“Malzeme, Doku Ve Renk”,

Embed Size (px)

Citation preview

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    1/20

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    2/20

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    3/20

     

    ►M. Zeki Duman

     104

    1.GİRİŞ 

    çinden geçmekte olduğumuz zaman diliminde meydana gelen bilimselve teknolojik gelişmeleri takip etmek ne kadar güçse, bu gelişmelerikontrol etmek veya bunlardan uzak durmak da o kadar imkansızdır.Zira modern toplumlar, değişen toplumlar olmakla beraber değişmeyi

    bir yaşam felsefesi haline getiren toplumlardır. Onun içindir ki sosyologlarbaşta olmak üzere sosyal bilimcilerin çoğu modern toplumları betimlerkendeğişim kavramına özel bir anlam yüklerler. Antik Yunan filozoflarındanHeraklitos’un, değişimin sadece doğaya özgü bir yasa olmadığı, toplumlar

    açısında da bunun gerekli hatta kaçınılmaz bir sonuç olduğu tespiti gü-nümüzde daha fazla anlam kazanmıştır. Çünkü maddi dünyada meydanagelen yapısal değişimler, sadece toplumsal, kültürel ve sosyal yaşamı etki-lemekle kalmamış aynı zamanda manevi değerlerin çözülmesine yol aça-cak epistemik kırılmalara da yol açmıştır. 

    Kamusal alanda meydana gelen ve temelde değerin değersizleşmesineyol açan epistemik kökenli kırılmaları anlamak için sadece televizyon ha-berlerine bakmamız yeterli olacaktır. Teknolojinin nimetlerinden yarar-landıkça özellikle kitle iletişim araçlarının sınırsız dünyasında gezindikçe

    toplumu bir arada tutan bağların ne kadar çok zayıflamaya ve insanlarınadeta anakıtadan ayrılarak adacıklara dönüşmeye başladığını görebiliyo-ruz. Günümüzün modern toplumları “ahlâkın düşüşü”ne tanıklık eder-ken, onların en dinamik kesimini oluşturan gençlerin bu süreçten nasıletkilendiğini bilmek daha da önemli hale gelmektedir. Çünkü gençlik, sözkonusu değişime en fazla açık olan ve değişimden en çok etkilenen top-lumsal kesimlerin başında geliyor. Kuşaklar arası çatışmanın en yoğunbiçimde yaşandığı günümüz toplumlarında gençlerin değişen değer algı-larını, tutum ve davranışlarını etkileyen ve yönlendiren nedenleri bilmek,sadece gençlik psikolojisi açısından değil toplum açısından da önemli ola-caktır. 

    Her ne kadar toplum tiplerine göre farklılık gösterse de gençlerin özel-likle değişimin hızlı olduğu yerlerde daha fazla ön plana çıktıkları, mevcutnormlara ve değerlere karşı kayıtsız kaldıkları, sosyal ilişkilerden kopukbir şekilde  yaşamayı tercih ettikleri ve dolayısıyla geleneksel sosyalizas-yon süreçlerden koptukları gözlenmiştir. Toplumsal bir kategori olarakgençlerin kamusal avantajlardan yeterince yararlandırılmaması, siyasal

    yapı içinde yeterince temsil edilmemesi, ekonomik olanaklardan mahrumbırakılması, eğitim süresinin uzatılmasıyla beklentilerin ötelenmesi gibisosyolojik nedenler de gençlerin toplumla olan ilişkilerini olumsuz yönde

    İ 

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    4/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     105

    etkilemiştir. Toplumsal ilişkilerin bozulması beraberinde bir değer çatış-ması veya kuşak çatışmasını da getirmektedir (Tezcan, 2003:  24-29). Buaçıdan bakıldığında gençlerin tepkisel davranmalarını iki nedene dayan-dırmak mümkündür.

    Birincisi, dışlanmışlık hissine kapılmaları, diğeri geçiş sürecinde bu-lunmalarından kaynaklı bireysel ve toplumsal alanda sorun yaşamalarıdır.Zira gençlik dönemi son derece kritik bir dönemdir. Gençler, hem yeni rolve statüler edinmek hem de toplumsal beklentilere göre hareket etmekzorunda kalıyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde ise saldırgan davranış-larda bulunma, çevrelerine karşı duyarsız olma ve sorumluluk almaktan

    kaçınma gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Ayrıca gençlik dönemi, birara dönemi olarak görmek gerekir. Yani gençler bir taraftan kendi kimlik-lerini oluşturma ve kişiliklerini oturtma çabası verirken, diğer taraftanbaşta aile olmak üzere çevrenin kendisine yüklediği misyona göre yaşa-mını düzenleme ve hareket etmek zorunda kalıyor. Bu açıdan gençlerinhem bağımsızlık hem de bağımlılık ilişkisine sıkışmış bir psikolojiden ha-reket ettiklerini söylemek mümkündür (Frith, 1984). Geleceğe ilişkin plan-lar yapmak, meslek edinmek, evlenmek, para kazanmak ve askerlik yap-mak gibi aileden bağımsız yaşamaya çalışırlarken, aynı zamanda bütün

    bunları gerçekleştirmek pek kolay olmadığı için de aileye olan bağımlılık-ları da devam edecektir. 

    Günümüz gençliğinin en önemli sorunlarından biri de hiç şüphesiz kiiçinde bulundukları toplumsal gruplara karşı gösterdikleri uyumsuzlukve asosyal davranışlardır. Literatürde adına “kuşak çatışması” denilen budurumun her geçen gün daha fazla yaşanmaya başladığını, bu çatışmanınbaşta aile olmak üzere, eğitim ve iş yaşamında da sürdüğü bilinen bir ger-çektir. Nitekim gençler arasında başta uyuşturucu madde olmak üzerebazı kötü alışkanlıkların arttığı gözlenmiştir. Geçiş toplumu olması nede-niyle ülkemizde de gençlik sorunları yaşanmakta ve bu sorunlar daha çokkuşak çatışması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kuşak çatışmasının en somutbiçimi değerler alanında yaşanmaktadır. Zira, gençlerin ailelerinden farklıolarak eğitimli olmaları başta geleneksel ve dini değerler olmak üzere bazıgörüş ayrılıklarını beraberinde getirmiştir.

    Bu görüş ayrılıkları zaman içinde büyüyerek ailede farklı yaşam pratik-lerine dönüşebilmekte, aile ortamında yaşanan bu gelişmeler beraberindekimi zaman sonradan telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açtığı gibi

    kimi zaman aile üyeleri arasındaki dayanışma ve hoşgörünün artmasınada yol açabilmektedir. Onun için kuşak çatışmasını bütünüyle  pejoratifolarak değerlendirmemek gerekir. Nitekim son yıllarda gençler üzerinde

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    5/20

     

    ►M. Zeki Duman

     106

    yapılan araştırmalarda kuşak çatışması diye nitelendiren durumun gerekgençlerin kimliklerini oluşturmada gerekse toplumsal değerleri etkileme-de önemli bir rol oynadığı gözlenmiştir. Özellikle Amerikan sosyolojisindegençlerin değer ve tutumlarının toplumsal süreçlerden, ailesel ilişkilerdenve eğitimsel formasyonlardan bağımsız olmadığı görülmüştür. Onun içingençlerin yaşadıkları sorunların kökeninde aile ortamının ve anne babailişkisinin önemli bir rol oynadığını göz ardı etmemek gerekir.

    Gençlerin değer ve tutum geliştirme biçimlerinde yetiştikleri ortamınönemine vurgu yapan birçok araştırmanın da gösterdiği gibi, patolojikdavranışlar sergilemekten çekinmeyen, içinde bulunduğu topluma karşı

    herhangi bir sorumluluk duygusu taşımayan ve kendisini dünyanın mer-kezinde gören bir gençlik profilinin oluşmasında sosyolojik faktörlerönemli bir yer işgal etmektedir. Nitekim gençlerin suça yönelik eğilimleriüzerine yapılan bazı araştırmalar, özellikle suça bulaşan ergenlerin sağlık-sız aile ortamlarında büyüdükleri, anne ve babadan ayrı yaşadıkları,suistimale uğradıkları dolayısıyla gençleri suça yönelten amillerin toplum-sal koşullarla doğrudan ilişkili olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır (Lipsey,2010: 11, aktaran Dolunay, 2013: 87). Bu tespitler, gençlerin kişiliklerininşekillenmesinde ve toplumsal değerlere karşı aidiyet geliştirmelerinde

    sosyal çevrenin özellikle de eğitim sürecinin önemli bir etken olduğu tezi-ni güçlendirmiştir. Zira toplumsal değerleri dönüşüme uğratan kurumla-rın başında hiç şüphesiz ki eğitim sistemleri gelmektedir.

    İstendik davranışların öğretilmesi esası üzerine kurulu olan eğitim sis-temleri, temelde bireyin sosyalleşmesini yani toplumsal düzeni sağlayannormlara ve ahlâki değerlere uygun davranışlar sergilemesini hedefle-mektedir. Eğitimsel kurumlar, sosyal düzenin devamını, toplumsal kural-lara riayet etmekte, maddi ve manevi değerleri korumakta gördükleri içingençlerin eğitiminde ideolojik bir müfredat programını uygularlar. Dola-yısıyla gençlerin sağlıklı bir biçimde yetişmesinde ve sosyalizasyonundaeğitimin niteliği ve içeriği de en az aile ortamı kadar önem kazanmaktadır.Eğitimin en önemli amaçları arasında ise şu hedefler yer almalıdır: Gençle-re yaşamlarının farklı evrelerinde karşılaşabilecekleri sorunları çözmebecerisini kazandırmak, entellektüel gelişmelerini sağlamak, hayatlarınıanlamlı kılacak değerleri öğretmek, kişisel yeteneklerini ve özgürlük alan-larını artıracak koşullar sunmak, sosyal yaşamda sorumluluk almalarını,politik ve eleştirel düşünebilmelerini, kendileriyle ilgili kararlarda söz

    sahibi olmalarını ve ekonomik yaşamın gerektirdiği uzmanlık ve meslekiformasyona sahip olmalarını sağlamak. Eğitim sistemimizde bu hedeflerinne kadar gerçekleştiği sorusu yanında eğitim sürecinin toplumsal normları

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    6/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     107

    öğretmede ve bireysel tutumları belirlemede ne kadar etkili olduğunuözellikle üniversite gençliği üzerinde ölçmek, bu çalışmanın esas amacınıoluşturmaktadır.

    2. MODERN TOPLUMLARDA “DEĞER” SORUNU

    Günümüz dünyasının önemli sosyal bilimcilerden biri olarak kabul edilenErnest Gellner, The Conditions of Liberty (1996: 90-100) adlı eserinde bireyle-rin ahlâki tutumlarını ve değer algılarını açıklarken “modüler insan” me-taforunu kullanır. Yazar, eski ve yeni insan tipleri arasındaki farkı, tek

    parçalı, tamamlanmamış bir gardırop ile modüler bir gardırop arasındakifarka benzetir. Eski tarz gardıroplar, alıcısının beğenisine göre değişse detasarlama ve yapılma aşamasında sonradan üzerinde değişiklik yapılma-sına imkân verilmeyecek biçimde üretilirdi. Gardırop veya mobilyayadaha en baştan nihai şekil verildiği için üzerinde herhangi bir değişiklikyapılamazdı. Oysa modüler mobilyalar, sonradan üzerinde değişiklikyapılmasına olanak tanıyacak biçimde tasarlanıyor ve zaman içinde ekle-meler veya yeni düzenlemeler yapılabiliyor.

    Alıcının isteğine göre her an yeni değişiklikler yapılabildiği için de

    modüler mobilyaların nihai bir şekli, hacmi veya ebatı söz konusu olamaz.Nasıl ki modüler mobilyaların önceden tasarlanmış tek bir şekli yoksa,modüler insanın da önceden belirlenmiş tek bir profili, kendine ait değer-leri ve oturmuş bir kişiliği de yoktur. Modüler insan; geçici, dağınık, de-ğişken, seyyar, atılabilir ve tüketilebilir nitelikleri olan bir varlıktır.Gellner’in işaret ettiği gibi modern toplumlardaki bireyler; sabitelerden vebağlayıcılıklardan uzak, kutsallık ve anlamlılıktan yoksun, ortama göretutum takınan, kafası karışık, ne zaman, nerede ve nasıl davranacağı kesti-rilemeyen varlıklar haline gelivermişlerdir. Hiç şüphesiz ki, modern bire-

    yin ahlâki özelliklerden yoksun olarak sabit bir kişilik özelliği göstereme-mesinin ve hayatında vazgeçemeyeceği değerleri olamamasının altında,birçok farklı neden yatmaktadır. Bu nedenler, günümüz dünyasının verilideğerleriyle ve bireylerin kendilerini var kılma biçimleriyle de doğrudanilişkilidir. 

    Değer yitiminin her geçen gün artarak devam ettiği günümüz toplum-ları aynı zamanda tarihte en hızlı değişen ve dönüşen toplumlardır.Modernitenin yarattığı değerler dünyası, her ne kadar bireyi merkeze al-

    maya ve evrensel haklarını öne çıkarmaya çalışsa da bireyin özgürlükalanını ve egemenlik koşullarını da o kadar daraltmış ve imha etmiştir(Poole, 1993: 191). Zira, geleneksel değerlerin karşısında kendini vareden

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    7/20

     

    ►M. Zeki Duman

     108

    modernite, en başta insanların nasıl yaşamaları ve nasıl inanmaları gerek-tiği hususunda normatif davranmıştır. Tıpkı bir din gibi modernite dekendine özgü bir dünya tasavvuru geliştirmiş ve bireylerin bu tasavvurauygun biçimde davranmalarını zorunlu kılmıştır. Modern bireyler, sekülerdeğerlere göre yaşamını düzenleyen ve ahlaki yargılarında toplumsalkaygıyı taşımayan sterotipler haline gelmişlerdir.

    Özellikle küresel ölçekli değişimler, maddi açıdan baskın ve gelişkinolan kültürlerin tüm dünyada yayılmasını sağlarken aynı zamanda alt-kültürlerin özgüllüklerini de ortadan kaldırmıştır. Kimi zaman adına kül-türel emperyalizm denilerek eleştirilen bu durum, aslında maddi değerle-

    re içkin olan bir ahlak anlayışını da ön plana çıkarmıştır. Daha çok madditemele dayanan bu ahlak anlayışı, bireyin kendi çıkarlarına göre davran-masını rasyonelleştirmiştir. Böylece rasyonelleşen birey, öncelikle kendinidüşünmeye, içinde bulunduğu toplumun değer yargılarına ve düşünseliklimine bulaşmayan, başkalarına karşı sorumluluk hissi duymayan vedolayısıyla başına buyruk yaşamayı amaç edinen bir kişilik haline geli-vermiştir.

    İnsanlığın ortak değerlerinden, evrensel ilkelerinden ve farklı kültürlerinuyum içinde yaşamalarından söz edilerek üretilen her tür söylemin aslında

    kendi içinde bir tür tahakküm ilişkisini barındırdığını ve bundan dolayı daideolojik bir özellik gösterdiğini düşünenler, modern kültürün bütünüylebatı kaynaklı ve tüketim merkezli olduğu tespitinde hemfikirdirler. Dolayı-sıyla günümüzde bireysellik imgesinin ve bu imgeyi besleyen her tür sem-bolün “değer” haline getirilerek kutsanmasının altında, Batı’nın politik veideolojik çıkarlarının söz konusu olduğu söylenebilir. Bu çıkarların üretimive yeniden üretimi için uygulanan strateji, en keskin ifadeyle tüketim top-lumunun değer ve alışkanlıklarının yaygınlaştırılmasıdır.

    Ahlaki değerlerin düşüşüne tanıklık ettiğimiz bir dönemde, özellikledini inançların, etik ve estetik kaygıların giderek yok olmaya başladığınıgörmekteyiz. Böyle bir sürece evrilmemizin en önemli nedeni; kültürelfarklılıklarımızın yok olmaya, ilişkilerimizin aynileşmeye, değerlerimizinyozlaşmaya, insanların ve eşyaların benzeşmeye başlamasıdır. Dünyamızıtek bir ilişkiler ağına hapseden, mekansal ve uzamsal mesafeleri ortadankaldırarak homojen bir kültür miti yaratmaya çalışan bizzat kapitalist sis-temdir. Batı toplumlarına hakim olduktan sonra tüm dünyaya yayılan vetemelde maddi kültürü egemen kılmaya çalışan kapitalizm, geldiği nokta

    itibariyle yaşam alanlarımızın tümüne sirayet etmiştir. Kapitalizm, maddikaynakların üretimine dayanan, ekonomik gelişmeyi sağlayan, katkı değerüretmek suretiyle yaşam standartlarını yükselten bir sistem olduğu kadar,

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    8/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     109

    her tür insani, ahlaki ve dini kökenli değerleri de tüketime dönüştüren vebunu metalaştıran bir yapıdır. Böyle bir yapıda metaların kullanımı değerideğil, değişim değeri önemlidir. Dolayısıyla kapitalist sistemde esas olanmaddi ölçütlerdir.

    Maddi ölçütlerin söz konusu olduğu, anlam ve değerden soyutlanmışbir eylemin, toplum tarafından sadece pratik karşılığı olduğu için önem-senmesi, “değer” kavramının içinin boşalmasına da yol açmıştır. Artık,günlük hayatta herkesin işine yarar bir “değer”i vardır. Bireylerin özgür-lüğü olarak da görülen bu durum, aslında sorumluluk ahlâkının yitirilişi-dir. Çünkü toplumsal kurallar, kolektif değerleri de içinde taşıyan ahlâki

    normlarla belirlenir. Bu normlar, izafi ve keyfi olmadığı gibi, herkesintasarrufunda olan ve herkese göre değişen özelliklere de sahip değildir.Toplumsal inşanın temel harcı olan ve  toplumun organik bütünlüğünüsağlayan ahlâki veya dini kodlar, normatif olarak da işlev görürler. Dola-yısıyla bireylerin özgürlüğü adına kutsanan veya bireyin kendisiyle sınırlıtutulan değerleri, özgürlük kavramıyla birebir örtüştürmek mümkün gö-rünmemektedir.

    İnsan pratiğinin temelini oluşturan özgürlük, hiç şüphesiz ki kuralsız-lık demek değildir. İnsanın en önemli özelliği, akıl sahibi bir varlık olarak

    ötekilerle belli kurallar dahilinde yaşayabilmesidir. Bu kurallar, hem bire-yin hem de toplumun sağlıklı bir biçimde yaşamasının da garantisidir.Sanıldığı veya iddia edildiği gibi özgürlük, keyfiyet de değildir. Özgürlük,belki de ötekinin yaşam alanında veya sınırında durabilmek, onun hak vehukukuna riayet etmektir. Dolayısıyla bireyselliğe atfedilen ve özgürlük-müş gibi gösterilen değerler, toplumsal ilişkilere ve işleyişe zarar verme-diği ve bir ötekinin özgürlüğüne engel teşkil etmediği sürece anlamlı vedoğru olabilir. Aksi durumda değerden yoksun bir özgürlük anlayışı dapek mümkün görünmemektedir. Nitekim son yıllarda gerek medyadagerekse akademik camiada “özgürlük ve değer”, “ahlak ve değer” ilişkisiüzerinde daha fazla duruluyor.

    Ahlaki tartışmaların daha fazla gündeme gelmesinin ve küresel bir ah-lak anlayışının zorunluluğuna vurgu yapılmasının en önemli nedeni, in-sanın kapitalist sistem içinde maddi refaha kavuşmasına karşın manevialanda/anlamda derin bir çöküşe girmesidir. Modern bireylerin hayatla-rında en fazla hissettikleri eksiklik, kendilerini ve yaşamlarını anlamlıkılacak ve ontolojik kaygılarını giderecek mistik deneyimlerden yoksun

    olmalarıdır. Çünkü dini değerlerin gerilemesi doğal olarak birçok ahlâkikuralların dayandığı temellerin de çökmesine neden olmaktadır. Zira dinfenomeni, adeta ahlâki kuralların bir bütünüdür. Bilimin dini dışlayarak

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    9/20

     

    ►M. Zeki Duman

     110

    kendine ait yeni bir dil ve inanç geliştirmesi, doğal olarak dinsel pratikleri-ki çoğu ahlâkilik özelliği gösterir- geçersiz kılmasa da anlamsızlığa sürük-lemiştir. Bilimin, insanin rasyonel güçlere inanmasını ve hümanist tavrıbenimsemesini öğütlese de dinin bıraktığı boşluğu doldurması mümkündeğildir. Bundan dolayı bilimsel ve teknolojik ilerleme arttıkça dinselinançlara duyulan ihtiyaç da benzer şekilde artmaktadır. Çünkü bilim,insanın metafiziksel soru(n)larına cevap vermekten acizdir ve zaten  bili-min böyle bir derdi de yoktur.

    3. BIR FENOMEN OLARAK AHLÂKİLİK VE DEĞERİN SEMANTİĞİ 

    Çoğu zaman değer, ahlâk, tutum veya etik gibi kavramlar birbirlerininyerine kullanılabilmektedir. Oysa dikkatli bir okuma yapıldığında her birkavramın kendi içinde apayrı anlamlar taşıdığı, farklı içerik ve sınırlarasahip olduğu görülecektir. Örneğin ahlâk sözcüğü, Yunancada “alışkanlık,töre, gelenek ve örf” anlamına gelirken (Tepe, 2007: 12), etik; “iyi bir varo-luş tarzı ve bilgece bir eylem yolu” arayışı demektir (Badiou, 2004: 17).Aslında etik, yalnızca insanların iyi yolda olmalarından ve ne yaptıkları-nın tanımlanmasından daha fazla bir şeydir. Belki de, insanlar için iyiyi

    kötüden ayıran bir hukuk kodu ve normudur (Bauman, 2001: 21). Felsefibir kavram olarak değer’i, ahlakı ve etiği de içinde barındıran üst bir kav-ram olarak değerlendirmek gerekir.

    Sosyolojik açıdan bakıldığında değer kavramının toplum tarafındanbenimsenmiş olan ortak kurallar bütünü olduğu görülecektir. Çünkü top-lumsal ilişkilerde değerler, kültüre ve kültürel kodlara anlam veren enönemli kavramsal ölçütlerdir. Nitekim her toplumun kendine ait değerlerivardır ve bütün yaşam pratikleri bu değerlere gore anlam ve karşılık bu-lur. Psikolojik açıdan değerler, kişiliğin oluşmasında merkezi bir rol oy-

    narlar ve bundan dolayı davranışların olduğu kadar, tutumların da belir-leyicisidirler. İnsanları bir dizi kötü davranışlardan alıkoyan inançlar, eser-lerle veya kişilerin yaptıklarıyla, yaşamlarıyla gerçekleştirilen insani olgu-lardır; insanın kişilerce gerçekleştirilen varlık yapısı imkânlarıdır(Kuçuradi, 2010: 42). Arsitoteles’e göre de değerler, insanın kendi işiniyapabilecek duruma gelmesi için gerekli bilgelik, insana özgü diğer bütünetkinlikleri amaçlarına uygun gerçekleştirebilecek duruma gelmesine yar-dımcı olur. Kısaca değerler, kişinin doğru düşünebilmesi, doğru konuşa-

    bilmesi doğru eylem içinde olabilmesine yardım eden ilkelerdir (1995). Builkelerin içinde en önemli olanı hiç şüphesiz ki, ahlâk’tır.

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    10/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     111

    Gündelik hayatın pratiği içinde yaşam alanımızın tüm yönlerini kapsa-yan ve eylemlerimize meşruiyet kazandıran ahlâki tutumlarımız, eylemle-rimizin meşruiyetini de sağlarlar. Bir davranışın güzel ya da çirkin, iyi yada kötü, doğru ya da yanlış olması o eylemin ahlaki değer yargıları için-deki karşılığının olup olmamasına bağlıdır. Bu açıdan ahlaki normlar,tutum geliştirme biçimlerimizi etkilediği gibi toplum içinde ne tür davra-nışlarda bulunmamız ya da bulunmamamız gerektiğinin sınırlarını daçizer. Ahlak fenonemi, kaynağı ve içeriği toplumdan topluma farklılıkgösterse de nihayetinde mevcut düzen içinde insanların belirlenmiş kural-lar çerçevesinde yaşamalarını salık veren ve esas amacı toplumsal düzeni

    ve kamusal güvenliği sağlamak olan yazılı ya da sözlü kurallardır.Ahlâki ilkeler, özellikle kişilerarası ilişkilerde, davranışlara ilişkin ge-çerli veya geçerli olması istenilen bir takım tutum ve değer yargılarınısistematize ettiği için de özel bir bilgi ve eylem türü (Ural, 2007: 45) olarakgörülmelidir. Çünkü ahlâk kavramı, yukarıda da belirtildiği gibi “bağlayı-cı olduğu kabul edilerek belirlenmiş olan norm ve değerlerin soyutlanma-sıdır.” (Pieper, 1999: 35-36). Belirlenmiş olan değerlerin ilke haline gelerekahlaki bir özellik kazanması, ancak bireyin özgür olmasıyla mümkündür.Diğer bir değişle  ahlaklı olabilmenin öncel koşulu, özgür olabilmekten

    geçer. Nitekim Kant, özgürlük ve ahlak ilişkisini açıklarken, insanlarınözgür ve rasyonel oldukları için ahlaki varlıklar olduğunu, mükemmel birbiçimde genel ve evrensel olan kurallara göre, rasyonel olarak davrandık-larında, ancak ahlâklı davranmış olabileceklerini söyler (Nuttall, 1997:228).

    Kantçı ahlakta esas olan ödevdir, yani insanın özgür bir biçimde düşü-nebilmesi, karar verebilmesi, tercihte bulunabilmesi ve dolayısıyla sorum-luluk alabilmesidir. Bu açıdan özgürlük sanıldığı gibi sorumluluktan kaçışdeğiş aksine bizzat sorumluluk yüklenebilmektedir. Kant’a göre bireylerbir eyleme girişirken sonuçlarına katlanacağını önceden kabul ediyorsaözgür olabilir. Dolayısıyla özgürlük, sorumluluk kavramının bir parçasıhatta tamamlayıcısıdır. Eylemlerimizin tutarlı olabilmesi ve evrensel dü-zeyde kabul görebilmesi, bireysel çıkarlarımızı aşan ve herkes için geçerliolan ahlaki normlarla örtüşmesine bağlıdır. Onun içindir ki, Kant, ahlaki-lik problemini toplumsal olduğu kadar bireysel temeli de ele alır ve kişi-nin özgürlük nosyonuyla doğrudan ilişkilendirir. Oysa günümüz toplum-larında ahlak ve değer kavramları Kant’ın temel teorisinden farklı olarak

    hem birbirinden ayrılmış hem de içeriği boşaltılmıştır.Modern toplumlarda araçsal akıl egemen olduğu için bireylerde ahlakiödev, yani sorumluluk yüklenme ve ötekini düşünme çabası söz konusu

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    11/20

     

    ►M. Zeki Duman

     112

    değildir. Davranışların ahlakiliği kişileri bağlar, bir ötekini ya da toplumuilgilendirmez. Bir eylemi doğru ve anlamlı kılan şey, o eylemin sağladığıveya meydana getirdiği yarardır. Çünkü araçsal akıl, gerçekleşecek eyleminedensel bir çerçeveye yerleştirir, sonuçlarını hesaplar ve eğer sonuç, failinyararını maksimize ediyorsa o eylem anlamlı, dolayısıyla ahlâklı, değilseanlamsız yani ahlâklı değildir sonucunu çıkarır (Poole, 1993: 37). Bu şekildedüşünen birey, doğal olarak eylemlerini kurgularken kamunun yararınıdeğil bireysel yararını gözetecektir. Dolayısıyla bireyin çıkarını önceleyendavranışların ahlâktan soyutlanarak ele alınması ve ahlaki bir ölçüye göreyapılmaması, kendinden başka kimseyi düşünmeyen bencil bir kişiliğin

    oluşmasına de neden olacaktır. Zira günümüz insanlarının karakteristikyapılarını belirleyen en önemli özelliklerden biri de bencil olmalarıdır.Kimi yazarların veciz bir biçimde aktardıkları gibi ahlak konusu, aslın-

    da insanın doğuşuyla başlamış ve yine insanların sosyalleşmesiyle geliş-miş olan evrensel bir değerdir. Hikâyede anlatıldığı gibi; “Tanrı, Kabil’e,Habil’in nerede olduğunu sorduğunda, Kabil öfkeli bir biçimde bir başkasoruyla yanıt verir: “Ben kardeşimin bekçisi miyim?” Levinas’a göre Ka-bil’in bu cevabıyla birlikte, ahlâksızlık da başlamış oldu. Ona göre, kabuletsem de etmesem de ben kardeşimin bekçisiyim. Çünkü kardeşimin iyili-

    ği, benim ne yaptığıma ya da neyi yapmaktan geri durduğuma bağlıdır.Ahlâklı olmak, bağlılık ve bağımlılığı zorunlu kılar. Bağımlılık ise sorum-luluk bilincini geliştirir. Sorumluluğumu terk ettiğim anda karşıdakineolan bağlılığımı ve bağımlılığımı da kaybederim ki, bu, aynı zamandaahlâklı olmaktan vazgeçtiğim anlamına gelir. Dolayısıyla bağımlılık veetik birlikte ayakta dururlar ve birlikte düşerler (Bauman, 2005: 93). Bura-da da özgülük ve sorumluluğun, ahlâklı olmanın iki temel kaynağı olduğugörülüyor. Oysa günümüzde bireysel özgürlük sorumluluk kavramındanyalıtılmıştır.

    4. ARAŞTIRMA BULGULARI 

    Çalışmamızın bu bölümünde Üniversite gençliğinin değer ve tutum geliş-tirme biçimlerini ölçmek üzere yaptığımız ampirik bir araştırmanın sonuç-larına yer verilecektir. Bu amaçla 2013-2014 eğitim öğretim yılında Yüzün-cü Yıl Üniversitesi’nin 8 fakültesinde öğrenim gören son sınıf öğrencileri-nin, sosyo-demografik özellikleriyle değer ve tutum geliştirme biçimleri

    arasındaki ilişki incelenmiştir. Gençlerin kimliklerini şekillendiren değer-lere karşı nasıl bir tutum ortaya koydukları, geleneksel ve dinsel pratiklere

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    12/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     113

    karşı nasıl tepki verdikleri ve bunları günlük yaşamlarına nasıl yansıttıkla-rı gibi konular ele alınmıştır. 

    Araştırmanın Evren ve Örneklemi: Araştırmanın evreni Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, örneklemi ise üniversiteye bağlı; Ziraat, Veteriner, İlahi-yat, İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik-Mimarlık, Fen, Edebiyat veEğitim Fakültelerinin değişik bölümlerinde okuyan son sınıf öğrencilerioluşturmuştur. Araştırmada, fakültelerin farklı bölümlerinde okuyan sonsınıf öğrencilerinden tesadüfî örneklem yoluyla seçilen toplam 164 öğren-cinin, 107’si erkek, 57’si kız öğrenciler oluşmuştur. 

    Araştırmanın Ölçüm Yöntemi: Araştırma ile ilgili verilerin toplanma-sında 46 sorudan oluşan bir anket formundan yararlanılmıştır. Ankette yeralan ilk 12 soru bağımsız değişkenleri (öğrencilerin genel özellikleri), geri-ye kalan 34 soru ise bağımlı değişkenleri (öğrencilerin genel özelliklerinebağlı olarak değer ve geliştirme biçimleri) ölçülmeye yönelik olarak hazır-lanmıştır. Anketlerden elde edilen veriler, SPSS 18 (The Statistical Packetfor Social Sciences) paket programında değerlendirilmiştir. 

     Araştırma kapsamına Giren Öğrencilerin Genel Özellikleri İnsanların sahip oldukları bağımsız değişkenler -sosyal, ekonomik ve

    demografik özelliklerin- onların kültürel ve politik yaşamlarında, hayatfelsefelerinde, ideolojik tutumlarında ve en önemlisi değer ve yargılarındaönemli bir rol oynamaktadır. Ancak, analizimizde öğrencilere ait bağımsızdeğişkenlerin tümüne yer verilmesi mümkün olmadığı için daha çok; cin-siyet, yaş, mezun olunan okul türü, babalarının öğrenim ve meslek du-rumları ile ailelerinin gelir düzeyleri oranlarına bakıldı ve elde edilen veri-lerden hareketle de öğrencilerin belli konulara  ve sorunlara karşı değer

    yargıları ve tutumları ölçülmeye çalışıldı.

    Tablo 1. Öğrencilerin cinsiyete göre dağılımları 

    Araştırma sonuçlarına göre 2013-2014 öğretim yılında araştırmaya

    konu olan 164 öğrencilerden 107’si erkek, 57’si kızdır.

     Değişken  n  % Cinsiyet

    Erkek 107 65,24Kadın  57 34,76

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    13/20

     

    ►M. Zeki Duman

     114

    Tablo 2. Öğrencilerin mezun olduğu lise türüne göre dağılımları 

    Ankete cevap veren öğrencilerin mezun oldukları ortaöğretim ku-rumlarına bakıldığında, en fazla genel-düz lise çıkışlı oldukları (%67,1),%10’unun süper lise ve İmam Hatip, Kız Meslek, Endüstri Meslek ve

    Ticaret Meslek lisesinin de içinde olduğu liselerin oranı, %12,2 olduğugörülmüştür.

    Tablo 3. Öğrencilerin babalarının öğrenim düzeylerine göre dağılımları 

    Öğrencilerin babalarının öğrenim düzeylerine bakıldığında dikkatimizien çok okula gitmediği halde okuma yazma bilenlerin oranının yüksekliğiçekmektedir (%32,9) İlköğretim  mezunlarının oranı da yüksektir (%23,8).Üniversite mezunlarının oranı (%11), yüksek lisan ve doktora mezunlarınınoranı ise (%2,4) tür. Halen okuma yazma bilmeyen babaların oranı da ol-

    dukça yüksektir (%4,3). Bu sonuçlar bize, araştırmaya dâhil olan öğrencibabalarının eğitim düzeylerinin oldukça düşük olduğunu göstermektedir. 

    Tablo 4. Öğrencilerin babalarının mesleklerine göre dağılımları 

     Lise Türleri  n  % Sağlık Lisesi  0,984 0,6Süper Lise  17,056 10,4Anadolu Lisesi 16,072 9,8Genel Lise 110,044 67,1Diğer  20,008 12,2

    Babanın Eğitim Düzeyi n  % OKYB 7,052 4,3OKY 53,956 32,9İlköğretim  39,032 23,8Lise ve Dengi 30,996 18,9

    Yüksek Okul  10,988 6,7Üniversite  18,04 11Master 3,936 2,4

    Babanın Mesleği  n  % Çiftçi  30,012 18,3İşçi  30,012 18,3Memur 40,016 24,4Serbest Meslek 39,032 23,8

    İşsiz  4,92 3Diğer  20,008 12,2

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    14/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     115

    Öğrencilerin babalarının eğitim durumları ile meslekleri arasında doğ-rudan bir ilişki olduğu söylenebilir. Eğitim düzeyinin düşük olan babaların,doğal olarak sınıfsal ve mesleki özellikleri de düşük olmaktadır. Araştırma-ya konu olan öğrenci babalarının en çok devlet memuru (%24,4) olduğugörülmüştür. Çiftçi ve işçi olanların oranı (36,6)’dır. Burada dikkatimiziçekmesi gereken noktalardan biri de, 2011 yılı itibariyle Türkiye’de en fazlaişsizliğin yaşandığı illerin başında Van ili (%17,2) gelmesine karşın, üniver-sitede öğrenim gören öğrenci babalarında işsizliğin (%3,0) oranında, sonderece düşük çıkmış olmasıdır.

    Tablo 5. Öğrencilerin ailelerinin gelir düzeyine göre dağılımları 

    Öğrencilerin ailelilerinin gelirleri doğal olarak aile reislerinin öğrenimve meslek durumlarına göre oluşmuştur. Ailede reis olarak baba ön pla-na çıktığı için, babanın mesleği, ailenin gelir durumun da belirlemekte-dir. Elde ettiğimiz verilere göre öğrencilerin ailelerinin gelirleri, genelolarak orta sınıf aile özelliğini göstermektedir. Öğrencilerin babalarınınmesleğine bakıldığından, en fazla devlet memuru (%24,39) olduğu içinaile gelirleri de kabaca 1000 ile 2000 TL arasında değişmektedir. Anketecevap veren öğrencilerin, ancak %14,02’si alt gelir sınıfına mensup oldu-ğu anlaşılıyor.

    4.3.2. Araştırma kapsamına Giren Öğrencilerin Tutum ve Davranışları Bu bölümde öğrencilerin toplumsal, siyasal ve kültürel yaşama ilişkinbelirli konularda ne tür değer yargılarına ve tutumlara sahip olduklarınıbelirlemeye ve ölçmeye çalışılmıştır. Bu amaçla öğrencilerin demografiközellikleri ile değer  ve tutum geliştirme biçimleri arasında anlamlı birilişkinin var olup olmadığı anlamaya çalışılmıştır. Öğrencilerin sorularaverdikleri cevaplar ve bu cevaplardan hareketle takındıkları tutumlar,aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir.

     Türkiye İstatistik Kurumunun 2011 yılı verilerine göre Türkiye’de il düzeyinde işsizlik oranı-nın en yüksek olduğu illerin başında, % 19,1 ile Adana,% 17,4 ile Hakkâri ve % 17,2 ile Vangelmektedir. www.tuik.gov.tr.

    Gelir Düzeyi  n  % 0-500 TL arası  23 14,02501-1000 TL arası  40 24,391001-1500 TL arası  36 21,951501-2000 TL arası  34 20,732001 TL ve üzeri  31 18,90

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    15/20

     

    ►M. Zeki Duman

     116

    Tablo: 6. Sizce toplumun temel değeri ne olmalıdır? 

    Öğrenciler açısından toplumsal birlikteliği sağlayan unsurun ne ol-duğu sorusuna, “ahlâki ve dini değerler olmalıdır” diyenlerin oranı %79,27’, “hukuk olmalıdır” diyenlerin oranı ise sadece %14,02’dir. Bu so-nuç bile, başlı başına evrensel değerlerin ve seküler eğitimin verildiği bir

    yüksek öğretim kurumunda okuyan öğrenciler için hâlâ dini ve ahlâkideğerlerin çok önemli olduğunu göstermektedir.

    Tablo 7. Kendinizi nasıl bir kimlikle tanımlarsınız? 

    Öğrencilerin siyasal ve ideolojiktutumlarını ölçmeyi amaçlayan,“kendinizi nasıl bir kimlikle tanım-larsınız?” sorununa verilen cevap-

    lar, kendi içinde neredeyse eşit birdağılım göstermektedir. Kendisinigerek muhafazakâr, İslamcı, milli-yetçi gerekse sosyal demokrat,

    sosyalist veya hiç biri olarak görenlerin hepsi, eşit olarak %10’luk bir dilimipaylaşmışlardır. Kendisini sadece vatandaş olarak tanımlayanların oranı%25’tir. Bu sonuçlar, Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrenci profilinin; kendiiçinde heterojen bir yapı sergilediği, her tür görüş ve düşünceye sahip öğ-rencilerin var olduğu, siyasal eğilim ve kimlik temelindeki tanımlamanın

    farklı ve dolayısıyla çok kimlikli bir öğrenci kitlesinin egemen olduğunugöstermektedir.

    Tablo 8. Din ve dini değerler hayatınızda önemli midir? 

    Dini değerlerin taşıdığı öne-mi ortaya koymak amacıylasorduğumuz, “din hayatı-nızda önemli midir?” soru-

    suna, öğrencilerin %87,85’i“evet çok önemli veya önem-lidir”, %7,9’u  ise “önemli değil” veya “hiç önemli değildir” cevabını

    Toplumun Temel Değerleri  n  % Gelenekler 11 6,71Din 58 35,37Ahlak 72 43,90Hukuk 23 14,02

    Tanımlama  n  % Muhafazakâr  27 16,46Milliyetçi  18 11,00İslamcı  16 9,80Sosyal Demokrat 20 12,20

    Sosyalist 17 10,40Vatandaş  41 25,00Hiçbiri  25 15,20

     Din  n  % 

    Çok Önemli  98 59,80Önemli 46 28,05Fikrim Yok 7 4,30Önemli Değil  2 1,20

    Hiç Önemli Değil 11 6,70

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    16/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     117

    vermiştir. Bu, öğrenciler açısından din olgusunun hâlâ çok önemli oldu-ğunu ve günlük yaşamda dini pratiklerin değer gördüğünü göstermesiaçısından önemlidir.

    Tablo 9. Sizin için nikâh önemli midir? 

    Öğrencilerin dini ritüellerini ölç-meyi amaçlayan, “sizin için nikâhönemli midir?” sorusuna, “evet,

    önemlidir” diyenlerin oranı %91,46, “hayır, önemli değildir” diyenlerinoranı ise %8,54’tür. Bu sonuç, bir önceki soruda “sizce toplumun temel

    değeri ne olmalıdır? Soruna” “ahlâki ve dini değerler olmalıdır” cevabınıverenleri desteklemekte ve öğrenciler için hâlâ dini değerlerin, ritüellerinson derece önemli olduğunu göstermektedir.

    Tablo 10: Kız veya erkek arkadaşınıza laf atılırsa ne yaparsınız? 

    Öğrencilerin sosyal ve kül-türel haritalarında yer alanözel ilişkilere karşı nasıl bir

    tutum geliştirdiklerini ölç-mek amacıyla sorduğumuz, “kız veya erkek arkadaşınıza laf atılırsa ne ya-parsınız?” sorusuna, %34,46’sı “döverim”, %48,78’i “uyarırım” ve %16,46’sı“bırakıp giderim” cevabını vermiştir. Böyle bir durumda “döverim” cevabı-nı verenlerin oranın yüksek olması ne kadar vahim bir durumsa, aynı şekil-de “bırakıp giderim” diyenlerin oranın azımsanmayacak bir oranda olmasıda ilginçtir. Bu sonuçlar, öğrencilerin özel ilişkilerde hâlâ geleneksel tutum-lar sergiledikleri, sorunları kaba kuvvetle çözmeye eğilimli olduklarını gös-termektedir.

    Tablo 11. Sizin için namus önemli midir? 

    Geleneksel toplumların vazgeçilmez değerlerinden biri olarak görülennamus ve namus kavramının öğrenciler açısından taşıdığı değeri anlamak

    için sorulan soruya öğrencilerin, %96,95’i “çok önemlidir ve önemlidir”, %03,05’i ise “önemisz veya hiç hiç önemli değildir” cevabını vermiştir. Busonuçlar, öğrencilerin namus kavramını önemsedikleri ve özel ilişkilerinde

     Nikâh  n  % Evet 150 91,46Hayır  14 8,54

     Laf Atma Hakkında  n  % Döverim  57 34,76Uyarırım  80 48,78Bırakıp Giderim  27 16,46

     Namus  n  % 

    Çok Önemli  137 83,54Önemli  22 13,41Önemsiz  3 01,83Hiç Önemli Değil  2 01,22

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    17/20

     

    ►M. Zeki Duman

     118

    vazgeçilmez bir değer yükledikleri anlaşılıyor. Bu algı, aynı zamanda öğ-rencilerin evlilik kurumuna ve özel ilişkilere verdikleri önemi göstermesiaçısından da dikkat çekicidir.

    Tablo 12. Evlilik öncesi cinsel ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz? 

    Anketteki sorulara verilen cevaplardan da anlaşıldığı üzere gelenekselve muhafazakâr değerlere sahip olduğu anlaşılan Yüzüncü Yıl Üniversite-si öğrencilerinin evlilik öncesi cinsel ilişkiye sıcak bakmadıkları ortayaçıkıyor. Nitekim ankete katılanların %70,1’i “böyle bir olayı kabul edile-mez” buldukları, ancak 22,06’sı için de “normal karşılanması gerektiği”cevabını vermişlerdir. Her ne kadar öğrencilerin çoğu böyle bir durumasıcak bakmayacaklarını söyleseler de, olayı normal karşıylanların oranı dahiç de düşük değildir.

    Tablo 13. Aile planlamasını doğru buluyor musunuz? 

    Öğrencilerin doğum kontrolü ve aile planlaması hakkındaki düşünce-lerini öğrenmek üzere sorduğumuz, “aile planlamasını doğru buluyormusunuz?” soruna %93,9’u, “evet”, %6,1’i ise “hayır” cevabını vermiştir.Üniversite öğrencilerinin aynı zamanda cinsiyet ve din algısını da ortayakoyan bu sonuçlar, dini düşüncenin özel yaşama ilişkin özellikle de do-ğum kontrolü konusundaki tutucu tavrın, pek de benimsenmediği görü-lüyor. Öğrenciler, gerek evlilik gerekse özel ilişkilerinde doğum kontrolükonusunda geleneksel veya dinsel öğretilerin yerine, modern tıbbın sun-duğu olanakların kullanılmasından yana bir tavır koymuşlardır.

    Tablo 14. Alkol ve alkol ürünlerini kullanıyor musunuz? 

     Evlilik Öncesi Cinsel İlişki  n  % Normal karşılanmalı  37 22,06Erkek için kabul edilebilir  9 05,05Kadın için kabul edilebilir  3 01,08Kabul edilemez 115 70,01

     Aile Planlaması Hakkında  n  % Evet 154 93,09Hayır  10 06,01

     Alkol Tüketimi Hakkında  n  % 

    Evet 23 14,00Hayır  97 59,01Ara sıra  44 26,08

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    18/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     119

    Alkol ve alkol kullanımının yaygınlığını ve bu tür tüketim alışkanlıkla-rına karşı öğrencilerin tutumlarını ölçmeyi amaçlamak üzere sorduğumuzsorulara, öğrencilerin %59, 1’i, “bu maddeleri kullanmadığını”, %14,0’ünün, “bu maddeleri kullandığını” ve %26, 08’i de, “bu maddeleri arasıra kullandığını” cevabını vermiştir. Alkol kullanımının dinen de yasakolduğunu düşündüğümüzde muhafazakâr değerlere sahip öğrencilerinönemli bir oranının, bu tür maddeleri ara sıra veya sürekli kullandığınısöylemiştir.

    Tablo: 15. Türkiye’nin geleceğini nerde görüyorsunuz? 

    Öğrencilerin siyasal ve ideolojik görüşlerini ve bu konudaki tutumlarınıölçmeyi hedefleyen “Türkiye’nin geleceğini nerede görüyorsunuz? Sorusu-na, öğrencilerin %39,6’sı, “bağımsız bir ülke olarak kalmasını”, %23,17’si

    “kurulacak bir İslam birliğinde kalmasını”, %18,30’u, “Avrupa Birliğindeolmasını” ve %12,80’ni de, “Türk dünyasında görmek istediklerini” söyle-miştir. Türkiye’de Avrupa Birliği üyeliğini destekleyen büyük bir kitle ol-masına karşın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi  öğrencilerinin, ancak %18,3’ününböyle düşünüyor olması ilginçtir. Yine ilginç olan başka bir durum, Türki-ye’nin gelecekteki yerini, İslam Birliğinde görenlerin azımsanmayacak birorana (%23,17) sahip olduğudur. Bu sonuçlardan hareketle öğrencileringenelde Türkiye’nin geleceğini bağımsız (hiç bir devletin güdümünde hare-ket etmeyen ve bağımlı yaşamayan) veya kurulacak bir İslam Birliğindegörmek istediklerini ortaya koymaktadır.

    5. SONUÇ 

    Bu araştırmada, genel olarak üniversite gençliği özelde de Yüzüncü  YılÜniversitesi öğrencilerinin, sosyal ve demografik özellikleriyle değer vetutum geliştirme biçimleri üzerine sosyolojik bir araştırmanın sonuçlarıüzerinde durulmuştur. Alan araştırması niteliğindeki bu araştırmada, sözkonusu ilişki ampirik olarak ölçülmeye çalışılmış ve elde edilen bilgiler-

    den hareketle şu sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerdenhareketle Yüzüncü Yıl Üniversitesinde öğrenim gören öğrencilerin sosyal

    Türkiye’nin Geleceği Hakkında  n  % Avrupa Birliği  30 18,30İslam Birliği  38 23,17Türk Dünyası  21 12,80Amerika Birleşik Devletleri  10 06,00Bağımsız  65 39,60

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    19/20

     

    ►M. Zeki Duman

     120

    ve demografik özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkündür: Öğrencile-rin çoğu, işçi veya çiftçi gibi alt sınıflardan veya devlet memurluğunu ya-pan orta sınıf ailelerden gelmektedir. Kalabalık ve geniş aile ortamların-dan gelen öğrencilerin, anne ve baba eğitim düzeyleri son derece düşük-tür. Örneğin okuma yazma bilmeyenlerin oranı %4,3, okula gitmediğihalde okuma yazma bilenlerin oranı da %32’dir.

    Aile reisinin eğitim düzeyinin düşük olması ve gelir getirici bir mesleğesahip olamaması, öğrencilerin ağırlıklı olarak burs ve kredilerle geçinmeyeçalışmalarına ve dolaysıyla  öğrencinin akademik başarısının düşmesineyol açmaktadır. Öğrencilerin çoğu, üniversiteye genel-düz devlet lisele-

    rinden (%67) gelmektedir. Öğrencilerin sahip olduğu demografik ve sos-yal özellikler, doğal olarak onların değer ve tutum geliştirme biçimlerinidoğrudan etkilediği görülmüştür. Öğrenciler, kırsal ve geleneksel kültür-den beslendikleri için demokratik ve yenilikçi tutumlar sergilemekten çok,toplumsal değerler ve dinsel inançların etkisinde kaldıkları gözlenmiştir.Örneğin toplumun temel bileşenini, ahlâki ve dini değerlerde bulanlarınoranı % 80’e varmaktadır. 

    Öğrencilerin büyük çoğunluğu; günlük yaşamda dinin çok önemli birfenomen olduğunu (%60), dinsel ritüellerden nikahın adeta vazgeçilmez

    bir değer olduğunu (%92) dini eğitimin zorunlu olması gerektiğini (%72),yine geleneksel toplumlarda önemli bir kavram olan namusun çok amaçok önemli olduğunu (%83) kabul etmişlerdir. Benzer şekilde, alkol kulla-nımın pek hoş karşılanmadığı (%60) ama aile planlamasının gerekli oldu-ğunu düşünen(%93), ancak evlilik öncesi cinsel ilişkiyi kabul edilemezbulan (%70) ve Türkiye’nin geleceğini kurulacak bir İslam Birliğinde gör-mek isteyenlerin (%30) oranı da yüksektir. Bu sonuçlar bize, Yüzüncü YılÜniversitesi öğrenci profilinin geleneksel ve muhafazakâr nitelikli  oldu-ğunu, öğrencilerin sahip olduğu demografik, sosyal, ekonomik ve kültürelözelliklerin onların değer ve tutum geliştirme biçimlerini doğrudan etki-lediğini hatta belirlediğini göstermiştir. 

    KAYNAKÇA / REFERENCES Badiou, A. (2004). Etik (Çev.T.Birkan), Istanbul: Metis Yayınları. Bauman, Z. (2001). Parçalanmış Hayat Postmodern Ahlâk Denemeleri, (Çev. İ. Türkmen),

    Istanbul: Ayrıntı Yayınları. Bauman, Z. (2005). Bireyselleşmiş Toplum, (Çev.Y.Alogan), Istanbul: Ayrıntı Yayınları. Frith, S. (1984), The Sociology of Youth, Lancashire: Causeway Boks. Gellner, E. (1996). Conditions of Liberty, London: Penguen Books.

  • 8/19/2019 “Malzeme, Doku Ve Renk”,

    20/20

     

    Üniversite Gençliğinin Değer ve Tutum Geliştirme Biçimleri ◄ 

     121

    Kuçuradi, I. (1995). Felsefi Açıdan Eğitim ve Türkiye’de Eğitim, Ankara: Türkiye FelsefeKurumu Yayınları. 

    Kuçuradi, I. (2010). İnsan ve Değerleri, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları. Lıpsey, M.W. (2010), Improving the Effectiveness of Juvenile Justice Programs A

    New Perspective on Evidence-Based Practice, Georgetown University http://cjjr.georgetown. edu/pfds/ebp/ebppaper.pdf(25.11.2013), aktaran Dolunay,Ş-Mazman, İ (2013), “Gençlerin Kimlik Algılarına İlişkin Sosyolojik Bir Değer-lendirme”, Gençlik Araştırmaları Dergisi, 84-97.

    Nuttall, J. (1997). Ahlâk Üzerine Tartışmalar , (Çev.A.Yılmaz), Istanbul: Ayrıntı Yayın-ları. 

    Pıeper, A. (1999). Etiğe Giriş, (Çev.V.Atayman vd.), Istanbul: Ayrıntı Yayınları. 

    Poole, R. (1993). Ahlâk ve Modernlik (Çev.M.Küçük), Istanbul: Ayrıntı Yayınları. Tepe, H. (2007), Bir Felsefe Dalı Olarak Etik: “Etik” Kavramı, Tarihçesi ve Günü-müzde Etik, Doğu Batı Dergisi, 4, 11-28. 

    Tezcan, M. (2003), Gençlik Sosyolojisi, Naturel Yayınları, Ankara. Ural, Ş. (2007). Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk, Doğu Batı Dergisi, 4, 45-53.