304
T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEMEL İSLAM BİLİMLERİ PROGRAMI DOKTORA TEZİ FİLOLOJİK TEFSİRİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ İsmail AYDIN Danışman Prof. Dr. Hüseyin YAŞAR 2010

FİLOLOJ İK TEFS İRİN DO U VE GEL

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

UntitledTEMEL SLAM BLMLER PROGRAMI
smail AYDIN
YEM N METN
Doktora Tezi olarak sunduum “Filolojik Tefsirin Do uu ve Geliimi” adl
çalmann, tarafmdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykr düecek bir yardma
bavurmakszn yazldn ve yararlandm eserlerin kaynakçada gösterilenlerden
olutuunu, bunlara atf yaplarak yararlanlm olduunu belirtir ve bunu onurumla
dorularm.
smail AYDIN
Temel slam Bilimleri Anabilim Dal Temel slam Bilimleri Program
nsanlar arasndaki iletiimin vazgeçilmez arac üphesiz dildir. Çünkü
dil insanlar arasndaki uzlann temel vastasdr. Kur’ân insanlara bir dil ile
hitap ettiine göre onun dil ile anlalmasnn önemi kendiliinden anlalm
olacaktr. Kur’ân’ dile dayal olarak anlama çabas Filolojik Tefsir kavramyla
ifade edilmektedir. Ksaca söylemek gerekirse, filolojik tefsir; Hz. Peygamber
döneminden balayp, sahabe ve tâbiînle devam eden, daha sonra hicri üçüncü
asrda sistemleen ve Kur’ân’ dile dayal olarak açklamay hedef edinen bir
disiplindir.
Çalmamz giri ve iki bölümden olumaktadr. Giri ksmnda Arap
filolojisinin geli iminde Kur’ân’n rolü ve dil-tefsir ili kisi üzerinde duruldu.
Birinci bölümde ‘ Filolojik tefsir ’ kavram, filolojik tefsirin dayand
kaynaklar, ortaya çk ve geliimi, Hz. Peygamber, sahabe ve tâbiînin bu
balamda yaptklar tefsirlere iaret edilerek örnekler verildi. Ayrca filolojik
tefsirin en önemli yaptlar ve bu yaptlarda izlenen yöntemler bu bölümde ele
alnd. Yine dil ve edebiyat kitaplar ile sözlüklerin ihtiva ettikleri dilsel
materyaller bakmndan filolojik tefsire saladklar katk üzerinde duruldu.
kinci bölümde ise filolojik tefsirin etki alanlar ve dil balamnda
Kur’ân üzerinde younlaan tartmalara ve filolojik tefsirin problemlerine yer
verildi.
Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Garîbu’l-Kur’ân, Tefsîr, Filoloji, Filolojik
Tefsîr
v
smail AYDIN
Dokuz Eylül University Institute Of Social Sciences Department of Basic Islamic
Basic Islamic Program
Language is an indispensable facility for the communication among
people. Because the language is the basic means of understanding among
people. Regarding that the Quran is addressing people with a language, the
importance of the understanding Quran by the help of a language will be
understood automatically. The effort to understand the Quran based on the
language is expressed with the notion of Philological Tafseer. To put it briefly,
Philological Tafseer is a discipline which started with the Mohammad’s (a.s)
and continued with his friends (ashâb), and was became systematized at the
third century of hijri and it aims to explain the Quran based on the language.
Our study is consisted of introduction and two parts. At the introduction
part, we studied the relationship between language-tafseer and the role of
Quran regarding the development of Arab philology.
In the first part, some examples were given referring to the concept of
the Philological Tafseer, the sources that is based, the arise of the Philological
Tafseer and the tafseers that Hz. Mohammad and ashâb (his friends) made
according to this concept. Also, the most important works at philological tafseer
and the methods that we have followed for these works were tackled at this part.
We still focused on the contribution of linguistic materials including linguistic
and the literature book and dictionary to Philological Tafseer.
In the second part, we studied the intensive arguments on Quran based
on language and Philological Tafseer problems.
Key words: Quran, Garib al-Quran, Tafseer, Philology, Philological Tafseer
vi
ÇNDEKLER
ÖZET ………………………………………………………………………………..IV
ABSTRACT ………………………………………………………………………...V
ÇNDEKLER ...………………………………………………………………….VI
KISALTMALAR …………………………………………………………………..X
B. Kur’ân’ Anlamada Dilin Önemi…………………………………………….15
BRNC BÖLÜM
I. FLOLOJ K TEFSRE BAKI ………………………………………………20
A. Filolojik Tefsir Kavramnn Tahlili ………………………………………….23
B. Filolojik Tefsir’in Tanm …………………………………………………...26
C. Âlimlerin Filolojik Tefsire Yaklamlar ……………………………………27
II. FLOLOJ K TEFSRN DAYANDI I KAYNAKLAR ……………………33
A. Kur’ân- Kerîm …………………………………………………………...…34
B. iir …………………………………………………………………………...38
vii
A. Dînî Etkenler ………………………………………………………………...48
B. Siyasi Etkenler ………………………………………………………………50
D. Dilde Bozulma (Lahn) ……………………………………………………….51
E. Dil Ekolleri Arasndaki Mücadele ...………………………………………...55
IV. FLOLOJ K TEFSRN ORTAYA ÇIKI I VE GEL M ……………….62
A. ORTAYA ÇIKI I …………………………………………………………..62
1. Hz. Peygamber Dönemi Ve Örnekleri …………………………...………64
2. Sahabe -Tâbiîn Dönemi Ve Örnekleri ………………...…………………68
a. Garîb Lafzlar Açklama ………………………………...…………...73
b. Nahiv Esaslarna Paralel Yorum ……………………………………..75
c. iirle stihâd …………………………………...…………………….77
d. Deyimleri Kullanma …………………………………………………..80
e. Lehçelerle Tefsir ……………………………………………...………81
g. tikâk Kullanma ……………………………………………………..85
B. GELM …………………………………………….…….……..………..89
b. Ferrâ’nn Meâni’l-Kur’ân’ ………………………………………...105
c. Zeccâc’n Meâni’l-Kur’ân’ ………………………………………...110
3. Filolojik Tefsir Balamnda Ortaya Çkan limler ……………………..116
a. Garîbu’l-Kur’an ……………………………………………………...116
b. Meâni’l-Kur’ân …………………………………………………......119
c. ’râbu’l-Kur’ân ………………………………………………………121
d. Mükilü’l-Kur’ân ……………………………………………..…….123
e. Vücûh ve Nezâir ……………………………………………….…....129
4. Filolojik Tefsire Yer Veren Dier Eserler ……………………………...134
viii
b. Mu’cemler ……………………………………………………………138
A. Kelime Tahlili ……………………………………………………………..142
B. iirle stihad …………………………………………………………...…144
H. Hazf Üslubunu Kullanma …………………………………………………163
KNC BÖLÜM
I. ETK ALANLARI …………………………………………………………….167
A. Mezhebî Tefsir Ekollerine Etkileri ………………………………………167
1. Mutezile …………………………………………………………………169
3. Mürcie ……………………………………………………...…………...172
5. Sufiyye …………………………………………………………………..177
6. Felsefeciler ……………………………………………………………...180
II. SORUNLARI …………………………………………………………………192
1. ’râb–Anlam likisi …………………………………………………….193
2. Edatlarn Yoruma Etkisi ………………………………………………..201
3. tikakn Dourduu Problemler ……………………………………….208
4. Zamirlerin Mercii ……………………………………………………….211
1. Lafz-Anlam likisi …………………………………………………….218
2. Siyakn Gözetilmemesi ……………………………………………...….227
1. Hakikat-Mecaz likisi ………………………………………………….245
D. Kraat-Mana likisi Etrafnda Cereyan Eden Sorunlar ………………256
1. Kraatlerin Tefsire Etkisi ………………………………………………..256
2. Kraatlerin htilaflar Üzerindeki Etkisi ………………………………….261
SONUÇ…………………………………………………………………………265
KAYNAKÇA ………………………………………………………………….269
Bkz.: Baknz
b.: bn
Haz.: Hazrlayan
Hz.: Hazreti
h.: Hicri
tr.: htisâr
Nr.: Nereden
Sad.: Sadeletiren
rh.: erh
I. ARATIRMANIN:
A. KONUSU
Yaplan bu çalmada okuyucu, ‘Filolojik tefsir nedir?’, ‘lk ne zaman ortaya
çkmtr?’, ‘Ortaya çkmasn salayan etkenler nelerdir?’, ‘Bu alanda yaplan ilk
çalmalar hangileridir?’, ‘Bu alann öncüleri kimlerdir?’, ‘Filolojik tefsir hangi
süreçlerden geçerek sistemlemitir?’ ‘Filolojik tefsirin problemleri nelerdir?’ ‘Bu
alanla ilgili günümüzde yaplan ne tür çalmalar vardr?’ vb. sorularn cevabn
bulacaktr. Farkl biçimde ifade etmek gerekirse, Filolojik Tefsirin Do u ve
Geliimi isimli bu çalmada, Kur’ân’la ilgili dilsel tahlillerin ilk ne zaman ve ne
ekilde yaplmaya balad, tarihi süreç içinde geçirdii aamalar, bir tefsir biçimi
olarak nasl sistemletii, ortaya çkan filolojik disiplinler ve bu balamda ortaya
konan çalmalar ile filolojik tefsirin sorunlar gibi hususlar ele alnacaktr. Bu arada,
dil odakl tefsirin ilk örneklerinin ortaya çkt Hz. Peygamber döneminden
balayarak, sahabe ve tâbiîn dönemlerinde bu alanda ne tür gelimeler olduuna
dikkat çekmeye çalacaz. Daha sonra garîbu’l-Kur’ân, meâni’l-Kur’ân, i’râbu’l-
Kur’ân, vücûh ve nezâir gibi filolojik tefsir eserlerinin kaleme alnd tedvin
dönemindeki faaliyetleri irdelemeye gayret edeceiz.
Çalmamzn ismini filolojik tefsir olarak belirlememizin sebebi söz konusu
kavramn Türkçede yaygn bir ekilde kullanlmasdr. Yine ayn anlama gelen,
lugavî tefsir ve dilbilimsel tefsir tabirlerinin de kullanldn görmekteyiz. Ksacas,
filolojik tefsir kavramyla, ‘Kur’ân’ dil balamnda açklamay konu edinen tüm
dilsel aktiviteler’i kastediyoruz. Bu bakmdan her ne kadar Karagöz, bu tür
çalmalarda aratrma konusu olan tefsirlerin amac kelimelerin anlam ve
cümlelerin yaps gibi sorunlarla ilgilenmek olduu için bunlarn filolojik deil
dilbilimsel olarak nitelendirilmelerinin daha doru olacan belirtse de1 biz lugavî
tefsîr, filolojik tefsîr yahut dilbilimsel tefsir ifadeleri arasnda fark gözetmediimizi
belirtmek isteriz.
1 Mustafa Karagöz, Dilbilimsel Tefsîr ve Kur’ân’ Anlamaya Katks , (Yaynlanmam Doktora
Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2009, s. 65.
2
Kur’ân’n nüzûlünden sonraki süreç içinde, ilahi kelamn anlalmasna
yönelik farkl yaklamlarn ortaya çkt görülmektedir. Birbirinden tamamen
bamsz olmasalar da genel hatlaryla tefsir ekolleri rivayet, dirayet, iârî, ahkâm ve
ilmî eklinde kategorize edilmitir. Ancak, dilsel bir metin olan ilahi vahyin
anlalmasnda dilin önemi yadsnamaz. Bu bakmdan, sözü edilen tefsir ekollerine
bal olarak Kur’ân’ yorumlayan âlimlerden hiçbiri dili dlamam, az veya çok
nassn anlamna ulamak için onu arac klmtr. Kur’ân’n dile dayal olarak
anlalmasnn önemine binaen sahabe devrinden itibaren tefsirde filolojik
argümanlara dayanma, önemli bir yöntem haline gelmeye balamtr. Ancak,
filolojik tefsirin en önemli temsilcileri olan Ebû Ubeyde, Ferrâ ve Zeccâc gibi
ahsiyetlerin müfessir deil, birer dilci olduklar, yazdklar eserlerin de tefsir deil
dil kitab olduu eklindeki anlay, tefsirin farkl bir alan olan filolojik tefsirin hicri
dördüncü asrdan itibaren ihmal edilmeye balamasna sebep olmutur.
Kur’ân’ kendine konu edinen ve tarih sahnesine dierlerinden çok daha önce
çkan filolojik yöntemin, tefsir ekolleri konusunda yaplan tasniflerde kendine bir
türlü yer bulamamas da bu hususu teyid etmektedir. Ancak, aratrmamzn
kaynaklar ksmnda iaret edeceimiz üzere, çada pek çok aratrmacnn, ihmal
edilen bu alanla ilgili yaptklar çalmalar sevindiricidir. Mustafa Karagöz’ün
Dilbilimsel Tefsir ve Kur’ân’ Anlamaya Katks adl doktora teziyle birlikte,
Filolojik Tefsirin Do u Ve Geliimi ismini tayan çalmamzn ülkemizde
filolojik tefsir alanndaki boluu doldurma gayesine hizmet edeceini düünüyoruz.
Dilsel bir metin olan Kur’ân’n filolojik perspektiften anlalmasnn önem ve
gereine dikkat çekme bakmndan bu alanda yaplan her çalmann önemli
olduunu ifade etmemiz gerekir. hmal edilen bu alanla ilgili icra ettiimiz bu
faaliyetin önemi de buradan kaynaklanmaktadr.
C. AMACI
Kaleme alnan eser adlarndan da anlalaca üzere ilk dönemlerde Kur’ân-
dil ili kisinden doan ilimler garîbu’l-Kur’ân, meâni’l-Kur’ân ve i’râbu’l-Kur’ân
gibi adlar almtr. Bu isimler altnda kaleme alnan eserler Kur’ân’la ilgili dil odakl
çalmalardr. Farkl yöntemlerle kaleme alnan tüm tefsir kitaplarnn birletikleri
3
ortak noktann dil olduu düünülürse, Kur’ân’n dilden bamsz olarak
anlalabilmesinin mümkün olmad netlik kazanm olur. Yazlan tüm tefsir
kitaplarnda az veya çok dilsel tahlillerle karlalmas, Kur’ân’n anlalmasnda
dilin merkezi bir öneme sahip olduunu gösterir.
Hicri dördüncü asrn balarna kadar, sistematik olarak gelien filolojik tefsir
hareketinin bu dönemden sonra bir duraklama yaad görülür. Bu duraklamay,
ortaya konan eserlerin yeterli görülmesi veya daha sonra yaplacak çalmalarn
eskinin tekrar niteliinde olaca ekindeki bir düünceye balamak mümkündür.
Belli dönemlerde Zemaherî ve Ebû Hayyân gibi âlimler, filolojik tefsir hareketine
güç vermeye çalmlarsa da bunun devamll salanamamtr. Bu alanda, gerek
ülkemizde gerekse dier Müslüman ülkelerde yaplan yüksek lisans ve doktora
seviyesindeki ilmî çalmalar bu konunun önemini ortaya koymaktadr. Yapm
olduumuz bu çalmayla da biz, filolojik tefsir olgusuna dikkat çekerek bu alandaki
boluu gidermeyi amaçlamaktayz.
D. METODU
cra edilen her bilimsel faaliyetin bir takm zorluklar olduu gibi, ortaya
koymak için ura verdiimiz çalmann da zorluklarla baladn ifade etmemiz
gerekir. Bu zorluklarn banda, yaplacak olan çalmaya nereden ve nasl
balanaca ve snrlarnn nasl belirlenecei gibi hususlar gelmekteydi. Bu
bakmdan olgu olarak filolojik tefsir’in nitelii, ne zaman balayp bittii, geçirdii
merhaleler vb. konular zorluklarn bir yönünü tekil ediyordu. in dier bir yönü de
çallacak konu balamndaki kaynaklarn tespiti idi.
Çalmamzda açklanmasn gerekli gördüümüz baz kavramlar ilk
geçtikleri yerde, dipnotta izah ettik. Konumuzu ilerken filolojik tefsirin merhaleleri,
bu merhalelerin genel özellikleri ve farkllklarn tespit etmeye çaltk. Yaptmz
tespitleri örneklerle destekledik. Ele aldmz hususlarla ilgili arlkl olarak üç
örnekle yetindik. Ancak durumun gereine göre örnekleme miktarnda art ve
eksiltme yaptmz da belirtmemiz gerekir. Filolojik tefsirin ilk iki merhalesi olan
Hz. Peygamber ve sahabe-tâbiîn dönemlerine ilikin tefsir örneklerini çounlukla
Taberî’nin Câmiu’l-Beyân’, bn Ebî Hâtim’in Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm ’i,
Suyûtî’nin ed-Dürrü’l-Mensûr isimli tefsir kitaplarnn yan sra baz hadis
4
kaynaklarndan elde ettik. Tedvin dönemi ile ilgili örneklemeler ile tespit ve
deerlendirmeleri garîbu’l-Kur’ân, meâni’l-Kur’ân, vücûh ve nezâir gibi o dönemin
kaynaklarndan hareketle belirlemeye çaltk.
uygulama yöntemlerine tahsis ettik. kinci bölümde ise filolojik tefsirin sorunlarna
arlk verdik. Söz konusu bu çalmamzda yöntem olarak yatay ve tarihsel bir çizgi
deil, derinlemesine ve tespite yönelik bir anlayla hareket etmeyi hedefledik.
Bundan ötürü sadece tarihsel bilgiler vermek yerine daha çok her dönemin
özelliklerine paralel olarak filolojik tefsirin geçirdii merhaleleri örneklerle
göstermeye çaltk. Bu çalmamz yaparken mümkün olduu kadar konuyla ilgili
ilk kaynaklara ulamaya ve her görü sahibinin bizzat eserine yönelerek yaklamn
tespit etmeye gayret ettik.
Yaptmz çalmay sonlandrma aamasnda, Mustafa Karagöz’ün,
Dilbilimsel Tefsir ve Kur’ân’ Anlamaya Katks adl bir doktora tezi hazrlayp
sunduunu tespit ettik. Okuduumuz bu tez ile kendi çalmamz arasnda ortak
yönler olmakla birlikte ele alnan konular, yararlanlan kaynaklar ve uygulanan
yöntem bakmndan farklar olduunu gördük. Örnein biz, filolojik tefsir
merhalelerini ele alrken her dönemin kendine has özelliklerini ve aradaki farklar
ayrntl ekilde ileyerek örneklerle desteklemeye çaltk. Karagöz ise her
merhaleyi ana hatlaryla ele aldktan sonra tedvin döneminde garîbu’l-Kur’ân,
meâni’l-Kur’ân ve vücûh ve nezâir ilimleri altnda telif edilen eserleri ayrca tahlile
tabi tutmutur. Ele aldmz konulardan farkl olarak Karagöz, dilbilimin tanm, alt
dallar, ilevi ve snrlar, anlam deimesi, çeitleri ve nedenleri gibi konulara yer
vermitir.
kraat, hadis, fkh usulü, Arap dili ve edebiyat ile tabakat/biyografi eserlerinden
azami ölçüde yararlanmaya gayret ettik. Bu arada konu balamnda tespit
edebildiimiz deerli pek çok eserden de istifade ettiimizi söyleyebiliriz. Filolojik
5
üphesizdir. Bu balamda yaplm çalmalar öyle sralayabiliriz:
el-Hâdî el-Catlâvî
Müsâid b. Süleymân b. Nâsr et-Tayyâr
- et-Tefsîru’l-Lugavî li’l-Kur’âni’l-Kerîm
Osman Huseyn Abdullâh el-Ferrâcî
Hamdî e-eyh
- Cühûdü’s-Sahâbe fi’l-Luga
Îsâ ehhâte
- ed-Dirâsâtü’l-Lugaviyye li’l-Kur’âni’l-Kerîm fî Evâili’l-Karni’s-Sâlisi’l-
Hicrî
Ali Bulut
- Hicrî lk Üç Asrda Kur’ân Filolojisine Dair Eser Veren lim Adamlar ve
Eserleri
Ayrca Müerref b. Ahmed ez-Zehrânî, Eseru’d-Dilâleti’l-Lugaviyye fi’t-
Tefsîr nde Tâhir b. Âûr fî Kitâbihî et-Tahrîr ve’t-Tenvîr adl doktora
çalmasnda filolojik tefsirle ilgili önemli bilgilere yer vermitir. Bundan ötürü bu
eser de yararlandmz kaynaklardan biri olmutur. Yukarda zikredilen Kadâye’l-
Luga fî Kütübi’t-Tefsîr adl çalma, esas itibariyle Tefsîru’l-Kur’ân Lugaviyyen
ismiyle hazrlanm ve 1997 ylnda kabul edilmi bir doktora çalmasdr. sâ
ehhâte’nin ed-Dirâsâtü’l-Lugaviyye li’l-Kur’âni’l-Kerîm fî Evâili’l-Karni’s-
Sâlisi’l-Hicrî adl eser ise Ebû Ubeyde, Ahfe ve Ferrâ’nn filolojik tefsirlerini ince
tedkik ve tahlillere tabi tutan çok deerli bir çalmadr. Bu arada filolojik tefsir
alannda çalma yapan ilim adamlarnn deerli çalmalarn da tespit ederek
internet vastasyla yurt dndan temin etme yoluna gittik. Cühûdü’s-Sahâbe fi’l-
6
Luga, bnu Abbâs Müessisu Ulûmi’l-Arabiyye, en-Nahv ve Kütübü’t-Tefsîr ve
Mustafâ Cüveynî’nin Menâhic fi’t-Tefsîr isimli eseri, bunlarn balcalardr.
Ülkemizde yaplan Dilbilimsel Tefsir ve Kur’ân’ Anlamaya Katks adl
çalma da filolojik tefsirle ilgili bir doktora çalmasdr. Söz konusu çalma
Filolojik Tefsirin Do u ve Geliimi adl tezimizde olduu gibi Hz. Peygamber
döneminden balayarak hicri üçüncü asra kadar olan filolojik tefsirle ilgili
gelimeleri ele almaktadr. Ancak baz rivayetleri elde etme ve örneklemeler sunma
bakmndan çalmamzda Zemaherî’nin el-Keâf’ ile Ebû Hayyân’n el-Bahru’l-
Muhît isimli eserlerinden müstanî kalamadmz ifade etmek isteriz. Ali Bulut’un
Hicrî lk Üç Asrda Kur’ân Filolojisine Dair Eser Veren lim Adamlar ve
Eserleri adl çalmas ise konumuzla ilgili olarak hazrlanm bir yüksek lisans
çalmasdr.
Hz. Peygamber ve sahabeden konu balamnda nakledilen haberleri elde etme
bakmndan Taberî’nin Câmiu’l-Beyân, bn Ebî Hâtim’in Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm
ve Suyûtî’nin ed-Dürrü’l-Mensûr isimli eserlerine skça müracaat ettik. Özellikle
bn Abbâs’n yapt filolojik tefsirle ilgili nakiller konusunda, yukardaki kitaplara
ek olarak Sahifetü Alî b. Ebî Talha, Suyûtî’nin el-tkân ve Süâlâtu Nâfi’ b. el-
Ezrak ilâ bn Abbâs gibi eserlerden yararlandk. Bunun dnda baz rivayetleri elde
etmek için Kütübü Tis’a olarak bilinen hadis külliyatndan skça yararlandk.
Tedvîn dönemi ile ilgili tespitlerimizi ise bizzat filolojik tefsir sahasnda kaleme
alnan eserlerden faydalanarak temellendirmeye çaltk. Bu balamda aadaki
eserler çalmamzn en önemli ve birinci derecede kaynaklarn oluturmaktadr:
Mukâtil b. Süleymân (ö. 150/767)
- el-Vücûh ve’n-Nezâir
- Meâni’l-Kur’ân2
- et-Tesârîf
Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ (ö. 207/822)
2 Tabakât kitaplar her ne kadar Kisâî’nin Meâni’l-Kur’ân isimli bir eserinden söz etseler de bu eser
günümüze ulam deildir. Biz, sâ ehhâte’nin tefsîr ve dil kitaplarnda Kisâî’ye nisbet edilen görüleri derleyerek kitap haline getirdii Meâni’l-Kur’ân isimli eserden yararlandk.
7
- Mecâzü’l-Kur’ân
- Meâni’l-Kur’ân
Ebû Abdurrahmân Abdullah b. Yahyâ b. el-Mübârek el-Yezîdî (ö. 237/851)
- Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân
bn Kuteybe (ö. 276/889)
- Tefsîru Garîbi’l-Kur’ân
Zeccâc (ö. 311/923)
- Meâni’l-Kur’ân
- Meâni’l-Kur’ân
Tezimizde, filolojik tefsir balamnda ele aldmz baz konularn, fkh
usulü eserlerinde de geniçe ele alnp tartlmas sebebiyle bu eserlerin de önemli
referanslarmz arasnda yer aldn belirtmekte fayda mülahaza ediyoruz.
Çalmamzda yararlandmz balca fkh usulü kaynaklar unlardr:
mam âfiî (ö. 204/819)
- el-Lüma’
- el-Bahru’l-Muhît
Bu arada bata sözlükler olmak üzere dil ve edebiyat kitaplarnn filolojik
çalmalar açsndan zengin bir muhtevaya sahip olduklarn gözlemledik.
Çalmamzn en önemli kaynaklar arasnda u eserleri zikredebiliriz:
Halil b. Ahmed (ö. 170/786)
- Kitâbu’l-Ayn
- Kitâbu’l-Cîm
ise unlardr:
Ebû Mishal (ö. 200?/815)
- Kitâbu’n-Nevâdir
- Kitâbu’l-Matar
- el-Garîbu’l-Musannef
- el-Kâmil
- Mâ ttefeka Lafzuhû ve htelefe Ma’nâhu mine’l-Kur’âni’l-Mecîd
Seâlibî (ö. 429/1038)
Ebu’t-Tayyib el-Lugavî (ö. 351/962)
- Merâtibu’n-Nahviyyîn
bn Hallikân (ö. 681/1282)
- Buyetü’l-Vuât
Yukarda zikredilen eserlere ek olarak dil ile ilgili konularda en önemli
referanslarmz arasnda klasik kaynaklardan bn Cinnî’nin el-Hasâis, bn Fâris’in
es-Sâhibî, Suyûtî’nin el-Müzhir isimli eserleri ile çada çalmalardan Mahmûd
Ahmed es-Saîr’in el-Edevâtü’n-Nahviyye fî Kütübi’t-Tefsîr adl eserini
sayabiliriz. Yine ele aldmz konular balamnda birer tefsir usûlü olan Zerkeî’nin
el-Burhân, Suyûtî’nin el-tkân isimli eserleri ile Zehebî’nin et-Tefsîr ve’l-
Müfessirûn ve brâhîm Rüfeyde’nin de yukarda sözünü ettiimiz en-Nahv ve
Kütübü’t-Tefsîr isimli tefsir tarihi kitabndan azami ölçüde yararlandmz
söyleyebiliriz. Metinde geçen ayet meallerini verirken bazen tasarrufta bulunmak
kaydyla Ömer DUMLU ve Hüseyin ELMALI’nn hazrlam olduklar Ayet Ayet
Kur’ân- Kerîm ve Türkçe Anlam isimli meali kullandk.
II. DL-KUR’ÂN LKS
A. Arap Filolojisinin Geli iminde Kur’an’n Rolü
Kur’ân, iir ve hitabetin zirvede olduu ve söz söyleme ustalnn her eyin
üstünde tutulduu bir toplumda nazil olmutur. Bu bakmdan air ve hatipler,
cahiliye döneminin en deerli kiileriydi. Ahmed Emîn’in (ö. 1954) de belirttii
üzere cahiliyede air ve hatibe verilen önem, kabilenin menkbelerini dile getiren,
ölülere mersiyeler okuyan ve kabilenin dümanlarn hicveden kii olmasndan
ötürüdür.3 Kabileden bir airin çkmasn, iyi bir at binicisine tercih ederlerdi. Bu
sebeple bir kabilede air zuhur etse dier kabileler tebrik için ziyarete gelirler,
yemekler ikram edilir ve düünlerde olduu gibi kadnlar oynard.4 te Kur’ân,
böyle bir toplumda nazil olmutur.
Kur’ân’n nazil olmasyla birlikte Arap toplumunda bata dil olmak üzere
sosyal hayatn her alanyla ilgili inklâplar meydana gelmeye balamtr. Ancak
burada bizim üzerinde duracamz husus, Kur’ân’n nüzûlüyle dilde meydana gelen
3 Ahmed Emîn, Fecrü’l-slâm, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1969, s. 56. 4 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , (Nr.: Yûsuf e-eyh Muhammed el-Bukâî),
Dâru’l-Fikr, Beyrût, 2005, I, 90; Corci Zeydân, Târihu’t-Temeddüni’l- slâmî, Dâru Mektebeti’l- Hayât, Beyrût, Trs., III, 30.
11
deiim ve geliimdir. Zira, Arap dilinde ilk filolojik faaliyetler Kur’ân- Kerîm’in
doru okunmas ve anlalmas gayesine bal olarak domutur.5
Bu itibarla Arapça’nn konuulduu bir topluma hitap eden Kur’ân’n,
Araplar’n kullandklar lafz ve üsluplardan hali olmas düünülemez. Ondaki
lafzlar cahiliye Araplar’nn yabanc olduu yahut kullanmadklar lafzlar deildi.
Ancak Kur’ân’n, Araplar’n kullandklar bu kelimelerden pek çouna, yeni bir
takm dînî anlamlar yükledii de bir gerçektir. Bu ekilde slam’la birlikte Arap
dilinde yeni bir takm kavramlar zuhur etti. Buna bal olarak ifade etmek gerekirse,
Kur’ân’n Arapça’y etkilemesi öncelikle kelime düzeyinde balamtr. Yani Kur’ân,
Araplar’n kullandklar baz lafzlar eski anlamlarndan tam olarak koparmasa da
var olan anlamlaryla birlikte onlara yeni bir takm manalar yüklemi ve devam eden
süreçte bazen söz konusu kavramlarda bu ikinci anlam egemen duruma gelmitir.
Mesela, slam’la birlikte zuhur eden kavramlardan biri, muhadram
kelimesidir. Bu kavramn slam’n balangcnda ortaya çktn belirten bn Fâris,
insanlarn söz konusu kelimeyi cahiliye toplumundan slam’a yetien kiiler için
kullanldklarn söyler. Bu kelime bir eyi kesmek anlamna gelen
sözünden türemitir. Cahiliye döneminde slam’a yetienlerin muhadram olarak
isimlendirilmesi, küfürden koparak slam’a ermeleri sebebiyledir.6 Bu ekilde
cahiliye lafznn slam’dan önceki zaman tanmlayan ve slam’la ortaya çkan bir
kavram olduu ifade edilmitir.7 Yine, cahiliye sözleri içinde ve iirlerinde fask
kelimesinin geçmedii söylenmitir.8 Bu örnekler, slam’n Arap diline öncelikle
lafzlarla tesir etmeye baladn göstermektedir. slâm’la birlikte neet eden baz
ilimlerin tesiriyle de bir takm dönüümlerin yaand görülmektedir. Nitekim Corci
Zeydân bu konuyla ilgili öyle der: ‘slam’n adetler, edebiyat ve inançlara bal
olarak Arapça’ya büyük etkide bulunduu kukusuzdur. Dilde meydana gelen
5 Ali Bulut, Filolojik Tefsirle Rivayet Tefsirinin Buluma Noktas: Zeccâc’n Meâni’l-Kur’ân’,
Tarihten Günümüze Kur’ân limleri ve Tefsir Usulü, stanbul, 2009, s. 313. Benzer görü için bkz.: Mehmet Yavuz, Gramer Çalmalarn Balatan Amiller ve lk Çalmalar (II./VIII. Asrn Sonlarna Kadar), Nüsha, Say: 10, Yaz 2003, s. 121.
6 Ebu’l-Huseyn Ahmed b. Zekeriyyâ (bn Fâris), es-Sâhibî fî Fkhi’l-Lugati’l-Arabiyye ve Mesâilihâ ve Süneni’l-Arabi fî Kelâmihâ, (Thk.: Ömer Fâruk et-Tabbâ’), Dâru Mektebeti’l-Ârif, Beyrût, 1993, s. 90-91.
7 Celâluddîn Abdurrahmân b. Ebû Bekr es-Suyûtî, el-Müzhir fî Ulûmi’l-Luga ve Envâihâ , (Nr.: Fuâd Alî Mansûr), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 1998, I, 240.
8 bn Fâris, Mücmelü’l-Luga , (Nr.: Muhammed Ta’me), Dâru hyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrût, 2005, mad.
12
deiimlere fkhî, lugavî, edebî, idarî, ilmî ve felsefî kavramlar dâhildir. Dînî, er’î,
fkhî ve lugavî kavramlar slâm’dan önce de mevcuttu, ancak bunlar farkl anlamlara
delalet etmekteydiler. Bunlarn delalet ettikleri anlamlar yakn, yeni anlamlara
tandlar.’9 Dilde meydana gelen dönüümlere örnek verirken, Corci Zeydân (ö.
1332/1914 ) ‘kyas’ kelimesine atfta bulunur. slami literatürde bu kelime, hakknda
nass bulunan bir eyle ilgili hükmü baka bir eye uygulamak için istinbatta bulunma
anlamna gelir. Bu, asl ile fer’i ayn hükümde birletirmedir.10
Ayrca iirle ilgili, el-kâmil, el-medîd, el-basît,11 dil ile ilgili el-i’râb, en-nahv,
er-raf’, en-nasb,12 devlet idaresiyle ilgili el-halîfe, el-harâc, el-ulûfe, el-asker13 ve
farkl ilim dallaryla ilgili en-nefy, el-isbât, el-kdem, ez-zuhûr, el-kutb, es-sâlik, el-
adem, el-vücûd gibi kelimeler14 Arap dilinde meydana gelen dönüüme örnektir.
Ahmed Emîn, bu konuya temas ederken farkl ilimlerde meydana gelen stlahlar
örnek vererek bedeviler ile bu stlahlar bilenler arasnda meydana gelen anlay
farkn çarpc örneklerle öyle ortaya koyar: ‘Mesela bedevi, nahivcinin anlad
ekilde ‘el-fâil’ ve ‘el-mef’ûl’ kelimelerinin anlamna vakf deildi. Yine o,
mantkçnn anlad ekilde ‘el-kaziyye’ kelimesinin anlamn bilmiyordu. Ayn
ekilde arûz ilminde uzman kiinin bildii ‘et-tavîl’, ‘ el-hafîf’ ve ‘el-medîd’
kelimelerinin anlamn bilmiyordu. Mesela bedeviye " " !""#$"
“ "" kelimesini "#$ kalbndan çek” dendiinde bundan bir ey anlamazd. Çünkü
bu ilmî bir stlaht.’15
Lafzlara ek olarak, Kur’ân- Kerîm’in Araplar’a ait slam’dan önceki edebî
disiplinleri etkilediini söyleyen Corci Zeydân, slam döneminde Müslümanlarn
ihtiyaçlarndan dolay hitabetin iirin önüne geçtiini söylemitir.16 Ancak, slam’la
birlikte iirin etkisini yitirmeye balamasn, bn Fâris, Kur’ân’n iniine
9 Corci Zeydân, el-Lugatü’l-Arabiyye Kâinun Hayy , Dâru’l-Cîl, Beyrût, 1988, s. 35-36. 10 Bkz.: brâhîm b. Alî Ebû shâk e-îrâzî, el-Lüma’ fî Usûli’l-Fkh , (Nr.: Mustafâ Ebû Ya’kûb),
Müessesetü’r-Risâle Nâirûn, Dimek, 2009, s. 116. 11 Ebû Osmân Amr b. el-Bahr el-Câhz, el-Beyân ve’t-Tebyîn, (Thk.: Abdüsselâm Muhammed
Hârun), Mektebetü’l-Hancî, Kâhire, 1994, I, 139. 12 Corci Zeydân, el-Lugatü’l-Arabiyye , s. 36-37. 13 Corci Zeydân, el-Lugatü’l-Arabiyye , s. 40-41. 14 Corci Zeydân, el-Lugatü’l-Arabiyye , s. 53. 15 Ahmed Emîn, Duha’l-slâm, Mektebetü’l-Üsra, Kâhire, 1997, I, 309-310. 16 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , II, 172; Corci Zeydân, Târihu’t-Temeddüni’l-
slâmî, III, 34.
13
balamtr.17 Nitekim Ferazdak’n babas Gâlib, Cemel vakasndan sonra Basra’da
bulunan Hz. Ali’nin (ö. 40/661) yanna gelerek öyle der: ‘Benim bu olum Mudar’n
airlerindendir, onu dinle.’ Hz. Ali u karl verir: ‘Ona Kur’ân’ öret.’18
Kur’ân, yukarda anlatld üzere sadece lafzlarda deil, sahip olduu esiz
üslup ile de Araplar’n dilini etkilemitir. Öyle ki, edip ve airler iir ve hitaplarna
Kur’ân’n çekici üslubunu hâkim klmaya baladlar. Mesela, halifeler döneminde
komutanlarla yaplan yazmalar, siyasi mektuplar ve îrâd edilen hutbelerde bu üslup
deiimi çok bâriz olarak görülmektedir.19 nâ (söz söyleme) slâm’dan sonra ekil
deitirmeye ve yükselmeye balamtr. limle uraanlar Kur’ân’n îcâz ve
üslubunu taklit etmeye yöneldiler. %12 /.-, () '& 2 3 /.- ‘Bana veciz
söz söyleme yetenei verildi ve söz benim için tam olarak ksald’20 hadisinin tesiriyle
az sözle çok ey anlatma çabasna girdiler. Belâgatl söz söylemek istediklerinde
kullandklar ibarelere makama uygun biçimde Kur’ân’dan baz ayetler ilave etmeye
baladlar.’21 Kur’ân üslubunun taklit edilmesiyle ilgili Buhturî’nin u iiri örnek
verilebilir:
6, , )=; $,> >;3 ! '7)% 97,78 6, ,)45"
‘Dileyen cimrilik yapsn dileyen cömert davransn, sizin (bana olan)
cömertliiniz her eye yeterlidir.’22
Buhturî’nin söz konusu bu iiri, Kehf suresindeki >(, 6, 7 6, 23
,)2$ > , !.;>, E ,7) >, , B 3?C@?, ifadeleriyle ne kadar da örtümektedir.
17 bn Fâris, es-Sâhibî, s. 91. 18 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , I, 208. 19 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , I, 210. Mesela Hz. Ömer’in Ebû Mûsâ el-
E’arî’ye (ö. 43/663) gönderdii mektupta Kur’ân üslubu açkça görülebilmektedir. O öyle der: F ...(Q 2$?3 & L,@.?3 , ! )? 3L (M>7 &!, ! J; G, 3
(el-Câhz, el-Beyân ve’t- Tebyîn, II, 46.) Söz konusu ifade Kur’ânda öyle geçmektedir: ! SJT=9& #J J; 3 .
,G (Tevbe, 9/29.)
20 Ebû Abdullâh Muhammed b. smâîl el-Buhârî, el-Câmiu’s-Sahîh, Çar Yaynlar, stanbul, 1992, Kitâbu’t-Ta’bîr, 11; Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed e-eybânî (Ahmed b. Hanbel), el- Müsned, Çar Yaynlar, stanbul, 1992, II, 172.
21 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , I, 210; II, 14. 22 el-Velîd b. Ubeyd b. Yahyâ (el-Buhturî), Dîvân, Matbaatü’l-Cevâib, Kostantiniyye, 1300, II, 179. 23 ‘Dileyen inansn, dileyen inkâr etsin. Kukusuz zalimler için, sur gibi onlar kuatacak bir ate
hazrladk.’ Kehf, 18/29.
onlarn kültürleriyle tanmalar ve yabanc unsurlarn slam dinine girmesiyle
birlikte Arap dilinde bozulmalar bagösterdi. Bunun sonucunda dili yanl kullanma
anlamna gelen ‘lahn’24 ortaya çkt. Lahn hareketlerine bal olarak Kur’ân’la ilgili
yanl okumalarn görülmeye balamas, dil ile ilgili baz kurallarn konmasn zaruri
hale getirmitir. Böylece Kur’ân’ harekeleme faaliyetine balayan Ebu’l-Esved’in,
kâtibine; ‘Bir harfi meftûh okuduumda üzerine bir nokta koy. Eer harfi mazmûm
okursam noktay önüne koy. Meksûr okursam harfin altna iki nokta koy’25 dedii
nakledilir. Bu olay Arap gramerinin Kur’ân merkezli ortaya çkmaya baladnn
bir göstergesidir. Kur’ân’n doru okunmasna yönelik Ebu’l-Esved’in koyduu bu
harekelerin nahvin temellerinin kefedilmesine öncülük ettiini söyleyen Ahmed
Emîn, bu rivayetin Ebu’l-Esved dönemi için uygun olduunun altn çizerek daha
sonra ortaya konan stlahlarn Ebu’l-Esved’in yaptklarn isimlendirme olduunu
söyler. Ebu’l-Esved’in koyduu bu kurallarn Kur’ân kraatinin zapt için acil ihtiyac
gidermeye yönelik bir faaliyet olmad, bilakis mansûbun meftûhtan, ismin fiilden
ayrt edilmesiyle ilgili kurallar tesis etmeye yönelik olduu ifade edilmitir.26
Kur’ân’n doru okunmasyla ilgili Ebu’l-Esved’in koymu olduu kaidelerin
nahvin tedvinini salayan muharrik bir unsur olduu ve bu alanda aratrmalarn
balamasna temel tekil ettii anlalmaktadr. Nitekim Corci Zeydân bu konuyla
ilgili öyle der: ‘Dier dînî kitaplar için söz konusu olmayan, fakat Kur’ân’a has bir
özellik de, onun fasih Arapça’nn korunmasn ve milyonlarca insann okuyarak ayn
dili anlamalarn salamasdr. Kur’ân- Kerîm olmasayd, Arap dünyasnn lehçeleri
farkllar ve o dile mensup kiilerin birbirlerini anlamas zorlard. Nitekim
Roma’nn yklmasyla Latince’nin bana gelenler, Arapça için de söz konusu
olurdu.’27 Yukarda anlatlanlar, Kur’ân’n Arap filolojisinin geliimi üzerinde
oynad role k tutmaktadr.
24 Lahn, sarf ve nahiv kurallarna aykr biçimde konumada tahrif douran dil kusurudur. Muhammed
et-Tüncî - Râcî el-Esmer, el-Mu’cemu’l-Mufassal fî Ulûmi’l-Luga , Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 2001, I, 497.
25 Ebû’l-Ferec Muhammed b. Ya’kûb shâk (bnü’n-Nedîm), el-Fihrist , (Nr.: Yûsuf Alî Tavîl), Dâru’l-Kütübi’l- lmiyye, Beyrût, 2002, s. 63; Ebû Amr Osmân b. Saîd ed-Dânî, el-Muhkem fî Nukati’l-Mesâhif , (Thk.: zzet Hasan), Dâru’l-Fikr, Dimek, 1997, s. 4.
26 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , I, 238. 27 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lugati’l-Arabiyye , II, 15.
15
B. Kur’ân’ Anlamada Dilin Önemi
Hz. Peygamber’den ‘Bu ilim (dil bilimi) dindir. Kii dinini kimden
örendiine baksn’28 eklinde bir hadis nakledilmitir. Hz. Peygamber’in bu sözle
dil ile dini özde kld ve dilin en az din kadar önemli olduuna vurgu yapt
görülmektedir. Suyûtî (ö. 911/1505), bu hadisi deerlendirirken dilbilimin dier
ifadeyle filolojinin dinden olduunu, zira sünnet ve Kur’ân lafzlarnn dil ile
anlaldn belirtmi ve bu balamda dili örenmenin farz- kifaye olduunu ifade
etmitir.29 Sünnet ve Kur’ân lafzlarnn anlamlarnn bilinmesinde filolojinin dine
hizmet ettii kukusuzdur.30 Bu açdan dilin Kur’ân’n anlalmasndaki önemine
atfen Hz. Ömer’in ‘Kur’ân’ ancak dilde bilgisi olan okutsun’31 dedii nakledilir.
Kur’ân’n Arapça olmas sebebiyle onu anlamak için Arap dili kurallarna
yönelmekten baka yol yoktur.32 Bu bakmdan Fahreddin Râzî din ilimleri açsndan
dili örenmenin farz- kifaye olduu görüüne kar çkarak öyle der: ‘Farz- kifaye,
bir kiinin yerine getirmekle dierlerinin sorumluluktan kurtulduu bir
yükümlülüktür. Dil ve nahiv ise, böyle deildir. Aksine bu, her asrda tevatür snrna
ulaacak bir topluluun yerine getirmeleri gereken bir sorumluluktur. Çünkü eriat
bilme ancak dil ve nahiv vastasyla olur. Dil ve nahvi bilmek ise ancak mütevâtir bir
nakille gerçekleir. ayet bunun nakli âhâd snrna düerse eriatta istidlal tek
kiinin haberiyle gerçeklemi olur. Bu durumda eriat kat’î deil zannî olur. Bu ise
caiz deildir.’ 33 Hanbelîlerden Semnânî de, dilin âhâd haberle sübût bulmayacan
söylemitir.34 Yine Râzî, el-Mahsûl isimli eserinde dili örenmenin vacip
olduundan bahisle öyle der: ‘eriat bilmede bavuru kaynaklarmz Kur’ân ve
hadislerdir. Her ikisi Arap diliyle, onlarn nahiv ve sarf kaideleriyle vârid olmas
sebebiyle, eriatmz bilmek bunlar bilmeye baldr… Mükellefin güç
28 UMJ V/WJ 7! "' EM(, J# 3 V Ebû’l-Huseyn Müslim b. el-Haccâc, el-Câmiu’s-Sahîh,
Çar Yaynlar, stanbul, 1992, Mukaddime, 5; Ebû Muhammed Abdullâh b. Abdurrahmân ed- Dârimî, es-Sünen, Çar Yaynlar, stanbul, 1992, Mukaddime, 425.
29 es-Suyûtî, el-Müzhir , II, 260. 30 Îsâ ehhâte, ed-Dirâsâtü’l-Lugaviyye li’l-Kur’âni’l-Kerîm , s. 19. 31 SYZ ,C 3,! F\] \J F bnü’l-Enbârî, el-Vakf ve’l-btidâ, s. 39. 32 Abdülkâdir Muhammed Huseyn, Meâyîru’l-Kabûl ve’r-Redd li Tefsîri’n-Nassi’l-Kur’ânî ,
Dâru’l-Gavsânî, Dimek, 2008, s. 140. 33 Bedruddîn Muhammed b. Bahâdr b. Abdullâh ez-Zerkeî, el-Bahru’l-Muhît fî Usûli’l-Fkh , (Zabt
ve Tâ’lîk: Muhammed Muhammed Tâmir), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 2007, I, 391. 34 ez-Zerkeî, el-Bahru’l-Muhît , I, 404.
16
yetirebilecei bu husus vaciptir.’35 Râzî’nin öne sürdüü düüncelere paralel olarak
Necmeddîn et-Tûfî (ö. 716/1316) de unlar söyler: ‘Bir kimse Allah’n kitabndaki
hükümlere tabi olmann vacib olmas sebebiyle Arapça’y örenmenin vacip
olduunu, zira bu hükümlere uymann Kitab’/Kur’ân’ anlamaya, Kitab’ anlamann
da O’nun indirildii dili bilmeye bal olduunu iddia etse, kar konulamaz bir delil
getirmi olur.’36 bn Haldûn (ö. 808/1406) da dil ilimlerini lugat, nahiv, beyan ve
edebiyat eklinde dört kategoride mütalaa ettikten sonra er’î hükümlerin elde
edildikleri kaynaklar olmalar sebebiyle bunlar bilmenin zaruri olduunu söyler.37
Dilin salam bir kanalla nakli, üphesiz nasslarn daha iyi deerlendirmeye
tabi tutulmalar açsndan büyük önem tar. Fahreddin Râzî ve Tûfî’nin ifade
ettikleri üzere Kitap ve sünnetle ilgili hakikatleri idrak, ancak dil ile mümkündür.
Nitekim Münavî’nin haber verdiine göre baz muhaddisler, ! ?< "5@ S#7= &J ^
’Cuma günü namazdan önce (mescitte) halkalar oluturmay yasaklad‘ - 1
eklinde bir hadis nakletmiler ve bazlarnn bu yasaklamadan ötürü kafasn yirmi
yl tra etmediini belirtmilerdir. Ancak hadisteki ^ kelimesinde tashîf olduu,
dolaysyla kastedilenin tra anlamndaki deil, halkalar oluturma anlamndaki
olduu söylenmitir.38 Yine bu durumla ilgili en çarpc örneklerinden biri
Hristiyanlarla ilgilidir. Onlarn ; Ben sa’y dourttum’ sözünü‘ >, ; !)
‘dourdum’ eklinde okumalar sebebiyle küfre dütükleri söylenmitir.39 Dilde bu
tür fahi hatalardan korunmaya yönelik zaman zaman Hz. Peygamber’in uyarlarna
ahit olmaktayz. Bir sözünde de ‘Dilini slah eden kimseye Allah merhamet etsin’
buyurmutur.’40 el-Câmiu’s-Saîr ârihi Münâvî (ö. 1031/1622), bu hadisi
erhederken öyle der: ‘Hz. Ömer ok atan ancak isabet ettiremeyen bir topluluun
yanndan geçiyordu. Onlara, ‘Ne kadar da kötü atyorsunuz’ dedi. Buna karlk 35 Fahruddîn Muhammed b. Ömer b. el-Huseyn er-Râzî, el-Mahsûl fî Ulûmi’l-Fkh , (Nr.: uayb el-
Arnaûd), Müessesetü’r-Risâle, Beyrût, 2008, I, 59. 36 Ebû’r-Rabî’ Necmeddîn Süleymân b. Abdülkavî b. Abdülkerîm et-Tûfî, es-Sa’katü’l-Gadabiyye
fi’r-Reddi alâ Münkiri’l-Arabiyye , (Thk.: Muhammed b. Hâlid Fâzl), Mektebetü’l-Ubeykân, Riyâd, 1995, s. 236.
37 Abdurrahmân b. Muhammed b. Haldûn, el-Mukaddime, (Nr.: Étienne Marc Quatremère), Mektebetü Lübnân, Beyrût, 1992 (Eserin basmnda 1858 Paris basks esas alnmtr.), III, 278- 279.
38 Zeynuddîn Muhammed Abdurraûf b. Tâculârifîn b. Alî el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr erhu’l- Câmii’s-Saîr , Dâru’l-Ma’rife, Beyrût, 1972, IV, 23.
39 el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr , IV, 23. 40 Ebû’l-Fidâ smâîl b. Muhammed el-Aclûnî, Kefü’l-Hafâ ve Müzîlü’l- lbâs amme’-tehera
mine’l-Ahâdîsi alâ Elsineti’n-Nâs, Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 1988, I, 426; es-Suyûtî, el- Câmiu’s-Saîr fî Ehâdîsi’l-Beîri’n-Nezîr , Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 2006, s. 271.
17
atnzdan daha kötü’ diyerek Hz. Peygamber’den yukardaki hadisi iittiini
söylemitir.’ 41 Zeccâc da, Bakara 102. ayetin tefsirinde \] C;.J 1 42 ayetini
zikrederek söz konusu ayette Kur’ân’ tedebbür etme ve aratrmann tevik edildii,
zira Allah’n Kitab’nn açklanmas gerektii ve bunu yapacak kii için filolojik
yöntem dnda bir yol olmadn dile getirir.43
Zikredilen tüm bu hususlar dinin anlalmas bakmndan filolojik bilginin ne
kadar önemli olduunu ve dini yorumlayacak kiilerin bundan müstanî
kalamayacaklarn ortaya koymaktadr. Çünkü dinde hedeflenen doru bilgilere
ulamada filoloji, üphesiz en büyük dayanaktr. Dil, özellikle Kur’ân’la ilgili doru
yorum ve sonuçlara ulamann en salam ve güvenilir yoludur. Bundan ötürü,
‘Kölem Frat nehrinden su içerse hürdür’ diyen birinin kölesi azyla nehirden su
içmedikçe hürriyetine kavuturulmasnn gerekli olmadn söyleyen Ebû Hanîfe’nin
hatal yorum yaptn belirten bnü’l-Arabî, 6 QM b( UM 7 44 ayetine
dayanarak Arap kelamnda ister el ile avuçlayarak yahut dorudan azla
gerçekletirilen içme fiilinin 6 kelimesiyle ifade edildiini belirtmitir.45 Yaplan
tefsirin doruluunu test etmenin en salam yolu dile uygunluunun belirlenmesidir.
Bu bakmdan pek çok âlim, Kur’ân’la ilgili yaplan deerlendirmelerin geçerli olup
olmamasnda dile uygunluk ilkesini esas almtr. Bunlardan biri olan Taberî, Hz.
Peygamber’e indirilen Kitabn anlamlarnn Araplarn sözlerindeki anlamlara
muvafk olmas ve Kur’ân’daki zahiri anlamlarn onlarn zahiri sözlerine uygun
dümesi gerektiini söyleyerek bu ilkeye dikkat çekmitir.46
41 el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr , IV, 24; et-Tûfî, es-Sa’katü’l-Gadabiyye, s. 239. 42 ‘Kur’ân’ düünmezler mi?’ Nisa, 4/82. 43 Ebû shâk brâhîm b. es-Sirrî ez-Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân ve ’râbuh , (Thk.: Abdülcelîl Abduh
Çelebî), Dâru’l-Hadîs, Kâhire, 2005, I, 163. 44 ‘Kim ondan içerse artk o benden deildir. ’ Bakara, 2/249. 45 Ebû Bekr Muhammed b. Abdullâh (bnü’l-Arabî), Ahkâmu’l-Kur’ân , (Nr.: Muhammed
Abdülkâdir Atâ), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 2003, I, 309. Ayrca bkz.: Ebû Abdullâh Muhammed b. Ahmed Ebû Bekr (el-Kurtubî), el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân ve’l-Mübeyyin limâ Tezammenehû mine’s-Sünneti ve Âyi’l-Furkân, (Thk.: Abdullâh b. Abdülhasen et-Türkî), Müessesetü’r-Risâle, Beyrût, 2006, IV, 241-242; Esîruddîn Muhammed b. Yûsuf (Ebû Hayyân), el- Bahru’l-Muhît , (Nr.: Komisyon), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 1993, II, 274.
46 Ebû Câfer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân , Dâru’l- Kütübi’l- lmiyye, Beyrût, 1992, I, 30.
18
Mücâhid’in, ‘Allah’a ve ahiret gününe inanan birinin Araplar’n dilini
bilmeksizin Allah’n kitab hakknda konumas helal deildir’ 47 eklindeki sözü de
Kur’ân’ yorumlarken dilden bamsz hareket etmenin sakncasna iaret etmektedir.
Bu hususta Mâlik b. Enes’in de, ‘Arap dilini bilmedii halde, Allah’n kitabn tefsir
eden bir kimse bana getirilse, ona mutlaka ibretlik bir ceza veririm’48 dedii
nakledilir. Dilin kural ve inceliklerinden gafil olanlarn nasslarda nasl tahrife
saplandklarn ve dini esas mecrasndan nasl uzaklatrdklarn bn Cinni u
ifadelerle açk bir ekilde ortaya koymutur: ‘eriatn maksatlarndan ve onun
mükemmel yolundan sapanlarn çou, tüm insanlara kendisiyle hitap edilen bu yüce
ve erefli dilde bilgisi eksik olanlardr. Bu cahiller – ki Allah bunlarn sözlerinden
münezzehtir - c U' 3d &Z&) ,7MJW 49 M(! ! %M-. 50 UM(7(C , J&9 7, 51 vb.
ayetleri iittiklerinde bu organlarn Allah’a ait olduunda üphe etmezler ve eer
bunlar organsa, yaratlanlardan müahede ettikleri üzere Allah’n organlara sahip bir
cisim olduunu söylerler. Eer onlarn bu erefli dile ainalklar olsayd, dile olan
sevgileri onlar bu hatalardan korur, talihsizlikleri bu dilden onlar uzaklatrmam
olurdu.’52 Kur’ân’n doru anlamlarna ulamada ve hatalardan korunmada dilin
önemli bir ilevi olduunu u örnekle temellendirebiliriz:
Kur’ân’daki, ,#(7' , M ;? c , J & &M[ JV bg(J 3 53 ayetini okuyan bir
kimse, mücerred Arapça bilgisiyle buradaki bg(J kelimesinin ‘bir eyden ümit kesme’
anlamna geldiini düünür. Buna göre ayetin anlam; ‘nananlar, diledii takdirde
Allah’n bütün insanlar doru yola ileteceinden ümitlerini kesmezler mi?’ eklinde
olacaktr. Söz konusu kelimeye yüklenen bu anlamn ayeti karmak hale getirdii ve
onu belirsizlie sevk ettii görülmektedir. Bu problemin çözümü üphesiz bg(J
kelimesinin ifade ettii dier bir anlamn kefiyle mümkündür. Söz konusu
problemin çözümü için öncelikle kelimenin mu’cemdeki izini sürelim. bn Fâris bu
47 ez-Zerkeî, el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân , (Thk.: Komisyon), Dâru’l-Ma’rife, Beyrût, 1994, I, 396;
es-Suyûtî, el-tkan, II, 1209. 48 ez-Zerkeî, el-Burhân, II, 302. 49 ‘Nereye yönelirseniz Allah’n yüzü oradadr.’ Bakara, 2/115. 50 ‘Gözümün önünde yetitirilesin.’ Taha, 20/39. 51 ‘Gökler onun avucunda dürülmütür.’ Zümer, 39/67. 52 Ebu’l-Feth Osmân (bn Cinnî), el-Hasâis, (Thk.: Abdülhamîd Hindâvî), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye,
Beyrût, 2003, II, 451. 53 ‘nananlar, diledii takdirde Allah’n bütün insanlar doru yola ileteceini bilmezler mi?’ Ra’d,
13/31.
19
kelimeyle ilgili öyle der: ‘y-e-s’ farkl iki anlam tamaktadr. Birincisi; ümit kesme,
dieri ise; bilme anlamndadr.’54 bn Fâris’in bg(J kelimesiyle ilgili bu izah
problemi tamamen ortadan kaldrmaktadr. Râgb el-sfehânî (ö. 425/1033), bgJ
kelimesine 3 ! anlamn yükleyenlerin kastnn, söz konusu kelimenin 3 ! manasna
vaz’ edildiini söylemek olmadn belirterek öyle devam eder: ‘Burada kastedilen
anlam, iman edenlerin Allah’n herkesi hidayete erdireceinden ümitlerini kesmeleri
ve bu konuda kendilerinde kesin bir bilgi meydana gelmesidir. Bu ekilde
kendilerinde meydana gelen ümitsizlik Allah’n herkesi hidayete erdirmeyeceine
dair kendilerinde meydana gelen bilginin bir sonucudur.’55 Zemaherî (ö. 538/1143)
de Râgb el-sfehânî’nin ifade ettii hususa paralel olarak bgJ kelimesinin 3 !
anlamnda kullanlmasn ümidini kesen kiinin, ümidini kestii eyin
gerçeklemeyeceine dair kendisinde meydana gelen bir bilgi ile olduunu söyler.56
Zikredilen hususlardan anlalan odur ki, dil nasslarn çözümlenmesinde en
önemli dayanaklardan biridir. Hedeflenen doru anlamlara ulamann dilden
bamsz olarak gerçeklemesi mümkün deildir. Bu açdan nasslarla ilgili gerçek ve
doru anlama ulamak için dilde devaml bir aratrma ve çaba içinde olunmas
kaçnlmazdr. Aksi takdirde, geliigüzel bir Arapça bilgisiyle Kur’ân ayetlerine
verilen anlamlarn hatalar beraberinde getirebilecei unutulmamaldr. Bu durum
özellikle Kur’ân tefsirinde filolojik bilgiye ileri düzeyde vakf olmann önem ve
gereini gözler önüne sermektedir.
54 bn Fâris, Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luga , (Nr.: brâhîm emsuddîn), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye,
Beyrût, 1999, II, 651. 55 el-Huseyn b. Muhammed b. el-Mufaddal (Râgb el-sfehânî), Müfredâtü Elfâzi’l-Kur’ân , (Thk.:
Safvân Adnân Dâvûdî), Dâru’l-Kalem, Dimek, 1992, WJ mad. 56 Ebu’l-Kâsm Cârullâh Mahmûd b. Ömer b. Muhammed ez-Zemaherî, el-Keâf an Hakâiki
Gavâmidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvîl fî Vücûhi’t-Te’vîl , (Nr.: Muhammed Abdüsselâm âhîn), Dâru’l-Kütübi’l- lmiyye, Beyrût, 1995, II, 510.
20
I. FLOLOJ K TEFSRE BAKI
Burada ele alnan konuya eletirel bir yaklamla balama gereini hissettik.
Ne gariptir ki, Kur’ân’ kendine konu edinen ve tarih sahnesine dierlerinden çok
daha önce çkan filolojik yöntem, tefsir ekolleri konusunda yaplan tasniflerde
kendine bir türlü yer bulamamtr. Catlâvî’nin de belirttii üzere, Zehebî’nin (ö.
1977) et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn, Goldziher’in de Die Richtungen Der slamischen
Koranauslegung (slâm Tefsir Ekolleri) isimli eserinde filolojik tefsire ayr bir yer
vermemeleri, bunu önemsemedikleri veya görmezden geldiklerini gösterir.57 Yine
Mevsûatu Ulûmi’l-Kur’ân sahibi Abdulkâdir Mansûr’un tefsir çeitlerini;
Rivayet tefsiri
Dirayet tefsiri
Konulu Tefsir
ârî tefsir
lmi tefsir
eklinde sayarak58 filolojik tefsire yer vermemesi ve mesaisini tefsire teksif eden
insanlarn bu kadar belirgin bir konudan gafil olmalar gerçekten izah edilemez. Yine
maalesef, Türkçede kaleme alnan tefsir usûlü kitaplarnda da bu konunun genel
olarak ihmal edildii görülmektedir. Çamzda bu konuyla ilgili en geni ve yararl
çalma yapanlardan biri üphesiz brâhîm Rüfeyde’dir. Kaleme ald en-Nahv ve
Kütübü’t-Tefsîr isimli iki ciltlik çok deerli eserinin birinci cildini filolojik
tefsirlerle ilgili geni tahlillere ayrmtr. Türkiye Diyanet Vakf’nn hazrlatt
slam Ansiklopedisi’nde konuyla ilgili Lugavî Tefsirler59 eklinde birkaç satra yer
verilerek sadece bu sahada kaleme alnan eserlere deinilmesi elbette yeterli
görülemez. Tefsirde filolojik yöntemin ayr bir ekol olarak tasniften mahrum edilii,
57 Bkz. el-Hâdî el-Catlâvî, Kadâye’l-Luga fî Kütübi’t-Tefsîr , Dâru Muhammed Alî el-Hâmî, Tunus,
1998, s. 8. 58
Abdulkâdir Mansûr, Mevsûatu Ulûmi’l-Kur’ân , Dâru’l-Kalemi’l-Arabî, Haleb, 2002, s. 186-189. 59 Bkz. Abdülhamit Birk, ‘Kur’ân’ , DA, Ankara, 2002, XXVI, 418. Türkiye Diyanet Vakf
tarafndan hazrlanan slâm Ansiklopedisinin ‘Tefsîr’ maddesini ele alacak olan cildi henüz yaynlanmamtr. Bu sebeple Filolojik Tefsir kavramnn söz konusu maddede tafsilatl biçimde ele alnacan umuyoruz.
21
kanaatimize göre Kur’ânî nasslarn anlalmas ve çözümlenmesinde dilin devaml
hep bir araç olduuna yönelik bir düüncenin var olmas ve onun her frsatta alet
ilimlerinden olduuna vurgu yaplmasdr. Bunun yan sra, ‘Âlimlerin Filolojik
Tefsire Yaklamlar’ konusunda deinilecei üzere baz ilim adamlarnn dile dayal
tefsiri ho karlamamas, tarihi süreçte filolojik tefsirle ilgili olumsuz bir etki
meydana getirdii inkâr edilemez.
Kur’ân’n srf filolojiye dayal olarak tefsir edilmesi, sadece ilk dönemlerde
deil günümüzde de tenkit edilen bir husus olarak devam etmektedir. Geçmite bu
konuyla ilgili ileri sürülen düünceleri öyle özetlemek mümkündür: ‘Bir takm
insanlar baz ilimlerde ileri giderek, sanki Kur’ân bu ilimler için nazil olmu gibi,
yazdklar kitaplar bunlarla doldurdular. Nahvin konusunun i’râb ve muhtemel
anlamlar olduunu, bu muhtemel anlamlarn uzak olmas durumunda da Zeccâc (ö.
311/923), Vâhidî (ö. 468/1076) ve Ebû Hayyân (ö. 745/1344) gibi kimselerin nahiv
ilminin kurallar ve tartmal meselelerini tefsire tadklarn görürsün.’60
Çamzda ise Abduh (ö. 1905) konuyla ilgili düüncesini öyle dile gitirir: ‘Hidayet
rehberi olan Kur’ân’n tefsirini konu edinen kitaplarn onun yüce maksatlarndan ve
hedeflerinden alkoyan i’râb aratrmalar, nahiv kurallar… ile doldurulmas
Müslümanlarn kötü talihidir.’61 Yine, yaadmz dönemin müellflerinden Ahmed
Cemâl, Kur’ân’n nüzûlünden sonra ortaya çkan nahiv, sarf ve belagat kurallarna
Kur’ân’n tutsak klnmasn tenkit etmitir.62
Kur’ân’n arlkl olarak dil kurallaryla tefsir edilmesine yönelik itirazlarn
hakl bir temele dayandn söyleyemeyiz. Biz bunu ifade ederken, Kur’ân’n srf
dile dayal olarak anlalmas gerektii ve dil kurallar dndaki mekanizmalarn
devre d braklmas gerektiini iddia etmi olmamaktayz. Ancak belirtmek
gerekirse Arapça’da i’râb, anlam belirlemede en önemli unsurdur. Fâilin merfû’,
mef’ûlün mansûb oluu ile ilgili alametler olmasayd anlam kark hale gelir ve
sözden kastedilen anlam anlalamazd. Nitekim Mustafâ el-Cüveynî, dilcilerin
Kur’ân’n i’râbna yönelik çalma içine girmelerini her eyden önce Kur’ân’n
60 Hâcî Halîfe Mustafâ b. Abdullâh (Kâtip Çelebî), Kefü’z-Zünûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Fünûn ,
Dâru hyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrût, Trs., I, 431. 61 Muhammed Abdûh, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm (Tefsîru’l-Menâr), Dâru’l-Menâr, Kahire, 1947, I,
7. 62 Ahmed Muhammed Cemâl, el-Kur’ânu’l-Kerîm Kitâbun Uhkimet Âyâtuh , Dâru’l-sfehânî, Yrs.,
1402 h. s. 129.
22
anlamna hizmet ve onu ortaya çkarma gayesine balayarak öyle der: ‘Ben, Kur’ân
nassna hizmet için nahivcilerin Kur’ânî nassn tahliline yönelik sergiledikleri
gayretten daha üstün ve doru bir çaba bilmemekteyim.’63 Tefsirle ilgili yaplan
klasik tanmlarda arlkl olarak onun, ‘ayet ve surelerin inii, bunlarn iaret ettii
olaylar, nüzûl sebepleri, ayrca Mekkî ve Medenî oluu gibi hususlar bakmdan
ayetleri inceleyen bir ilim’64 eklinde nitelendirilmesi göz önüne alnp böyle bir
tanmda filolojiye hiç yer verilmedii düünülürse, Kur’ân’ srf filolojik temellere
dayal olarak tefsir edenlere yukarda yaplan eletiriyi çok görmemek gerekir.
Tespitimize göre tefsir ekolleri içerisinde filolojiye vurgu yapan ve filolojik
tefsiri ayr bir ekol olarak nitelendiren ilk kii, bn Haldûn’dur. bn Haldûn, tefsir
ekollerini ‘naklî tefsir’ ve ‘dile dayal tefsir’ olmak üzere ikiye ayrr. Naklî tefsir:
Seleften nakledilen haberlere dayal olan ve nâsih-mensûh, sebeb-i nüzûl ve ayetlerin
maksatlar gibi ancak sahabe ve tâbiînden gelen nakillerle bilinebilecek hususlara
dayal olan tefsirdir. Dile dayal tefsir ile ilgili olarak ise öyle der: ‘Dier tefsir türü
ise, maksat ve üslûbu gözeterek manay ortaya çkarmak için dil, i’râb ve belâgati
bilmeye bal olan tefsirdir.65 Yaadmz çada Kur’ân’n dil ekseninde
açklanmas olgusunu, filolojik tefsir (et-tefsîru’l-lugavî) kavramyla ifade eden ve bu
alana dikkat çeken ilk kii, Mustafâ Sâvî el-Cüveynî’dir. O, ilk kez 1971’de
yaynlanan, Menâhic fi’t-Tefsîr adl eserinde filolojik tefsir ekolüne yer vererek bu
ekolün en önemli temsilcileri Ferrâ, Ebû Ubeyde ve Zeccâc gibi âlimlerin bu sahaya
katklarn ve tefsir yöntemlerini tahlil etmitir. Mustafâ el-Cüveynî’nin yapt bu
çalma daha sonra bu alanda yaplan aratrmalara yol açmtr. Ülkemizde ise,
smail Cerraholu Tefsir Tarihi ’inde, Celal Krca da Kur’ân’a Yöneli ler isimli
eserinde dile bal tefsir hareketlerinden söz etmitir.66
Arapça’da biri sfat dieri mevsûf iki kelimeden oluan ‘et-tefsîru’l-lugavî’
ifadesi Türkçede ‘filolojik tefsir’ ve ‘dilbilimsel tefsir’ olarak nitelendirilen bir
kavramdr. Bu kavram daha iyi anlamak için onu oluturan kelimelerin sözlük ve
terim anlamlarn tahlil etmek yerinde olacaktr. 63 Mustafâ es-Sâvî el-Cüveynî, Menâhic fi’t-Tefsîr , el-Meârif, skenderiye, 1971, s. 50. 64 ez-Zerkeî, el-Burhân, II, 284. 65 SG15 !h SYZ S# ,Q SJ 7\,; ,BkW) 8(-jMQ i/ . $( & , J'%
bn Haldûn, el-Mukaddime, II, 394. 66 Bkz.: smail Cerralu, Tefsir Tarihi , s. 429-278; Celal Krca, Kur’ân’a Yöneli ler, Tura
Neriyat, stanbul, Trs., s. 167-177.
23
1. Lugat Kelimesinin Sözlük ve Terim Anlam
bn Fâris, &Y J ,Y ve ,C Yk eklinde ifade edilen kelimenin ‘bir eye tutkuyla
balanma’ anlamna geldiini söyler.67 Bundan hareketle, uzlama vastas olan
lugatin insanlarn konumaya olan tutku ve ihtiyaçlarna iaret eden bir kavram
olduu söylenebilir. bn Cinnî ‘lugat’ kelimesinin S # kalbnda olduunu ve
‘konumak’ anlamna gelen &Y kelimesinden türediini, aslnn ise &Y olduunu
belirtmitir.68 Hz. Peygamber’den nakledilen @ ,Y ;\ U S#7= , ‘Kim Cuma’da
sus derse konumu olur’69 hadisinde de kelimenin yukarda belirtildii üzere
‘konumak’ anlamna geldii ifade edilmitir.70
snevî’nin (ö. 772/1370), Minhâcü’l-Usûl erhinde dili, ‘Tüm lafzlarn bir
mana için konulduu yap’71 eklinde tarif etmesi, kelimenin terim anlamna k
tutmaktadr. Buna göre dil, belirli anlamlar olan lafz ve terkiplerin oluturduu bir
yapdr. Bu husus beyan vastas olan dil/lugat ile ‘bir eyi ortaya çkarma ve
açkla kavuturma’ anlamna gelen ‘tefsîr’ lafz arasndaki sk ilikiyi
göstermektedir. Bu ilikiyi aada detayl biçimde ele almaya çalacaz.
2. Tefsir-Dil likisi
Tefsir kelimesi, ‘f-s-r’ harflerinden türeyen ve bn Fâris’in açklad üzere
‘bir eyi beyan ve izah etme’72 anlamna delalet eden bir sözcüktür. Bu kelime izhar
ve kef manasna racidir.73 Nitekim bu kelimeden türeyen ‘el-fesr’ ve ‘et-tefsire’
sözcüklerinin hastalkla ilgili bir hükme varmak için tabibin inceledii idrar
anlamna geldii belirtilmitir.74 Bu anlamla ilikili olarak, m<&)WJ F ,Mg' F "d7C 75
67 bn Fâris, Mücmelü’l-Luga , &Y mad. 68 bn Cinnî, el-Hasâis, I, 87. 69 Süleymân b. el-E’as (Ebû Dâvûd), es-Sünen, Çar Yaynlar, stanbul, 1992, Kitâbu’s-Salât, 203;
Ebû Abdurrahmân Ahmed b. uayb en-Nesâî, es-Sünen, Çar Yaynlar, stanbul, 1992, Kitâbu’l- Cum’a, 22; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 474.
70 Ebû Mansûr Muhammed b. Ahmed el-Ezherî, Tehzîbü’l-Luga, (Thk.: Abdüsselâm Hârûn), Dâru’s- Sâdk, Yrs., Trs., XIII, 197; bn Cinnî, el-Hasâis, I, 87.
71 Cemâluddîn Abdurrahîm el-snevî, Nihâyetü’s-Sûl (erhu’l-snevî), Matbaatu Muhammed Alî Sabîh, Msr, Trs., I, 165.
72 bn Faris bu kelimeyi açklarken öyle der; U,J 6 ,(C ! Z; (; S7 (Q$, bn Fâris, Mu’cemu Mekâyîsi’l-Luga , II, 355.
73 ez-Zerkeî, el-Burhân, II, 283. 74 el-Ezherî, Tehzîbü’l-Luga, XII, 407. 75 ‘Onlar sana hiçbir örnek getirmezler ki Biz sana ondan daha dorusunu getirmi ve daha güzel bir
açklamasn yapm olmayalm.’ Furkân, 25/33.
24
Q ($) ,C ayetini Mücâhid, ] [,<,(C eklinde açklamtr.76 Bu husus,
tefsir kelimesinin beyan/açklama anlamna raci olduunu göstermektedir. Bu
balamda Râgb el-sfehânî, ‘el-fesr’ kelimesini ‘Aklen kavranabilir manay ortaya
çkarma’ eklinde açklamtr.77 Dilin de bir beyan arac olduu düünülürse, dil ve
tefsir arasnda tabiî bir iliki olduu açklk kazanm olur.
Kur’ân’da dile dayal olarak kapal/gizli anlamlarn, müterek lafzlarn ve
mecaz gibi edebi sanatlarn varl, elbette onun filolojik yöntemden bamsz
anlalmasnn mümkün olamayacan gösterir.78 Arapça bir metin olan Kur’ân’n
bu dilin kurallarndan bamsz anlalmasna imkân yoktur. Bu sebeple, tefsir-dil
arasndaki kuvvetli irtibata dikkat çeken pek çok âlim, Kur’ân’ tefsir etmeye
yönelen kimsenin tamas lazm gelen artlara deinirken bunlardan birinin dil
bilgisi olduunu mutlaka vurgulamtr. Mesela müfessirin bilmesi gereken ilimleri
yedi kategoride deerlendiren Ebû Hayyân’n (ö. 745/1344) ilk sraya sözcük
bilgisi’ni (ilmu’l-luga) koyduu görülür.79 Bu durumu, Ebû Hayyân’n tefsirde dier
ilimlere göre, dil’deki kelimelerin anlamn bilmenin daha önemli olduuna yapt
vurgu eklinde deerlendirmek mümkündür. Yine Zerkeî (ö. 794/1391) ve ondan
nakille Suyûtî’nin müfessirin bilmesi gereken ilimler arasnda lugat, nahiv, sarf,
itikâk, meânî, beyân ve bedî gibi ilimleri sayd görülür.80 Öncelikle Hz.
Peygamber’in baz kelimeleri filolojik açdan erh etmesi, yeni argümanlarla birlikte
sahabe ve tâbiînin bu yöntemi sürdürmesi ve daha sonra Ebû Ubeyde, Ferrâ ve
Zeccâc gibi âlimlerin dile merkezi bir önem atfederek onu tefsirde en önemli umde
haline getirmeleri, Kur’ân’n anlamlarn çözümlemede dilin vazgeçilmez bir unsur
olduunu gösterir. Bu açdan deerlendirildiinde dier ilimlere nazaran Kur’ân’n
Arap diliyle nâzil olmas sebebiyle Arapça ilimlere yaknl en fazla olan ilmin
tefsir olduunu söylemek mümkündür. bn Abbâs’n, ‘Kur’ân’n gariblerini bana
76 et-Taberî, Câmiu’l-Beyân, IX, 388. 77 Râgb el-sfehânî, el-Müfredât , mad. 78 Benzer düünceler için bkz.: btisâm Muhammed Nurgabâî, Dirâsetü’l-Luga fî Kitâbi Zâdi’l-
Mesîr fî lmi’t-Tefsîr (Yaynlanmam Doktora Tezi), Câmiatü Ümmi’l-Kurâ, Mekke, 1990, s. 1. 79 Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît , I, 105. 80 ez-Zerkeî, el-Burhân, II, 292-308; es-Suyûtî, el-tkân, II, 1204-1211.
25
soracaksanz onu iirde arayn. Çünkü iir Arab’n divandr’81 eklindeki sözünü
tefsir ile dil arasndaki bu yaknla hamletmek gerekir.
Tefsir ile dil arasndaki bu sk ba anlaldktan sonra genel anlamda tefsir
ilmini filolojik bir çaba olarak nitelemek yanl olmasa gerektir. Zira Allah’n
kelamndaki maksatlarn anlalmas ekseriyetle dile bal olduu içindir ki, baz
âlimler tefsirin tanmn yaparken de onun filoloji ile olan bu yakn münasebetine
dikkat çekmilerdir. Tefsir-dil ilikisine vurgu yapanlardan biri olan Teftazânî (ö.
792/1390) tefsir ilmini öyle tarif etmitir: ‘Allah’n muradn ortaya çkarmak için
delalet bakmndan kelâmullah’n lafzlarnn durumlarn aratran ilimdir.’82 Tefsir-
dil ili kisine dikkat çeken âlimlerden biri olan Taköprüzâde (ö. 968/1561) de tefsîr
ilmini tanmlarken öyle demitir: ‘ nsanlarn güç yetirebilecei oranda ve Arap dili
kurallarnn gerektirdii ölçüde Kur’ân nazmnn manalarn aratran bir ilimdir.’83
Kâtib Çelebî’nin (ö. 1067/1657) u tanmnda da bu iliki açkça görülmektedir:
‘Tefsir, Arapça kaidelerin gerektirdii ölçüde Kur’ân nazmnn anlamn aratran…
temeli Arapça ilimler, gayesi ise dünyevî ve uhrevî saadete ermek için Kur’an’n
manalarna ulama ve ondaki hükümleri çkarmadr.’84
Tefsir ilmiyle ilgili yukarda zikredilen tanmlar onun filolojik bir çaba
olduunu, Kur’ân’ açklama bilimi olan tefsirin, dilden bamsz düünülemeyecei
ve Allah’n murâd ettii manaya ulamada, filolojik açdan lafzlar ve onlarn
durumlarn bilmenin ne kadar önemli olduunu göstermektedir. Bu noktada Kur’ân
yorumcusuna terettüp eden görevlerin unlar olduu ifade edilmitir: ‘Müfessire
düen, hakiki ve mecazi manay gözetmek, sözde bütünlük ve sözün siyaknda
hedeflenen anlam tespit, ayn zamanda kelimeler arasndaki ilikiyi tesis etmeye
riayet etmesidir. Bunun için de lafzî ilimlerle balamas gerekir. Lafzî ilimlerle
balarken yapmas gereken ey lugat bakmndan üzerinde duraca müfred lafzlarn
anlamlarn ortaya çkarmaktr.’85 Dil-tefsir ilikisinde dilin önemine vurgu
81 Ebu’l-Hayr emsuddîn Muhammed b. Muhammed (bnü’l-Cezerî), Gâyetü’n-Nihâye fî
Tabakâti’l-Kurrâ , (Nr.: Gotthelf Bergstraesser), Dâru’l-Kütübi’l-lmiyye, Beyrût, 2006, I, 382; ez-Zerkeî, el-Burhân, I, 396.
82 Kâtip Çelebî, Kefü’z-Zünûn , I, 427. 83 Ahmed b. Mustafâ (Taköprüzâde), Miftâhu’s-Saâde ve Misbâhu’s-Siyâde fî Mevdûâti’l-Ulûm,
Dâru’l-Kütübi’l- lmiyye, Beyrût, 1985, II, 54. 84 Kâtib Çelebî, Kefü’z-Zünûn , I, 427. 85 es-Suyûtî, el-tkân fî Ulûmi’l-Kur’ân , (Nr.: Mustafâ Dîb el-Bugâ), Dâru bn Kesîr, Dimek,
2006, II, 1222.
26
sadedinde Catlâvî, dilin seleften nakledilen rivayet ve sözlerden daha az bir deere
sahip olmadn, bilakis, delaleti koruma ve yasa koyma (terî) bakmndan çou
zaman dier delillerden daha kuvvetli olduuna dikkat çekmitir.’ 86 Yine Catlavî, dil
ve nass balamndaki tartmalarda filolojinin merkezî bir öneme sahip olduunu
vurgulamtr.87
Filolojik tefsir konusunda çalma yapanlarn bak açsna bal olarak bu
kavramla ilgili farkl tanmlar ortaya koyduklar görülmektedir. Tanmlar arasndaki
nisbi farkllklara ramen, yaplan tüm tariflerin filolojik tefsirin Kur’â