bir talepte bulunmuştuk. Birleşen Danıştay davası sanıklarının ziyaretçi listelerini ve birbirlerine yazdıkları mektupların dosyaya getirtilmesini talep etmiştik. İddia makamı da talebimizi genişleterek bütün sanıklar için talepte bulundu. Sizde aynen bu doğrultuda karar verdiniz. Gelen yazılara baktığımızda ziyaretçi listeleri var. Hatta bizim sanıkların var. Mektuplar kim kime mektup yollamış bu listeler gelmiş fakat bu mektupların içerikleri yok. Şimdi bu gelen yazıya baktığımızda özellikle Osman Yıldırım’a avukat Mehmet Ener’in zaten Osman Yıldırım’a Sincan cezaevinde sekiz kez ziyaret ettiğini biliyoruz. Ama birde bunların bağlantıları mektupla da olmuş. Av. Mehmet Ener Osman Yıldırım’a iki kez mektup yollamış. Osman Yıldırım’da Süleyman Esen’e, Avukatı Mehmet Ener’e üç kez mektup yoluyla ulaşmış. Osman Yıldırım herhalde kendi avukatıyla bu kadar görüşmemiştir. Öncelikle ben bu mektupların içeriklerinin bu mektupların Sincan cezaevinden getirtilmesini talep ediyorum. İlk talebim bu. Osman Yıldırım neden Süleyman Esen’in avukatıyla bu kadar sık görüşmüş ve neden avukat Mehmet Ener ile görüştükten sonra Osman Yıldırım’ın ifadeleri değişmiş? Bunu anlayamıyoruz. Süleyman Esen avukatının bu yaptığı görüşmelerden haberi nasıl olmamış? Bir müvekkilin avukatının yaptığı hukuki işlemlerden haberi nasıl olmaz ki bu şahısta bir avukat ve bazı bağlantılarda olduğu gibi Süleyman Esen burada da ortaya çıkıyor. Osman Yıldırım’ın ifadelerinin değişmesinde. Osman Yıldırım’a avukat Mehmet Ener ile olan ilişkisi sorulmuyor, Süleyman Esen’e sorulmuyor. Bu bağlantıları iddia makamı sormuyor. Alparslan Arslan ile eylemden önce 145 görüşmesi olanlara ki bunun kim olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Bu bağlantılar sorulmuyor bağlantılar saklanmaya çalışılıyor. Fakat benim yaptığım bir hukuki çalışma bir ziyaretim soruldu ve skandal oldu. Bakın ben bunu ikinci kez dile getiriyorum. İnsana bir haksızlık yapılınca nasıl hepimiz insanız nasıl kükrüyoruz. Haksızlık olunca iftira atılınca. Buradaki sanıklara ki benim müvekkilim dört yıldır yandaş medyadan ve burada bu mahkeme

68

Page 69: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:69

salonunda iftiralar atılıyor. Dört yıldır bu iftiralarla mücadele ediyor. Bir yandan ben bir yandan o, fakat gelen kararlar suç duyurularımızdan sonra gelen kararlar hep aynı, takipsizlik. Gerekçe de ifade özgürlüğü düşünce özgürlüğü içerisinde değerlendiriliyor. Yandaş medyanın iftiraları hakaretleri. Yandaş medyadan efendim laf açılmışken ben 21 Mayıs 2006 tarihinde bir Recep Özkan röportajı çıktı zaman gazetesinde. Recep Özkan gazeteye verdiği röportajda dedi ki Ergenekon sanıkların tanımıyorum. sadece Orhan Kadı’yı ve Alparslan Arslan’ı tanıyorum. Benim evimde toplantı yapılmadı diyor Recep Özkan ve ekliyor. Ayrıca Osman Yıldırım toplantının villada yapıldığın söylemiş. Ataşehir’de 10-15 villanın olduğu bir yer var biliyorum diyor. Fakat Osman Yıldırım burada söyledi. Ne villa ne site. Etrafta yeni yapılmış binalar vardı dedi üç katlı iki katlı dedi. Bu toplantının yapıldığına dair tek veri iddia makamının çok değerli tanığın bu davanın sanığı Osman Yıldırım’ın ifadeleri. Bu toplantının yapıldığına dair başka bir somut veri 152 duruşmada biz bunu bulabildik mi bulamadık. Bu toplantının 1 Mayıs’ta Ataşehir’de Recep Özkan’ın evinde yapıldığına dair Osman Yıldırım’ın beyanı dışında ne kanıt varda biz göremiyoruz dosyada. Toplantı emniyetten gelen rapora göre 1 Mayıs’ta Recep Özkan’ın evinde yapılmış. Neden çünkü Alparslan Arslan ile Osman Yıldırım’ın 1 Mayıs’ta 2006 günü 14:38’den 15:20’ye kadar ikisinin de telefonları Ataşehir’den baz vermiş. Buda toplantının Ataşehir’de yapıldığını kanıtlıyormuş. Peki toplantıya katıldığı iddia edilen Muzaffer Tekin, Veli Küçük, Zekeriya Öztürk nerede. Neden Ataşehir’den baz vermiyor? Çünkü o tarihte orada olmadıkları aşikar. Sözde toplantının yapıldığı evin sahibi böyle bir toplantının kendi evinde yapıldığını kabul etmiyor. Benim evimde toplantı olmadı diyor. Ergenekon sanıklarından kimseyi tanımıyorum diyor. Ama komşusu Nadiye Önal Recep Özkan’ın evine gelenlerden Veli Küçük’ü yüzde elli tanıyor, Zekeriya Öztürk’ü yüzde doksan tanıyormuş ve bu ifadede dosyaya giriyor. Ama Recep Özkan’ın ifadesi dosyada yok. Alınmadı herhalde diyeceğim altı sekiz ay sonra belki dosyaya girer, eminde olamıyorum. Çünkü bizim davamızda kovuşturma devam ederken hala delillerimiz kollukta duruyor bir yandan da soruşturma devam ediyor. Çünkü kolluk hala sahte delil üretmeye çalışıyor. Recep Özkan’ın ifadesi alınmadıysa buda vahim. Neden alınmıyor, neden çağırılmıyor buraya? Recep Özkan sözde toplantının yapıldığı evin sahibi. Benim talebim savcılıktan ve emniyetten sorulsun efendim. Recep Özkan’ın ifadesi alındı mı, alınmadı mı? ben bir sene sonra biz burada sanık avukatları 152 duruşma oldu yeniden bir sürprizle karşılaşmak istemiyoruz. Eğer alınmadıysa Recep Özkan’ın ifadesinin alınmasını talep ediyorum. Recep Özkan buraya gelecek ister tanık ister sanık burada ifade verecek. Bu dava için önemli. Biz hala sözde toplantının yerinin zamanını tarihini tespit edemedik edemeyeceğiz de. Çünkü bu toplantının yapıldığını iddia eden Osman Yıldırım dahi Osman Yıldırım iddia ettiği toplantının ne zamanını ne tarihini nede yerini netleştiremedi. Tabiri caizse delinin biri kuyuya bir taş attı, biz avukatlar sanıklar bu taşı çıkarmaya çalışıyoruz. Bu dava sahte deliller yalancı tanık ve gizli tanıklar üzerine kuruludur ve bu yalan denizinde boğulmaya mahkumdur. Son olarak da tahliye talebim olacak efendim. Bugün mahkemeniz herhalde uzun bir araya girecek ama ondan önce çok kısa bir CD izletmek istiyorum. Muzaffer Tekin’in menfur Danıştay saldırısından sonra gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonraki bugünlerin yaşanacağını tahlil ederek ve olayları sıcağı sıcağına verdiği bir röportaj çok kısa efendim.”

Salonda Muzaffer Tekin’e ait görüntülü ses kaydı gösterildi. Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçin:”Kesebilir miyiz burada lütfen.

Efendim Muzaffer Tekin’in iddianamede kod adı Zafer diye geçiyor. Fakat Kıbrıs’ta yaptığı kahramanlıklardan dolayı bir tepeye Zafer adı verilmiş. Buda mı örgüt bağlantılı? Devam edebilirsiniz.”

Salonda Muzaffer Tekin’e ait görüntülü ses kaydı kaldığı yerden gösterilmesine devam olundu.

Mahkeme Başkanı:"Avukat hanım konu anlaşıldı buyurun.”

69

Page 70: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:70

Sanık Muzaffer Tekin müdafi Av. Selin Deviren Tahtabiçen:”Tamam bitmek bitiyor efendim.”

Mahkeme Başkanı:" Sizi dinliyoruz.”Sanık Muzaffer Tekin müdafi Av. Selin Deviren Tahtabiçen:”Efendim Muzaffer Tekin bu

röportajı 2006 yılında Danıştay saldırısından sonra gözaltına alınıp serbest kaldıktan sonra verdi. Daha tabi 2006 yılında ne Ümraniye operasyonu var ne Ergenekon operasyonu. Ama dinlediğimiz kadarıyla Muzaffer Tekin 2006 yılında daha bugün yaşananları yaşanacakları çok iyi tahlil etmiş görmüş. Şimdi konuşmasında da geçti Saygı Öztürk dedi. Zafer adı Kıbrıs da bir tepeye verilmiş. Fakat iddianamede gelin görün ki Muzaffer Tekin’in Zafer kod adı. Nikah davetiyesinde adı Zafer eşinin hitap şekli Zafer fakat iddianamede örgüt yöneticisi köprü eleman Zafer kod adlı Muzaffer Tekin. Bu röportajdan sonra başka bir diyecek bırakmadı Muzaffer bey bana. Efendim yapılan 152 duruşmadan sonra halen.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu anlaşılamadı.Sanık Muzaffer Tekin müdafi Av. Selin Deviren Tahtabiçen:”Neyse yapılan 152

duruşmadan sonra halen bu örgütün varlığı irtibatları tespit edilememiştir. Danıştay saldırısıyla ilgili bir bağlantı da tespit edilememiştir. Deliller yalancı tanık gizli tanık beyanları çürütüldü. Ama iddia makamının kuvvetli suç şüphesi 152 duruşmada halen çürütülemedi. Çünkü kuvvetli suç şüphesinin bitmesi demek iktidarın can simidi Ergenekon davasının içinin boş olduğunun ortaya çıkması demek. Menfur Danıştay saldırısının sözde Ergenekon değil tarikat bağlı bağlantılı olduğunun ortaya dökülmesi demek. Bu davada kuvvetli suç şüphesi değil makul şüphe dahi kalmamıştır. Müvekkil bugün tutuklulukta üçüncü yılını doldurmuştur. Müvekkilimin tutukluluğu artık cezaya dönüşmüştür. Bihakkın tahliyesini talep ediyorum başkanım.”

Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av. Kenan Aşık söz istedi verildi:”Şimdi müvekkil Muzaffer Şenocak her duruşmada belirttiğimiz gibi söz konusu 16 nolu CD sebebiyle tutuklu bulunmaktadır. Bu CD ile ilgili tüm bilirkişi incelemeleri değerlendirmeler dosyanın içerisinde mevcut bulunmaktadır. Bu bilirkişi incelemelerinden çıkan sonuçta iddianamede müvekkile isnat edilen sevk maddesine uygun bir suç olmadığı aşikardır. Sayın mahkemeniz bu CD ile ilgili başka bir araştırma inceleme de yapmamaktadır. Buna gerek görmemektedir. Zira başka bir kurum bulunmamaktadır bize göre de bulunmamaktadır. Herhalde bunu NATO’ya soracak değil sayın heyet. Hal böyleyken devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri bulundurmadığı yada bu nitelikte bir CD içeriği olmamasına rağmen müvekkil 21 Haziran 2007 tarihinde tutuklanmıştır. O tarihten bugüne kadar geçen süre üç yıldır. Bu maddeleri bunları bu şekilde anlatmamın sebebi de şudur elbette bende bu davanın bir tertip olduğunu siyasal yönünün ağır olduğunu bağımsız yansız bir mahkeme heyetinin müvekkil Muzaffer Şenocak ve onun konumunda olan tüm sanıkları tahliye etmesi gerektiğini tereddütsüz inanıyorum. Ama bunun ortaya çıkartılması için ısrarla katıldığım her duruşmada bunu usanmadan tekrar ediyorum. Savunma olarak bu benim asli görevim. Dosya da mevcut bilirkişi raporlarından 326 ve 327 kapsamında bir bilgi belge olmadığı mutlak aşikar bir hukukun gerçeği. Bunun dışında bir araştırmanın yapılmadığını da biraz önce belirttim. Bu durumda diğer içeriği dikkate aldığımızda uygulanabilecek bir kanun maddesi olarak 334. madde geliyor. Orda bir üç yıllık hapis cezası var. Müvekkilin tutuklu olduğu tek suçta bu. Bu durumda tahliye edilmesi gerekiyor. Diğer suçlara isnat edilen suçlara geldiğimizde tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma. Bunun delili emniyet aşamasında 13 santimetre bir fitil on sekiz nokta bir gram ne olduğu belirsiz kimyasal özelliği de bilinmeyen bir hamur. Bununla ilgili de tüm ekspertiz raporları bilirkişi değerlendirmeleri dosyanın içerisinde mevcut. Bu suçtan da tutuk değil. Burada da yine ben hukuksal değerlendirme yapacağım ceza kanununda bunun karışlığı 174 son fıkra. Pek az olması durumunda sayın heyet sayın mahkeme bağımsız adil bir mahkeme ceza dahi vermeyebilir. Şimdi bir de örgüt üyeliği suçu var. İddia isnat örgüt üyeliğiyle ilgili müvekkille ilgili, ilgili birimlere sorulmuş. Şunu tanıyor musun, şununla irtibatın var mı? Bununla irtibatın var mı? Eğer dosya okunduysa esaslı bir şekilde

70

Page 71: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:71

incelendiyse bütün cevaplar gelmiş. Tanımıyor bilmiyor ilgisi alakası yok. Kiminle ilgisi var. Arkadaşı, iş yaptığı düğününe katıldığı Fikret Emek ile irtibatı var. Kiminle irtibatı var. Bu dosyadan daha önce tahliye edilen ve söz konusu CD’yi yayan piyasaya süren Aydın Yüksek ile irtibatı var. Aydın Yüksek ile irtibatı ne? Yazılı sözlü olarak çok teferruatlı anlattık ticari bir ilişkisi olmuş yürümemiş Aydın Yüksek müvekkilden haksız dayanaksız haraç niteliğinde paralar istiyor ve bunu iftira boyutuna getirmiş bu da verdiği dilekçelerle buradaki anlatımlarla çok açık bir şekilde bu da belli. Şimdi bir örgütün olmadığı da sayın mahkemeniz tarafından da bana göre tam net olarak görülmekte. Bunun görülmezlikten gelinmesini ben anlamıyorum. Sanıklar olsun müvekkil olsun sayın meslektaşlarım olsun hepsi hukuki delilleriyle gerekçeleriyle bunu izah ettiler. Eğer burada bir örgüt varsa o zaman bunu sayın savcılarla tahliye kararlarına ısrarla reddeden üye hakimlerimiz kurmuş olmalı ısrarla var dediklerine göre ben bunu savunma olarak böyle düşünüyorum. Şimdi bir üç yıl azami ceza verilecek bir sanığı bir kişiyi üç yıl gibi uzun bir süre tutuk tutmak mevcut beri hiçbir hukuk kurallarımızla izah edilemez. Bunun izahı mümkün değil. Zaten müvekkille ilgili yapılan bir yargılama faaliyeti de yok. Müvekkille istenilen bir bilgi belge yazılan bir talimat tezkere müzekkere hiçbir şey yok. Beklenen delil de yok. Müvekkil sadece oturuyor bekliyor tahliye talep ediliyor tahliyemiz reddediliyor. Bizim feryadımızı sayın mahkemenin başkanı olarak sizler de dile getirdiniz. O isyan aslında hukukçu olarak savunma olarak benim de isyanımdır diğer meslektaşlarım gibi. Bu da bu şüphedir. Bu güvensizliktir. Ben savunma olarak güvenmediğimi çok önceki duruşmalarda da belirttim. Ama bunun dışında yapabileceğim bir şey yok savunma görevimi ısrarla yapmaya devam edeceğim. Bütün deliller bütün belgeler müvekkilin suçsuzluğunu masumiyetini açık bir şekilde ortaya koyarken söz konusu ilgisi irtibatı olmayan yurtdışında olduğu tarihte oluşturulan ve sanık Aydın Yüksek tarafından piyasaya sürülen bir CD’den dolayı müvekkilin 3 yıl gibi uzun bir süre tutuklu bulunması hukuk, hukuken izah edilebilir bir durum değildir. Bu mahkemenin adaletine ve bağımsızlığına tartışılır hale getirir. Ben bu hukuksuzluğun sonlandırılmasını sanık ve müvekkilin tutuk halinin sonlandırılmasını ve tahliyesine karar verilmesini saygıyla talep ediyorum.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi:” Dosya kapsamındaki belgeleri gözden geçirirken biraz da bizim dosyanın tarihçesine baktım. Size bir belge okumak istiyorum. Kronolojik sırayla gideceğim. Tarih bu belgenin tarihi 05.02.2008 yazan Zekeriya Öz muhatabı emniyet müdürlüğü İstanbul emniyet müdürlüğü. Şimdi 05.02.08 tarihine baktığımızda neredeyiz o tarih itibarıyla. Danıştay saldırısı yapılmış. Aradan bir zaman geçmiş. Nasıl olduğunu benim hali hazırda hala çözemediğim şekilde benim anladığım kadarıyla Alparslan Arslan ile yapılmış iki tane telefon görüşmesinden hareketle bu dosya gelmiş Muzaffer Tekin’e bir şekilde kitlenmiş. Hani başka hiçbir irtibat bilmiyorum ben bu konuda. Yani Danıştay saldırısıyla Muzaffer Tekin arasındaki irtibatın ki ilk adım o bu dosyanın buraya gelmesinin ilk adımı Muzaffer Tekin ile olan bağlantı. Benim bildiğim hala şu aşamada 2010 yılındayız o saldırının Muzaffer Tekin’in üzerine yüklenerek Muzaffer Tekin’in tutuklanması arasındaki illiyeti ben kuramıyorum. Ya bildiğin Alparslan Arslan ile yapılmış bir 2004 yılında 2005 yılında yapılmış iki tane görüşmesi var. Muzaffer Tekin ile tek bağlantı bu. Ama bir şekilde bu kotarılmış Muzaffer Tekin tutuklanmış. Sonra nasıl olduğunu bilmediğimiz bir şeklide dediğim gibi Oktay Yıldırım’a ait olduğu iddia edilen bombalar Haziran ayında bir şeklide nasıl olduğunu hala anlayamadığımız bir şekilde sözüm ona bulunmuş. Sonra sözüm ona bulunan bombalar sözüm ona imha edilmiş. Sonra o sözüm ona imha edilen bombaların üzerinden sözüm ona suçlar yaratılmış. Sözüm ona bu kişiler bir takım telefon irtibatları varmış ve bir örgütlermiş. Bu Oktay Yıldırım’ın ve o sırada tutuklanan gözaltına alınan kişilerin şeyinde öyle savcılık yazısında öyle işte telefon irtibatları silah gizledikleri falan diye böyle uydurulmuş. Bir şekilde bir silah monte edilmiş. Ondan sonra birden 2001 yılında hiçbir suç unsuru bulunmayan sözüm ona güvenilir kişi Tuncay Özkan’ın aman Tuncay Güney’in özür diliyorum düzeltiyorum Tuncay Özkan’ın 2001 yılında vermiş olduğu Güney affedersiniz beyanlar birden akla gelmiş. Ya bir dakika diye birden

71

Page 72: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:72

onun üstüne atlanmış. Burada bir şeyler söylenmiş. Gerçi o zaman hiçbir suç unsuru yoktu ama olsun biz şimdi kullanalım onu bundan bir suç yaratmaya çalışalım denmiş. Birden onlar tozlu raflardan indirilmiş bütün belgeler iade edilmiş olmasına rağmen suç unsuru bulunmadığı için ilgilisine birden onların örgütsel doküman olduğu nasıl olduysa savcılığın içine doğmuş. Diğer savcıların içine doğmamışken. Tuncay Güney’den çıkan bu evraklar bir anda örgütsel doküman niteliği kazanmış. Gelmiş olay dayanmış 22 Ocak sabahı çok büyük bir grup içinde müvekkilimin de olduğu çok büyük bir grup terör örgütü ismine de ilk defa o gözaltında 22 Ocaktaki gözaltında ilk defa Ergenekon denmiş. Resmi kayıtlara geçmiş. Şimdi hemen arkasından bu aşamaya getirilmiş. Zekeriya Öz tarafından bu soruşturma bu aşamaya getirilmiş. Adım adım böyle buraya bir bakıyoruz bir sürü insan tutuklanmış. Olmayan bombalarla işte Tuncay Güney’in iki sene üç sene önce suç olmayan beyanları ve belgeleriyle tutuklanmışlar. Sonra Zekeriya Öz beşince ikinci ayın beşinde 2008’in bu tutuklamalardan sonra emniyet müdürlüğüne yazmış. Diyor ki, şimdi ben diyor Ergenekon soruşturmasıyla alakalı olarak bir sürü adamı tutukladım içeri attım bir kısmı da yedi aydır tutuklu diyor. Emniyet müdürlüğü diyor şimdi diyor bana şu lazım diyor. Dokümanların incelenip bakın Tuncay Güney’den elde edilen dokümanların yani bu sözde Ergenekon dokümanlarının, dokümanların incelenip örgütün organik yapısı hiyerarşik yapısı deşifre edilemeyen birimleri ile alakalı olarak çalışma yapılmasını örgütün yurtdışı bağlantı ve irtibatlarını araştırıp mevcut deliller ile mukayesesinin yapılmasını. Belgelerden örgütün yurtdışı ve yurtiçi para akışı şüphelilerin malvarlığı ve örgütün para ve gelir kaynaklarının temini açısından banka ve diğer kurumlarla alakalı irtibatların araştırmasını yapacak bana şöyle bolca bir eleman gönderin diyor. Emniyete yazılan yazının şeyi bu. Herkes tutuklu bu arada. Örgütten tutuklu. Örgüt kurmaktan yönetmekten yönetici olmaktan bir sürü tutuklu var bu arada içeride. Danıştay saldırısı da yıkılmış vaziyette. 2008 ayının Şubat ayının yılının Şubat ayında Zekeriya Öz diyor ki organik yapıyı bir bulalım, hiyerarşik yapısını bir bulalım, bunların hiçbiri yok o zaman, şimdi var mı? Gelmek istediğim nokta bu. Hadi 2008’in Şubatında sen tüm bu tutuklamaları yaparken bunları bilmiyormuşsun anladığım o. Yani Zekeriya Öz bunların hiçbirini bilmiyormuş. O tutuklamalar gerçekleştikten sonra bilmiyormuş. Elinde yok. Peki tamam 2008 yılında bilmiyordun şimdi biliyor musun? Ortaya çıktı mı bunlar. Bu insanlar 2008’in Şubat ayından beri bunların ortaya çıkarılması için burada tutuklu değil mi biz bulacağız demiyor musunuz? Bir dakika demiyor musunuz? Savcılık sürekli el altından soruşturmayı devam ettirmiyor mu? Çeşitli örneklerini burada görmedik mi? Şimdi tekrar soruyorum 2010 Haziran ayındayız iki sene dört ay geçti tutuklu olarak geçti. Örgütün organik yapısını çıkardınız mı? Hiyerarşik yapısı kimdir yöneticiler kim kime ne talimat verdi buldunuz mu? Deşifre edilemeyen birimler ortaya çıktı mı? Soruyorsunuz sayın hakimler burada sanıklara orasından burasından girerek neler soruyorsunuz? Neler soruyorsunuz? Ermeni soykırımıyla ilgili sözde ermeni soykırımıyla ilgili sorgu dinledik biz burada. Dün. Biz dün bunu dinledik sorgu olarak burada. Sözde Ermeni soykırımı sorgusu dinledik biz burada sanık olarak üç senedir tutuklu sanıklar olarak. Ben bir organik yapıya ilişkin bir tek soru duymadım. Hiyerarşik yapıya ilişkin bir tek soru duymadım. Şu talimatı kimden aldın diye bir tek soru duymadım ben. Sizin tarafınızdan sorulmuş şu eylem talimatını kimden aldın hangi birimde çalışıyorsun diye bir tek soru duymadım. Buldunuz mu? Bu para akışını buldunuz mu? Bu zengin örgütün para akışı yurtdışı bağlantı para akışlarını buldunuz mu çıktı mı hepsinin ne kadar züğürt olduğu çıktı ortaya. Yaptınız araştırmaları işte ben kendi müvekkilimden örnek vereyim. Ve benim müvekkilim tutuklandığında bize yazdığı mektupta bize emanet ettiği tek para neydi biliyor musunuz? Benim şuradaki odadaki cüzdanımın bilmem ne gözünde iki bin dolar param var istediğiniz gibi yiyin, iki bin dolar. Parası buydu. Buydu. Buldunuz mu? İki bin dolarını yiyoruz hala biz onun. Mal varlıklarından örgütün para ve gelir kaynaklarının temini açısından herhangi bir akar buldunuz mu? Nasıl finanse ettiler buldunuz mu? Siz daha nasıl bu insanları burada tutuklu tutuyorsunuz? Bunları bulduk diyebiliyor musunuz? Siz bunları kendinize sorduğunuzda cevaplayabiliyor

72

Page 73: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:73

musunuz ? Neyi buldunuz? Osman Yıldırım’ı buldunuz. Siz Osman Yıldırım’ı buldunuz. Bakın size bir şey, ha Zihni Çakır’ı buldunuz ben size bir tane daha belge. Şimdi araştırırken buldum. Tarih buda kronolojik sıraya uygun, 23.05.2008 yani bizim müvekkiller tutuklanmış aradan birkaç ay geçmiş. Polis yazıyor kime yazıyor? Savcılığa yazıyor. Diyor ki, bana bir ihbar geldi diyor Zihni Çakır ile ilgili. Zihni Çakır ile ilgili bakın ne diyor; son zamanlarda yazmış olduğu “Kod adı derin darbe” isimli kitabıyla ismi sıkça duyulan Zihni Çakır falan filan. Çok gizli evrakları halen elinde bulundurduğunu. Bakın önce tarihe dikkat edin 23.05.2008. ben size bir ön bilgi vereyim, zihni Çakır tanık olarak ne zaman dinlenmiş bizim dosyamızda. 2. ayda dinlenmiş 25.02.2008’de dinlenmiş. Zihni Çakır o sırada bizim dosyamızın tanığı, dinlenmiş savcılık tarafından. Sonra polis, ama polis dinlememiş direk savcılık dinlemiş polis bilmiyor. Zihni Çakır’ın tanık olarak ifadesinin alındığını bilmiyor. Ne diyor polis, çok gizli evrakları halen elinde bulundurduğu. Nerden acaba bu evraklar? Bu şahsın etrafında kendini derin devletin adamı olarak lanse ettiğine, üst düzey devlet görevlilerinin kendilerini desteklediği imajını verdiğini. Aslına bu adamın tescilli dolandırıcı olduğunu, ancak öyle bir kitabı yazacak bir bu tür bilgilere nasıl ulaştığını kendisinin de anlayamadığını. Yakın arkadaşlarından duyduğuna göre bu bilgilerin daha fazlasını elinde bulundurduğunu ve ileride bu belgeler ile kitap bir kitap daha yazacağını, ki yazdı. Bu şahsın hapis cezalısı olarak arandığını, aranan bir şahsın nasıl kitap yazdığını anlayamadığını. Bir kişi emniyete bildiriyor ve emniyet bunun üzerine ne diyor? Diyor ki bakın ben diyor araştırdım bu adam dolandırıcılık ve iflastan iki ayrı suçtan aranması var ve el koyma kararı istiyor. Polis savcıdan Zihni Çakır ile ilgili el koyma kararı istiyor 5. ayda. Ben şimdi soruyorum, ben Zihni Çakır’ın belgelerine el koyma kararıyla ilgili bu dosyada hiçbir şey görmedim. Alınmış bir karar yok. Ey savcılar, sizin savcılığınıza emniyetinize gelen en uyduruk ihbarlarıyla bir sürü avukatı toplamayı biliyorsunuz. Hiçbir dayanağı olmadan en ağır ithamlarla hapse tıkmayı biliyorsunuz. Polis sizden istiyor böyle bir ihbar var diyor. Bu ihbarlara bu kadar duyarlıysanız ne yaptınız? El koyma bakın ihbar ama sizin tanığınız. Nereye geldik yani biz şimdi nereye geldik? Biliyorum ara verilecek Ağustos’a kafanızdaki planında şu olduğunu düşünüyorum ben bir ihsası rey yapayım. Kafanızda herhalde ben diyorum ki bunu artık ikinci davayla birleştirme zamanı geldi bu dosyada artık delillerin değerlendirmesine geçemem ben. E geçersem buradaki delillerin değerlendirilmesi sırasında orada sorguya devam edemem. Burada deliler birer, birer, birer masaya yatırılırken. Orada daha 34 tane tutuklu sanık’ın sorgusun nasıl yaparım, telefon görüşmeleri yapılırken şu yapılırken. Ben iyisi mi artık bunları birleştireyim o 34 sanığı da beklerler. 3 sene beklediler canım ne olacak ki bir 2 sene daha bekleyebilirler. Ben öyle tahmin ediyorum birleşeceğiz artık 2 ve 3’le ve biz diğer sanıkların sorgusunun yapılmasını burada bekleyeceğiz diye tahmin ediyorum. İnşallah neyse fikir beyan etmiyorum. Şimdi soruşturduk, soruşturduk, araştırdık sözüm ona araştırdık. Danıştay dosyalarını getirdik buraya birleştirdik. Ben şimdi son ara kararınızda şunu gördüm, savcılık reysen sizden diyor ki hadi bakalım vakti geldi. Neyin vakti geldi? Aa ben 58. klasöre belgeler koymuştum 58. klasörde belgele var. Olsun ben araştırmadım onların akıbetini doğruluğunu araştırmadım. 58. klasöre koyduğu belgelerin tarihi 2008’in 3. ayı. Yazmış emniyete demiş ki benim dosyama böyle böyle CD içerisinde CD’nin şeyini tabi Vural Ergül takip ediyor sıhhatini, o delilin sıhhatini. Alparslan Arslan ile şöyle böyle bir sürü beyanlar var. Bana çok acele soruşturmamızın alakası olup olmadığını bana gönder demiş emniyete. Bunu 2008’in 3. ayında yapmış savcılık sözde. Bunun cevabı gelmiş mi, buna ilişkin cevap ne gelmiş biliyor musunuz? Ben bir inceleme yaptım o fotoğraflar Alparslan Arslan’a ait değil demişler ve ait olmadığına ilişkin uzmanlık inceleme ekspertiz raporunda soruşturma dosyasına eklenmek üzere polis göndermiş. Soruşturma dosyası size teslim edilen dosyada böyle bir ekspertiz raporu gördünüz mü, o resimlerin Alparslan Arslan’a ait olmadığına ilişkin? Bunu 6. ayda yapmış 2008’in 6. ayında yapmış polis. Ey savcılar, her delilin üstüne titizlikle gidiyorsunuz, 2008’in 3. ayında size gelen ve bu güne kadar hiçbir incelemenin yapılmamış olduğu o konuda sizin tarafınızdan, hiçbir incelemenin

73

Page 74: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:74

yapılmamış olduğu aşikar olan. Bir takım beyanları 2010 yılının Mayıs ayında hadi mahkeme bunu sen araştır diye nasıl soruyorsunuz? Ya ve mahkeme ha oldu o zaman tamam ben buna şimdi başlayayım araştırmaya bir dokuz ay’da bunu araştırırım. Yazarım, yazarım ona da yazarım, buna da yazarım. E bir dokuz ayda böyle uyuturuz bu dosyayı. Burada yatırırız bunları bizi tahliye et Danıştay dosyasını bizden ayır diyenlere derim ki bir dakika e ben bir sürü şey yazdım ben deliller topluyorum, ben delil topluyorum daha deliller gelmedi. Onları bir toplayayım ondan sonra sizin durumunuz görüşeceğim dersiniz. Kimse şunu sorgulamaz, bu belgeler bu bilgiler 2008’in Mart ayında gelmiş bu dosyaya. Ne yapılmış o günden bu güne? 2008’in Mart’ından beri bu belgeler bu bilgiler ile ilgili ne araştırma yapılmış? İddia, ne yaptınız doğruluğu şimdi mi aklınıza geldi bunu araştırmak? Ben burada bas bas bağırıyorum ben size yeni bir sürü şey söylüyorum. Örgüt var diyorum evet bir örgüt var bakın konuşmalarına, bakın dökümlerine diyorum. Bana cevaben Kemalettin Gülen’in telefonlarını gönderiyorsunuz. Sağ olun, sağ olun. Ama baz istasyonları yok. Teşekkür ederim ben araştırmaya devam edeceğim bu takdirde. Ben araştırırım. Siz 2008 yılında savcılık tarafından dosyaya konulmuş şeyi şimdi uyanıp araştırın, alakasız şeyleri. Ben asıl örgütü kendi başıma araştırmaya devam ederim. Size dedim ki bakın polis mi, savcılık mı bunu kim yapıyor? Size tahrif edilmiş bilgi veriyorlar. Size tahrif edilmiş beyanlarla önünüze bir takım bilgileri bir takım dosyaları sunuyorlar. Diyorum ki, Osman Yıldırım’ın akşam gittim beyanını size yazdıkları raporda çıkartıp önünüze koyuyorlar. 1 Mayıs’ta bir toplantı olmuş ve gündüz yapılmış gibi size satıyorlar size bunu yutturuyorlar. Girişiyorlar yada yutturuyorlar demeyelim çok ağır. Bunu yutturmaya çalışıyorlar bu büyük bir cürettir. Bir mahkeme heyetine bir böyle bir yalanı yutturmaya çalışmak çok büyük bir cürettir. Siz Sayın savcılar etrafta mahkeme heyetini yönlendirmeye çalışan adam arıyorsanız, baskı altına almaya çalışan, yönlendiremeye çalışan, etkilemeye çalışan birilerini arıyorsanız dönün bir polise bakın. O akşam lafını o beyanlardan çıkaran polislere bakın. Neden? E çünkü denk getirdikleri saat 14:38 Alparslan Arslan ile Osman’ı. Çıkarıverirler akşam lafını size yedirirler öyle düşünüyorlar. Şimdi ben şunu merak ediyorum, savcılık bunu polisten fotoğraf teşhisinin yapılmasını 20.01.2009’da istemiş, 20.01.2009. Bir takım beyanlara ise Ağustos ayında alınmış. Şu şekilde bir talebim var, Emniyet Genel Müdürlüğüne bir yazı yazılarak söz konusu savcılık tarafından birinci ayda istenen fotoğraf teşhisine ilişkin işlemlerin ne zaman yapıldığını ve bunun savcılığa bildirilip bildirilmediği, bildirildiyse ne zaman bildirildiği. İki, bu raporu akşam ifadesini kasıtlı olarak iki yerde de bu rapordan silen kişilerin isimlerinin tespiti. Üç, savcılığa polis tarafından savcılığın sorduğu 20.03.2008 tarihli polise gönderilen terörle mücadele şube müdürlüğüne 20.03.2008 tarihinde Zekeriya Öz imzasıyla gönderilen, yazıya ilişkin polisin ne yaptığının. Buna ilişkin tespitlerini savcılığa bildirip bildirmediğinin bu zamana kadar. Ne tespit ettiğinin ve bildirilip bildirilmediğinin polisten sorulması. Çünkü bu polisten istenmiş savcılık tarafından, ta 3. ayda istenmiş. 2008’in 3. ayında istenmiş. Şimdi size çevirdiler sizin önünüze getirdiler hadi bunu araştırın diye. E Danıştay araştırıyoruz ya. Sizde araştırıyorsunuz. Bizi de ne ayırıyorsunuz, bu Danıştay tabutunu üzerimize yıktınız. Biz burada oturuyoruz kuzu kuzu sizin araştırmalarınızın sonucunu bekliyoruz. Bu davaları ayırın. Danıştay dosyasını bizden ayırın. Vakti geldi geçti. Bana Osman Yıldırım’ın beyanlarının aksini, aksini delil olarak koyabilecek bir tek şey söyleyin. Hayır yani Osman Yıldırım şurada doğru söylemiş, Osman Yıldırım şu söylediğinde doğru söylemiş delilini. Bakın beyan demiyorum delil olarak bana bir tek bir şey söyleyin ya? Osman Yıldırım şunu doğru söylemiş. Toplantı tarihini yanlış söyledi, yanlış değil yalan, yalan, senaryo. Bu senaryoya herkes ayak uydurmuş durumda, sizi de uydurmaya çalışıyorlar bu senaryoya. 1 Mayıs’ta bir toplantı olmadı, 4 Mayıs’ta da olmadı. 4 Mayıs’ta sadece Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan, Ataşehir’de Recep Özkan’ın evinin önünde gece saat 23:38’de buluştular ve bombaları Alparslan Arslan 4 Mayıs’ta Osman Yıldırım’a verdi. Dosyaya bakın, o tarihte adı geçenlerin hiçbiri orada değil, 1 Mayıs diye bir tarih yok, bir toplantı yok. O bombaları Alparslan Arslan Osman’a verdi ve o bombaları bana son verdiğiniz kayıtların

74

Page 75: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:75

üzerinde çalışıyorum şu anda. Süleyman Esen Alparslan Arslan’a verdi. Son kayıtlar üzerinde çalışıyorum. Örgütü çıkartın artık, atın bu vebali üzerinizden atın. Bizden ayırın bu dosyayı. Ayırın ve burada üç senedir savcıların oyuncağı getirildiniz, getirildiniz. Artık buna bir son verin. Dosyaya sunulan bu tahrif edilmiş, oynanmış sizin üzerinizde etki yaratmak için kasıtlı olarak değiştirilmiş şeylerinde artık hesabını sorun. Hesap sorun biz mi soracağız? Siz soracaksınız. Bizim size olan güvenimiz böyle tesis olacak. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Fikret Emek müdafii Av. Önce Özbay söz istedi, verildi:" Sayın Başkan Muhterem Heyet, müvekkilim üç yılı aşkın süredir tutuklu bulunmaktadır. Sizde takdir edersiniz ki tutuklama prosedürünün gerekçe ve faydalarına bakıldığında üç yıllık tutuklama tedbirinin sınırları aştığı ortadadır. Birçok kez sanık müdafilerince belirtildiği gibi mahkemenizde görülen işbu davada deliller toplanmış savunmalar ve ifadeler alınmıştır. Bu aşamada halen tutukluluk halinin devam etmesi hukuka ve hakkaniyete ters düşmektedir. Kaldı ki müvekkil Fikret Emek İstanbul Emniyet Genel Müdürlüğünün 01.11.2007 tarihli terörle mücadele şube müdürlüğüne gönderilen yazıda bahse konu patlayıcıların muhafaza edilemeyecek ve eğitim amaçlı dahi kullanamayacak durumda olduğundan. Kullanıma elverişsiz olduğundan imha edilmesi gerektiği ilgili birimin emniyet müdür yardımcısı tarafından imza altına alınmıştır. Sayın Heyet, müvekkile atılı suçlamalara konu bu patlayıcı maddelerin kullanılamaz durumda olduğu raporlarla tespit edilmiş ve ispatlanmıştır. Bu husus 17 klasör 198 ve 201. sayfada yer alan bomba imha uzmanı tarafından 08.01.2008 tarihli raporda imza altına alınmıştır keza. Bu raporda bu tarz patlayıcı maddelerin uygun ısı ve nem koşulları sağlanarak saklanması gerektiği belirtilmiştir. Somut olaydaki patlayıcıların uygun koşullarda saklanmadığı için ve ayrıca kaldı ki saklansalar dahi raf ömürlerinin tamamladıkları için kullanılamaz olduğu belirtilmiştir. Çünkü somut olayda bahsi geçen bombalar 1950 yılında üretilmiştir efendim. Müvekkilin tahliyesini ve beraatını gerektirir bir diğer husus ise müvekkile atılı suçun delilleri olarak sunulan ve yukarıda bahsi geçen patlayıcı madde ve örgütle bağlantısının delili olarak sunulan 16 numaralı CD’nin kanuna aykırı olarak ele geçirilmiş hususudur. İstanbul 9. ağır ceza mahkemesinin 23.06.2007 tarih teknik takip no 2007/268 soruşturma no 2007/1536 sayılı arama ve el koyma kararında asla ve katâ müvekkile atılı suçun delilleri olduğu iddia edilen yukarıda bahsi geçen. Bilgi belge ve malzemeler bu kararda yer alan adresten ele geçirilmemiştir efendim. Bu sözde delillerin elde edildiği adres arama kararında yer almayan adreslerde ele geçirilmiştir. Bu durum başta anayasaya sonra Türk ceza kanuna ve CMUK’a aykırıdır. Dolayısıyla bu deliller delil niteliği taşımamaktadırlar. İddia makamının sözde delil olarak mahkemenize sunduğu bir diğer materyal de 16 nolu CD olarak adlandırılan materyaldir. Yargıtay’ın ve hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kabul gördüğü kabul edilmiş bir hukuk normu olarak nitelendirebiliriz bence artık üzerinde göbek seri numarası alınmadan bu husus arama tutanaklarına geçirilmeden el konulan CD ve DVD’ler kanıt olarak kullanılamazlar. Ayrıca dikkat çekmez istediğimiz bir diğer hususta müvekkilin terör örgütü üyesi olmak suçundan verilmiş bir tutuklama kararı bulunmamaktadır. Bu açıdan da bakıldığında tahliye talebimizin yanı sıra dosyanın tefrik edilerek patlayıcı maddeler hususunda yetkili olan Eskişehir ağır ceza mahkemesine gönderilmesi gerektiği inancındayız. Yukarıda izah ve gerekçelerle haksız olarak terör örgütü üyesi olarak vasıflandırılan ancak bu sıfatla tutuklanmayan müvekkilimin dosyasının tefrik edilerek Eskişehir ağır ceza mahkemesi başkanlığına gönderilmesini üç yılı aşkın süredir tutuklu bulunan müvekkilimin sağlık sorunları da göz önüne alınarak tutuksuz olarak yargılanmasına karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim.”

Katılan idare müdafiinden soruldu.Danıştay Başkanlığı adına Av. Perihan Özcan:”Danıştay davası sanıklarından Osman

Yıldırım tarafından yapılan, dosya açısından aleyhe olan beyanları kabul etmiyoruz. Eski beyanlarımızı tekrar ediyoruz ve müdahale dilekçemizde belirttiğimiz sanıkların cezalandırılmasını talep ediyoruz.”

75

Page 76: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:76

Daha önceki ara kararları gereği ilgili yerlere yazılan ve cevapları gelen yazı suretleri okundu.

Mahkeme Başkanı:" 3.9.2009 tarihli oturumun 14 nolu ara kararı gereği TİB’e yazılan talimata cevap verildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 34 nolu ara kararı gereği TURKCEL’den istenen telefon görüşme dökümleri ve abone bilgilerinin gönderildiği. 28.12.2009 tarihli oturumun 1 nolu ara kararı gereği sanık Fikret Emek’in talebiyle ilgili olarak, İstanbul emniyet müdürlüğünden gönderilen yazıda, parmak izi çalışmasının yapılmadığının bildirildiği. 31.12.2009 tarihli oturumun 2009/1109 değişik iş sayılı kararının 23-b nolu ara kararı gereği MİT müsteşarlığına yazılan yazıyla istenen belgelerin gönderildiği. 31.12.2009 tarihli ve 2009/1109 değişik iş sayılı kararının 5 nolu ara kararı gereği reysen telefon görüşmeleriyle ilgili yapılan naip hakim incelemesi ve buna dayalı bilirkişi raporlarının gönderildiği. 3.2.2010 tarihli oturumun 2010/87 değişik iş sayılı kararının 6-c nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz ve müdafiinin talebiyle ilgili olarak, Seyit Tosun ibaresiyle son bulan bir iki sayfalık bir ibareden bahsetmişsiniz. Bunun fotokopisini göndermişler. 30.3.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 27 nolu ara kararı gereği sanık Semih Tufan Gülaltay ve temsilciliğini yaptığı ulusal birlik hareketiyle ilgili sitelerle ilgili bilgi suretlerinin gönderildiği. 30.3.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararı 19 nolu ara kararı gereği, Üsküdar Cumhuriyet savcılığından istenen dava dosyasının Üsküdar nöbetçi mahkemesine dava konusunun yapıldığının bildirildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 10-a nolu ara kararı gereği MİT müsteşarlığından Mehmet Eymür ile ilgili bilgi notlarının gönderildiği, gelen bilgi notunda Mehmet Eymür’ün MİT müsteşarlığından herhangi bir izin almaksızın beyanda bulunduğunun bildirildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 24 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 26 nolu ara kararı gereği reysen TİB’e yazılan yazılarla ilgili olarak istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 26 nolu ara kararı gereği reysen Telekom’a yazılan müzekkereyle istenen bilgilerin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 27 nolu ara kararı gereği İstanbul il emniyet müdürlüğünden ulusal birlik hareketi platformuyla ilgili bilgilerin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 25 nolu ara kararı gereği TURKCEL’den istenen kayıtların gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 18 nolu ara kararı gereği Ankara Cumhuriyet başsavcılığından Erhan Timuroğlu, Aykut Metin Şükre, Salih Kurter, Süleyman Esen, Alparslan Arslan, Osman Yıldırım ve İsmail Sağır ile Tekin İrşi’nin cezaevine girdikleri 2006 yılından sevk edildikleri tarihe kadar kendilerini ziyaret eden kişilerin listeleri. Sanıklar tarafından yazılan ve bu sanıklara gönderilen mektup ve içerikleri örneklerinin gönderilmesi konusunda yazı yazılmıştı. Onlarla ilgili kayıtlar gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 4 nolu ara kararı gereği Alparslan Arslan ile ilgili kan ve kıl örneği alınması konusuyla yazılan yazının bila infazla iade edildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 19 nolu ara kararı gereği İstanbul emniyet müdürlüğünden Öztürkler.com internet sitesinin açılış töreni görüntülerinin gönderilmesi istenmiş. Bu husus organize suçlar şube müdürlüğüne yazılarak oradan cevap verileceğinin bildirildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 6 nolu ara kararı gereği sanık Muzaffer Tekin ve müdafiinin talebiyle ilgili olarak, Sevgi Erenerol’un kendisini ziyaret eden kişilerle ilgili bilgilerin gönderildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 6 nolu ara kararı gereği sanık Muzaffer Tekin ile müdafiinin talebiyle ilgili olarak, Edirne F tipi cezaevinden yine ziyaretçiler ve mektuplar ile ilgili kayıtların gönderildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 6 nolu ara kararı gereği sanık Muzaffer Tekin’in talebiyle ilgili olarak Erhan Timuroğlu, Osman Yıldırım, Süleyman Esen adlı kişilerin birbirlerine yazdığı mektupların olmadığı yönünde bilgilerin gönderildiği. Sadece ziyaretlerin yapıldığın bildirildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 22 nolu ara kararı gereği İstanbul emniyet müdürlüğünden gelen cevabı yazıda, sanık Salih Kurter’in ekli

76

Page 77: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:77

raporda şeker, tansiyon kronel ilaçların yatarak devamlı, solunum sıkıntısı artması devam eden yoğun bakım amaçlı hastane başvurusu uygun görülmüştür şeklinde rapora istinaden duruşmada hazır edilemediğinin bildirildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 5 nolu ara kararı gereği İstanbul emniyet müdürlüğünden gelen yazıda sanıklar Tekin İrşi, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır, Osman Yıldırım ve Alparslan Arslan haklarında 5 Mayıs 2006 ile 17 Mayıs 2006 tarihleri arasında teknik yada fiziki takip yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığının bildirildiği. 7.5.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 11 nolu ara kararı gereği TİB’ten istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 5 nolu ara kararı gereği adli tıp kurumundan sanık Alparslan Arslan ile ilgili raporun gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 9 nolu ara kararı gereği İstanbul emniyet müdürlüğünden Danıştay saldırısı olayı sonrasında sanık Alparslan Arslan’a ait olduğu belirtilen aracın olay yerinden çekilme görüntülerine rastlanmamış. Buna dair herhangi bir bilginin bulunmadığının bildirildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 10 nolu ara kararı gereği, Danıştay genel sekreterliğine yazılan yazıya verilen cevapta Danıştay hizmet binasına ait tüm giriş çıkışları gösteren krokilerin gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 1-d nolu ara kararı gereği sanık Erkut Ersoy’un talebiyle ilgili olarak www.kirlitezgah.com sitesiyle ilgili bilgilerin gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 7 nolu ara kararı gereği Genelkurmay başkanlığından askeri kimliği olan sanıklarla ilgili kayıtların gönderildiği. Kayıtlarda, bu kişiler haklarında Genelkurmay başkanlığında istihbari bilgi bulunmadığı sadece bunlarla ilgili kimlik numarası, emeklilik tarihi ve şekliyle ayırma işlemine ilişkin bilgilerin gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 11 nolu ara kararı gereği TURKCEL’e yazılan yazıya verilen cevapta, sim kartı kopyalanmasıyla ilgili veya klonlanmasıyla ilgili yazılan yazıya verilen cevapta aboneye ait sim kartı kötü niyetli kişilerin eline geçirilmesi PİN ve PUK bilgilerine sahip olması durumunda orijinal sim kartının kopyasının oluşturulabilmesi teknik olarak mümkündür. Bu durumda her iki sim kartla görüşme yapılabilir. Biriyle görüşme yapılırken diğeriyle aynı anda görüşme yapılamaz. Diğerinin görüşme yapabilmesi için çağrıyı önce başlatanın görüşmeyi sonlandırması gerekir. Bu işlemlerle sim kartın birebir aynısı oluştuğundan her iki sim kart ile yapılan görüşmelerin toplamı faturalandırma işlemine maruz kalır. Hangi görüşmenin gerçek hangi görüşmenin kopyasından gerçekleştirildiği ayırt edilemez şeklinde bilgi notu gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 1-b nolu ara kararı gereği sanık Erkut Ersoy’un talebiyle ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen yazıda sanık Erkut Ersoy’un profesyonel güvenlik ve istihbarat eğitimi almadığının bildirildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 12 nolu ara kararı gereği naip hakim tarafından ilgili sim kartın hangi telefon makineleriyle kullanıldığına dair detaylı araştırma yapılıp buna dair raporun verildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 6 nolu ara kararı gereği sanık Muzaffer Tekin ve müdafiinin talebiyle ilgili olarak, tüm dosya sanıklarıyla ilgili cezaevlerinde ziyaret eden kişilerle ilgili dökümlerin gönderildiği anlaşıldı.

İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafilerinin bir

kısım taleplerine ilişkin iddia makamı görüşünü bildiriyorum. 1. Sanık Mehmet Fikri Karadağ’ın, 11.6.2010 havale tarihli, a) 1 numaralı dilekçesindeki suç duyurusu taleplerinin CMK’nun 205. maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine. b) 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talepleri konusunda önceki duruşmadaki mütalaamızın esas alınmasına. 2. Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafileri Sayın Avukatlar Hasan Basri Özbey ve Hikmet Fırat Arslan’ın 11.06.2010 havale tarihli dilekçelerindeki talepleri hakkında, bu kişilerin 07.06.2010 tarihli duruşmada eylemli olarak istifa ettikleri dikkate alınarak, bu konu açıklığa kavuşturulduktan sonra karara bağlanılmasına. 3.Sanık Muzaffer Tekin’in, savunmasına ek mahiyette açıklamalar içeren 11.06.2010 havale tarihli dilekçesi ve

77

Page 78: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:78

ekinin dosyaya konulmasına. 4.Sanık Oktay Yıldırım’ın, 08.06.2010, havale tarihli dilekçesindeki talepleri konusunda önceki duruşmalardaki mütalaamızın esas alınmasına. 5.Sanık Muzaffer Şenocak’ın 11.6.2010 havale tarihli dilekçesindeki eşya iadesi ve dijital verilerin imajının verilmesi talepleri konusunda önceki duruşmalardaki konu hakkındaki mütalaamızın esas alınmasına 6.Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın 10.6.2010 havale tarihli dilekçesindeki talepleri konusunda önceki duruşmalardaki mütalaamızın esas alınması. 7.Sanık Hayrettin Ertekin’in savunmasına ek mahiyette açıklamalar içeren 07.06.2010 havale tarihli dilekçelerinin dosyaya konulmasına, aynı dilekçelerindeki yargılamaya yenilik katmayacağı anlaşılan diğer taleplerinin reddine. 8. Sanık Erkut Ersoy’un, 10.06.2010 havale tarihli dilekçelerindeki bir kısım talepleri konusunda önceki duruşmalardaki mütalaalarımızın esas alınmasına, diğer taleplerini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna. 9.Hüseyin Ocak isimli kişi vekili Sayın Avukat Gülseren Yoleri’nin 1.6.2010 havale tarihli dilekçesindeki davaya katılma talebinin, dilekçede bahsi geçen olayın iddianamede örgüt eylemi olarak yer almaması, sevk maddesi tesis edilmemesi, bu şekilde ilgilinin suçtan doğrudan zarar gördüğüne dair yeterli delil bulunmaması dikkate alınarak reddine, dilekçenin gereğinin takdir ve ifası için CMK. 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine. 10. Sanık Muzaffer Tekin müdafi sayın Av.Selin Deviren Tahtabiçen’in sözlü beyanındaki talebinin kabul edilerek, Recep Özkan’ın ifadesinin alınıp alınmadığı, alınmış ise gönderilmesi için CMK. 250. Maddesi ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına. 11.Sanık savunmalarının alındığı dikkate alınarak, yargılamanın bu aşamasında öncelikle tanıklar ve itiraz edilen tüm tutanak hazırlayıcılarının duruşmaya çağrılmasına. 12.Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, Hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine. 13.Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması. Yüklenen bu suçun CMK’nun 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanıklar ve müdafilerin vaki yazılı talepleri ile sözlü talepleri haklarında duruşma

tutanağı yazıldığında değerlendirilmeye alınmasına,2-Sorgu ve savunması tespit edilen ve talepte de bulunan sanık Fuat Turgut’un

duruşmadan vareste tutulmasına,3-Sanık Saipir Debzelvidze’nin yakalamasının beklenilmesine, 4-Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla

ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine, ancak sanıklardan Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muzaffer Şenocak, Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergün Poyraz, Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek ve Mehmet Fikri Karadağ’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, haklarında isnad olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, yattıkları sürelere, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul süreninde aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma

78

Page 79: T · Web viewİSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :152 CELSE TARİHİ :11.06.2010 BAŞKAN :KÖKSAL

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 11.06.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:152 Sayfa:79

şüphelerinin de bulunmadığı ve gerekirse de haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği, keza sanık Doğu Perinçek’in iddianamedeki sevk maddeleri ile tutuklama müzekkeresindeki sevk maddeleri arasındaki farklılıklar ve de Mehmet Fikri Karadağ ile birlikte yaş durumları, sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi iddianamedeki suçlama maddeleri ile de haklarında herhangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, bu sanıkların yattıkları süreler, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 23.08.2010 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi 11.06.2010 saat 21:15

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 128002

79