2
Rus hakim Muhtar Cumhuriyeti Parlamentosu, her türlü ge- önünü kapamaya Nitekim parlamen- toda temsilini çok mahalli se- çim sisteminde hiçbir izin verilmedi. 1998 seçimlerinde Ta- ewelce olan on dört sandalyelik kontenjan da Bu durumda bu seçimlerde doksan sekiz mahalli Parla- mentosu'nun tamamen Buna Tatar Milli Meclisi Mustafa Abdülcemil ile Refat Çubar, tarihteki Ukrayna Parlamentosu seçimle- rinde milliyetçi-demokrat çizgideki Uk- rayna Halk Hareketi (Ruh) listesinden milletvekili seçilerek Ukrayna Yüksek Ra- girdiler. Böylece bizzat kendi parlamento- da tek bir dahi temsil edilemez- ken merkezi Ukrayna Parlamentosu'nda toplum liderleriyle mevcudiyetlerini orta- ya koyma bulabildiler. Merkezi Ukrayna da büyük gö- ren ve önemli roller oynayan ve Çubar 31 Mart 2002'de genel seçimlerde de yerlerini korudular. mahalli seçim- lerinde de bütün aleyhte seçim na yedi Muh- tar Cumhuriyeti Parlamentosu'na gir- meyi 1990'1ar boyunca mesafe- lere vatana ve orada milli tekrar kurma büyük zorluklar ve imkan- içerisinde yürütülebilmektedir. 2002 itibariyle büyük ekonomik ve sosyal problemlerinin milli dilde ve kül- tür çok ciddi olup dönebilen 300.000 Özbekistan'da olmak üzere henüz dönme bu- lamayan tahminlere göre 500.000 ile 600.000 ara- Bu Türkiye olmak üzere Romanya, Bulgaristan, Amerika Devletleri ve Almanya gibi ülke- lerde ve mil- yon olarak hesaplanan dahil göç hareketleriyle sürekli gösteren nüfusu ise Muhtar Cumhuriyeti istatistik Dai- resi'nin 2001 resmi göre 2. 1 00 .700 : P. S. Pallas. Bemerkungen au{ einer Reise in die südlichenStatthalterscha{ten des russis- chen Reichs in den Jahren 1793 und 1794, Le- ipzig 1801; P. Sumarokov, Dosugi sud i ili utoroe u Tauridu, Sankt Petersburg 1803; A. de Demidoff. Trauels in Southern Russia and the Crimea , London 1853, 1-11; V. H. KondarakL V pamyat stoletiya i arheologiya Moskova 1883; Y. Markov, Oçerki Sankt Peters- burg 1884; A. G. Zavadovskiy, Sto letjizni Ta uri- Akmescit 1885; N. F. Dubrovin, Prisoedine- nie k Rossii: pisma, relyatsii, doneseniya, Sankt Petersburg 1885-89, I-IV; F. F. "Statistiçeskiya svedeniya o kaymakanami v 1 783 go du", Zapiski Odesskago i Dreunostey, Odesa 1886, XIV, 91-156; a.mlf .• . oçerk zemleuladeniya, Akmescit 1897; G. F. Blümen- feld, zemleuladenie ko-yuridiçeskiy oçerk), Odesa 1888; Osman Kemal Hatif, Gökbayrak Milli Faaliyet, 1918; Arslan Nayman Mirza Kriçinskiy, Oçerki russkoy politik! na okrainah. Çast per- uaya: k istorii pritesnenii tatar, Baku 1919; a.mlf., Oçerki politik! rossiys- kago tsarizma na okrainah. Çast utoraya: k istorii s i kultur oy skih tatar, Baku 1920; Ahmet Çar- Hakimiyetinde Yahut Tatar Hicretleri, Akmescit 1925; V. Yelagin , Milliy Akmescit 1925; M. F. Bunegin, Reuolyutsiya i grajdanskaya uoyna u Akmescit 1927; A. i. Markeviç, "Pereselenie tatar v Turtsiyu v svyazi s dvijeniem naseleniya v Akademi! Na u k SSSR Ot- delenie Nauk. 1928, Leningrad 1928, s. 375-405; A. K. Boçagov, Milli Firka: Natsionalnoe kontrreuolyutsiya u Ak- mescit 1930; Cafer Seydahmet Gas- Bey, 1934; a.mlf., 1993; E. Spencer, Trauels in Circassia, Krim Tartary, ete., London 1937, 1-11; Ethem Feyzi bul 1948; E. Kirimal, Der nationale Kamp{ der Krimtürken, Emsdetten 1952; M. Luther, "Die Krim un ter deutscher Besatzung im Zweiten Weltkrieg", Forschungen zur üsteuropaise hen Geschichte, Berlin 1956, III, 28-98; A. W. Fisher, The Russian Annexation o{the Crimea 1772- 1783, Cambridge 1970; a.mlf., The Crimean Tatars, Stanford 1978; E. J. Lazzerini, /smail Bey Gasprinskii and Muslim Modernism in Russia, 1878-1914 (doktora tezi, I 973). Wash- ington Üniversitesi; A. Grigorenko, A kogda uernyomsya, New York 1977; A. M. Nekrich, The Punished Peoples, New York 1978; A. Sheehy- B. Nahaylo, The Crimean Tatars, Volga Germans and Meskhetians: Souiet Treatment of Same National Minorities , London 1980 ; Müstecib Ülküsal, (Dünü- Bugünü- 1980; Tatars of the Crimea: Their Struggle for Suruiual (ed. E. All worth), Durham-London 1988; Hakan National Mouements and Nationalldentity amongthe Crimean Tatars: 1905-1916(dokto- ra tezi, I 990), Wisconsin Üniversitesi; a.mlf., Bey", XIII, 393; ya ASSR (1 921-1945). Akmes- K IRIMLI MAHMUD AGA c it 1990; V. Y. Vozgrin. knm- skih tatar, Moskova 1992; M. N. S. M. Çervonnaya, natsionalnoe duijenie, Moskova 1992, 1-11; A. Wilson, The Crimean Tatars. A Situation Report on the CrimeanTatarsfor International Alert, Sidney- Cambridge 1993; u Velikoy Oteçestuen- noy uoyne 1941-1945. Akmes- cit 1994. li] HAKAN KIRIMLI L KIRIMU MAHMUD AGA XIX. görev yapan Hassa _j olan Hassa önce görev yapan son Ta - rih-i Lutfi'de kendisinden Ebniye-i Hassa müdürü söz edilse de 1831'de bu kurumdan evvel 1827- 1829 Hassa ola- rak görev belgele- rinden Maliyeden mü- dewer 8959 defterinde, kendisinden önce olan Seyyid Abdülhalim Efendi' nin 12 Zilkade 1242 (7 Haziran 1827) tarihli tüfenkhane tami- ratma ait sonra Mah- mud ait ilk 8 Muharrem 1243 (1 1827) tarihini Bu durumda Mahmud 1827 Haziran veya Temmuz söylenebilir. 21 Temmuz 1829'da Mahmud gö- revden yerine tekrar Seyyid Ab- dülhalim Efendi tayin edilir (BA,HH, nr. 3 3006 Sa b olarak Tarabya'- da için 19 1829'da bir ( BA, Cevdet- Maa rif, nr. 5525, 22 Cemaziyelewel 1245) birkaç gün sonra on bir ölümüne sebep yüzünden ailesiyle birlikte Bursa'- ya sürgüne gönderilir. Tô.rih -i Lutfi'de, Mahmud ile iyi olmayan Kirkor ve bu amaçla bina uygun olmayan malzeme belirtilir. Abdülhalim Efendi döneminde Mahmud binalarda ça- ol- dair istekte üzerine kendisinden harcama ve ödemelerinin istenir. Bu ve bir dilek- çesini içeren 4 1830 tarihli belge- de (BA, Cevdet-Maarif, nr. 5525, ll Zilka- de 1245) tayininden önce 5000 gelirle mühendishane- de otuz bir süre an- cak ailesinin ve kendisinin zaruret 465

KIRIMU MAHMUD AGA

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KIRIMU MAHMUD AGA

Rus çoğunluğun hakim olduğu Kırım Muhtar Cumhuriyeti Parlamentosu, Kı­

rım Tatarları'nın Kırım'daki her türlü ge­lişiminin önünü kapamaya çalışmaktay­dı. Nitekim Kırım Tatarları'nın parlamen­toda temsilini çok zorlaştıran mahalli se­çim sisteminde hiçbir değişikliğe izin verilmedi. 1998 seçimlerinde Kırım Ta­tarları'na ewelce tanınmış olan on dört sandalyelik kontenjan da kaldırıldı. Bu durumda Kırım Tatarları bu seçimlerde doksan sekiz kişilik mahalli Kırım Parla­mentosu'nun tamamen dışında kaldılar. Buna karşılık Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile başkan yardımcısı Refat Çubar, aynı tarihteki Ukrayna Parlamentosu seçimle­rinde milliyetçi-demokrat çizgideki Uk­rayna Halk Hareketi (Ruh) listesinden milletvekili seçilerek Ukrayna Yüksek Ra­dası'na girdiler. Böylece Kırım Tatarları, bizzat kendi vatanlarındaki parlamento­da tek bir kişiyle dahi temsil edilemez­ken merkezi Ukrayna Parlamentosu'nda toplum liderleriyle mevcudiyetlerini orta­ya koyma imkanını bulabildiler. Merkezi Ukrayna politikasında da büyük saygı gö­ren ve önemli roller oynayan Kırımoğlu ve Çubar 31 Mart 2002'de yapılan genel seçimlerde de yerlerini korudular. Aynı yıl gerçekleştirilen Kırım mahalli seçim­lerinde de bütün aleyhte seçim şartları­na rağmen yedi Kırım Tatarı Kırım Muh­tar Cumhuriyeti Parlamentosu'na gir­meyi başardı.

1990'1ar boyunca alınan bazı mesafe­lere rağmen Kırım Tatarları'nın vatana dönüş ve orada milli varlıklarını tekrar kurma çabaları büyük zorluklar ve imkan­sızlıklar içerisinde yürütülebilmektedir. 2002 yılı itibariyle Kırım Tatarları büyük ekonomik ve sosyal problemlerinin yanı sıra milli dilde eğitim, basın - yayın ve kül­tür sahalarında çok ciddi noksanlıktarla karşı karşıya olup Kırım'a dönebilen Kı­rım Tatarları ' nın sayısı 300.000 civarın­dadır. Çoğunluğu Özbekistan'da olmak üzere henüz Kırım'a dönme imkanı bu­lamayan Kırım Tatarları'nın sayısı çeşitli tahminlere göre 500.000 ile 600.000 ara­sındadır. Bu sayıya başta Türkiye olmak üzere Romanya, Bulgaristan, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya gibi ülke­lerde yaşayan ve sayısı yaklaşık4-5 mil­yon kişi olarak hesaplanan Kırım Tatarları dahil değildir. Kırım'ın göç hareketleriyle sürekli değişme gösteren nüfusu ise Kı­

rım Muhtar Cumhuriyeti istatistik Dai­resi'nin 2001 yılı resmi rakamlarına göre 2. 1 00.700 kişidir.

BİBLİYOGRAFYA :

P. S. Pallas. Bemerkungen au{ einer Reise in die südlichenStatthalterscha{ten des russis­chen Reichs in den Jahren 1793 und 1794, Le­ipzig 1801; P. Sumarokov, Dosugi Krımskago sudi ili utoroe puteşestuie u Tauridu, Sankt Petersburg 1803; A. de Demidoff. Trauels in Southern Russia and the Crimea , London 1853, 1-11; V. H. KondarakL V pamyat stoletiya Krıma. İstoriya i arheologiya Tauridı, Moskova 1883; Y. Markov, Oçerki Krıma, Sankt Peters­burg 1884; A. G. Zavadovskiy, Sto letjizni Ta u ri­dı, Akmescit 1885; N. F. Dubrovin, Prisoedine­nie Krıma k Rossii: reskriptı, pisma, relyatsii, doneseniya, Sankt Petersburg 1885-89, I-IV; F. F. Laşkov, "Statistiçeskiya svedeniya o Krıme, soobşçennıya kaymakanami v 1 783 go du", Zapiski İmperatorskago Odesskago Obşçestua İstorii i Dreunostey, Odesa 1886, XIV, 91-156; a.mlf .• . İstoriçeskiy oçerk krımko-tatarskago zemleuladeniya, Akmescit 1897; G. F. Blümen­feld, Krımsko-tatarskoe zemleuladenie (İstori­ko-yuridiçeskiy oçerk), Odesa 1888; Osman Kemal Hatif, Gökbayrak Altında Milli Faaliyet, İstanbul 1918; Arslan Nayman Mirza Kriçinskiy, Oçerki russkoy politik! na okrainah. Çast per­uaya: k istorii religioznıh pritesnenii krımskih tatar, Baku 1919; a.mlf., Oçerki politik! rossiys­kago tsarizma na okrainah. Çast utoraya: k istorii borbı s prosueşçeniem i kultur oy krım­skih tatar, Baku 1920; Ahmet Özenbaşlı, Çar­lık Hakimiyetinde KırımFaciası Yahut Tatar Hicretleri, Akmescit 1925; V. Yelagin, İnkılap Yıllarında Kırım Tatarlarının Milliy Hayalları, Akmescit 1925; M. F. Bunegin, Reuolyutsiya i grajdanskaya uoyna u Krımu, Akmescit 1927; A. i. Markeviç, "Pereselenie krımskih tatar v Turtsiyu v svyazi s dvijeniem naseleniya v Krımu", İzuestiya Akademi! Na u k SSSR Ot­delenie Gumanitarnıh Nauk. 1928, Leningrad 1928, s. 375-405; A. K. Boçagov, Milli Firka: Natsionalnoe kontrreuolyutsiya u Krımu, Ak­mescit 1930; Cafer Seydahmet [Kırımer], Gas­pıra/ı İsmail Bey, İstanbul 1934; a.mlf., Bazı Hatıralar, İstanbul -Eskişehir 1993; E. Spencer, Trauels in Circassia, Krim Tartary, ete., London 1937, 1-11; Ethem Feyzi Gözaydın, Kırım, İstan­bul 1948; E. Kirimal, Der nationale Kamp{ der Krimtürken, Emsdetten 1952; M. Luther, "Die Krim un ter deutscher Besatzung im Zweiten Weltkrieg", Forschungen zur üsteuropaise hen Geschichte, Berlin 1956, III, 28-98; A. W. Fisher, The Russian Annexation o{the Crimea 1772-1783, Cambridge 1970; a.mlf., The Crimean Tatars, Stanford 1978; E. J. Lazzerini, /smail Bey Gasprinskii and Muslim Modernism in Russia, 1878-1914 (doktora tezi, I 973). Wash­ington Üniversitesi; A. Grigorenko, A kogda mı uernyomsya, New York 1977; A. M. Nekrich, The Punished Peoples, New York 1978; A. Sheehy- B. Nahaylo, The Crimean Tatars, Volga Germans and Meskhetians: Souiet Treatment of Same National Minorities, London 1980; Müstecib Ülküsal, Kırım Türk-Tatarları (Dünü­Bugünü- Yarını), İstanbul 1980; Tatars of the Crimea: Their Struggle for Suruiual (ed. E. Allworth), Durham-London 1988; Hakan Kırım­lı, National Mouements and Nationalldentity amongthe Crimean Tatars: 1905-1916(dokto­ra tezi, I 990), Wisconsin Üniversitesi; a.mlf., "Gaspıralı İsmail Bey", DİA, XIII, 393; Krımska­ya ASSR (1 921-1945). Voprosı-Otuetı, Akmes-

KIRIMLI MAHMUD AGA

c it 1990; V. Y. Vozgrin. İstoriçeskie sudbı knm­skih tatar, Moskova 1992; M. N. Guboğlu- S. M. Çervonnaya, Krımskotatarskoe natsionalnoe duijenie, Moskova 1992, 1-11; A. Wilson, The Crimean Tatars. A Situation Report on the CrimeanTatarsfor International Alert, Sidney­Cambridge 1993; Krım u Velikoy Oteçestuen­noy uoyne 1941-1945. Voprosı-Otuetı, Akmes­cit 1994.

li] HAKAN KIRIMLI

L

KIRIMU MAHMUD AGA

XIX. yüzyılda görev yapan Hassa başmimarı.

_j

Osmanlı mimarlık teşkilatı olan Hassa Mimarlık Ocağı'nın kaldırılmasından önce görev yapan son başmimarlardan dır. Ta­rih-i Lutfi'de kendisinden Ebniye-i Hassa müdürü şeklinde söz edilse de 1831'de oluşturulan bu kurumdan evvel 1827-1829 yıllarında sermi'maran-ı Hassa ola­rak görev yaptığı Osmanlı arşiv belgele­rinden anlaşılmaktadır. Maliyeden mü­dewer 8959 numaralı inşaat defterinde, kendisinden önce başmimar olan Seyyid Abdülhalim Efendi'nin 12 Zilkade 1242 (7 Haziran 1827) tarihli tüfenkhane tami­ratma ait kaydından sonra Kırımlı Mah­mud Ağa'ya ait ilk kayıt 8 Muharrem 1243 (1 Ağustos 1827) tarihini taşımakta­dır. Bu durumda Mahmud Ağa'nın 1827 yılı Haziran veya Temmuz ayında başmi­marlığa getirilmiş olduğu söylenebilir.

21 Temmuz 1829'da Mahmud Ağa gö­revden alınıp yerine tekrar Seyyid Ab­dülhalim Efendi tayin edilir (BA,HH, nr. 3 3006 ı. Sa b ık başmimar olarak Tarabya'­da padişah atları için 19 Kasım 1829'da yaptığı bir ahırın ( BA, Cevdet- Maa rif, nr. 5525, 22 Cemaziyelewel 1245) birkaç gün sonra yıkılıp on bir atın ölümüne sebep olması yüzünden ailesiyle birlikte Bursa'­ya sürgüne gönderilir. Tô.rih-i Lutfi'de, ahırın yıkılışını Mahmud Ağa ile arası iyi olmayan Kirkor Balyan'ın sagladığ ı ve bu amaçla işçileri ayariayıp bina çatısında uygun olmayan malzeme kullandırdığı belirtilir. Abdülhalim Efendi döneminde Mahmud Ağa'nın inşa ettiği binalarda ça­lışan işçilerin , ayrıca esnafın alacakları ol­duğuna dair istekte bulunmaları üzerine kendisinden harcama ve ödemelerinin kayıtları istenir. Bu kayıtları ve bir dilek­çesini içeren 4 Mayıs 1830 tarihli belge­de (BA, Cevdet-Maarif, nr. 5525, ll Zilka­de 1245) başmimarlığa tayininden önce yıllık 5000 kuruş gelirle mühendishane­de otuz yıla yakın bir süre çalıştığını. an­cak şimdi ailesinin ve kendisinin zaruret

465

Page 2: KIRIMU MAHMUD AGA

KIRIM LI MAHMUD AGA

içerisinde bulunduğunu ve hakkındaki id­diaları savunabilmesi için İstanbul dön­mesi gerektiğini belirtir. Şehremanetinin bu isteğini uygun bulması üzerine İstan­bul'a döner. Aynı belgede Davutpaşa bah­çesinde bazı köprüleri (I 7 Reb!ülahir 1244/

27 Ekim 1828), Göksu'da büyük köprüyü (9 Cemaziyelahir 1244/ 17 Aralık 1828) ta­mir ettiği, Topçular'daki camiyi ( 13 Cema­ziyelewel 1244/21 Kasım 1828) ve Hase­ki'de bir karakol (ı 5 Şaban 1244 1 20 Şu­

bat 1829) inşa ettiği kaydedilmiştir.

İnşa ve tamirat defterlerinde, "Rabbi sehhil umüre Mahmud" (Rabbim, Mah­mud'un işlerini kolaylaştır) mührünü kul­lanan Mahmud Ağa iki yıl gibi kısa bir sü­rede önemli işlere imza attı. Pars Tuğla­cı'nın Kirkor Balyan'a mal ettiği Heybeli­ada Deniz Harp Okulu'nun mimarlığını yaptı (BA, HH, nr. 29310, 1243/1827-28).

Seraskerlik içerisinde Süleymaniye yönün­de bulunan kışlaya cephanelik binasını ek­ledi (BA, MAD, nr. 8959, 9 Cemaziyelewel 1243128 Aralık 1827). Abdülhalim Efendi döneminde inşasına başlanan Rami Kış­Iası'nı (BA, D.BŞM Bina Emini, nr. 16335, 1243/1827-28) ve Maltepe Hastahanesi'­ni (BA, MAD, nr. 8959, 17 Safer 1244/29

Ağustos 1828) tamamladı. Yeşilköy'de bir Kasr-ı Hümayun inşa etti (BA, Cevdet-Sa­ray, nr. 5382, 1244/1828-29). Kağıthane'de ve Mlrahur Kasrı yakınlarında bulunan köprülerin tamiratını yaptı (BA, Cevdet­Belediye, nr. 2887, 7 Muharrem 124519

Temmuz 1829).

Mahmud Ağa'nın görevden ayrılışından sonra. Tarabya örneğinde olduğu gibi sağlıksız yapıların inşasında gerçek so­rumluların mimariye ait yeterli bilgiye sa­hip bulunmayan bina eminleri olduğu ve bir müddetten beri inşaatlarda paye ve kemerierin yapımında eksik malzeme kullanıldığı, çalışanlara vaktinde ödeme­lerin yapılmadığı ortaya çıkar. Bunun üze­rine şehremini ve başmimarın yapıları sık sık kontrol etmeleri, vaktinde ödeme­lerin yapılması için tahmini keşif bedel­lerinin inşaatın başlangıcında bina emin­lerine hemen verilmesi kararlaştırılır. Bu amaçla İstanbul için 16473,5 ve taşra için 4880 keselik iki ayrı kalem oluşturulup keşif bedellerinin bu kalemlerden öden­mesi sağlanır (BA, MAD, nr. 8959, I 7 Ra­mazan 1245 1 12 Mart I 830).

BİBLİYOGRAFYA :

BA. D . BŞM Bina Emini, nr. ı6335 , ı243/

ı827-28; nr. ı635ı, ı ı Rebiülevvel ı244 1 2ı Eylü l ı828; BA. Cevdet -Saray, nr. 5382, ı244/ ı828-29; BA. Cevdet-Belediye, nr. 2887, 7 Muharrem ı245 /9 Temmuz ı829; BA. HH, nr.

466

293ıO, ı243/1827-28, nr. 33006, ı9 Muharrem 1245 / 2ı Temmuz ı829; BA, Cevdet-Maarif, nr. 5525, 22 Cemaziyelevvel 12451 19 Kasım 1829, ll Zilkade 1245/4 Mayıs ı830; BA. MAD, nr. 8959, s. 35-69, 9 Cemaziyelevvel ı243/28 Aralık ı827, ı 7 Safer 1244129 Ağustos ı828, ı 7 Ramazan ı245 1 12 Mart 1830; Lutfi, Tarih, ll, ı63; Pars Tuğlacı , Osmanlı Mimarlığı'nda

Balyan Ailesi'nin Rolü, İstanbul ı 993, s. 46; Mustafa Cezar, Sanatta Batıya Açılış ve Os­man Hamdi, İstanbul 1995, ı, 114; a.mıf. , "Sa­natta Batıya Açılış Döneminde Mimarlar", 9. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, Ankara 1995, ı, 479-488.

~ SELMAN CAN

L

KlRK

Olgunluk, tamlık ve sonsuzluk ifadesi olarak kullanılan

bir rakam. _j

Tarihin eski zamanlarından itibaren birtakım sayılar kutsal ve uğurlu sayılmış. inanç ve gelenekler içerisinde bu sayılara yer verilmiştir. Kırk rakamı da gerek se­mavi diniere dayandırılan yorumlar ge­rekse eski medeniyet birikimleri. mitolo­jik efsaneler. gelenek, falklor vb. yönler­den Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere Doğu ve Batı milletleri tarafından sıkça kullanılmıştır.

1. 2, 4, S, 8, 1 O ve 20'ye bölünebildiği için bereketli bir sayı kabul edilen kırk ra­kamı , gök cisimleri ve gök olaylarıyla ilk defa ilgilenen eski Babil'de ülker yıldızı­nın gözden kaybolduğu kırk günlük sü­reden sonra yeniden görünmesi üzerine kutlanan yeni yıl bayramı dolayısıyla kut­sallık kazanmıştır. Yirmi sekiz ay konağı ile on iki zodyak işaretinin birleşimini tem­silen Stonehenge'deki kırk sütunun kırk adım çapında kutsal bir daire oluşturma­

sı, Britanik-Cermen geleneğinde yirmi sekiz kral veya piskoposla on iki mümine işaret eder. Kitab-ı Mukaddes' e göre Ya­huda'yı temsil eden Satürn'ün kırk yönü vardır. Eski Ahid'de insan ömrünün ideal süresi 3 x 40 yıl ( 120 yıl) olarak gösterilir, İsrail kralları da (Süleyman ve DavO.d da­hil) genellikle kırkar yıl hüküm sürerler. Çıkış ve mabedin inşası sırasında her biri kırk yıllık on iki nesil yaşamıştır.

Ortaçağ hıristiyan tefsiri tufanı kırk gün olarak belirler ve İsrailoğulları'nın çölde kırkyıl dalaştığını kabul eder. Hz. Musa'nın Tür dağında kırk gün kalması ,

şeytanın Hz. Isa'yı saptırmak için kırk gün uğraşması , Mesih' in mezarda kırk saat yatması (Roma Katolik kilisesinin Kırk Sa­at Adağ ı bundan mülhemdir), Paskalya'­dan önceki Büyük Perhiz'in kırk gün s ür-

mesi ve on emirin dört İncil ile çoğaltıla­rak kırkı tamamlaması da bu sayının hı" ristiyan geleneğindeki önemini gösterir.

Kur'an-ı Kerim'de kırk (erbaTn) rakamı dört yerde geçer. Bunlardan üçü Hz. Mü­sa ve kavmiyle ( el-Bakara 2/51; el-Maide 5/

26; el-A'raf 7/1 42), diğeri de ( el-Ahkaf 46/

15) insanın bu yaşta kemale ermiş olma­sıyla alakalıdır. Hadislerde kırk rakamının on sekiz defa kullanıldığı tesbit edilmiştir (Karahan, TDED, 1V/3 11951], s. 266-267).

Kırk rakamının ayet ve hadislerde anıl­ması, kırk ayet veya hadisin derlendiği eserlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır (bk. ERBAIN; KlRK HADİS). Hz. Muham­med'e kırk yaşında nübüwetin gelmesi, müslümanların sayısı kırka tamamlanın­

ca açıktan tebliğe başlanması, ayrıca İs­lam hukukunda malın kırkta birinin ze­kat olarak verilmesi müslüman gelene­ğinde kırk rakamının önemli bir yer tut­tuğuna işaret sayılabilir.

Tasawuf geleneğinde de kırk rakam ı

sıkça kullanılmıştır. Tarikata intisap eden­lerin kırk günlük ön per h izini simgeleyen çile, Hz. Ali'nin kırklar meclisinin sakisi kabul edilmesi, dünyayı tedvlr eden er­mişlerin sayısının kırk oluşu ve buradan türeyen "kırklara karışmak" deyimi, Bek­taşilik'teki kırklar meydanı, kırklar şerbe­

ti, kırk budak ve kırk makam, insan ha­m urunun kırk gün boyunca rahmet yağ­murlarınca yıkandığı vb. hususlar bunlar arasında sayılabilir.

Bazı rivayetler dolayısıyla inançlara yansımış başka telakkiler de mevcuttur: Mehdi kırk yaşında hurüc edip kırk yı l

dünyada kalacak; kıyamet gününde gök­lerden fışkıracak bir duman arzı kırk gün kaplayacak; s ür ve kıyametin dehşeti kırk yıl devam edecek; günahkarlar cehen­nemdeki akrep ve yılanların zehrini kırk yıl hissedecek ve Malik onlara kırk yıl ce­vap vermeyecektir. Ölen birinin ardından kırk gün Kur'an okunup kırkıncı gün dua yapılır; yenilen haram lokma da kırk gün bedenden çıkmaz.

Kırk rakamının eski Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Kırgız (Kırk Kı z) ef­sanesinden itibaren Türk destan ve ma­sallarında kırk ve kırklar motifi önemli bir yer tutar. Orta Asya kökenli destanlar­da yiğitlerin yanında kırk er, hatunların çevresinde kırk kız bulunduğu bilinmek­tedir (İnan, s. 238-240) . Kırkvezirve kırk

haramHer gibi halk hikayelerinde, Kırk­çeşme, Kırkanbar, Kırkgöz, Kırkpınar,

Kırklareli gibi yer adlarında ve "kırkı çık-