55
T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ANATOMİ ANABİLİM DALI MATERNAL OBEZİTENİN PRENATAL VE POSTNATAL GELİŞİM ÜZERİNE ETKİLERİ Asrın UZUN YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Mehmet Ali MALAS Bu tez Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Yönetim Birimi tarafından YL10-2169 Proje numarası ile desteklenmiştir 2011-ISPARTA

MATERNAL OBEZİTENİN PRENATAL VE POSTNATAL …tez.sdu.edu.tr/Tezler/TT00574.pdf · sistemi defektlerinde spina bifida, anensefali, hidrosefali, holopronsefali, nöral tüp defekti

Embed Size (px)

Citation preview

T.C

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ANATOMİ ANABİLİM DALI

MATERNAL OBEZİTENİN

PRENATAL VE POSTNATAL GELİŞİM ÜZERİNE ETKİLERİ

Asrın UZUN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mehmet Ali MALAS

Bu tez Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Yönetim Birimi tarafından YL10-2169 Proje numarası ile desteklenmiştir

2011-ISPARTA

i

ÖNSÖZ

Bu çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi Deney Hayvanları Laboratuarında

Nisan 2010- Aralık 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.

Çalışmamızda maternal obezitenin morfometrik parametrelerce

değerlendirilerek prenatal ve postnatal gelişim üzerine olan etkilerinin öğrenilmesi

amaçlanmıştır.

Çalışmamız sırasında öneri ve bilgileri ile destek olup her aşamada

yardımlarını esirgemeyen Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

danışman hocam Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali MALAS‘a ayrıca yine önerilerinden

yararlandığım Mehmet Akif ERSOY Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.

Emine Hilal EVCİL’e ve Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Arş. Gör. Dr. Ceren

UĞUZ’a

Çalışmam sırasında bana göstermiş oldukları ilgi, destek ve sonsuz

sabırlarından dolayı anneme, babama, kardeşime ve nişanlıma gönülden

teşekkürlerimi sunarım.

ii

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ......................................................................................................................... i

İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... ii

KISALTMALAR DİZİNİ ........................................................................................ iv

TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................. v

ŞEKİLLER DİZİNİ .................................................................................................. vi

1. GİRİŞ ...................................................................................................................... 1

2. GENEL BİLGİLER............................................................................................... 3

2.1. Obezitenin Tanımı............................................................................................. 3

2.1.1. Beden Kitle İndeksi (BKİ) ......................................................................... 3

2.1.2. Vücut Yağ Oranı (VYO)............................................................................ 4

2.2. Obezitenin Yaygınlığı ....................................................................................... 4

2.3. Obezitenin Etiyolojisi........................................................................................ 5

2.3.1. Nöroendokrin Nedenleri............................................................................. 6

2.3.2. Leptin ......................................................................................................... 6

2.3.3. Serotoninerjik Sistem................................................................................. 7

2.3.4. Histaminerjik Sistem.................................................................................. 7

2.3.5. Genetik Nedenler ....................................................................................... 7

2.3.6. Sosyal Faktörler ......................................................................................... 8

2.3.7. Diğer Faktörler ........................................................................................... 8

2.4. Obezitenin Komplikasyonları ........................................................................... 8

2.5. Obezite ve Gebelik (Maternal Obezite) ............................................................ 9

2.5.1. Obezite ve Fertilite..................................................................................... 9

2.5.2. Obezite ve Fetal Gelişim.......................................................................... 10

2.5.3. Obezitenin Gebelik Üzerindeki Etkisi ..................................................... 11

2.6. Maternal Obezitenin Prenatal ve Postnatal Gelişim Üzerine Etkileri ............. 11

2.6.1. Maternal Obezitenin Prenatal Gelişim Üzerine Etkileri .......................... 11

2.6.2. Maternal Obezitenin Yenidoğan Üzerine Etkileri.................................... 12

2.6.2.1. Maternal Obezite ve Doğum Defektleri............................................ 14

2.6.3. Maternal Obezitenin Postnatal Gelişim Üzerine Etkileri......................... 15

2.6.3.1. Maternal Obezitenin Kardiyovasküler Sistem Üzerine Etkisi .......... 15

iii

2.6.3.2. Maternal Obezitenin Sinir Sistemi Üzerine Etkisi ............................ 17

2.6.3.3. Maternal Obezitenim Metabolizma Üzerine Etkisi........................... 19

3. GEREÇ ve YÖNTEM.......................................................................................... 21

4. BULGULAR ......................................................................................................... 24

5. TARTIŞMA ve SONUÇ ...................................................................................... 35

ÖZET......................................................................................................................... 41

ABSTRACT.............................................................................................................. 42

KAYNAKLAR ......................................................................................................... 43

ÖZGEÇMİŞ.............................................................................................................. 48

iv

KISALTMALAR DİZİNİ

NTD : Nöral Tüp Defekti

MSS : Merkezi Sinir Sistemi

BKİ : Beden Kitle İndeksi

VYO : Vücut Yağ Oranı

DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü

PKOS : Poklikistik Over Sendromu

SHBG : Seks Hormon Bağlayıcı Globülin

GDM : Gestasyonel Diyabetüs Mellitus

NIDDM : İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabetüs Mellitus

İVA : İdeal Vücut Ağırlığı

SGA : Gebelik Haftasına Göre Küçük Bebek

v

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Erişkin ve çocuklarda BKİ............................................................................. 4

Tablo 2. Kadın ve erkeklerde VYO ve yaş gruplarına göre obezite kriterleri ............. 4

Tablo 3. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların hamilelik öncesi dönemde maternal kilo kazanımı (g). ........................................................................................ 24

Tablo 4. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların çiftleşme öncesi son ölçüme göre maternal beden kitle indeksi (BKİ=g/mm2) ............................................................... 26

Tablo 5. Hamilelik dönemi boyunca deney ve kontrol grubu annelerinin ortalama maternal kilo alımı (g)................................................................................................ 28

Tablo 6a. Deney ve kontrol grubu yavrularından yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca alınan genel morfometrik parametrelerin ortalama ve standart sapmaları (g, mm). ..................................................................................................... 29

Tablo 6b: Deney ve kontrol grubu yavrularından yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca alınan karniuma ait morfometrik parametrelerin ortalama ve standart sapmaları (g, mm)........................................................................................ 31

Tablo 6c: Deney ve kontrol grubu yavrularından yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca alınan ekstremiteler ait morfometrik parametrelerin ortalama ve standart sapmaları (g, mm)......................................................................................... 32

Tablo 7a: Deney ve kontrol grubu yavrularından erişkin dönem 6. ve 8. haftalarda alınan genel, karnium ve ekstremitelere ait morfometrik parametrelerin cinslere göre ortalama ve standart sapmaları (g, mm)............................................................. 33

Tablo 7b: Deney ve kontrol grubu yavrularından erişkin dönem 10. ve 12. haftalarda alınan genel, karnium ve ekstremitelere ait morfometrik parametrelerin cinslere göre ortalama ve standart sapmaları (g, mm) ............................................... 34

Tablo 8: Deney ve kontrol grubu yavrularından alınan parametrelerin yaşla ve birbirleri ile korelasyonu (r) ....................................................................................... 35

vi

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların hamilelik öncesi dönemde maternal kilo kazanımı (g). ........................................................................................ 24

Şekil 2. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların çiftleşme öncesi son ölçüme göre maternal beden kitle indeksi (BKİ=gr/mm2)...................................................... 25

Şekil 3. Hamilelik dönemi boyunca deney ve kontrol grubu annelerinin ortalama meternal kilo alımı (g)................................................................................................ 25

1

1. GİRİŞ

Yaşamın her evresinde bedensel ve zihinsel yönden sağlıklı olma, sağlığı

koruma, dengeli ve yeterli beslenme ile mümkündür (Tokgöz ve ark., 1995). Obezite

için basitçe; bedenin yağ kütlesinin, yağsız kütleye oranını aşırı artması sonucu, boy

uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üzerine çıkmasıdır denilebilir

(Tubitak 2007). Obezite fazla kilolu olmaktan farklı bir kavram, estetik görünüşten

öte bir hastalık durumudur. Enerji alınması ve harcanması arasındaki dengenin

bozulmasından kaynaklanan ihtiyaç fazlası kalorinin organizmada depolanmasının

sonucu meydana gelen obezitenin etiyolojisinde daha çok yüksek kalorili diyet ve/

veya hareket azlığı gibi faktörler rol oynamaktadır.

Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık

sorunları arasında yer almaktadır (Tubitak 2007).

Obezite pek çok sağlık problemi ile bağlantılı olup, bunlardan bazıları ise

şunlardır; tip II diyabet, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, konjestif kalp

yetmezliği, osteoartrit, bazı kanser çeşitleri (prostat, meme, kolon ve endometriyum),

uyku apnesi, solunum bozuklukları, safra kesesi taş oluşumu (Atalay ve Hasçelik

2000). Ayrıca obezite, orta yaşlı ve yaşlılarda eklem ağrılarına ve gençlerde utanç

duygusuna neden olmaktadır.

Obezite, hipertansiyon, hiperlipidemi ve diyabet gibi kronik bir hastalıktır

(Yılmaz ve Karakoç 1999). Alkolizm, şizofreni, diyabetes mellitus, romatizma, ilaç

bağımlılığı, kanser ve ateroskleroz gibi obezitenin de kişiyi aktif yaşamdan

uzaklaştıran kronik hastalıklar arasında özel bir yeri vardır. Obezite çoğu zaman

sosyal bir problem olarak görülmüş ve bu yaygın metabolik hastalığa önem

verilmemiştir (Döner ve ark., 1996).

Obezite beraberinde bazı hastalıkların oluşmasına neden olmakla birlikte

gebelik için de oldukça önemli bir hastalıktır (Cawton et al., 2005). Özellikle gebelik

öncesi ya da gebelikte obezite çeşitli mekanizmalar yoluyla fetal gelişim üzerinde

negatif etkiler oluşturmaktadır. Hatta fetal gelişim esnasında oluşturduğu etkiler

erişkin dönemde karşılaşılan bazı hastalıkların kaynağı olarak görülmektedir

(Catalano et al., 2006). Bu nedenledir ki obezitenin ve gebelik obezitesinin yol açtığı

2

bu durumların mekanizmasının anlaşılması ve çeşitli tedavi yöntemlerinin tespit

edilmesi ve bir sağlık politikası olarak ele alınması gerekmektedir.

Obezitenin gebelik süresince anneye negatif etkileri arasında;

hiperinsülinemi, anemi ve diabetes mellitus, hipertansif bozukluklar sayılmaktadır.

Maternal obezitenin yeni doğan üzerine olan etkilerinde ise en sık iri bebek ve

doğum şeklindeki sıkıntılar yer almaktadır (Guelinckx et al., 2008).

Maternal obezite ve yenidoğan kardiyovasküler defektleri arasındaki ilişki

gebeliğin erken dönemlerinde maternal obezitenin fetal kalp gelişimine etkisiyle

tanımlanmaktadır ve en kritik periyodun ise gebeliğin 14.-40. günleri arasında

bulunduğu belirtilmiştir (Marie et al., 2003).

Maternal obezitenin postnatal dönemdeki etkileri arasında da, ventriküler

septal defekt, atrial septal defekt, aort tıkanıklığı gibi kardiovasküler sistem

defektleri görülmektedir. Yapılan çalışmalarda gestasyonel gebelikle birlikte gebelik

öncesinde var olan maternal obezitenin konjenital MSS defektleri ile ilişkisi

değerlendirilmiştir (Watkins et al., 2003). Maternal obezitenin neden olduğu sinir

sistemi defektlerinde spina bifida, anensefali, hidrosefali, holopronsefali, nöral tüp

defekti (NTD) yer almaktadır (Watkins et al., 2003).

Yaptığımız makale araştırmalarında doğum defektleri dışında maternal

obezitenin, bebek doğduktan sonra postnatal dönemdeki etkilerinin morfometrik

olarak araştırılmadığı görülmüştür. Obezitenin dünyadaki en yaygın hastalık olması

ve beraberinde pek çok hastalığı da getirmesi nedeniyle obez annelerden doğan

çocukların postnatal dönemde ne gibi olumsuzluklara maruz kaldıklarını açıklayıcı

güncel çalışmalara ihtiyaç vardır.

Bu çalışma ile obez annelerden doğan bebeklerin doğumdan sonraki gelişim

süreçlerindeki değişimleri morfometrik parametrelerce incelenip, normal kilolu

anneden doğan bebeklerle karşılaştırılması amaçlanmıştır.

3

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Obezitenin Tanımı

Şişmanlık vücutta olması gerekenden fazla yağ dokusunun birikmesidir. Fazla

kilolu olmaktan farklı bir kavram, estetik görünüşten öte bir hastalık durumudur.

Obezite için basitçe; bedenin yağ kütlesinin, yağsız kütleye oranını aşırı artması

sonucu, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üzerine

çıkmasıdır denilebilir (Tubitak 2007).

Besinlerle alınan enerjinin vücutta yağ şeklinde depolanması besin

gereksinimi duyulduğu zamanlarda vücut için yaşamsal değere sahiptir. Yağ; protein

ve glikojenlerin aksine çok kolay depolanabilir. Yağın kolay depolanabilir olması,

çeşitli faktörlere dayalı olarak yağın vücutta normalden fazla birikimine ve obeziteye

yol açabilmektedir.

Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunu

olan obezite yaklaşık 2000 yıl önce Hipokrat tarafından öne sürülmüştür. Ayrıca

çeşitli sağlık risklerini taşıması dışında karmaşık bir sorun olduğu da belirtmiştir.

Kilo; fiziksel, kimyasal, hormonal ve sinirsel mekanizmalarla belirli bir

düzeyde tutulur. Bu mekanizmaların bir veya birkaçındaki bozukluk bu dengeyi

olumsuz yönde etkilemektedir. Bir kişide; şişmanlığın veya kas kitlesinin fazlalığı

tanımlanabilmesi için vücut ağırlığının, vücut bileşiminin ve vücutta yağ dağılımının

değerlendirilmesi gerekir.

2.1.1. Beden Kitle İndeksi (BKİ)

Vücut kitle indeksi (BKİ) en çok kullanılan ve vücut yağ oranı (VYO) ile iyi

korele olan bir parametredir (Tablo 1). BKİ yağ miktarının genel bir göstergesi olup

yağ dağılımı hakkında bilgi vermez. Bu nedenle büyüme çağındaki çocuklarda,

hamilelerde, sporcularda, yaşlılarda, ödemle seyreden hastalığa olanlarda BKİ

kullanılmamalıdır. BKİ, vücut ağırlığının, boy uzunluğunun karesine oranıdır.

4

Tablo 1. Erişkin ve çocuklarda BKİ.

Erişkinler için sınıflama BKİ

Zayıf <18.5 Normal 18.5-24.9 Kilolu 25.0-29.9 Sınıf I 30.0-34.9 Sınıf II 35.0-39.9 Sınıf III >40 Coçuklar için sınıflama (2 yaş üstü) BKİ Boy için normal kilo 10-85 persentil Kilolu için risk 85-95 persentil Kilolu <95 persentil

2.1.2. Vücut Yağ Oranı (VYO)

Normal vücut yapısında olan kadınlarda daha fazla olmak üzere belli oranda

yağ dokusu bulunmaktadır. Vücut kitlesi yaş ve cinsiyet değişkenleri üzerine

geliştirilen bir formül ile VYO yaklaşık olarak belirlenebilir (Tablo 2), (Ağralı 2005).

VYO= 1.2 (BKİ) + 0.23 (yaş) - 10.8 (kadınlar için 0/erkekler için 1) - 5.4

Tablo 2. Kadın ve erkeklerde VYO ve yaş gruplarına göre obezite kriterleri

Yaş grubu 20-40 40-60 60-80

Kadın normal %21-33 %23-34 %24-36

Kadın obezite >%39 >%40 >%42

Erkek normal %8-20 %11-22 %13-25

Erkek obezite >%25 >%28 >%30

2.2. Obezitenin Yaygınlığı

Tüm dünyada yaygınlığı gittikçe artan obezite Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)

tarafından global sağlık tehditlerinden biri olarak gösterilmektedir (Tubitak 2007).

Özellikle gençlerde ve üreme yaşındaki kadınlarda görülen obeziteye neden olan

etmenler; kalıtım, yaş, cinsiyet, besin tüketimi, beslenme alışkanlıkları ve yaşam

tarzı olarak tanımlanmıştır (Tubitak 2007). Son 20 yılda modern batı ülkelerinde

5

olduğu gibi ülkemizde de sosyoekonomik durum ve yiyecek alışkanlıklarının

değişmesi ile birlikte obezite oranlarında artış görülmüştür (Ağralı 2005).

Yaş, ırk ve sosyoekonomik duruma bağlı olarak görülebilen obezite bu

faktörlerin dışında da 20-55 yaş grubu arasındaki bayanlarda obezitenin görülme

sıklığında 2 kat artış görüldüğü belirtilmiştir (Ağralı 2005). Bu artış özellikle

sosyoekonomik düzeyi düşük kadınlarda, yüksek gelirli kadınlara göre 2.5 kat daha

fazla görülmektedir. Aynı zamanda obezite prevalansının 55 yaştan sonra azaldığı da

belirlenmiştir (Ağralı 2005).

DSÖ'ya göre dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1.6 milyar civarında

hafif şişman birey bulunmaktadır. 2015 yılında bu oranın sırasıyla 700 milyon ve 2.3

milyar olması beklenmektedir (Tubitak 2007).

Ülkemizde obezite sıklığının saptanmasına yönelik ulusal düzeyde yapılan

çok az çalışmaya rastlanmıştır ve bu çalışmalar yeterli değildir. Boy uzunluğuna göre

vücut ağırlığının değerlendirildiği bu çalışmalarda sunulan verilere göre ülkemizde

şişmanlık hızı erkeklerde % 7.6, kadınlarda ise % 25 iken, son 10 yılda erkeklerde %

12.9, kadınlarda ise % 33.3 oranında artış olduğu rapor edilmiştir (Türkiye

Beslenme, Sağlık ve Gıda Tüketimi Araştırma verileri 1984, Tubitak 2007).

Son yıllarda Türkiye'de Erişkin Kalp Hastalığı Risk Faktörleri çalışmalarında

25-34 yaş grubunda obezite riskinin giderek arttığı belirtilmiş (Tubitak 2007).

Erişkin obezitesindeki artış kadar önemli bir artış da çocukluk ve adölesan

döneminde gerçekleşmektedir. Bu dönemdeki obezite erişkin döneme zemin

hazırladığı için bu dönemde kilo alınımına dikkat edilmelidir (Parlak ve Çetinkaya

2006)

2.3. Obezitenin Etiyolojisi

Obezite; tanınması en kolay ve tedavisi en zor tıbbi durum olarak

tanımlanmaktadır. Obezitenin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte harcanandan

daha fazla kalori alınımı olarak açıklanmaktadır (Ersoy ve Çakır 2007). Obezite

üzerinde en az 7 faktörün etkin olduğu belirtilmemektedir. Bu faktörlerin bireyin

kilosunun belirlenmesinde nasıl etkenlik gösterdiği bilinmiyorsa da bu durum

6

rastlantı sonucu olan bir süreç değildir (Ağralı 2005). Obezitenin gelişiminde

genetik, çevresel ve psikolojik etmenlerin rolü olduğu düşünülmektedir (Armitagea

et al., 2008).

Psikolojik etmenlerin obezite gelişimindeki rolü kesin olarak kabul

edilmemekle birlikte söz konusu etmenlerin obeziteye nasıl yol açtığı ise kesin olarak

bilinmemektedir (Ağralı 2005). Vücut ağırlığının fizyolojik bir düzenleyici

mekanizma ile kontrol edildiğine inanılmaktadır. Bu düzenleyici mekanizmanın eşik

değerinin yükselmesinin obeziteden sorumlu olduğuna inanılmaktadır. Bu eşik

noktası kuramı, obezlerin tüm çabalarına karşın kilo kaybetmekte çektiği güçlüğü

açıklamaya yardımcıdır. Son yıllarda yapılan çalışmalar, vücut ağırlığının

ayarlanmasının ve obeziteye neden olan eşik noktasının yükselmesinin

nörofızyolojik bir temeli olduğunu göstermektedir (Ağralı 2005).

Katekolaminlerin ve indolaminleringibi ajanların açlığın ve tokluğun araçları

olduğuna dair yapılan çalışmalarda bu ajanların yanı sıra gıda alınımını etkileyen

yeni ajanlarda bulunmuştur. Endojen opioidler, açlığı uyarırken, kolesistokinin,

nörotensin ve bombezin gibi çeşitli sindirim sistemi hormonları tokluk duyusunun

oluşmasında rol oynamaktadır (Ağralı 2005).

2.3.1. Nöroendokrin Nedenleri

Endokrin nedenler obezite etiyolojileri içinde en az rastlanılan nedenler

olmakla birlikte altta yatan bozukluğun tedavisi obezitenin de düzenlenmesine yol

açtığı için önem taşımaktadır (Ersoy ve Çakır 2007). Hayvan çalışmalarında

hipotalamusun ventromedial bölgesindeki lezyonların hiperinsülinizm, hiperfaji ve

obeziteye neden olduğu gösterilmiştir. İnsanlarda bu bölgenin tümör, travma yada

iltihap gibi lezyonlardan etkilenmesi hipertrofik tipte bir obeziteye neden olmaktadır

(Ersoy ve Çakır 2007).

2.3.2. Leptin

Leptin, vücudun yağ durumu hakkında sinyal vermesi ile ilişkilidir ve

fizyolojik işlevi adipositler tarafından salınmasıyla başlar. Leptin konsantrasyonları,

7

hipotalamustaki nöron gruplarınca algılanır. Açlık süresince, leptin seviyeleri düşer

ve böylece besin olmadığında adaptif bir durum olan davranışsal, hormonal ve

metabolik cevabı aktive eder. Kilo alımı plazma leptin konsantrasyonunu arttırır ve

farklı bir tepki ortaya çıkarır, bu da negatif bir enerji dengesine yol açar. Bu durum,

besin alımında azalma ve enerji harcanmasında artışla karakterizedir. Artan ve azalan

leptin seviyelerine, benzer ya da farklı nöronların mı yanıt verdiği henüz bilinmiyor

(Gülle 2002).

Leptin beslenme davranışını düzenleyen ve enerji dengesinin kontrolü için

kısa ve uzun dönem sistemin bir komponenti olarak görülmektedir. Besin alımını

kantitatif olarak düzenleyen faktörlerden olan uzun süreli regülasyon (enerji

regülasyonu); başlıca vücuttaki enerji depolarının normal miktarının uzun süreli

korunması ile ilgilidir. Kısa süreli regülasyon (beslenme regülasyonu) ise başlıca

öğünlerde aşırı yemeyi önlemekle ilgilidir (Erarslan ve ark., 2006).

2.3.3. Serotoninerjik Sistem

Serotoninerjik sistem yeme davranışı ve vücut ağırlığının düzenlenmesin de

etkindir. Ayrıca leptin salgılanmasının düzenlemesin de serotoninin (5-HT) rol

oynadığı yolunda veriler bulunmaktadır (Erarslan ve ark., 2006). Özellikle 5-HT2c

serotonin reseptörü yemenin düzenlenmesinde önemli bir yere sahiptir. 5-HT2c

uyarılması ile sıçanlarda beslenme azalırken, antogonist maddelerle artmaktadır. 5-

HT2c reseptörü olmayan fareler daha çok yemektedir (şişmanlamaktadır) ve geç

başlangıçlı diabetes mellitus'a daha fazla yakalanmaktadırlar (Erarslan ve ark., 2006).

2.3.4. Histaminerjik Sistem

Hipotalamik histamin, H1 reseptör (alt tip reseptör) üzerinden leptine bağlı

yeme davranışını düzenlemektedir (Erarslan ve ark., 2006).

2.3.5. Genetik Nedenler

Bazı genler ve kromozomal anormallikler obezite gelişmesinde primer

faktörken, çevresel faktörlerin bazıları genleri etkileyerek obeziteye neden olabilir

8

(Ersoy ve ark. 2007). Yapılan değişik çalışmalarda obezitenin % 20-80 oranında

genetik nedenlerle ortaya çıktığı gösterilmiştir. Birçok genin obezite ile birlikteliği

görülmüş ve obezitenin poligenik olduğu sonucuna varılmıştır. Nadir olarak tek gen

mutasyonuna bağlı obezite saptanmıştır (Ersoy ve ark., 2007).

2.3.6. Sosyal Faktörler

Sosyal faktörler, obeziteye neden olan faktörler içinde özellikle kadınlar

açısından önemli bir yer tutmaktadır (Gülle 2005).. Kadınlar arasında obezite, daha

alt düzey sosyoekonomik grupta daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Erkekler

açısından bakılırsa bu fark belirgin değildir. Diğer sosyal faktörler de (etnik, dini,

vb.) obezite ile yakından ilgilidir. Fakat bu konuda elimizde yeterince çalışma

bulunmamaktadır. Sosyal faktörler açısından birden çok ve kompleks

mekanizmaların etkili olduğu düşünülse de yaşam tarzı en önemli yeri tutmaktadır

(Gülle 2005).

2.3.7. Diğer Faktörler

Bazı ilaçlar özellikle psikoaktif ilaçlar ve bazı hormon preparatları kilo

aldırırlar. Bu ilaçlar içinde; antipsikotikler (fenotiazin grubu ilaçlar ve

butirofenonlar), antidepresanlar (trisiklik antidepresanlar, lityum), antiepileptikler,

glukokortikoidler, adrenerjik reseptör antagonistleri, serotonin antagonistleri ve

antidiyabetikler (sulfonilüreler, glitazonlar, insülin) sayılabilir (Ersoy ve ark., 2007).

2.4. Obezitenin Komplikasyonları

Obezitenin yetişkinlerde çeşitli komplikasyonlara neden olmaktadır.

Metabolik- hormonal komplikasyonlar (metabolik sendrom, Tip 2 diyabet, insülin

direnci, hiper insülinemi, dislipidemi, hipertansiyon, gut, uyku bozukları, hormon ve

diğer dolaşım faktörü anomalileri, sitokinler, ghrelin, büyüme hormonu (BH),

hipotalamik- hipofızer-adrenal (HPA) aks, leptin, renin-anjiotensin sistemi

bozuklukları), kardiyovasküler sistem hastalıkları (serebrovasküler hastalık, konjestif

kalp yetersizliği, koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, tromboembolik hastalık),

9

solunum sistemi hastalıkları (obezite-hipoventilasyon sendromu, uyku apnesi),

sindirim sistemi hastalıkları (safra kesesi hastalığı, karaciğer hastalığı), üreme sistemi

anomalileri (hormonal komplikasyolar: erkek ve dişi, obstetrik komplikasyonlar),

sinir sistemi (adiposis dolorosa, psödotümör serebri), immün sistem disfonksiyonu,

deri hastalıkları, göz hastalıkları, cerrahi komplikasyonlar (perioperatif riskler:

anestezi, yara komplikasyonlar, enfeksiyonlar, insizyonal herni), kanser (meme,

kolon, serviks, endometriyum, over,safra kesesi, böbrek, prostat), obezitenin

mekanik komplikasyonları (artrit, artmış karın içi basıncı), psiko-sosyal

komplikasyonlar (psikolojik komplikasyonlar, sosyal komplikasyonlar, ekonomik

etki).

2.5. Obezite ve Gebelik (Maternal Obezite)

2.5.1. Obezite ve Fertilite

Beslenme şekli dişilerin üreme işlevlerini önemli ölçüde etkiler. Genelde

memelilerde bu durum, gebe annenin ve yeni doğan yavrunun yaşama şansını

artırmayı garantileyen bir yoldur.

Maternal obezitenin dezavantajları gebe kalmadan hemen önce başlamaktadır

(Guelinckx ve ark., 2008). PKOS obez kadınlar arasında yüksek yaygınlık

göstermektedir. PKOS'nun endokrin sitemin normal ovulasyon ve mensturasyondaki

dengesiz işleyişine, anemiye ve endokrin infertilitesine sebep olduğu belirtilmektedir

(Kopelman and Stock 2000).

Obezite, PKOS olgularının % 35-40'nda ortaya çıkan ve sık görülen bir

hastalıktır (Goldzieher and Green 1962, Conway et al., 1989, Frank 1989). PKOS'lu

obez kadınlar ile PKOS'lu zayıf kadınlar karşılaştırıldığında obez kadınlarda

menstürel bozukluk ve hirsutizm eğiliminin daha fazla olduğu tespit edilmiştir

(Kopelman and Stock 2000). Toplam testesteron ve luteinizan hormon (LH)

düzeyleri her iki grupta benzer olsa da, seks hormon bağlayıcı globülin (SHBG)

düzeyleri obez kadınlarda daha düşük bulunmuştur (Kopelman and Stock 2000). BKİ

ile SHBG düzeyleri arasında ters orantı bulunmakla birlikte kontrol grubu kadınları

10

ile karşılaştırıldığında PKOS'lu kadınların SHBG düzeylerinin daha düşük olduğu

vurgulanmıştır (Kopelman and Stock 2000).

Obez gebe kadınlarda, dallı zincirli amino asitlerin konsantrasyonları, kontrol

grubundaki zayıf gebe kadınlara göre yüksektir (Felig et al., 1969). Normal gebelik

sırasında, toplam plazma amino asit konsantrasyonu, gebe olamayan kadınlara göre

azalır (Kalkhoff et al., 1988). Diyabetik olmayan gebeliğin ikinci trimesteri sırasında,

obez kadınlardaki toplam amino asit konsatrasyonlarının, zayıf kadınlar ile

karşılaştırıldığında, azalmış olduğu saptanmış, üçüncü trimester sırasında toplam

amino asit toplam konsantrasyonları arasında anlamlı fark bulunmamış, ancak

histidin konsantrasyonlarının obez kadınlarda arttığı belirlenmiştir (Kopelman and

Stock 2000). İnsülin direncinin normal gebelikte artmış protein çevrimi ile olduğu ve

bunun insüline dirençli obez kadınlarda daha da artacağı düşünülebilir.

2.5.2. Obezite ve Fetal Gelişim

Fetal makrozomi; 4500 gr üzeri doğan bebeklere denir ve çeşitli yöntemler ile

tanımlanmaktadır. Örneğin; 4 kg'ı aşan fetal ağırlık güvenli doğum ve sonrası için

'mekanik' önem taşır. Makrozomi, göreceli obezite( örneğin; deri kıvrımı kalınlığı

yada abdominal yağın manyetik rezonans görüntüleme ile belirlenmesi) olarak

tanımlanabilir bebek için uzun vadeli sonuçlarının daha çok göreceli obeziteye bağlı

olduğu ileri sürülebilir (Kopelman and Stock 2000).

Fetal makrozomi için temel risk faktörleri, annenin diyabeti ve obezitesidir.

Orijinal Pederson hipotezi, diyabetik annedeki artmış glukoz konsantrasyonlarının

fetal hiperglisemiye yol açtığını öne sürmüştür (Pederson et al., 1954). Bu hipoteze

göre, hiperglisemiye, gestasyonun 20. haftasından itibaren yanıt verebilen fetal

pankreas fetal hiperglisemiye yol açmaktadır ve fetus glikozu yağ depolarını

artırmak için kullanır. Fakat diyabetik olmayan obez annede, gestasyonel diyabeti

olan zayıf anneye göre fetal makrozomi daha sık rastlanılan bir durumdur. Maternal

obezite, maternal diyabet olmasada fetal insülinemi ile ilişkilidir. Fetal makrozomi,

glukoz, protein ve lipid metabolizmasını ilgilendirebilir (Kopelman and Stock 2000).

11

2.5.3. Obezitenin Gebelik Üzerindeki Etkisi

Gestasyonel diabetes mellitus (GDM) ilk olarak gebelikte saptanan diyabettir.

Genellikle gebelikten sonra ortadan kalkar. Obez gebe kadınlardaki GDM'nin artmış

insidansı, insülin salgılanma definitesi ile bir araya gelen artmış insülin direncine

atfedilmektedir (Kopelman and Stock 2000). Normal gebelikte artan BKİ insülin

duyarsızlığı ile ilişkilidir. GDM 'li kadınlarda artan obezite prevalansı, obezitenin

kendisinin insüline bağımlı olmayan diyabetes mellitus (NIDDM) riskinin

artmasından çok, obezite ve NIDDM predispozisyonlarının bir araya gelmesini

yansıtıyor olabilir.

Maternal obezitenin söz konusu olduğu gebelikte çoğunlukla GDM şeklinde

ortaya çıkan diyabet prevalansı %10.6, zayıf kadınlarda ise %2.8 bulunmuştur

(Edwards et al., 1978). Obezite ideal vücut ağırlığı (İVA)'nın %135'i ya da daha

fazlası olarak tanımlandığında GDM için göreceli risk 6.57' dir (Abrams and Parker,

1988).

Obezite gebelikle ilgili hipertansiyon ve preklampsi riskini artırdığı biliniyor.

Gebelikte BKİ'nin her birim artışında preklampsi riskinda % 8 oranında artış oluyor.

BKİ azaldığında ters olarak riskinde azaldığı biliniyor (Kopelman and Stock 2000).

Sezeryan, obez kadınlarda daha sık görülen bir durumdur. Yapılan bir

çalışmada, obez olmayan kadınlarda sezeryan oranı % 8.6-13.3 bulunmuştur. Orta

dereceli obez kişilerdeki sezeryan oranının % 12.4-16.9 olduğu ve çok obez grupta %

11.0-21.5'e yükseldiği belirlenmiştir (Kopelman and Stock 2000).

2.6. Maternal Obezitenin Prenatal ve Postnatal Gelişim Üzerine Etkileri

2.6.1. Maternal Obezitenin Prenatal Gelişim Üzerine Etkileri

Fetal orijin ya da fetal programlama; intrauterin gelişim süresince, gözlenen

çevresel değişikliklerdir ve bunlar gelişimi durdurabilir. Fetal dönem boyunca

obezite ve metabolik rahatsızlıklar fetüs üzerinde anahtar rolü oynar. Prenatal

çevresel etkinin fetüs gelişimi boyunca kalıcı adaptatif değişiklikleri teşvik ediyor

olması ve kısa zamanda bu etkiler tedavi edebilir olsa da sonraki obezogenik çevresel

12

uyaranlara karşı savunmasızlıkta artışa neden olabilir (Dietl 2005). Bu nedenle

prenatal yaşam obezite gelişimi için kritik ve hassas periyottur (Whitaker et al.,

1998).

Yapılan bir çalışmada BKI grupları arasında gebeliğe bağlı hipertansiyon

açısından anlamlı farklılık bulunduğu izlenmiştir. Yine gruplar arasında gestasyonel

diyabet açısından anlamlı farklılık bulunduğu gözlenmiştir. Gebede ağırlık artışı ile

birlikte gestasyonel diyabet oranlarında anlamlı artış izlenmiştir. Normal kilolu

şişman ve obez grup karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlılık içeren bir fark

bulunmasa da BKI yüksek ve çok yüksek olan hastalarda anormal fetal kalp hızı

oranının belirgin olarak daha yüksek olduğu gözlenmiştir. İstatistiksel olarak anlamlı

bir farkı olmasa da, kilolu gebelerde erken membran rüptürü riskinin daha fazla

olduğu söylenilmiştir ( Ağralı 2005).

Diyabetle birlikte obezitenin artışı doğurganlık yaşında başlamaktadır

(Cawton 2005). Maternal obezite ve gestasyonel diyabet fetüs gelişiminde, neonatal

morbite ve mortalite artışında kesin etkisinin olduğu da bilinmektedir (Catalano et

al., 2006). Gebelikte obezite ve gestasyonel diyabet, sadece maternal sağlığı negatif

olarak etkilememekte çocuğun gelişiminde de ısrarcı ve hasar verici etkilere neden

olmaktadır (Abenhaim et al.,2007)

Gebelik öncesinde maternal BKİ, çocukların obez olmasında güçlü ve

bağımsız bir negatif etkiye sahiptir (Guelinckx et al., 2008). Gestasyonel diyabet,

fetal makrozomi ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde çocukta diyabet gelişimi riskini

arttırmaktadır (Guelinckx et al., 2008). Doğum ile 15 yaş arasında sürede Tip II

diyabeti olan obez kadınlarda gestasyonel diyabet görülme riski % 70 iken, zayıf

kadınlarda % 30 olduğu belirtilmiştir (Guelinckx et al., 2008).

2.6.2. Maternal Obezitenin Yenidoğan Üzerine Etkileri

Doğal gebelik ve döllenme tedavilerinden sonra çocuk düşürme, şişman ve

obez kadınlarda çok fazla görülmektedir (Vause et al., 2006). Zayıf kadınlarla

karşılaştırıldığında obez kadınlarda çocuk düşürme riski % 25-37 daha yüksek

bulunmuştur (Kristensen 2005).

13

BKİ yüksek ve çok yüksek olan gruplarda sefalopelvik uyumsuzluk (CPD) ve

ilerlemeyen eylem endikasyonları ile sezaryen oranlarının istatistiksel olarak anlamlı

derecede arttığı saptanmıştır (Ağralı 2005)

Kanada' da yapılan 18.643 gebelik öncesi BKİ bilgisiyle yapılan çalışmada

38.305 doğum gerçekleşmiş; distozi ve hemorajinin artan BKİ ile doğru oranda artış

gösterdiği bulunmuştur. Doğum sonrası dönemde çeşitli kriterlerin BKİ grupları

arasında değişimi izlenmiş ( Abenhaim et al., 2007).

Türkiyede 660 gebede yapılan çalışmada normal kilolu, şişman ve obez

gruplar doğum şekli açısından (vajinal ve sezaryen doğum) karşılaştırılmış ve

gebelerin 339'u (% 51.4) vajinal yol ile, 321'i (% 48.6) sezaryen doğum yaptığı

belirlenmiştir. Vajinal doğum yapan gebelerin 15 tanesine vakum uygulanırken bu

gebelerin sadece 1'i normal BKİ'ne sahipken, 10'u yüksek BKİ ( % 4) ve 4'ü ise çok

yüksek BKİ'ne sahip olduğu belirtilmiştir. Değerlendirme sonucunda BKİ arttıkça,

sezaryen doğum oranlarının da istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde artmakta

olduğu gözlenmiştir (Ağralı 2005).

Yine aynı çalışmada normal kilolu, şişman ve obez gruplar fetal distres

nedeniyle sezaryen oranları açısından kendi aralarında karşılaştırılmış. BKİ normal

olan gruba göre, BKİ yüksek ve çok yüksek olan gruplarda fetal distres nedeniyle

sezaryen oranlarının daha yüksek olduğu izlenmiş, bu iki grup arasında fetal distres

nedeniyle sezaryen oranlarının benzer olduğu görülmüş. Gruplar arasında bu kriter

açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görülmüş. Hemoglobin

değerinde azalma, iri bebek oranlan, fetal - neonatal kriter olarak doğum sonrası 1.

ve 5. dakika APGAR oranları, preterm bebek doğum, perinatal ölüm oranları

açısından her 3 BKİ grubu karşılaştırıldığında istatistiksel olarak her 3 BKİ grubu

arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (Ağralı 2005).

Gebelik haftasına göre küçük bebek (SGA) oranları açısından 3 BKİ grubu

incelendiğinde; 3 grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmemiş.

Fakat BKİ normal olan grupta, diğer iki BKİ gruplarına göre SGA bebek doğum

oranının daha fazla olduğu izlenmiş. Her 3 BKİ grubu için fetal neonatal istenmeyen

sonuçların oranlarına bakılmış BKI normal olan grup ile karşılaştırıldığında BKİ

yüksek ve çok yüksek (obez) olan gruplarda fetal -neonatal istenmeyen sonuçlarının

14

oranları istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde çok daha yüksek bulunmuş. Aynı

zamanda bu çalışmada, gruplar arasında istenmeyen maternal sonuçlar açısından

anlamlı fark bulunduğu söylenmiştir (Ağralı 2005).

Danimarka' da 24.505 tek çocuklu gebelerde yapılan çalışmada obez BKİ

grupları karşılaştırılmış ve toplamda 112 tane 28 haftayı tamamlamış ölü fetüs, 75

neonatal ölümle (doğum sonrası 1-28 günler arası ölüm) karşılaşılmış. Bu çalışmada

obez anneler 11 stillbirth doğuma sahip, bunun 2'si erken doğum (%18), 8'i

zamanında (%73), 1'i geç doğum (%9). Obez olmayan anneler 101 tane 28 haftayı

tamamlamış ölü fetüs’e sahip. 50'si preterm (%50), 49'u zamanında (%49), 2'si geç

doğum (%2). Normal kadınlara oranla obezlerde neonatal ölüm ve 28 haftayı

tamamlamış ölü fetüs riskinin her ikisine birden daha yüksek oranda maruz kaldığı

belirtiliyor (Kristensen et al.. 2005) . Bazı çalışmalarda ise maternal BKİ'nin erken

neonatal ölümde sadece ilk gebelikte risk oluşturabileceği söyleniyor (Watkins et al.,

2003).

2.6.2.1. Maternal Obezite ve Doğum Defektleri

Gebelikte gözlenen maternal obezitenin çocukta çeşitli konjenital anomali ya

da defektlere neden olabileceği belirtilmektedir (Watkins et al., 2003). Gebelikleri

boyunca obez olan annelerden doğan bebeklerde gözlenen ve çeşitli çalışmalardan

elde edilen anomaliler şunlardır: anensefali, spina bifida, holopronsefali, hidrosefali,

hidrononsefali, prosensefali, kalp defektleri (multiple anomaliler), endokardial

defektler, diafragmatik herni, özofagial atrezi, intestinal atrezi, omfolosel,

gastroşizis, koanal atrezi ve koanal ektrofi, anoti/mikroti, anoftalmi, mikroftalmi,

mesane ektrofisi, böbrek hipoplazisi, üriner yol tıkanıklığı, oral yarıklar ve ektremite

anomalileri (Watkins et al., 2003).

Normal kadınlardan doğanlara göre obez ve şişman kadınlardan doğan

çocuklarda spina bifida görülme riski 3,5 kat; anensefali riski 3,3 kat; ventral duvar

defekti ve omfolosel riski 2,5 kat, kalp defekti riski ve multiple defekt riski 2 kat

daha fazla gözlendiği çalışmalarda belirtilmiştir (Watkins et al., 1996).

Maternal obezite ile doğum defektleri arasındaki mekanizma da tam olarak

bilinmemekte ancak birtakım tanımlamalar mevcuttur. Bu tanımlamalara göre

15

maternal metabolizma değişikliği, östrojen artışı, hiperglisemi ya da hiperinsülinemi

nedeniyle bu tip defektlerin görülme riskinin arttığı düşünülmektedir (Shaw et al.,

2000).

2.6.3. Maternal Obezitenin Postnatal Gelişim Üzerine Etkileri

İntrauterin gelişim süresince çevresel değişiklikler olarak tanımlanan fetal

programlama, ileriki yaşlarda fetal orijinli olduğu düşünülen obezite,

kardiyovasküler ve metaboloik rahatsızlıkları doğurmaktadır (Marie 2003). Prenatal

dönemdeki tesir (etkileşim) ve bunun sonucunda postnatal dönemde ortaya çıkan

obezite arasındaki ilişkinin temeli henüz bilinmemekle birlikte obezitenin genetik ve

çevresel faktörlerce de etkilendiği belirtilmiştir (Thompson et al., 2007 ).

Maternal obezite, hem anne hem de bebek sağlığı üzerinde negatif etkiler

göstermektedir. CEMACH komitesi tarafından yapılan araştırmaya göre maternal

ölümlerin % 35'inden obezitenin sorumlu olduğu belirtilmiştir (Catalona et al., 2006).

Maternal obezitenin fetus üzerindeki negatif etkileri ise yenidoğanda gözlenen yüz,

kalp ve barsak anomalileri ve konjenital sinir sistemi anomalilerine (NTD, omfolosel

vb.) neden olabilmektedir. Ayrıca obezitenin makrozomi başta olmak üzere distozi,

fetal distres, mekonyum aspirasyonu, erken doğum ve ölü doğumla da ilişkili olduğu

belirtilmiştir (Watkisn et al., 2001)

2.6.3.1. Maternal Obezitenin Kardiyovasküler Sistem Üzerine Etkisi

Konjenital kardiyovasküler defektler çok karşılaşılan major doğum

defektleridir ve toplam prevalansı tahmini 1000 doğumda 0,77 oranındadır (Marie et

al., 2003)

Maternal obezite ile konjenital kalp defektleri arasındaki ilişki henüz tam

olarak açıklanamamış olsa da bu zayıf ilişki günümüzde oldukça önem kazanmıştır.

Çünkü doğum yapma çağında obez kadın populasyonu giderek artış göstermektedir

(Watkins et al., 2001).

Kardiyovasküler defekte sahip 6801 tane yenidoğanda yapılan bir çalışmada

kardiyovasküler defektin görülme riskinin şişman ve obez grupta normal kilolu

16

annelerden doğanlara kıyasla daha da artmış olduğu belirtilmektedir (Marie et al.,

2003).

Ayrıca morbid obez annelerden doğan bebeklerde kompleks tip

kardiyovasküler defektlerin de riski artmaktadır (Marie et al., 2003)

Tüm kalp defektleri değerlendirildiği bir çalışmada sadece ventriküler septal

defekt (VSD) ve atrial septal defekt (ASD) ile maternal obezite arasında istatistiksel

olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (Marie et al., 2003). Başka bir çalışmada normal

BKİ'ne sahip kadınların çocuklarına oranla şişman kadınların çocuklarında izole

edilmiş kalp defektinin daha çok gözlendiği belirtilmiştir (Marie et al., 2003).

Şişman ya da obez kadınların çocuklarında major izole edilmiş kalp

defektlerine sıkça rastlanırken BKİ düşük (zayıf) kadınlardan doğan çocuklarda bu

duruma daha az rastlandığı belirtilmektedir (Watkins et al., 2001). BKİ'nin düşük

olmasının izole edilmiş kardiyovasküler defektler için koruyucu bir özellik olarak

ortaya çıktığı gösterilmiştir (Watkins et al. 2001).

Gebelikte multivitamin kullanımı kalp defekti riskini azaltmada önemli rol

oynadığı bilinmektedir. Gebelikte multivitamin kullanan zayıf kadınlarda izole

edilmiş kalp defekti riski oranı 0,61 iken, normal kadınlarda (BKİ 26'ya kadar) oran

1,44; şişman ya da obez (BKİ >26) kadınlarda ise oran 1,69 olarak bulunmuştur

(Watkins et al., 2001). Bu durumda şişman ya da obez gebeliklerde multivitamin

kullanılsın ya da kullanılmasın izole edilmiş kalp defekti riskinin her zaman yüksek

olduğu belirtilmiştir ( Watkins et al., 2001).

Yapılan bazı çalışmalarda maternal obezite ile hipoplastik sol kalp sendromu,

büyük arterlerin ve trunkus arteriosus'un transpozisyonu, endokardiyal kusin defekt,

fallot tetralojisi ya da aort kontraksiyonu gibi kardiyovasküler anomaliler arasında

istatistiksel olarak anlamlı ilişki gözlenmediği belirtilmektedir (Marie et al., 2003).

Bununla birlikte maternal obezitenin bu tip anomalilerin postnatal dönemde görülme

riskinde artışa neden olmadığı da belirtilmiştir (Marie et al., 2003).

Maternal obezite ve yenidoğan kardiyovasküler defektleri arasındaki ilişki

gebeliğin erken dönemlerinde maternal obezitenin fetal kalp gelişimine etkisiyle

17

tanımlanmaktadır ve en kritik periyodun ise gebeliğin 14.-40. günleri arasında

bulunduğu belirtilmiştir (Marie et al., 2003).

2.6.3.2. Maternal Obezitenin Sinir Sistemi Üzerine Etkisi

Maternal obezite ve diyabet, konjenital merkezi sinir sistemi (MSS)

malformasyonları riskinde artışla ilişkili bulunmuştur ve ortak mekanizmayı

paylaştıkları belirtilmektedir (Anderson et al., 2005). Yapılan çalışmalarda gebelik

öncesi var olan maternal obezitenin nöral tüp defekti (NTD) riskini arttırdığı, ayrıca

diğer MSS defektlerine de neden olabileceği rapor edilmiştir (Shaw et al., 2000).

Maternal obezite ile birlikte gestasyonel diyabetin de görüldüğü vaka

çalışmasında MSS ile ilgili defektler araştırılmıştır. 477 gebeden oluşan vaka

grubudan doğan bebeklerin 120'sinde anensefali, 184'ünde spina bifida, 49'unda

holopronsefali ve 124'ünde izole hidrosefali gözlenmiştir (Anderson et al., 2005).

BKİ'nin en yüksek obez kadınların çocuklarında spina bifida, anensefali ve

hidrosefali riski artarken BKİ düşük olan zayıf kadınların çocuklarında bu riskin

düştüğ belirtilmektedir. Ancak düşük BKİ ile anensefali, izole hidrosefali ya da

holopronsefali için benzer bir ilişkinin gözlenmediği, riskin daha düşük olduğu

belirtilmektedir (Anderson et al. 2005).

Maternal obezitenin tek başına anensefali, spina bifida ya da hidrosefali riskni

arttırdığı fakat gestasyonel diyabetin tek başına MSS doğum defektlerinin

oluşumunda aynı etkiye sahip olmadığı da çalışmalarda belirtilmiştir (Anderson et al.

2005). Gebe kadınlarda yapılan çalışmada ( N= 22.951) maternal obezite ve maternal

diyabetin tek başına bulunduğu durumlarda doğum defektlerinin artışında tam bir

ilişki tespit edilemediği belirtilmiştir. Bununla birlikte annenin hem obez hem de

diyabet olması bu defeklerin ortaya çıkmasında riski 3 kat arttırmakta olduğu rapor

edilmiştir. Ayrıca maternal obezitenin MSS üzerindeki etki mekanizması tam olarak

bilinmemekle birlikte gebeliğin erken dönemlerindeki metabolik anormallikler

sonucu ortaya çıkabileceği vurgulanmaktadır (Anderson et al. 2005).

Yapılan bir çalışmada gebelik öncesi obez olan kadınlardan doğan bebeklerde

NTD riskinin arttığı belirtilmiş ve bunun nedeninin obez kadınların

18

metabolizmalarındaki farklılığın (glikoz metabolizması ya da plasental

hemodinamikler) embriyonik çevreyi etkilediği şeklinde açıklanmıştır (Rasmussen et

al. 2008). Diğer bir çalışmada maternal obezitenin NTD riskini 1,7 kat artırdığı,

şiddetli obezitede ise riskin 3 kat arttığı belirtilmektedir (Kopelman ve Stock 2000).

Bu artışın mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte glukoz mekanizmasıyla

ilişkili olabileceği varsayımı üzerinde durulmuştur (Rasmussen et al. 2008).

Gebelik öncesinde oluşan obezitenin gebelikte diyabetes mellitus

(gestasyonel diyabet) riskini arttırdığı ve bu nedenle bebekte NTD ve diğer doğum

defektlerinin yüksek oranda ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bu oranın yüksek

olmasındaki etken ise Tip II diyabet'li kadınlarda gebeliğin erken dönemlerinde

glukoz toleransının bozulmuş olması ve zayıf glukoz kontrolü nedeniyle doğum

defektleri riskinin arttığı açıklanmıştır (Rasmussen et al. 2008).

Gebelik öncesinde görülen obezitenin çocukta ileriki yaşta şizofren ve

şizofren spektrumunun gelişimi etkilediği belirtilmiştir. Annenin sadece gebelikte

değil gebelik öncesinde de sağlıklı beslenmesi fetal beslenme için oldukça önemlidir.

Fetal beslenme ise beyin gelişiminde kapsayan fetal gelişimde önemli role sahiptir

(Vause et al. 2006).

Gebelik öncesinde düşük ve yüksek BKİ'ne sahip annelerde yapılan bir

araştırmada yüksek BKİ'ne sahip annelerden doğan çocuklarda erişkin dönemde

(ileriki dönemlerde) şizofreni görülme riskinin, düşük BKİ grubuna göre 2,1 kat daha

fazla gözlendiği belirtilmiştir. Benzer diğer bir çalışmada ise gebelik öncesinde

yüksek BKİ'ne sahip annelerin çocuklarında şizofreni ve şizofreni spektrumu riski

düşük olanlara oranla 3 kat fazla olduğu gözlenmiştir (Shaefer et al. 2000).

Daha önceki çalışmalarda da belirtildiği gibi yüksek BKİ ya da obezite ile

diyabet birbirlerinin ortaya çıkmasında etken iki metabolik durumdur. Her iki

durumda maternal glukoz metabolizmasında değişikliklere neden olmakta fakat

beyin gelişimi üzerindeki etkisi çok iyi anlaşılamamıştır (Shaefer et al. 2000). Ancak

gebelik öncesi yüksek BKİ'ne sahip kadınlarda fibrinojen, hemosistein ve diğer

hemostatik faktörlerin seviyesinin yükseldiği gösterilmiştir (Shaefer et al. 2000).

Hemodinamik değişiklikler gibi ilerleyen bu koagülan faktörlerin beyni

enfeksiyonlara karşı çok hassas duruma getirebileceği belirtilmiştir (Shaefer et al.

19

2000). Bazı çalışmalarda şizofrenlerde hemosistein seviyesinin yüksek olduğunu

belirtmiştir.

Gebelik öncesi yüksek maternal BKİ ile şizofreni arasındaki ilişkide diğer

potansiyel faktör ise doğum komplikasyonları olarak düşünülmüştür (Shaefer et al.

2000). Yüksek BKİ'ne sahip gebelerde sık görülen preeklampsi, sezeryanla doğum

ve endometritis gibi komplikasyonların fetal beynine zarar verdiği ve çocukta erişkin

dönemde şizofreniyle sonuçlanabildiği belirtilmiştir (Shaefer et al. 2000).

2.6.3.3. Maternal Obezitenim Metabolizma Üzerine Etkisi

Endokrin sistem, fetal programlanmada önemli bir etkendir ve leptin ve

insülin rezistansı bu başlık altında en fazla karşımıza çıkan durumlardır (Armitagea

et al. 2008). Fetüs kordonundaki yüksek insülin ve leptin, doğumda yüksek yağ

kütlesine sebep olduğu rapor edilmiştir (Gale et al. 2007).

Yapılan araştırmalarda gebelikte alınan maternal yüksek kilo kazanımı

postnatal dönemde çocukta uzun dönem ya da sürekli adipoziteye neden olduğu

belirtilmiştir (Armitagea et al. 2008). Bununla birlikte gebelikte aşırı olmayan kilo

kazanımının da postnatal dönemde adipoziteye neden olabildiği belirtilmektedir

(Ong 2006, Vickers et al. 2007, Armitagea et al. 2008).

Bazı çalışmalarda maternal obezite ile doğum kilosu ve postnatal dönemde

gelişen insülin direnci arasındaki ilişkisi araştırılmıştır (Nathanielsz et al. 2007).

Araştırmaya göre, gebeliğinde obez olan kadınların çocuklarında postnatal dönemde

insülin direnci gelişeceği ve çocukların obez olacağı görüşü ortaya atılmaktadır

(Nathanielsz et al. 2007, Gürel ve İnan 2001).

Neonatal dönemde aşırı beslenen yavrularda hiperfaji, adipozite,

hiperleptinemi, hiperinsülinemi ve arkuat nükleusta leptin geri dönüşümüne direnç

gözlendiği belirtilmiştir. Ayrıca yüksek yağ diyeti ile beslenen annelerin

yavrularında lateral ventrikülde yemeden sorumlu nöropeptid Y artışı nedeniyle

postnatal 6. ayda aşırı büyüme gözlendiği belirtilmektedir (Nathanielsz et al. 2007).

Maternal beslenme durumu ve özellikle hiperglisemi, fetal pankreas

gelişiminde etkili olduğu uzun yıllardır biliniyor. Annede glukoz transferi artışı

20

fetüste gelişen fetal pankreasın normalden fazla glukoz seviyesinin artışı oluyor

(Thompson et al. 2007).

Yetişkin hayatta gözlenen kardiyovasküler ve metabolik (endokrin sistem)

rahatsızlıkların intrauterin gelişim dönemine dayandırıldığı bazı çalışmalarda, bu

sistemlerde ortaya çıkan anormalliklerdeki eğilimin fetal gelişim üzerindeki negatif

etkilerin artışıyla birlikte arttığı belirtilmektedir (Breier et al. 2006 ). Ancak bu

prenatal etki ve postnatal patofizyolojik sonuçlar arasındaki bağ tam olarak

anlaşılamamıştır ve araştırılması gerekmektedir (Breier et al. 2006).

21

3. GEREÇ ve YÖNTEM

Çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Deney Hayvanları Laboratuvarından

elde edilen ve ağırlıkları ortalama 140±10 gr olan 17 dişi ( 10 deney, 7 kontrol)

Wistar albino rat üzerinde uygulandı. Çalışma öncesinde Süleyman Demirel

Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurul onayı alındı. Çalışma için seçilen ratlar ortama

uyum sağlamaları amacıyla çalışma öncesi 1 hafta boyunca deney salonuna

yerleştirildi. Çalışma boyunca ratların yem ve su ihtiyaçları düzenli olarak sağlandı.

Bir haftanın sonunda ratlar deney (n=10) ve kontrol (n=7) olmak üzere iki

gruba ayrıldı. Çalışmanın bu aşamasında kontrol grubundaki ratlar standart

oranlardaki normal yemle (yağ oranı %20 ) beslenirken, deney grubundaki dişi ratlar

ise obez olmalarını sağlamak amacıyla yağ oranı yüksek (yağ oranı %40 ) diyetle

beslendi.

Yağ oranı yüksek yem, standart toz rat yemine %20 oranında hayvansal yağ ilave edilerek hazırlandı (taplam yağ oranı %40). Daha önceki çalışmalarda tarif edildiği gibi; hayvansal yağ eritilerek toz rat yemi ile karıştırıldı ve karışım köfte haline getirilerek deney grubuna uygulandı (Altunkaynak ve ark. 2008). Yem hazırlanması yem tüketimleri takip edilerek günlük olarak hazırlandı. Ayrıca her iki gruptaki ratlar istedikleri kadar su tüketmeleri sağlandı. Deney ve kontrol grubundaki ratların haftalık kilo takibi yapıldı. Toplam 15 hafta boyunca süren bu takip sonucunda her iki gruptaki (deney ve kontrol) ratların BKİ (BKİ=kilo/boy2) daha önce literatürlerde belirtildiği şekilde hesaplamaları yapılarak ratların obez olup olmadıkları değerlendirildi (Altunkaynak ve ark. 2008). BKİ hesaplamasında; burun ucundan kuyruk başlangıcı arası mesafe boy olarak kabul edildi. Ölçülen ağırlık ve boy parametreleri BKİ=kilo/boy2 formülü kullanılarak heasplanan BKİ souçlarında 5 gr/cm2'den büyük değerler obez olarak kabul edildi.

Ratların çiftleştirme aşamasında, SDÜ Deney Hayvanları Laboratuarından 17 erkek rat temin edilmesi ile birlikte obez ve normal kilolu dişi ratlar her kafeste bir erkek bir dişi olmak üzere 5 gün çiftleşmeye bırakıldı. Ratların hamile olup olamadıklarını tespit etmek için vaginal smear yöntemi kullanıldı. Hamile olduğu tespit edilen ratlar erkek ratlardan ayrılarak ratlar ikişerli gruplar halinde kafeslere yerleştirildi. Dişi ve erkek ratların ayrıldığı gün "1. embriyonik gün (E1)" olarak kabul edildi.

22

Deney ve kontrol grubundaki hamile ratlar hamilelikleri süresince normal yemle beslenmişlerdir. Ayrıca hamilelik boyunca kilo artışının tespiti amacıyla deney ve kontrol gruplarındaki hamile ratların ağırlıklarının doğuma kadar günaşırı ölçüldü (DENSİ DS-05 marka elektronik terazi). Doğum yaklaştığı için hamile ratlar 18. gestasyonel günde ayrı ayrı kafeslere yerleştirildi. Gebeliğin sonunda; deney ve kontrol gruplarındaki hamile ratların hamilelik süreleri ve yavru sayıları tespit edildi. Ayrıca doğumda yavruların emme-arama refleksinin olup olmadığı, hareketli olup olmadığı, rengi, anüs ve uretranın açık olup olmadığı, gözlerin ve kulakların açılma zamanı, varsa spontan abortus sayısı, doğum komplikasyonları olup olmadığı ve yavruda malformasyon bulunup bulunmadığı da değerlendirildi.

Daha sonra, deney ve kontrol gruplarındaki her yavrudan yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca 0. günde (doğumdan sonraki ilk 24 saat içerisinde), 1., 2., 3., 4., 6., 8., 10. ve 12. haftalarda total gövde, toraks, kranium ve ekstremite ile ilgili morfometrik büyüme parametreleri ölçüldü. Morfometrik büyüme parametrelerinin ölçülmesinde daha önceki hayvan çalışmalarında kullanılan yöntemler ve standart antropometrik noktalar kullanıldı (Smith et al. 1993, York et al. 2004, Zambrano et al. 2005). Daha önceki çalışmalarda alınmayan fakat çalışmamızda ilave olarak ölçülen morfometrik parametrelerin ölçülmesinde ise morfometrik referans noktaları kullanıldı. Çalışmamızda plastik cetvel, ipek stur ve digital kumpas kullanılarak şu parametreler ölçüldü:

Yavru ağırlığı: DENSİ DS-05 marka elektronik terazide gram olarak tartıldı.

Baş çevresi (HC): Kraniumun frontal kemiğine ait glabella, parietal kemik dış kenarı (tuber parietale) ve oksipital kemik en arka kenarından geçen çevresel hat

Bi-parietal çap (BPD): Tuber parietale'ler arası transvers mesafe.

Baş uzunluğu (kafa uzunluğu): Glabella ile oksipital kemik en arka noktası arası sagittal mesafe.

Yüz yüksekliği: Glabella ile mandibulanın en ön uç noktası arasındaki mesafe.

Bi-orbital çap: Orbitaların lateralde en dış kenarları arasındaki transvers mesafe.

Toraks çevresi: Toraksın en geniş yerinden geçen çevresel hat.

23

Toraks genişliği: Toraksın en dış kenarlarından geçen vertikal eksenler arasındaki transvers mesafe.

Baş-kıç mesafesi (CRL): Vertex noktası ile kuyruk başlangıcı olan en alt nokta arasındaki mesafe.

Naso-anal mesafe: Burun ucu ile anüs orta noktası arası mesafe.

Önkol uzunluğu: Dirsek eklemi orta noktası ile en uzun parmağın uç noktası arası mesafe.

Bacak uzunluğu: Diz eklemi orta noktası ile en uzun ayak parmak uç noktası arası mesafe.

Bi-acetabular mesafe: Trochanter major'ler arası transvers mesafe.

Ano-genital mesafe: Anüs orta noktası ile ostium urethrae externum arası mesafe.

Elde edilen veriler yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönemi boyunca 3 grupta toplanarak ayrı ayrı değerlendirildi:

Yenidoğan dönemi parametreleri (0. gün)

Laktasyon dönemi parametreleri (7., 14. ve 21. günler)

Puberte ve erişkin dönem parametreleri (4., 6., 8., 10. ve 12. hafta)

Çalışmanın istatistiksel değerlendirmesinde SPSS versiyon 15 (SPSS 2007) istatistik programı kullanışmıştır. Deney ve kontrol gruplarındaki ratların gebelik öncesi ve gebelik boyunca aldıkları maternal ağırlıkların ortalamaları ve doğan yavrularından alınan bütün morfometrik parametrelerin aritmetik ortalama ve standart sapmaları haftalara göre belirlendi. Ayrıca, 6. haftadan sonra cins tayini yapılabildiğinden her iki gruba ait yavruların parametrelerinin cinslere göre de ortalama ve standart sapmaları belirlendi. Deney ve kontrol grubu parametrelerinin gruplar arası karşılaştırılmasında non-parametrik Mann-Whitney U testi kullanıldı. Yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönemi boyunca alınan bütün parametreler ve yaş arasındaki ilişki ise Pearson korelasyon testi ile değerlendirildi. İstatistikî değerlendirmede anlamlılık düzeyi (P) 0,05 olarak kabul edildi.

24

4. BULGULAR

Çalışmamızda hamilelik öncesinde kontrol grubu ve yüksek yağ diyetiyle

beslenen deney grubu ratlarının ortalama kilo alımları belirlendi (Tablo 3, Şekil 1).

Şekil 1. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların hamilelik öncesi dönemde maternal kilo kazanımı (g).

Tablo 3. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların hamilelik öncesi dönemde

maternal kilo kazanımı (g).

Ölçüm sayısı Deney (n=10) Kontrol (n=7)

1. ölçüm 150,89 133,29 2. ölçüm 154,00 145,29 3. ölçüm 167,70 153,43 4. ölçüm 176,00 165,57 5. ölçüm 183,10 167,57 6. ölçüm 183,20 173,71 7. ölçüm 199,60 178,00 8. ölçüm 203,80 184,29 9. ölçüm 210,10 186,71 10. ölçüm 211,80 186,29 11. ölçüm 215,80 191,14 12. ölçüm 215,50 189,71 13. ölçüm 217,30 198,00 14. ölçüm 218,80 193,86 15. ölçüm 220,70 193,43 Toplam ortalama 195,22 176,02

25

Elde edilen ağırlıklardan 15. hafta boyunca ortalama beden kitle indeksi

(BKİ) hesaplandı (Tablo 3, Şekil 2). Deney grubu ratlarının 10 tanesinin BKİ'ne göre

obez olduğu tespit edildi.

Şekil 2. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların çiftleşme öncesi son ölçüme göre maternal beden kitle indeksi (BKİ=gr/mm2)

Daha sonra çiftleşmeye bırakılan obez ratlardan 5 tanesinin hamile olduğu,

aynı anda çiftleşmeye bırakılan kontrol grubu ratlarından ise 7 adet ratın hamile

kaldığı tespit edildi. Hamilelik dönemi boyunca deney ve kontrol grubundaki ratların

ağırlıkları doğuma kadar gün aşırı ölçülerek maternal kilo alımları belirlendi (Tablo

4, Şekil 3).

Şekil 3. Hamilelik dönemi boyunca deney ve kontrol grubu annelerinin ortalama meternal kilo alımı (g).

26

Tablo 4. Deney ve kontrol grubundaki hayvanların çiftleşme öncesi son ölçüme göre maternal beden kitle indeksi (BKİ=g/mm2)

27

Gebelik boyunca deney grubundaki gebe ratların kilo alınımı kontrol grubuna

göre daha değişken bir dağılım gösterdiği tespit edildi (Tablo 5, Şekil 3; gebelikte

toplam ağırlık artışı: deney grubu 79.00 g, kontrol grubu 70.43 g). Ratların gebelik

süreleri değerlendirildiğinde, deney ve kontrol grubundaki tüm ratların normal

gebelik süresini (21 gün) sürdürdüğü belirlendi.

Deney grubunda 5 hamile rattan 2 tanesinin yavruları ilk 24 saat içinde

öldüğünden çalışma için deney grubundaki 3 hamile rattan 29 adet yavru (17 Erkek

(E), 12 Dişi (D)), kontrol grubundaki 7 hamile rattan ise 57 adet yavru (36 E, 21 D))

elde edildi. Deney ve kontrol grubundaki yavru ratların yenidoğan dönemlerindeki

genel özellikleri değerlendirildiğinde; tamamında emme-arama refleksinde,

hareketlerinde, renginde, anüs ve üretranın açıklığı, gözlerin ve kulakların açılma

zamanı ile ilgili herhangi bir anormallik veya patoloji olmadığı belirlendi.

Daha sonra, deney ve kontrol gruplarındaki yavrularda 0. gün ile 12. hafta

arasında yeni doğan, laktasyon ve erişkin döneminde olmak üzere ölçülen total

gövde, kranium, toraks ve ekstremiteye ait morfometrik büyüme parametrelerin

haftalara göre aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 6a,b,c'de gösterildi.

6.-12. haftalar arasında ise her iki grupta da alınan parametrelerin cinslere göre

aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 7a,b'de gösterildi.

Deney ve kontrol grubu parametrelerinin karşılaştırılmasında, her dönemde

ve tüm parametrelerde deney grubunda daha büyük olmak üzere kontrol grubu ile

aralarında anlamlı fark vardı (p<0.05, Tablo 6a,b,c).

Deney ve kontrol grubundan 6.-12. haftalar arasında alınan parametrelerde ise

aynı cinslerin deney ve kontrol grupları arasındaki karşılaştırılmasında (erkek-erkek,

dişi-dişi) erkeklerde ve dişilerde deney grubunda daha büyük olmak üzere 6. haftada

deney ve kontrol erkeklerinin karşılaştırmasında baş çevresi, toraks genişliği, CRL

ve bacak uzunluğu hariç, deney ve kontrol dişilerinin karşılaştırılmasında baş çevresi

ve toraks genişliği hariç diğer parametrelerde fark varken, 8., 10., 12. haftalarda tüm

parametrelerde anlamlı fark olduğu tespit edildi. (p<0.05, Tablo 7a,b).

Aynı gruptaki cinslerin birbirleri ile karşılaştırılmasında ise (erkek-dişi) hem

deney hem de kontrol grubunda erkeklerde daha büyük olmak üzere ano-genital

mesafede cinsler arasında fark vardı (p<0,05, Tablo 7a,b). Ayrıca, deney grubundan

28

alınan tüm parametrelerde erkek ve dişiler arasında, 6., 8., 10. ve 12. haftalarda tüm

parametrelerde anlamlı fark vardı (p<0,05, Tablo 7a,b).

Kontrol grubunda ise alınan parametrelerde erkek ve dişiler arasında 6. ve 8.

haftalarda sadece anogenital mesafede fark vardı (p<0,05, Tablo 7a,b). Kontrol erkek

ve dişileri arasında diğer parametrelerde ise anlamlı fark bulunmadı (p>0,05, Tablo

7a,b). 10. ve 12. haftalarda ise tüm parametrelerde erkek ve dişi gruplar arasında

erkelerde daha büyük olmak üzere anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0,05, Tablo

7a,b).

Ayrıca postnatal dönemde deney ve kontrol grubundan yenidoğan, laktasyon

ve erişkin dönemi boyunca alınan bütün parametrelerin yaşla ve birbirleri ile arasında

müsbet yönde korelasyon vardı (p<0,001, Tablo 8).

Tablo 5. Hamilelik dönemi boyunca deney ve kontrol grubu annelerinin ortalama maternal kilo alımı (g).

Ölçüm sayısı Deney (n=10) Kontrol (n=7)

1. ölçüm 233,00 197,29

2. ölçüm 235,00 197,71

3. ölçüm 236,33 203,71

4. ölçüm 240,33 210,57

5. ölçüm 244,00 216,14

6. ölçüm 247,33 222,29

7. ölçüm 254,00 228,57

8. ölçüm 265,00 236,29

9. ölçüm 288,33 249,14

10. ölçüm 312,00 267,71

29

Tablo 6a. Deney ve kontrol grubu yavrularından yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca alınan genel morfometrik parametrelerin ortalama ve standart sapmaları (g, mm).

30

Tablo 6b: Deney ve kontrol grubu yavrularından yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca alınan karniuma ait morfometrik parametrelerin ortalama ve standart sapmaları (g, mm).

31

Tablo 6c: Deney ve kontrol grubu yavrularından yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönem boyunca alınan ekstremiteler ait morfometrik parametrelerin ortalama ve standart sapmaları (g, mm).

32

Tablo 7a: Deney ve kontrol grubu yavrularından erişkin dönem 6. ve 8. haftalarda alınan genel, karnium ve ekstremitelere ait morfometrik parametrelerin cinslere göre ortalama ve standart sapmaları (g, mm).

33

Tablo 7b: Deney ve kontrol grubu yavrularından erişkin dönem 10. ve 12. haftalarda alınan genel, karnium ve ekstremitelere ait morfometrik parametrelerin cinslere göre ortalama ve standart sapmaları (g, mm).

34

Tablo 8: Deney ve kontrol grubu yavrularından alınan parametrelerin yaşla ve birbirleri ile korelasyonu (r).

35

5. TARTIŞMA ve SONUÇ

Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık

sorunları arasında yer almaktadır. Bugün dünyada 1.6 milyar yetkin (yaş > 15) obez,

400 milyon yetişkin ise obez olarak değerlendirilmektedir (Friedman 2000, Danışkan

ve Kavak 2009).

Dünyada obezite prevelansının (BKİ>30 kg/m2) %15-20 olduğu, 15 ve üzeri

yaş grubunda ve özellikle gençlerde ve üreme yaşındaki kadınlarda obezite riskinin

giderek arttığı belirtilmektedir (Stodhard et al., 2009, Bahçeci ve Görgel 2010,

Ruager et al., 2010, Akbulut ve ark., 2007). Amerikada yapılan bir araştırmada,

20032006 yılları arasında ise 20-44 yaş aralığındaki obez kadın oranının % 32'ye

yükseldiği belirtilmiştir (Drake and Reynolds 2010).

Birçok ülkede gebelik öncesinde obezite ve fazla kilo prevalansının gebe

kadınlar arasında arttığı görülmektedir. DSÖ kriterlerine göre dünyada gebe

kadınlardaki obezite prevalansı (BKİ>30 kg/m2) %1.8 ile %25.3 arasında

değişmektedir (Guelinckx et al., 2008). 2006 yılı verilerine göre İngilterede gebe

kadınlardaki obeizte prevalansı % 18.5; Amerika'da ise bu oranın % 18.5 ile % 38.3

olduğu belirtilmektedir (Guelinckx et al., 2008). Ülkemizde yapılan araştırmada ise

gebe kadınların % 27.2'sinin fazla kilolu ve obez olduğu belirlenmiştir (Danışkan ve

Kavak 2009).

Son dönemlerde yapılan araştırmalar obezitenin ciddi bir hastalık olduğunu

ve beraberinde tip 2 diyabet, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi, endokrin

sistem, gastrointestinal sistem, genitoüriner sistem, kas iskelet sistemi hastalıkları,

pisikososyal hastalıklar ve kansere neden olduğunu belirtmektedir (Friedman and

Halaas 1998, Kopelman 2000, Türkiye Obezite ile Mücadele ve Kontrol Programı,

2010, Bray 2004, Mctierman 2000).

Obezite, bazı hastalıkların oluşmasına neden olmakla birlikte gebelik için de

oldukça önemli bir hastalıktır. Gebelik öncesinde ya da gebelikte görülen maternal

obezitenin hem anne üzerinde hem de prenatal, yenidoğan ve postnatal dönemde

bebeğin gelişimi üzerinde negatif etkiler oluşturduğu belirtilmektedir (Danışkan ve

Kavak 2009, Catalona and Ehrenberg 2006, Nathanielsz et al., 2007, Ramachenderan

36

et al., 2008). Maternal obezitenin, annede gestasyonel diabetes mellitus, preeklamsi,

hipertansiyon, tromboembolik hastalıklara, düşüklere ve maternal ölümlere neden

olabildiği bilinmektedir (Yogev and Visser 2009, Wang et al., 2004). Bununla

birlikte maternal obezite prenatal, yenidoğan ve postnatal dönemdeki gelişim

üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğu belirtilmektedir (Danışkan ve Kavak 2009,

Catalona and Ehrenberg 2006, Nathanielsz et al., 2007, Ramachenderan et al., 2008,

Parson et al., 2001).

Yapılan araştırmalara göre maternal obezitenin, yenidoğanda yüz, kalp ve

sinir sisteminde konjenital anomalilere (nöral tüp defekti, omfolosel vb.) neden

olabildiği belirtilmektedir (Catalona and Ehrenberg, 2006, Denison et al. 2009,

Bağrıaçık ve ark. 2009, Cendergren and Kallen 2005a). Ayrıca maternal obezitenin

başta makrozomi olmak üzere erken doğum ve ölü doğumla da ilişkili olduğu da

belirtilmiştir (Danışkan ve Kavak, 2009, Denison et al. 2009). Postnatal gelişimin

ilerleyen dönemlerinde ise maternal obezitenin çocukta obezite, sinir sitemi ve

kardiyovasküler sistem hastalıklarına neden olabildiği belirtilmiştir (Danışkan ve

Kavak, 2009, Parson et al. 2001).

Prenatal gelişim döneminde ortaya çıkan ve henüz mekanizması anlaşılmamış

bu materno-fetal etkileşimin fetusun postnatal erişkin dönemde karşılaştığı bazı

hastalıkların kaynağını oluşturduğu düşünülmektedir (Danışkan ve Kavak, 2009,

Catalona and Ehrenberg, 2006, Ramachenderan et al. 2008).

Çalışmamızda hamilelik öncesi maternal obezitenin postnatal morfometrik

gelişim üzerinde etkierinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu nedenle deney grubu

ratlarının, hamilelik öncesinde yüksek yağ diyeti içeren yemle beslenerek obez

olmaları sağlanmıştır. Bu süreçte obezite tespiti, sık kullanılan bir yöntem olan beden

kitle indeksi (BKİ) hesaplanarak yapılmıştır ve 10 deney ratının tamamı obez

olmuştur (Tablo 1, 2).

Yapılan çalışmalarda belirtildiği gibi obezitenin anne üzerindeki

dezavantajları sadece hamilelikte değil hamilelik öncesinde başlamaktadır (Danışkan

ve Kavak, 2009, Guelinckx et al. 2008, Robinson and Franks, 2000). Obez kadınların

(BKI>35) gebe kalma olasılığının normal kilolu kadınlara (BKI=21-29) göre %26-49

daha az olduğu çalışmalarda belirtilmiştir (Stodhard et al. 2009). Yapılan

37

araştırmalarda obez kadınlarda infertilite riskinin arttığı belirtilmektedir (Stodhard et

al. 2009, Robinson and Franks, 2000). Ayrıca PKOS ve hiperandrojenizm obez

kadınlarda sık görülmektedir (Robinson and Franks, 2000, Siega and Laraia 2009,

Rodriguez et al. 2000). PKOS endokrin sitemin normal ovulasyon ve

mensturasyondaki dengesiz işleyişine, anemiye ve endokrin infertilitesine sebep

olduğu belirtilmektedir (Robinson and Franks, 2000). Obezite, PKOS olgularının %

35-40'nda ortaya çıkan ve sık görülen bir hastalıktır (Robinson and Franks, 2000).

Yapılan deneysel araştırmalarada maternal obezitenin, oosit kalitesine zarar verdiği

ve bununla birlikte embriyo gelişimi üzerinde zararlı etkiye ship olduğu tespit

edilmiştir. Bu etkinin sadece gebelikte değil gebelik öncesinde görülen meternal

obezitenin etkisiyle de ortaya çıkabildiği belirtilmektedir (Parson et al. 2001).

Çalışamızda, elde eldilen obez ratların çiftleştirilmesi sonrasında 10 obez

ratın sadece 5 tanasinin kontrol grubunda tamamının hamile kaldığı tespit edilmiştir.

Bunun nedeni olarak maternal obezitenin üfertilizasyon üzerindeki negatif etkisinden

kaynakladığı düşünülmektedir.

Hamilelik dönemi boyunca deney ve kontrol grubundaki ratların ağırlıkları

doğuma kadar gün aşırı ölçülerek maternal kilo alımları ve hamilelik süreleri takip

edilmiştir. Elde edilen verilere göre hamilelik boyunca deney grubundaki hamile

ratların kontrol ratlarına göre daha fazla kilo artışı gösterdikleri tespit edilmiştir

(hamilelik boyunca toplam ağırlık artışı; deney grubunda 77,43gr; kontrol grubunda

72 gr, Tablo 5, Şekil 2). Ayrıca deney ve kontrol grubundaki tüm ratların normal

hamilelik süresini (21 gün) sürdürdüğü belirlenmiştir.

Maternal obezite doğuştan gelen anomalilerle karşılaşma riskinde artışa

neden olmakla birlikte preterm doğum, prenatal ya da neonatal ölüm riskini de

arttırdığı çalışmalarda belirtilmektedir (Danışkan ve Kavak, 2009, Denison et al.

2009, Malti- Boudilmi et al. 2010, Cendergren and Lalen, 2003, Cendergren and

Lalen, 2005). Gebelikte gözlenen maternal obezitenin çocukta çeşitli konjenital

anomali ya da defektlere neden olabileceği belirtilmektedir (Danışkan ve Kavak,

2009, Denison et al. 2009, Malti- Boudilmi et al. 2010, Cendergren and Lalen, 2003,

Cendergren and Lalen, 2005). Elde edilen bilgilere göre sinir sistemi anomalileri

(anensefali, spina bifida, holopronsefali, hidrosefali, hidrononsefali, prosensefali),

38

kardiyovasküler sistem anomalileri (kalp defektleri (multiple anomaliler),

endokardial defektler), solunum sistemi anomalileri (diafragmatik herni, koanal

atrezi ve koanal ektrofi), sindirim sistemi anomalileri(özofageal atrezi, intestinal

atrezi, omfolosel, gastroşizis), üriner sistem anomalileri (mesane ektrofısi, böbrek

hipoplazisi, üriner yol tıkanıklığı), kraniofasyal defektler (oral yarıklar) ve ekstremite

anomalileri sık karşılaşılan anomalilerdir (Danışkan ve Kavak, 2009, Denison et al.

2009, Malti- Boudilmi et al. 2010, Cendergren and Lalen, 2003, Cendergren and

Lalen, 2005).

Çalışmamızda hamileliğin sonunda deney grubundaki 5 hamile ratın 2

tanesinin yavruları ilk 24 saat içinde ölmüştür. Bu nedenle çalışmaya, deney

grubunda 3 hamile rattan elde edilen 29 adet yavru (17 E, 12 D), kontrol grubunda

ise 7 hamile rattan elde edilen 57 adet yavru (36 E, 21 D) ile devam edilmiştir.

Deney grubundaki obez annelerin yavrularındaki kayıpların nedenin gebelik

öncesindeki maternal obeziteden kaynaklanmış olabileceği düşünülebilir.

Çalışmamızda yaşamaya devam eden yenidoğan yavruların genel özellikleri

değerlendirildiğinde, tamamında emme-arama refleksinde, hareketlerinde, renginde,

anüs ve üretranın açıklığı, gözlerin ve kulakların açılma zamanının normal olduğu

görülmüştür. Ayrıca daha önce yapılan araştırmalarda belirtilen anomaliler

bakımından değerlendirildiğinde yenidoğanlarda eksternal herhangi bir anomali ya

da patolojiye rastlanmamıştır.

Daha sonra, deney ve kontrol gruplarındaki yavrulardan yenidoğan, laktasyon

ve erişkin dönemde ölçülen total gövde, kranium, toraks ve ekstremiteye ait

morfometrik büyüme parametrelerinin haftalara göre aritmetik ortalamaları ve

standart sapmaları hesaplanmıştır (Tablo 6a,b,c). Ölçülen parametrelerin deney ve

kontrol grupları arasında karşılaştırmasında her dönemde ve tüm parametrelerde

deney grubunda daha büyük olmak üzere kontrol grubu ile aralarında anlamlı fark

olduğu tespit edilmiştir (p<0.05, Tablo 6a,b,c).

Gebelik öncesi ve gebelikte maternal obezite, postnatal yaşamda obezite

riskini arttırmaktadır (Vickers et al. 2007). Çalışmada maternal obezitenin, postnatal

erişkin dönemde obezite ya da erken diyabet gibi metabolik komplikasyonlara neden

olabileceği de belirtilmiştir (Robinson and Franks 2000). Yapılan deneysel

39

araştırmaya göre obez anneden (BKİ> 30) doğan yavruların % 11.54'ü normal kilolu

iken, %19.23'ü şişman, %50'si ise obez olduğu gözlenmiştir (Vickers et al. 2007).

Yapılan araştırmalarda gebelikte alınan maternal kilo kazanımının postnatal

dönemde çocukta uzun dönem ya da sürekli adipoziteye neden olduğu belirtilmiştir.

Armitage et al. 2008, Ong 2006, Parson et al. 2001, Schaefer et al. 2000, Vickers et

al. 2007). Gebelik öncesi ya da gebeliğin son dönemlerindeki yüksek maternal

BKİ'nin 9 yaş döneminde çocuğun yağ kütlesinde ve kol çevresinde artışa neden

olduğu belirtilmiştir (Mingrone et al. 2008)

Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlara göre ise obez anneden doğan

yavruların kontrol annelerden doğan yavrulara göre daha büyük morfometrik

parametrelere sahip olduğu görüşmüştür. Bunun nedeni olarak daha önceki

çalışmalarda da belirtildiği gibi gebelik öncesinde görülen maternal obezitenin

postnatal gelişim üzerindeki etkisinden kaynaklandığı düşünülmüştür.

Çalışmamızda ayrıca postnatal 6.-12. haftalar arasında her iki gruptan da

alınan parametrelerin cinslere göre aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları

belirlenmiştir (Tablo 7a,b). Bu dönemlerde elde edilen verilerin deney ve kontrol

gruplarının aynı cinsleri arasındaki karşılaştırma (dişi-dişi, erkek-erkek) sonucuna

göre hem erkek hem de dişilerde deney grubunda daha büyük olmak üzere; 6., 8., 10.

ve 12. haftalarda tüm parametrelerde anlamlı fark olduğu tespit edilmiştir (p<0.05,

Tablo 7a,b). Bu sonuca göre gebelik öncesinde görülen maternal obezitenin postnatal

dönemde yavruların boyutlarını etkilediği şeklinde yorumlanmıştır.

Aynı gruptaki cinslerin birbirleri ile karşılaştırılmasında ise (erkek-dişi) hem

deney hem de kontrol grubunda erkeklerde daha büyük olmak üzere ano-genital

mesafede cinsler arasında fark olduğu gözlenmiştir (p<0,05, Tablo 7a,b). Deney

grubundan alınan parametrelerde erkek ve dişiler arasında, postnatal 6.-12. haftalar

boyunca tüm parametrelerde erkeklerdede daha büyük olmak üzere fark olduğu

belirlenmiştir (p<0,05, Tablo 7a,b). Kontrol grubunda ise alınan parametrelerde

erkek ve dişiler arasında postnatal 6. ve 8. haftalarda sadece anogenital mesafenin

erkeklerde istatistiksel olarak daha büyük olduğu, diğer parametrelerin erkek ve

dişilerde aynı büyüklükte olduğu görülmüştür (p>0,05, Tablo 7a,b). Postnatal 10. ve

40

12. haftalarda ise bu durum değişerek tüm parametrelerin erkeklerde dişilerden daha

büyük olduğu tespit edilmiştir (p<0,05, Tablo 7a,b).

Daha önceki çalışmalarda maternal obezitenin neden olduğu postnatal

dönemde görülen anomali ya da hastalıkların cinslere göre değerlendirmesinin

yapılmadığı gözlenmiştir. Bu çalışmada ise obez annenin erkek yavrularının dişi

yavrulara göre daha büyük parametreler sahip olduğu belirlenmiştir.

Ayrıca postnatal dönemde deney ve kontrol grubundan yenidoğan, laktasyon

ve erişkin dönemi boyunca alınan bütün parametrelerin postnatal yaşla birlikte arttığı

ve birbirleri ile müsbet yönde korelasyon gösterdiği de tespit edilmiştir (p<0,001,

Tablo 8).

Bu çalışmada daha önce yapılan araştırmalar ışığında maternal obezitenin

postnatal yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönemde morfometrik gelişim üzerine olan

etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yapılan daha önceki çalışmalarda, maternal

obezitenin yenidoğan dönemde makrozomi, sinir sistemi, kardiyovasküler sistem,

sindirim sistemi, solunum sistemi iskelet sistemi üzerinde konjenital anomalilere

neden olduğu belirtilmiştir. Postnatal dönemde ise metabolizma üzerinde etkili

olarak obeziteye, sinir sistemi ve kardiyovasküler sistem rahatsızlıklarına neden

olduğu vurgulanmaktadır. Ancak postnatal dönemdeki etkilerinin incelendiği

çalışmalar belirli sistemlerle sınırlı kalmış ve diğer vücut sistemleri ile ilgili

çalışmalar yetersiz kalmıştır. Ayrıca çalışmalarda maternal obezitenin neden olduğu

hastalıkların mekanizması hakkında çeşitli görüşler ortaya atılmış fakat hala tam

olarak anlaşılamamış olduğundan bahsedilmektedir. Maternal obezitenin prenatal ve

postnatal dönem üzerine olan etkilerinin net bir şekilde anlaşılabilmesi için diğer

sistemlerin de araştırılması ve etki mekanizmalarının çözümlenmesine ihtiyaç

duyulmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda sunulan verilerin maternal obezitenin,

prenatal ve postnatal gelişim üzerine morfometrik etkilerinin değerlendirmesinde

öncü bir çalışma olarak değerlendileceğini ve gelecekte yapılacak çalışmalara katkısı

olacağı düşünmekteyiz.

41

ÖZET

Maternal Obezitenin Prenatal ve Postnatal Gelişim Üzerine Etkileri

Çalışmamızda, maternal obezitenin prenatal ve postnatal dönemde iskelet sistemi gelişimi üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlandı.

Çalışmamıza deney (n=10) ve kontrol (n=7) olmak üzere dişi wistar albino ratlar gruplara ayrılarak başlandı. 15 hafta süresince deney grubu yüksek yağ diyeti (yağ oranı % 40), kontrol grubu da normal rat yemi (yağ oranı % 20) ile beslendi. 15 hafta sonunda obez olan ratlar ve kontrol grubu olan ratlar çiftleştirildi. Hamilelik boyunca annenin kilo takibi yapıldı. Hamileliğin sonunda, deney ve kontrol grubundan elde edilen yavrularda total gövde, kranium, toraks ve ekstremite ile ilgili morfometrik büyüme parametreleri yeni doğan, laktasyon ve erişkin dönemleri boyunca (yeni doğan ile 12. haftalar arasında) ölçüldü.

Deney grubunda 5 hamile ratın 2 tanesinin yavruları 24 saat içinde öldü. Geriye kalan 3 hamile rattan 29 adet yavru (17 E, 12 D), kontrol grubundaki 7 hamile rattan ise 57 adet yavru (36 E, 21 D)) elde edildi. Deney ve kontrol grubu parametrelerinin karşılaştırılmasında, her dönemde ve tüm parametrelerde deney grubunda daha büyük olmak üzere kontrol grubu ile aralarında anlamlı fark vardı. Aynı zamanda grup içerisi cinsiyet karşılaştırılmasında da anlamlı farklar vardı.

Obez anneden doğan yavruların; yenidoğan, laktasyon ve erişkin dönemlerinde kontrol grubu yavrularına nisbeten ağırlık ve genel parametre ölçümlerindeki değerlerinin daha yüksek olduğu gözlemlendi. Bu sonuca göre maternal obezitenin prenatal ve postnatal dönemde iskelet sistemi gelişimini etkili olduğu belirlendi.

Anahtar kelimeler: Maternal obezite, prenatal gelişim, postnatal gelişim, iskelet

sistemi

42

ABSTRACT

The Effects of Maternal Obesity on Prenatal and Postnatal Development

In this study, our aim was to research the effects of maternal obesity on prenatal and postnatal periods of development.

Seventeen female wistar albino rats were fed control diet (lipid ratio 20%) or high fat diet (lipid ratio 40%) for a period of 15 weeks. The naso- anal length was measured to calculate body mass index. The weights of animals high fat diet group and control group were measured during the gestational period. Besides, the lenghts of gestation and the numbers of pups of pregnant animals were measured. After birth, the morphometrical growth parameters (weight of pup, head circumference, biparietal diameter, head length, face height, biorbital diameter, thorax circumference, thorax width, crown-rump length, naso-anal distance, forearm length, leg lenght, biacetabular distance, ano-genital distance) of the pups of high fat diet and control groups were measured (birth- 12. weeks)

Five of them offspring of pregnant rats in the experimental group 2 died within 24 hours. Fry the remaining 3 of 29 pregnant rats (17 M, 12 D) in the control group, 7 of the 57 pregnant rats each pup (36 M, 21 D)) was obtained. Parameters of experiment and countrol group were compared. All of parameters of each period were significant higher in experiment group when compared with the countrol group. In addition in each group there were significant differences between sex.

The mean values of weight and morphometrical parameters of the obese mothers offsprings was relatively higher than offsprings of control in newborn, lactation, adult periods. In conclusion, maternal obesity has morphometric effects on prenatal and postnatal period development.

Key words: Maternal obesity, prenatal development, postnatal development, skeletal system

43

KAYNAKLAR

Abenhaim HA, Kinch RA, Morin L, Benjamin A, Usher R. Effect of prepregnancy body mass index categories on obstetrical and neonatal outcomes. Arch Gynecol Obstet 2007; 275(1): 39-43

Abrams B, Parker J, Overweight and pregnancy complications. International Journal of Obesity, 1988, 12, 293-303

Ağralı G. Maternal Obezitenin Perinatal ve Neonatal Sonuçlar Üzerine Etkisi,Uzmanlık Tezi, 2005

Akbulut G, Özmen M, Besler T. Çağın hastalığı Obezite. TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi. 2007;471(Ek-1);2-15.

Altunkaynak ME, Özbek E, Altunkaynak BZ, Can İ, Ünal D, Ünal B. The effects of high-fat diet on the renal structure and morphometric parametric of kidneys in rats. J. Anat.(2008) 212, pp845-852.

Anderson JL, Waller DK, Canfield MA, Shaw GM, Watkins ML, Werler MM, Maternal obesity, gestational diabetes, and central nervous system birth defects, Epidemiology. 2005 Jan;16(1):87-92.

Armitagea JA, Postonc L, Taylorc PD. Developmental Origins of Obesity and the Metabolic Syndrome: The Role of Maternal Obesity, Korbonits M (ed): Obesity and Metabolism. Front Horm Res. Basel, Karger, 2008, vol 36, pp 73-84

Atalay A, Hasçelik Z. Hacettepe Tıp Dergisi 2000; 31(4): 321-324.

Bagrıacık N, Onat H, Ilhan B, Tarakcı T, Oşar Z, Ozyazar M et al. Obesity Profile in Turkey. Int JDiabetes & Metabolism. 2009;17(1):5-8.

Bahçeci M, Görgel A. Relationship Between Gestational Diabetes Mellitus and Polycystic Ovary Syndrome [Gestasyonel Diyabet ve Polikistik Over Sendromu İlişkisi]. Turkiye Klinikleri J Endocrin-Special Topics. 2010;3(1):21-5.

Bray GA. Medical consequences of obesity. J Clin Endocrinol Metab. 2004;89(6):2583-89.

Breier BH, Krechowec SO and Vickers MH, Programming of Obesity Experimental Evidence Early Life Origins of Health and Disease Chapter 12.

Catalano PM, Ehrenberg HM, The Short-and Long-Term Implications of Maternal Obesity on the Mother and Her Offspring, BJOG 2006 Oct; 113(10):1126-33

Catalano PM, Management of obesity in pregnancy, Obstet Gynecol. 2007 Feb;109(2 Pt 1):419-33.

Cawton L., M.D., M.P.H., Obesity and Pregnancy, November 2005

44

Cendergren M, Kallen B. Maternal obesity and the risk for orofacial clefts in the offspring. Cleft Palate Craniofac J. 2005;42(4):367-71

Cendergren MI, Lallen BAJ. Maternal obesity and infant heart defects, Obes Res. 2003;11(9): 1065-71

Conway GS, Honour JW, Jacobs HS, Heterogeneity of the polycystic ovary syndrome: clinical, endocrine and ultrasound features in 556 patients, Clinical Endocrinology 1989, 32, 213-220.

Daşıkan Z, Kavak O. Maternal obesity: Pregnancy complications an managemant of pregnant woman: Review [Maternal obezite: gebelik komplikasyonları ve gebe kadın yöntemi]. Türkiye Klinikleri J NUrs Sci. 2009;1(1):39-46

Denison FC, Norrie G, Graham B, Lynch J, Harper N, Reynolds RM. Increased meternal BMI is associated with an increased risk of minor complications during pregnancy with consequent cost implications. BJOG. 2009;116(11): 1467-72.

Dietl J, Maternal obesity and complications during pregnancy, J Perinat Med._ 2005;33(2):100-5.

Dönder E, Ekşioğlu M, Çolak R, Doğukan A, Özkan Y. Obez Bireylerde 3 Aylık Deksfenfluramin' e Tedavisinin Etkinliğinin Araştırılması. Fırat Tıp Dergisi 1996; 1(2): 89-93.

Drake AJ, Reynolds RM. Impact of maternal obesity on offspiring obesity and cardiometabolic disease risk. Reproduction. 2010:140(3);387-398.

Edwards LE, Dicjes WF, Alton IR, Hakanson EY, Pregnancy inthe massively obese: Course, outcome and obesity prognosis of the infant. American Journal of Obestetrics and Gynecology, 1978, 131, 479-483

Eraslan D. Öztür Ö. Kayahan B. Zorlu N. Veznedaroğlu B. Şizofreni, atipik antipsikotikler ve obezite, Anadolu Psikiyatri Dergisi 2006; 7:167-172

Ersoy R, Çakır B, Obezite, Turkish Medical Journal 2007, 1:107-116

Frank S, Polycyctis ovary syndrome a changing perspective, Clinical Endocrinology 1989, 31, 87-120

Friedman JM, Halaas JL. Leptin and the regulation of body weight in animals. Nature. 1998;395(6704):763-70.

Friedman JM. Obesity in the new millenium. Nature. 2000;404(6778):632-4.

Gale CR, Javaid MK, Robinson SM, Law CM, Godfrey KM, Maternal size in pregnancy and body composition in children J Clin Endocrinol Metab. 2007 0ct;92(10):3904-11. Epub 2007 Aug 7.

45

Goldzieher JW, Gren JA, The polycytics ovary, 1. Clinical and histologycal features, Journal of Clinical Endocrinology andMetabolism, 1962, 22, 325338

Guelinckx I, Devlieger R, Beckers K. and Vansant G, Complications of Obesity

Gülle K, Çeşitli Sıçan Dokularında Ob- Protein (Leptin)'in İmmünühistokimyasal Olarak Tanımlanması, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2002: 1-68

Gürel SF, İnan G, Çocukluktaki Obezite tanı yöntemleri, prevalansı ve etiyolojisi, ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi2001 ; 2(3) : 39 - 46 Derleme

Ismail F, Beigi, Catalano PM. and Hanson RW., Metabolic programming: fetal origins of obesity and metabolic syndrome in the adult, Am J Physiol EndocrinolMetab 291: E439-E440, 2006.

Kalkhoff RK, Kandaraki E, Morrow PG, Mitchell TK, Kelber S., Borkowf HI., Relationship between neonatal birth weight and maternal plasma amino acid profiles in lean and obesenondiabetic women and in type 1 diabetic pregnant women, Metabolism 1988, 37, 234-239

Kopelman PG, Stock JM. Klinik Obezite. 1. Baskı. İstanbul And Yayıncılık. 2000.

Kopelman PG. Obesity as a medical problem. Nature. 2000; 404(6778):635- 43.

Kristensen J, Vestergaard M, Wisborg K, Kesmodel U, Secher NJ, Pre- pregnancy weight and the risk of stillbirth and neonatal death, , BJOG. 2005 Apr;112(4):403-8.

Malti-Boudilmi N, Merzouk H, Ahmed Baba FZ, Merzouk SA, Malti A, Tessier C, Narce M. Oxidative stres biomarkers in obese mother and their appropriate for gestational age newborns. Journal of clinical and diagnostic research. 2010;4(2):2237-45.

Marie I. Cedergren and Bengt A.J. Ka"lle'n|, Maternal Obesity and Infant Heart Defects, ObesRes. 2003;11:1065-1071.

Maternal obesity: pregnancy complications, gestational weight gain and nutrition, obesity reviews (2008) 9, 140-150

McTierman A. Assiciation between energy balance and body mass index and risk of breast carsinoma in women from diverse radical and ethnic bacrounds in the U.S. Cancer. 2000;88(5):1248-55.

Mingrone G, Manco M, Mora ME, Guidone C, Iaconelli A, Gniuli D et all. Influence of maternal obesity on insulin sensitivity and secretion in offspring. Diabetes Care. 2008: 31(9);1872-6

Nathanielsz PW, Poston L, Taylor PD. In utero exposure to maternal obesity and diabetes: animal models that identify and characterize implications for future health. Clin Perinatol. 2007;34(4):515-26.

46

Ong KK., Size at Birth, Postnatal Growth and Risk of Obesity, Early Postnatal Growth Horm Res 2006;65(suppl 3):65-69

Parlak A, Çetinkaya Ş, Çocuklarda Obezitenin Oluşumunu Etkileyen Faktörler, 42. Türk Pediatri Kongresi Poster sunumu 16- 20 Mayıs 2006, Antalya- Türkiye.

Parson TJ, Power C, Manor O. Fetal and early life growth and body mass index from birth to early adulthood in 1958 British cohort: longitudinal study. BMJ. 2001;323(7325): 1331-35.

Pederson j, Bojsen M.B, Poulsen H, Blood sugar in newborn infants of diabetic infants of diabetic mothers. Acta Endocrinologica, 1954, 15, 33-52

Ramachenderan J, Bradford J, Mclean M. Maternal obesity and pregnancy complications: A review. Aust N Z J Obstet Gynecol. 2008;48(3):228-35.

Rasmussen SA, Chu SY, Kim SY, Schmid CH, Lau J. Maternal obesity and risk of neural tube defects: a metaanalysis. Am J Obstet Gynecol. 2008 Jun;198(6):611-9.

Rizzo T, Metzger BE, Burns WJ, Burns K., Correlation between antepartum maternal metabolism and intelligence of offspring. The New England Journal of Medicine, 1991, 325, 911-916

Robinson S, Franks S. Obezite, infertilite, konsepsiyon ve gebelik. Kopelman PG, Stock MJ, editörler. Klinik obezite. AND danışmanlık, eğitim, yayıncılık ve organizasyon ltd. şti; 2000. P. 227-248.

Ruager-Martin R, Hyde MJ, Modi N. Maternal obesity and infant outcomes. Early Hum Dev. 2010. (doi:10.1016/J.earlyhumdev.2010.08.007).

Schaefer CA, Brown AS, Wyatt RJ, KLine J.,Begg MD, Bresnahan M.A, Susser ES, Maternal Prepregnant Body Mass and Risk of Schizophrenia in Adult Offspring, Schizophrenia Bulletin, 26(2):275-286,2000

Shaw GM, Todoroff K., Finnell RH and Lammer EJ, Spina Bifida Phenotypes in Infants or Fetuses of Obese Mothers, Teratology (2000) 61:376-381

Shaw GM, Carmichael SL. Prepregnant obesity and risks of selected birth defects in offspring. Epidemiology. 2008;19(4):616-20.

Siega-Riz AM, Laraia B. The implications of maternal overweight and obesity on the course of pregnancy and birth outcomes. Matern ChildHelth J. 2006;10(1): 153-156.

Smith MK, George EL, Stober JA, Feng HA, Kimmel GL. Perinatal toxicity associated with nickel chloride exposure. Environ Res. 1993;61:200-11.

Stodhard KJ, Tennent PWG, Bell R, Rankin J. Maternal overweight and obesity and risk of congenital anomalies. A systemic rewiev and meta- analysis. JAMA. 2009;301(6):636-50.

47

Thompson NM., Norman AM., Donkin SS., Shankar RR., Vickers MH., Miles JL. and Breier BH., Prenatal and Postnatal Pathways to Obesity: Different Underlying Mechanisms, Different Metabolic Outcomes, Endocrinology, 2007, 148(5):2345-2354

Tokgöz T, Ertem, Çelik F, Gökçe ş, Saka G, Haturoğlu R. Üniversite Öğrencilerinin Beslenme Alışkanlıklarına İlişkin Bir Araştırma. Beslenme ve Diyet Dergisi 1995; 24(2): 230

Tubitak, Bilim ve Teknik, Obezite, Mart 1-15, 2007.

Türkiye Obezite (Şişmanlık) ile Mücadele ve Kontrol Programı (2010-2014). 1. Baskı. Ankara: Sağlık Bakanlığı Yayınları; 2010. No:773.

Vause T, Martz P, Francesca R. And Gramlich L, Nutrition for healthy pregnancy outcomes, Appl. Physiol. Nutr. Metab. 31: 12-20 (2006)

Vickers MH, Krechowec SO, Breier BH; İs later obesity programmed in utero? Curr Drug Targets. 2007 Aug;8 (8); 923-34

Wang JX, Davies M, Norman RJ. Body mass and probability of pregnancy during assisted reproduction treatment: retrospective study. BMJ. 2000; 321(7272):1320-21

Watkins ML, Botto LD, Maternal Prepregnancy Weight and Congenital Heart Defects in the Offspring Epidemiology July 2001, Vol. 11 No. 4

Watkins ML, Rasmussen AS, Honein M.A, Botto L.D and Moore C.A, Maternal Obesity and Risk for Birth Defects, Pediatrics 2003;111;1152- 1158

Watkins ML, Scanlon KS, Mulinare J, Khoury MJ, Is maternal obesity a risk factor for anencephaly and spina bifida? Epidemiology, 1996 Sep;7(5):507-12.

Whitaker RC. Dietz WH, J.Role of the Prenatal environment in the development of obesity; Pediatry 1998 May; 132(5): 768-76

Yogev Y, Visser GH. Obesity, gestational diabets and pregnancy outcome. Semin FetalNeonatalMedi. 2009;14(2):77-84.

York RG, Barnett JJr, Brown WR, Garman RH, Mattie DR, Dadd D. A rat neurodevelopmental eveluation of offspiring including eveluation of adult and neonatal thyroid, from mothers teated with ammonium perchlorate in drinking water. Int J Toxicol. 2004; 23:191-214

Zambrano E, Rodriguez-Gonzalez GL, Guzman C, Garcia-Becerra R, Boeck L, Diaz L et al. Maternal low protein diet during pregnancy and lactation in the rat impairs male reproductive development. J Physiol 2005;15;563(Pt 1):275-84.

48

ÖZGEÇMİŞ

Genel Bilgiler:

Adı soyadı: Asrın Uzun

Doğum yeri ve yılı: Mazgirt, 04/02/1985

Medeni durumu: Bekar

Daimi adresi: Doğancı mah. 2422 kızılcık sok. no:13 kat:3 ISPARTA

Tel: 0505 3128896 (cep) – 0 246.2113320 (iş)

E-mail: [email protected]

Yabancı Dil: İngilizce

Eğitim Durumu:

Derece Okul / Üniversite Yıl

İlkokul Atatürk ilkokulu, Isparta/ Şarkikaraağaç 1996

Ortaokul, Lise Isparta Anadolu Lisesi 2003

Üniversite Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü 2007

Yüksek lisans Süleyman Demirel Üniversitesi, Sağlık Bilimleri

Enstitüsü, Anatomi AD, Isparta

2010

Katıldığı Kurslar, Aldığı Sertifikalar:

1. Mayıs 2008: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim dalı tarafından düzenlenen ‘I. Cerrahpaşa Tıbbi Resim Günleri’ katılım belgesi

2. Mayıs 2008: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim dalı tarafından düzenlenen ‘I. Cerrahpaşa Tıbbi Resim Günleri’ kapsamında düzenlenen ‘Workshop’ katılım belgesi

3. Haziran 2009: SDÜ Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim dalı tarafından düzenlenen “Araştırma planlama ve tıbbi istatistik” kursu sertifikası.

4. Eylül 2009: Avrupa Klinik Anatomi derneği tarafından düzenlenen “ 10. Uluslararası Klinik Anatomi Kongresi ” katılım sertifikası

5. Ocak 2010: Süleyman Demirel Üniversitesi ‘V. Deney Hayvanları Kullanımı Eğitim Programı’ katılım ve deney hayvan kullanım sertifikası

6. Mart 2010: İstanbul Hayat Yıldızı İlkyardım Merkezi tarafından düzenlenilen “İlk Yardımcı Eğitmeni Eğitimi’ eğitimci sertifikası

7. 13-17 Nisan 2010: Türkiye Beyin Araştırmaları ve Sinirbilim Derneği tarafından düzenlenen 9. Ulusal Sinirbilimleri Kongresi katılım sertifikası

8. 13-17 Nisan 2010: Türkiye Beyin Araştırmaları ve Sinirbilim Derneği tarafından düzenlenen Steroloji kursu sertifikası.