Upload
sanalkurs-e-dergi
View
276
Download
8
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Sanalkurs E-derginin 18. sayısıdır.
Citation preview
Yine uzun bir aradan sonra
Sanalkurs E-Dergi'nin 18. sa-
yısı ile merhaba diyoruz.
Bu sayımızda da sizler için do-
lu dolu konular hazırladık, ba-
kış açınızı değiştirecek, haya-
tınıza renk katacak makaleler,
dersler, fotoğraf ve çalışmalar
sunmaya çalıştık.
Sanalkurs.net, 2002 yılından
bu yana Türkiye'nin bilişim
eğitimi alanında en iyi plat-
formlarından biri olmayı hep
başardı. Amaç kaynak sayısı
yetersiz olan bu sahada, ya-
zılımcıların, tasarımcıların, bi-
lişimcilerin rahatça bilgilerini
paylaşmaları, yeni şeyler öğ-
renmeleri ve öğretmeleriydi.
Ancak seneler ilerledikçe
Sanalkurs'un mevcut içerikle-
rinin sayısı hızla arttı, binlerce
ders arasında arama yapmak
zorlaştı, belli bir sıraya göre
öğrenmenin tamamen kar-
maşıklaştığı bir yapı oluştu.
Ekibimizle bunu çözmek için
uzun uzun düşündük ve ye-
ni Sanalkurs için çok defalar
girişimlerde bulunduk. Da-
ha gelişmiş, daha derli toplu,
daha anlaşılır, daha öğretici
bir sistem hedefledik. Ancak
şartlar bugüne kadar ne yazık
ki uygun olmadı.
Şimdi müjdelemek isteriz ki,
yepyeni bir Sanalkurs'la ya-
kında karşınızda olacağız, her
açıdan sizi tatmin edeceği-
ne inandığımız, gelişime açık,
Türkiye'nin yine en büyük
platformu olmaya aday bir
sistemle.
Sonraki sayıda buluşmak ümi-
diyle...
Siraceddin El
merhaba...
/sanalkursnet
3
Genel Yayın Yönetmeni | DirectorSiraceddin El
Editörler | EditorsNurullah Sevinçtekin, Keramettin El
Kapak Görseli | Cover VisualEmine Arslan
Tasarım | DesignAhmet Ziya Kahraman, Siraceddin El
Yazarlar | AuthorsAbdullah Mert, Ahmet Uçar, Cem Arda Akın, Hamdi Küçük, Hasan Yalçın, Ilgıt Yıldırım, İrfan Evrens, Kemal Serkan Yıldırım, Keramettin El, Nurullah Sevinçtekin, Okan Cerit, Siraceddin El, Tuba Kahraman, Zafer Başpınar
Çalışmalar | WorksAbdullah Tekin, Ahmet Zeybek, Barış Özcan, Bilal Özdemir, Ebubekir Karanfil, Emre Şekeroğlu, Esra Ölmez, Hakan Çamoğlu, Mahmut Gediz, Muharrem Taç, Nihat Girmenç, Semra Kunduracı, Siraceddin El, Soner Demirsoy, Zeliha Küçükturan
Sponsorlar | SponsorsDergi Hosting: Garanti Server
Sanalkurs Dergisi, sanalkurs.net sitesinin yayın organıdır. Hiçbir yazı ve çalışma Sanalkurs.net ve ilgili yazarından izin alınmaksızın kullanılamaz. Yazılar yazarlarına aittir ve içeriklerinden yazarları sorumludur.
10Teknoloji DünyasındanHaberlerKERAMETTİN EL
36 Web Arayüz Tasarımında8 Önemli İpucuHASAN YALÇIN
50 Yazılımcı Raporu: Bir ŞirketinYazılımcıya BakışıSİRACEDDİN EL
60 Neden PHP Tercih Etmeliyim?ILGIT YILDIRIM
30 Windows 10 İçin 14 SebepNURULLAH SEVİNÇTEKİN
42İyi Bir Tasarımcı Olmak mı İstiyorsunuz?ABDULLAH MERT
Sayı: 18 | Eylül 2015 | Ücretsiz Bu Sayıda...
160 Swift Programlama Diline Genel BakışKEMAL SERKAN YILDIRIM
150 Git ile Depo (Repository) OluşturmakİRFAN EVRENS
144Söyleşi: PHP ve FrameworklerSİRACEDDİN EL
108 Oyunlaştırma (Gamification) Nedir?HAMDİ KÜÇÜK
96 Yunan Tanrılarının Kenti: RodosTUBA KAHRAMAN
132Adobe Muse YenilikleriAHMET UÇAR
120 İnternetin Karanlık Yüzü: DeepWebCEM ARDA AKIN
166 vBulletin Nasıl Kurulur?OKAN CERİT
138 AutoCAD 2016 YenilikleriZAFER BAŞPINAR
66Röportaj: Barış Özcan
SİRACEDDİN EL
88Röportaj: Arzu Baloğlu
ZAFER BAŞPINAR
7
Muharrem Taç
Yemeksepeti.com, Delivery Hero'ya 589 milyon dolara sa-tılarak Türkiye'nin en büyük internet satışı gerçekleştiril-mişti. Bu paranın yüzde 20 kadarının çalışanlarla payla-şılması ise daha çok konuşuldu.
27 Milyon Doları Paylaşmak
Geçtiğimiz günlerde 589 milyon dolara satılmasıyla çok konuşulan Yemek Sepeti hakkında CEO Nevzat Aydın, çok ilginç bir ayrıntıyı Ayşe Arman'la yaptığı röportajda dile getirdi: Aydın, satıştan elde edilen rakamın 27 milyonunu 114 çalışan ile paylaştıklarını belirtiyordu. Diğer patronlara kötü örnek olduklarını dile getiren Aydın, "Bizden nefret edecekler. Ama durum bu. Hiçbir
sözümüz, yükümlülüğümüz olmamasına rağmen, şirketin bu satıştan elde ettiği paranın 27 milyon dolarını çalışanlarla paylaşıyoruz. Dağıttığımız para da kendi kazandığımız para. Vergisi ödenmiş bir şekilde. Bu,
Türkiye'de bir ilk. Ortada bir başarı varsa,
bunu hep beraber gerçekleştirdik.'' diyerek çalışanlarını iş ortağı gibi
gördüğünü ifade ediyordu.
10
Google artık Google+’ın diğer platformlarla olan bağlantısı-nı tamamen kaldırıyor. Bu durumun ilk örneği ise YouTube üzerinde olacak.
Google+ Devreden Çıkıyor
Google tarafından bir nevi Facebook alternatifi olarak geliştirilen Google+ bir türlü istenilen performansı yakalayamamıştı. Google, bütün alt platformlarında Google+'ı bir geçit olarak kullandırarak daha çok kişiye ulaşmayı denemişse de başarılı olamamış, Google+ sosyal ağı istenen performansı yakalayamamıştı. Bunun üzerine Google, başarısız olarak düşündüğü sosyal ağ hesabını diğer platformlardan ayırmaya karar verdi.
Önceleri bir Google ürününe erişim sağlamanız için Google+
hesabıyla giriş yapmanız gerekiyordu. Firma artık bu hizmeti kaldırdı. Google, Google+ üzerinde yer alan önemli özelliklerden biri olan, aynı zamanda bir bakıma da Google+’ı başarıya itecek olan tek özellik “Photos” özelliğini de ayırarak tek başına bırakmıştı.
Önümüzdeki aylar içinde Google tüm hizmetlerini ayıracak. Eğer Google+ kullanmak isteyen kullanıcılar varsa, gönüllü olarak geliştirici takımlarında yer alabilecek. İstemeyenler için de seçenekler sunulacak.
11
Milyar dolarlık servete sahip teknoloji ve bilişim sektörü-nün liderleri servetlerinin büyük kısmını sonsuz gençlik ve ölümsüzlük üzerine yapılan araştırmalara yatırıyor.
Ölümsüzlüğe Yatırım
Yeni nesil milyarderler sonsuz yaşamın ve gençliğin peşinde tüm servetlerini harcamaya razı. İnsanoğlunun en büyük sorununun ölüm olduğunu söyleyen PayPal şirketinin kurucusu Peter Thiel, 2 milyar dolarlık servetinin dörtte birini gençlik ve yaşamı uzatma konusunda araştırma yapan şirketlere bağışladı. Thiel, "Hayatın bir sonunun olması fikrini yenmek için bizim
çalışmamız lazım" diyor.
Oracle'ın kurucusu Larry
Ellison, 430 milyon dolarını
yaşlanma karşıtı araştırma
yapan bilim adamlarına
bağışladı. Ellison, "Ölüm insanın
aklının alabileceği bir şey değil.
Bir an burada olup, sonrasında
yok olma fikrini beynim kabul
etmiyor. Bu yüzden de bu
konuda yapılan tüm çalışmaları
takip edip elimden geldiğince
12
destek olmaya çalışıyorum"
diyor.
Google'ın kurucusu Larry
Page, dünyaca ünlü bilim
adamlarını kendi kurduğu
Kaliforniya merkezli California
Life Company isimli şirkette
bir araya getirdi. Yaklaşık
750 milyon dolar harcanarak
kurulan şirketin araştırmaları
gizli bir şekilde yürütülüyor.
Google'dan Sergey Brin,
Facebook'un kurucusu Mark
Zuckerberg, Napster kurucusu
Sean Parker ve eBay'in
kurucusu Pierre Omidyar,
verdikleri röportajlarda
insanoğlunun teknolojiyi
kullanarak ölümsüzlüğün
peşinden gitmesi yolunda
milyonlarca dolar yardım yaptıklarını söylüyor. Dünya çapında bu konuda araştırma yapan en önemli isimlerden biri olan Ken Dychtwald, "Bir gün sonsuz gençlik ve belki ölümsüzlük üzerine büyük bir keşif yapılsa tabii ki bu araştırmanın sonuçlarına ilk ulaşanlar bu konuda en büyük yatırım yapan Silikon Vadisi zenginleri olacak. Onları büyük servete sahip iş adamları ve kraliyet aileleri izleyecek. Fakirler ise resmen doğal bir yok olma sürecine girecek. Öyle bir an yaşanacak ki, dünyanın en zengin 10 bin kişisi belki sonsuza kadar yaşayacak. Onlar geri kalanlardan ayrılacak" diyor.
13
Yeni iPhone 6S, 4,7 inç'lik ek-rana sahip ve artık A9 işlemciye ve 4K video kaydedebilen yeni 12MP'lik iSight kameraya sahip.
En çok dikkat çeken özellik Force Touch teknolojisi. iPho-
ne 6S'te "3D Touch" adını alan teknoloji, farenin sağ tuşuyla yaptığınızı, parmağınızla sert basarak yapmanızı sağlıyor. 3D Touch, 3 farklı basınç seviyesi-ni algılıyor ve buna göre tepki veriyor.
Apple'ın "peek" adını verdi-ği yeni işlev, uygulamaların simgesine dokunarak di-rekt olarak belirli bir işleve ulaşmanızı sağlıyor. Örne-ğin kamera uygulamasına sert dokunarak, açılan me-nüden direkt olarak selfie işlevine ulaşabiliyorsunuz. Bir başka yeni işlev olan "Pop", fotoğraf ve videoları ekranı tamamen kaplama-dan görüntülemeye ya-rıyor. iPhone 6S, Apple'ın 64-bit'lik A9 işlemcisiyle çalışıyor. iPhone 6'ya gö-re, %70 performans artışı ve GPU işlerinde %90 artış var.
iPhone 6S'te Neler Yeni?
14
Twitter, gelen şikayetleri göz önünde bulundurarak çalıntı tweet'lere erişimi engelliyor ve bunun yerine bir uyarı mesajı görüntülenmesini sağlıyor. Bu sayede içeriklerin izinsiz şekilde kullanılmasının önüne geçmeyi hedefliyor.
İlk olarak Los Angeles'lı yazar Olga Lexell'ın şikayeti üzerine Twitter, Lexell'ın tweet'lerini izinsizce kopyalayıp paylaşan kullanıcıların çalıntı tweet'lerini kaldırmaya başladı. Kaldırılan tweet'lerin yerine bir uyarı mesajı yayınlanıyor.
Twitter, bundan sonra çalıntı tweet'leri yayınlayanların gö-zünün yaşına bakmayacak!
Çalıntı Tweet'lere Yasak
15
WhatsApp Web, WhatsApp'ın tarayıcı üzerinden kullanılması-nı sağlayan özel bir hizmet. İlk olarak Google’ın Chrome tara-yıcısına gelen, ardından Firefox, Opera ve Safari kullanıcılarına da sunulan WhatsApp Web, hiçbir zaman Microsoft’un ta-rayıcısı Internet Explorer’a ula-şamadı.
Ancak Windows 10 ile hayatı-mıza giren yeni tarayıcı Edge, çok yakında WhatsApp Web desteğine kavuşacak gibi gö-rünüyor. Microsoft Program Yöneticileri Greg Whitworth ve David Storey, Twitter’da yayın-ladıkları mesajda, Edge’e What-sApp Web desteği kazandırmak için çalıştıklarını duyurdu.
Windows 10’a ve yeni tarayıcısına geçiş yapanlar çok yakın-da Whatsapp'ı Microsoft Edge üzerinden de kullanabilirler.
Microsoft Edge ile WhatsApp Kullanmak
16
Aylık video izlenme sayısı bir milyarı geçen video paylaşım sitesi Youtube, şaşırtıcı izlenme rakamları ile ön plana çıksa da, yayınlanan raporlar ışığında hâlâ kâr edemiyor. Buna rağmen Google Youtube'u geliştirmekten geri kalmıyor.
Son olarak şeffaf bir video oynatıcı tasarımını hayata geçiren Google, bir bakıma da Android 5.0 Lollipop ile gelen
Materyal Dizayn anlayışını Youtube'a uygulamış oldu.
Önceki siyah video barına kıyasla yenilenen video oynatıcı daha şeffaf bir yapı kazanmış. Bununla beraber video özelliklerini içeren sekme de, daha şeffaf ve kırmızı tonlarının vurgulandığı bir hale gelmiş. Pek çok kullanıcının da olumlu görüş belirttiği yeni tasarım çok hoş görünüyor.
Dünyanın en büyük video paylaşım sitesi Youtube, uzun bir süre sonra video oynatıcısında tasarım değişikliği yaptı.
Youtube Tasarımı Yenilendi 17
Hakan Çamoğlu
X Hanım merhaba,
Şirketinizin Y pozisyonu arayı-şınız için davetiniz üzere xx/xx/xxxx'te bir görüşme yaptık.
Bu görüşme sonucunda bir hafta içerisinde geri bildirimde bulunacağınızı belirtmiştiniz.
Hatta olumlu olur ise telefon ile, olumsuz olur ise mail yo-luyla mutlaka bilgilendireceği-
nizi söylemiştiniz.
Görüşmemizin üzerinden xx gün geçti ve henüz bir bilgilen-dirme maalesef alamadım.
xx/xx/xxxx tarihinde size bir mail attım ve süreçleriniz hak-kında bir geri bildirimde bulun-manızı rica ettim.
Fakat yine herhangi bir bilgi-lendirme alamadım.
Türkiye'de çoğu kimse işe alım aşamasında bu süreci ve ba-sitliği az çok yaşamıştır. İnternette karşılaştığımız bir mail bu duygulara tam anlamıyla tercüman oluyor.
İşe Alımda Bir Amatörlük Klasiği
20
İzniniz ile sizinle paylaşmak istediğim bazı şeyler var.
Aylarca işsiz ve sıkıntılı bir dö-nemden geçip, sizin mülakat davetinizle bir parça olsun umutlanmış bir profesyonel olabilirdim. Evde eşine, çocuk-larına karşı mahcup, faturalarını ödeyemeyen bir baba ve / veya eş olabilirdim.
Öncelikle konumu, deneyimi, talip olduğu pozisyon ne olursa olsun bir adaya bu şekilde dav-ranmamanız gerekir.
Neyse ki, ben yukarıda bahset-tiğim ne umutla iş bekleyen, ne de zor durumda olan bir baba ya da eş değilim. Çok şükür ha-yatımda her şey yolunda ve iyi bir yaşantım var. Uzun bir süre çalışmasam bile birikimim var, imkanlarım var.
Ya olmasaydı? Ya sizden gele-cek herhangi bir haberi her gün heyecanla, merakla, umutla bekleyen biri olsaydım?
Ya da şöyle düşünelim: O gö-rüşmeyi masanın diğer tara-fında birisi olarak ben sizinle yapsaydım ve ben size hiçbir şekilde yanıt vermeseydim?
Bence İK kavramına ve meslek-taşlarınıza oldukça zarar veren bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Bence sizinle görüşmek için saatlerce yol kat eden, emek ve zaman sarf eden profesyo-nellere haksızlık yapıyorsunuz. Bence empati kuramıyorsunuz.
Size bu maili atıyorum, çün-kü ne sizin, ne de şirketinizin "Kurumsal Kimlik" kavramının gerçek anlamını bilmediğinizi düşünüyorum.
Kaldı ki bana bir iş teklifi yap-sanız bile kabul etmeyeceğimi bilmenizi isterim.
Çünkü daha en başta göster-miş olduğunuz bu ciddiyetsiz-lik, ileride vereceğiniz hiçbir sözü gerçek anlamda tutmaya-cağınızın bir göstergesi.
Ne iyi ettiniz de şirketinizin bu anlamdaki gerçek yaklaşımınızı daha başlamadan belli ettiniz.
Lütfen iş arayan insanlar ile oy-namayın ve onları hafife alma-yın. Bir gün bizim yerimizde siz olabilirsiniz. Sakın unutmayın olur mu?
Saygılarımla...
21
Samsung 13 Ağustos’ta New York’ta gerçekleştirilen etkinlikte Galaxy Note 5 ve Galaxy S6 Edge Plus modellerini tanıttı.
Samsung İddialı:Galaxy Note 5 ve S6 Plus
Daha önce internete sızan Galaxy Note 5 ve S6 Edge Plus sızıntılarının birebir tuttuğu-nu gördük ve bu kez de bir süprizle karşılaşmadık. Note 5 modelinin bir önceki model olan Note 4 ile en önemli farkı
tasarımı idi. Samsung S6 ve S6 Edge ile başlayan metal çerçe-ve ve cam arka kapak tasarımı burada da karşımıza çıkıyor. Note 4 modelinde arka kapak çıkartılıyordu ve micro SD kart slotu mevcuttu. Fakat Note 5
Mehmet Said Karaçin
22
modelinde arka kapak çıkartıla-mıyor, yani batarya değiştirile-miyor ve micro SD kart girişi ne yazık ki mevcut değil. Samsung buna cevaben, telefonlarda kullanılan SD kartların telefonu yavaşlattığını, bu yüzden micro SD kart yuvasına yer verme-diğini söylüyor. Samsung’un, Apple gibi özellikle amiral gemi modellerinde micro SD kart yuvasız tasarımları iyice be-nimsediğini görüyoruz. Micro SD kart yuvasının olmayışı ve değiştirilemeyen batarya çoğu kullanıcıyı üzecek gibi.
EKRAN: Samsung Note 4’de olduğu Note 5 modelinde de ekran boyutunda bir değişikliğe gitmedi. İki telefon da 5.7” ek-
ran boyutuna 2K çözünürlüklü super amoled ekrana sahip. Samsung Note 5 modelinde ekran ve kasa Gorilla Glass 4 ile kaplı. Note 4 modelinde de ekran Gorilla Glass 4‘tü.
İŞLEMCİ: İşlemci tarafında da bir yenilik göremiyoruz. Sam-sung S6 modeliyle harikalar yaratan 8 çekirdekli işlemcisi Exysnos 7420 Note 5 modelin-de bir kez daha karşımıza çıkı-yor. Exynos 7420’de 4 çekirdek 1.5 ghz hızında çalışırken diğer dört çekirdek ise 2.1 ghz hızın-da çalışıyor. GPU tarafında ise yine S6’da gördüğümüz Mali-T760MP8 karşımıza çıkıyor. Bu arada Note 4 modelinin Snapd-ragon 805 ve Exynos 5433
23
gibi 2 farklı işlemciyle piyasaya çıktığını belirtmekte fayda var. Yani Note 5 işlemci tarafında bir iyileştirme olduğunu görü-yoruz.
YAZILIM: Note5 Android’in en güncel sürümü olan 5.1.1 Loli-pop ile geliyor.
DEPOLAMA: SD kart slotunun olmadığını belirttiğimiz Note 5, 32, 64 ve 128 GB’lık 2 farklı de-polama kapasitesi ile piyasaya çıkacak. Note 4’de 3 GB olan ram miktarı Note 5 modelinde 4 GB’a çıkmış durumda.
PİL: Günümüz akıllı telefon-
larında kullanıcıların en büyük sıkıntı yaşadığı pil durumuna gelirsek, (Note 4’te bildiğiniz gibi 3220 Mah pil vardı) Note 5 modelinde Samsung’un pil konusunda biraz cimri davran-dığı söyleyebiliriz: Note 5 mo-delinde 3000 mah bir pil var. Fakat Samsung’un söylediğine göre kullandıkları Exynos 7420 işlemci bir önceki modelde kullanılan işlemcilere göre %20 daha az enerji harcıyor ve bu-nun pil süresini daha da uzata-cağını iddia ediyor.
İNCELİK / HAFİFLİK: Pilin kü-çülmesiyle beraber Note 5
24
modelinin daha inceldiğini ve hafiflediğini görüyoruz. Note 4, 176 gr. ve 8.5mm kalınlığında iken Note 5’in 171gr ve 7.6mm olduğunu görüyoruz. Note 5’te ekran kasa oranında da geliş-meler olduğunu görüyoruz. Note 4 modeline göre çerçe-velerin biraz daha inceldiğini söyleyebiliriz. Note 5’te ekran kasa oranı % 76. Note 4’te ise bu rakam % 74 idi.
KAMERA: Note 4’te olduğu gibi yine 16 mp’lik bir kamera karşı-mıza çıkıyor. Note 4 modelinde 3.7 mp olan ön kamera Note 5 modelinde 5 mp olmuş. Kame-ra 4k video çekebiliyor ve led flaşa sahip.
KALEM: Note serisinde alıştı-ğımız, Note serisinin olmazsa olmazı, kimilerine göre Note
serisinin en büyük artısı olan Samsung’un S Pen Stylus adını verdiği kalemine gelirsek, bura-da bazı yenilikler bizi bekliyor. Yeni kalemimizi artık tırnağı-mızla çıkartmıyoruz, arkasında-ki küçük buton yardımcı olu-yor. S Pen kalemiyle tuş kilidini açmadan da kilit ekranı üzerin-de not alabiliyoruz.
PARMAK İZİ OKUYUCU: Son dönem telefonlarda sıkça gör-düğümüz parmak izi okuyucu, Note 5 modelinde de mevcut.
FİYAT: Telefonun fiyatına ge-lirsek Note 5 modeli için 2700 liradan başlayan fiyatlarla ülke-mizde satışa çıkacak. S6 Edge Plus ise 3.099 liradan başlayan fiyatlarla satışta olacak.
25
Ülkemizde Dijital Oyun Tasarımı bölümü ilk kez İpek Üniversitesi'nde 2015-2016 öğretim döneminde açılıyor. Eğitim dili İngilizce olan bölüm MF-4 puan türünden öğrenci alıyor.
İpek Üniversitesi Dijital Oyun Tasarımı Bölümü ile Bir İlke İmza Atıyor
26
Teknoloji ilerledikçe oyun tasarımı konusunda eğitim almış uzmanlara
da ülkemizde ve dünyada ihtiyaç her zamankinden daha çok artıyor. Bu ihtiyacı fark eden İpek Üniversitesi, sektörün ihtiyacına yönelik insan kaynağı sağlamak, bu alanda geliştirilecek hem proje, hem de ürünlerle ülkemize katkı sağlayarak, araştırma ve uygulama yapabilen insan gücü yetiştirmek için kolları sıvıyor.
Bu programa dahil olan öğrencilerin zorunlu ve seçmeli derslerinin yanında 4. sınıfta oyun, animasyon ve yazılım projeleri geliştirmeleri gerekiyor. Dolayısıyla bu programla öğrenciler teorik bilginin yanısıra hem derslerin uygulama kısmında, geliştirdikleri projelerle uygulama deneyimi de kazanmış olacaklar. Böylelikle, öğrenciler hem stüdyoda, hem de oyun firmalarında staj yapma imkanlarına sahip olacaklar.
İpek Üniversitesi Dijital Oyun
Tasarımı bölümünde şu dersler göze çarpıyor:
Oyun Programlama, Bilgisayar Animasyonu, Mobil Oyun Geliştirme, Oyun Motoru, 3D Modelleme, Oyun için Ses Dizaynı, Oyun için Arayüz Tasarımı, Oyun Senaryosu, Çevrimiçi Oyun Geliştirme, Dijital Girişimcilik.
Ayrıca bu derslere ilave olarak oyun geliştirmenin temelini oluşturan, Tarih, Türkçe, Matematik ve Fizik gibi temel derslere de yer veriliyor.
İpek Üniversitesi Sinema Sanatları Fakültesi bünyesinde açılan Dijital Oyun Tasarımı Bölümü oyun yazılımcısı, animasyon sanatçısı, grafik sanatçısı, ses ve görüntü uzmanı, içerik planlayıcı ve senarist gibi istihdam ihtiyaçlarını karşılayan bir eğitim vaad ediyor. Bölüm mezunları Dijital Oyun Tasarımcısı ünvanı alacaklar
Sorularınız için:
http://game.ipek.edu.tr/
27
Soner Demirsoy
Microsoft işletim sistemi serisinin son halkası Windows 10 hazır. İşte Windows 10'u tercih etmek için belirlediğimiz 14 öne çıkan özellik.
Windows 10 İçin 14 SebepNURULLAH SEVİNÇTEKİNFront-end Developer
30
1 Cortana: Microsoft'un, "dünyanın ilk gerçekçi ki-şisel dijital asistanı" olarak
bahsettiği Cortana, gerek me-tinsel gerekse sesli aramalarda bize yardımcı olacak. Bu araç ilgi alanlarınıza yönelik medya içerikleri sağlayabileceği gibi çeşitli hatırlatmalar konusunda da yardımcı olmayı hedefliyor.
2 Microsoft Edge: Explo-rer facialarından sonra yepyeni ve güvenli bir
tarayıcı ile Chrome, Safari ve Firefox'a rakip geliyor.
3 Xbox entegrasyonu: İlk defa hayata geçirilen resmi Xbox entegrasyonu
ile Xbox One oyunları Windows 10 yüklü bilgisayarlara aktarıla-bilecek.
4 OneDrive: Microsoft, Windows kullanıcılarına ücretsiz 15 GB, Office
365 abonelerine ise sınırsız de-polama alanı sunuyor.
5Windows Hello Güven-lik: Parmak izi, yüz veya iris tanıma kullanarak
Windows 10 cihazlarınızda oturum açabilmenizi sağlayan güvenlik özelliği sunuyor.
6Windows Store: AppSto-re gibi Windows'a yönelik pek çok uygulamanın
yer aldığı mağaza çok geniş bir yelpazede hizmet verecek. Tüm Windows 10 cihazlarında aynı alışveriş deneyimini su-nan yeni Windows Mağazası'na bilgisayar, tablet ya da telefon-dan ulaşılarak, uygulama, oyun, müzik, film ve TV programları gibi ücretli ve ücretsiz dijital içerikler indirilebilecek.
7Continuum: Windows 10 işletim sistemi yüklü olan mobil cihazınızı bir
31
monitöre bağlayarak klavye-mouse desteği ile kullanmanızı sağlayacak.
8Görev Penceresi Görü-nümü: Alt-Tab tuşları ile yapılan uygulamalar arası
geçişte artık uygulamaların kü-çültülmüş görüntüleri olacak. Bu şekilde uygulama pencere-leri arasında geçiş daha kolay olacak.
9 Çoklu Masaüstü: Tek monitörünüz olsa bile sanal masaüstleri oluş-
turulabilecek ve masaüstleri arasında geçişler yapılabilecek. Aynı anda dört adede kadar uygulama tek bir ekrana tuttu-rulabilecek ve daha fazla alana ihtiyacınız olduğunda veya her şeyi projeye göre gruplamak mümkün olacak.
10 Bildirimler: Noti-fication penceresi Windows masa-
üstünden sistemdeki bazı uy-gulamalara ait bildirimleri anlık olarak görme imkanı sunuyor.
11Yenilenen Komut Satırı: Artık komut satırında bazı iş-
lemler kolaylaştırılarak kısayol
kullanımlarına da izin veriliyor.
Özellikle Ctrl+V işlevi çok ye-
rinde bir ekleme olmuş.
12 Evrensel Uygula-malar: Aynı kodla yazılmış bir uygu-
lamanın hem masaüstü bilgisa-
yarda hem de Windows Phone
cihazlarda çalışmasını sağlayan
özellik özellikle yazılım geliş-
tiricileri çok mutlu edeceğe
benziyor.
13 Başlat Menüsü: Ve tabi ki Başlat menüsü yeniden
sahnede. Artık pinlenmiş uygu-
lamalar ve widget'lar da görü-
nebilecek.
14 Serbest Office: Microsoft, Win-dows 10 kullanı-
cılarının Word, Excel ve Po-
werPoint için yeni evrensel
Windows uygulamalarına eri-
şebileceklerini onayladı. Ayrıca
tüm Microsoft Office paketine
yatırım yapmaya gerek kalma-
dan, sadece istenilen program
satın alabilecek.
32
Abdullah Tekin
Mahmut Gediz
Arayüz tasarımı yaparken bazen kendimizi kaptırıp gittiğimiz, bazen de müşterinin baskıları sonucu bezginlikle eski usül yöntemlere başvurduğumuz bir gerçek. Bir an bu durumlardan arınıp arayüz tasarımı yaparken dikkat etmemiz gereken 8 konuya eğilelim.
Web Arayüz Tasarımında 8 Önemli İpucu
HASAN YALÇINWeb Arayüz Tasarımcısı
36
1Amerika’yı Yeniden Keşfetmeyin!
Bir çok arayüz tasarımında sizi zorlayan fonksiyon ya da istekler olabilir. Paniğe kapılmayın. Daha önce nasıl yapıldı ise öyle yapın. Alışılagelmiş kullanıcı eğilimlerini farklılık yaratmak için keşfedilmez ve anlaşılmaz hale getirmektense bilindik yöntemleri yeniden kullanmanızda bir mahsur yok.
2Zengin Medya
Hızlanan internet bağlantıları sayesinde
(optimize olmak şartı ile)
bir çok zengin medya türü
kullanabilirsiniz. Videolar,
animasyonlar, şık görseller.
Tasarımlarınızda estetik katacak
bu fırsatları kaçırmayın!
3Tasarım Kullanıcılarınız İçindir, Sizin İçin Değil
Sırf hoşunuza
gidiyor diye tasarımlarınıza
37
ekleyeceğiniz unsurlar ileride büyük baş ağrılarına neden olabilir. Kullanıcı talepleri ve proje brifinginin size gösterdiği yolların dışına çıkmadan, yaratıcı ve fonksiyonel işler ortaya çıkarmak için çalışın.
4Kullanıcı Deneyimini Boşvermeyin
Modern web arayüz tasarımı projelerinde kullanıcı deneyimi artık her zamankinden önemli ve başrolde. Bu konuyu es geçmeyin ve kullanışlı tasarımlar üretmenin peşinde olun. Kendinizi
kullanıcı deneyimi tasarımı konusunda mümkün olduğu kadar geliştirmeniz, ilerde yapacağınız projeler için avantaj sağlayacaktır.
5Sosyal Medya Entegrasyonu
Tasarım projelerinizin içerisine sosyal medya unsurlarını entegre etmediğiniz sürece başarıya ulaşmanız eskisi kadar kolay değil. Özel projeler haricinde ticari web siteleri için olmazsa olmaz sosyal medya entegrasyonu
38
için mutlaka arayüzlerinizde yer ayırın.
6Taze İçerikler
İyi bir arayüz kullanım kolaylığı sağlar. Ancak
kaliteli ve taze içeriğin yerini hemen hiç bir şey tutmaz. Projeniz yayına girdikten sonra iyi bir içerik desteği almalı yoksa tüm tasarım eforunuz boşa gidebilir.
7Aksiyon Butonları
Kullandığınız renk skalasına bağlı olarak
üreteceğiniz fark yaratacak aksiyon butonları, hedefe kolay ulaşmak isteyen kullanıcılar için faydalı olacaktır. Butonları hızlı
anlaşılır şekilde tasarlamalısınız. Ancak aksiyon butonlarının üzerindeki kelimelerin de çok önemli olduğunu unutmayın.
8Açık Mesaj ve 5 Saniye Kuralı
Hepsinden önemli olan tasarımını yaptığını projenin daha ilk sayfasında vermek istediği mesajı net bir şekilde iletiyor olması gerek. Unutmayın hızlı tüketim dünyasında ekran üzerinde gerekli mesajı vermek için 5 saniyeniz var ve hepsi o kadar. Gerek görsel gerekse yazı ile derdinizi hızlı bir şekilde anlatmalısınız.
39
Semra Kunduracı
Tasarımcı olmak isteyenler nasıl bir yol izlemeli? İyi bir tasarımcı olmanın başlıca kriterleri nelerdir? Tasarımla alakalı dikkat edilmesi gereken noktalar nedir?
İyi Bir Tasarımcı mı Olmakİstiyorsunuz?
ABDULLAH MERTGrafik Tasarımcı
42
Tasarımcı kimliğini hayatına ve davranış biçimine yansıtmakta
güçlük çekiyorsanız mesleğe
1-0 geriden başladığınızın
farkında olmalısınız.
Tasarımcı olarak bir yerlere
gelebilmek, gelinen noktada
marka olabilmek ve tüm
bunları herkesten önce
kendine ispatlamak istiyorsanız
bu tamamen sizin hayal
gücünüzde saklı.
Bu kimliği farklı mekanlarda,
çevrenizde, dinlediğiniz
müzikte, izlediğiniz filmde
hatta okuduğunuz kitapta
bile yansıtmalısınız. (Yazımın
sonunda bir kitap ve film
önerim olacak)
Gelelim
iyi tasarımın
püf noktalarına;
Her şeyden önce tasarıma
bilgisayar ile başlamanın
yanlışlığı ile Jim Carrey'nin bir
gangster rolünde oynamasının
eşdeğerde olduğunu
bilmelisiniz.
"Tasarımda başlangıç
neresidir?" diye sorarlar hep.
Tasarım elbette yetenek
gerektirir, fakat öncelikle
yeteneğin nasıl ortaya
çıkarılacağını ve geliştirileceğini
konuşmalıyız.
Mesela A.Ü. GSF Grafik Bölüm
Başkanı Prof. Tevfik Fikret
UÇAR "okumalısınız" diyor.
Neden mi? Çünkü tasarımın
43
özü farklı olmak ve dikkat çekmek, değil mi? O halde farklı olabilmek için farklı birşeyler okumanız gerekir. Emin olun, okuduğunuz her kitap olaylara bakış açınızı değiştirecektir. Tıpkı Av Mevsimi’nde olayı çözebilmesi için Cem Yılmaz’ın stajyerine verdiği mesaj gibi. Yani işin özeti tasarıma başlamadan her yönüyle dolu olmalısınız. Olayları iyi yorumlamalı, okumalı, araştırmalı, meraklı olmalı ve her işin farklı yönüne bakabilmeyi başarmalısınız.
Peki tasarım nasıl araştırılır?
Google’u açıp işinizle ilgili arama yaptığınızda karşınıza çıkan görseller iyi ve örnek tasarımlar mıdır? Asla…
Öncelikle iyi tasarım sitelerini bulmalısınız.
Ve yapacağınız işle ilgili mutlaka ön hazırlığınız olsun. Mesela Behance.net gibi sitelerden dünyadaki örneklerini mutlaka incelemelisiniz...
Bütün bu ön hazırlıklar tamamlandıktan sonra artık eskiz aşamasına geçiş sürecimiz başlıyor. Bu süreçte kafamızda kurguladığımız hikayeyi kağıda dökmeye çalışıyoruz. 3-5 kağıdı harcamak zorunda kalacaksınız belki ama, emin olun sonuç çok şaşırtacak sizi. Eskiz yapmaktan sıkılmamanız ve sabırlı olmanız lazım. Çünkü işin püf noktası orası. Eğer
44
eskizi atlayarak bilgisayara geçerseniz bir yerlerde takılacağınız kesin. Genç arkadaşlardan çok duyuyoruz: "Abi işe başladım, ama aklıma bir şey gelmiyor, şu işe bir el atsan..."
Fikirleriniz, eskize döktünüz, şimdi bilgisayarda eskimizi uyguluyoruz. (Bilgisayarınıza fazla yüklenmeyin çünkü onun rolü sadece uygulamak. O, bizim için aklımız ve mesajımız arasında kullandığımız bir araçtan başka birşey değil.)
Unutmadan söyleyeyim, işe olgun ve net bir brif ile devam etmelisiniz. Olgunlaşma aşamasına gelmemiş, karmaşık ve işi sizin çözmenizi bekleyen brifleri asla kabul
etmemenizi öneririm. Bu sizin ve karşınızdakinin tasarımcı kimliğine olan saygıyı birkaç adım daha artıracaktır.
Kimliğinizi geliştirecek diğer bir husus da, iyi bir arşiv ve kaynağınızın olması. Özellikle kaynaklarınız meslekte sizin adeta eliniz ayağınız olacak.
Örneğin, bir logo tasarımına başlayacaksınız ve meslekte ilk yılınız. Belirlediğiniz kaynak sitelerini belirli aralıklarla tarıyor ve içinde sorguluyorsanız bir yıl içerisinde yaklaşık 1.000-1.500 logoyu zihninizden geçirmiş, artılarınızı ve eksilerinizi tartmış olacaksınız. Bu oluşumun kimliğinize katacağı mükemmeliğe ne kadar da ihtiyacınız var, değil mi?
45
Tasarım Kirliliği
Bir diğer husus, tasarımcı ve tasarım kirliliğinin kontrol edilebilmesi. Bu kavramı iyi algılayabildiğiniz an kimlik adına çok iyi bir aşamadan geçmiş olacaksınız. Bu kirliliğe küçük bir örnek vermek istiyorum.
Birinci örnekteki sadelik, algı ve mesajı net olan tasarımı incelediğinizde, ikinci örnekteki kirliliği görmemek mümkün değil!
Tasarımdaki öğeleri bir filmdeki karakterler olarak da düşünebiliriz. Tasarımlarımızda mutlaka bir başrolümüz, yani bir odak noktamız olmalı. Sonrakiler ise başrolümüzü destekleyici yardımcı roller. Lütfen iki dakikanızı ayırın
ve örnekteki iki çalışmayı da inceleyerek söz konusu farkı kelimelere dökün.
Sizlerle iyi bir ‘tasarımcı kimliği’ adına yapılması gereken bir kaç adımı paylaşmaya çalıştım. Her şeyden önce bu kimliği kendi ruhunuza kanıtlamayı başarmalısınız. Yani tasarımcı olduğunuza önce kendiniz inanmalısınız. Çünkü size gelen dağınık bilgiyi kompoze ederek modern ve kural dışı bir tasarım çıkarmak gerçek bir tasarımcı kimliği ile gerçekleşir.
Unutmadan, John Hegarty'nin "Yaratıcılık" kitabını okumanızı, meşhur yabancı dizilerden Madmen’i de izlemenizı şiddetle öneririm.
Bir sonraki derste buluşmak üzere iyi hayaller….
ÖRNEK 1 ÖRNEK 2
46
Mahmut Gediz
Hakan Çamoğlu
Kurumsal şirketler yazılımcı alırken nasıl bir yol izlemeli? Yazılımcılardan doğru bir şekilde nasıl yararlanılmalı? Onlara ne tür imkanlar sunulmalı? Pek çok yazılmcı ile görüşülerek hazırlanan bu makalede bu ve bunun gibi soruların cevaplarını bulacaksınız.
Yazılımcı Raporu:Bir Şirketin Yazılımcıya Bakışı Nasıl Olmalı?
50
Muhakkak ki, hem şirketler bir yazılımcı istihdam etmek istediklerinde, hem de yazılımcılar bir yerde çalışmak üzere başvuru yaptıklarında nelerle karşılaşacaklarını pek kestiremiyorlar. Türkiye’de bu konuda yerleşmiş kurallara sahip pek çok şirket olmasına karşın, hiçbir fikre sahip olmayan, yazılımcılarla ve sorunlarla boğuşan pek çok şirket de mevcut.
Bu yazıyı bir şirketin yazılımcı istihdamında göz önünde bulundurması gereken kuralları beyan eden maddeler zinciri olarak görebilirsiniz. Bu maddeler, pek çok kişiyle istişare edilerek ve pek çok yazılımcıya danışarak oluşturuldu. Tek taraflı değil, hem yazılımcılar, hem de yazılımcılarla çalışması gereken şirketler açısından önemli ipuçları ve değerlendirmeler içermektedir.
1Doğru kişiler seçilme-lidir. Yazılımcılar belli bir süreyi içeren yazılım
geliştirme tecrübesine sahip ol-malıdır. Daha önce yaptıkları ya da aktif olarak yer aldıkları pro-jeleri olmalıdır. Bu şahsi veya kurumsal olabilir. Yazılım mü-hendisi, bilgisayar mühendisi unvanlarından ziyade ürettikleri veya üretebilecekleri projele-re odaklanılmalıdır. Şu soruları olumlu cevaplanması beklen-melidir:
SİRACEDDİN ELProje Yöneticisi
51
a. Kurum genelinde kullanılan yazılım dilleriyle
ve platformlarıyla çalışabilir mi? (PHP, ASP.net, MVC, Laravel,
Phalcon vs.)
b. Yazılım mantığı güçlü mü? (Bunun için özel hazırlanmış mantık sorularını çözmesi istenebilir)
c. Veri tabanı hâkimiyeti ne düzeydedir? Crud seviyesinde midir?
d. Tasarım ve arayüz geliştirme ekibi ile birlikte çalışabilir mi?
e. Sadece verilen işi mi yapıyor, yoksa insiyatif kullanarak, araştırarak verilen göreve üst düzey katkılar sağlayabiliyor, yeni çözümler önerebiliyor mu?
2Yazılımcılar belli bir deneme süresi kapsamında teste tabi tutulmalıdır. Problem çözümü, iş bitirme ve çözüm üretme kapasiteleri bu süre dâhilinde değerlendirilmelidir.
Performans değerlendirme testleri yapılabilir.
3Maaş standartlarının piyasa şartlarında tayin edilmesi şarttır. Tecrübeli ve kaliteli bir yazılımcı nadir bulunduğu için elde tutmak için piyasa şartlarına uygun bir
ücretlendirme yapmak gerekiyor. Aksi halde başka şirketlere transferler yaşanabilir. Aynı şekilde, maaşının yetersiz olduğunu düşünen bir yazılımcıdan alınan verim düşer.
4Doğru donanımlı bilgisayarlar ve ekipmanlar sağlanmalıdır. Gerekiyorsa büyük ekranlı monitörler, duruma göre Windows, Mac veya Linux işletim sistemi temin edilebilir.
Ayrıca internet erişiminde araştırmasını engelleyebilecek bir kısıtlama söz konusu olmamalıdır.
52
5Proje yöneticisi olmalıdır. Yazılımcıların iş akışını ve çalışma imkânlarını kendi içinde sağlayıp görevlerini belirleyecek bir proje yöneticisi önemlidir.
6Yazılımcıların bir ekip olarak çalışması gerekmektedir. Yazılımcılar tek başlarına çalıştıkları zaman problem çözme konusunda yetersiz kaldıklarını düşünebiliyorlar. Bu da
işlerin verimini önemli ölçüde düşürüyor. Bu nedenle en az üç kişilik bir ekiple ekip olarak çalışmaları çok önemli.
7Yapılan bütün projeler versiyon kontrol sistemi (repository) tabanlı çalışılmalıdır. Github, Bitbucket gibi sistemler kullanılarak bütün güncelleme ve geliştirmeler kayıt altına
alınmalıdır.
8Esnek çalışma saatleri olmalı-dır. Yazılım işi konusunda görev veya proje bazlı çalışmak daha
sağlıklı olabilir. Örneğin, yazılımcıya verilen görevin belli bir süresi olabilir, bu süre zarfında işini iş saatleri nok-tasında esnek çalışarak halledebilir.
Yabancı ülkelerde ve profesyonel şir-ketlerde yazılımcılardan verim almayı ar-
tırmak için haftalık çalışma saatleri ortalama 40 saat civarında tutulmaktadır.
9Yazılımcı, proje esnasında projeyi ilgilendiren herkes ile muhatap olmamalıdır. Projenin herhangi bir yerinde problemle karşılaşan herhangi bir birimdeki kişinin gelip
yazılımcıya sorun iletmemesi gerekiyor. Proje yöneticisi sorunları toplar, belirli bir sıraya koyar ve bu çerçevede yazılımcılara görev dağılımı yaparak iş akışı oluşturur. Şirket içi bir ticket sistemi oluşturularak, bug’lar, eksikler, hatalar, feedback’ler bu çerçevede online olarak kaydedilir ve proje yöneticisi bunları takip eder.
53
10Yazılımcılardan görsel çalışma talep edilmez. Yazılımcılar sitelerde ikonundan butonuna
kadar görsel hiçbir şeyden sorumlu olmazlar. Bu konuları takip eden ve sorumluluğu üstlenen projenin çokluğuna göre bir veya daha fazla arayüz geliştirme uzmanı olması gerekir. Bunlar görsel kısımları çözerek kodların son halini paylaşırlar ve yazılımcının da projede ilerlemesi daha hızlı olur.
11Yazılımcılardan bilgi işlem kapsamında yer alan donanım ve network gibi konularda
işler yapması talep edilmemelidir. Yazılımcılar donanım ve network’ten anlayabilir, ancak istihdam nedeni bu değildir. Bilgisayar tamiri ve kurulumu, network problemleri, server sorunları gibi konularda yardım istenmemesi gerekir.
12Yazılımcılara etkinliklere ve ‘workshop’lara katılma ve kendilerini geliştirme imkânı tanınmalıdır. Yazılımcılar ve bu birimdeki kişiler, bilişimle alakalı
etkinliklere katılarak meslektaşları ile görüşebilmeli, kendilerini hem sosyal, hem de bilgi anlamında geliştirebilmelidir. Gerekirse, kurumu temsil edecek şekilde yazılımcıya konuşmacı olarak etkinliklere katılma imkânı sağlanmalıdır.
13Yazılımcıların birbirleriyle bilgi paylaşımı anlamında teşvik edilmesi
54
sağlanmalıdır. Yazılımcılar kendi başlarına olduğu kadardan daha fazla birbirlerini destekleyerek geliştirmelidirler. Kurum içi iletişimin güçlü olmasını sağladığı gibi, kuruma da olumlu anlamda katkı sunacaktır. Hatta büyük şirketlerde yazılımcıların bu anlamdaki işbirliği zorunlu tutulmaktadır.
14Yazılımcıların yeni teknoloji, trend ve gelişmeleri yakından takip etmesi
sağlanmalıdır. Yazılımcı kendi alanındaki her türlü yeniliği büyük bir ilgiyle takip etmeli ve onu çalışmalarına uygulamak için ne gerekiyorsa sağlanmalıdır.
15Her hafta başı planlama toplantıları yapılmalıdır. Yazılım birimi ekibi ile her hafta başı yapılacak iş ve görevlerin dağılımı ile ilgili toplantı yapılmalıdır.
55
Bu toplantılarda önceki haftanın iş analizi, kişisel bazlı görev tamamlama takipleri ele alınmalı, çalışanların işlerini tamamlamaları için gerekli bilgilendirmeler yapılmalıdır. Toplantılarda notlar tutulmalı, bu notlar sonraki toplantıda tek tek ele alınarak görev sahiplerine işlerin neticesi sorulmalıdır. Bu notlar aynı zamanda Asana gibi bir proje yönetim uygulaması ile desteklenebilir.
16Yazılımcıların diğer birimlerle kaynaşması sağlanmalıdır.
Yazılımcıların, hazırladıkları yazılım için diğer birimlerin çalışma
mantığını ve sistemini anlaması önemlidir. Bu nedenle diğer birimlerle belli zamanlar dâhilinde eğlencevari (iş maksatlı olmayan, gayriresmi) toplantılar yapılarak bu birimlerin işleri hakkında konuşmaları, yaptıkları işleri anlatmaları
sağlanmalıdır. Böylelikle yazılımcı diğer birimlerin
çalışma kapasitesi ve şekline göre daha iyi bir mantık silsilesi
üretecektir.
17Doğru görevlendirmeler yapılmalıdır. Proje yöneticisi olan kişi, yazılımcıya
doğru görev dağılımı yapmalıdır. Veritabanı uzmanı bir kişiye kod yazdırılmamalı, veritabanı uzmanı olmayan bir kişiden ise veritabanı konusunda üst düzey performans beklenmemelidir.
56
Zeliha Küçükturan
Emre Şekeroğlu
İnteraktif ve dinamik siteler yapabilmek için hangi dili kullanacağınız konusunda kararsızsanız, PHP’yi tercih etmeniz gerektiğine dair bazı nedenlerim var.
Neden PHP’yi Tercih Etmeliyim?
ILGIT YILDIRIMYazılım Geliştirme Uzmanı
60
PHP temelde dinamik olarak web sayfaları oluşturmamıza yardımcı olan, HTML-gömülü bir betik dilidir. PHP dosyaları .php ile biter. İçlerinde html etiketleri, yazılar ve betikler barındırır. Alanında PHP ile yapabilecekleriniz neredeyse hayallerinizle sınırlıdır: Anketler yapabilir, iletişim formları oluşturabilir, üyelere özel sayfalar, sosyal siteler v.s. gibi bir çok üst düzey siteler ve betikler hazırlayabilirsiniz.
İşte bu yüzden PHP, internet sitesi yapma konusuna gelindiğinde en çok tercih edilen dillerden biridir.
PHP’yi biliyor, ama neler yapabileceğiniz hakkında şüpheliyseniz, ya da interaktif ve dinamik siteler yapabilmek için dil araştırması yapıyorsanız, hemen size neden PHP’yi tercih etmeniz gerektiğine dair bazı nedenler sunayım:
1KULLANIMI KOLAY: Dil yapısı, kodlaması ve kullanımı diğer dillere
nazaran oldukça kolaydır.
2GELİŞMİŞ TEKNOLOJİ: Bir çok gelişmiş platformda sorunsuz
olarak çalışırken aynı zamanda
gelişmiş diğer teknolojilerle
(örneğin MySQL) uyumlu
olarak çalışabilmektedir.
3KULLANICI DOSTU: Son derece hızlı bir dil olması PHP’nin popülaritesinin
artmasına yardımcı olmuştur.
Bununla birlikte bir çok kolay
kullanıma sahip WordPress,
Joomla ve Drupal gibi hazır
sistem / yazılım ile site sahibi
olmak isteyenlere bir çok
opsiyon sunulmaktadır.
Hazır sistemler yanında aynı
zamanda yazılımcılar için
de CakePHP, PhalconPHP,
Symfony2 gibi framework /
yazılımsal alt yapılar vardır.
4DÜŞÜK ÜCRETLİ: Açık kaynaklı bir dil olması ve en önemlisi çalışması için
yüksek donanım ya da ücretli
yazılımlara ihtiyaç duymaması
nedeniyle PHP yazılımlarınızı
oldukça düşük ücretlerde
barındırabilirsiniz.
61
5POPÜLER: PHP ile yazılmış yazılımlardan sadece biri olan
WordPress bütün internet sitelerinin %23’ünü oluşturmaktadır. Yani internette ziyaret ettiğiniz her 100 siteden 23’ü WordPress alt yapısını kullanıyor demektir. PHP ile hazırlanmış diğer hazır alt yapı, framework ve özgün yazılımları da işin içerisine kattığınızda ne kadar popüler olduğunu hayal edebilirsiniz.
Uzun lafın kısası interaktif bir internet sitesi yapabilmek için hangi dili öğreneyim diye düşünüyorsanız kesinlikle PHP‘yi öneririm. Bir noktada takıldığınızda, gerek kaynak olsun, gerekse yardım alabileceğiniz kişi olsun, diğer
dillere nazaran oldukça fazla
kaynak ve kişiye ulaşabilme
imkanına sahip olacaksınız
Bunun yanısıra, eğer bir PHP
yazılımcısı ile birlikte çalışmak
istiyor, projenizin PHP ile
hazırlanmasını istiyorsanız, çok
dikkatli olmanızda fayda var.
Projenize göre yazılımcının
yeterli tecrübeye ve bilgiye
sahip olduğuna emin olun.
Bu makalemle yanlış
anlaşılmak istemem; bu
sebeple bir konuya açıklık
getirmek istiyorum: Bir internet
sitesi yapabilmek için sadece
PHP bilmeniz tabi ki yeterli
değil; HTML, CSS, JavaScript,
jQuery v.s. gibi farklı dillere
ait bilgiye de sahip olmanız
gerekecek.
62
Esra Ölmez
Mahmut Gediz
66
Adobe Türkiye'deki etkinlik ve faaliyetleriyle tanıdığımız Barış Özcan,
bugünlerde kendi tabiriyle "storyteller" olarak, sanat, tasarım ve teknolojiye dair hikayeleriyle binlerce kişiye yeni
ufuklar açmaya çalışıyor.
Sanat, Tasarım ve Teknoloji Hikayeleri
Anlatan Bir Adam
BARIŞÖZCAN
RÖPORTAJ: SİRACEDDİN EL
67
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
En zor soru bu sanırım. İnsanın kendisini tanıta-bilmesi için önce kendini
tanıyabilmesi lazım. Ben kendi-mi tanıyabildiğimi düşünmüyo-rum. Zaman zaman insanın ha-yatında belli dönemler oluyor. İnsanın kendisine yakıştırdığı bir takım unvanlar oluyor. Benim şu anda kendime yakıştırdı-ğım unvan storyteller. Bunu da özellikle İngilizce söylüyorum, çünkü tam olarak nasıl Türkçe ifade edebileceğimi henüz bu-lamadım ben. Kimileri öykücü, kimileri hikâye anlatıcı diyor. Herhalde en doğrusu hikaye anlatıcı ama, hikaye anlatıcı da hani böyle bir tamlama gibi oluyor. Bu aslında iyi bir hikâye anlatıcı olduğum gibi bir iddiayı da beraberinde getiriyor, ancak öyle biri olduğuma inanmıyo-rum. Yaklaşık 1.5 yıl kadar önce Adobe’den ayrıldıktan sonra başladığım yeni hayat döne-minde hikaye anlatıcılığı olarak tanımladığım bir sürece girdim.
Sizin 90’lı yıllarda farklı alan-larda çalışmalarınız olmuş.
Başlangıçta gazetecilik, rad-yoculuk derken bu tarafa nasıl geldiniz? O süreci biraz merak ediyorum.
Şöyle: 94 yılında başladım bu işlere, medyada çalışmaya. Çeşitli alanlarında, işte senaryo yazarlığı, radyo programcılı-ğı, televizyon programlarına destek pozisyonlarında bir takım işlerle başladıktan sonra 98 yılında bir reklam ajansına ortak olarak girdim. Bir kre-atif direktör ve kurucu ortak olarak. Ve o reklam ajansında “Türkiye’de internete dair neler yapılabilir?” diye sorgulamaya başladık, çünkü müşterilerimiz bizden 360 derece kampanya fikirleri ile gelmemizi bekliyor-du. O dönemde hem dünyada, hem Türkiye’de, farklı tarzda bir takım internet siteleri ol-duğunu fark ettik. Araştırınca Flash denilen bir teknolojiden faydalanılarak yapıldığını gör-dük. Flash’ın herhalde 3. sü-rümü vardı o sırada. Tabi çok heyecanlanmıştık. O zaman-lar sadece web’te hareketlilik, dinamizm adına animated gif dediğimiz, hareketli kötü ta-
68
sarlanmış grafiklerin dışında
hiçbir şey yoktu. Fakat Flash’lı
sitelere girdiğinizde, bırakın
sadece estetik hareketleri, vek-
törden kaynaklanan çok yük-
sek kalite ve hız, bunun yanı
sıra animasyon, ses efektleri,
müzik, seslendirme gibi şeyleri
görünce, reklam ajansı olarak
hizmet verdiğimiz markaların
kendilerini çok daha özgür bir
şekilde ifade edilebileceklerini
fark ettik. Ben bu konuya çok
merak duydum. Flash’ı öğ-
renmeye çalıştım ama bir şeyi
öğrenmeye çalışmanın bence
en pratik yolu, bir kurs, bir okul
ya da bir kitaptan öğrenmekten
ziyade, proje üzerinde yaparak
öğrenmek. O yüzden ajansta
bir arkadaşımın tanıdığı olan
müzisyen Özdemir Erdoğan’ın
bir web sitesine ihtiyacı vardı,
önce ona bir web sitesi yapa-
lım fikriyle yola çıktık. Özde-
mir Erdoğan için bir web sitesi
tasarladım ben. Flash üzerinde
tasarladım. Tasarladım diyo-
rum ama aslında bunu, yapmak
istediklerimi öğrenmek için
uyguladığım bir demo projesi
olarak kabul edebiliriz. İki üç
hafta içinde web sitesi bitti ve
yayına verdik. Özdemir Bey
69
de çok memnun kaldı, çünkü Türkiye’de o yıllarda görmeye alışık olmadığımız bir web sitesi oldu. Bu süreçte de ben bilişim dünyası ile böylelikle tanışmış oldum. Yani medya vesilesiy-le, medyanın ihtiyaçlarından dolayı, biraz mecburi bir öğ-renme süreci oldu. Fakat sonra çok da sevdim açıkçası. Flash ile ilgili çalışmalarımı devam ettirdim. Zaman içerisinde bu konunun eğitimine olan ihtiyacı da fark ettim. Çünkü o yıllarda Flash ile ilgili eğitim veren hiç-bir yer yoktu. Kitabı dahi yoktu Flash’ın. O sırada bir vesile ile Flash’ın da dâhil olduğu Mac-romedia ürünlerini Türkiye’ye getiren Medyasoft ile tanış-
tım ve Medyasoft bünyesinde
kurumlara ve bireylere Flash
eğitimleri vermeye başladım.
Bu şekilde medyada bilişime
olan yolculuğum başlamış
oldu. Ardından 2000’li yıllarda
Medyasoft’a bir kardeş kuruluş
olarak Interajans diye bir inte-
raktif ajans kurarak devam ettik
yolumuza.
Sonrasında 2006’da askerlik
görevimi yapmak üzere ay-
rıldım. Ben de askerliği vesile
ederek, Interajans’taki his-
selerimi devretmek suretiyle
o maceraya da bir son ver-
miş oldum. Ama bu Intera-
jans serüveninde 4-5 yıl kadar
Türkiye’nin büyük markalarına,
70
gerek kamuda, gerekse özel sektörde hizmet verdik. İstan-bul Büyükşehir Belediyesi’nin web sitesini 3-4 yıl boyunca yaptık, Türk Hava Yolları’nın tasarımlarını yaptık, web sitesi-ni işlettik 2-3 yıl yine. Oldukça büyük ve geniş kapsamlı pro-jelerle ilgilenme durumumuz oldu. Pek çok alanda, kendimi geliştirebilme fırsatı buldum. En nihayetinde işin biraz da-ha mutfağına kaydım. Askerlik dönüşünde yine farklı bir ajans kurmak üzereyken Adobe, Tür-kiye piyasasına giriş yaptı. Ora-dan bir teklif aldım ve Adobe Türkiye’de çalışmaya başladım.
2008’de girdiniz sanırım Adobe’ye.
Evet. 2008’de girdim. 6 yıla ya-kın bir süre, Nisan 2014’e kadar devam ettim. Zaten ben ay-rıldıktan bir ay kadar sonra da Adobe, Türkiye ofisini kapattı.
Şu anda Adobe Türkiye ofisi yok mu?
Yok. Adobe’nin Türkiye’de bir çalışanı yok şu anda.
Neden kapattılar? Kapatma sebepleri nedir?
Creative Cloud nedeniyle ar-tık operasyonlarını sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede, ofis yoluyla yürütmek yerine, uzaktan, merkezileştirdikleri ofislerden yönetmeyi uygun gördüler. Örneğin şu an Türkiye tarafı Almanya’dan yönetiliyor. Türkiye’de yine eskiden olduğu gibi bir bayi kanalı var. Ama çok güçlü bir yapı değil bu eskisine göre. Aktif olan şey web sitesi. Creative Cloud artık tamamen internet üzerinden sunulan bir çözüm. Dolayısıyla kullanıcıla-rıyla doğrudan iletişime geç-meyi tercih ediyor Adobe.
Siz bunu ön görerek mi ayrıldı-nız? Yoksa bir ayrılma sebebi-niz var mı?
Hem bunu ön görerek, hem de dedim ya, askerden döndükten sonra kendi ajansımı kurmayı planlıyordum, kurmak üzerey-ken böyle bir teklif geldi ve bir anlamda planlarımı yarıda bı-rakmıştım. Ben Adobe’de ça-lışmaya başladıktan 3 yıl sonra Adobe’den ayrılmayı da dü-şünmeye başladım aslında. Bir noktadan sonra kendinizi tekrar etmeye başlıyorsunuz. Yaptı-
71
ğınız şeyler hemen hemen her sene aynı oluyor.
Yeni şeyler arıyorsunuz yani?
Evet, yapılabilecek nerdeyse herşey yapılmıştı. Adobegun-lugu.com diye bir web sitesini hayata geçirmiştik. Bu arada bunların hepsi bizim insiyatifi-mizle yapılmış şeylerdi. Adobe tarafından bir vizyonla ortaya konulup da “Sizin şöyle şeyler yapmanızı bekliyoruz” denile-rek yapılmış işler değildir, ben bunu özellikle vurgulamak isterim.
Bir marka bilinirliğini karşılıklı alışveriş üzerine kurmak gibi.
Evet, alışveriş olarak görüyor-sak eğer biz bunu, sadece alış
yapmamalıyız parasal anlam-da. Adobe olarak diyorum ya-ni. Veya herhangi bir marka, insanlardan sadece paralarını talep edip hani onlara tek ba-şına yazılımı al kullan demek bana çok doğru gelmiyordu. O yüzden bunu destekleyecek başka kanallar açmak, içerikle destek olmak, zenginleştirmek, sadece bu da değil, insanlara ilham vermek, sadece bir tane değil, birkaç tane rol modeli ortaya koymak gibi bir takım vizyonlarla yola çıktık. Creati-ve Cloud hamlesinden sonra zaten Adobe’nin gidişatı belli olmuştu. O yüzden ben bana çok fazla ihtiyaç duyulmadığını da hissetmeye başladığım için
72
tekrar özgür bir şekilde kendi işimi yapmaya karar verdim.
Şu anda Adobe Günlüğü ka-palı sanırım. Siz gittikten sonra da ilgilenen olmadığı için olsa gerek.
Zaten kalmadı kimse. Ben git-tikten sonra zaten ilgilenebilme ihtimali yoktu insanların. Ayrıca Adobe yetkilileri bizden Adobe Günlüğü’nü kapatmamızı özel-likle rica ettiler.
İçerikleri ne oldu peki onların? Bir Youtube kanalında filan toplanmadı mı?
Maalesef. Vimeo’da bazı par-çaları var. Biz Adobe’nin Ado-be Connect gibi platformlarını kullanarak içerik ürettik orada. Dolayısı ile onlar Adobe’de kal-mış oldu. Biraz da yazılım içeri-ği eskiyen bir içerik. Güncel ol-mayınca bir manası da kalmıyor ama, bu isteğin arkasında yatan sebep de bütün içerik yöneti-mini merkezi bir yerde, sosyal medya kanallarında, Twitter ve Facebook gibi yerlerde topla-mak istemeleriydi. Biz de mar-kaya saygı duyarak bu istekle-rini yerine getirdik ve kapattık. Zaten güncellenmeyen bir şey
olduğu için terk edilmiş bir his de veriyordu.
Sizin diğer bir taraftan önemli bir yönünüz daha var: Belge-selcilik. Siz kurgu, montaj ve gezme ekseninde bir insansı-nız. Öncelikle nereden geliyor bu belgesel merakı, onu sor-mak istiyorum.
Hani sokaktaki vatandaşa mik-rofon uzattıklarında “Ne izli-yorsun?” filan dediklerinde hep “Belgesel izliyoruz” derler ya, ben gerçekten belgesel izli-yorum ama. Öyle değil, yani mikrofona “belgeseli çok seve-rim, çok izlerim” deyip de evde Survivor izleyenlerden değilim. Çok açıkça ve dürüst olarak şunu söyleyeyim: 2006 yılın-dan beri evimde televizyonu açmıyorum. Seyrettiğim şeyler ise geleneksel olmayan kanal-lardır. Mesela BBC World’teki belgesel yayınları, internetten olan yayınları da var. Ben kü-çüklüğümden beri gerçekten severek belgesel izliyorum ve çok seviyorum belgeselleri. Bunlar sadece doğa belge-selleri de değil, yani hemen hemen nonfiction (kurgusal
73
olmayan) tarzda hazırlanmış
documentry’ler. Bu türe karşı
çok büyük bir düşkünlüğüm
var. Tabi bu aslında kısmen niş
bir alan. Sözde herkesin ilgi-
lendiği, ama gerçekte o kadar
büyük bir kitleye hitap ettiğini
düşünmüyorum. Dolayısıyla
bu tutkumun pek çok insana
bulaşması açısından da söylü-
yorum, güzel bir şey olduğunu
düşünüyorum. Şu an her şey
çok da kolaylaşmış durumda.
Herkesin cebinde belgesel çe-
kebilecek kabiliyette kameralı
bir telefonu var. Yani belgesel
çekebilmek için öyle çok aşı-
rı estetik, çok aşırı kompleks, sinematografik çekimler yapıl-ması beklenmez.
Evet, kurgu da yapıyorsunuz, CNN Türk’te yayınlanan bazı belgesellerde isminiz vardı.
Onlar hep belgesel. Kurgu-saldan kastım, kurmaca. Yani bir hikaye veya bir romandan yola çıkarak, ya da yazılmış bir senaryo üzerinde çekilmiş olan şeyleri kastederek söyle-dim bunu. Dramatik yapımlar, komedi filmleri vs. Bir ayağım orda, bir ayağım da kurgusal olmayan belgesel türü işlerde. Tek başına belgesel beni yansı-
74
tıyor şu anda, doğru, yaptığım işler buna yakın biraz ama ya-kında kısa film ve uzun metrajlı film projelerinde de göreceksi-niz.
Çok gezen biri misiniz? Gez-mediğiniz yer kaldı mı?
Evet, çok gezen biriyim, ama gezmediğim, gezmek istedi-ğim çok yer var. Bu konuda insanın yedikçe iştahı açılıyor. Keşke herkesin imkânı olsa. Her türlü gezmeyi de bunun içine katamam açıkçası. Bu-nunla ilgili de bir video yap-
tım, “En iyi tatil nasıl yapılır?” diye. Biraz görmeyi, insanlarla tanışmayı, yani sadece turist gibi olmamayı ben seviyorum. Belgeseller de buna fırsat ve-riyor aslında. Belgesel çekmek için bir yere gittiğiniz zaman, bakış açınız hemen değişiyor. Özellikle, tasarımla ilgilenenler, fotoğrafçılıkla ilgilenenler bunu bilirler. Fotoğrafçılığa başlayan bir insanın dünyaya bakış açı-sı, biraz böyle kadrajlara göre oluyor, kompozisyonlara, ışığa göre olmaya başlıyor. Algıda seçicilik oluşuyor. Öyle baktığı-
75
nızda da bence vizyo-nunuz gelişmeye başlı-yor. Dünyaya çok farklı yönlerden bakıp değer-lendirmeye başlıyorsu-nuz. Dünyada ortalama bir insana göre daha fazla yere gitmiş olabi-lirim ama, gitmediğim de çok yer var.
Ortasya’ya gittiniz mi mesela? Türki cumhu-riyetlere?
Ortaasya’ya gittim. Tür-kiye cumhuriyetlerden Kazakistan - Almatı’ya gittim. 2000’li yıllarda. Uzun metrajlı bir film için mekân bakma ve senaryo araştırması yapmak üzere gitmiş-tim. Bir hafta kadar kal-dım. Çok güzel bir yer. Ama onun dışında Orta Asya ile gittiğim ikinci bir yer Azerbay-can. Orta Asya’ya giriş kapısı gibi. Başka da bir ülkeye gide-medim maalesef. Benim en çok gittiğim ve gitmekten hoş-nut kaldığım yer Afrika ülke-leridir. Afrika’ya yedi kere filan gittim. Oraya tırnak içinde “tu-
rist” olarak da gittim ama, tu-rist olarak gitsem bile ben pek boş duramıyorum. O zaman da yaptığım videoları belgesel estetiği ile kurgulayıp koymaya çalıştım, o maksatla gitmemiş olmama rağmen. Ama elimde her zaman video çekebilen bir fotoğraf makinesi olduğu için kaydediyorum.
76
Üretici bir insan olmanızın da çok etkisi var sanırım.
Evet, insan üretmeden duramı-yor. Ürettiklerini de bir şekilde değerlendirmek istiyor. O mak-satla mesela bir Afrika seyahati yapmıştım. Gezmek için git-miştik, maksadımız bir tür safari gezisiydi. Gittikten sonra orda güzel fotoğraflar çıktı. Beni da-vet eden arkadaşım da oradaki Türk Hava Yolları’nın müdürüy-dü aslında. Kenya’dan bahse-diyorum. Çekilen fotoğrafları vesaire görmüş o da. Kendi yönetimi ile paylaşmış. Sonra-sında Türk Hava Yolları destekli bir kez daha Kenya’ya gitme şansım oldu. Bu kez biraz daha belgesel türü bir çalışmamız oldu. Sonra yine Türk Hava Yolları’nın desteğiyle Tayland’a, Bangkok’a bir seyahatim oldu, bu kez eşimle birlikte. Fakat daha sonra eşimin hamileliği, çocuk gibi nedenlerle aslında o projeyi Türk Hava Yolları ile de-vam ettirecekken, yarım bırak-mak zorunda kaldık. Birkaç ülke daha vardı planımızda, sadece Afrika Kenya ve Tayland olarak iki ülkeyle sınırlı kalmış oldu.
Ama sonrasında TRT için bu seyahatlerde tohumlarını attığı-mız “Afrika ve Osmanlı” diye bir projeye başladık. TRT için diyo-rum ama, TRT o zamanlar belli değildi, biz bağımsız bir proje olarak başlamıştık.
Daha sonra TRT Haber’da ya-yınlandı sanırsam?
Evet TRT’de yayınlandı. Orada da Afrika ile Osmanlı’nın bilin-medik yönleriyle tarihi pers-pektifle aktarmaya çalıştık.
Son zamanlarda Adobe'den ayrıldıktan sonra başladığınız video serileri var: Sanat, tasa-rım ve teknoloji üzerine söyle-şiler. Sizin tabirinizle storytel-ler görevini üstleniyorsunuz. İzlediğimiz zaman içeriği ile gerçekten iyi araştırılmış, do-yurucu bir video hazırlamış-sınız ve mütevazilik içerisinde bir bilgi aktarımı gerçekleşti-riyorsunuz. Bu video fikri nasıl başladı, nasıl devam ediyor?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Ben mütevazi olmaya gerçek-ten çalışıyorum. Egomla zaten bir mücadelem var ve onu çok fazla öne çıkarmamaya çalışı-yorum. Video ile bir şeyler ya-
77
parken ve bunu da tırnak içinde “ekonomik şartlarda” yapar-ken, malzeme olarak en pratik çözüm, kendimi kullanmak. Araya mümkün olduğu kadar malzeme üretip koymaya ça-lışıyorum. Bu aslında 10 yıldan fazla süreden beri ertelediğim bir proje. Yaklaşık bir yıldan beri yapmaya çalışıyorum, ama bu bir yılın son 4 ayı düzenli gidi-yor.
Videolarınız “Ben bunu çok iyi biliyorum” havasından uzak, samimi. Ayrıca güzel kurgulan-mış. İzlerken sizden çok, anlat-tığınız şeye odaklanıyoruz.
Benim zaten kendimce belir-lediğim bir kaç kriter var. Bu
kriterlerden bir tanesi samimi-yet. Samimiyetin etki uyandıra-cağını düşünüyorum, o yüzden de samimi olmaya çalışıyorum. Sürece gelecek olursak, dedi-ğim gibi, 10 yıldan beri ertele-diğim, ama anlatmak istediğim farklı konular vardı. Başta hangi alanlarda boşluk var, o boş-luklarda neler yapılabilir kıs-mına biraz bakmaya çalıştım. Bir anlamda içimde yıllardır biriktirdiğim bir takım konuları paylaşabilmek adına bir çalışma sonrası bunlar ortaya çıktı.
Videolarda anlattığınız konu-ları nasıl tespit ediyorsunuz, nasıl karar veriyorsunuz?
Hiçbirisinin belirli bir kuralı yok.
78
Ben de bilmiyorum neyi na-sıl yaptığımı açıkçası. Bu işler birazcık yaparken de öğrenilen şeyler. Bir şeyleri yaparken hep ona göre düşünmeye başlıyor-sunuz. “Bundan bir konu çıkar mı, bu konuyla bir şeyler pay-laşmanın insanlara faydası olur mu?” türünden şeyler aklıma geldiği zaman belli kriterlerim var. Belli filtrelerden geçiriyo-rum bu fikirleri. Bu filtrelerden bir tanesi biraz önce sözünü ettiğim samimiyet. Bunun an-lamı şu: Eğer bir şeyi tavsiye ediyorsam bunu ben yapma-lıyım. Zaten yapmadığım, yani kullanmadığım ekipmanı veya bir yazılımı, yapmadığım bir huyu, bir alışkanlığı anlatma-malıyım diye düşünüyorum. O yüzden de gerçekten kendimin de yapıp uyguladığı şeyleri an-latmaya çalışıyorum.
En çok izlenen ve paylaşılan videom ise "iPhone 6 mı, 6 Plus mı?" videosudur. 50 bin kusür izlenmesi beni de şaşırttı açık-çası, tahmin etmiyordum. O is-tatistiği gördükten sonra benim şöyle davranmam bekleniyor: O video tuttu, hemen buna
benzer videolar çekeyim. Ama hayır. Ben açıkçası kendimce başarı ölçüsü olarak asla çok izlenmek, az izlenmek gibi bir kriteri getirmiyorum, getirmeyi de düşünmüyorum.
Videolardaki konuşmala-rınız doğaçlama mı, yoksa prompter'dan mı okuyorsu-nuz?
Prompter’im var ve bunu bir videomda uyguladım, ilk video-larımdan birisi: "Hikayede duy-gu, Wall-e, robotlar ve kalbe dokunmak"
Orada uyguladım, fakat ba-na çok robotsu ve çok donuk geldi. Öyle geleceğini tahmin ettiğim için de aslında daha çok robotlar ile ilgili bir videoda prompter’i kullandım. Kesinlikle hoşuma gitmedi. Başka proje-lerde belki hani prompter kul-lanılabilir, ama hem samimiyeti zedeliyor bence, hem de çok robotsu.
Benim kendimce not defter-lerim var. Kimisi tek cümlelik başlıktan ibaret fikirler halin-de olan küçük, çekirdek, nüve diyebileceğimiz konu fikirleri var. Bu fikirlerden bazıları be-
79
nim not defterime bir sene önce yazılmış şeyler, ama hala duruyor. Mesela renk teorisi var, gelecek aylarda ya da belki bir sene sonra renk teorisi ile ilgili kesinlikle bir video hazırla-yacağım. Ama ben bu konuyu neresinden tutarım, nerden yakalarım, nasıl işlerim, bilmi-yorum şu anda. Onu henüz keşfedemedim. Bir gün, mesela bir film izlerken kafamda bir ışık yanabilir, o yandığı anda rafla-rımda duran o fikri ben raftan indireceğim ve bir konu haline getirerek o hafta mesela bir videoya dönüştüreceğim.
Başka ne gibi kriteriniz var?
Bir başka kriterim de özgünlük, yani bir şeyin özgün olması. Çünkü hangi konuyu anla-tırsanız anlatın, bugün artık anlatılmamış bir konu kalma-dı nerdeyse. Hatta ben şunu söyleyim: Bu Matrix ile ilgili ayrıntıyı keşfettiğimde, ki bu bir keşiftir bana göre, ellerim tit-reyerek “Allah'ım ne olur kimse bu konuyu daha önce keşfet-memiş olsun” diyerek internete girdim ve farklı farklı aramalar yaptım. İngilizce arama yapıyo-
rum, ama İtalyanca, Almanca filan, bu konularda üretilmiş bir şey inşallah yoktur diyorum. Ama İngilizce olarak olaya bu şekliyle yaklaşan var mı, diye araştırdım. Varsa hani özgünlük tarafı kalmamış olacak. Ha, bu kadar titiz olmak gerekiyor mu? Hayır, benzer şeyleri birileri anlatmış olabilir, ama ben mut-laka ve mutlaka kendi özgün bakış açımı ortaya koymaya ça-lışıyorum. Eğer bir katma değer olmazsa, o videonun yapılma-sına da gerek yoktur bana göre. Yani madem birileri anlatmış bunu, o zaman ben niye tekrar edeyim ki? Bunu yapmak da kötü bir şey demiyorum, sade-ce bana uygun değil.
Bir taraftan da teknik kısmını soralım: Montajı nasıl yapıyor-sunuz, Premier, After Effects?
Kurgu tekniği olarak Premier Pro kullanıyorum. Eğitimini de anlattım zaten. Premiere son yıllarda kendisini çok iyi ge-liştirdi. Ben özellikle bu video kurguları yaparken çok farklı kaynaklardan topladığım farklı formatlardaki fotoğrafları, ha-reketleri, grafikleri, videoları da
80
kullanıyorum. Bunların Premie-
re ile ilişkisi de çok iyi ve rahat.
Bunun dışında zaman zaman
After Effects’e ihtiyaç duyuyo-
rum. Özellikle bazı hareketle-
rine. Mesela motion tracking
diye bir effect kullanıyorum,
yani bir takım grafiklerin elimin
hareketlerine uygun hareket
etmesini sağlıyorum. Mümkün
olduğu kadar, böyle sırf görsel
efekt kullanmış olmak için de
görsel efekt yapmamaya çalı-
şıyorum. Yani amaç orada “Aa,
ne güzel görsel efekt yapılmış!”
dedirtmekten ziyade bir takım
şeyleri yerli yerinde kullanmak.
Özellikle gençler, vaktini başka
şeylerle heba etmek, harcamak
yerine gelsinler benim videomu izlesinler isterim, hatta ve hat-ta bu isteğin ötesinde onların ilgisini de çekmek istiyorum. O yüzden zaten videolarımda tek seferde konuşmak yerine, araya ilgi çekici şeyler koymaya, bir takım böyle görsel atraksiyon-lar yapmaya çalışıyorum. Ki, gözleri bunları görmeye alış-mış olan bu genç nesil de bu şekliyle bunları izlesin ve onlar için bir rol modeli olsun, onlar benden daha iyisini yapsınlar, boynuz kulağı geçsin ve kaliteli Türkçe içerik üretilsin.
Teknoloji sizce nereye gidiyor? Teknolojinin geleceğine dair neler öngörüyorsunuz?
81
Ben buralarda çok fazla ön-görü yapmamaya çalışıyorum. Yaptığım öngörüleri de aslında Forester ve Gardner gibi bu konuda otorite olan araştırma şirketlerinin analiz ve verileri-ne dayandırmaya çalışıyorum. Çünkü bu şirketler çok yönlü bir şekilde endüstriyi sürekli analiz ediyorlar. Bir de bunlar-dan ziyade teknoloji ile insan hayatının ilişkisini incelemeye çalışıyorum. Yani o teknoloji bizim hayatımıza nasıl dokuna-cak, bizi ne yönde etkileyecek? Çünkü bu iyi yönde de olabilir, kötü yönde de olabilir. Beni heyecanlandıran ve radarıma giren birkaç teknoloji var. Bun-
lardan en önemlisi augmented reality, virtual reality. Gerçeklik ve sanal gerçeklik konuları.
Dijital dergi konusunda da bir takım çalışmalarınız oldu bildi-ğim kadarıyla.
TRT Haber ve Cüneyt Özdemir’in yaptığı Dipnot Der-gisi gibi dijital dergi çalışmala-rında Adobe DPS konusunda eğitim ve danışmanlık hizmet-leri verdim. DPS platformunun Türkiye’de yaygınlaştırılması amacı ile verilmiş danışmanlık hizmetleri bunlar, Adobe bün-yesinde verdiğimiz eğitimler.
Dijital dergicilik tarafında nasıl bir ilerleme görüyorsunuz?
82
Çok açık ve doğrudan bir şey söyleyeyim: Hiç iyi görmüyo-rum. Bence ilerlemiyor, gerili-yor bu sektör. Bunun yegane sebebi de okuma oranlarının çok düşük olması. yani bir tale-bin olmaması. Dijital dergilere bir talep yok bence çok fazla. Dolayısıyla yapılan çalışmalar prestij amaçlı olmanın ötesine geçemiyor. Bir takım gruplar mecburen çıkartıyor, bunlar da ya yurtdışı yayınların Türkiye ayağı, ya da Türkiye’deki bü-yük kurumsal yapıların prestij amaçlı, “Biz de varız bu plat-formda…” demek için yaptıkları çalışmalar. İndirilme oranlarına baktığınızda oldukça düşük
olduğunu görebiliriz. Türkiye’de tablet cihaz çok satılıyor, ama insanlar bunu demek ki oku-mak değil de, başka maksatlarla kullanıyor heralde. Çoğunlukla oyun maksatlı. İndirilmeyen, okunmayan, talep edilmeyen bir şey oluyor. Biliyorsunuz bu dergiler genellikle ücret-siz olarak sunuluyor, çünkü satılmıyor. Dergicilik şöyle bir baktığınızda geleneksel bir tarz aslında. Haftalık veya aylık pe-riyotlarda yayınlanan bir şey. Bunun bir değeri var mı? Şüp-hesiz. Ama Türkiye’de ciddi an-lamda sağlam içerik yayıncılığı sınırlı olduğu için gelişemiyor bence.
83
Bu kadar hareketli bir hayatın
içinde teknolojik anlamda eşi-
nizin desteği nasıl? Yani evden
bu anlamda olumlu yönde bir
destek var mı?
Tabi, mantıklı bir soru. Tekno-
loji düşkünü kişilerin eşlerinin
de böyle olmadığı durumlarda
bazı sıkıntılar olduğunu ben de
duyuyorum ama, çok şükür ki
benim eşim de teknolojiye çok
meraklı birisi. Hatta İngilizcesi
gadget olan bazı cihazları ben-
den önce o kullanmaya başlı-
yor. Beni iPhone’dan Android’e
geçiren kişidir.
Son olarak Sanalkurs okuyucu-
larına neler önerirsiniz? Kendi-
lerine nasıl bir yol haritası be-lirlemeliler? Nasıl ilerlemeliler?
Bu yol haritası ile ilgili de bir video hazırlamayı istiyorum as-lında. Eğitimin okulla bir alakası yok, bunu kabul etmemiz la-zım. İçinde yaşadığımız dünya ve teknolojik ortam bizim dün-yadaki her türlü bilgi kaynağın-dan istifade edebilmemizi sağ-lıyor. Bunun anlamı artık kendi okulumuzun öğrencisi olmak zorundayız. Herkesin kendine ait bir okulu olacak ve bu okul ölene kadar, hayat boyu devam edecek. Öncelikle kendimizi buna ikna etmemiz gerekiyor. Yani "Ben şu dakikaya kadar öğrenirim, kendime şu hedefi
84
koydum, o hedefi gerçekleş-tirdikten sonra, artık bu kadar yeter" gibi bir vizyonla bence bugün hiçbir şey yapılamaz. Eğitim hiçbir zaman bitmeye-cek. O yüzden herkesin kendi-sine haftalık, yapabiliyorsa belki günlük bir eğitim zamanı ayır-ması gerekiyor. Beslenmeden başkalarını besleyemezsiniz. Dolayısıyla mutlaka okumak gerekiyor, eğitmek gerekiyor kendini.
Şimdi burada da Türkçe içe-rik noktasına sıkışıp kalıyoruz. Bence yapılabilirse eğer, en az bir yabancı dil öğrenmek la-zım, yani İngilizce öğrenmeli en başta. Ancak bu sayede bu kısır döngüden, kısıtılı içerik havuzundan kurtulunmuş olu-nuyor, daha geniş bakılabiliyor. Dünyayı gezme imkanı belki herkes için maddi nedenler yüzünden mümkün olmaya-bilir ama İngilizceyi öğrenmek o kadar da maddiyata bağlı bir şey değil. Ben İngilizceyi tama-men kendi kendime öğrendim. Bugün baktığınızda ise çok daha kolay. Bunun üzerinde çok durmak istiyorum. Yabancı dil öğrenmek insanın kendini
geliştirebileceği kaynakların neredeyse sınırsız olmasını ve sonsuza gitmesini sağlıyor. Günümüzde herkes İngilizceyi oturduğu yerden öğrenebilir, MIT ve Standford’tan ders alır, bu şekilde CV’sini de güzelleş-tirebilir. Ben konuları hazırlar-ken sürekli eğitim alıyorum. Bir yandan TED videoları izliyorum, bir yandan Coursera gibi plat-formlarda bizzat derslere katı-lıyorum. Orda baya baya ders ortamı oluşturulmuş durumda.
Ben 41 yaşındayım ve bunu yapmaktan hiç gocunmuyo-rum, Allah ömür verir de de-vam edebilirsem hayatıma, gü-cüm kuvvetim yerinde olursa, 60 yaşımda da bunu yapmak istiyorum. Eğitimin, öğren-menin bir sınırı, yaşı yok. Her aşamada devam ettirmek la-zım. Yani "Bir yerde işe gireyim, tasarım yapayım, emekliliğim ödensin, emekliye ayrılayım" gibi bir memur düşünce zihni-yetinden kurtulmak gerekiyor. Kendinden ateşli, kendi oku-lunun öğrencisi olan insanlara dönüşmemiz lazım.
Teşekkür ederiz.
85
Barış Özcan
88
"Sosyal Medya Madenciliği" kitabıyla isminden söz ettiren Yrd. Doç. Dr. Arzu Baloğlu ile sosyal medyanın etkisi ve kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bilişimci Bir Akademisyen:Arzu Baloğlu
Bizlere kısaca kendinizden
bahseder misiniz?
Mühendislik eğitimi aldım,
sonra da informatik üzerinde iş
ve akademik kariyerime devam
ettim. Hala hem sanayide, hem
de akademik dünyada, özellikle
bilişim sektöründeki çalışmala-
rım devam ediyor. Beş kitabım
yayınlandı. Onlarca ulusal ve
uluslararası konferans konuş-
macılığı, modaratörlüğü, otu-
rum başkanlığı ve organizasyon
komitelerinde bulundum. Hala
Tübitak hakemlik, izleyicilik,
mentorluk, iş rehberliği ve de-
ğerlendiricilik rollerim de de-
vam etmektedir.
2000 yılı sonrasında ve günü-
müzde sosyal ağların hayatı-
mıza etkisini siz nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
Bir kere hayatımızda çok etkili.
Öncelikle duygusal bir top-
lum olarak paylaşılan her dram
haline gelmiş vaka çoğalarak
daha büyük gruplara da gidiyor.
Böylece örneğin tek bir kişinin
gönderdiği bir vaka birdenbire
bazen aşırı derecede büyüye-
RÖPORTAJ: ZAFER BAŞPINAR
89
biliyor. Bunun yanında gerçek-leşen olayları en hızlı buradan öğrenme platformu olmuş durumda. Hatta buna video ve resim desteğiyle neredeyse naklen yayın haline dönüştü bile diyebiliriz. Paylaşımlar da artınca gelişen olayların yönü aniden değişebiliyor.
Aslında bu konu daha ziyade bireyin sosyal medyayı neden kullandığıyla ilgili bir mesele. Haber kanalı mı, iletişim mi, sosyalleşme yoksa arayış mı?
Açıkcası, İstanbul’da yaşayan bir fotoğrafçının Instagram'da paylaştığı resmiyle dünyanın başka ucunda yaşayan fotoğraf severin ilgilenmesi ve onunla iletişime geçme imkanı başka
nasıl mümkün olabilirdi?
Veya tam uzmanlık alanınızda olan bir konuyla Linkedin vası-tasıyla ilgilenip, mesaj gönde-ren ve ortaklık teklif eden bir iş adamı ile nasıl tanışma imkanı bulabilirdiniz?
Evet, belki bulunabilirdi ama bu kadar hızlı gerçekleşmezdi.
Ama öte yandan çok fazla ve-rinin olması ve gittikçe büyü-mesiyle ilgili güvenlik ve gizlilik gibi sorunlar da beraberinde geliyor.
Sosyal Medya günlük hayatın neredeyse tam ortasında bir haber kaynağı olmuş durumda. Eskiden eğlenceydi, oyundu, izini kaybettiğin eski arkadaşla-ra ulaşmaydı. Ama şimdi anlık olayları takip etmek, gündemi kaçırmamak için en çok kulla-nılan teknoloji oldu denilebilir. Hatta yediden yetmişe kulla-nılıyor ve neredeyse tutku du-rumunda insanlar günlerinin çoğunu bu ortamlarda geçiri-yorlar.
Halkın yoğun kullanımı ve üre-tilen paylaşımlarla bağlı olduğu ağdaki diğerleri de anında olay-
90
ları haber alıyor. Böylece gere-kirse düşünme veya müdahale aşamasına geçiliyor.
Ülkemiz sosyal medya alanın-da sizce hangi seviyede?
Seviye değil de kullanım ola-rak her internet kullanıcısının sosyal medya ile ilişkisi oldu-ğu varsayılırsa, 30-40 milyon olduğunu düşünüyorum. Yani nüfusun bebek ve yaşlılar dı-şındaki çoğu internet kullanıcısı dolayısıyla aynı zamanda sosyal medya kullanıcısı gibi görünü-yor.
Kurum ve kuruluşlar veya mar-kalaşmak isteyenler sosyal medya konusunda neler yap-malılar?
Tam anlamıyla internet kullana-rak iş yapılmalı, dijital pazarla-ma kullanılmalı. Sosyal medya kanalını çok önemsemelerini tavsiye ederim. Bunun yanı sıra tamamen sanal bir kurum ya-ratmak yerine zaman zaman canlı işlemler ve sesler de tüke-ticiye güven verir.
Sosyal medya uzmanı olmak için bir yol var mı sizce?
Sanırım bu konuda uzmanlık
programı yok akademik olarak. Pazarlama eğitimi içinde veri-liyor. Ben elektronik pazarla-ma ve elektronik iş derslerimin içinde anlatıyorum. Belki bu konuda yüksek lisans sevi-yesinde programlar açılsa ve ihtiyaca göre dersler düzenlen-se ve hatta endüstriden uz-manlar tarafından desteklense çok doğru bir yönelim olur diye düşünüyorum.
Bir sektör haline geldi Sosyal Medya ve bu süreçte pek çok sosyal medya ajansı hizmet
91
vermeye başladı. Bu açıdan bakarsak, sosyal medya ajans-larının kurum ve kuruluşlar için veya markalaşmak isteyenlere faydası ne düzeyde olabilir?
Açıkcası ben minimum düzey-de olacağını düşünüyorum. Kurum içinde bu konu çözül-melidir.
Yeni çıkan ve büyük ilgi gören "Sosyal Medya Madenciliği" isimli kitabınızdan bahsetmek istiyoruz biraz. Nedir sizce sosyal medya madenciliği?
Kısaca tanımlamak gerekir-se bildiğiniz sosyal medyanın temel ürünlerini kullanarak yani ilk başta Twitter, Linkedin, Fa-cebook, Youtube ve Instagram olmak üzere burada toparlanan ve sürekli büyüyen sayısız veri-nin birçok farklı yöntemle ana-lizini yaparak onları daha an-lamlı bilgiler ve sonuçlar haline dönüştürme işlemelerinin tümü diyebiliriz.
Bu içerikte bir kitabı çıkarma fikri nasıl oluştu?
Kitabımız ortak bir proje for-matında gerçekleşti. Türkiye 2013 Gezi olaylarında bilin-
diği gibi en çok ve en hızlı bu ortamlardan süreci takip et-ti. Basında yer almayan veya alamayan haber, yazı, yorum, resim, video gibi iletiler bu yolla halka ulaştırıldı, buradan da yeni kaynaklar, yeni süreçler ve hatta yeni tehditler oluştu.
Yine Türkiye 2014 senesinde çeşitli nedenlerde Twitter'ın kapanmasına şahit oldu.
Geçmişte de hakaret, aşağı-lama gibi nedenler yüzünden zaman zaman Youtube'un kapanması gibi müdahaleler görülmüştü.
92
Halbuki devlet, toplum, basın, iş, eğitim, spor, sanat vs. gibi konular en çok bu ortamlarda konuşulur ve yorumlanır. Hal-kın net ve özgür görüşünün paylaşıldığı bu ortamlar aslında gerek devlet, gerekse iş dünya-sı açısından son derece faydalı veriler içerir. Bunların değer-lendirilerek, halkın istekleri, sorunları, gelecek beklentileri, gerçek görüşlerinin analizi ile kullanışlı bilgiye ulaşılabilir. Bu da hem devletlerin çok arzu et-tiği, hem de ticari işletmelerin ürün geliştirmede kullanacak-ları gerçekçi bilgi haline dönü-şebilir.
Özetle, bu kitap çalışmasının hedefi, yukarıda bahsedilen konulardan yola çıka-rak, günümüzün en çok kullanılan sosyal medya araçlarındaki anlık verilerin anali-ziyle, güncel istatis-tiki gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışmaktır diyebiliriz.
Şu an başka bir kitap çalışmanız var mı? Varsa nasıl bir formatta olacak?
Bu kitap benim 5. kitabım. Daha öncekiler kimi akademik, kimi deneme içerikli oldu. Ye-ni eseri bir roman formatında kurgulamaya çalışıyorum.
Son olarak Sanalkurs Dergi-si okurlarına sosyal medya açısından ne tür tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Bu ortamların gerçek hayat olmadığının bilinmesi lazım. Fakat, gerçek hayatı destekle-yen, kolaylaştıran etkin bir araç olarak düşünülmeli ve bu şekil-de kullanılmalı bence.
Teşekkür ederiz.
KİMDİR?
Marmara Üniversitesi
Bilgisayar Mühendisliği'nde akade-
misyen olarak hizmet veren Yrd. Doç. Dr.
Arzu Baloğlu'nun uzmanlık alanları arasında
MRP, ERP, CRM ve e-ticaret en önemlileri olarak
ifade edilebilir. Bilişim endüstrisi bünyesinde dü-
zenlenmiş fuarlarda, kongrelerde, seminerlerde
konuşmacı, oturum başkanı ve panelist olarak
görev yapan Baloğlu'nun yayınlanmış beş ki-
tabı var. Yine yerli ve yabancı dergilerde
yayınlanmış pek çok yazı ve röpor-
tajı yer alıyor.
93
Emre Şekeroğlu
TUBA KAHRAMANGezgin Blog Yazarı
96
97
İlk gece dolunay denizin üstünden ışıldarken Rodos’a göz kırpıyorum.
Gün batarken doğal limanların çevrelediği sahilden Eski Şehir’e
doğru yürüyorum. Ambiyans ve
lezzetin buluştuğu doğru adres
bir gezginin bitmek bilmez
arayışıdır. Bu akşam Dinoris’de
randevum var. Dinoris, üç
Yunan Tanrıları’nın Kenti: Rodosİstanbul’da günler parçalı bulutlu geçip giderken yaz aylarını değerlendirmek için sabırsızlananlara tartışmasız ilk önerim, Yunan Tanrıları’nın kenti Rodos olur.
98
nesildir aynı ailenin işlettiği bir balık restorantı. Navarhiou Kapısı’ndan Eski Şehir’e girince restorantın tabelasını görüyorum. Sağ tarafta çıkmaz bir sokağı işaret ediyor. Küçük bir sokak, büyülü bir atmosfer. Gün batımıyla sarı duvarlar kızıl kahveye çalıyor. Sarmaşıklar yemyeşil yapraklarıyla sarıdan kızıl kahveye dönüşen bir örnek duvarları çevreleyip sokağın üstünü örtüyor. Yeşil yapraklarsa baharda kırlara yayılmış koyunlar kuzular gibi iştahla sokağa mutluluk serpiyorlar. Sarmaşıkların arasından ışıldayan begonvillerin çığırtkan renkli biçare bedenleri adeta sokağın balık istifi dizili arnavut kaldırımlarında savrulup duruyorlar.
Az ilerde eğlenceli bir masa var. İsa’dan bile önceden beri kim bilir kimler bu sokakta neler konuştu ve konuşacak diye düşünürken çoktandır beni bekleyen lezzetli ve neşeli tabaklarımla akşama devam ediyorum.
Türk sahil şeridinden yalnızca 20 km. uzaklıkta bulunan Rodos, Klasik
Yunan, Helen ve Roma dönemleri boyunca, doğu-batı arasındaki uzun ticaret rotasında bir sıçrama taşı görevi yaparak, liman vergileri sayesinde zenginleşir. Erken Hristiyanlık döneminde Ege’de lider ada konumuna ulaşan Rodos’un Akdeniz’de Arap güçlerinin ortaya çıkmasıyla stratejik önemi git gide artar. Rodos, MS. 7. Ve 9.
99
yüzyıllar boyunca Bizans ve Arap güçlerinin adada askeri kontrol elde etmek amacıyla yaptıkları iktidar savaşlarının merkezinde kalır. 1204’de Konstantinopolis’in Frank’ların yönetimine geçmesiyle bölgenin tüm politikaları değişir.
St. Jean Şövalyeleri’nin iki yüzyıla uzanan tarihi, esrarengiz lider Pierre Gerard Tenque’in Kudüs’de ortaya çıkışıyla başlar. 12. Yy’ın başında St. Jean Şövalyeleri hayırsever faaliyetlerinin yanı sıra askeri disiplinleriyle
Haçlı ideolojisinin en önemli savunucuları haline gelirler. Şövalyeler, 13. Yy.’da Haçlılar zamanında savaş konusunda büyük bir aşama gösterirler. Müslümanlar tarafından Akka sahil şeridinde yenilgiye uğratılmalarından sonra Kıbrıs’da tekrar biraraya gelirler. Fakat burada da devam eden müslüman tehdidi sebebiyle Rodos’u tercih ederler. St. Jean Şövalyeleri 16. Yy’da Osmanlı hakimiyetine dek adada hüküm sürerler.
1309’da Rodos’a yerleşen şövalyeler, ortaçağ savunma
100
pratiklerinin devamı niteliğinde geliştirdikleri planla surların inşasına başlarlar. İki yüzyıl boyunca adayı müslümanlara karşı savunan Şövalyeler bir yandan da -karşımda Rodos Arkeoloji Müzesi olarak tüm heybetiyle göz dolduran- hastanelerini işletirler.
Rodos Arkeoloji Müzesi sizi revaklarla çevrili bir avluyla karşılar. Avlunun girişinde iki yanda Demetrios ve Kanuni Sultan Süleyman döneminden kalanlar da dahil olmak üzere çeşitli kuşatmalardan bugüne kalan gülle yığınları bulunur. Avlunun solundaki taş merdivenler hastanenin revirine çıkar. Birkaç taş sütunla desteklenmiş geniş ve açık alan bugün şövalyeler döneminden kalma röliklere ev sahipliği yapar. Bu kattaki diğer odalarda da klasik heykeller ve arkeolojik sit alanlarından çıkarılan tarihi eserler sergilenir.
Hüzünlü bir ada Rodos. Bir o kadar da sıcak ve davetkar. Harita
okumakta ısrar etmek yerine sırasız ve rastgele yürümeyi
tercih ediyorum. İki banka binasını geçip Kuzeyde Özgürlük Kapısı’na doğru geri dönünce Cephanelik Meydanı’nda (Plati Simis) MÖ 3. Yy’dan kalma Aphrodite Tapınağı’na ait kalıntıları buluyorum. Kemeraltı’ndan Müze Binası’na geri dönüşte solda Bizans Dönemi’nde inşa edilmiş ve Şövalyeler tarafından tamamlanarak katedrale dönüştürülmüş Kızıl Kilise’yle karşılaşıyorum.
101
Sarı rengi kum taşından yontulmuş duvarların sadık ve masalsı bir atmosferle çevrelediği Şövalyeler Sokağı’nda (Odos İppoton) eşsiz bir Ortaçağ deneyimi yaşamak mümkün. Birbirinden farklı cepheleriyle farklı milletlere ait binaların taş yontu işçiliği ve anıtsal tabelaları göz alıcı. Özellikle Fransa Hanı, 14. Yy’a tarihlenen şapeliyle görülmeye değer. Sokağın
bitiminde sağ tarafta şehre hakim cephesiyle Şövalyeler Sokağı’nın en önemli binası Büyük Üstadlar Sarayı yer alır. Büyük Üstadlar Sarayı St. Jean Şövalyeleri Tarikatı’nın idari merkezi ve kontrol üssüydü. 1856 yılındaki patlamaya dek Osmanlılar tarafından hapishane olarak kullanılan Saray İtalyanlar tarafından oldukça başarısız bir onarım geçirmiş ve orjinal birçok özelliğini yitirmiş. Duvarlarındaki mozaiklerin ve heykellerin birçoğu da komşu adalardan getirilmiş.
Savunma hattı boyunca yürümek için Aziz Antonious Kapısı’na
gidiyorum. Rodos yoğun tarihiyle bildik ada kurgusunun dışında kalıyor. Rüzgârın güneşi ardına alıp adanın hayaletlerini kovaladığı duvarların üstünden Eski Şehir’in siluetine bakıyorum. Bulutların bir arada toplandığı koyu mavi yığınların hemen altında Büyük Üstadlar Sarayı’nın görkemli kuleleri bekliyor. Hemen ayaklarımın ucunda iki katlı bedenine ahşap bir cumbanın eklemlendiği Türk
102
Evi hiç sualsiz sokağa açılıyor. Pastel tonlarında iki katlı evlerin, suluboya fırçasından tuvale dağılmışçasına bir örnek manzarasında Sultan Mustafa Cami’nin ince minaresi göze çarpıyor.
Savunma hattının güney duvarlarından inip tekrar Eski Şehir’in labirenti
andıran daracık sokaklarına karışıyorum. Sokaklar kafelere, süs eşyası dükkânlarına ve onların kapı önünde
bekleşip duran sahiplerine ait. Az ileride bir kafe daha var. Sahibi hanım tek tük müşterileri ve bezgin kedileriyle kafenin gölgeli avlusunda vakit öldürüyor. Az sonra ağaçların gölgeliklerine masa ve sandalyelerin serpildiği bir meydana çıkıyorum. Karşımda kapısına kilit vurulmuş eski bir Osmanlı hamamı var. Bu meydanın kuzeyine giden yolu takip ederek Hafız Ahmet Kütüphanesi’ne ulaşıyorum. Kütüphane yarım küre şeklinde
103
iki kubbe ile örtülü, kapı ve pencere ile birleştirilmiş iki salondan ibaret. Kütüphanenin avlusu huzur veriyor. Sağ tarafta çiçeklerin arasında oturan iki adamın Türkçe konuştuğunu duyuyorum. Ayaklarının dibine miskin bir köpek oturmuş sanki onları dinliyor. Kütüphaneden çıkar çıkmaz Osmanlı hâkimiyetini simgeleyen Süleymaniye Cami ile karşılaşıyorum. Eski çarşının başında, oldukça yüksek bir noktaya konumlanmış caminin iki revakı var. Binanın merkezinde yarım küre biçimli bir kubbe on iki köşeli bir kasnağa oturuyor. İki yanında da iki küçük kubbe sekizgen
kasnaklara oturmuş durumda.
Rodos’a gideceklere ısrarla
araba kiralamayı tavsiye
ediyorum. Hem mesafeler
çok uzak, hem de gidilecek
görülecek listesi kabarık. Lezzet
avcıları kayda değer bir taverna
listesi çıkarabilirler. Bunun yanı
sıra, adanın güneyinde bulunan
Lindos’da sivri tepeye serpilmiş
beyaz sıvalı evlerin arasında
muhteşem manzaraları ve
eşsiz ambiyanslarıyla kaçış
duraklarında vereceğiniz
zamansız bir mola unutulmaz
olacaktır. Çarşıdaki tabelaları
takip ederek çok kısa bir
tırmanışla Akropolis Tapınağı’na
kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bu
tırmanış sizi müthiş manzarası
ve güzel havasıyla tarihin
kalıntıları arasında dinlendirici
bir atmosfere ulaştıracaktır.
Rodos’u layıkıyla anlatmak daha pek çok satır demek. İstanbul’dan
direkt uçuşların da başladığı
bu adaya gitmek hiç bu kadar
kolay olmamıştı. En güzeli sıcak
yaz günlerinde kendi keşfinizi
yaşamak olacaktır.
104
Emre Şekeroğlu
Soner Demirsoy
Oyunlaştırma (gamification), oyunsal düşünmenin ve oyunu oyun yapan tüm faktörlerin eğitim, satış vb. alanlarda kullanılmasına deniliyor.
Oyunlaştırma (Gamification) Nedir?
HAMDİ KÜÇÜKYazılım Geliştirme Uzmanı
108
Oyunlaştırmanın kullanıldığı yere göre tanımı değişiklik
göstermektedir.
Bir e-ticaret sitesindeki satışları ya da tanınırlığı arttırmak için siteden yapılan sosyal medya paylaşımı başına puan vermek gibi bir kullanımda tanımı satışı destekleyici bir stratejidir. Verilen görevleri adım adım uygulayarak oyun sonunda bilinçaltı öğrenme sağlamak gibi bir kullanımda ise öğrenmeyi destekleyici bir yöntemdir.
Oyunlaştırma sistemi, oyunların ödüllerle desteklenmesi esasına dayanır. Oyunlarda, bir bölümün tamamlanmasıyla birlikte oyun karakterinin yeni özellik kazanması; sosyal medyada ise Foursquare gibi mecralardaki aktif kullanımlar neticesinde elde edilen rozetler (badge) oyunlaştırma mantığı için verilecek örneklerdir.
Neden Kullanılır?
Oyunlaştırma daha fazla ürün satmak için, kullanıcılara duygusal olarak yakınlaşmak
için gelişen bir kavramdır. Şöyle bir çocukluğunuza dönün: Evde ya da sokakta oynadığınız herhangi bir oyunu düşünün. Düşününce, geçmişi, oynadığınız oyuncakları hatırlıyorsunuz, anılarınız canlanıyor değil mi?
Küçükken oynadığımız oyunlar, onların hikayeleri çoğumuzda derin izler bırakır, tozlu raflardan indirdiğiniz oyuncaklarınız gözlerinizi bile yaşartabilir. Neden mi? Çünkü oyunlar duygusal bağ yaratır. Oyunların iletişim dili ”duygulara” hitap eder. Yıllar sonra olmadık bir anda, küçücük bir bağlantıyla yeniden gözünüzün önüne
109
gelir. Oyun, öğretir, eğlendirir, hatırlatır.
Eğlendirerek öğretmek, eğitimde en çok kullanılan, en etkili metotlardan biri. Bu aslında psikolojik bir durum. Zevk alarak yaptığınız her eylemi hayatınıza daha hızlı kabul edersiniz. O zaman sıkıcı ders saatleri birer oyuna, nefret edilen çalışma saatleri ise partiye dönüşebilir.
Oyunlaştırmanın da amacı en nihayetinde sadakat yaratmak. Fakat sadakat yaratmak için sadakat göstermenin farz olduğunun bilinmesi gerek.
Markaların, sosyal bir eylem olan alışveriş esnasında ve
sonrasında müşteri sadakatini
sağlamak için kullandığı yeni
trendlerden biri oyunlaştırma.
Online alışveriş yaparken
müşterileri ile daha fazla
etkileşime geçmek ya da
potansiyel müşterilerine
ulaşmak adına en iyi yollardan
da biri.
Oyunlaştırma sayesinde
müşteriler kendilerini
markaya hem daha yakın
hem de daha ait hissediyorlar.
Ayrıca markanın dijital
ortamlarında daha fazla
zaman geçirmelerinin başlıca
motivasyon kaynaklarından biri.
Sosyal medya kullanımın bu
kadar arttığı bir zamanda
110
sadece markanın kendi
web sitesinden uyguladığı
oyunlaştırma ya da herhangi
bir kampanya yeterli olur mu?
Tabiki hayır! Stratejik olarak
bunların da yapılması gerekiyor
fakat sosyal medyanın gücü
yabana atılmayacak kadar
önemli. Müşterilerin markaların
web sitelerine girmektense
sosyal medya hesaplarını takip
etmesi günümüz konuşlarında
çok daha fazla karşılaşılan bir
durum. Markalar da bu fırsatı
kesinlikle kaçırmıyorlar.
Kendi web sitelerini
müşterilerini çekmek yerine
Facebook üzerinden bir
oyun uygulaması yaratarak
müşterilerini oyunun içine
çekip ödüller kazanmalarını ve
aidiyet duygularını arttırmayı
sağlıyorlar. Ayrıca Facebook
üzerinden yapılan oyun
aktivitelerinde müşteri profiline
kolay ulaşım sayesinde,
doğru konumlandırma yapıp
yapmadıkları konusunda fikir
sahibi olabiliyorlar.
Bunların dışında Twitter’da
ve Instagram’da düzenlenen
hashtag yarışmaları, Vine’dan
111
video çekerek yarışmalar yaparak bağlılık sağlamak yine markalar için ucuz, kolay ve etkili oyunlaştırma teknikleri olarak dikkat çekiyor.
Oyunlaştırma, yeni nesil pazarlama teknikleri için önemli bir yere sahip, oyunlaştırma içinse sosyal medya fırsatları bulunmaz bir nimet niteliğinde. Satın alma alışkanlıklarımız bu şekilde devam ettiği sürece oyunlaştırma bir pazarlama faaliyeti olarak daha fazla hayatımızın içerisinde olmaya devam edecek.
Oyunlaştırma (Gamification)
Çeşitleri
1- Puan ve rütbe: Kullanıcıların oyunlar sonrasında diğer tüketicilerle bir rekabet içine girebileceğini ve tüketicilerin bu rekabetten hoşlanabileceklerini göz ardı etmemek gerekiyor. Bu nedenle site üzerinde çeşitli aktivitelere farklı puanlar vererek, kullanıcıların siteye daha fazla yorum bırakmasını, sorulan sorulara daha çok yanıt vermesini sağlayabilirsiniz.
Yaptığı yorumlar sonrasında kullanıcılar puan toplayarak, diğer ziyaretçilerin önüne geçebilirler. Bir puan tablosu
112
oluşturarak, bu rekabeti daha da canlı tutabilirsiniz.
2- Ödüller: Kullanıcılara belli bir görev karşılığı ödüller verilebilir. Buradaki görevden kastımız olarak kullanıcının site üzerinde yorum bırakması, sorulan sorulara yanıt vermesi, sosyal medyada ürün paylaşımında bulunması gibi farklı aktiviteler sayılabilir.
Kullanıcılar belli bir puana ulaştıklarında ya da markanın belirlediği sayıda aktiviteyi yerine getirdiğinde, onlara belli indirimler ya da fırsatlar sunulabilir. Böylelikle tüketiciler indirimlerden yararlanabilmek için bu aktiviteleri yerine getirmek isteyeceklerdir.
3- Sanal Para Biriktirme: Puanlama sisteminin farklı bir biçimi olarak, online mağazalar üzerinde kullanıcılar yaptıkları alışverişler ve diğer eylemler sonrasında belli miktarda sanal para kazanabilirler ve biriken bu sanal paralarını da site üzerindeki alışverişlerinde kullanabilirler.
Tüketiciler bu şekilde para biriktireceklerini bildikleri için
site üzerinde daha fazla vakit geçirerek, markanın belirlediği eylemleri yerine getirebilir ve sanal para biriktirebilirler. Burada sanal paranın nasıl kullanılacağı ve biriktirileceği de markanın inisiyatifine kalmış durumda.
4- Progress Bar: Kullanıcılar site üzerinde yaptıkları eylemler ve aldıkları puanlar sonrasında kendi progress bar’larını (ilerleme çubuğu) doldurabilirler. Yaptıkları alışveriş ve yorumlar sonrasında site üzerinde daha etkin bir hale gelen kullanıcılar, daha fazla aktivitede bulunmak isteyebilirler.
Bunun en bilindik örneklerinden biri Linkedin olabilir. Kendi profilinizde verdiğiniz bilgiler ve bağlantı sayınız artıkça sağ kolondaki progress bar’da profilinizin hangi statüde olduğunu görüyorsunuz. Buradaki statüsünü artırmak isteyen kullanıcılar Linkedin’e daha fazla bilgi giriyor ya da çevrelerindeki kişilerin sayısını artırmaya çalışıyor.
113
Benzer bir uygulama site üzerindeki kullanıcı bilgilerinin tamamlanması için online mağazalarda kullanılabilir. Tüketiciler gerek duymadıkları bilgileri markalarla paylaşmak istemeyeceklerdir; fakat böyle bir uygulamayla onları bilgi paylaşmaya yönlendirebilirsiniz.
Oyunlaştırmadan Yararlanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Oyunlaştırmadan yararlanırken markaların dikkat etmesi gereken bazı noktalar bulunuyor. Kullanıcıların bu oyunlaştırma işlemleri sırasında çok fazla işlem ile uğraşmamaları gerekir. Bu sistemin kolay bir şekilde internet sitesine ya da mobil ortama entegre edilmiş olması kullanım kolaylığı sağlayacağı için geri dönüşümün de artmasını sağlayacaktır.
Bunun yanı sıra kullanıcılar zorla bu eylemleri yapmamalılar. Onlara bu işlemleri zorunlu kılmamanız gerekiyor. Aksi takdirde kullanıcılar buna kendilerini mecbur hissetmedikleri için siteyi terk edebilirler.
Kullanıcılar kendi istekleriyle ve bunun aslında bir satış stratejisi olduğunu fark etmeden etkileşime girmeliler. İnsanlar alışveriş yapmayı sever ama kendisine bir şeyler satılmasını sevmez.
Bu işlemlerin zorunlu hale getirilmesi, satın alma sürecinin uzamasına neden olabileceği için çok fazla tercih edilmiyor.
Dünyadan Oyunlaştırma Örnekleri
1- Crowdtap: Crowdtap veri elde etmek için ‘’oyunlaştırma’’ kartını kullanmış, hem de işin içine sosyal medyanın efendisi Facebook’u katarak. Facebook üzerinden sisteme giriş yapıp şirketlerin sorularına cevap veriyorsunuz. Düşüncelerinizi söylüyorsunuz ve şirketler bunun karşılığında hayır işlerine yardım yapıyor. Ne kadar yanıt, o kadar hayır işi ve ödül. Kurdukları iş modeli gerçekten saygı duyulacak cinsten. Nitekim, Mashable 2011’de Crowdtap’i gelecek vaat eden sosyal medya servisi seçmişti.
2- PepsiCo & Foursquare: Foursquare oyunlaştırma
114
ile doğmuş bir uygulama.
Bir yerlerde check-in
yapıyorsunuz, check-in
yaptıkça rozet kazanıyorsunuz.
Hediyeler, indirimler ardı
ardına geliyor. PepsiCo
da Foursquare ile ortak
birçok kampanya düzenledi.
”Summertime is Pepsi
time” ismini verdiği
kampanya boyunca Pepsi'yi
Foursquare’den takip eden
ve sahil, park, beyzbol sahası
gibi yerlerde check-in yapan
kişiler Pepsi rozeti (badge) ile
ödüllendirildi.
3- Mercedes Benz/Tweet
Race: Gelmiş geçmiş en iyi
oyunlaştırma örneğine aday.
Neden mi? Mükemmel bir
oyunlaştırma stratejisi için
gerekli olan tüm ögelere sahip. Problem, hedef, ödül ve adrenalin…
3 farklı Mercedes takımı kuruldu. Bu Mercedes takımları belirli bir bölgeye ulaşmak zorundaydı. Arabaların ilerlemesi için ise takım destekçilerinin takım isimlerini hashtag ile mention etmeleri gerekiyordu. Arabalar her 4 mentionda 1 mil yol kat edebiliyorlardı. Yarışma sonunda her takım için tweet atan kişiler arasından yapılacak çekilişle 2 kişilik VIP gezi hediye edildi.
Türkiye'den Oyunlaştırma Örnekleri
Oyunlaştırma yöntemi sadece internet siteleri ya da mobil
115
uygulamalar için değil, gündelik
hayatta da geçerli. Ülkemizdeki
en güzel örneklerinden
birini Kızılay gerçekleştiriyor.
Herkesin bildiği gibi kan
bir ihtiyaçtır. Kan, kaynağı
sadece insanda olan ve yapay
olarak üretilemeyen hayati
bir maddedir. Kan bağışlarının
yetersizliğini çözmek adına
bir rozet sistemi ile bu
durumu çözüyorlar. Sürekli
ve düzenli kan bağışlayanlara
Kızılay tarafından; 10 bağışta
Bronz Madalya, 25 bağışta
Gümüş Madalya, 35 bağışta Altın Madalya ve 40 bağışta Plaket verilerek taltif edilir. (Taltif: Gönül okşamak, nişan ya da madalya vermek, ödüllendirmek..)
Görüldüğü gibi oyunlaştırma yaklaşımı gündelik hayattan online hayata, web sitelerinden mobil uygulamalara kadar hayatımızın her köşesinde karşımıza çıkıyor ve çıkmaya da devam edecek gibi gözüküyor.
Kaynakça: isteoyun.com, eticaretmag.com, ozyal.co
Oyunlaştırmanın en önemli unsurlarından biri olan kullanıcı profilleri, kullanıcılarınıza uzmanlık alanlarını, yorumlarını ve sosyal çevrelerini sergileme şansını verir. Bunun yanında rozetler, puanlar ve fotoğraflarla da profilleri zenginleştirir, böylece servisinizde sadece birer isimden öte kişilikleri ile var olurlar.
116
Ürünü ya da ilanı sosyal medya mecralarında paylaştırarak puan verme
Sepete ekleme davranışı, satın alma ve toplu satın alma davranışlarına ayrı ayrı puanlamalar yapmak
117
Bilal Özdemir
120
Son zamanlarda popülaritesi artmaya başlayan Deep Web, yani Derin İnternet nedir, nelere dikkat edilmelidir? Ne gibi tehlikeler barındırıyor?
İnternetin Karanlık Yüzü: DeepWeb
CEM ARDA AKINYazılım Geliştirme Uzmanı
DeepWeb son zamanlarda gençlerin hatta çocukların
internet üzerinde Facebook sayfalarında, forumlarda sık sık konuştukları bir konu. Peki nedir bu DeepWeb? Neden derinlerde? Neden bu kadar ilgi çekmeye başladı?
Bu sorulara cevap almak için öncelikle standart internet ağının ve bu ağ üzerindeki arama motorlarının (Google, Yandex, Bing, Yahoo...) nasıl çalıştığını teknik detaylara girmeden size aktaralım.
Web Siteleri ve İnternet Ağı
Bir web sitesi öncelikle bir webmaster tarafından hazırlanır.
Webmaster hazırladığı web sitesi için bir sunucu firmasıyla iletişime geçer ve bu firmalar internet ağına yayın yapan bilgisayarlardan (yani sunuculardan) webmaster'a belli bir alanı kiralarlar. Bu kiralanan alanlara Host diyoruz.
Daha sonra webmaster kiraladığı hosta hazırladığı web sitenin dosyalarını atar. Şimdi
121
sırada sizin bu hosttaki web sitesi dosyalarını görmeniz var.Bu hosttaki dosyalara erişmeniz için sunucudaki bu hosta bir adres atanır.
Bu adreslere de domain adını veriyoruz. Örnek vermek gerekirse sanalkurs.net bir adrestir. Siz tarayıcınıza sanalkurs.net yazdığınızda bilgisayarınız sanalkurs.net adresine uyarak bir sunucuya, hosta bağlanır ve tarayıcınızda sitenin dosyaları, içerikler gözükür.
Arama Motorları
İletişim çağında her gün artan web sitesi sayısı ve milyarlarca
içeriğe, onların adreslerini tarayıcının adres çubuğuna yazarak girmek için eskiden olduğu gibi evde kendinize bir rehber hazırlamanız gerekirdi, ki arama motorları bizi bu dertten kurtardı. Google'ı örnek verirsek, Google'ın amacı webmasterların hazırlayarak sunucuyla birlikte yayına soktukları web sitelerini listelemektir, ama bunu isim sırasına göre yapmazlar elbette. Örneğin siz Google'a sanal kurs kelimelerini arattığınızda Google, adresinde ve içeriğinde sanal kurs kelimelerinin olduğu web sitelerini size sunar. Yani
ARAMA MOTORLARISUNUCULAR
BİLGİSAYARINIZ WEB MASTER
122
kısacası aradığınızı bulmak için rehber hizmeti verir.
Ancak bu aynı zamanda arama motorlarının tüm internet ağını taradığı anlamına da geliyor.Yani normal internet ağında herşey taranıyor ve takip edilebiliyor. Devletler rahat bir şekilde içerikleri görebiliyor. Hatta bilirsiniz ki, kimi zaman yasaklamalar getirebiliyor.
Şimdi DeepWeb!
DeepWeb, normal internet ağından yani kısacası takipten sıyrılmak için oluşturulmuş bir ağ diyebiliriz. Arama motorları tarafından listelenemeyen bu ağ'da işler biraz karışık işliyor.
DeepWeb yukarıda anlattığımız gibi bir mantığa sahip olsa da (Webmaster - sunucu - adres - siz) normal internet ağının bağlı olduğu kurallara uymuyor.
DeepWeb Adresleri ve Tarayıcılar
İlk olarak adreslerini düşünürsek, DeepWeb adresleri, normal internet ağının adresleriyle aynı yapıda çalışmıyor. Yani adreslerin uzantıları .com, .net, .org veya
.gov değil ve DeepWeb'teki bir site sahibinin herkes tarafından bulunmak gibi bir derdi olmadığından düzenli adres isimleri alınmıyor. Örnek bir adres vermek gerekirse (tamamen örnektir) adresler asyqwueho1.onion şeklinde yayın yapıyor.Bu adreslere uzantıları ve protokolleri sayesinde popüler Mozilla, Chrome, İnternet Explorer (Edge), Safari veya Opera ile giremiyorsunuz. Herhangi bir DeepWeb adresini bu tarayıcılardan birinde denerseniz, tarayıcının bu adresi bulamadığını görürsünüz.
DeepWeb Arama Motorlarınca Taranmıyor
DeepWeb dinamik yapısı gereği Google gibi bir arama motoru tarafından taranmıyor. Bunun yerine bir kaç liste mevcut, fakat o listelerden herhangi bir siteye tıkladığınızda gördüğünüz siteyi üç gün sonra aynı adreste bulamayabiliyorsunuz. DeepWeb, var olma amacı sebebiyle zaten herkesin
123
ulaşması istenmeyen sitelerle dolu. Gerçekten yayın yapan DeepWeb siteleri, sürekli adres değiştiriyor ve bu değişikliği güvendikleri üyelerine e-posta veya benzeri yollarla iletiyor.
Peki Ne Var DeepWeb'te?
Deep Web aslında anlatıldığı kadar büyülü bir dünya değil.Yaşadığınız şehirde gitmek istemeyeceğiniz semtler ne ise DeepWeb de internet şehrinde gitmek istemeyeceğiniz semtlerdir. DeepWeb, bir ihtiyaç sebebiyle doğmuştur. Devletlerin erişebildiği internet ağına alternatif olarak gelişen dünyada aktivist grupların kullanması için oluşturulan DeepWeb'teki ilk amaç sansürü egale etmektir. Fakat takip edilemeyen doğası gereği bir çok illegal yapı tarafından kullanılabilir.
Bu illegal yapılar içerisinde Anonymous gibi hack aktivistlerinden tutun, uyuşturucu satıcılarına, kiralık katil, ücretli hacker, çocuk istismarı (pedofili), nekrofili veya son derece ağır işkence videoları, çalıntı kredi kartı
bilgileri, sahte pasaport düzenleyiciler, patlayıcı yapmak için tarifler, silah bilgileri ve bir çok siyasi belge yer alır.
Tıpkı normal internet ağında kullandığınız sahibinden.com gibi ilan siteleri veya hepsiburada.com gibi "Black Market" adını verdiğimiz e-ticaret siteleri vardır, fakat bu sitelerde çocuk istismarı videoları, uyuşturucu, silah veya sahte pasaport satılır.
Yine hatırlayanlar olacaktır: iCloud'a yapılan meşhur bir hack saldırısı vardır. Yapılan bu saldırının ilk adımları burada organize olmuştur. Wikileaks belgelerinden çoğu ilk kez burada servis edilmiştir.
Ne Yani, İlluminati DeepWeb'te Değil mi?
İlk olarak şunu söylemek lazım ki, Masonlar veya İlluminati konuları gençler arasında artık bayağı popüler bir hale gelmeye başladı. Bir cemiyet düşününüz ki, tokalaşarak hatta sembollerle dahi anlaştığına inanıyorsunuz, fakat onları DeepWeb'te ya da standart web ağında bir tarayıcıdan
124
bulabildiğinizi zannediyorsunuz. Sizce bu çelişmez miydi? DeepWeb'te bu tür cemiyetlere ilişkin bilgi bulduğunuzu zannetmenizin iki sebebi var:
1İşkence, nekrofili veya pedofili
videoları, resimleri içeren web siteleri benzer işaretler, siyah ve kırmızı fontlar kullanıyor. Elbette ki sadece üyeliğe açık bu sitelerin ana ekranını gören ufak yaştaki bilgisayar sevgilileri heyecana kapılıyor. Ne yazık ki, işkence ya da pedofili, nekrofili gibi videoların da sevenleri var ve bu videolara, görüntülere ücretle erişmek için bu tür kamuflaj web sitelerini kullanıyorlar. (Bilhassa işkence videolarını pazarlamak isteyenler pentegram gibi sembollerle dolu web sitelerindeler.)
2Bazı webmasterlar biraz eğlenmek için bu tür web
sitelerini hem normal ağa, hem de DeepWeb'e yerleştirirler. Bu sitenin konuşulması,dilden dile yayılması "trollemek" dediğimiz son zamanların bir eğlence biçimi aslında.
Bir örnek vermek gerekirse Deep Web'te Adolf Hitler'e ilişkin bir çok içerik vardır ki, inanın yüzde 95'i sahte veya troldür. Hele ki genç ergen çocukların biraz tık almak için açtıkları DeepWeb bloglarını da
125
umursamamanız sizin için vakit kaybını engeller. (DeepWeb'te Kıyamet Alametleri diye başlık açan çocuklarımız var bizim.)
DeepWeb'te Yararlı Hiç Bir Şey Yok mu ?
Eğer bir araştırmacıysanız yararlı içerikler bulabilirsiniz.Komplo teorileri, savaşlara ilişkin bilgiler, hatta gerçekliği tartışılsa da bazı devletlere ait dökümanlara erişebilirsiniz. Ancak bu içeriklerin yer aldığı adresleri bulmanız biraz zor olabilir. Yine her ne kadar etik
olmayacağını düşünenlerin sayısı fazla da olsa, aktarmak gerekir diye düşünüyorum: Bir çok müzik albümü veya kitap burada ücretsiz, yani korsan olarak indirilebilir halde sunuluyor.
DeepWeb Tehlikeli mi?
DeepWeb'te çeşitli tehlikelerin olduğu bir gerçektir. İlk olarak özellikle İngilizceniz iyi değilse, ya da bilmiyorsanız dikkatli olmanızda fayda var. Çünkü DeepWeb'in kendisine ait bir jargonu vardır. Bu
126
jargonu bilmeden tıkladığınız adresler sizi yasadışı içeriklere ulaştırabilir. Hukuki anlamda başınıza bir şey gelmesi bir ihtimaldir ki, gelmese bile arkadaş arasında işkence videolarından korkmanın esprisini yapamayacağınız ölçüde iğrenç görüntülere maruz kalmak sizi ciddi şekilde etkileyebilir.
Bir başka tehlike ise indirmekdir. DeepWeb'te herhangi bir web sitesinden bir video ya da bir e-kitap indirdiniz diyelim. İndirme bir .zip dosyasıyla gerçekleşti. Ancak bu dosyayı açtığınızda hiç ummadığınız bir şeyle karşılaştınız. Bir çocuğun istismarının söz konusu olduğu o videoyu hemen sildiniz. Peki, bilgisayarınız herhangi bir hukuki süreçle alakalı incelemeye alındığında silinen içeriklere ait parçaların uzman ekiplerce ortaya çıkartılabileceğinden haberdar mısınız? İnanın, böyle bir durumda kendinizi anlatmak için çok fazla avukata ve çok fazla zamana ihtiyaç duyarsınız.
Laf arasında söylemekte fayda var: Eğer bir kişiye sanal suikast düzenlemek istiyorsanız, onu ufak bir kaç numarayla anonim bir kimlikle bir linke yönlendirerek indirme yapmasını sağlamak (normal bir müzik klibi indirirmiş gibi) ve bu yolla bilgisayarına pedofili (çocuk istismarına yönelik) videoları yerleştirdikten sonra emniyet güçlerine anonim kimlikle şikayet etmek, özellikle ABD gibi ülkelerde uygulanan bir yöntem.
Yine aynı şekilde bu takipsiz ağda indirmeler karşısında ne tür virüslere maruz kalacağınızdan habersizsiniz.Bunlar popüler virüsler gibi çalışan reklam yazılımları değil ve sizi bu virüslere karşı uyaracak herhangi bir şey olmadığı gibi güvenlik programlarınıza da pek güvenmemenizi tavsiye ederim.Ücretli casus yazılım üreticileri bu konuda tahmin ettiğinizden daha başarılılar.
Son tehlike ise havuç sitelerdir. Havuç siteler, tavşan yakalamak için havuç tuzakları
127
kurmakla aynı mantığa sahiptir.Geçtiğimiz yıllarda CIA DeepWeb'te bir El-Kaide hücresine ait paylaşımlardan yola çıkarak bu hücreye operasyon düzenlemişti.Dünyaca meşhur bir Black Market'in sahibi de DeepWeb'te uyuşturucu satmak suçundan yakalandı ve cezalandırıldı.
Yani DeepWeb'te girdiğiniz ve biraz arkadaşlara hava atmak için takıldığınız web sitesi emniyet güçleri tarafından hazırlanmış (hangi ülkenin olduğunun bir önemi yok) bir tuzak - havuç sitesi olabilir. Takip edilmeyen bir ağda bir uyuşturucu satıcısı ya da bir video satıcısını yakalamanın
en iyi yolu ona bunları pazarlayabileceği bir site sunmaktır.
Sonuç
Toparlamak gerekirse DeepWeb yanlış kullanıldığında, ya da bilgisiz çocukların elinde başınıza iş açabileceği gibi, size sadece rahatsız olacağınız içerikler sunar. Eğer yabancı diliniz iyi değilse, ulaşmaya çalıştığınız bir bilgi aramıyorsanız, sizin için hava atılacak ya da eğlence olacak bir içeriği yoktur. Hukuki anlamda etrafınızdakileri ve sizi zora sokabileceğini unutmayın. Bilhassa evinizde etrafınızdaki küçük bilgisayar aşıklarını bu konuda sık sık uyarın.
128
Zeliha Küçükturan
Soner Demirsoy
Yakın zamanda Adobe Muse CC Rehberi adlı bir kitabı çıkacak olan Ahmet Uçar'dan Adobe Muse CC 2015'in yenilikleri..
Adobe Muse 2015 Yenilikleri
AHMET UÇARDijital Medya Uzmanı
132
Merhabalar
Bu yazıda Adobe Muse 2015 yeniliklerinden bahsedeceğim.
Bu arada yazıma başlamadan önce ilk defa burada söylemek isterim: Yakın zamanda Adobe Muse CC Rehberi adlı kitap yazmaya başladım; aksilik çıkmazsa ilerde daha detaylı bir açıklama yapacağım.
İşte Adobe Muse yenilikleri:
1. Adobe Stocks ile Mükemmel Fotoğraflar
Siteleriniz için en mükemmel çizim ve fotoğrafları Adobe Stock pazarında bulabilir, sürekli genişleyen fotoğraf ve illüstrasyon kitaplığını keşfedebilirsiniz.
2. Adobe TypeKit Fontlarıyla Tasarlayın
Adobe Typekit'teki binlerce fonta erişerek masaüstü ve mobil web sitesi tasarımlarınızda kullanabilirsiniz. Creative
Cloud üyeliğinizle en büyük font tasarımcılarının sunduğu fontları parmaklarınızın ucuna kadar getirmesi fırsatını yakalayabilirsiniz.
3. Bloglar, Vitrinler ve Çeşitli Öğeler Ekleyin
Kitaplık panelinden indireceğiniz yeni widget'ları
kullanarak sitelerinize bloglar, alışveriş sepetleri ve daha pek çok öğe entegre edebilme imkanı sunuyor.
4. İletişim Formu Güncellemeleri
İletişim formlarınıza radyo düğmeleri ve onay kutusu grupları ekleyerek ziyaretçilerin
133
doğru bilgiler göndermelerini kolaylaştırabilirsiniz.
5. Katman Paneli Geliştirmeleri
• Şekilleri, katmanları ve diğer nesneleri Katmanlar panelinde yeniden adlandırabilirsiniz.
• Photoshop düğmeleri ve görüntüleri içe aktarıldığında, katman kompozisyonu adları Photoshop'takiyle aynı olur.
• Katmanlar Panelinden tıklatarak doğrudan web sayfası tuvaline sürükleyebilirsiniz.
6. Yerel Efektler Paneli
Efektler alanındaki sevdiğiniz tüm seçenekleri şimdi
yeni Efektler panelinde de kullanabilirsiniz.
Efektler panelini bilgisayarınızın ekranına sabitleyerek, paneli ayırarak veya konumunu değiştirerek metinler, nesneler ve başka web sayfası öğelerinde mükemmel değişiklikler yapabilirsiniz.
7. Basın-Yayın-Multimedya
Siz veya işiniz herhangi bir yayında, herhangi bir web sitesinde yer alıyorsanız, bu bölüm bunun için biçilmiş kaftandır. Yer alan çalışmalarınızdan kısa bölümler vererek yayınlandıkları siteye
134
yönlendirmek daha etkileyici olacaktır.
Ayrıca bu kısımda hazırladığınız ve paylaşıma açık olmasını istediğiniz görüntülü, yazılı çalışmalar (wallpaper, flash'lar vs.) yer alabilir.
Web sitelerinde yaygın olarak yer alan ve dikkat edilmesi gereken bölümler aklıma geldiği kadarı ile bu şekilde.
Muhtemelen şahısların veya firmaların kapsama alanı genişliği nispetince yeni bölümler ilave edilebilir.
Çünkü internette biliyorsunuz
sınır yok, ama bunu abartıp
sınırsızca sınırları ihlal etmenin
de bir anlamı yok.
Herkese çalışmalarında
başarılar.
135
Muharrem Taç
Autodesk; mimarlık, mühendislik, inşaat ve üretim sektörlerinin en çok tercih edilen bilgisayar destekli tasarım (CAD) uygulamalarından biri olan AutoCAD’in 2016 sürümünü yayınladı.
AutoCAD 2016 Yenilikleri
ZAFER BAŞPINARCAD Uzmanı
138
AutoCAD 2016, iki ve üç boyutlu tasarım yapma, raporlama ve ortak ça-
lışma süreçlerini hızlandırırken, ekranda akla gelebilecek her türlü nesneyi oluşturma ye-teneğini de baştan aşağı zen-ginleştirmiş. Kullanıcılar, Trus-tedDWG teknolojisi sayesinde de çalışmalarını istedikleri kişi-lerle güvenli bir şekilde payla-şabilecek gibi görünüyor.
AutoCAD 2016 sürümünde gerçekleştirilen iyileştirmeler sayesinde görseller artık çok daha net görünüyor. Artırıl-mış okunabilirlik ve detaylar, pürüzlü çizgilerin yerine yu-muşak kıvrımların ve yayların kullanılmasına imkan sağlıyor. En gelişmiş grafik donanım teknolojilerinden faydalanma-yı ihmal etmeyen AutoCAD, çok daha zengin ve hızlı bir görsel deneyim vaat ediyor. Geliştirilmiş ‘Komut Ön İzleme (Command Preview)’ sayesinde kullanıcılar, daha fazla sonucu öngörebiliyor ve ‘geri al (undo)’ komutunun kullanımını en aza indiriyor.
AutoCAD 2016 sürümünde
gerçekleştirilen gözlemlediği-miz diğer iyileştirmeler şöyle:
• İsimlendirilmiş nesnelere “named objects” şeritten ulaşı-labiliyor.
• Yerleşim “Layout” sekmeleri yeniden düzenlenmiş.
• Artık izole edilmiş nesnelere “isolate objects” ulaşılabiliyor ve yeni kullanıcı arayüzü (KA) Kilitleme “Lock UI” araçları mevcut.
Başlangıç Ekranı
AutoCAD 2015 ile sunu-lan “New” sekmesi AutoCAD 2016’da “Start” sekmesi ile değiştirilmiş. “Start” sekmesi AutoCAD 2015‘deki “New” sek-mesi ile aynı özelliklere ve işle-ve sahip olmakla birlikte; “Start” sekmesi çizim ekranında sol üst köşede bulunan “Drawing File” sekmeleri alanında en sol sekme olarak sürekli görüntü-leniyor.
Bu değiştirilen “Start” sekmesi-ne tıklayarak;
• Yeni bir çizim veya kağıt seti (sheet set) oluşturabilirsiniz.
• Mevcut bir çizimi açmak için,
139
dosya konumunu araştırabilir veya önceden üzerinde çalış-mış olduğunuz bir çizim dos-yasını tekrar açabilirsiniz.
Geliştirilmiş PDF Dosyaları
Daha akıllı, daha küçük ve çok daha güçlü dosyalarla belgele-rinizi daha da hızlı hazırlayabi-lirsiniz. Tüm metinlerde arama yapabilir ve daha yüksek per-formans için PDF dosyalarını çizimlerinize ekleyebilirsiniz.
Akıllı Boyutlandırma
Çizim bağlamınızı temel alan doğru ölçümleri otomatik ola-rak elde edebiliyorsunuz. İm-leci seçili nesnelerin üzerine getirerek, oluşturmadan önce
boyut bilgilerini önizlemeniz mümkün.
Çarpıcı Görsel Deneyim
Line Fading gibi görsel geliştir-meler sayesinde çizimleriniz-deki detayları çok daha net bir şekilde görüntülebiliyorsunuz. Çizgi segmentleri yerine ger-çek eğrilerle çok daha geliş-miş okunabilirlik kalitesi elde etmeniz mümkün. Komutların sonucunu henüz uygulama-dan görmenizi sağlayan Komut Önizlemesini kullanarak işlem-leri geri alma ihtiyacını en aza indirebilirsiniz. Büyük seçim setlerini kolaylıkla taşıyıp kop-yalayabilirsiniz.
140
Koordinasyon Modeli
Navisworks (İngilizce) ve BIM 360 Glue (İngilizce) modellerini doğrudan AutoCAD yazılımının içinden ekleyip görüntüleye-biliyorsunuz. Olası çatışmaları önlemek için tasarım sırasında Navisworks modeline başvura-bilirsiniz. Modelleri diğer uygu-lamalardan AutoCAD'e taşımak için Naviswork'ün kapsamlı dosya formatı desteğinden de faydalanabilirsiniz.
Sistem Değişkenleri İzleyicisi
Sistem ayarlarınızda istenme-yen değişiklikler yapılmasını önleyebilirsiniz. Çünkü, tercih-lerinizde taslak çizim çalışma-larınızı etkileyebilecek bir deği-şiklik olduğunda bu özellik sizi uyarıyor.
AutoCAD İle Neler Yapılabilir?
AutoCAD'te komut ve menü alanları ile çevrelenmiş olan kısım, kullanıcının tasarım ve çizim alanıdır. Kullanıcı bu pencerede, tıpkı 2 boyut çalış-tığı gibi 3 boyut olarak da kendi çizim uzayını oluşturup gerçek 3 boyutlu tasarım ve çizimler oluşturabilir. Bu pencerede,
çizimin istenilen konumu, iste-nilen bölümü görüntülenebilir, yakından veya uzaktan bakıla-bilir, gerçek perspektif görün-tüler elde edilebilir. Kullanıcı eğer dilerse, çalışma pencere-sini farklı şekillerde bölerek her birinden farklı bir uzaklık ve ko-num kullanarak çalışılabilir, bir pencereden diğerine geçebilir.
Daha sonra tasarımın deği-şik boyutlardaki görüntülerini, değişik yönlerden, perspektif görünüşlerini ve detaylarını, ekranda beliren Paper Space üzerine yerleştirerek istediği öl-çüde çıktı alabilir.
Gereksinimler
- Windows 7 ve 8 işletim siste-mi (en sağlıklısı 64 bit olması),
- En az Intel Pentium 4 veya AMD Athlon 64 işlemci,
- En az 8 GB RAM ve üstü,
- 128 MB VRAM veya üstü gra-fik kartı,
- Kurulum için 6 GB, çalışmak için de yine en az 6 GB alan,
- 1600x1050 veya üstü ekran çözünürlüğü önerilir.
Kolay gelsin.
141
Siraceddin El
PHP'de hızlı ve profesyonel iş üretmenin yollarından biri de artık bir framework kullanmak. Fikir vermesi açısından, PHP yazılımcısı İrfan Evrens ile PHP ve framework'ler üzerinde genel bir değerlendirme yaptık.
PHP ve Framework'ler
RÖPORTAJ: SİRACEDDİN EL
144
PHP noktasında ilerleyen ya-zılımcıların takıldığı bir nokta var. Belli bir süre spagetti kod yazıyorlar, sonrasında nasıl ilerlemeleri gerekiyor. Bu ko-nuda yıllar boyunca çalışıyor-sun. Neler önermek istersin yazılımcılara?
Bir yazılımcı spagetti yazsa da belli bir plan program çerçe-vesinde yapıyorsa, düzen içeri-sinde yazıyorsa, bu önemli bir kriter. Daha güzel, daha gün-cel standartlarda geliştirilmiş frameworklere geçiş yapabilir.Yapmasının da zamanı gelmiş-tir.
Framework nedir? Biraz fra-mework kısmını açabilir misin?
Yazılımcılar olarak ilk etap-ta spagetti kod yazıyoruz, bir
şekilde sistemler geliştiyoruz, belli bir düzen çerçevesinde işimizi yapmaya çalışıyoruz ve her projede de bu düzeni sağ-lamak veya güvenlikle alakalı konularda daha güçlü olabil-mek için çaba harcıyoruz. İşte bu genel problemlere frame-work kapsamında çözümler bulunmuş, orada hazır olarak geliyor herşey.
Framework neye yarıyor ve yazılımcıyı nasıl bir çileden kurtarıyor?
Bir defa yazılımcı çok fazla detayla uğraşmıyor. Framework aslında alıp kullanabileceği bir kaporta, içini kendisi dol-duruyor, kendine göre dizayn ediyor. Motor aksamı falan her şey içerisinde. Kendi nasıl çalış-
145
masını istiyorsa o yazılımın ona
göre o kodları yazıyor. Çerçe-
vesine çok fazla karışmıyor.
Phalcon, Laravel, Codeig-
niter, Zend ve Yii gibi PHP
framework'ler var. Bir yazılımcı
framework tercihi yapmamış
ise, sence hangisinden başla-
malı, avantajları, birbirine üs-
tünlükleri neler?
"Bir tanesi iyidir, onu kullanma-
lı" demek biraz zor, çünkü her
framework'ün kendine göre
bir tarzı bir stili var, olaya bakış
açısı var. O yüzden insan önce
hepsini bir defa görmeli, kul-
lanmalı, kullanmaya çalışmalı
ve kendisine uygun olanı seç-
meye çalışmalı. Ancak o şekilde
rahat olabilir.
Yani biz şimdi şu anda mesela
"Laravel'i seçelim, popüler olan
budur, bu konuda gerçekten
daha fazla mesafe kat edersin"
diyebilir miyiz?
Bunu diyemeyiz. Yani burada
bir genelleme yapmak çok zor.
Çünkü bugün Yii olsun, Phal-
con olsun, Zend olsun, arka-
sında yıllardır çalışan insanların
olduğu framework'ler. Tamam,
Laravel iyidir, bunların artık
başında gelmekte, ama en iyi
odur demek yanlış olur.
İnternet sitelerinde yapılan
bazı değerlendirmelere göre,
Phalcon açık ara ile önde gö-
rünüyor. Hız olarak, bir takım
özellikler olarak Phalcon kulla-
nılmalı mı mesela?
146
Phalcon kullanılabilir, ama Phalcon'la alakalı işte bazı kısıt-layıcı durumlar söz konusu.Ya-pısal olarak bir takım kısıtlama-ları var: Bir sunucu extension'ı olarak gelmekte, yani burada sunucuyla alakalı bazı konfigü-rasyonlar yapılması gerekiyor.
Sunucuya dosyaları atalım, ça-lışsın mantığı yok mu?
Yok, yani sunucunun Phalcon'u çalıştırabilecek şekilde konfi-güre edilmesi gerekiyor, ancak ondan sonra Phalcon çalışır. Bu da bir dezavantaj aslında, yay-gınlaşmasının önündeki deza-vantaj. Çünkü genel anlamda %70 oranında zaten standart hostinglerde standart yazılım alt yapıları kullanılıyor. Geri kalan da zaten özel sunucu, o yüzden kullanım yaygınlığı
biraz düşüyor.
Laravel'in bu konudaki avantajı ve dezavantajı nedir?
Laravel buna bazı çözümler
üretmiş kendi içerisinde; o
yüzden daha yaygın. Şu anda
kullanılmakta yani, hem sunucu
tarafında, hem hostingler üze-
rinde.
Sen yıllardır Codeigniter kulla-nıyorsun.
Ben Codeigniter'i kullanıyo-
rum, evet, ama Codeigniter'in
%10'unu belki kullanıyorum.
Onun içerisinde %5, %10 yine
Laravel var, Laravel'in işime ya-
rayan paketlerini kullanıyorum,
Zend'i kullanıyorum. Aslında
tüm framework'lerden işime
yarayanları birleştirmek suretiy-
le kullandığım bir yapı var.
147
Ebubekir Karanfil
Git en basit şekli ile versiyon kontrol sistemidir diyebiliriz. Çalıştığımız bir projede kodlarımızı, versiyonlarımızı ve yazdığımız yorumlarımızı tutabiliriz. Bu sayede hem alandan, hem de zamandan tasarruf sağlarız.
Git ile Depo (Repository) Oluşturmak
İRFAN EVRENSYazılım Geliştirme Uzmanı
150
Bu ders en önemli Git komutlarından bazıları hakkında bilgiler içermektedir.
İlk önce versiyon kontrollü bir projeye başlamak için yapılması gereken ilk iş olan repository oluşturma kısmından bahsedilecek. Daha sonraki kısımlarda ise günlük olarak kullanılan git komutları anlatılacak.
Bu dersin sonunda yeni bir git destekli bir proje oluşturabilecek, mevcut projenin anlık kopyasını alabilecek ve proje üzerinde ne gibi değişiklikler yapıldığını görebileceksiniz.
git init
git init komutu ile yeni bir Git deposu oluşturulur. Henüz git versiyonlama aktif edilmemiş bir proje için, ya da henüz başlangıç yapılmamış yeni bir proje için bu komut ile versiyonlamayı aktif hale getirebilirsiniz. Bu komut haricindeki diğer git komutları genel olarak bu komuttan sonra kullanılabilir olacaktır.
Bu nedenle yeni bir projede ilk çalıştırılacak komut da budur.
git init komutu çalıştırılan dizinde .git isminde yeni bir dizin oluşturur. Bu dizin içinde git deposu için gerekli tüm bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgilere genel olarak metadata denir. SVN gibi projedeki her klasörün içine revizyon bilgileri tutmak için klasör ya da dosya oluşturmaz. Projenin kök dizinine sadece bir adet dizin oluşturur. Bu şekilde projenin içi genel olarak kirlenmemiş olur. (Daha önce SVN kullananlar ve ilk kez Git öğrenenler için bu, önemli bir ayrıntıdır.)
Kullanımı
git init
Çalıştırıldığı dizini git deposuna çevirecektir. Bu komut çalıştırılan dizine .git adında bir klasör oluşturacaktır. Bu komut ile birlikte proje üzerinde yapılacak değişiklikler kaydedilmeye hazır demektir.
git init <dizin>
151
Bu komut dizin adında bir klasör oluşturur ve klasörün içini de git deposuna çevirir.
git init --bare <dizin>
Üzerinde geliştirme yapılmamak üzere ve merkez depolar oluşturmak için kullanılır. Geliştiriciler arasında paylaşılan merkezi depolar --bare ile işaretlenerek oluşturulmalıdır. Bu şekilde yalın depolar oluşturulurken genel olarak kullanılan dizinin sonuna .git eklenir. Örneğin yalın bir deponun klasör ismi şu şekilde olabilir: proje-dizini.git
Tartışma
SVN ile karşılaştırıldığında git init komutu ile versiyon kontrollü projeler oluşturmak son derece kolaydır. Git, bir depo oluşturmanıza, dosyaları içeri aktarmanıza ya da mevcut bir depoyu kopyalamanıza gerek duymaz. Tek yapmanız gereken cd komutuyla dizinin içine girmeniz ve git init komutunu çalıştırmanız. Böylece Git deponuz hazır hale gelecektir.
Çoğu projede git init komutu merkezi bir depo oluşturulurken kullanılır ve geliştiriciler kendi bilgisayarlarında git clone komutunu kullanırlar. Böylece merkezi depoda yer alan projeyi kendi bilgisayarlarına almış olur ve git deposu kullanıma hazır olacaktır.
Bare (yalın, çıplak) Depoları
--bare işareti ile Git deposu oluşturulur ancak çalışma dizini yer almaz. Bu gibi depolarda dosyaları düzenlemek ya da değişiklikleri commit etmek mümkün değildir. Merkez Git depoları yalın depo olarak oluşturulmalıdır. Çünkü yalın olmayan bir depoya dalları göndermek değişikliklerin üzerine yazılmasını sağlayabilir. Şu şekilde de düşünebiliriz: Eğer bir depo --bare işareti ile oluşturulduysa bu depo kodların sadece saklandığı ve üzerinde geliştirme yapılmadığı bir depo olarak düşünülebilir. Böylece merkezi depoya yalın depo, diğer geliştiricilerin depolarına da yalın olmayan depolar debilebilir.
152
Örnek: Bir projenin yerel bir kopyasını oluşturmak için genel olarak git clone kullanılmakta. git init komutu ise merkezi proje depoları oluşturmak için kullanılır. Örnek kodlar şu şekilde olabilir;
ssh <kullanici>@<host>
cd /proje/deposunun/yolu
git init --bare proje-dizini.git
Öncelikle merkezi deponun yer alacağı sunucuya ssh ile giriş yapınız. Daha sonra projenin hangi dizinde olmasını istiyorsanız o dizini açın. Son
olarak ise --bare kullanarak merkezi depoyu oluşturun. Daha sonra geliştiriciler projenin bir kopyasını kendi bilgisayarlarına git clone proje-dizini.git şeklinde alabilirler.
git clone
Bu komut mevcut bir git deposunu kopyalamak için kullanılmaktadır. Bu komut SVN'deki svn checkout ile hemen
hemen aynı işlevi görür. Farklı olarak ise kopyalanan deponun tam teşekküllü bir Git deposu olmasıdır. Yani kendi geçmiş kayıtlarına sahip ve kendi dosyaları ile klasörleri olan merkezi depodan tamamen izole edilmiş haldedir.
Kullanımı
git clone <depo>
Bu komut <depo> adresinde yer alan deponun bir kopyasını alır ve çalıştırıldığı dizine kaydeder. Kaynak depo kişinin kendi bilgisayarında olacağı
153
gibi HTTP ya da SSH gibi protokoller ile erişilebilen bir makina üzerinde de olabilir.
git clone <depo> <dizin>
Bu komut ile de kaynak depo bulunduğumuz dizinde, komutta belirtilen <dizin> adında bir dizin oluşturulacak ve kaynak depo içeriği bu oluşturulan klasör içine kopyalanacaktır.
Tartışma
Bir proje merkezi git deposu olarak oluşturulduysa git clone komutu geliştirme ve değişiklik yapmak için projenin bir kopyasını almak için kullanılır. git init komutunda olduğu gibi klonlama işlemi bir kez yapılır. Kopyalama tamamlandıktan sonra tüm versiyon kontrol işlemleri ve proje üzerinde değişiklikler yapılmaya hazır demektir.
Depo'dan Depo'ya Birlikte Çalışma (Collaboration)
Git'in çalışan kopya mantığı SVN ile karşılaştırıldığında çok farklıdır. Git ile çalışırken her depo kendi başına tam teşekküllü bir depo olarak ele
alınmalıdır.
Bu farklı bakış açısı Git projesinde birlikte çalışma mantığı ile SVN projesindeki birlikte çalışma mantığının birbirinden farklı olmasını sağlar. SVN'de bilgisayarımızdaki proje kopyası merkezi depoya bağımlu iken Git ile bu ilişki Depo'dan Depo'ya şeklindedir. SVN'in merkezi deposuna çalışan kopyayı göndermek yerine Git, depodan depoya push ve pull komutlarını kullanarak veri aktarımı sağlar.
Esasen her bir Git deposuna özel anlam da yüklenebilir. Örneğin depolardan birisini merkezi depo olarak görmek ve diğerlerini çalışan kopya görmek gibi. Böyle bir yaklaşım Merkezi İş Akışı şeklinde özetlenebilir. Bu yaklaşım ile versiyon kontrol sistemlerine baktığımızda bakış açımızın daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Örnek
Aşağıdaki örnek deneme.com üzerinde ssh ile erişilebilen merkezi bir depodan lokal
154
kopya oluşturmak için verilebilir;
git clone ssh://[email protected]/proje/deposunun/yolu/proje-dizini.git
cd proje-dizini
# Proje üzerinde çalışmaya başla
İlk satırdaki komut bulunduğumuz dizinde yeni bir proje-dizini oluşturur ve merkez deponun içeriğini oluşturulan bu dizine kopyalar. Daha sonra proje klasörünün içine girebilir dosyalar üzerinde değişikliklere başlayabilir, yapılan değişiklikleri merkezi depoya ya da diğer depolara gönderebilirsiniz. Ayrıca .git uzantısı klonlanmış depo için göz ardı edilecektir. Böylece klonlanmış yeni lokal depomuz yalın olmayan (non-bare) bir depo olacaktır.
git config
Bu komut ile bilgisayarınızdaki Git programını ya da her bir projeyi kendi içinde konfigüre edebilirsiniz. Bu komut ile kullanıcıya ait bilgilerden
tutunda bir deponun nasıl davranacağına kadar herşeyi konfigüre etmenizi sağlar. Genel olarak kullanılan konfigürasyon seçenekleri aşağıda listelenmiştir.
Kullanımı
git config user.name <kullaniciadi>
Bu komut ile aktif depo üzerinde geliştirme yapan geliştiricinin adı tanımlanmış olur. Genel olarak --global işareti ile birlikte kullanılmaktadır.
git config --global user.name <kullaniciadi>
Bu şekilde kullanıldığında sistemi kullanan kullanıcının yapacağı tüm commitlerde kullanılacak isim bilgisi kaydedilmiş olacaktır.
git config --global user.email <mailadresi>
Kullanıcının yapacağı commitlerde kullanılmak üzere kullanıcıya ait mail adresini genel olarak ayarlak için kullanılır.
155
git config --global alias.<takma-isim> <git-komutu>
Bir Git komutu için takma isim oluşturur. Böylece aynı işi yapan bir komut farklı bir isim ile kullanılabilir.
git config --system core.editor <metin-etitörü>
Git komutları için kullanılacak varsayılan metin editörünü ayarlamak için kullanılır. Örnek:
geany
git config --global --edit
Bu komut ile varsayılan metin editörü kullanılarak global konfigürasyon dosyası düzenlenmek üzere açılır.
Tartışma
Tüm konfigürasyon seçenekleri düz metin dosyalarında saklanır. Bu ayarları değiştirmek için git config komutu, komut satırında kullanılmaya uygundur. Genel olarak ilk Git kurulumunda --global
olarak bir çok ayar yapılmakta ve proje geliştirme aşamasına geçilmektedir.
Git konfigürasyon seçeneklerini üç farklı dosyada saklar. Bunlar, depo, kullanıcı ve sistem şeklindedir.
1- <depo>/.git/config - Depo bazlı ayarlar.
2- ~/.gitconfig Kullanıcı bazlı ayarlar. --global işareti ile ayarlanan konfigürasyon seçenekleri bu dosya da saklanır.
3- $(prefix)/etc/gitconfig - Sistem genelinde kullanılan ayarlar.
Bu dosyalardaki aynı ayar yer alırsa öncelik depo, sonra kullanıcı ve sonra da sistemdir. Bu dosyalardan herhangi birini
156
açtığınızda aşağıdakine benzer bir içerik görünecektir.
[user]
name = Ahmet Hamdi
email = [email protected]
[alias]
st = status
co = checkout
br = branch
up = rebase
ci = commit
[core]
editor = geany
excludesfile = /home/ahmethamdi/.gitignore_global
Bu bilgileri değiştirdiğinizde de git config ile aynı etki görülecektir.
Örnek: Git'i kurduktan sonra ilk iş olarak adınızı ve mail adresinizi ayarlamak ve bazı varsayılan ayarları değiştirmek olacaktır. Yapılan ayarlar genel olarak aşağıdakiler benzer şeyler olacaktır.
# Git bizi nasıl tanısın
istersiniz
git config --global user.name "Ahmet Hamdi"
git config --global user.email [email protected]
# Favori metin editörünü ayarlayalım
git config --global core.editor geany
# SVN benzeri bazı komut alsyasları oluşturalım
git config --global alias.st status
git config --global alias.co checkout
git config --global alias.br branch
git config --global alias.up rebase
git config --global alias.ci commit
Bu komutlar ile yapılan değişiklikler ~/.gitconfig dosyasına yansıyacaktır.
Kaynak: https://goo.gl/34aMAk
157
Mahmut Gediz
Apple firmasının kullanmaya başladığı programlama diline genel bir bakış atalım ve neler yapılabileceğini inceleyelim.
Swift Programlama Diline Genel Bakış
KEMAL SERKAN YILDIRIMIOS Developer
160
Basit Değerler (Temel Değişken Tanımlama)Sabit tanımlamak için let kullanabilir, değişken tanımlamak için de var kullanabilirsiniz. Bir sabitin değeri derleme zamanında bilinmesi gerekmez, ancak tam olarak bir kere bu sabite değer atamanız gerekir. Bu sabitleri bir kere tanımlamanız ve virçok yerde kullanabileceğiniz anlamına gelir.
var myDegisken = 42
myDegisken = 50
let mySabit = 42
Bir sabit veya değişken kendisine atamak istediğiniz değer olarak aynı türde olmalıdır. Ancak, her zaman açıkça türünü yazmak zorunda değilsiniz. Bir değişken veya sabit tanımlarken değer ataması yapmanız, derleyicinin onun tipini algılamasını sağlar. Yukarıdaki örneklerde myDegisken başlangıç değeri integer (tam sayı) olduğu için derleyici myDegisken’in integer (tam sayı) olduğunu tahmin eder.
Başlangıç değeri yeterli bilgi vermezse (veya başlangıç değeri yoksa), iki nokta üst üste ile değişken tipini belirtebilirsiniz.
let implicitInteger = 70
let implicitDouble = 70.0
let explicitDouble: Double = 70
Üstü örtülü değerler (implicit) başka bir değere asla dönüştürülemez.
Eğer bir değeri başka bir tipe dönüştürmeniz gerekirse, explicitly (açık olarak) bir değişken oluşturmanız yeterli olacaktır.
161
let etiket = "Genişlik "
let genislik = 94
let etiketGenisligi = etiket + String(genislik)
Değişkenleri string içerisinde yazmanın başka diğer basit yolu ise, değişkenleri parantez içine alarak başına () koymak yeterli olacaktır.
let elma = 3
let portakal = 5
let elmaToplami = "I have (elma) apples."
let meyvaToplami = "I have (elma + portakal) pieces of fruit."
Dizileri ve dictionary’leri köşeli parantez ([]) ile oluşturabilir ve değerlerine köşeli parantez ([]) içerisine index numarası ve anahtarı yazarak ulaşabilirsiniz.
var shoppingList = ["catfish", "water", "tulips", "blue paint"]
shoppingList[1] = "bottle of water"
var occupations = [
"Malcolm": "Captain",
"Kaylee": "Mechanic",
]
occupations["Jayne"] = "Public Relations"
Boş bir dizi ya da dictionary oluşturmak için initializer syntax kullanabilirsiniz.
let emptyArray = String[]()
let emptyDictionary = Dictionary<String, Float>()
162
Abdullah Tekin
Ahmet Zeybek
vBulletin yabancı kişiler ve kuruluşlar tarafından, özenle kodlanmış bir forum dilidir. İnternet üzerinde oldukça popüler olan PHP ve MySQL arabirimlerini kullanmaktadır.
vBulletin Nedir, Nasıl Kurulur?
OKAN CERİTWeb Yazılım
166
Neden vBulletin?
vBulletin, geliştirilmiş yazılımı
ve geliştirilmiş eklentileri ile
birlikte kendinden söz etiren bir
forum yazılımı. Şu anki internet
ortamında, vBulletin ile kıyasıya
mücadele veren pek bir forum
yok. vBulletin kullanan bir kişi,
başka bir forum sistemini pek
kullanmak da istemez. Tabi,
vBulletin'in üç sürümünden
sonraki çıkan versiyonları
denemişse. Çünkü 3.8
versiyonundan sonra çıkarılan
versiyonlar kimilerine göre
tam bir fiyaskodur, kimilerine
göreyse harikadır.
Vbulletin Forum Nasıl Kurulur?
Lisanslı olarak indirdiğiniz
dosyaları Forum ana dizinine
attığınızda siteismi.com/
install/install.php
şeklinde internet tarayıcınızda
çalıştırırsınız. Ekrana gelecek
olan "customer number "
numaranızı yazmalısınız.
Customer Number Nedir?
vBulletin'in size belirli bir
ücret karşılığında tahsis ettiği,
vBulletin dosyalarınızı tam,
eksiksiz ve güvenli olarak
kullanıma açtığı lisanstır.
Customer number girdikten
sonra ekranınıza gelecek olan
kısımdan lisanslı kurulumu
gerçekleştirebilirsiniz.
Kurulum şablonunda sırasıyla
NEXT diyerek ilerleyebilirsiniz.
Son olarak kurulum bittiğinde
bizden admin kullanıcı adı
ve şifresi ile mail adresi
isteyecektir.
Not: Bu şifreler sizin Admin
giriş şifrenizdir.
Eklenti Nedir, Ne İşe Yarar?
vBulletin eklentileri opsiyonal
olarak kullanılır. Sitenizde
kullanmanız gereken,
kullanmak istediğiniz veya
kullanımı gerekli olan eklentiler
vardır. Eklentiler sitemizi kişisel
167
olarak tamamen değiştirmeye imkan tanır.
Eklenti Kurulumu?
Eklenti kurulumu çok kolay ve basittir. İndirdiğimiz eklenti içinde yer alan dosyaları FTP üzerinden sitemize atıyoruz. Sonra eklenti içindeki .xml dosyasını, Admin Kontrol Paneli > Ürün Yöneticisi
> Ürün Yükle kısmından içeri yüklüyoruz. (Üstte)
Yüklediğimiz eklentilerin ayarlarını vBulletin admin paneline girdikten sonra, vBulletin Seçenekler kısmından ayarlayabiliriz.
Vbulletin Üye Grubu Oluşturma Üye Ayarları
vBulletin üye grubu, vBulletin’i oluşturan kullanıcılardır.Bunlar sırasıyla, Admin, Yardımcı Admin, Teknik Admin, Süper Moderatör, Moderatör, Özel Kullanıcı, Üye(ler) şeklinde
gitmektedir. Çoğu forumda bu sıralama değişebilir. Üye grubu oluşturmak için sağ menüden Üye Grubu > Üye Grubu Ekle dedikten sonra üye grubumuzu oluşturabiliriz.
Üye grubu ayarlarında şu ayarları görebilirsiniz:
Arama Sistemi İzinleri: Kullanıcının arama yaparken kategori bazlı araması ve tüm kelime aramaları için.
Mesaj / Konu İzinleri: Kullanıcının forum içinde yaptığı eylemleri bu ayarlardan, düzenleyebilirsiniz. Konu açma, konuya cevap verme gibi.
Eklenti İzinleri: Kullanıcının sitenize kişisel dosya yükleme izinlerini aktif ya da pasif yapmanızı sağlar.
Anketler: Kullanıcı grubunun anket açıp kapatma iznini sağlar
Özel Mesaj Ayarları: Kullanıcı
168
grubu, ÖM (Özel Mesaj) ayarlarını düzenler, isterseniz açarsınız mesaj alır, isterseniz kapatırsınız ve hiçbir şekilde özel mesaj almaz.
Takvim İzinleri: Kullanıcı forum içerisinde takvimden yararlanabilir. Kendi kendine randevu oluşturabilir.
Kimler Online Hakları: Kullanıcı grubu, siteniz üzerinde online olarak kaç tane kullanıcı varsa ve bu kullanıcılar hangi bölümlerde geziyorlarsa, sizin izin verdiğiniz kullanıcı grubuna göstermeye yarar.
Yönetici Yetkileri: Bu ayarları açtığınız kullanıcı forum üzerinden bazı yetkilere erişim sağlayabilir. Dikkatli kullanılmasında fayda vardır.
Bütün İzinler: Kullanıcı
grubundaki izinleri aktif
ettiğinizde, profilini, imzasını,
üye rütbesini kendisi
değiştirebilir. Her Üye grubuna
bu ayarlar aktif edilmez.
Üye Resimleri / Üye Profil Resimleri: Kullanıcı grubunun
kendi bilgisayarındaki resimleri
forum üzerine yüklemesine izin
vermektedir. Kullanıcı kendi
üye resmini ve kişisel imzasını
buradan düzenleyebilir.
Üye Grubu Ayarları: Kullanıcı
grubundaki bu üye grubuna
dahil üyeler 'Forum Kadrosu'
listesinde gösterilir. Bu
üye grubuna dahil olan
kullanıcıların doğum günleri
hem takvimde, hem de ana
sayfada gösterilir.
169
Nihat Girmenç