Upload
muenevver-goeker
View
81
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
CEZAEVİNDE AKRAN ZORBALIĞI
SOSYAL HİZMET ANABİLİM DALI
SEMİNER
DANIŞMAN
Prof. Dr. Veli DUYAN
Hazırlayan
Münevver GÖKER
12716702
Ankara – 2013
i
İÇİNDEKİLER
İçindekiler……………………………………………………………………………....i
Tablolar ii
GİRİŞ………………………………………………………………………………......1
1.ÇOCUK SUÇLULUĞUNA GENEL BAKIŞ……………………………………...2
1.1. Çocuk Suçluluğunun Kuramsal Çerçevesi…………………………..............................2
1.2. Sosyolojik- psikolojik açıdan çocuk suçluluğu……………………………...…………3
1.3. Çocuk Suçluluğu Nedenleri............................................................................................4
1.3.1 Kişiye ve Kişiliğe Bağlı Nedenler………………………………...……………..4
1.3.2 Zekâ ve Suç İlişkisi……………………………………………………………...4
1.3.3 Aile………………………………………………………………………………5
1.3.4 Okul…………………………………………………………...............................6
1.3.5 Akran Grubu ……………………………………………......................................8
2. ÇOCUK SUÇLULUĞU OLARAK AKRAN ZORBALIĞINA
GENEL BİR BAKIŞ …………………………………………………………………………….…………………………8
2.1 Akran Zorbalığı Kavramı Tanımları…………………………...……………………....9
2.2 Akran Zorbalığında Paylaşılan Roller ………………………………………..............10
2.3 Akran Zorbalığı Davranış Çeşitleri…………………………………...........................11
2.4 Zorba ve Kurban Özellikleri…………………...………..............................................14
3. CEZAEVİNDE AKRAN ZORBALIĞI………………………………………………....16
3.1 Cezaevi Alt Kültürünün Zorbalığı……...…………...………………………………...17
3.2 Cezaevinde Akran Zorbalığının Etkileri ……………………………………………....20
3.3 Kurbanların Başetme Stratejileri ……………………………………………...............21
4. ÇOCUK SUÇLULUĞU ALANINDA SOSYAL HİZMET…………………….22
4.1 Cezaevinde Akran Zorbalığı ve Sosyal Hizmet Müdahalesi.........................................23
SONUÇ ………………………………………………………………………….....................28
KAYNAKLAR …………………………………………………………………………….....29
ii
Tablolar
Tablo 1. Zorbalık Sürecinde Ortaya Çıkan Roller …………………………………..11
Tablo 2. Kabadayılık / Zorbalığın Yaygın Olarak Görülen Tipleri…………………..12
1
GİRİŞ
Bu seminer çalışmasında akran zorbalığının cezaevi boyutundaki görünümleri
hakkındaki bilgi eksikliğini kapatmak amaçlanmaktadır. Ayrıca, çocuk suçluluğunun
akran zorbalığı boyutunda geliştirilebilecek sosyal hizmet müdahaleleri hakkında bir
çerçeve sunulmaktadır. Akran zorbalığı fiziksel, sözel, cinsel ya da duygusal
boyutlarda saldırgan davranışları içermektedir. Zorbalığın niteliğinde devamlı, bilinçli
ve kurbana zarar vermeyi amaçlayan söz ve davranışlar söz konusudur. Zorbalar,
saldırgan, atılgan ve arkadaş çevresi arasında popüler kişi; kurbanlar ise, fiziksel
olarak zayıf, kendine güvenleri düşük, diğer çocuklardan daha duyarlı, kaygılı, mutsuz
ve çekingen olarak karakterize edilirler.
Akran zorbalığına sebep olan faktörlerin başında aile gelmektedir. Literatürde
zorba ve kurban özelliklerine bakıldığında zorba davranışlar sergileyen çocukların sert
disiplin teknikleri aracılığı ile ve bedensel ceza alarak yetiştirildikleri sonuçları
görülmektedir. Bireysel özellikler gibi mikro sebepler, aile içi ilişkiler, yetiştirme tarzı,
ebeveyn tutumları gibi mezzo sebepler ile sosyo- ekonomik durum, göç gibi daha
geniş ölçekli dinamikler çocuğun suça yönelmesinde tetikleyici rol oynamaktadır.
Suça sürüklenen çocuğun cezaevi ortamına oryantasyonu, cezaevi alt kültürünün
gerektirdiği gibi davranma, otorite kazanma ya da savunma mekanizması edinme
amaçlı akran zorbalığına karışma olasılığı yüksektir.
Akran zorbalığı sonucu çocuklarda yalnızlık, düşük benlik saygısı, kaygı,
depresyon, anksiyete, psikosomatik sorunlar ve intihar gibi ciddi problemler
görülebilir. Okul ortamlarından daha kapalı ve kendi içinde dinamikleri olan cezaevi
alanında akran zorbalığının belirlenmesi ve koruyucu önleyici sosyal hizmet
müdahaleleri ile ele alınması hem suça yönelmiş olan çocuğun davranışlarının
sağaltımında hem de zorba ve kurban rolündeki çocukların topluma sağlıklı bir birey
olarak kazandırılması sürecinde oldukça önem taşımaktadır.
2
1. ÇOCUK SUÇLULUĞUNA GENEL BAKIŞ
1.1. Çocuk Suçluluğunun Kuramsal Çerçevesi
Suç, genel olarak “yasaklanan” veya “cezalandırılan” davranışlara denir. Hukuki
açıdan ise hukuk düzeni tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış
fiildir. Çocuk suçluluğu, 18 yaşın altındaki yaş grubuna dâhil çocuklarımızın karıştığı
her türlü suça denilmektedir. “Suça itilen” ya da “suça sürüklenen çocuklar”
kavramları ile “suçlu çocuk” kavramı arasında suça bakışımızı ortaya koyan büyük
farklılıklar vardır. Batı literatüründe “Juvenile Delinquency” terimiyle açıklanan, tam
karşılığı “reşit olmayanın suçluluğu” olarak çevrilen terim hem çocukluğu hem de
ergenliği içine alan bir süreci kapsamaktadır.
Çocuk, her canlı gibi büyüyerek gelişen ve bu süreç içerisinde çevresi ile
etkileşerek değişen bir varlıktır. Her çocuğun doğuştan getirdiği bir mizacı vardır.
Ancak çocuğun, ailesinden aldığı sevgi, eğitim, çevre ile girdiği etkileşimler ve diğer
yaşantılar onun kişiliğini oluşturur. Çocuk ne doğuştan kötü ne de iyi olan bir varlıktır.
O da her canlı varlık gibi değişen, çevresi ile etkileşen ve gelişen bir bireydir.
Çocuklar hangi kurallara neden uyulacağını yeterince algılayamazlar, çünkü henüz
asosyaldirler. Toplumsallaşma süreci tamamlanmamıştır. Çoğunlukla yetişkinler,
onlara uyulacak kuralları nedenleriyle anlatmazlar. Aslında kurallarda onların doğal
dürtüleriyle çelişmektedir. Çocuğun topluma ve sosyal yaşantılara karşı tavırlarının
biçimlenişi, başkalarıyla nasıl geçineceği, geniş ölçüde yaşamın ilk yıllarındaki
öğrenme deneyimlerine bağlıdır. Bu deneyimlerde, çocuğa verilen olanaklara, bu
olanakları değerlendirmek için sahip olduğu güdülenmeye, aile bireyleri, öğretmenleri
ve akran gruplarıyla ilişkilerine bağlıdır (Yavuzer, 2009). Buradan bakıldığında çocuk
suçluluğunun aslında hukuksal değil, psikososyal kökenli olduğu söylenebilir.
3
Çocuklar tarafından işlenen suçlar gerek türleri gerekse nedenleri açısından
yetişkinlerden farklıdır. Bu dönemdeki suçluluk kavramını, klasik ceza hukuku
kitaplarındaki “kanunların gösterdiği suç, bu suçu isleyen kişi de suçludur” şeklindeki
tanımlamalarla açıklamak oldukça güçtür. Zira çocuk suçluluğu derinlemesine
incelendiğinde sorunun salt hukuksal bir problem olmadığı görülecektir. Hukuksal
boyutun yanında psiko-pedogojik ve sosyal bir olgu olduğu da açıktır. Çocuk
suçluluğunu, yetişkin dönemde işlenen suçtan ayıran en büyük özellik, kişiliğin
oluşma aşamasını içeriyor olmasıdır (Yavuzer, 2009 ).
Yeterince olgunlaşmamanın sonucu olarak çocuk belirgin bir dengesizlik
içindedir. Çocuğun, gerek kendi kişisel durumundan gelen etkenler gerekse çevresel
etkenler onun bu uyumsuz davranışı göstermesinde önemli vektörler olarak
gözükmektedir (Baltacı, 2011). Çocuk suçluluğunun yetişkin suçluluğundan bağımsız
olarak ele alınması düşüncesi, çocukların yeniden eğitimle topluma kazandırılma
düşüncesini geliştirmiştir. Dolayısıyla topluma yeniden entegrasyonun sağlanması için
koruma-önleme tabanlı çalışmalara ağırlık verilmiştir.
1.2. Sosyolojik ve Psikolojik Olarak Çocuk Suçluluğu
Çocuk suçluluğu, genellikle çocuğun sosyal uyumsuzluğunun bir ifadesi olarak ele
alınmaktadır. “Bu itibarla sorun hukuki olmaktan öte psiko-pedagojik ve sosyal
niteliktedir. Bu nedenle yeterince sosyal öz benliğe kavuşmamış çocuk ve gencin
işlediği suçu çocuğun kritik gelişme dönemlerinden ayırarak ona yalnızca “suçlu”
olarak bakmak akılcı ve insancıl değildir (Sevük’ ten aktaran: Yıldız, 2009).
Çocuğun suç ile ilişkisini kurmaya çalışan literatürdeki çalışmalarda, çocuğun
suça itilmesi birden fazla nedenle açıklanmaya çalışılmıştır. Bu faktörler çocuktan
başlayarak, aile, okul, işyeri, serbest zamanı değerlendirme biçimi ve olanakları,
toplumun sosyal ekonomik, kültürel yapısı, göç, işsizlik gibi çok geniş bir biçimde ele
alınmıştır (Baykara, 2006).
4
Çocuğun değerli olma, yakınlık ve dayanışma duygusu, sorumluluk duygusu, kendini
gerçekleştirme duygusu, sağlıklı manevi yaşamın temellerini oluşturma gibi
ihtiyaçlarının karşılanamaması toplumsallaşma sürecinde çocuğun toplumun norm ve
değerlerini biçimlendirme ve içselleştirmesinde sıkıntı yaşamasına ve suça
yönelmesine sebep olabilmektedir.
1.3. Çocuk Suçluluğu Nedenleri
1.3.1. Kişiye ve Kişiliğe Bağlı Nedenler
Çocuğun suçla ilişkilendirilmesinde kişisel sebepler arasında, doğum anında annenin
ilaç ve alkol kullanımı, olumsuz doğum koşulları, radyoaktif maddeye maruz kalma,
çeşitli nevroz, anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıkların önemli etkileri olduğu
belirtilmektedir. Çocuğun aktif ve çabuk öfkelenen bir mizaca sahip olması, sakin ve
sıradan bir yapıya sahip olan çocuğa göre ileride daha saldırgan olma olasılığını
arttırmaktadır. Çocuğun suça yönelmesindeki kişisel sebepler arasında fizyolojik ve
psikolojik özellikler tek başına yeterli olmamaktadır ( Baltacı, 2011).
1.3.2. Zekâ ve Suç İlişkisi
Zekâ azlığının suç işlemede bazı potansiyel özelliklerde yatkınlık gösterdiği
bilinmektedir. Zekâ azlığının etki altında kalmayı kolaylaştırması, uyum problemleri
yaratması, suçlarını ve suça ilişkin delilleri karartmadaki başarısızlıkları da suç
açısından oranı arttırmaktadır (Baltacı, 2011). Düşük zekâ seviyesi suçluluğun
oluşumda kısmi bir etken olarak ele alınabilir yalnız suçluluğun oluşumda en önemli
etken olarak ele almak hatalı değerlendirmelere yol açabilir (Yavuzer, 2009).
5
1.3.3. Aile
Aile, sadece fizyolojik gereksinimleri değil, kendini tanıma, güvenlik, sevme ve
sevilme, değerli olma ihtiyaçlarını da karşılayan bir ortam sağlamaktadır. Zorbalığı ya
da saldırganlığı üreten faktörler arasında, çocuğun ailede ilk bakımının yetersiz
oluşunun, yetiştirilme tarzının ve ailede yaşanan problemlerin önemli rol oynadığı
bilinmektedir. Doyurucu olmayan bakım ya da yetiştirme; çok az sevgi, ilgi, bakım,
denetim ya da rehberlik ile çocuğun davranışlarına net sınırlar koyamama gibi
faktörleri içerir. Aile problemleri ise, ebeveynler arasında çatışmalı kişilerarası
ilişkiler, boşanma, psikiyatrik hastalıklar, alkol problemleri ve benzeri sorunları
içerebilir (Olweus, 1993). Yine ailede kayıplar, terk edilme, bağımlılık, güvensizlik,
kişilik bozuklukları, inkar, küçümseme, yalana yönelme, düşük empati düzeyi,
engellenmeye karşı toleransın düşük oluşu, kıskançlık, gücün kötüye kullanımı,
kontrol gereksinimi, yoksunluk, baskı gibi tutum ve davranışlar, şiddeti
körüklemektedir (Gökler, 2009).
Parçalanmış aile öyküsü, tek ebeveynlik, , suça karışmış ebeveyn, anne- baba
tutumları, aile birliğinin olmaması, iletişim sorunları, disiplin aracı olarak fiziksel
cezanın kullanılması, aile içi şiddet, alkol ve madde kullanımı, ebeveynlerin eğitim
seviyesi, aile içi etkileşim gibi pek çok dinamik düşük sosyo- ekonomik durum kadar
çocuğun suça yönelmesinde belirleyici rol oynamaktadır (Dracic, 2009). Tek
ebeveynli, sosyo- ekonomik açıdan dezavantajlı, alkol ya da madde bağımlısı,
travmatik yaşam deneyimleri ve duygusal sorunları olan ailelerin çocuklarının şiddete
yönelme eğilimi daha yüksektir.
Kalıplayan aile yapısında “sen olduğun gibi değerli değilsin; ancak benim sana
gösterdiğim kalıplar içerisinde ve o yönde kendini değiştirirsen değer kazanırsın”
şeklinde ifadeler kullanılabilmektedir. Bu sözlü bir mesaj olmasa bile tutum ve
tavırlarla daima çocuğa hissettirilir. Başkalarını taklit etme eğilimi çocuklarda yanlış
modellerin seçimi ile suç işleme eğilimi olarak ortaya çıkar. Çocuğun
toplumsallaşması aile içinde başlayıp diğer gruplarla şekillenmektedir.
6
Dolayısıyla çocuğun kişiliğinin büyük bölümü aile içinde şekillenmektedir. Aile
bütünlüğünün sağlanamaması ve aile içi etkileşimin yetersizliği, çocuğun hatalı ve
yetersiz toplumsallaşması sonucunu doğurmaktadır. Aile içinde anne baba tutumları da
çocuğun kişilik gelişiminde yadsınamaz bir rol oynamaktadır. “Kalıplayan, otoriter,
koruyucu aileler, çocuğa nasıl körü körüne kalıplara uyulacağını, nasıl davranması
gerektiğini katı standartlarla öğretirken, “Geliştiren, güven verici, destekleyici ” aile,
çocuğun duygu, düşünce ve davranışlarıyla kendini tanıması ve kişisel bütünlüğü
hakkında farkındalık kazanması için önayak olmaktadır (Baltacı, 2011).
Kalıplayıcı aile koydukları kurallara çocuklarının körü körüne uymasını bekler.
Kalıplayan aile tipinde baskı esas olduğu için yakınlık ve dayanışma duygusu da
yoktur. Bu samimiyetsizlik çocuğu arkadaş gruplarına ve dış model arayışlarına
yöneltecektir. Çocuğun aile içinde kazandığı tutumlar, onun diğer gruplara katılma
biçimini de etkilemektedir. Aile içinde edinilen tutum ve alışkanlıklar, otorite
figürlerine düşmanlık ya da uyma, liderlik ya da edilgen tutum alış biçiminde kendini
gösterecektir Çevrenin ilk basamağını oluşturan ailenin yanında okul, akranlar arası
ilişkilerin çocuk üzerindeki yoğun etkisi, çocuk suçluluğunun yetişkin suçluluğundan
ayrılmasının ne kadar zorunlu olduğunu da ortaya koymaktadır (Işıktaç, 1999).
1.3.4. Okul
Aile içinde edinilen tutum ve alışkanlıklar, otorite figürlerine düşmanlık ya da uyma,
liderlik ya da edilgen tutum alış biçiminde kendini gösterecektir. Okul çocuk için,
topluma katılma ve toplumsal kurallara uyma alanı sağlayan ilk kendini deneme
yeridir (Işıktaç, 1999). Okul, çocukların uyum güçlüklerini ve davranış problemlerini
çözmeye yardımcı bir role sahipken bazı durumlarda davranış problemlerine ve
uyumsuzluğa neden olabilmektedir. Örneğin, okul ortamında akran zorbalığı ve
hırsızlık gibi suç davranışları ortaya çıkabilmektedir (Yavuzer, 2009).
7
Okul ortamında yaşanan olumsuz yaşantılar, öğrencilerin okuldan soğumalarına,
hatta okuldan uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Öğrencilerin okuldan soğumalarına
ve uzaklaşmalarına neden olabilecek birçok olay varken, bu olayların en
önemlilerinden biri de zorbalıktır (Pişkin ve Ayas, 2011). Okul da öğrencilerin
saldırgan ve şiddet davranışlarını artıran risk faktörlerine sahip olabilir. Okulun
fiziksel yetersizlikleri, personel ve öğrenciler arasındaki ilişkilerdeki yetersizlik,
öğrenci mevcudunun fazlalığı, katı kurallar, sıkı disiplin, program seçeneklerinin
sınırlı olması, adaletsiz uygulamalar ve öğrenci özgürlüğünün sınırlandırılması ile
okullardaki şiddet olayları arasında yüksek düzeyde bir ilişki bulunmuştur (Miller’ dan
aktaran: Yavuzer, 2011).
Okulun çocuğun toplumsallaşmasında ikinci önemli katkısı, akran grupları ile
etkileşim olanağıdır. Çocuk için kişiler arası ilişkilerin arttığı, bireysel bağımsızlığı
kazanma, aileden bağımsız toplum yaşamına katılabilme, kendini tanıyabilme şansı
bulduğu akran gruplarının çocuğun suça eğiliminin oluşmasında önemli payı vardır.
Fakat bazen okul, çocukların gelişme ve uyum güçlüklerini çözecek yerde, farkında
olmadan güçlüğü arttırıcı etkilere sahip olabilir. Okuldan kaçma, çete gruplarına
katılma, akran zorbalığı gibi suç unsuru taşıyan eylemler ortaya çıkabilir (Yavuzer,
2009). Bu olumsuz faktörleri minimize etmek için okul sisteminin bir parçası olarak
okulda sosyal hizmet uzmanlarının önemi yadsınamaz.
Sosyal hizmet uzmanları öğrencilere, ailelere ve öğretmenlere çocukların
karşılaştıkları sosyal ilişki kuramama, okuldan kaçma, aşırı saldırgan olma ve baş
kaldırıcı davranışlar gösterme gibi özel, fiziksel, duygusal veya ekonomik sorunlarla
baş etmede yardımcı olma gibi kritik bir role sahiptir. Sosyal hizmet uzmanı özellikle
okulda okul başarısızlığı olan, okuldan kaçma ve çete gruplarına katılma davranışı
sergileyen çocukları takip etmeli, suça karışma oranı yüksek olan bu çocuklar için
öğretmen, okul aile birliğinde yer alan aileler olmak üzere tüm aile üyelerini müdahale
sürecine dâhil etmelidir.
8
1.3.5. Akran Grubu
Çocuğun sosyal gelişiminin en kritik noktalarından biri olan arkadaşlık ilişkileri,
toplumsal ilişkilerine öncülük eder ve çocukların doğru davranışlarda bulunması
açısından çok önemlidir. Olumsuz akran etkilerinin bir sonucu olarak özellikle
ergenlik döneminde kimliğini kazanma çabası içerisinde olan ergen; bir gruba ait
olma, grup onayını yitirmeme uğruna sapan davranışlara yönelebilmektedir. Bu
bağlamda çocuk suçluluğuna etki eden faktörler arasında arkadaş gruplarının da etkisi
büyüktür.
Aileye göre çocuğun kendisini daha yansız tanıyabileceği, kişiler arası ilişkiler
açısından gerçeklerle yüz yüze gelebileceği bir ortam ancak akranları ile birlikte iken
çocuk için söz konusudur. Akran gruplarının etkisi özellikle ergenlik çağında en üst
noktasına ulaşır. Çünkü ergen için grup yasamı, başarmak zorunda olduğu bireysel
bağımsızlığını kazanması için bir olanak sağlar. Ergenlik döneminde yoğunlaşan ait
olma, kabul görme, bağlanma gibi sosyal gereksinimler, gencin tümüyle akran
grubunun kontrolüne girmesine yol açabilir. Aile ilişkisi yetersiz olan suç işleme
eğilimindeki çocuklar için akran grubunun olumsuz etkileri daha baskındır
(Cankurtaran ve Acar, 2005).
2.ÇOCUK SUÇLULUĞU OLARAK AKRAN ZORBALIĞINA GENEL BİR
BAKIŞ
Zorbalık, kültürden kültüre farklı şekillerde ifade edilen, 1970’lerin başlarına kadar
sistematik çalışmalara konu olmayan, ancak, dünya çapında yaygınlığı olan bir
problemdir. Soruna birçok insanın aşina olmasına rağmen, ancak 1970’lerin başından
itibaren sistematik araştırma konusu haline gelmiştir. Bir kaç yıl için bu çabalar, büyük
ölçüde İskandinavya'da sınırlı kalmıştır. Uzun yıllar bu çabalar büyük oranda
İskandinav ülkeleri ile sınırlı kalmıştır. Zorbalık ilk olarak 1980’lerde İsveç’te ve
sonrasında diğer İskandinav ülkelerinde dikkat çekmiştir (Olweus, 1993). Bu ilk
çalışmalarda zorbalık “çeteleşme” olarak ele alınmıştır.
9
Okullarda zorbalık ile ilgili ilk çalışmalar 1970’li yıllarda Norveç’ li araştırmacı
Olweus tarafından yapılmıştır. Olweus, 1978 yılında zorbalıkla ilgili ‘’Aggression in
the Schools: Bullies and Whipping Boys’’ adlı kitabını yayımlamış ve daha sonraki
yıllarda Norveç ve diğer İskandinav ülkelerinde zorbalığı önleme programlarının
oluşturulması ile ilgili komisyonlarda görev almıştır. Bununla birlikte, 1980'ler ve
1990'ların başlarında okul çocukları arasında zorbalık, İngiltere, Japonya, Hollanda,
Avustralya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri gibi diğer ülkelerin de dikkatini
çekmeye başlamıştır (Yıldırım, 2012).
2.1. Akran Zorbalığı Kavramı Tanımları
Zorbalık en genel anlamda gücün sistematik olarak daha güçsüz kişi üzerinde kötüye
kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Daha spesifik anlamda kendini savunamayacak
olan kurbana karşı tekrar eden saldırgan davranışlar olarak tanımlanmaktadır
(Olweus,1995). Araştırmacılar, zorbalık yapan kişi ya da grubu “zorba (bully)”,
zorbalığa maruz kalan kişileri “kurban (victim)” ve hem zorbalık yapan hem de
zorbalığa maruz kalan kişileriyse “zorba-kurban (bully-victim)” olarak
tanımlamaktadır (Olweus, 1993). Olweus, bir eylemin zorbalık olarak
tanımlanabilmesi için üç temel ölçütün olması gerektiğini belirtmiştir.
• Kasıtlı olarak zarar verme amacı güden saldırgan davranışlar olması
• Süreklilik özelliği taşıması, zorbanın bu tür eylemleri bir kez değil sürekli yapması
• Zorba ve kurban arasında fiziksel ya da psikolojik açıdan bir güç dengesizliğinin
olması, zorbaca davranışlara maruz kalan kurbanın, zorbaya karşı kendini
koruyamayacak ve savunamayacak durumda hissetmesi gerekir.
Olweus (1993), akran zorbalığı kapsamında değerlendirilen eylemlerin vurma,
itme, tekme atma ve dürtme şeklinde fiziksel ya da tehdit etme, alay etme, sataşma ve
isim takma gibi sözel olarak ortaya çıkabildiğini belirtmektedir. Ayrıca, bu tür
eylemler toplumsal dışlama ve kasıtlı olarak grubun dışına itme gibi fiziksel ya da
sözel olmayan bir biçimde de ortaya çıkabilmektedir.
10
Pek çok tanımı olan zorbalık, agresif davranışın bir alt dalıdır. Zorbalık,
diğerlerini etkileyen baskı ve gücün kullanımı ile oluşan, sürekli olarak tekrarlayan ve
güç eşitsizliği içeren saldırgan bir davranış formudur. Üstü kapalı bir tehdit yöntemi
olan gözdağı verme, sözlü saldırı, fiziksel saldırı, baskı kurma; ırk, din, cinsiyet, cinsel
yönelim ve yetenek gibi konularda doğrudan kurbana yönelen davranışlardır (Lara ve
diğerleri, 2012).
Zorbalığın Farrington tarafından tanımlanan 5 anahtar özelliği: Fiziksel-sözlü,
psikososyal saldırı içermelidir, güç eşitsizliğine dayanmalıdır, tekrar etmelidir,
nedensiz olmalıdır ve kurbanı korkutma ona zarar verme niyeti taşımalıdır’’ şeklinde
tanımlanmıştır (Ireland ve Ireland, 2003). Fiziksel ve sözel zorbalık, kurbana yönelen
açık saldırıları içermesi ve gözlenebilirliği nedeniyle, Olweus tarafından “doğrudan
zorbalık”, toplumsal dışlama ve kasıtlı olarak bir grubun dışına itme ise, “dolaylı
zorbalık” olarak tanımlanmıştır.
2.2 Akran Zorbalığında Paylaşılan Roller
Akran zorbalığı davranışının bireyler tarafından paylaşılan rollerinin olması
gerekmektedir. Kimse toplum içinde tek başına ne zorba olabilir ne de zorbalık
yapabilir. Çünkü zorbalık toplum içinde meydana gelmekte ve en azından diğer
bireyler tarafından müdahale edilmediği ölçüde devamlılık gösterebilmektedir. Akran
zorbalığında bazıları suç işleyen bazıları kurban rolündedir. Fakat bu roller zaman
zaman zorbalığa uğramak ve zorbalık etmek arasında gider gelir. Bazı çocuklar ise,
sadece durur ve izler. Zorbalık sürecinde rolleri paylaşan kişilerin birçoğu kendi
tercihleri doğrultusunda rol seçebilmelerine karşın, zorba karşısında mağdur durumda
olan kurban ise herhangi bir tercih yapma şansını elde edememektedir. Zorba, zorba
asistanı, zorba bekçisi, kurban, kurban savunucusu, dışarıda kalanlar, rolü olmayanlar
şeklinde sıralanabilir.
11
Tablo 1: Zorbalık sürecinde ortaya çıkan roller
Roller İçeriği
Zorba Zorbalık davranışını esas olarak gerçekleştiren kişi veya kişilerdir.
Kendi tercihleri doğrultusunda bu rolü üstlenmektedirler.
Zorba Asistanı Zorbanın hareketi başlatması ile zorbadan daha aktif olarak zorbalık
süreci içerisinde yer alan kişi veya kişilerdir
Zorba Destekçisi Daha pasif bir şekilde zorbanın yanında yer alan kişi veya kişilerdir.
İzleme, müdahale veya gülme gibi davranışlarla zorbayı teşvik
ederler.
Kurban Zorbalığa maruz kalan kişi veya kişilerdir. Rollerini seçmede pek de
seçenekleri olduğu söylenemez.
Kurban Savunucusu Zorbalığın durdurulması için aktif olarak çeşitli müdahalelerde
bulunan kişi veya kişilerdir.
Dışarıda Kalanlar Zorbalık davranışı başladığında hiçbir şekilde bir şey yapmayan,
olayın tamamen dışında kalan kişi veya kişilerdir.
Rolü Olmayanlar Hiçbir rolde olmadığını ifade eden kişi veya kişilerdir.
Kaynak: (Salmivalli, Lagerspetz, Bjorkovist ve ark,1996)
2.3 Akran Zorbalığı Davranış Çeşitleri
Zorbalık davranışı doğrudan ve dolaylı olarak iki sınıfa ayrılabilmektedir. Sözel,
fiziksel- sözel ve fiziksel olmayan görünümlerle karşımıza çıkan zorbalık davranışları
mevcuttur. İlgili literatür taranarak bir derleme yapıldığında yaygın olarak görülen
zorbalık türleri şu şekildedir (Olweus, 1995; Gökler, 2009; Pişkin, 2010).
12
Tablo 2: Kabadayılık / zorbalığın yaygın olarak görülen tipleri
Zorbalık Kapsam Örnekler
Fiziksel Karşıdaki kişinin canının
yanmasına, yaralanmasına ya da
ölümüne neden olan, kasıtlı
olarak yapılan davranış ya da
davranışlardır.
Kulak çekme,
Omuz, dirsek, kafa atma
Oturacağı yere rahatsız edici bir cisim koyma
Oyun alanını terk etmeye zorlama,
Başını duvara vurma, tekme atma, çelme takma
Herhangi bir cisimle vurma, tokat atma, yumruk atma,
kafaya ve enseye vurma
Kesici aletlerle saldırma veya korkutma
Ateşli ve patlayıcı silahlarla saldırma ya da korkutma
Sözel Herhangi bir kişiye yönelik
olarak sistemli bir biçimde
yapılan, kişinin benliğini,
psikolojik ve sosyal gelişimini,
ruhsal bütünlüğünü etkileyen
olumsuz yargılar, atıflar ya da
sözel davranışlardır. En büyük
özelliği sürekli olmasıdır.
Küfür etme
Dış görünüşüyle alay etme
Bedensel özellikleriyle alay etme
Konuşma tarzı, aksanı ya da şivesiyle alay etme
Adı ya da soyadıyla dalga geçme ve küçük düşürücü
isimler takma
Kaba ve çirkin sözlerle hitap etme Sözel olarak tehdit etme
13
Zorbalık Kapsam Örnekler
Dışlama Herhangi bir kişiyi yalnızlığa mahkûm etme veya buna teşebbüste bulunma, etkinliklere davet etmeme, haber vermeme, yok saymadır.
Oyuna ve çeşitli etkinliklere almamak,
Grup dışına iterek yalnızlığa terk
etme,
Görmezden gelme, yok sayma,
Diğer öğrencilerin de konuşmasını ve
arkadaşlık yapmasını engelleme.
Dedikodu Bir kişi hakkında kişinin bulunmadığı ortamlarda asılsız sözler söylemek,duyduğu zaman rahatsız olacağı şeyler söylemek.
Arkadaşlarını kendisine karşı
kışkırtarak aralarının bozulmasına
çalışma,
Haksız yere şikâyet etme,
İftira atma, hakkında çeşitli yerlere
çirkin yazılar yazma,
Hakkında dedikodu yapma ve söylenti
çıkarma.
Eşyalarazarar
verme
Bir kişinin özel eşyalarına kasıtlı olarak zarar vermek
Eşyalarını ya da yiyeceklerini
zorla almak,
Zorla bir şeyler ısmarlatma,
Para ve eşyalarını çalma,
Eşyalarına kasten zarar verme,
Defter- kitaplarını karalama,
Ödünç alınan para ve eşyayı
geri vermeme.
14
2.4 Zorba ve Kurban Özellikleri
Olweus’ a göre (1993), zorbalar sıklıkla diğerleri üzerinde baskın olma,
kurbanlarıyla çok az empati kurma ve dürtüsellikle karakterize edilmektedir.
Zorbalar aynı zamanda yetişkin gruplarına karşı da saldırgandırlar ve diğer insanlar
üzerinde hâkimiyet - baskı kurmaya yönelik güçlü ihtiyaçları vardır. Genellikle
şiddete karşı daha olumlu tutumlara sahiptirler ve şiddet araçlarını daha fazla
kullanırlar. Genellikle problem çözme becerilerinden yoksundurlar. Alkol kullanma,
sigara içme gibi yaşlarına uygun olmayan problem davranışlar sergileme olasılıkları
yüksektir. Çoğunlukla tepisel davranırlar, otokontrolleri düşük düzeydedir ve
kurbanlarla yok denilecek kadar düşük düzeyde empati kurarlar. Diğerlerinin
haklarına ve duygularına karşı saygısız ve düşüncesizce davranırlar. Kendilerine
bakışları olumludur ve büyük çoğunluğu, kendi saldırganlık düzeylerinin farkında
değillerdir.
Zorbalar düşünülenlerin aksine, çok az ya da ortalama düzeyde kaygı ve
güvensizlik yaşarlar; ancak özsaygıları daha düşük değildir. Genellikle problemli
ailelerde yetişmişlerdir. Ailelerinde fiziksel disiplin şekilleri kullanılmaktadır. Sosyal
yaşantıda baskın karakterli, lider ruhlu, agresif, kolay hayal kırıklığına uğrayan
çocuklar zorbalık davranışına eğilimli olabilmektedir. Yetişkinlikte suç işleme ve
yüksek yalnızlık düzeyine sahip olma olasılıkları yüksektir (Gökler, 2009).
Kısaca, tipik olarak zorbalar “fiziksel güçlerine eşlik eden saldırgan tepki
örüntüleri” ile karakterize edilirler ve “çabuk öfkelenen bir mizaca” sahiptirler.
Zorbalar genellikle popülerdir ve etraflarında iki-üç öğrenciden oluşan ve zorbaları
destekleyen ya da onlar gibi olmaya çalışan küçük gruplar vardır. Dolayısıyla
oluşturulan bu ilişki ağında suç davranışı öğrenilmekte ve kötü davranışlar grup
içindeki akranlara yansımaktadır (Gökler, 2009).
15
Ayrıca empati yoksunluğu, otoriteyi sorgulama, sınırları zorlama, kuralları yıkma
ve şiddeti idealleştirme gibi özellikler zorba davranış sergileyen çocukların belirgin
özelliklerindendir. Zorba davranış sergileyen çocukların istediklerini elde etmek ya da
problemli durumları çözmek için şiddet kullanımını olumlayan bir bakış açısı olduğu
ileri sürülmektedir Bazı araştırmalar, zorba kimselerin saldırganlık ve şiddet içeren
davranışların olduğu çocuk yetiştirme pratiklerine ve tutarsız anne-baba disiplin
stratejilerine maruz kaldıklarını göstermektedir (Carney ve Merrell, 2001).
Kurbanların en temel özelliklerinden biri, diğer öğrencilerden daha kaygılı ve
güvensiz olmalarıdır. Genellikle temkinli, hassas ve sessizdirler. Özsaygıları düşüktür;
kendilerini ve kendi içinde bulundukları durumu olumsuz algılama eğilimindedirler.
Kendilerini başarısız, aptal, utangaç olarak algılarlar ve çekici olmadıklarını
düşünürler (Olweus, 1993).
Olweus (1995), iki çeşit kurban tipinden bahseder: pasif ve provakatif kurban.
Pasif kurbanlar en yaygın kurban tipidir. Bu kurbanların psikososyal zorlukları
içselleştirme riskleri vardır. Genellikle bir sosyal gruptaki diğer öğrenciler tarafından
görmezden gelinir ve reddedilirler. Pasif kurban kendine güvensiz, endişeli, saldırıları
provoke edecek bir şey yapmaz ve kendini savunmaz.
Provakatif kurban ise, çabuk sinirlenir, gergin ve huzursuzdur. Saldırıya
uğradığında karşılık verme girişimi vardır. Provakatif kurbanlar genelde diğer
çocukların konuşmaları bölerek, sırasını beklemeyerek ve dikkat eksikliği ve
hiperaktivite davranışları sergileyerek sosyal normları ihlal edebilmektedir. Kurbanlar
gergin, güvensiz, dikkatsiz, hassas, sessiz ve kendi durumları hakkında negatif
düşüncelere sahip olarak tanımlanmaktadır (Olweus,1995). Düşük benlik saygısı,
duygusal destek kaynağı olarak çok az sayıda arkadaşa, büyük oranda depresyon ve
anksiyeteye sahiptirler.
16
3. CEZAEVİNDE AKRAN ZORBALIĞI
Zorbalığın tanımlanması çevre ve nüfusa bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Okul
bağlamında değerlendirilen bir zorbalık davranışı bir seferden tekrarlayan şekilde
meydana gelmeli ve güç eşitsizliğine dayanmalıdır. Cezaevi bağlamında tanım daha
dardır. Eylemin zorbalık olarak düşünülmesi için davranışların sıklıkla tekrarlanması
gerekmez (Ireland ve Archer, 2004).
Kurbana zarar veren ve korkuya neden olan zorbalık niyeti taşıyan davranışlar da
zorbalık olarak tanımlanamaz. Kurbanlar ve zorbalar arasındaki güç eşitsizlikleri
daima belirgin değildir ve güç algılanabilir (Ireland, 2002a). Akran zorbalığının daha
büyük bir problem olabileceği cezaevleri okulda akran zorbalığı konusuna göre daha
az çalışılmış bir konudur. Çok daha kapalı bir alanda, okul çocukları arasında
görüldüğünden daha şiddetli zorbalık davranışları tipleri söz konusudur.
Hapishanede saldırgan davranışın devamını tanımlama durumu mahkûmların
başka saldırıya uğrama olasılığını önleyen yer değişikliği nedeniyle oldukça güçtür
(Ireland, 2003). Doğrudan zorbalık kurban ile zorbanın arasında doğrudan etkileşimin
olduğu açıkça görülen saldırının bir çeşididir. Dolaylı zorbalık ise daha gizlidir. Daha
kapalı niteliği nedeniyle dolaylı zorbalık daha az keşfedilebilir ve cezaevi gibi güvenli
ortamlarda daha yaygındır (Ireland, 2002).
Cezaevindeki çocuklar okuldaki çocuklar aksine diğerleri ya da aynı saldırgan
tarafından tekrarlanan, onları korkutan davranışları zorbalık olarak algılanmaktadır
(Ireland, 2002a). Bu hususlar ışığında, Ireland tarafından şu tanım önerilmiştir: aynı ya
da başka bir zorba tarafından haftalık olarak meydana gelen doğrudan ya da dolaylı
saldırıya maruz kaldıklarından bireyler zorbalığa uğramış sayılırlar.
17
3.1 Cezaevi Kültürünün Akran Zorbalığına Etkileri
Cezaevindeki fiziksel ve psiko-sosyal etkenlerle başa çıkabilmek ve cezaevinde
hayatta kalabilmek için belirli seviyede saldırganlık gereklidir. Cezaevindeki çoğu
çocuk, akran grubu yapısı, bireysel statü, kaynaklara erişim, fiziksel güç ve itibar
kazanma durumları gibi pek çok dinamiğin etkisi altında kalmaktadır. Cezaevinde
geçirilen dönem, çocuğun kendisine saygısının iyice azaldığı, ailesiyle ilişkisinin
bozulduğu, yeni suçlar için “eğitildiği” ve topluma karsı düşmanlık duygularının
pekiştiği bir süreç haline dönüşmektedir.
Cezaevlerinde akran zorbalığının görünümlerine bakıldığında: zorbalık davranışı,
fiziksel saldırı, itme kakma, tokat atma, boğma, tekme atma, saç çekme, ısırma gibi
doğrudan olabileceği gibi; isim takma, sessiz tepki, manipülasyon, dedikodu, iftira,
yalan söyleme, söylenti çıkarma, kurbana gülme, alay etme, onurunu kırma, kabul
etmeme, dışlama, oyunlara dahil etmeme, eşyalarına zarar verme, haraç kesme, hatta
kötü kötü bakma geçmiş yaşantıları hatırlatan belirli kelimeleri kullanma gibi
davranışlarla oluşabilmektedir.
İngiliz Hapishane Hizmetleri’ nin 1993’te hazırladığı zorbalıkla mücadele
stratejileri çalışmasında, zorbalığın cezaevi kurallarını bozan ve diğer mahkûmlar
üzerinde güç kazanma, gibi durumlara neden olarak aksamalara yol açtığı
belirtilmiştir. Akran zorbalığının hapishanedeki bireylerin güç kazanmasına izin veren
aksamaların oluşmasına neden olan ve hapishane düzenini bozan etkileri olduğuna
dikkat çekilmiştir.
Eğer zorba davranışta bulunanlar davranışlarını sorgulamıyorsa, istismarın değerli
bir strateji olduğuna inanabilirler ve serbest kaldıklarında da yasaya saygı göstermeleri
pek mümkün görünmemektedir (Levenson, 2000). Örneğin, cezaevinde zorbalık
davranışı geliştiren çocuk, ilginin merkezi olmak ve popüler görülmek için isim takma,
sözlü ve yazılı istismar, aktivitelerden dışlama ve baskı gibi bir dizi eylemi yöntem
olarak benimseyebilir.
18
Wolfgang ve Ferracuti şiddet pratiklerini kültürel temelde açıklayan kapsamlı bir
kuram geliştirmişlerdir. Bu kurama göre: şiddet pratiklerinin temelinde bir kültürel
yapıyı görmektedir. Bu kültür aynı zamanda kişiler arası sorunların çözümünde
bireyleri şiddet kullanmaya yöneltmekte veya teşvik etmektedir. Dolayısıyla cezaevi
alt kültürünün sosyal statü yoluyla desteklediği şiddet ve zorbalık davranışları bir
şiddet alt kültürünü doğurmaktadır. Bu kültür aynı zamanda kişilerarası sorunların
çözümünde bireyleri şiddet kodlarını öğrenmeye ve kullanmaya yöneltmektedir. Bu
şiddet alt kültüründe genelde cesaret, kavgacılık, başarılı olma, değer görme gibi
değerlere sürekli vurgu yapılmakta ve bireyler bu değerler etrafında sosyalleşmekte ya
da grup içinde statü kazanma çabası içerisinde olmaktadır. Şiddetin kültürleşmesi ise
zorba eylemi meşrulaştırıcı ve teşvik edici bir rol oynamaktadır (Kızmaz, 2006).
Cezaevinin sosyal hiyerarşisi ve alt kültürü mahkûmların zorba davranışları
benimsemesi ve zorba davranış geliştirmelerinde en önemli etkenlerdendir. Cezaevinin
örgütsel yapısı zorbalık davranışını arttırabilir. Cezaevleri disiplin uygulamalarını
zorla kabul ettiren, belirgin ve yasal bir hiyerarşik yapıya dayalı otoriter çevrelerdir.
Cezaevi alt kültürü de yine akran zorbalığını ve bu davranışa yol açan etkenleri
tanımlamada oldukça önemlidir. Cezaevi alt kültürü tüm mahkûmların bağlı olması
beklenen mahkûm yasasını içeren informal bir sosyal sistemi yansıtmaktadır (Ireland,
2002).
Cezaevinde zorba davranışa maruz kalan kurbanlar saldırılara etkili bir yanıt
veremedikleri zaman akran grupları tarafından reddedilme ve damgalanma riski
altında kalmaktadırlar. Kendini savunamayan konumdaki çocuklar, saf kurban olarak
ün kazanıp etiketlenmekte ve bu çocuklar kendini savunamadıkları için sürekli olarak
saldırıların hedefi olmaktadır. Zorba davranışa karışmamaları ve pasif duruşları
cezaevi kodlarının ihlali olarak değerlendirilmekte ve devam eden bir akran baskısına
yol açmaktadır (Ireland, 2002).
19
Cezaevlerinde zorbalık büyük ölçüde çevresel faktörlerle açıklanmıştır: Materyal
yoksunluğu, yüksek nüfus yoğunluğu, cezaevlerinin hiyerarşik yapısı, mahkûm alt
kültürü ve akran gruplarının tutum ve davranışları gibi (Ireland, 2003). Fakat çevresel
faktörler tek başına zorbalık davranışını oluşturmaz, çünkü tüm mahkûmlar zorba
davranışlar sergilemez. Çevresel faktörler zorba davranışı güçlendiren durumlar
oluşturabilir fakat kişisel özellikler belirleyici rol oynamaktadır.
Cezaevinde statü, kaynaklara daha büyük ölçüde ulaşmayı sağlayan ve
diğerlerinin talep hakkını elinde bulundurmasına olanak sağlayan değerli bir eşyadır.
Başarılı bir zorbalık eylemi akranlar arasında statüyü garantilemenin bir yoludur.
Sosyal hiyerarşi cezaevi sisteminde miras bırakılmaktadır ve cezaevi hem
mahkûmların hem de memurlar tarafından yüksek statü atfedilen zorbaların yer aldığı
bir çeşit sosyal sistemdir (Ireland, 2002). Cezaevindeki zorbalık genellikle “baskınlık
kurma - başat olma” ya da “statü kazanma ve korunmanın’’ bir aracı olarak
kullanılmaktadır. Mahkûm alt kültürü, cezaevinin hiyerarşik yapısının da katkısıyla,
statüyü temsil eden kişilerin diğerleri üzerinde hüküm sahibi olması için elverişli bir
ortam sağlamaktadır (Ireland, 2003).
Cezaevi kültürüne, adetlerine ve mahkûm kültürüne adaptasyon süreci mahkûmlar
arasındaki ilişkileri ve davranışları etkilemektedir. Cezaevi kültürünün sosyal
hiyerarşisini kabul eden ve mahkûm normları ile güçlü bir özdeşim sağlayan
mahkûmlar sosyal statüye değer verme eğilimindedir. Çünkü cezaevi sürecinde kendi
pozisyonlarının devamını sağlamak bu kültürün temelini oluşturmaktadır (Paterline ve
Peterson, 1999). Mahkûm alt kültürü zorbalık davranışını açıklamada oldukça
önemlidir. Cezaevi sosyal sistemine oryantasyon sağlayamayan bireylerin cezaevi alt
kültürüne ayak uyduramaması nedeniyle zorbalığa uğrama riski artmaktadır.
20
Sosyal ilişkiler özellikle zorba ve kurban çocuklar arasındaki ilişkilerde oldukça
önemlidir. Kurbanlar için üç temel sosyal risk faktörü vardır. Bunlar: az sayıda
arkadaşa sahip olma, kendini koruyamayacak arkadaşlara sahip olma ve akranları
tarafından reddedilmedir. Sosyal ilişkiler hapishane koşullarında sosyal ağı iyi
gelişmiş bir mahkûm çocuğa karşı saldırıya geçen zorba rolündeki çocuklar için sosyal
intikam riskini doğurmaktadır (Ireland ve Power, 2004). Dolayısıyla aile sevgisi,
denetimi ve süpervizyonundan uzak olma, zorbalık eyleminde bulunan bir akran
grubundan oluşan bir sosyal çevre ile sınırlanma durumları, mahkûmiyet kültürü ve
cezaevi yapısı ile birleşince çocukların bu tür davranışlara eğilimini artırmaktadır.
3.2 Cezaevinde Akran Zorbalığının Etkileri
Özgürlüğün ve özerkliğin kaybı cezaevindeki çocuklar için en sıkıntılı durumdur.
Çocukların kurumdaki hareket alanı cezaevi rejimi tarafından sık sık ve büyük ölçüde
kısıtlanmaktadır. Çocuğun ailesinden ve arkadaşlarından yoksun kalması, fiziksel ve
çevresel kısıtlanmalar sonucu toplumdan ayrılma ve dışlanma hissine yol açmaktadır.
Kaynakların, hizmetlerin eksikliği, hareketsizlik, zayıf yaşam koşulları, akran
zorbalığı nedeniyle kişisel güvenlik sorunları çocuğun bio- psiko-sosyal sağlık
sorunları yaşamasını kaçınılmaz kılmaktadır (Ireland, 2002).
Rigby (2003)’ e göre, akran zorbalığının bilişsel ve fiziksel sağlık için olumsuz
çıktıları: Düşük psiko-sosyal iyilik hali, zayıf sosyal uyum, psiko-sosyal sıkıntı ve
fiziksel rahatsızlıktır. Akran zorbalığına maruz kalan çocuklarda ileriye dönük bazı
psikososyal problemler baş göstermektedir. Bunlar: kronik yoksunluk, yoğun korku,
endişe, yalnızlık, terk edilmişlik hissi, anksiyete, düşük benlik saygısı, dikkat
eksikliği, geceleri uyuyamama, kabus görme, hatta bazı durumlarda intihar düşüncesi
ve sonucunda intihar girişimleri olarak görülebilir (Lara ve diğerleri, 2012).
21
Ireland ve Power ( 2004), genç ve ergen suçlularla ilgili bir çalışmalarında zorba
ve kurbanların duygusal yalnızlık ve bağlanma bakımından psikososyal uyum
sorunlarına dikkat çekmişlerdir. Daha şiddetli ve uzun süreli yaşandığında ve
toplumsal destek yetersiz olduğunda, akran zorbalığının sonuçlarının çok daha ciddi
olabildiği, ayrıca bu dönemde yaşanan zorbalık olaylarının olumsuz etkilerinin
yaşamın ileriki dönemlerinde de devam etiği belirtilmektedir (Rigby, 2003).
Zorbaların da özellikle ilerleyen yaşlarda, farklı suçlara karışma ve sabıka kaydı,
yalnızlık, depresyon, toplumdan dışlanma gibi problemleri yaşama olasılıkları yüksek
bulunmaktadır. Zorbalar, ilerleyen yaşlarında işlevsel olma olasılığı olmayan, diğerleri
üzerinde güç kullanma yoluyla güçlü olma şeklinde ortaya çıkan sağlıksız davranışları
öğrenirler. Zorbalar aynı zamanda yetişkinliklerindeki zayıf uyumun yordayıcısı olan
ve gelecek kuşaklara aktarılma olasılığı yüksek olan yetersiz sosyal beceriler
sergileme eğilimindedirler. Ayrıca, çocukluklarında akranlarına karşı saldırganlık
sergileyen çocukların, ilerleyen yaşlarda aile içi şiddet, suç ve madde kullanımı gibi
davranışlar sergileme olasılıkları da son derece yüksektir (Crothers ve Levenson’ dan
aktaran: Gökler, 2009).
3.3 Kurbanların Başetme stratejileri
Akran zorbalığı negatif etkilere yol açan stresli bir olaydır. Özgürlüğünden mahrum
kalmış olan ve olumsuz cezaevi koşullarında hayatta kalmaya çabalayan çocuğun
cezaevinde akranları tarafından akran zorbalığına uğraması psikolojik olarak
çökmesine neden olabilir. Kurban zorbalığın yarattığı stresle başedebilmek için çeşitli
başetme stratejileri geliştirir. En çok kullanılan başetme stratejileri problem odaklı ve
duygusal odaklı başetmedir.
22
Problem odaklı başetme, strese neden olan problemleri çözme yolları arama ve
sonuçları değiştirerek stresli durumla başetmeye yönelik bilişsel ve davranışsal
çabaları içermektedir. Duygu odaklı başetmede ise duygusal stresi düzenleme çabası
söz konusudur. Bir diğer başetme stratejisi ise kaçınmadır. Kurban stres etkenlerinden
kaçınma ve stresli durumları kaldırma çabası vardır. Zorbalık ve başetme stratejileri ile
ilgili Ireland’ın (2005) çalışmasında, mahkumlar tarafından kullanılan başetme
stratejileri ile psiko-sosyal stres arasındaki ilişki bakımından duygusal odaklı ve
kaçınma stratejileri ile stres, anksiyete ve depresyon arasında olumlu ve pozitif bir
korelasyon görülmüştür.
4. ÇOCUK SUÇLULUĞU ALANINDA SOSYAL HİZMET
Sosyal Hizmet uygulamalarını gerçekleştirirken insanların yaşamlarının bilişsel,
duyuşsal, davranışsal boyutlarıyla bir bütün olarak ilgilenir Karşılaşılan sorunu mikro,
mezzo, makro boyutlarıyla çok yönlü olarak değerlendirir ve bu değerlendirmeye bağlı
bir plan oluşturur ve bu planı uygula. Uygulamanın etkililiğini ve kalıcılığını
değerlendirmek amacıyla izleme çalışmaları yapar (Duyan, 2010). Yaygın bir sosyal
sorun olan çocuk suçluluğu alanında sosyal hizmet suça sürüklenen çocuk ile çalışır.
Çocuk suçluluğu alanında sosyal hizmet uzmanı çocuğun yüksek yararı, her türlü
ihmal ve istismardan korunma hakkı, adil yargılanma hakkı gibi esasları gözeterek
çocuk suçluluğunu önlemede koruyucu önleyici, geliştirici, değiştirici, rehabilite edici
çalışmaları koordine etmekle yükümlüdür. Sosyal hizmet uzmanları bu esaslar
temelinde suça sürüklenme riski olan çocuklara yol gösterici bir değişim ajanı görevini
yürütür.
Suça yönelen çocukların geneli aynı zamanda toplumsallaşma (socialization)
sorunu olan kişilerdir. Dolayısıyla suçlu çocukların tutulduğu kurumlar, onların eksik
ya da sağlıksız toplumsallaşmalarının devamını sağlayan değil azaltan bir yapılanmaya
sahiptir (Avcı, 2008). Uzman çocuğun toplumsallaşması önündeki engelleri tespit
ederek çocuk hakkında sosyal inceleme raporları düzenler. Suça sürüklenen çocukla
açık iletişim, empati ve güvene dayalı bir ilişki kurmaya çabalar.
23
Sosyal hizmet uzmanı, suça iten etmenlerin araştırılmasında ve altta yatan sorunların
çözülmeye çalışılmasında etkin rol ve işleve sahiptir. Sosyal hizmet uzmanı bu
işlevlerini gerçekleştirirken yalnızca suça sürüklenen çocukla değil onun ailesi,
arkadaşları, okulu yani tüm sosyal çevresiyle ilişki kurar. Ayrıca sosyal hizmet
uzmanı, sorunun çözümüne yönelik olarak sivil toplum örgütleri, emniyet teşkilatı ve
hastaneler gibi toplumsal kurumlarla işbirliği içerisine girer.
4.1 Cezaevinde Akran Zorbalığı ve Sosyal Hizmet Müdahalesi
Zorbalığı önlemek için bazı müdahale stratejileri mevcuttur. Bazı programlar sadece
zorba ya da sadece kurban üzerinde odaklanırken; diğer bazı programlar ise, sistematik
bir yaklaşımla zorbalık davranışını çok boyutlu olarak ele almaktadır. Ayrıca genel
anlamda gençler arasındaki şiddete müdahale etmek de önemlidir. Bu müdahaleler,
aile ve okul gibi pek çok bileşeni dikkate almaktadır (Smokowski ve Kopasz, 2005).
Sosyal hizmet müdahale programları öncelikle çocuk odaklı olmalı; çocuğu
kontrol etmekten ziyade çocukla birlikte yürütülmeli ve çocuğun uyumlu ve bütüncül
gelişimini sağlamaya odaklanmalıdır. Aile ve topluluk temelli destek hizmetleri
güçlendirilmelidir. Ailelerin çocuk bakımı ve gelişimi konusunda bilgilendirilmesini;
olumlu çocuk-ebeveyn ilişkilerini güçlendirilmesini; ebeveynlerin çocukların ve
gençlerin yasadığı sorunların farkına varmasını ve aile ve topluluk temelli faaliyetlere
katılımlarının teşvik edilmesini sağlamaya yönelik tedbirlerin alınması gerekir.
Çocuğun ailesinin müdahale programlarına dâhil edilmesi oldukça önemlidir.
Dolayısıyla sosyal hizmet uzmanları ebeveyn eğitimi ve ev ziyaret programları gibi ev
ve aile temelli programların, akran zorbalığının önlenmesinde koruyucu önleyici plan
ve programların yürütülmesinde önemli sorumluluklar üstlenmektedir. Akran
zorbalığına yönelik çalışmalarda davranış meydana gelmeden önce uygulanan önleme
çalışmaları, koruyucu önleyici çalışmalar çok az yer almaktadır. Akran zorbalığıyla
mücadelede üç temel sosyal hizmet müdahalesi göz önünde bulundurulmalıdır:
24
Önleyicilik
Yeniden eğitim
İzleme çalışmaları
Akran zorbalığını önlemek için etkili müdahale plan ve programlarının
geliştirilebilmesi için zorbalık ve mağduriyet davranış kalıpları iyi anlaşılmalıdır.
Zorbalığı etkili bir biçimde ele almadan önce davranışın ardında yatan motivasyonlar
tanımlanmalıdır (Ireland, 2002). Crothers ve Levinson (2004) ‘ a göre, zorbalığın
önlenmesine yönelik yaklaşımlar değerlendirme, önleme ve müdahaleyi içerecek
şekilde çok geniş kapsamlı olmalıdır. Zorbalığın önlenmesine yönelik sosyal hizmet
müdahalesi geliştirmenin ilk aşaması, etkili bir değerlendirme programı geliştirmektir.
Değerlendirmeler; gözlem (yapılandırılmış ve yapılandırılmamış), görüşme,
sosyometrik ölçümler, anketler, öğretmen görüşleri, zorbaların kendi kendilerini
değerlendirmeleri gibi yöntemlerle yapılabilir. İdeal olarak zorbalık değerlendirmeleri,
dikkatle planlanmalı ve yöneticiler, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar,
öğretmenler gibi profesyonellerden oluşan bir grup tarafından uygulanan sistematik
çabalar olmalıdır (Crothers ve Levenson’ dan aktaran: Gökler, 2009).
İlk akran zorbalığı karşıtı uygulamalar 1993’ de İngiliz hapishane hizmetleri
tarafından başlatılmıştır. Bu uygulamalara göre, zorbaların kurbanlarının kim olduğu,
zorbalığın nerede olduğu, zorbalık eyleminin ne kadar geniş çaplı olduğu ile ilgili bilgi
toplamak için hapishaneleri cesaretlendirerek bilgi toplanmalıdır. Hapishane yönetimi
mahkûm saldırısında artış, transfer isteği gibi dolaylı belirtilere dikkat etmeleri için
cesaretlendirilmelidir. Akran zorbalığının cezaevinde büyük ihtimalle nerede meydana
gelebileceği belirlenmeli, mahkûmların zorbalık yapma fırsatlarını azaltacak
görevlendirme stratejileri geliştirilmeli, yüksek güvenlik alanlarında personel sayısı
artırılmalıdır. Sosyal hizmet uzmanları, hapishanede mahkûm, ziyaretçiler ve tüm
personelin dâhil olduğu bir yaklaşımın benimsenmesi ve hapishane ikliminin olumlu
yönde değiştirilmesi için uğraşır. Cezaevi içinde fiziksel çevrenin görüntüsü
değiştirilmeli (daha küçük yaşam üniteleri), saldırıya açık olabilecek alanlarda
kameralı sistem ve dinleme sistemleri sağlanmalıdır. Sosyal hizmet uzmanı,
mahkûmların ilgili personelle iletişim halinde olmaları için bağlantı kurmalı ve
gelecekte kurbanların zorbalığa uğramalarını önleyecek görevlendirme stratejilerinin
(atılganlık programları, şahsi eşyaların etiketlenmesi) düzenlenmesini sağlamalıdır.
Sosyal hizmet uzmanı, zorbalık davranışında bulunan çocuklar için grupla sosyal
hizmet müdahalesi geliştirerek alternatif programlar hazırlamalı, zorbalık riski
altındaki çocuğun başka ünite ya da koğuşa alınmasını ve takibini sağlamalıdır
(Ireland, 2002a).
Sosyal hizmet uzmanı gözetim altındaki çocukların kendilerini kuvvetli ve zayıf
yönleriyle tanımalarında, zorba davranışlarını değerlendirmelerinde ve bu
değişikliklere uyum sağlayabilmelerinde bireylerle sosyal hizmet müdahalesi yoluyla
onlara yardımcı olmalıdır. Sosyal- psikolojik gelişimlerini ve bulundukları çevreye
uyumlarını kolaylaştıracak ortamları hazırlamak, grup içinde iletişim kurabilme ve
grup içinde zorba davranışlara başvurmaksızın statü ve işlev kazanmalarında yardımcı
olmalı bu konuda farkındalık kazandırma çalışmaları yürütmelidir.
Sosyal hizmet uzmanı, zorbalık davranışı sergileyen ve zorba davranışa maruz
kalan diğer çocukların sorunlarına gerçekçi ve uygun çözümler bulmalarında,
davranışlarını denetlemede bir iç kontrol gücü kazanmalarına yardımcı olmalıdır.
Cezaevindeki diğer akran gruplarını daha iyi tanımaları, sevgi, hoşgörü ve anlayış
çerçevesinde iletişim kurabilmelerini sağlayacak aktivitelerin düzenlenmesinde
inisiyatif almalıdır. Sosyal destek, akran zorbalığını içselleştirme ve dışsallaştırma
davranışı arasında tampon bir rol oynamaktadır. Sosyal hizmet uzmanı bu
düzenlemelerin yapılandırılmasında özellikle sosyal destek sisteminin geliştirilmesine,
akranlararası ilişkilerin güçlendirilmesine öncelik vermelidir.
Sosyal hizmet uzmanı nitelikli bir müdahale planı hazırlayabilmek için zorbalık
davranışları sergileyen çocuk ve gençlerin, bu davranışa yönelmelerindeki nedenleri
derinlemesine araştırmalıdır. Bu planı hazırlarken multidisipliner bir ekiple birlikte
çalışmaları düzenlemeli, cezaevinde zorbalığın sona erdirilebilmesi için, tüm cezaevi
personeli ile adli süreçte çocukla ilgili karar mekanizmalarında söz sahibi tüm
meslektaşların bir koordinasyon ve işbirliği geliştirmelidir. Sosyal hizmet uzmanı,
zorbalığı önleme politikalarında farkındalık seviyesinin artırılması, zorbalığın normal
ve kabul edilebilir bir davranış olduğuna ilişkin görüşlerin değiştirilmesi, cezaevi
çevresinde güvenliğin geliştirilmesi, zorbalık davranışıyla ilgili sürece dâhil olan tüm
tarafların gelişimi ve kurumda zorbalığa karşı sessiz kalma kuralının yok edilmesi için
güvene dayalı bir atmosfer oluşturulmasında önemli sorumluluklara sahiptir. Bu
noktada sosyal hizmet uzmanı özellikle infaz koruma memurları ve ilgili diğer
personelle çalışmalı ve zorbalık eylemini engelleme çalışmalarında onlarla işbirliği
geliştirmelidir.
Cezaevine giren bir çocuk oradan güçlenerek, yaşamını tek başına suç işlemeden
sürdüreceği bir donanımla değil, örselenmiş, aşağılanmış, birçok durumda yanında
kaldığı diğer insanlardan suç işleme konusunda eğitim alarak çıkmış bulunmaktadır
(Gökpınar, 2007). Çocuk refahı ve çocuğun yüksek yararı temelinde, çocuğun ya da
gencin bir kuruma kapatılması başvurulacak son çare olmalı ve bu yöntem belirli
şartlarla sınırlı tutulmalıdır. Alternatif bakımın kaçınılmaz olduğu durumlarda,
tedbirlerin bakım altına alınacak gençlerin gerekli tüm hizmetlerden yararlanmalarını
sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Yetkili merciiler çocukların
incinilebilirliklerini göz önünde tutarak onların fiziksel ve zihinsel bütünlüklerini
korumalı ve esenliklerini sağlamalıdır. Bu bağlamda, diğer tutuklu çocuklar tarafından
saldırı ya da tacize maruz kalma korkusu yaşayan çocuklar için ayrı bir mekân temin
edilebilir. Tacize maruz kalmış çocuklar için özel bakım imkânları sağlanmalıdır.
Zorbalığa uğramış olan çocuklarda, daha iyi baş edebilmelerini sağlayan, sosyal
yetenekleri geliştirmek için daha çok fırsatlara ulaşabilmelerini sağlayan eğitimler için
gerekli alan oluşturulmalıdır (Hammerberg, 2009).
Tutukevlerinin bağımsız ve nitelikli uzmanlar tarafından düzenli aralıklarla
özenle denetlenmesi ve hem şikâyetleri gizli biçimde dinleyecek hem de
tutukevlerindeki gençlerin kaygılarına karşı çözüm üretecek bağımsız şikâyet
mekanizmalarının geliştirilmesi, çocukların güvenliğinin sağlanması açısından temel
önem teşkil etmektedir (Hammerberg, 2009). Tutukevinde kalan çocukların bireysel
ihtiyaçlarını karşılayacak ve kapatılma nedenlerine uygun çeşitli hizmetler olmalıdır.
Bu tesislerde çocuk ve gençlerin kendilerine, çalışanlara, başkalarına ve daha geniş
olarak içinde bulundukları topluluklara zarar vermelerini engelleyecek şekilde asgari
düzeyde sınırlayıcı güvenlik ve gözetim düzenlemeleri sağlanmalıdır. Bu noktada
sosyal hizmet uzmanlarına önemli rol ve görevler düşmektedir.
Sosyal hizmet uzmanı, uygulamalarını bilgi temeline dayanan rol, beceri ve
değerleriyle birlikte kullanarak müdahale sürecini etkili bir şekilde gerçekleştirme
çabası içindedir. Sosyal hizmet uzmanı, sosyal hizmetin danışmanlık, kaynak yönetimi
ve eğitim işlevleri kapsamındaki; muktedir kılıcı, kolaylaştırıcı, planlayıcı; bağlantı
kurucu, savunucu, uygun hale getirici, arabulucu, harekete geçirici ve hızlandırıcı;
öğretim, eğitim, toplumu bilgilendirme ve araştırma- mesleki bilgilendirme rollerini
kullanarak uygulamalarını şekillendirir (Duyan, 2010).
Sosyal hizmet uzmanı suça sürüklenmiş çocukla çalışırken mesleğin rol ve
işlevlerini kullanarak, yapacağı tüm müdahaleleri çocukların gelişimine katkıda
bulunacak şekilde hazırlamalı ve hem çocukların hem de ailelerinin bu düzenlemelere
aktif bir şekilde katılımını sağlamalıdır. Sosyal hizmet uzmanı, Zorbalık davranışı
geliştiren ve zorbalık mağduru çocuklar dahil tüm çocuklar okulda eğitim imkanları,
sosyal becerilerin geliştirilmesi, öfke yönetimi, bağımlılık danışmanlığı, birey ve
gruplarla terapi, fiziksel eğitim ve spor, serbest zaman faaliyetleri, merkez dışı
faaliyetler ile salıverilme sonrası için pek çok bakım hizmetlerinden yararlandırılması
için kapsamlı bir plan oluşturmalıdır.
SONUÇ
Akran zorbalığı ile ilgili gerek yurt içi gerekse yurt dışında pek çok çalışmaya ulaşmak
mümkündür. Literatürde zorbalık konusunun dünyanın pek çok yerinde oldukça
yaygın bir problem alanı oluşturduğu görülmektedir. Okullarda akran zorbalığı ile
ilgili daha çok kaynak ve çalışma mevcuttur. Akran zorbalığının cezaevi boyutunda
incelenmesi bu açıdan önem teşkil etmektedir. Suç davranışına yönelmiş olan
çocukların gönderildikleri cezaevlerinde, gerek çevresel faktörler gerekse sosyal
ilişkiler ağı nedeniyle yeniden suç davranışı olan akran zorbalığına karışması söz
konusu olabilmektedir.
Davranışı sağaltmak yerine farklı ve dinamik bir şekilde yeniden suç davranışını
besleyen bir cezaevi kültürü, çocukların zorbalık davranışı sergilemesini ya da zorba
davranışın kurbanı olarak sindirilmesini teşvik edici bir rol oynamaktadır. Daha kapalı,
kendi içinde dinamikleri olan bir ortamda zorbalığın etkileri ve sonuçları kolaylıkla
gizlenebilmektedir. Suça sürüklenen çocukların cezaevi ortamında yeniden zorbalık
davranışına yönelmesinin ardında çeşitli motivasyonlar rol oynamaktadır. Bunlar
arasında en önemlileri: sosyal statü edinme, grup içinde kabul görme ve sorun çözme
stratejisidir.
Zorbalığa maruz kalma kurban rolündeki çocukların değersizlik ve korku hisleri
geliştirmesine, kimseye güvenememesine, bulunduğu ortamdan soyutlanmasına neden
olmaktadır. Bu noktada kurban rolündeki çocuklara kurbanlıklarını tetikleyen
özellikleri hakkında farkındalık sağlanmalı ve uygun başetme stratejileri
öğretilmelidir. Akranları ile pozitif deneyimlerin arttırılmasına yönelik eğitici,
yönlendirici programlar arttırılmalıdır. Sosyal hizmet uzmanı, çocukların kişisel
kontrolünün arttırılması, öfke kontrolünün sağlanması, sosyal beceri gelişimlerinin
arttırılması, pozitif başetme stratejilerinin öğretilmesine ilişkin çok boyutlu mesleki
müdahaleler hazırlamalıdır. En genel kapsamda, suç işleyen çocukların toplum
tarafından damgalanmalarını önlemek amacıyla işledikleri suçun türü göz önüne
alınarak cezalarını ıslahevi dışında - psiko-sosyal gelişimlerine zarar
vermeyecek ortamlarda- çekmeleri konusunda gerekli yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
KAYNAKLAR
AVCI, M. (2008). Tutuklu Çocuklar Üzerine Bir Araştırma: Çocukların Suça
Yönelmesinde Etkili Olan Toplumsal Nedenler ve Çözüm Önerileri. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 11: 49-73.
BALTACI, A. (2011). Uluslar Arası Sözleşmelere Göre Çocuk Hakları. Erişim:[
http//www.belgeler.com]. Erişim Tarihi: 02.08.2013.
BAYKARA, A. (2006). Çocuk Sosyal Politikası Artık Görebiliyor ve Fark Edebiliyoruz: Çocuklarda Şiddet Olgusu. Çalışma Ortamı Dergisi, 85: 10-12.
CARNEY, A.G., MERRELL, K.W. (2001). Bullying in Schools: Perspectives on
Understanding and Preventing and International Problem. School Psychology International,
22: 364-382.
CANKURTARAN, Ö, Ö., ACAR, Y, B. ( 2005). Güçlendirme Yaklaşımı Bağlamında
Çocukla Çalışma: Gözetim Mekanizması Destek Hizmetleri Ankara İli Pilot Projesi. Türkiye
Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, Ankara.
DRACİC, S. (2009). Bullying And Peer Victimization. Materia Socio Medica, 4: 216-219.
DUYAN, V. (2010). Sosyal Hizmet Temelleri Yaklaşımları Müdahale Yöntemleri, SHU Derneği Yayını, Yayın No: 16, s.:26-30.
GÖKLER, R. (2009). Okullarda Akran Zorbalığı. Uluslar arası İnsan Bilimleri, 6: 511-537.
GÖKPINAR, M. ( 2007). Sosyal ve Kriminal Boyutlarıyla Çocuk Suçluluğu. TBB Dergisi: 72:
206-233.
HAMMERBERG, T. ( 2009 ). Çocuklar ve Çocuk Adalet Sisteminde: İyileştirmeye Yönelik Öneriler. Erişim : [http://www.ihop.org.tr]. Erişim Tarihi: 03.08.2013.
Home Office Prison Service. (1993). Bullying in Prison: A Strategy to Beat It. London:
HMSO.
LARA,M., ARCEO, C., ANDULAN, A., MARCELO, M., ESTRADA, M., GROSPE, J., TAMARES, E., REYES, J. ( 2012). Effects of Bullying. Undergraduate Thesis, Nueva Ecija University of Science and Technology. Cabanatuan.
OLWEUS, D. (1995). Bullying or Peer Abuse at School: Facts and Interventions. Current
Directions in Psychological Science, 4: 196-200.
OLWEUS, D. (1993). Bullying at School: What We Know and What We Can Do. Cambridge,
MA: Blackwell.
PATERLINE, B.A., PETERSEN, D.M. (1999). Structural and Social Psychological
Determinants of Prisonization. Journal of Criminal Justice, 5:427-441.
PİŞKİN, M., AYAS, T. (2011). Akran Zorbalığı Ölçeği: Çocuk Formu. Akademik Bakış.
Erişim: [http://www.akademikbakis.org ]. Erişim Tarihi: 02.08.2013.
RİGBY, K. (2003). Consequences of Bullying in Schools. The Canadian Journal of
Psychiatry, 48: 583-590.
SALMIVALLI, C., LAGERSPETZ, K., BJORKQVIST, K., OSTERMAN, K.,
KAUKIALNEN, A. (1996). Bullying as a Group Process: Participant Roles and Their
Relations to Social Status within the Group. Aggressive Behavior Journal, 22: 1-15.
SMOKOWSKI, P.R., KOPASZ, K.H. (2005). Bullying in School: An Overview of Types,
Effects, Family Characteristics and Intervention Strategies. Children & Schools, 27: 101- 110.
IŞIKTAÇ, Y. (1999). Sosyolojik Açıdan Çocuk Suçluluğu ve Bir Hukuk Devleti Olan
Türkiye’de Devletin Cezalandırma Yetkisini Kullanış Biçimi. Mevzuat Dergisi, 13:2.
IRELAND, J. ( 2002 ). Bullying in Prison. The Psychologist, 15: 130-133.
IRELAND, J. L. (2002a). Bullying Among Prisoners: Evidence, Research and Intervention
Strategies, Hove: Brunner-Routledge.
IRELAND, J. L., IRELAND, C. A. (2003). How Do Offenders Define Bullying? A Study of
Adult, Young and Juvenile Male Offenders. Legal and Criminological Psychology, 8: 159-
173.
IRELAND, J. L., POWER, C. L. (2004). Attachment, Emotional Loneliness and Bullying
Behavior: A Study of Adult and Young Offenders. Aggressive Behaviour, 30: 298–312.
IRELAND, J. L., BOUSTEAD, R., IRELAND, C. A. (2005). Coping Style and Psychological
Health Among Adolescent Prisoners: A Study Of Young and Juvenile Offenders. Journal Of
Adolescence, 28: 411-423.
KIZMAZ, Z. (2006). Şiddetin Sosyo - Kültürel Kaynakları Üzerine Sosyolojik Bir Yaklaşım. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Dergisi, 16: 247-267.
LEVENSON, J. (2000). Beating the Bullies? The Prison Service’s Anti Bullying Strategy: Monitoring Prison Regimes. London: Prison Reform Trust.
YAVUZER, H. (2009). Çocuk ve Suç, 9. Baskı, İstanbul: Remzi Kitapevi.
YAVUZER, Y. (2011). Okullarda Saldırganlık/Şiddet: Okul ve Öğretmenle İlgili Risk Faktörleri ve Önleme Stratejileri. Milli Eğitim Dergisi, 192: 43- 61.
YILDIRIM, R. (2012). Akran Zorbalığı. Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Dergisi, 10: 39-51.
YILDIZ, Ö (2009). Toplumsal Değişme Sürecinde Çocuk Suçluluğunda Yeni boyutlar: Toplumsal Dönüşümler ve Sosyolojik Yaklaşımlar. Erişim: [www.sosyolojidernegi.org.tr/kutuphane/icerik/yildiz_ozkan.pdf]. Erişim Tarihi: 02.08.2013.