2
Nefs). ibn 'ayniy- fi'n-nefs'inin (Ka- hire 1318, Z. et- Tev]fif 'alô. mühimmô.ti't-te'ô.rif. ilimiere dair alfabetik terimler olup büyük ölçüde Seyyid ei-Cürcanl'nin et- dayanmakta, onda bulunma- yan daha pek çok tarifi de Muhammed ed-Daye, Beyrut 1410/ 1990) 3. en-Nüzhetü'z-zehiyye ii biyye. üç bölümden meydana gelen eser- de hamamla ilgili ve hikayelere de yer Abdülhamld Salih Ham- dan, Kahire 1408/ 1987) . Münavl'nin bunlar- dan ila ma'ri- feti ve'l- 'ilde ve Kitdb ve md bihi fesô.dü'l-insô.n eserleri zikredilmektedir. Onun akaid, usul-i feraiz, nahiv, hey' et, tecvid ve tasawufla ilgili bir ara- ya Kitô.b Cami' li- 'uJUm, Ali beyti'n- nübüvve (Abdülhay ei-Kettanl, Il, 562) ve Kitô.b fi't -tafzil beyne'I-melek ve'l- insô.n gibi eserlerinin günümüze bilinmemektedir. : Muhammed Abctürrauf 's- semavf bi-tai)rfci Te{sfri 'l-Kaçtf el-Bey- zavf Ahmed Mücteba b. Nezir Alim es-Se- lefl) . Riyad 1409, I, 17-48; a.mlf .. el- Yevaf!:it ve'd-dürer fi Nui)beti lbn ljacer M urtaza ez-Zeyn Ahmed). Ri yad 1420/ 1999, I, 59-68; a.mlf .. {i'l-/f:adir li-'abdihf Ab- durrahman Abdulla h Avaz Bekir). Cidde 1406/ 1986, I, 23-30; a.mlf .. el-Keva- kib, s. c-m; a.mlf .. et-Tev/f:I{ 'ala M. ed -Da- ye). Beyrut 1410/1990, s. 5- 8; I, 71, 193, 408, 508, 560, 597, 617, 675, 705, 734, 747; ll, 1190, 1714, 1923, 1936, 1942; Muhibbi, ll, 193-195, 412-416; Kadiri, IV, 1737 -1738; Serkls, Mu'cem, ll, 1798-1799; Broc- kelmann. GAL, ll, 393-395; Suppl., ll, 417; lza- I, 510-511; dik. 'Ali b. Ebi Talib: Ahmed Muhammed Mürsi). Kahire 1389/1969, denin s. 17; Ahmed Mek- tebetü'l-Celal es-Süyü(f, Rabat 1397/ 1977, s. 94; Abdülhay Fihrisü '1-{ehiiris, ll, 560- 562; Zirikli, el-A'lam (Fethullah), VI , 204; Salihiy- ye. el-Mu'cemü V, 166-168; Kettan i, er- Risaletü'l-müstetra{e (Özbek). s. 215, 294, 385, 387,402, 405,409 , 412,433,440; EbuMuham- med b. Abdülhadi, Turuf!:u tai)rfci Resülilliih, Kahire, ts. (Darü' l-i 'tisam). s. 55-64; Cl. Gilliot, "Textes arabes anciens edites en Egypte au cours des annees 1985 a 198 7", MID EO, XX 99 s. 375-376; A. Saleh Ham dan, "al-Munawi", Ef2 (Fr.), VII, 565-566. !il M. L MÜNAvi, Yahya b. Muhammed ( ) Ebu Zekeriyya Yahya b. Muhammed b. Muhammed b. Muhammed ei-Haddadi el-Münavi ei-Kahiri . 871/1467) fakihi ve _j Zilhicce 798'de (Eylül 1396) Kahire'de Aslen Tunuslu bir aileye mensup- tur. Büyük dedesi Cemaleddin Muham- med, Tunus'un Haddade köyünden göç ederek Orta Nil'in ki Münyetü Beni Husayb'a daha sonra buradan Kahire'ye yer- Münavl Kahire'de On tamamla- usulü, hadis ve nahiv temel metinleri ezber- ledi. Muhammed b. Abdüddaim ei-Birma- vl, ei-Garraki, Mecdüddin ei- Birmavl, imactüd- din ibn ei-Makdisl, Mu- hammed b. Abdülvehhab el-Barinbarl ve ibnü'I-Hümam'dan feraiz, Arap ede- hesap, astronomi, ve felsefe okudu. En çok ho- zamanda olan Veliyyüd- din ibnü'l-lraki'dir . Ondan Arapça. ve usul dersleri imla meclislerinde kendisiyle birlikte bulunarak hadis 815 (1412) ve 822 (1419) hacca gitti. Orada ibn Selame, ibnü'I-Cezerl. ibnü'l-Küveyk, Zeynüddin gibi alimlerden hadis dinledi, icazet Tasawufa da meyleden Münavl. ibra- him ei-Edkavl ve ibrahim b. Ahmed et- Tabatabal'ye intisap ederek kendilerin- den tasawuf terbiyesi Zeynüddin ei- sohbetlerine Bu arada il- ml faaliyetlerini de sürdürdü. Ezher Ca- mii'nde olmak üzere usul, Arap dili, tefsir, hadis ve ta- sawuf dersleri verdi. es-Se- havl, Ahmed ravl, Bedreddin Muhammed el- Burhaneddin ibn Zahlre onun ta- lebelerinden Münavl la tarikata intisap belirten Seha- vl. hadis gibi derin bilgi sahibi olmayan kendisinden el- Kavlü'l -b edi' eserini be- lirtir (e?·Zeyl 'ala s. 462-463). ve takdirine mazhar olan Münavl, onun des- MüNAVT, Yahya b. Muhammed Memlük ei-Melikü'z-Zahir Çakmak 4 Reblülahir 852'de (7 Hazi ran 448) Salahiyye Medresesi yö- ve 22 Receb 853'te o Eylül 1449) na getirildi. 28 Safer 857 (1 O Mart 1453) tarihine kadar bu gö- revlerin den ina! dan 24 Cemaziyelewel859'- da 1455) müderrislik görevine iade edildi. 11 865'te (20 Temmuz 1461) ei-Melikü'z-Zahir tara- görevini 20 veya 20 Zilkade 867 (8 Temmuz veya 6 1463) tarihine kadar sür- dürdü. 8 Receb 868'de (17 Mart 1464) ye- niden tayin göreve 13 Cema- ziyelahir 870 (31 Ocak 1466) tarihine kadar devam etti. 12 Cemaziyelahir 871 'de ( 19 Ocak 1467) vefat etti ve imam türbesi defnedildi. ifa- desine göre mezhepte müctehid Münavl'nin mezhebinde maruf olan muhalif ve tercihleri bu- ( 'l-istinad, s. 66). Za- hid, mütevazi ve cömert Münavl'nin borca girerek fakiriere ve ta- lebelere nakledilir. Eserleri. 1. ni. Sehavl, kadar cilt söyler ( e?-Zeyl 'ala s. 446) . Z. 'ald Behce. Abdülgaffar b. Abdülkerlm ei-Kaz- vlnl'nin dair Zey- nüddin ibnü'l-Verdl el -Behce- tü'l-verdiyye nazma line ibnü'l-lraki'nin 'ale 'r-Ravzi'l-ünüf. Abdurrahman b. Abdullah es-Süheyll'nin siyer için kaleme 4. Beg;li'l-mô.'U.n. ibn Hacer ei-As- kalanl'nin taun konusundaki hadisleri top- Beg;lü'l-mô.'U.n ii fazli'Hô.'U.n eserinin özetidir. ii be- yani emri't-tava'in bir nüs- Berlin Königlichen Bibliothek'te ka- (nr. 6370) . S. el-Fetô.vô.. Müellifin torun u Zeynelabidln ei-Münavl derlenen ihtiva eder. es-Sehavl, rivayet ha- disi bi-ta.l]rici erba'ine di§en min merviyyi ceddinô. tahrk olup (a.g.e. , s. 462) bir Berlin Königlichen Bibli- othek'te ( nr. 51 : en-Nücümü'z-zahire, VII , 128; XV, 381,424,450,459;XVI , 35,286 , 289,292 , 353; Sehavi. eçl-Qav'ü'l-lami', X, 254-257; a.mlf .. e?·Zeyl 'a la COde Hilal- M. Ma h- 575

MüNAVT, Yahya b. Muhammed MÜNAvi, · PDF fileilimiere dair alfabetik terimler sözlüğü olup ... Ab ­ durrahman ... şünmenin temel bilgi kaynakları arasında

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MüNAVT, Yahya b. Muhammed MÜNAvi, · PDF fileilimiere dair alfabetik terimler sözlüğü olup ... Ab ­ durrahman ... şünmenin temel bilgi kaynakları arasında

Nefs). ibn Sina'nın el-Kaşidetü'l- 'ayniy­yetü'r-ruJ:ıiyye fi'n-nefs'inin şerhidir (Ka­

hire 1318, !faşldetü'n-Nefs adıyla). Z. et­Tev]fif 'alô. mühimmô.ti't-te'ô.rif. Çeşitli ilimiere dair alfabetik terimler sözlüğü olup

büyük ölçüde Seyyid Şerif ei-Cürcanl'nin et­Ta'rifdt'ına dayanmakta, onda bulunma­

yan daha pek çok tarifi de kapsamaktadır

(nşr Muhammed Rıdvan ed-Daye, Beyrut

1410/ 1990) 3. en-Nüzhetü'z-zehiyye ii aJ:ıkdmi'l-J:ıammô.mi'ş-şer'iyye ve't-tıb­

biyye. üç bölümden meydana gelen eser­

de hamamla ilgili şiir ve hikayelere de yer verilmiştir (nşr. Abdülhamld Salih Ham­

dan, Kahire 1408/ 1987). Münavl'nin bunlar­

dan başka Bugyetü'l-muJ:ıtô.c ila ma'ri­feti uşuli'Hıb ve'l-'ilde ve Kitdb ti't-teş­riJ:ı ve'r-ruJ:ı ve md bihi fesô.dü'l-insô.n adlı eserleri zikredilmektedir. Onun akaid,

usul-i fıkıh, feraiz, nahiv, teşrlh, tıp , hey' et,

tecvid ve tasawufla ilgili konuları bir ara­

ya getirdiği Kitô.b Cami' li-'aşreti 'uJUm, ayrıca eş-Şatve bi-menô.]fıbi Ali beyti'n­nübüvve (Abdülhay ei-Kettanl, Il, 562)

ve Kitô.b fi't-tafzil beyne'I-melek ve'l­insô.n gibi eserlerinin günümüze ulaşıp

ulaşmadığı bilinmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA :

Muhammed Abctürrauf eı-Münavi. el-Fetf:ıu 's­semavf bi-tai)rfci ef:ıiidişi Te{sfri 'l-Kaçtf el-Bey­zavf ( nşr. Ahmed Mücteba b. Nezir Alim es-Se­lefl) . Riyad 1409, neşredenin girişi , I, 17-48; a.mlf .. el-Yevaf!:it ve'd-dürer fi şerf:ıi Nui)beti lbn ljacer (nşr. M urtaza ez-Zeyn Ahmed). Riyad 1420/ 1999, neşredenin girişi, I, 59-68; a.mlf .. Fetf:ıu 'r-ra'Q­

{i'l-/f:adir li-'abdihf hii?e'l-'acizi'l-f!:aşır ( nş r. Ab­durrahman Abdullah Avaz Bekir). Cidde 1406/ 1986, neşredenin girişi, I, 23-30; a.mlf .. el-Keva­kib, neşredenin girişi, s. c-m; a.mlf .. et-Tev/f:I{ 'ala mühimmati't-te'arf{(nşr. M. Rıdvan ed-Da­ye). Beyrut 1410/1990, neşredenin girişi, s. 5-8; Keşfü'?·?Unün, I, 71, 193, 408, 508, 560, 597, 617 , 675, 705, 734, 747; ll, 1190, 1714, 1923, 1936, 1942; Muhibbi, ljulaşatü '1-eşer, ll , 193-195, 412-416; Kadiri, Neşrü '1-meşanf, IV, 1737 -1738; Serkls, Mu'cem, ll, 1798-1799; Broc­kelmann. GAL, ll , 393-395; Suppl., ll , 417; lza­f:ıu'l-meknan, I, 510-511; Ebü'ı-f'eyz İbnü's-Sıd­dik. 'Ali b. Ebi Talib: İmamü'l-'ari{in (nşr. Ahmed Muhammed Mürsi). Kahire 1389/1969, neşre­denin girişi , s. 17; Ahmed eş-Şerkavi İkbal , Mek­tebetü'l-Celal es-Süyü(f, Rabat 1397/ 1977, s. 94; Abdülhay eı-Kettani, Fihrisü '1-{ehiiris, ll , 560-562; Zirikli, el-A'lam (Fethullah), VI, 204; Salihiy­ye. el-Mu'cemü 'ş-şamil, V, 166-168; Kettan i, er­Risaletü 'l-müstetra{e (Özbek). s. 215, 294, 385, 387,402, 405,409, 412,433,440; EbuMuham­med Abctüımehdi b. Abdülhadi, Turuf!:u tai)rfci f:ıadfşi Resülilliih, Kahire, ts. (Darü' l-i 'tisam). s. 55-64; Cl. Gilliot, "Textes arabes anciens edites en Egypte au cours des annees 1985 a 198 7", MI D EO, XX (ı 99 ı). s. 375-376; A. Saleh Ham dan, "al-Munawi", Ef2 (Fr.), VII, 565-566.

!il M. YAŞAR KANDEMİR

ı ı

L

MÜNAvi, Yahya b. Muhammed ( ı.S'l,;,o.Jf ~ ı)-! ~ )

Ebu Zekeriyya Şerefüddin Yahya b. Muhammed b. Muhammed

b. Muhammed ei-Haddadi el-Münavi ei-Kahiri

(ö. 871/1467)

Şafii fakihi ve kadılkudatı. _j

Zilhicce 798'de (Eylül 1396) Kahire'de doğdu. Aslen Tunuslu bir aileye mensup­

tur. Büyük dedesi Cemaleddin Muham­med, Tunus'un Haddade köyünden göç

ederek Orta Mısır'da Nil'in batı kıyısında­ki Münyetü Beni Husayb'a gelmiş. daha

sonra babası buradan ayrılıp Kahire'ye yer­leşmiştir. Münavl öğrenimine Kahire'de

başladı. On yaşında hafızlığını tamamla­dı ; ayrıca fıkıh, fıkıh usulü, hadis ve nahiv

konularında bazı temel metinleri ezber­

ledi. Muhammed b. Abdüddaim ei-Birma­

vl, Şemseddin ei-Garraki, Mecdüddin ei­Birmavl, Şemseddin eş-ŞattanCıfı, imactüd­

din ibn Şeref ei-Makdisl, Nasırüddin Mu­

hammed b. Abdülvehhab el-Barinbarl ve ibnü'I-Hümam'dan fıkıh, feraiz, Arap ede­

biyatı, hesap, astronomi, mCısiki, mantık

ve felsefe okudu. En çok faydalandığı ho­cası aynı zamanda eniştesi olan Veliyyüd­

din ibnü'l-lraki'dir. Ondan Arapça. fıkıh ve

usul dersleri yanında imla meclislerinde

kendisiyle birlikte bulunarak hadis aldı. 815

(1412) ve 822 (1419) yıllarında hacca gitti. Orada NCıreddin ibn Selame, Şemseddin ibnü'I-Cezerl. Şerefeddin ibnü'l-Küveyk,

Zeynüddin ibnü'n-Nakkaş gibi alimlerden hadis dinledi, ayrıca birçoğundan icazet

aldı.

Tasawufa da meyleden Münavl. ibra­

him ei-Edkavl ve ibrahim b. Ahmed et­

Tabatabal'ye intisap ederek kendilerin­

den tasawuf terbiyesi aldı . Zeynüddin ei­Hafı'nin sohbetlerine katıldı. Bu arada il­

ml faaliyetlerini de sürdürdü. Ezher Ca­

mii'nde hocalık yaptı; başta fıkıh olmak

üzere usul, Arap dili, tefsir, hadis ve ta­

sawuf dersleri verdi. Şemseddin es-Se­

havl, SüyCıtl. Şehabeddin Ahmed eş-Şa'­

ravl, SemhCıdl, Bedreddin Muhammed el­

BuhCıtl. Burhaneddin ibn Zahlre onun ta­

lebelerinden bazılarıdır. Münavl aracılığıy­

la tarikata intisap ettiğini belirten Seha­

vl. hadis alanında fıkıhtaki gibi derin bilgi

sahibi olmayan hocasının kendisinden el­Kavlü'l-bedi' adlı eserini dinlediğini be­

lirtir (e?·Zeyl 'ala Refi'l-işr, s. 462-463).

Hacası ve kayınpederi ibnü'I-Hümam'ın takdirine mazhar olan Münavl, onun des-

MüNAVT, Yahya b. Muhammed

teğiyle Memlük Sultanı ei-Melikü'z-Zahir Çakmak tarafından 4 Reblülahir 852'de ( 7 Hazi ran ı 448) Salahiyye Medresesi yö­neticiliği ve hocalığına, 22 Receb 853'te

(ı o Eylül 1449) Mısır Şafii kadılkudatlığı­na getirildi. 28 Safer 857 (1 O Mart 1453)

tarihine kadar aralıksız sürdürdüğü bu gö­revlerin den ei-Melikü'I-Eşref ina! tarafın­dan uzaklaştırıldı. 24 Cemaziyelewel859'­da (ı2 Mayıs 1455) müderrislik görevine

iade edildi. 11 Şewal 865'te (20 Temmuz

1461) ei-Melikü'z-Zahir Hoşkadem tara­

fından getirildiği kadılkudatlık görevini

20 Şewal veya 20 Zilkade 867 (8 Temmuz

veya 6 Ağustos 1463) tarihine kadar sür­

dürdü. 8 Receb 868'de (17 Mart 1464) ye­

niden tayin edildiği aynı göreve 13 Cema­

ziyelahir 870 (31 Ocak 1466) tarihine kadar devam etti. 12 Cemaziyelahir 871 'de ( 19

Ocak 1467) vefat etti ve imam Şafii'nin türbesi civarında defnedildi. SüyCıtl'nin ifa­

desine göre mezhepte müctehid sayılan

Münavl'nin Şafii mezhebinde maruf olan

görüşlere muhalif görüş ve tercihleri bu­

lunmaktadır ( Ta~rfrü 'l-istinad, s. 66). Za­

hid, mütevazi ve cömert kişiliğiyle tanınan

Münavl'nin borca girerek fakiriere ve ta­

lebelere yardımda bulunduğu nakledilir.

Eserleri. 1. ŞerJ:ıu Mu.l]taşari'l-Müze­ni. Sehavl, "Sıfatü's-salat"a kadar yapılan

şerhin altı cilt olduğunu söyler ( e?-Zeyl 'ala Refi'l-işr, s. 446) . Z. ljô.şiye 'ald ŞerJ:ıi'l­Behce. Abdülgaffar b. Abdülkerlm ei-Kaz­vlnl'nin fıkha dair el-ljô.vi'ş-şagir'inin Zey­

nüddin ibnü'l-Verdl tarafından el-Behce­tü'l-verdiyye adıyla nazma çekilmiş şek­

line hacası ibnü'l-lraki'nin yazdığı şerhin haşiyesidir. 3.1jô.şiye 'ale 'r-Ravzi'l-ünüf. Abdurrahman b. Abdullah es-Süheyll'nin

siyer kitabı için kaleme aldığı haşiyedir. 4. Tel.l]işu Beg;li'l-mô.'U.n. ibn Hacer ei-As­

kalanl'nin taun konusundaki hadisleri top­

ladığı Beg;lü'l-mô.'U.n ii fazli'Hô.'U.n adlı eserinin özetidir. TuJ:ıfetü'r-rô.gıbin ii be­yani emri't-tava'in adını taşıyan bir nüs­

hası Berlin Königlichen Bibliothek'te ka­yıtlıdır (nr. 6370) . S. el-Fetô.vô.. Müellifin

torun u Zeynelabidln ei-Münavl tarafından

derlenen fetvaları ihtiva eder. Şemseddin es-Sehavl, hocasının rivayet ettiği kırk ha­

disi el-İhtimô.m bi-ta.l]rici erba'ine J:ıa­di§en min merviyyi ceddinô. şey.l]i'l­

İslô.m adıyla tahrk etmiş olup (a.g.e. , s. 462) bir nüshası Berlin Königlichen Bibli­

othek'te bulunmaktadır ( nr. ı 51 ı) .

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Tağriberdi. en-Nücümü'z-zahire, VII , 128; XV, 381,424,450,459;XVI, 35,286, 289,292, 353; Sehavi. eçl-Qav'ü'l-lami', X, 254-257; a.mlf .. e?·Zeyl 'a la Ref'i'l-işr (nşr. COde Hilal- M. Ma h-

575

Page 2: MüNAVT, Yahya b. Muhammed MÜNAvi, · PDF fileilimiere dair alfabetik terimler sözlüğü olup ... Ab ­ durrahman ... şünmenin temel bilgi kaynakları arasında

MüNAvT. Yahya b. Muhammed

mGd Subh). Kahire 1966, s. 440-467; SüyGtl, Hüsnü'l-muhadara, ı , 445; a.mıf., Talj:rirü 'l-is­tinad f1 tefsi~i'l~ictihiid (nşr. Fuad Abdüımün'im Ahmed). İskenderiye 1983, s. 66; Keşfü'?-?U­nün, ı , 237, 259, 625-627 , 918; ll, 1635; İb­no·ı-imad, Şe?erat, VII, 278, 312; VIII , 34, 46, 50, 52, 116, 134; Ahıwardt, Verzeichnis, ı, 222; ll , 598-599; Brockeımann, GAL, ll , 93; Suppl., ll, 84; Hediyyetü 'l-'arifin, ll , 528; Zirikli. el-A'lam, ll, 167; Kehhilıe. Mu'cemü 'l-mü'elli{in, XIII, 227-

228' Iii MUHsiN KoçAK

MÜNAzARA. ( ö )<>!Mı.J! )

Gerçeğin ortaya çıkarılması için yapılan tartışmaların

L esaslarını inceleyen bilimin adı. _j

Sözlükte "bakmak, düşünmek" anlamın­

daki nazar kökünden türeyen ve "karşılık­lı olarak bakmak, birlikte düşünmek" mil­nasına gelen münazara kelimesi, terim olarak gerçeğin bilinmesine yönelik tartış­maların yöntem ve kurallarını araştırıp be­lirleyen ilmi disiplini ifade eder. Kur'an'da münazara kelimesi geçmemekle birlikte nazar kökünden türeyen bazı fıillerle dü­şünmenin temel bilgi kaynakları arasında yer aldığına dikkat çekilmiş, fikri tartışma ise cedel kavramı ile ifade edilmiştir. Ay­rıca tartışmaların en güzel şekilde yapıl­ması istenmiştir. Muhatabın amacını he­definden saptırmak, ileri sürmediği bir gö­rüşü isnat edip onu mağlfıp etmeye çalış­mak, muarızın kişiliğini küçük düşürücü tavırlar takınmak, kesin delile dayanma­dan cedele girişmek, gerçeğin ortaya çık­masından sonra tartışmayı sürdürmek, hakkı batı! ve batılı hak diye göstermeye çabalamak gibi ilmi ve ahlaki nitelikler ta­şımayan tartışmalar yerilmiştir. Yine Kur­'an' da, gerçeği savunmak amacıyla yapıl­ması emredilen en güzel tartışma için ba­zı şartlar öngörülmüştür. Tartışmayı uy­gun zeminde yapmak, kesin delile dayan­mak, getirilen açık delili kabul edip tartış­mayı bitirmek ve muhataba karşı nazik davranmak bu şartların başlıcalarını oluş­turur. Kur'an-ı Kerim peygamberlerle ka­vimleri arasında geçen tartışmaları da ak­tarmaktadır. Bu tartışmalarda bir fikrin doğruluğunu kanıtlama veya yanlışlığını gösterme şeklindeki metotlar kullanılmış­tır. Bir düşüncenin doğruluğunu ortaya koymak için gözlem ve deney, kıyas ve karşılaştırma yöntemlerinden faydalanı­lır. Düşüncenin yanlışlığını göstermek için de her şeyden önce iddiaya karşılık delil talep etme. iddianın doğruluğuna dair ka­nıt isteme, iddianın veya gereğinin ger-

576

çekle çeliştiğini gösterme, ihtimalleri göz önünde bulundurup tartışmaya açma, mu­arızı şüpheye düşürme, soru-cevap yoluy­la ileri sürülen görüşü çürütme, kararlı bir tavır takınıp kesin bir ifade kullanma, mu­hata bın samimiyetsizliğini ve dolayısıyla

haksızlığını ortaya koymak amacıyla sahte davranış içinde bulunan tarafa müştere­ken beddua etme (bk. MÜBAHELE), darbı­mesel ve kıssalar zikretme gibi yöntem­lere başvurulur (Yavuz, s. ı ı 3- ı82) .

Münazara disiplini ketarn ve fıkıhta mez­hepterin teşekkülüne bağlı olarak oluşmuş­tur. Farklı itikadl ve fıkhl mezhepleri be­nimseyen alimler arasında erken dönem­lerden itibaren çeşitli meclislerde ve özel­likle Abbasller devrinde halifeterin sarayla­rında hem müslüman alimler hem de müs­lüman alimlerle yahudi, hıristiyan, Meclisi, mülhid gibi değişik din ve akımlara men­sup alimler arasında ilmi tartışmalara gi­rişilmiş (Şevki Dayf, lll , 457-459; Cemil Said, V [ 19731. s. 187-204). bunlardan fay­dalı sonuçlara ulaşabilmek için tartışma adabı ile kurallarına ihtiyaç duyulmuş ve "ilmü adabi'l-bahs ve'l-münazara" (ilmü'l­münazara) adıyla bir ilim dalı oluşmuştur. Bazı alimierin kullandığı "ilmü'l-cedel" ta­biri ise rağbet görmemiştir. Muhtemelen, cedel kavramında sertlik ve muarızı mutla­ka mağ!Qp etme gibi İslam ahlakıyla bağ­daşmayan bir anlamın bulunmasına kar­şılık münazaranın beraberce düşünmekle irtibatlı olması bu adın daha çok benim­senmesine vesile olmuştur. Zamanla med­rese eğitiminde her öğrencinin bu alanda yazılan bir eseri okuması gelenek halini al­mıştır. İbn Haldün'un belirttiğine göre ce­del ve münazara ilmini konu edinen eser­ler başlıca iki şekilde telif edilmiştir: Ebü'l­Usr Fahrü'l-İslam el-Pezdev'i usulü ile Rük­neddin el-Amld1 usulü. Pezdevl münaza­ranın sadece Kur'an, sünnet, icma ve kı­yastan oluşan dini deliliere dayanılarak ya­pılmasını esas alır ve dini çerçeveyle sı­nırlı kalmasını ister. Arnldl ise tartışmada dini, felsefi ve mantık'i konularda delil ola­rak kullanılabilecek her bilgiden yararlan­mayı kabul eder. Bu ikinci yöntem, geniş ölçüde akıl yürütme ve her konuda delil getirmeye imkan tanıdığı için daha çok kabul görmüş, ancak mugalata ve safsata türü kıyasların da kullanılmasına yol aç­ması sebebiyle eleştirilmiştir (Mukaddime,

lll , 1068; münazara ilminin fıkha uyarl anı­

şı için bk. HİLAF).

Belirlenen ilkelere göre tartışmanın ni­teliği ve kuralları şöylece özetlenebilir: Bir konuyu tartışan iki kişiden iddia sahibine

"muallil" (sebep bildiren ve cevaplayan kimse). diğerine de "sail" (iddia sahibin­ce öne sürülen fikirleri kontrol edip deli­le ihtiyaç hissettiren teziere delil isteyen ve soru soran kimse) adı verilir. Tartışan kimse naklettiği bir görüşü kaynağına da­yan dırmaya mecburdur. Ancak naklettiği düşüncenin doğruluk veya yanlışlığını ile­ri sürerse iddia sahibi olur ve tezini kanıt­lamakla yükümlüdür. Zira apaçık ve zaruri şekilde bilinerneyen her iddianın delillen­dirilmesi gerekir. Tartışmada kanıt olarak getirilen kıyasın şekil ve muhteva yönün­den doğruluğu zorunludur. Eğer delil şe­kil bakımından yanlış olursa "mugalata" adını alır ve geçersiz sayılır.

Münazara esnasında bazan sailin, ba­zan da muallilin başvurduğu hükümlerle ilgili kurallar şunlardır: a) Engelleme (men'): Öne sürülen iddiaya delil isteyerek veya delilin öncüllerine itiraz ederek muarızı reddetmek. b) Delili bozma (nakz): Göste­rilen delillerin öncüllerine itiraz etmeden yeni bir delille onu çürütmek. c) iddiaya karşı koyma (muaraza): Öne sürülen iddi­anın zıddının doğruluğunu kanıtlamak su­retiyle doğrudan doğruya iddiayı çürüt­mek. Sail, delili bozma veya iddiaya karşı koyma şıklarından biriyle hareket etmek istediği takdirde muallil konumuna gelir, muallil de sililin yerini alır. Sözü edilen üç kuralın her birinde sail ve muallilin çeşitli görevleri mevcut olup bunlar klasik mü­nazara kitaplarında sayılmaktadır (Yavuz, s. 21-31). Bir iddianın reddedilmesi onun yanlışlığını göstermekten çok iddiada ka­palılık bulunduğuna işaret eder, delilin bo­zulması ise onun yanlışlığını gösterir. Bu sebeple mukabil bir delille bozulan delilin yanlışlığına hükmedilir. Ancak delilin yan­lış olması ilgili iddianın yanlışlığını gerek­tirmez, sadece iddia o delille kanıtlanma­mış sayılır ve başka bir delile ihtiyaç duyu­lur. İtirazların en zayıfı engelleme ise de gerçeğin ortaya çıkmasına daha çok kat­kıda bulunduğundan en yararlı itiraz sa­yılır (Taşköprizilde , Adabü '1-baf,ı.ş, s. 2-10:

Ahmed Cevdet Paşa, s. 9-46).

Kavramlarla ilgili tartışma kuralları "ta­nım" ve "bölme" kısımlarında incelenir. "Bir kavramın karakteristik kapsamını belirle­yen zihin işlemleri" demek olan tanıma ancak tanımın eksik olduğu ve yabancı un­surlar içerdiği iddiasıyla itiraz edilebilir. Bir bütünün parçalara bölünmesi halinde bölmenin tam olmadığı veya bölmeye da­hil unsurların dışarıda bırakıldığı ileri sürü­lerek karşı çıkılabilir. Bölmeyi yapan kim­se bunları cevaplandırmakla yükümlüdür