24

Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

Embed Size (px)

DESCRIPTION

http://www.gencaydergisi.com Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

Citation preview

Page 1: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012
Page 2: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

www.millidusunce.org

Adres: GMK Bulvarı, Özveren Sokağı Nu: 2/2 Demirtepe Metro Durağı

Kızılay/ANKARA

Telefon: 0 (312) 231 31 94

Belgeç: 0 (312) 231 31 22

Page 3: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

GENCAY Aylık Fikir - Kültür ve Gençlik Dergisi

Yıl 1 Sayı 9 - Ekim 2012

Ücretsiz e-dergi

www.gencaydergisi.com

[email protected]

TERÖR ÖZEL SAYISI

MAHKEME HEYETİNE / Engin ALAN

BAK BİR ŞEHİT NE DİYOR… / Burçin ÖNER

TÜRKLER VATANLARINA SÂHİP ÇIKAMIYOR! / Durmuş HOCAOĞLU

TERÖR VİRÜSÜNE REÇETE / Sadi SOMUNCUOĞLU

MİLLET PKK'YI HAZMEDİYOR MU? / Özcan YENİÇERİ

ARTIK KİMSE KAHRAMAN OLMAK İSTEMİYOR MU? / Ümit ÖZDAĞ

ÜLKE ÜLKE PKK'YA KİM NE KADAR YARDIM YAPTI? / 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü

RAHAT MISINIZ? / Metehan ÇAĞRI

VATAN SAĞ OLMASIN! / Kürşat Kemal ÇETİNKAYA

Page 4: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

1

MAHKEME HEYETİNE Engin ALAN

“Tam 40 yılım Türk Silahlı Kuvvetlerinde

ülkeye ve millete hizmetle geçti. Uzun

yıllar devleti ülkeyi ve hükümeti

paramparça etmeyi amaçlayan bölücü

terör örgütü ile mücadele ile geçti. Bu

mücadelede hayatlarını bu vatan için feda

eden birçok Mehmet'i Al Bayrağa sarıp

yüce Tanrı'nın Şefkat ve merhametine

teslim ettim. Gözünü kolunu bacağını

kaybeden gazilerim oldu. Bazıları buraya

bu mahkeme salonuna geldi." Komutanım

ne oluyor " dercesine gözlerime baktılar.

Sadece Allah devlete millete zeval

vermesin diyebildim. Göğsüme madalya

taktılar. Televizyonlarda gazetelerde yere

göğe sığdıramadılar. Bir sabah

uyandığımda darbeci oldun dediler. Bu

sefer güzergâhım PKK ile mücadele ettiğim

dağlar değil mahkeme, emniyet, savcılık

üçgeni oldu.

Tutuklandım. Övgülerin yerini

itibarsızlaştırma aldı. 11 Şubat 2011 de

"SİZ İÇERİ" dediniz.

Böylece 14 ayı milletin iradesi ile seçilmiş

bir milletvekili sıfatıyla olmak üzere

hapishanede 2 yıl geçti.

Sayın başkan manzara bu. Hani siz hep

maddi gerçek diyorsunuz ya benim için

maddi gerçek bu. Tüm samimiyetimle

şerefimle temin ediyorum. Beni burada en

çok yaralayan ve canımı yakan konuyu

ifade etmeden geçemeyeceğim. Şimdi size

bir resim göstereceğim. (HEYETE GAZETE

KUPÜRÜNÜ GÖSTEREREK) Sözcü

gazetesinin 17 ağustos 2012 tarihli

haberinde Milletvekili Sabahat Tuncel

PKK’nın Eruh Şemdinli baskınının yıl

dönümünde halay çekiyor. Bu 29 Ekim ya

da 30 Ağustos kutlamaları değil.15 ağustos

1984 de silahlı eylemleri başlatmanın ve

devlete başkaldırışın yıldönümü.

Milletvekili Sabahat Tuncel hem halay

çekiyor hem de tek yol Öcalan’ın

özgürlüğüdür diyor. Bu hanımefendi PKK

terör örgütü üyeliği suçundan tutuklu iken

2007 de Milletvekili seçildi ve bu

mahkemenin farklı üyelerinden oluşan

heyet ile serbest bırakıldı.

Ben de 2011 seçim sonucu Milletin verdiği

oylarla Milletvekili seçildim. Siz ise

Anayasa'nın 14. Maddesini gerekçe

göstererek tutukluluğumu devam

ettirdiniz. Oysa aynı Anayasa aynı CMK

aynı TCK 2007'de de yürürlükteydi. Siz

böyle takdir ettiniz. Ancak acı gerçek bir

Page 5: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

2

tokat gibi suratıma çarptı. Ülkeyi devleti

böldürmem diyen bir Engin Alan'ın biz bu

ülkeyi bu milleti böleceğiz diyen bir Sabah

Tuncel'in kadar kıymeti harbiyesi olmadığı

gerçeğiyle yüzleştim. Sokaklarda Öcalan'a

özgürlük Kürdistan'a özgürlük diye

bağıran, bayramdan önce yanındaki 8 BDP

li Milletvekili ile Şemdinli ' de PKK'lı

teröristlerle kucaklaşan Sabahat Tuncel'in

yanında yıllardır bunlar olmasın diye

mücadele eden sonunda da akıllara zarar

bir darbe teşebbüsü iddiası ile 22 aydır

tutuklu yargılanan Milletvekili Engin

Alan'ın esamesi okunmaz. İşte bugünün

gerçeği tam da budur. Sizlere gelince ya siz

ne yapacaksınız Sayın Başkan? Bu ülkeyi

en az benim kadar sevdiğine inandığım

Sayın Hâkimler. Ülkede oluk oluk akan

kan, şehirlerde bombalar patlarken

masum insanlar günahsız çocuklar

hayatlarını kaybederken her gün 2 - 3

vatan evladı şehit düşerken buna karşın

Milletvekili sıfatı ile birileri teröristlerle

kucaklaşıp onlar terörist değil onlar gerilla

bizim çocuklarımız onlar derken ne

yapacaksınız Sayın Yargıçlar? Az kaldı ne

yapacağınızı da hep beraber göreceğiz.”

Engin Alan

SONUÇ

Ömrünü bölücü terör örgütü ile

mücadeleye adayan Engin ALAN Paşa 18

yıl hapis cezası aldı!..

“Sizin terörist dediğiniz bizim için

kahraman, vatanseverdir.” diyenler Türk

Milleti’nin meclisinde…

Teröristlerle mücadeleye ömrünü adayan

Engin ALAN hapiste…

TAKDİR TÜRK MİLLETİ’NİN !

Engin Alan’dan Son Mesaj;

Kenetlenin. Bütünleşin. Fırsatçılara yol

vermeyin. Ben milletvekili oldum ama

siyasetçi olamadım. Burada yatarım. Bu

ülkeye bin Engin Alan feda olsun, ama

MHP’yi feda etmeyin.”

Ve Alan’dan bir mesaj da Iğdır’a, Enginalan

Köyü’ne:

“Selam olsun!”

Page 6: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

3

BAK BİR ŞEHİT NE DİYOR… Burçin ÖNER

Ben, Allah yolunda vatan uğruna şu

gencecik yaşımda kara toprağın bağrına

giren, sancağıma kanımın al, alnımın ak

rengini veren şehit Mehmet…

Sizlere uzaklardan, çok uzaklardan, arşın

yedi kat üstünden, Cennet’in en güzel

köşesinden sesleniyorum. Selam olsun

hepinize…

Selam olsun; beni müthiş sancılar içinde

dünyaya getiren, abdestsiz süt vermeyen,

büyüten, yetiştiren anama…

Ağlama ana. Neden gözlerinden yaşlar

dökülüyor? Neden yüreğine kanlar

damlıyor? Ben öldüm diye mi bağladın

karaları? Ben ölmedim ki ana, ben

yaşıyorum. Sadece, kınalayıp gönderdiğin

Peygamber Ocağı yerine Peygamber’in

mübarek kucağında yaşıyorum. Ne mutlu

böyle hayata anam, ağlama.

Selam olsun; boğazımdan haram lokma

geçmesin diye gece gündüz çalışan,

okutan, koruyup kollayan babama…

Üzülme baba. Neden yüzündeki bu hüzün?

Neden o mangal yüreğinde alev alev

yanıyor korlar? Ben öldüm diye mi

düğümlendi boğazına kelimeler? Ben

ölmedim baba, ben yaşıyorum. Hem de

Kevser’in yanı başında, köşklerin en

güzelinde, komşuların en mukaddesi ile

yaşıyorum. Ne mutlu böyle hayata babam,

üzülme.

Selam olsun hilâl kaşlarına, yıldız

gözlerine ve delikanlı yüreğine

vurulduğum yârime…

Ağlama gurbet kuşum. Gül yüzüne zülüfler

düşmeli, gözyaşları değil. Başında telli

duvaklar olmalı, kara yemeniler değil. Ben

öldüm diyeyse yüzündeki bu hüzün, ben

ölmedim gülüm. Ben yaşıyorum. Ne diyor

âlemlerin Rabbi “Allah yolunda

öldürülenlere ölüler demeyin bilakis onlar

diridirler. Fakat siz anlamazsınız.” * Ne

mutlu böyle ölüme, böyle yaşama… Hakiki

hayata yârim, ağlama.

Page 7: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

4

Selam olsun vatanıma, selam olsun

milletime, selam olsun bayrağıma, selam

olsun askerime…

Ve şimdi sen cennet vatanımın genç

evladı! Ben senin için can verdim, unutma.

Ben görevimi yaptım, şimdi sıra sende. İyi

oku, iyi büyü, iyi yetiş.

Gelecek seninle şekillenecek çünkü. Sen

sahip çıkacaksın bayrağına, dinine, diline,

devletine ve milletine. Belki doktor, belki

mühendis, belki avukat, belki de öğretmen

olacaksın. Ama ne olursan ol, önce Türk

olacaksın ve Türk isen eğer önce asker

olacaksın. Çünkü sen bir Bilge Kağan’sın,

çünkü sen bir Alparslan’sın, sen bir

Fatih’sin, bir Mustafa Kemal’sin. O yüzden,

ya şehit ya gazi olacaksın.

Sen vatanımın genç kızı. Sen namussun,

unutma. Ben senin için al kana boyandım.

Ve görevimi yaptım, şimdi sıra sende. İyi

yetiş, iyi yetiş ki iyi yetiştir. İyi büyü, iyi

büyü ki iyi büyüt. Gelecek seninle

şekillenecek çünkü. Çünkü sen bir Nene

Hatun’sun, sen bir Kara Fatma’sın, bir

Fatma Zehra Hanım, bir Zübeyde

Hanım’sın. Çünkü sen bir Türk anasısın.

Siz devletimin büyükleri; ben devletin

bekası dedim, vatan dedim, millet dedim

gözümü kırpmadan canımı verdim. Helal

olsun, vatan sağ olsun dedim. Ben

görevimi yaptım, şimdi sıra sizde. Bir türlü

gelmeyen sıra işte artık sizde. Gerçi, kahpe

içerden olunca, kapı kilit tutmazmış ama

ben yine de söyleyeyim: böldürmeyin bu

vatanı, ağlatmayın bu anaları, kandırmayın

bu insanları, durdurun artık bu oluk oluk

akan kanları. Çünkü siz kurulan on altı

Türk devletinin sonuncusu ve belki de en

mukaddes olanısınız. Çünkü siz yedi

milyon nüfusla bir milyon şehit veren ve

yetmiş milyon nüfusla on milyon şehit

vermeye hazır necip bir milletin

yöneticilerisiniz. Çünkü siz Türkiye

Cumhuriyeti Devletisiniz. Layık olun bu

ülkeye, layık olun bu millete.

Ve sen şanlı bayrağımın, cennet vatanımın

yılmaz koruyucusu, muzaffer Türk

ordusu…

Vur, kahraman Türk askeri. Vur ki yer gök

inlesin. Vur ki Türk kimmiş bilmeyen

herkes öğrensin. Vur, kardeşin seni

vuruyorsa sen de kardeşini vur. Vur, vatan

için vur. Vur, bayrak için vur. Din için,

devlet için vur. Vur, bu millet için vur. Vur,

şehidin için vur.

“Vur aşkın ve Hakk’ın zaferi için

Vur senden bak dünya bunu istiyor.

Vur yerde bak tarih senin seyircin

Vur gökten bak

Allah sana “VUR” diyor”

Page 8: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

5

TÜRKLER VATANLARINA SÂHİP

ÇIKAMIYOR! Durmuş HOCAOĞLU

“Türkiye’nin gerçek gündemi budur;

öncelikle, ancak ve yalnız ve münhasıran

budur ve bu olmalıdır: “Türkiye

avuçlarımızın arasından kayıyor”! Bunun

yanına başka şeyler de eklenebilir hiç

şüphesiz; “ekonomik kriz”, “istihdam”,

“gelir dengesinin ve servet dağılımının

tehlikeli şekilde bozulması”, “orta sınıf ve

orta hallilerden mürekkep ‘orta direk’in

çök(ertil)mesi”, “eğitimde kalitenin git-

gide dibe vurması” ve benzeri gibi; ancak

bunlar aslî değil tâlî, asıla değil fürûata

taalluk eden mes’elelerdir, fakat birincisi

öyle değil: Türkiye çözülüyor, Türklerin

avuçlarının arasından kayıyor; bu çözülme

ameliyesi bizzat Türklerin kendi

irâdeleriyle seçtiği Hükûmet eliyle icrâ

ediliyor ve bizzat Türklerin kendi

irâdeleriyle seçtiği Meclis, hâdiseleri

donuk gözlerle zikrediyor, bizzat Türklerin

kendi irâdeleriyle seçtiği muhâlefet olup-

bitenleri kavrayamamış şaşkın bakışlarla

başka şeylerle uğraşıyor, Hükûmet sis

bombaları atıyor, dikkatleri başka

istikametlere tevcîh ediyor ve netîcei

kelâm: Türkler, bizzat Türklerin kendileri,

vatanlarına sâhip çıkamıyor.

Türkler, vatanlarına sâhip çıkamıyor.

Çünkü, Türkler, olup-biten hiçbir şeyi

anlayamıyor.

Hükûmet sis bombaları atıyor; Ergenekon

dedikleri gerçekten dedikleri gibi olsa ne

çıkar? Türkiye’nin tapusu deliniyor,

üzerinde konuşulacak bir Türkiye

kalmayacak; hangisi daha vahim?

Hükûmet sis bombaları atıyor;

Filistin’deki trajedi insanlığın yüzkarası,

bırakınız Arapları – zâten Haldûn’un

dediği gibi, Arabın elinden sağlam olan

hiçbir şey çıkmaz – gücümüz ve

imkânlarımız elverirse, harbi dahi göze

alalım, ordularımızla gidip halledelim, ama

önce Türkiye değil mi? Elbette öyle; ateş

düştüğü yeri yakar, benim evimde ateş

varken başkasının ateşini öne alamam.

Türkiye benim evim, bu da demek oluyor

ki burada olup-biten herşey benim çin

öncelik arzeder; evimde çeyrek asırdır

ateş var, ama şimdi iyiden iyiye harlandı,

başkasını düşünecek halim yok. Yok, çünki

Page 9: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

6

Türkiye’nin tapusu deliniyor, üzerinde

konuşulacak bir Türkiye kalmayacak; şu

hâlde hangisi daha vahim: Türkiye mi,

Filistin mi??

Tabiatiyle bu sis bombalarında Mart

seçimlerinin de hesabı var, ama üzeri kalın

bir sis tabakası ile örtülmek istenen, asıl

budur: Türkiye’nin tapusu deliniyor,

Türklerin vatanları ellerinden çıkıyor.

Çünkü Türkiye çözülüyor.

***

Nedir bu “çözülme” derseniz kısaca

anlatayım: Bu çözülmenin kod adı “TRT

ŞEŞ‘dir; Kürtçe TV yâni.

Ne olur ki bir televizyondan diyenler

olabilir.

Bir televizyondan çok şey olur; “olabilir”

değil, “olur”, yâni olacak. Kat’î

konuşuyorum: Olacak.

İmdi. Ne için açıldı ŞEŞ TV?

İleri sürülen gerekçe, Kürt yurttaşlarımızın

Türkiye’ye daha kavî bir bağ ile

bağlanmasını te’mîn etmek sûretiyle

ayrılıkçı taleplerin ateşini söndürmek.

Farzedelim ki bu hesabın arkasında hiç

başka bir hesap yok; ama öyle mi olacak,

gerçekten?

Hayır! Öyle olmayacak.

Nasıl olacak?

Müteaddid kereler yazdım; hulâsa edeyim.

İki şekilde olacak:

Birincisi, verilen her “hak”, önce ayrılıkçı

talepleri bir müddet ve bir miktar

zayıflatacak, ama daha sonra talep çıtasını

daha yükseltecek ve bu böyle devam edip

gidecek; gidebildiği kadar.

Nereye kadar?

Hep berâber göreceğiz.

İkincisi, verilen bu “hak” etnik hareketin

bir başarısı ve Devlet’in zaafı olarak

algılanacak – ki hakîkaten öyledir – ve hâl

böyle olunca, etnik hareketlenmelerdeki

“eşik değer” düşecek, başka etniler de

harekete geçecektir; hem de en “olmaz”

denilenleri.

Yeniçağ Gazetesi 2009

Page 10: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

7

Page 11: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

8

TERÖR VİRÜSÜNE REÇETE Sadi SOMUNCUOĞLU

Yine öfkemiz üzüntümüzden çok fazla.

Hain saldırılar azdıkça azıyor. Düşmanı

dost, dostu düşman bilen kör siyasetin ağır

bedellerini ödemeye devam ediyoruz. Bu

kanlı ihanetin nerede, nasıl ve ne zaman

duracağı da belli değil.

Yetkililere bakıyoruz yine zoraki, ruhsuz

ve ezberlenmiş lakırdılar. Ülke güçlendiği

için terör yapılıyormuş... Amaçları AKP’yi

zayıflatmakmış… Terörle bir yere

varılmazmış… Terör er ya da geç

kaybetmeye mahkûmmuş… Kararlılığımız

devam ediyormuş…

Şu, hale bakınız, 10 yıl olmuş, hala teröre

teşhis konamamış. Terör vahşetiyle

ülkenin bölünmek istendiği, bir türlü

açıkça söylenmemiş. Tedbir mi dediniz?

Hak getire. Teşhisi olmayan hastalığın

tedbiri mi olur?

Bölücülük bütün yurt sathında

örgütlenmiş, siyasallaşmış, meclise girmiş;

egemenliğimizin paylaşılması için Türk

Milletini yok sayan “Yeni” anayasa ile

Çankaya’ya dayanmış iken, hala “Terörle

bir yere varılmaz” sayıklaması

yapılabiliyor. Çok ilginç değil mi?

Bu inatçı siyasete ve gelişmeye bakınca,

kaybedilen bunca canın, akan bunca kanın,

çekilen bunca acının, kapımıza dayanan

bölünmenin izahı nasıl yapılabilir?

***

Bütün bunlara rağmen biz bölücü teröre,

basit bir reçete yazalım. Reçeteyi

yazmadan önce de, şu bölünme veya

bölücülük ne demektir açıklayalım.

Egemenliğin tapusu Türk Milletine ait

değil mi? Evet. Yani bir millete. Aynen bin

yıldır olduğu gibi. Şimdi siz kalkıp da;

terör insanlarımız öldürülüyor, kan

akıyor; çözüm için milletin bir parçası olan

etnik bir grubu egemenliğe ortak yapalım

derseniz, ülkeyi bölmüş olursunuz. Yani

devletin sahibi bir iken ikiye çıkar.

Bölünme budur. Kısaca bölücülük tepeden,

devlet paylaşılarak başlatılmış oluyor. Bu

ise kanlı bir iç çatışma demektir. Aynen

Irak’ta olduğu gibi. Allah korusun.

***

Gelelim bölücü terör reçetesine:

Bu konuda gelişmiş demokratik hukuk

devletleri örnek alınmalıdır. Üniter-milli

devleti esas alarak hazırlanacak projede şu

hususlara yer verilmelidir.

1. Devlet halkın desteğini tam manasıyla

arkasına almalı, kamuoyu bölücü terör ve

yürütülen mücadele konusunda yeterince

aydınlatılmalıdır. Kanlı her terör saldırısı,

Page 12: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

9

aynen İspanya’da hükümetin Madrid

meydanında bir milyon İspanyol’un

katılımıyla yaptığı gibi kınanmalıdır.

Halkımızın şehit cenazelerine katılımı

engellenmemeli, aksine her terör saldırısı

90 bin camimizde, 20-30 milyon

vatandaşımızın katılımıyla kılınacak gıyabi

namazlarla şehidimize sahip çıkılmalı,

terör nefes alamaz hale getirilmelidir.

2. Mehmetçiğin cephedeki mücadelesi,

cephe gerisinde, yani bütün vatan

sathında, TBMM’den başlayarak

tamamlanmalıdır. Bilinmeli ki, kandaki

mikrop yok edilmeden tedavi yapılamaz.

3. “Demokratikleşme” bahanesiyle iyice

etkisizleştirilen terörle mücadele mevzuatı

düzeltilmeli, batıdaki gibi yapılmalıdır.

4. Terörün yoğun olduğu bölgelere

tecrübeli, devlet görevlileri atanmalıdır.

5. İç ve dış istihbarat güçlendirilmeli,

güvenlik güçlerinin istihbarat ve hareket

birliğini sağlayan Emasya protokolü tekrar

yürürlüğe konulmalıdır.

6. Terörün istismar ettiği insanlarımız iş-

güç sahibi yapılmalıdır.

7. Toplum içinde bireylere tanınan

hakların; BM Anayasası, İnsan Hakları

Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan

Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olarak devlet

kurumlarına sokulması, (televizyonunda

yerel dillerden yayın, okullarda seçmeli

ders, partilerin propaganda yapması gibi)

yanlışlar düzeltilmelidir.

8. “Stratejik” ortaklar, ABD ve Barzani

başta, gözden geçirilmeli, terör örgütünü

barındıran, besleyen ve destekleyenlerin

dost değil düşman olduğu ilan edilmeli.

Bunların bölgede Türkiyesiz hiçbir iş

yapamayacakları gösterilmelidir.

9. Terör örgütünün propagandaları,

elebaşlarının fotoğrafları, bayrakları,

flamaları, renkleri ve sembollerinin

medyada yayımlanması yasaklanmalı; kitle

gösterileri engellenmelidir.

10. Bölücü terör örgütünün uzantısı parti

gazete ve televizyon gibi kuruluşlarına izin

verilmemelidir.

11. Terör örgütünü yenmeden, pazarlık

masasına asla oturulmamalı, İmralı

katilinin örgütü yönetmesine izin

verilmemelidir.

12. İlk fırsatta, uluslararası hukukumuzu

kullanarak sınır bölgemizdeki, PKK

kampları dağıtılmalıdır.

13. Komşularımızla anlaşarak, bölücü

teröre karşı samimi işbirliği sağlanmalıdır.

Bölücü terör virüsüne kısa reçetemiz

böyle.

Page 13: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

10

MİLLET PKK'YI HAZMEDİYOR MU? Özcan YENİÇERİ

Soros Devrimleri, Kadife Devrimler, Irak

ve Afganistan işgalleri ile Arap Baharı

gerçekte büyük resmin ayrıntılarıdır.

Büyük resim, Soğuk Savaş sonrası

“küreselleşmenin ozon deliği” olarak ilan

edilen Avrasya bölgesinin küresel sisteme

eklemlenmesi sorunuydu. Küresel güçler

bölge ülkelerini modernleştirerek,

liberalleştirerek ve demokratikleştirerek

küresel sisteme dahil etmeyi amaçlamıştı.

Başkan ve eşbaşkanlık ilişkisi bu amaçla

kurulmuştu.

Abdullah Gül, küresel ihtiyaçlar için

Türkiye’nin ‘ya kendisi yapar ya da

başkaları gelir yapar’ anlamına gelen

sözler etmişti. Bu söylemin ardından “iyi

şeyler olacak” diyerek Kürt açılımı

başlatıldı.

“Kürt açılımı”, Türkiye’nin yasal, yapısal

ve anayasal bakımından küresel sisteme

uygun olarak yeniden tasarımlanması

anlamına gelmektedir. Bunun için

“Kürtlere yeni bir statü verilmesi”,

“demokratik özerklik” çerçevesinde kendi

kendilerini yönetecek imkanların

sağlanması ve Türkiye Cumhuriyeti

sınırları içinde iki milletli bir yapının

oluşturulması amaçlanmaktadır.

“Kürt Açılımı” adıyla başlatılan, eleştiriler

üzerine de “Demokratik Açılım” adını alan

Türkiye’nin yeniden dizayn operasyonu

bu bağlamda aralıksız devam ediyor.

Zaman zaman halkın tepkisi test edilerek,

şartlar olgunlaştırılıp açılım değişik

araçlarla sürdürülüyor.

Başbakan Erdoğan’ın Amerika’da açılımı

“hazmettire hazmettire”

gerçekleştireceğiz söylemi bunu

anlatıyordu.

İktidar, demokratik açılım adı altında

Türk milletine karşı medya marifetiyle

büyük bir psikolojik harekât yaptı. Devlet

de doğrudan kendi halkına yönelik olarak

büyük bir kamu diplomasisi uyguladı.

Yöntem şöyle işletildi: İlk önce siyasi

çözüm, demokratik çözüm adı altında hiç

kimsenin karşı çıkamayacağı konular

propaganda edildi. Ülkede bir savaş hali

Page 14: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

11

yaşandığı, otuz yıldır askeri yöntemle

çözülemeyen bir sorunla karşı karşıya

olunduğu, anaların ağladığı, zulüm ve

inkar politikalarının yürütüldüğü

propaganda edildi.

İmralı’nın görüşleri çarşaf çarşaf medyaya

düştü. Kandil’e gazeteci çıkarıldı. Terörist

başı ile röportajlar yapıldı ve büyük

gazetelerde “PKK barış istiyor” ya da

“PKK silah bırakıyor” türünden manşetler

atıldı. Ardından şu veya bu konuda yeni

yeni açılımların yapıldığı duyuruldu.

Her açılım sonrasında ise PKK saldırıya

geçmekte tereddüt etmedi. Bunun üzerine

malum gazeteci güruhu tarafından

“çözüme karşı olan derin PKK’nın bu

saldırıyı yaptığı” ilan edildi.

Demokratik/Kürt açılımının son

versiyonunda da aynı stratejinin devreye

sokulduğu görülüyor.

Bu noktada da AKP iktidarı, Türk

milletinin reflekslerini test, tepkilerinin

ise tolere edilir olup olmadığı tespit etti,

sonra da harekata geçti.

Hatırlanacağı üzere önce “PKK silah

bırakacak” türünden haberler

yayımlanmıştı. Ardından önceki açılımda

Hasan Cemal, Kandil’e çıkmıştı, bu defa

Avni Özgürel, Kandil’e gitti ve Murat

Karayılan’la bir söyleşi yaptı.

Bu arada Barzani ve Talabani üzerinden

PKK’nın silah bırakmaya hazır olduğu

bilgisi propaganda edildi.

Leyla Zana “Kürt sorununu Başbakan

çözer” diyerek Öcalan için ev hapsi istedi.

Başbakan Zana’yla görüştü. Bülent Arınç,

Öcalan’ın ev hapsinin düşünülebileceğini

söyledi.

Uzun süredir sesi çıkmayan Öcalan’ın

birden bire Adalet Bakanlığı’na mektup

yazarak, “Beni bu avukatlarla

görüştürmeyin. BDP de PKK da beni

aldatıyor” dediği iddia edildi.

İktidar ve yandaş cenahın Türk milletine

karşı yürüttüğü psikolojik harekâtın

ürettiği sanal çözüm beklentisi ve

söylemlerine PKK, sekiz Mehmetçiği şehit

eden eylemle cevap verdi.

Bu defa da AKP’nin çözümcü(!) kanadı,

saldırının PKK’nın eli kanlı yöneticilerinin

arasındaki çekişmeden kaynaklandığı

türünden haberleri propaganda etmeye

başladı. AKP, Türk milletini, üzerinde

istediği her türlü tasarrufu yapabileceği

bir kadavra olarak görüyor. İktidarın

yutturduğunu sandığı bölücülük zehrinin

millet tarafından hazmedilip

hazmedilmediğini zaman gösterecektir.

Yeniçağ Gazetesi Temmuz 2012

Page 15: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

12

Page 16: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

13

ARTIK KİMSE KAHRAMAN OLMAK

İSTEMİYOR MU? Ümit ÖZDAĞ

Şemdinli’de güvenlik güçleri ile PKK’lı

teröristler arasında çatışmalar devam

ediyor.

Bölgedeki PKK’lı sayısı konusunda bir

belirsizlik var. Verilen sayılar 300 ile 600

arasında değişiyor. Çatışmalarda PKK’nın

doğru ise 100 kayıp vermiş. Bu sayının

yüksek olduğunu düşünenlerin aklında

tutması gereken husus çatışmaların 10

günden buyana devam ettiği. Savaş

uçakları ve helikopterleri tarafından

desteklenen 2000 seçkin asker 10 günde

cephe savaşı veren, belirli bir bölgede

direniş gösteren 100 PKK’lıyı öldürüyor

ise yüksek bir sayı kabul edilemez. Üstelik

Şemdinli’deki PKK’lılara K. Irak’tan 500

terörist yardım amacı ile gelerek

Türkiye’ye girmeye çalışıyorlar. Sanki

konvansiyonel ordu çatışması yaşanıyor.

28-29 Eylül 1992’de 500 PKK’lı terörist,

Şemdinli-Derecik sınır bölgesindeki bir

jandarma karakoluna büyük bir saldırıda

bulundu. Süper kobra helikopterlerince

desteklenen karakol güçleri saldırıya

direndi ve 174 militan öldürüldü. Bu

yenilgiyle hayal kırıklığına uğrayan ve

gözü açılan PKK ortadan kaldırma amaçlı

olarak iki karakola daha saldırmaya

kalkıştı; ancak bir kez daha ağır kayıplar

verdikten sonra geri çekilmek

mecburiyetinde kaldı. Keza 12-27 Ekim

1992 tarihleri arasında K. Irak’ta

operasyon yapan TSK’nın çok daha geniş

bir alanda cephe savaşı vermeyi deneyen

1452 PKK’lıyı öldürdüğü düşünülür ise

2012 Temmuz sonu-Ağustos başı itibarı ile

Şemdinli’de ortaya çıkan sonucu anlamak

zorlaşmaktadır.

Şu anda Şemdinli’de dağlarda çarpışan

askerilerimizin özverilerini saygı ile

karşılamakla birlikte 1990’lar ile 2010’lar

arasındaki farkı anlamak açısından genel

bir fotoğraf çekmenin önemli olduğuna

inanıyorum. 1990’lı yıllarda teröre karşı

mücadele eden kadrolar erinden kolordu

Page 17: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

14

komutanına kadar büyük bir moral ve

motivasyon ile milli bir mücadele

verdiklerinin bilinci içinde kenetlenmiş bir

şekilde savaşıyorlardı. Terörle

mücadelede asker-polis canlarını hiçe

sayarak risk alıyorlar, kahramanlık milli

sevgi ve saygı ile ödüllendiriliyordu.

Üstelik PKK bugün olduğundan çok daha

etkili ve güçlü idi. Bugün Türkiye içinde

1500 civarında PKK’lı var. Oysa Korg.

Hasan Kundakçı’nın ifadesi ile 1993’de

PKK’nın 12.000 dağ kadrosu, 18.000’i

yerleşim yerlerindeki unsurları ile toplam

30.000 civarında militanı bulunmaktaydı.

Bugün PKK ile o mücadele en öne çıkan

subaylar hapishanelerde yatıyorlar. Devlet

şeref madalyası alan, gözünü, bacağını,

kaybetmiş subaylar ya intihar ediyor ya da

madalyalarını iade edip hapishanede

yatmaya devam ediyorlar. TSK tarihinin en

çok madalya alan subayı terörist olmakla

suçlanıyor. Bu sırada PKK yöneticileri ile

devletin yaptığı müzakerelerde kurulacak

Hakikatler Komisyonu çerçevesinde PKK

ile savaşan, terörün canını okuyan

subayların yargılanması konusunda

anlaşıldığı ileri sürülüyor. Peki, PKK

yöneticileri bu Hakikatler Komisyonunda

yargılanacaklar mı? Yaptıkları katliamların

hesabını verecekler mi? Tabii ki hayır.

Böyle bir ortamda terörle mücadele eden

kadrolarda bir isteksizlik, moral

çöküntüsü olmaması beklenebilir mi?

Teröristlerin haber yollayıp, “birkaç sene

sonra biz köylerde oturacağız ve sizler

dağlarda bizden kaçacaksınız” diye

psikolojik harekat yaptığı köy korucusu

nasıl savaşır? Subayların zorunlu

görevlerinin 15 seneden 10 seneye

indirilmesi ile birlikte ayrılmalar örneğin

hava kuvvetlerini sıkıntıda bırakacak

kadar artmamış mıdır? Hatta emekliliği

gelmeden birkaç yıl önce istifa edenlerin

sayısı nedir? Özetle dönem risk almak ve

kahraman olmak dönemi değil gibi

görünüyor.

Öte yandan PKK’ya katılımlar artıyor. PKK,

fitre ve zekât parası toplamak için zarf

bastırmış durumda. Hakkâri’de artık Türk

devletinin olduğu tartışmalı hale gelmiştir.

Hakkâri’nin kurtarılmış şehir olmasına bir

adım kalmıştır.

2012 Yazında yapılan bir ankete göre

PKK’nın zemini de güçleniyor. Ankete göre

Kürtlerin %47’si kendilerine farklı

davranıldığına inanıyor. % 28’i kamu

hizmetlerinde ayrımcılığa uğradığını

düşünüyor. % 46’sı BDP’ye destek

veriyorlar. % 72’si kendilerine daha fazla

hak verilmesini istiyorlar. % 48’i PKK’nın

terör örgütü olmadığını düşünüyor. Üç

sene önce % 6’sı bağımsız Kürt devleti

isterken bugün % 23’ü bağımsız devleti

talebinde bulunuyor.

Türk Ordusu ancak Balkan Savaşı

öncesinde bu kadar moralsizdi.

Page 18: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

15

ÜLKE ÜLKE PKK'YA KİM NE KADAR

YARDIM YAPTI? 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü

Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık,

Abdullah Öcalan'ı İmralı'da karşılayan ve

sorgusunu yapan Jandarma İstihbarat

Albay Hasan Atilla Uğur 'Abdullah Öcalan'ı

Nasıl Sorguladım?' isimli kitabını 11 Ekim

2011’de köşesine taşıdı.

Öcalan'ın ifadesindeki 'PKK'ya hangi

devletler ne yardımı yapıyordu'

bölümlerine işaret eden Işık, PKK'ya

yardım etmeyen tek devletin Libya

olmasına dikkat çekiyor.

ÖCALAN ANLATIYOR

İşte Işık'ın Posta'daki köşesinde yer alan o

ayrıntılar

İşte Apo'nun kendi cümleleriyle PKK ve

'dış bağlantıları'...

Yunanistan: "En başından beri hep çok iyi

destek aldık. Kamplar, askeri ve maddi

destek, teknik sabotaj, orman yangını

eğitimlerini bizzat Yunan istihbaratı

verdi."

ESAD'LA BİZZAT GÖRÜŞÜYORDUM

Suriye: "Hafız Esad'ın kardeşi Cemil

Esad'la bizzat görüşüyordum. Suriye'de

kamplar açtık. Suriye devleti

örgütlenmemize izin vermişti. Maddi gelir

elde etmemize engel olmuyorlardı. Sınır

geçişlerinde kolaylık sağlıyorlardı.

Suriye'de yıllık 1 milyon dolardan fazla

gelir elde ediyorduk. Zaman zaman

Muhaberat'ın (gizli servis) arabalarını

kullanıyorduk."

İran: "Gizli servis İttiaat'tan Sait isimli bir

şahısla irtibat halindeydim. Bize silah,

SAM7 füzeleri ve lojistik destek sağladılar.

Bir hastane, 3 de kamp kurmamıza izin

verdiler. Silah ve hayvan ticaretinden pay

alıyorduk. Gelirimiz Avrupa'dakine

yakındı."

Bulgaristan: "Bir eğitim bürosu açtık... Gizli

servislerinin haberi vardı... Ses

çıkarmıyorlardı."

PATLAYICILARI SIRBİSTAN'DAN

ALIYORDUK

Sırbistan: "Ellerinde Strella Füzesi vardı.

20 adet satın aldık. Sırplar sonra çok daha

fazlasını bize destek amacıyla parasız

verdi. Füze eğitimlerini de onlardan aldık.

TNT, C-4 gibi patlayıcıları Sırbistan'dan

sağlıyorduk."

Romanya: "Bükreş'te evlerimiz ve

derneklerimiz bulunuyordu. Devlet bize

serbesti sağlamıştı. Türkiye'den

katılanların ilk eğitim yeri Romanya'ydı.

Romanya istihbarat servisi bize telsiz,

dürbün, gece görüş cihazı gibi teknik

malzeme verdi."

Almanya: "Gizli servisle görüşüyordum.

Parlamentodan da beni ziyarete gelenler

olurdu. Örgüt yöneticisi Kani Yılmaz'ın

sığınma talebini kabul edip, pasaport

Page 19: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

16

verdiler. Her anlamda güçlü olduğumuz

bir yerdi."

İngiltere: "Bizim konumuzda en akıllı

davranan ülkeydi. Hiç direkt siyasi ilişki

kurmadılar. Ama gizli olarak en büyük

desteği İngiltere'den alıyorduk."

Hollanda: "Bizim üslenme ve eğitim

alanımızdır. En çok destek ve para

bulduğumuz ülkedir."

Fransa: "Bize her zaman çok yakın

oldular!"

Amerika: "Bir temsilci atadık. Dernek

kurdular. Ayrıca bir enformasyon

büromuz vardı. Zaman zaman oradaki

düşünce kuruluşlarından destek aldık."

PKK'YA SICAK BAKMAYAN TEK ÜLKE

Libya: İşçiler arasında iyi örgütlenmemiz

vardı. Yılda 500 bin dolara yakın bağış

topluyorduk. Ama Libya devleti ile aramız

iyi değildi. Her türlü imkanları olmasına

rağmen bize araç, gereç, silah ve malzeme

vermediler. Defalarca talebim oldu ama

Kaddafi bize hiç sıcak bakmadı."

Okurken tüyleriniz diken diken oluyor...

Türkiye'de kan dökmek için ilan edilen

'çok uluslu' seferberliğe mi yanarsınız

yoksa tek 'dost'umuzun Kaddafi oluşuna

mı?

Hâlâ "PKK 27 yıldır neden bitirilemedi?"

diye sormaya gerek var mı?

Page 20: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

17

RAHAT MISINIZ? Metehan ÇAĞRI

Farkında olmak… Mantıksal olarak uyanık

olmak…

Acaba ne kadar farkındayız yaşananların,

ne kadar görebiliyoruz olanları?

Ya da rahat olmak… Bir elimde cımbız

diğerinde ayna umurumda mı dünya…

Bu ülkede bir sorun var bunun herkes

farkında. Öncelikle terör sorunu olarak

karşımıza çıkan ve siyasallaşma sürecine

girerek “Kürtçülük sorunu” halini alan

bölücü bir sorun var. Bu noktaya kadar

yazdıklarımın farkındayız zannedersem.

Bir terör örgütü var. Adı PKK. Bu güne

kadar binlerce vatan evladını toprağa

verdik bu terör yüzünden. Binlerce sivil

canlarından oldu. Bir o kadar asker gazi

oldu. Küçük çocuklar babasız, analar

oğulsuz kaldı bu terör yüzünden ve hala

devam ediyor. Ülkenin uğradığı maddi

zararı hiç söylemiyorum, akıllara zarar.

Galiba bu noktaya kadar da algıladık ve

farkındayız. Hiç değilse akli dengesi

yerinde olanlar farkındadır ve algılamıştır.

Şimdi yüzeysel değil de biraz iç yüzüne

inelim olayların.

Bölücü örgüt PKK görevini yerine

getirmeye devem ederken, bir de bunların

siyasi alanda savunuculuğunu yapan bir

örgüt var. Kusura bakmayın (parti) var.

Adı BDP. Peki kim bu BDP? Neler yapmış

ve yapıyor?

BDP Diyarbakır Belediye Başkanı Osman

Baydemir;

"Meşe ağacının hangi dalı nerenize battı

sayın hükümet? Devleti ve hükümeti

yönetenlere sesleniyorum, bizi şahin ve

güvercin olarak ayırmayın, h… s…

diyorum, h… s…”

Page 21: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

18

BDP vekili Hasip Kaplan;

"Sizin terörist dediğiniz bizim için

kahraman, vatanseverdir.”

BDP vekili Özdal Üçer;

“Bizim onlara ihtiyacımız yok. İster kabul

etsinler ister etmesinler, biz demokratik

özerkliğimizi ilan ettik”

BDP vekili Gülten Kışanak;

“Devleti ve yetkilileri, Sayın Öcalan’ın barış

ve çözüm konusunda rolünü

oynayabileceği koşulları yaratmaya davet

ediyoruz”

BDP vekili Emine Ayna (Yaşasın

Kürdistan’ın başkenti Amed(Diyarbakır),

‘Yaşasın gerilla, yaşasın Öcalan’ sözlerinin

yer aldığı Kürtçe şarkı eşliğinde yapılan

yürüyüşte )

"Artık bu savaş sadece Kürdistan’da

olmayacak.”

BDP vekili Sebahat Tuncel;

“Sayın Başbakan biz de PKK’yı bir terör

örgütü olarak görmüyoruz bunu bir kez

daha buradan hatırlatıyoruz.”

İşte durum böyle... Benim arşivlerden

çıkarıp buraya koyduğum sözler,

söylenenlerin sadece küçük bir kısmı.

Yaptıkları açıklamalarda “pkk’ya terör

örgütü dersek kendimizi inkâr ederiz

diyen zihniyette insanların oluşturduğu

bir örgütten bahsettik. Tabi hukuksal ve

yasal olarak sayın büyüklerimiz buna parti

diyor.

Buraya kadar yazdıklarımın umarım

farkındayızdır. Şimdi birçoğunuz, hiç

değilse akli dengesi yerinde olanlarınız, tv,

gazete, internet gibi ortamlardan haberleri

takip edenleriniz, olanların farkında

olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu olanları

bizde biliyoruz diyorsunuz.

İşte bu nokta da bende Türk halkına

sormak istiyorum

PKK’nın siyasal temsilciliğini yapan BDP,

Türk Milletinin meclisine girdi. Bebek

katili Öcalan’ın savunuculuğunu yapanlar,

İmralı canisi Öcalan’a önderimiz, liderimiz

diyenler sizin meclisinizde ve Türk milleti

olarak ses çıkarma gereği duymadınız.

Kusura bakmayın ama siz rahat mısınız?

Page 22: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

19

VATAN SAĞ OLMASIN! Kürşat Kemal ÇETİNKAYA

Son dönemde artan terör saldırıları ve

bunun bir sonucu olarak verilen kayıplar

başta olmak üzere bölgemizde yaşanan

hadiseler, günbegün artan yozlaşmış

yönetim anlayışı, toplumsal duyarsızlığın

had safhaya ulaşması ve daha nice

olumsuz gelişmeler kuşkusuz Türkiye’yi

sonu gözükmeyen karanlık bir tünele

sokmuştur.

Her geçen gün şehit haberlerinin gelmesi,

ocaklara birer birer ateş düşmesi

yüreklerimizi oldukça burkmuştur.

Maalesef süreç öyle bir hal aldı ki artık

şehit haberi almadığımız günler anormal

günler olarak görülmeye başlandı. Toplum

olarak şehit vermeye o kadar alıştırıldık ki

gelen acı haberler sadece ve sadece

düştüğü yeri yakıyor. Zira şehit sayısı çift

hanelere ulaşmadığında altyazı haberi

olmaktan öteye dahi geçemiyor. Çift

hanelere ulaştığında ise ana haberlerde

siyasilerin muğlâk ve klasik söylemleriyle

beraber üstünkörü bahsediliyor. Öyle ki

TV kanalları olağan yayınlarına devam

etmekte, magazin ve eğlence programları

kesintisiz sürmekte, devlet büyükleri

kınamaktan başka bir eylem içinde

bulun(a)mamakta, iktidar Cumhuriyet

tarihinin en aciz tutumunu sergilemekte,

ana muhalefet her konuyu olduğu gibi

bunu da siyasi polemik malzemesi

yapmakta, adında milliyetçilik olan

muhalefet partisi ise gereken duruşu

gösterememekte ve ‘‘Gerekirse 45 milyonu

da sokaklarda yürüteceğiz’’ diyerek

meydan okuyan merhum liderinin

kemiklerini sızlatmaktadır.

Atatürk’ün vatanı emanet ettiği gençler ise

kendi tarihine ve geleneklerine ihanet

ediyor. Öyle ki Türk gelenek ve

göreneklerine göre yaşamak, onlara sahip

çıkmak, dinin gereklerini yerine getirmek,

lisanını muhafaza etmeye çalışmak ve

bunun gibi nice müspet davranış ve

anlayış geri kafalılık, yobazlık, faşistlik

ithamlarına maruz kalmaktadır. Öte

yandan kendi değerleri yerine Batı’nın

ahlakını(!) kendine şiar edinmek, bedenini

açıp sergilemek, Türkçeyi olabildiğince

yozlaştırarak konuşmak, milli ve dini

değerlere şüpheyle yaklaşmak ise

Page 23: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

20

modernlik, medenilik, çağdaşlık olarak

algılanıyor. Anlaşılıyor ki Türk gençliğinin

düşmüş olduğu yanılgı ve gaflet neredeyse

tamir edilemez bir mahiyete

sürüklenmiştir. Hâlbuki Ulu Önder ”

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki

asil kanda mevcuttur.” demişti. Ancak, ne

yazık ki damarlarımızdaki asil kan

pıhtılaşmak üzeredir.

Halkın diğer kesimi ise partizanca bir tavır

takınmaktadır. Gönül verdikleri veya

çıkarları bulundukları siyasi partilerin

yaratmış olduğu düşünce kafesinden

dışarıya çıkamıyorlar. Machiavelli’nin de

belirttiği gibi bir toplum için en tehlikeli

olan şey halkın sırf kendisi gibi düşünüyor

diye iktidar sahiplerinin yanlışlarına dahi

doğru demesidir. Bunun tersi de eşdeğer

nitelikte bir vahamettir.

Naçizane Türk milliyetçisi bir genç olarak,

yaşanan bu hadiseler ve gelinen nokta

hasebiyle ilk defa ülkemden utanıyorum,

halkımdan utanıyorum.

Türk halkı artık bir ve beraber olmalıdır.

Sağduyu kisvesi altında duyarsızlaştırma

tuzaklarına düşmeyip bir an önce

teyakkuza geçmelidir. İçteki ve dıştaki şer

odaklarının ümitlerini kıracak kararlılığı

göstermelidir. En önemlisi de tarihinden

feyz almalıdır.

Aksi takdirde ‘‘Vatan sağ olmasın!’’

Page 24: Gencay Dergisi - Sayı: 08 - Eylül 2012

GENCAY

MİLLİ DÜŞÜNCE MERKEZİ’NİN SON KİTABINI

MERKEZİMİZDEN TEMİN EDEBİLİRSİNİZ.