49
KIŞ 2010 sayı 01 SNOWbreak SeNİ çağırıyOr! BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ SPOR KURULU SPOR&KÜLTÜR&YAŞAM DERGİSİ Nba OFFSeaSON HıNCaL ULUç ve SeMİH SayGıNer ile SÖyLeŞİ WıNDSUrF kaya TırMaNıŞı F1 kaZaLarı B.Ü. SPOR KURULU SPOR & KÜLTÜR & YAŞAM DERGİSİ SAYI 1 KIŞ 2010 SNOWBREAK 2010 NBA OFFSEASON HINCAL ULUÇ ve SEMİH SAYGINER ile SÖYLEŞİ WINDSURF KAYA TIRMANIŞI F1 KAZALARI

Athletics 2010 Kış

Embed Size (px)

DESCRIPTION

kültür ve yaşam dergisi Athletics' in 1.sayısıdır.

Citation preview

Page 1: Athletics 2010 Kış

KIŞ 2010 sayı 01

SNOWbreak SeNİ çağırıyOr!

BOĞ A ZİÇİ ÜNİ V ERSİ T ESİ SPOR K URUL U SPOR & K ÜLT ÜR & YA Ş A M DERGİSİ

Nba OFFSeaSON • HıNCaL ULUç ve SeMİH SayGıNer ile SÖyLeŞİ

• WıNDSUrF

• kaya TırMaNıŞı • F1 kaZaLarı

B.Ü

. SP

OR

KU

RU

LU S

PO

R &

LTÜR

& YA

ŞA

M D

ER

GİS

İ SAYI 1 • K

IŞ 2010 SN

OW

BR

EA

K 2010 • N

BA

OF

FS

EA

SO

N • H

INC

AL U

LUÇ

ve SE

MİH

SAYG

INE

R ile S

ÖYL

İ • WIN

DS

UR

F • KAYA

TIRM

AN

IŞI • F1 K

AZ

AL

AR

I

Page 2: Athletics 2010 Kış
Page 3: Athletics 2010 Kış

1 önsöz Başkanın Gözünden

4 organizasyon SnowBreak 2010

10 biyografi Usain Bolt

13 basketbol NCAA

16 ilginç sporlar Bossaball

18 motor sporları Formula 1 Kazaları

22 sports marketing Ruhunu Yitiren Bir Fenomen

25 inceleme Rüzgarın Çocuklarına Dair - Windsurf

30 röportaj Semih Saygıner

34 tanıtım Macera Akademisi

36 kampüsten Boğaziçi Holigan

38 güncel NBA’de Transfer Sezonu Bombaları

44 spor tanıtımı Curling

47 ustalar köşesi Hıncal Uluç

52 spor Atlı Okçuluk

55 inceleme Spora Retrospektif Bir Bakış

58 tarih Oxford Cambridge Boğaziçi Kürek Yarışları

61 ekstrem sporlar Kaya Tırmanışı

65 uzakdoğu sporları Yogayla Gelen Huzur

69 moda Sporun Stili

72 sağlık Kış Aylarında Beslenme

75 değerlendirme 2009’un Ardından

76 güncel Sporun Enleri

80 eğlence Ödüllü Test

KIŞ 2010 sayı 01

sf 4

sf 30

içindekiler

dosya:SNOWBREAK 2010

söyleşi: SEMİH SAYGINER

söyleşi: HINCAL ULUÇ

sf 47

güncel: NBA OFFSEASONsf 38

tarih: OxFORd CAMBRIdGEsf 58

BOĞAZİÇİ KüREK YARIŞLARI

Page 4: Athletics 2010 Kış

önsöz

erhabalar,

Boğaziçi Üniversitesi Spor Kurulu olarak yeni bir projeye imza atmanın heyecanını yaşıyoruz. Kökleri eskiye dayanan ve düzenli olarak okulumuz bünyesinde çıkartılan “Sporcu Bülteni” artık genişleyen konu ve içerik

perspektifiyle yerini ATHLETICS’e bırakıyor.

Yaşamımızda önemli bir yeri olan sporu, ATHLETICS ile tüm Boğaziçililere ve ilerle-yen yıllarda tüm Türkiye’ye anlatmayı hedefliyoruz.

Türkiye’ye, hatta dünyaya baktığımızda; hayatta başarılı, kariyerlerinde uç noktalara ge-len insanların profesyonel veya amatör bir şekilde bir sporla uğraşmış olduklarını ve hala sporu hayatlarının bir parçası halinde icra ettiklerini görürüz. Şüphesiz ki, bu insanların başarısında, sporun sosyal ve kişisel gelişimlerine katkısı etkili olmuştur.

Tabii bunun yanında olmazsa olmaz; sağlık… Günümüzde tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek var ki o da, spor yapan insanların daha sağlıklı bir yaşam geçirdiği.

Bunlar ve daha birçoğu, kısacası dolu dolu spor, sizi ATHLETICS sayfalarında bekliyor olacak. Spor dünyasına farklı açılardan bakabilmeniz için her dönem sizlerle olacağız.

Kısa ve öz bir spor felsefesiyle sizi de oyunun içine davet ediyoruz.

Keep the rules, play the game!

Boğaziçi Üniversitesi Spor Kurulu Başkanı

BAŞKANIN GÖZÜNDEN

Sayı: 1 Kış 2010

Adres: Boğaziçi Üniversitesi Spor Kurulu, 34340, Bebek İstanbulTel: (212) 257 10 81E-posta : [email protected]İnternet Sitesi: www.sportscommittee.com

İmtiyaz SahibiBoğaziçi Üniversitesi Spor Kurulu adına Fatma Uzunlar

Genel Yayın YönetmeniMelih Şener

Yazı İşleri MüdürüFatma Uzunlar

EditörHarun Çeliksoy

Yayın KuruluEkin Yalçın, Elif Pelin Çelikel, Harun Çeliksoy, Özlem Tetik

SPOR KURULU 2010Melih Şener, Gökhan Döneli, Batuhan Avcı, Fatma Uzunlar, Burhanettin Gökmen, Ekin Yalçın, Elif Pelin Çelikel, Emrah Aydın, Harun Çeliksoy, Mehmet Karaca, Özlem Tetik

Grafik TasarımZeynep Özel

Katkıda BulunanlarBengü Sülüşoğlu, Gülfem Gönül, Gülnur Koç, Fatih Baş, Meriç Diren, M. Turgay Köse, Yasin Eroğlu

TeşekkürlerHıncal Uluç, Semih Saygıner, Recep Akıcı, Celal Cüneyt İşgör, Yiğit Narçın, Kutlu Kaan Haliloğlu, Ecenur Doğan

Dergimize yaptığı çok değerli katkılarıyla Spor Kurulu ‘90 Başkanı Sn. Okay Eğdirici’ ye teşekkürlerimizi sunarız.

Dağıtım Subcommittee 2010

Basım Yeri G.M. Matbaacılık ve Tic. A. Ş.100. yıl Mah. MAS-SİT 1. Cadde No:88 34204 Bağcılar İSTANBULTel: +90 212 629 00 24Basım Tarihi Ocak 2010

Ön Kapak fotoğraf Kaan Verdioğlu

Athletics, üç ayda bir yayınlanan yerel süreli yayındır.

Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Dergide yayımlanan tüm yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu reklam veren firmalara aittir.

Athletics’in içeriği, tamamen ya da bölümler halinde dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.

Spor Kurulu Spor & Kültür & Yaşam Dergisi

M

Page 5: Athletics 2010 Kış

T ürkiye’de basketbolun ve Ameri-kan futbolunun ilk defa oynan-dığı, softbol ve beyzbol branşla-

rını Türk sporcularla ilk defa tanıştıran kurum Boğaziçi Üniversitesi. Kuşkusuz bu ilklerin ardında Boğaziçi’ni diğer üniversi-telerden farklı kılan öğrenci topluluklarının en önemlisi hatta en eskisi yatıyor: Kökleri 1896’ya kadar uzanan Athletic Association ya da şimdiki ismiyle Boğaziçi Üniversitesi Spor Kurulu.

Asırlık bir kurum spor kurulu. Öyle ki, kuruluşu 1986’ya Robert Koleji yıllarına kadar gidiyor. Kolejin spor geleneğini yüz-yıllar boyu nesilden nesile başarıyla akta-

Boğaziçi Üniversitesi’nin sporuna yön ve-ren kurul aynı zamanda okulun en büyük organizasyonlarının altına da imzasını atı-yor. Adeta şirket yönetircesine çalışan an-cak çalışırken de eğlenmeyi asla ihmal et-meyen 12 kişilik yönetim kurulunun dü-

ran Spor Kurulu sporun başarıyı tetiklediği gerçeğinin de en somut örneği. Mezunları arasından Türkiye’nin iş yaşamına yön ve-ren isimlerden akademisyenlere hatta sa-natçılara kadar pek çok önemli ismin por-treleri ofisin duvarlarını süslüyor.

organizasyon

Boğaziçi’nin heyecanla beklenen kış festivali SnowBreak için geri sayım

başladı. 90’lı yıllarda kış sporlarının henüz yaygınlaşmadığı ve olanakların

oldukça kısıtlı olduğu bir dönemde Spor Kurulu tarafından Boğaziçi’nde

başlatılan efsane bu yıl 15. yaşını büyük bir coşkuyla kutluyor.

Snow Break BU YIL Çok FarkLI oLacak!

Harun Çelİksoy HEYECANLA BEKLENEN FESTİVALİN PROGRAMINDA; GELENEKSEL AÇILIŞ VE KAPANIŞ TÖRENLERİ, GÜNDÜZ ANİMASYONLARI, KONSERLER, AMATÖR VE PROFESYONEL KATILIMCILARI İLE SNOWBOARD, KAYAK YARIŞLARI VE PİJAMA PARTİSİ GİBİ FARKLI KONSEPTLERDE PARTİLER YER ALIYOR.

4 KIŞ 2010 KIŞ 2010 5

Page 6: Athletics 2010 Kış

karak karla kaplı tepelere ellerinde harflerle tırmanan Spor Kurulu çalışanları da büyük bir alkışı hak ediyor!

GELENEKSEL SNOWBREAK KAYAK VE SNOWBOARD YARIŞLARISnowBreak temellerini kayak ve snowboard takımlarına kış sporları yaptırma amacına dayandırıyor. Snowboard ve Kayak takım-larının da katıldığı yarış; profesyonel yarış-çıların yanında amatör yarışçılara da ken-dilerini gösterme ve kış sporlarının heyeca-nını en mükemmel şekilde yaşama imkânı veriyor. Büyük slalom yarışları bu yıl da ka-tılımcılara heyecanlı dakikalar yaşatacak.

PİJAMA PARTİSİYine Spor Kurulu’nun 90’lı yıllarda icat et-tiği ve bir Snowbreak geleneği olan pijama partisine, diğer Uludağ festivallerinde de pek çok mekânda da gece aktivitesi olarak da rastlamak mümkün. Her Snowbreak or-ganizasyonunun üçüncü gecesi düzenlenen pijama partisine pijaması olmayan katıla-mıyor. Pijama partisinde bornozdan ayı-cıklı pijamaya kadar pek çok farklı de-sende pijama giymiş katılımcı görebil-mek mümkün. Snowbreak katılımcıla-rına ücretsiz olan partiye dışarıdan da belirli bir ücret ödeyerek gi-rebilebiliyor.

ANİMASYONLARSnowBreak’i sadece kış spor-larının yapıldığı bir festival olarak görenler fena halde ya-nılıyor! Neden mi? Çünkü 5 günlük festival süresince ka-

O halde tek yapmanız gereken sevgilinizi ikna edip SnowBreak’in spor ve eğlence dolu dünyasına adım atmak…

SNOWBREAK 2010 KARTALKAYA!Uzun yıllardan bu yana Uludağ’da ger-çekleştirilen festival bu yıl ise farklı bir mekânda Kartalkaya’da Dorukkaya Otel’de gerçekleştirilecek. Gerek pistleri ve kar kalitesi gerek ortamı ile kış spor-ları için Türkiye’nin en uygun mekânların-dan olan Kartalkaya 14 – 18 Şubat tarih-leri arasında 400’den fazla Boğaziçiliye ev sahipliği yapacak. Festivale her şey dahil

sisteme sabah öğle akşam zen-gin açık büfe, gece 12’ye ka-dar sınırsız yerli alkollü ve alkolsüz içecek-ler, cookie’li çay

tılımcılar gün boyu yapılan animasyonlar ve gösteriler ile gönüllerince eğlenme fır-satı da yakalıyorlar. Otel lobisinde yapılan animasyonların yanında Tabu, jenga, tavla, twister ve Beerpong turnuvaları ile sponsor firmaların etkinlikleri gün boyu düzenle-nen aktivitelerden sadece bir kaçı.

SEVGİLİLER GÜNÜ ÖZELSevgilinizle Türkiye’nin en güzel kış mekânlarından birinde, karla kaplı do-ğada başbaşa zaman geçirmeye ne dersiniz? SnowBreak 14 Şubat’ta sevgililer gününe özel sürprizlerle de geliyor. Sevgiler gü-nüne özel düzenlenecek ‘Love Night’, gün boyu düzenlenecek animasyonlar ve sevgi-

lilere özel sürprizlerle eğlence ve romantizm dolu unu-

tulmayacak bir gün sizleri bekliyor!

İşte karşınızda tüm yönleriyle SnowBreak..

HARF YAKMA GELENEğİPek çok kış festivalinin olmazsa ol-mazı “harf yakma geleneği” temel-lerini Boğaziçi Üniversitesi Snowb-reak kış festivalinden alıyor. İlk defa Spor Kurulu’nun 90’lı yıllarda Uludağ’da denediği ve kar üzerinde Snowbreak harf lerini yakarak ger-

çekleştirdiği gösteri bugün pek çok farklı kış festivalinde farklı isimler altında yapılı-yor. Festivalin ilk günü yapılan harf yakma töreni aynı zamanda spor ve eğlence dolu 5 günlük festivalin açılışını da simgeliyor. Festival öncesinde metal çubuklarla hazır-lanan SnowBreak yazısı yakılarak katılım-cılara görsel bir şölen yaşatılıyor. Tabi ki harfleri yakmak için sabah 5 civarında kal-

canla beklenen festivalin programında; ge-leneksel açılış ve kapanış törenleri, gündüz animasyonları, konserler, amatör ve profes-yonel katılımcıları ile snowboard, kayak ya-rışları ve pijama partisi gibi farklı konsept-lerde partiler yer alıyor. SnowBreak klasik-leşen partileri ve animasyonlarının yanında bu yıl 14 Şubat Sevgililer Günü’nde özel sürprizlere de yer verecek.

GEREK PİSTLERİ VE KAR KALİTESİ GEREK ORTAMI İLE KIŞ SPORLARI İÇİN TÜRKİYE’NİN EN UYGUN MEKÂNLARINDAN OLAN KARTALKAYA 14 – 18 ŞUBAT TARİHLERİ ARASINDA 400’DEN FAZLA BOğAZİÇİLİYE EV SAHİPLİğİ YAPACAK.

6 KIŞ 2010

zenlediği ve Spor Kurulu’nun en büyük kış organizasyon-larından olan SnowBreak her yıl yüzlerce Boğaziçiliyi uygun fiyatlarla Uludağ ve Kartalkaya gibi önemli kayak merkezlerine kış sporları yap-maya götürüyor. Temel amacı Boğaziçi Üniversitesi Kayak ve Snowboard takımlarına kış sporları yaptırmak olan festi-val bunun yanında Boğaziçi-lileri kış sporlarıyla tanıştırırken vaad ettiği sınırsız eğlenceyle de öğrencilerin dönem boyu yaşadıkları stresi atmalarına olanak sağlıyor. SnowBreak 90’lı yıllarda ortaya çıkan bir fenomen. Kış sporlarının henüz tanınmadığı ve olanakların oldukça kısıtlı olduğu bir dönemde Spor Kurulu tarafın-dan Boğaziçi’nde başlatılan efsane bu yıl 15. yaşını büyük bir coşkuyla kutluyor. Heye-

organizasyon

Page 7: Athletics 2010 Kış

kahve ikramı, gece çorba ikramı, oyun sa-lonu, internet cafe, ısıtmalı ve kapalı yüzme havuzu, jakuzi, masaj, sauna, Türk hamamı dahil. Bununla birlikte katılımcılar %50 ulaşım ya da kredi kartına 6 taksit gibi pro-mosyonlardan birini seçebiliyorlar. Festivalin kapıları Boğaziçi öğrencileri

dışında, Boğaziçi’ndeki arkadaşlarıyla kış sporlarının ve eğlencenin zevkine doya-sıya varmak isteyen diğer üniversitelerin öğrencilerine de sonuna kadar açık. An-cak SnowBreak Boğaziçi’ne özgü bir fes-tival olduğundan bu sayı da doğal olarak kısıtlı oluyor.Kartalkaya pistleri ve kış sporlarına uy-

gunluğuyla SnowBreak için oldukça elve-rişli. İşte SnowBreak’in sundukları:Yüksek kar kalitesi, farklı zorluk derecele-

rinde ve uzunluklarında konumlandırılmış 8 adet Lift Ücretsiz;• 2 adet 240 m (Babylift)• 1 adet 600 m (Safari)• 1 adet 750 m (Nazar)• 1 adet 1080 m (Nazlı Pist)• 1 adet 1100 m (Narin)• 1 adet 1300 m (Chair)• 1 adet 900 m (Doruk) • 11 adet kayak pisti• Gece PistiSnowboard sevenlere özel Avusturya’dan

gelen mühendisler tarafından özel olarak projelendirilmiş • 3 ana Rampa• 1 Corner• 3 Handrail

• 3 Box’dan oluşan Türkiye’nin ilk ve tek Snowpark’ı

SNOWBREAK 2010’A DAVETLİSİNİZ!Rezervasyon için: 05309232989Snowbreak ile ilgili ayrıntılı bilgi Spor Ku-rulu ofisinden ya da www.busnowbreak.com adresinden edinilebilir. Sınırsız spor ve eğlence dolu 5 gün için siz de yerinizi hemen ayırtın!

KATILANLAR NE DEDİLER?Kutlu Kaan Haliloğlu (BU): SnowBreak benim için sadece kış sporları yapılan bir festival anlamını taşımıyor. Orada 5 gün boyunca eğlenerek koca bir dönemin stre-sini atıyorum. Kurduğum arkadaşlıklar da cabası!Burhanettin G. Özdenak (Kocaeli Üni.) : Boğaziçi öğrencisi olmamama rağmen geçen yıl arkadaşlarımı kırmayarak SnowBreak’e katılmıştım. Önyargılarım çok çabuk kı-rıldı çünkü festivalin atmosferi inanıl-mazdı. Onlarca kişi aynı anda aynı yerde gün boyu eğlenerek spor yapıyor. Bu yıl da çok büyük ihtimalle Kartalkaya’dayım..Ecenur Doğan (BU): SnowBreak çok bü-yük bir organizasyon. Öncelikle katılım-cıların çoğunluğu Boğaziçili olduğundan sıcak bir ortam var ve inanılmaz eğlenceli. Başka kış organizasyonlarında hissedeme-diğiniz festival ruhunu burada yakalayabi-liyorsunuz. Spor Kurulu’na tebrikler böyle-sine güzel bir festival düzenledikleri için...

FESTİVALİN KAPILARI BOğAZİÇİ ÖğRENCİLERİ DIŞINDA, BOğAZİÇİLİ ARKADAŞLARIYLA BİRLİKTE KIŞ SPORLARININ VE EğLENCENİN ZEVKİNE DOYASIYA VARMAK İSTEYEN DİğER ÜNİVERSİTELERİN ÖğRENCİLERİNE DE SONUNA KADAR AÇIK.

8 KIŞ 2010

organizasyon

Page 8: Athletics 2010 Kış

200 metrede gençlerde dünya şampiyonu oldu. Şampiyonayı takip eden hafta genç-ler dünya rekorunu kırdı. 19,93 hala geçerli olan gençler rekoru ve bu rekor 20 saniye-nin altına tarihte ilk defa Bolt tarafından indirildi.

3 Mayıs 2008’de 100 metreyi 9,76 sani-yede koştu. Bu derece sadece o yılın değil, normal rüzgar şartlarında koşulmuş tüm zamanların en iyi ikinci derecesidir.

2008 Pekin Yaz Olimpiyatları’nda 9.69 derecesiyle tüm otoriteleri altüst eden Bolt, dünya rekorunu tazeledi ve sprint yarışla-rında altın kazanan ilk Jamaikalı oldu. Bi-tişe 30 metre kala henüz kronometreler dur-madan zaferini kutlarcasına temposunu dü-şürdü ve kollarını açtı. Bu onun rekoru daha iyi bir dereceyle kırmasını engelledi. Böyle-likle kendi rekorunu başka bir zaman tekrar kırabileceğinden emin olduğu, sponsorların-dan daha fazla para kazanacağı ve ödül ala-cağı için böyle bir amatör gösteride bulun-duğu spekülasyonlarına yol açmıştır.

Dünya Atletizim Şampiyonası’nda 9.69 sayılarını 9.58 olarak datalara yeniden yaz-dırdı, 9.60’ın altına indirilmesi imkansız de-nen rekora imza attı ve “insani fiziksel sı-nırlar” tartışmasının gündeme gelmesine yol açtı. Sadece 3 gün sonra 200 metre yarı-şında 19.30 dünya rekorunu 19.19’a çekti. Bu başarısıyla Bolt 100 ve 200 metrede ard arda hem olimpiyat hem de dünya şampiyonası ikilemesi yapan ilk atlet unvanına erişti.

• Bolt atlet olmasaymış kriket oyuncusu ol-mak istermiş. Uzun atlamayı da denemiş. • Usain Bolt dünyanın en hızlı adamı. Olimpiyatta altın madalyayı kazandığı 9,69 derecesini inceleyelim; fakat Dünya-nın En Hızlı Adamı ne kadar hızlı?Doğru orantı ile hesaplanırsa:Usain’in hızı= 100m / 9.69sn =10.32 m/snkilometreyi baz alırsak = 0.1 km / 0.00269 saat = 37 km/s ve bu ÇOK HIZLI!• Atina 2004’teki başarısızlığına rağ-men Amerika’dan gelen birçok eğitim ve sponsorluk fırsatını redderek Jamaika’da Kingston Teknoloji Üniversitesi’nde eği-timine devam etmeye karar vermiş. Jamaika’da eğitim adına birçok girişimde bulunup bağışta bulunmuş. • 2008 Olimpiyatları’ndan hemen sonra Çin’deki talihsiz depremzede çocuklar için bağış kampanyası başlatmış.• Jamaika’daki eğitim ve sağlık kurumla-rının iyileştirilmesi için bağışlarda bulun-muş.• Usain Bolt 1,95 m boyunda ve 94 kg ağır-lığında olup, 100 metreyi 35 adımla biti-rebilmektedir.• Jamaikalı kimliğine oturan hobisi dans etmek!• Christiano Ronaldo’ya sprint antrenmanı tavsiyelerinde bulunmuştur

Kİşİsel ReKoRlaR100m - 9.58 DR200m - 19.19 DR400m - 45.284 x 100m - 37.10 DR

Bİlİnmeyen yönleRİyle Bolt• 100 metre yarışından önce bu rekor benim diyerek zaferini kutlamaya başlaması onun kendine aşırı güvenen bir atlet olup diğer at-letlerin de moralini bozduğu için Bolt’a küs-tah denmiştir.(Siz nasıl yorumlarsınız bile-mem, bu sadece iyi bir sporcunun çok daha iyi bir motivasyon rutinidir ve çoğunlukla işe yarar. Ne demişler işi önce kafanda bitir!)

biyografi

10 KIŞ 2010

Fiziğin ve biyolojinin insani boyuttaki sınırları tartışılıyor son zamanlarda. İnsanoğlu doğanın kanunlarını hangi limite kadar zorlayabilir? teknoloji ve takviye besinler özellikle profesyonel sporcuların performansını ne kadar etkiler?

olarak dünyaya gelen Usain St Leo Bolt’un yeteneği lisede beden eğitimi öğretmeni Dwight Barnet tarafından keşfedildi. Barnet Usain’e özel ilgi gösterdi, ona has antrenman rutinleri hazırladı. Bolt Gençler Dünya Şampiyonası’na da Barnet sayesinde katıldı. Bu şampiyonada 200 metre favorisi oldu. Bolt 2002’de Kingston’da halkının önünde

Kendine çok güvenen tavrıyla, 15 ya-şında halkının önünde aldığı birin-cilikle keşfedilip uluslarası kariye-

rine ve başarılarına imza atan, kırdığı akıl almaz rekorlarla bize doğayı sorgulatan 23 yaşındaki olağanüstü yetenek, Usain Bolt. 21 Ağustos 1986’da Jamaika’nın Trelawny kentinde market işleten bir ailenin çocuğu

KIŞ 2010 11

USAIN BOLTYILDIRIM HIZINDA

EKİN YALÇIN

3 mayIs 2008’De 100 metReyİ 9,76 sanİyeDe KoştU. BU DeReCe saDeCe o yIlIn DeĞİl, noRmal RÜZGaR şaRtlaRInDa KoşUlmUş tÜm ZamanlaRIn en İyİ İKİnCİ DeReCesİDİR.

2008 PeKİn yaZ olİmPİyatlaRI’nDa 9.69 DeReCesİyle tÜm otoRİteleRİ altÜst eDen Bolt, DÜnya ReKoRUnU taZeleDİ ve sPRInt yaRIşlaRInDa altIn KaZanan İlK JamaİKalI olDU.

Page 9: Athletics 2010 Kış

Boğaziçi’nin en başarılı takımlarından erkek basketbol takımı ya da kendi deyişleriyle ‘Cırbanlar’ 2009-2010 sezonuna da sıkı hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl Üniversitelerarası B ligi İstanbul şampiyonu olan takım bu yıl da yenilenen ve gençleşen kadrosuyla ligin favorisi.

B oğaziçi Üniversitesi Erkek basketbol takımı CIRBANIA okulumuzun en başarılı ve istikrarlı takimlarından biri. Geçtiği-miz yıl İstanbul Üniversitelerarası Erkekler Basketbol B Liginde Yeditepe Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesini mağlup ederek yenilgisiz şampiyon olan takım

Istanbul şampiyonu ünvanıyla Muğla’da yapılan Üniversiteler Super Ligi’ne terfi maçlarında oynamaya hak kazandı. Bu sezon da B Liginde mücadeleye devam edecek olan -kendi aralarındaki adlarıyla- Cırbanlar önemli oyuncularından birkaçının geçtiğimiz sene mezun olmasından sonra bu sene 15 kisilik daha genc bir kadroyla maclara ve lige en iyi şekilde hazırlanmaktadır.

2009 İstanbul Şampİyonu

12 KIŞ 2010

takımlar

C I R B A N I A

Page 10: Athletics 2010 Kış

basketbol

NCAA Basketball, NBA şov basketbolu ile Avrupa’nın savunma basketbolu’nun tam ortasında bir lig olarak Amerika’nın ve Dünya’nın popülaritesi gitgide artan bir yıldızı.

NCAA (National Collegiate Ath-letics Association – Ulusal Ko-lej Sporları Kurumu) ABD’deki

tüm kolej ve üniversite spor organizasyon-larını düzenleyen ve denetleyen kurum-dur. Türkiye’de sadece kolej basketbolu ta-nınır ve az sayıda kişi tarafından da olsa sadece kolej basketbolu takip edilir. Ancak

KIŞ 2010 13

EMRAH AYDIN

Jordan: Kaan’cım hayırdır noldu?Kaan: Sorma Mike NBA artık sıkıcı geliyor şov basketbolu.Jordan: Evet nerde o eski savunma yapılan günler…Kaan: Ben de onu diyorum ya…Jordan: O zaman NCAA izlesene.Kaan: NCAA mi o da ne?

Page 11: Athletics 2010 Kış

NCAA sadece bir basketbol organizasyonu değil tüm sporları içine alan bir kurumdur ve merkezi Indiana’dadır. NCAA 1. lig, 2. lig ve 3. lig olmak üzere üç ligden oluşur. Bu ayrım okulların ve okulla-rın spor komplekslerinin büyüklüğü, okul-ların öğrenci sayıları ve atletik departman-

larına ayırdıkları bütçelere göre yapılır. An-cak bu saydığım nedenler zaten genelde bir okulun spor anlamında başarılı olmasının anahtarları olduğu için 1. ligde en başarılı okullar, 2. ligde bunlardan bir alt seviye-deki okullar, 3. ligde ise en zayıf okullar yer alır. Ligler arasında bazı kural farklı-

lıkları vardır ve en önemli farklılık da 1. ve 2. ligdeki okulların sporcu öğrencile-rine burs (full scholarship) sağlayabilme olanağıdır.

NCAA 1. liginde (Division I) 32 konfe-ransta toplam 341 okul takımı bulunmak-tadır. Bu konferanslardan başta gelenleri Atlantic Coast Conference (ACC), Big10, Big East, Big12, South Eastern Confe-rence (SEC) ve Pacific10 (Pac10)’dir. Bu altı büyük konferansa aynı zamanda Big-6 adı verilir.

Kolej sporları tüm Amerikan eyaletleri ve Amerikan federal yasalarına göre tama-men amatördür. Bu şu demektir ki, hiçbir kolej sporcusu yaptığı spordan para kaza-namaz. Bu oyuncular sadece burslu öğ-rencilerin haklarına sahiptir. Bu kural-ları korumak çok da kolay olmasa da her konferans ve her eyalet kendi oto kontrol sistemine sahiptir ve bu NCAA yönetimi tarafından da kontrol edilir. Para ve diğer çeşitli kazanımlar konusunda NCAA ol-dukça katıdır ve uyguladığı cezalar ağırdır. Bu cezalar arasında yüklü para cezası, elde edilen başarının geri alınması ya da bu-lunulan sezon içerisinde başarı elde edil-mesine karşın ulusal şampiyonu belirleyen NCAA turnuvasından men edilmesi gibi cezalar bulunmaktadır. Ayrıca suçu tes-pit edilen sporcu için de müsabakalardan men, turnuvadan men, hatta kolej sporla-rından men gibi cezalar uygulanmaktadır. Bu kurallar o kadar katıdır ki bir keresinde bir kolej basketbol oyuncusunun, profesyo-nel bir takımın menajerinin davetiyle be-dava Justin Timberlake konserine gittiği tespit edilmiş ve oyuncu yarım sezon mü-sabakalarda yer alamamıştır.

Okul takımlarında yer alan sporcular derslerinde başarılı olmak zorundadırlar, çünkü NCAA’e göre her sporcu öncelikle bir öğrencidir. Bu nedenle bir sporcunun müsabakalarda yer alma hakkı (eligibility) kazanması için not ortalamasının 4.0 üze-rinden en az 2.0 olması gerekmektedir. Ta-bii ki bu 1. sınıflar (freshman) için geçerli değildir. 2. (sophomore), 3. (junior) ve 4. (senior) sınıflarda sporcunun ortalaması 2.0’nin biraz altındaysa, sporcu uyarı alır ve bir dönem daha oynamaya devam eder. Ancak o dönemin sonunda ortalaması ha-len 2.0’nin altındaysa sporcu “akademik ye-tersizlik” (ineligibility) nedeniyle ortalama-sını tekrar istenilen düzeye getirene kadar takımda oynayamaz. NCAA bu konuda da çok katıdır. Ayrıca derslerinde başa-rılı öğrenciler “Amerika Akademik Başarı Takımı”na seçilerek onurlandırılır.

Kolej liglerinde konferans içi maçların

14 KIŞ 2010

OKul tAKIMlArINDA yEr AlAN SpOrCulAr DErSlErİNDE BAşArIlI OlMAK zOruNDADIrlAr, çüNKü NCAA’E görE hEr SpOrCu öNCElİKlE Bİr öğrENCİDİr. Bu NEDENlE Bİr SpOrCuNuN MüSABAKAlArDA yEr AlMA hAKKI (ElIgIBIlIty) KAzANMASI İçİN NOt OrtAlAMASININ 4.0 üzErİNDEN EN Az 2.0 OlMASI gErEKMEKtEDİr.

basketbol

fikstürü konferans tarafından belirlenir. Konferans dışı maçlar ise takımların anlaş-maları ile belirlenir. İsteyen takım istediği ile anlaştıkları sürece maç yapabilir. Puan durumlarına yalnızca konferans içi maçlar yansır ancak puan eşitliği durumunda kon-ferans dışı maçlara bakılır. Ayrıca konfe-rans dışı maçlar şu açılardan da önemlidir; güçlü bir takım sezona ısınmak için baş-larda zayıf bir takımla maç ayarlayabilir, gerçek bir sınav vermek için orta seviyede bir takımla oynayabilir, ya da gücünü gös-termek için bir başka güçlü takımla oyna-yabilir. Bu eşleşmelerden diğer taraflar da çıkar sağlar; zayıf takımlar bu maçları oy-namak için yüklü çekler alır, orta seviye ta-kımlar güçlü bir takıma karşı kendini gös-terme ve saygı kazanma şansı yakalar, diğer güçlü takımlar da gücünü kanıtlama şansı yakalar.

Ivy League konferansı Amerika’nın ku-zeydoğusunda bulunan 8 elit özel yüksek öğrenim enstitüsünün yer aldığı konferans-tır; Brown University, Columbia Univer-sity, Cornell University, Dartmouth Col-lege, Harvard University, Princeton Uni-versity, University of Pennslyvania ve Yale University. Bu okullar daha çok akademik başarılarıyla ön planda oldukları için spor ikinci plandadır. Bu nedenle Ivy League konferansı NCAA turnuvasına takım gön-dermez ve yalnızca kendi arasında oynar. Ivy League hariç diğer bütün konferans-lar normal fikstür tamamlandıktan sonra play-off oynar ve kendi şampiyonunu be-lirler. Bu şampiyonlar direkt olarak NCAA turnuvasına, diğer adıyla March Madness (Mart Çılgınlığı) ya da The Big Dance’e (Büyük Dans) katılır. Bu turnuva 1. ligde 65 takımın knock-out sistemine göre oyna-dığı turnuvadır. Konferans şampiyonu olan 32 takım dışındaki 33 takımı NCAA ta-rafından belirlenen bir komite sezon için-deki durumlarına ve başarılarına göre seçer.

lığına, 6 Milyar Dolar (yıllık 542 milyon dolar) karşılığında satın alındı. Sadece 3 hafta süren turnuva için ödenen bu ina-nılmaz rakam NCAA Basketbolu’nun po-pülaritesi hakkında önemli bir ipucu teş-kil ediyor. Birçok insan bir kolej takımını kendileri ya da tanıdığı birileri o kolejden mezun olduğu için destekliyor. Ayrıca o kolejin öğrencileri ve onların aileleriyle arkadaşları da taraftar kitlesini oluşturu-yor. Ayrıca birçok insan da yalnızca yerel kolejleri olduğu için o koleji destekliyor. Son yıllarda ise tüm kolej maçlarının ülke çapında yayınlanması ile başarılı ve göz önündeki takımlar tüm ülke çapında ta-rafta kazanabiliyor. Kolej basketbolunun bu denli geniş takip edilmesinin en önemli nedeni de oyuncuların kendi geleceklerini garantiye almak ve NBA’e gidip profesyo-nel olmak için varını yoğunu ortaya ko-yarak, amatör ruh içerisinde çekişmeli ve izlenesi maçlar ortaya çıkarmasıdır. Ko-lej basketbolu başlı başına bir eğlencedir; kampüsün içinde maçlar, tüm öğrenciler ve ateşli taraftarların tıka basa doldurduğu büyük salonlar, birbirinden güzel cheer-leader kızlar, devasa okul bandosu, çekiş-meli maçlar, kendi okulunu ve oyuncu-larını destekleyerek başarıya ve profesyo-nelliğe giden yola tanıklık etmek… Tam bir klasik…

Daha sonra bu 65 takım “bracket” diye ta-bir edilen şablona güç dengesine göre yer-leştirilir. Açılış maçında en zayıf iki takım karşı karşıya gelir ve takım sayısı 64’e iner. Bu 64 takım 16’lı dört bölgeye ayrılır. Daha sonra her bölgede 1. takım 16. ile, 2. takım 15. ile, vs. maç yapar ve takım sayısı önce 32’ye sonra 16’ya (Sweet Sixteen) sonra 8’e (Elite Eight) ve sonra da 4’e (Final Four) iner. Bu dört takım her bölgenin şampiyo-nudur. Daha sonra cuma gecesi yarı final ve Pazar gecesi de final oynanarak turnuva ta-mamlanır ve ulusal şampiyon belli olur.

NCAA Turnuvası’nın yayın hakları 1999 yılında CBS Televizyonu tarafından 11 yıl-

NCAA’DE yAzIlI OlMAyAN KurAllAr O KADAr KAtIDIr Kİ Bİr KErESİNDE Bİr KOlEj BASKEtBOl OyuNCuSuNuN, prOfESyONEl Bİr tAKIMIN MENAjErİNİN DAvEtİylE BEDAvA juStIN tIMBErlAKE KONSErİNE gİttİğİ tESpİt EDİlMİş vE OyuNCu yArIM SEzON MüSABAKAlArDA yEr AlAMAMIştIr.

KIŞ 2010 15

Page 12: Athletics 2010 Kış

PEKİ BOSSABALL NEREDE OYNANIYOR?3 şişme tabaka, 2 trambolin, 2 file kulesi ve arasına gerili fileden oluşan Bossaball sahasının eni 13.45 m, boyu 17.90 m, her bir trambolinin çapı 3.45 m, trambolinleri çev-releyen ”Bossawall” kalınlığı 0.80 m’dir.

1.2 m genişliğinde şişme bir güven-lik kuşağı çevriliyor trambolini. Amacın tamamen eğlence olduğu Bossaball’da sa-katlanma riski diğer sporlara göre, tamamı şişme ve yumuşak saha özelliğine sahip olması nedeniyle, oldukça düşük. File yüksekliği oyuncuların kadın, erkek, çocuk olmasına göre yükseltilip alçaltılabilir.

BOSSABALL NASIL OYNANIR?Oyun, 3,4,5 kişilik gruplardan oluşan iki takımın karşılıklı olarak topu rakip takı-

ÖZETLE…Bossaball, köklü sporlardan aldığı özel-liklerle beraber, her türlü yaratıcı hare-ketin hayal edilebileceği, ama bir o kadar da gerçekleştirilebileceği, farklı kültür-leri birleştirerek ülkeden ülkeye yayılan, bir yandan samba diğer yandan sportif hareketler yapılan, DJ hakem, Brezilya ritmi, vb. hayattan her kesintin kombi-nasyonunu sağlayıp, gerçeküstü bir etki kazanarak postmodernizm esintisine ya-kalanmış, hem oyuncunun hem seyircinin aynı tadı alabildiği dans, spor, eğlence, özgürlük…

mın koruduğu sahanın zeminine değdir-meyi amaçlamasına dayanıyor. Her takım kendi sahasında toplam 8 defa paslaşabilir. Her oyuncunun eliyle 1, diğer uzuvlarıyla 2 kez topa değme hakkı vardır. Trambolin sahasında sürekli zıplar durumda olan sma-çör diğer oyunculardan pas bekler.

Her set 25 puandan oluşuyor. Topun tram-bolin alanına girmesi 3, başka bir alanına değmesi 1 puan kazandırıyor. Top tram-bolinin etrafındaki yuvarlak alana gelirse puan kazandırmaz. Eşit puanlarda, setin kazanılması için 2 farkla öne geçmek ge-rekir. 1, 3 veya 5 set oynanır.

ilginç sporlar

16 KIŞ 2010

Futbol mu, voleybol mu? Dans? Kapoera’ya ne demeli? Ne eşliğinde peki? Samba müziği, brezilya

ezgileri? Yoksa hakem DJ mi olacak? Dans ve spor? Nasıl? Trambolin mi? Artistik hareketler ve

jimnastik? Samba, spor ve özgürlük!...

ran yükseklerden senin sahana inişi... Ve o topu kurtarmak için trambolin üstünde attığın takla! Diğer yandan, samba müziği eşliğinde davul çalan erkekler, dans eden kızlar... Mikrofon ve çeşitli müzik aletle-riyle eğlence ve ritmi kontrol altında tutan DJ Hakem...

bir spor keşfetmeli! Yıl 2005... Bossaball, 2005’te yeni bir olimpiyat oyunu olarak karşımıza çıkıyor. Belçika, Hollanda der-ken bütün dünyaya yayılmaya başlıyor.

Her harekette özgürlük. El, ayak, baş... Zıp zıp! Yükseklere uçuş ve güneşten parlayan topun, hiç ulaşılmaz gibi du-

KIŞ 2010 17

BOSSABALLGÜLFEM GÖNÜL

YIL 2005... BOSSABALL, YENİ BİR OLİmPİYAT OYuNu OLARAK KARşImIZA çIKIYOR. BELçİKA, HOLLANDA DERKEN BüTüN DüNYAYA YAYILmAYA BAşLIYOR.

A vrupa plajından Türkiye sahille-rine... Yıl 2002, Mekan Belçika. Filip Eyckmans plaj voleybolunu

sıkıcı bulmaya başlıyor. Blok ve smaç hare-ketleri izleyiciyi de oyuncuyu da çekmiyor artık. Sıradan... Yakıcı güneş ve yakıcı kumlar... Festivalleri kasıp kavuracak yeni

Page 13: Athletics 2010 Kış

S ürücü, mühendis, hatta tasarımcı… Farklı alanlara hitap eden bu meslek gruplarındaki insanların aynı çatı al-

tında, aynı amaç için toplanmaları; her za-man karşılaşılabilecek bir durum değildir; fakat dünya çapında takip edilen, eğlence-den çok tutku haline dönüşen motor spor-ları tam da bu sebepten ötürü izlenmekte ve sevilmektedir. Formula 1; araba yarışı de-nince akla ilk gelen motor sporudur. Diğer sporlara göre daha kompleks ve risk oranı-nın fazla olması dikkatleri üzerine çekme-sindeki başlıca faktörlerdendir. Formula 1; en iyi sürücülerin mücadele ettiği, en iyi mühendislerin kapıştığı ve en önemli mo-tor üreticilerinin rekabet halinde olduğu bir dünyadır. Bu kadar çabanın ve rekabetin asıl sebebi; en hızlı olabilmektir. Peki, po-püler bir spor olan Formula 1’in hiç riski yok mu? Sürücülerin can güvenlikleri tam olarak sağlanabiliyor mu?

ÖNLEMLERGelişen teknolojiden en çok faydalanan ya-rış sektörü Formula 1’dir; çünkü bu sporda pilotlar 370km/saat hıza kadar çıktıkları için kaza yapma olasılıkları ve bu sebepten ötürü ölüm riskleri fazladır. Son zaman-larda Felipe Massa’ nın ve Henry Surtees’

tulumlarla ilgili olarak birçok zorunluluk getirildi; bu konudaki en tipik örnek pilot-ların yangına dayanıklı ve parçalanmayan kasklar ile yine yangına dayanıklı tulum giymeleri konusunda getirilen kurallar-dır. Pistlerle ilgili olarak ise pist güvenlik duvarları zorunlu hale getirildi. Her yarış öncesi pist denetlenmesi uygulaması geti-rildi ve pist kenarlarına bariyerler konuldu. Bunların dışında daha birçok önlem FIA ya da takımlar tarafından alınmıştır.

Formula 1’ de efsane olmuş birçok pilot vardır. Bu pilotlardan çoğu F1 serüvenine; kendi vermiş oldukları kararlar sonucunda son vermiştir; fakat bunların dışındaki pek çok efsanevi pilot pistte geçirmiş oldukları talihsiz kazalar nedeniyle Formula 1 kariyer-lerine veda etmek zorunda kalmışlardır.

in pistte başına gelen talihsiz olaylar herke-sin aklına tek bir soruyu getiriyor: Bu du-ruma yönelik nasıl bir önlem alınmalı?Geçmişten bugüne Formula 1’ de güvenlik konusunda bir çok ilerleme kaydedilmiştir. Tarihteki ilk yarış olan İngiltere Silverstone Grand Prix’ inde herhangi bir güvenlik ön-lemi olmadığı için büyük bir heyecan ya-şanmıştır. Zaman geçtikçe başta araçlara olmak üzere pilot kıyafetlerine ve pistlere de bir çok yenilik getirilmiştir. İlk yarış-tan kısa bir süre sonra araçlara fren disk-leri ve emniyet barları yerleştirildi, kokpit-ler pilotların daha rahat ve hızlı çıkabilme-leri için tekrar tasarlandı. Koruyucu barla-rın, pilotun kafasından beş santimetre daha yukarıdan geçmesi zorunlu hale getirildi. Bunların yanında pilotlara da kasklarla ve

motor sporları

18 KIŞ 2010

Formula 1; en iyi sürücülerin mücadele ettiği, en iyi mühendislerin kapıştığı ve en önemli motor üreticilerinin rekabet halinde olduğu bir dünyadır. Bu kadar çabanın ve rekabetin asıl sebebi; en hızlı olabilmektir. Peki, popüler bir spor olan Formula 1’in hiç riski yok mu? Sürücülerin can güvenlikleri ne kadar sağlanabiliyor?

KIŞ 2010 19

FORMULA 1 KAZALARI Bİr spor daha ne kadar tehlİkelİ olaBİlİr?

Formula 1’ de eFSane olmuş Bİrçok Pİlot vardIr. Bu Pİlotlardan çoğu F1 Serüvenİne; kendİ vermİş olduklarI kararlar Sonucunda Son vermİştİr; Fakat BunlarIn dIşIndakİ Pek çok eFSanevİ Pİlot PİStte geçİrmİş olduklarI talİhSİz kazalar nedenİyle Formula 1 karİyerlerİne veda etmek zorunda kalmIşlardIr.GÜLNUR KOÇ

Page 14: Athletics 2010 Kış

Ölümcül Pİlot kazalarIAyrton Senna: San Paolo’ da 21 Mart 1960’ da dünyaya gelen Senna, bir işada-mının oğlu olduğu için rahat bir çocukluk geçirmiştir. Motor sporlarına merak sa-lan Senna, 1979 ve 1980 yıllarında Dünya Karting Şampiyonalarında üst üste 2. oldu. Bunların dışında kazandığı birkaç ünvan ve Formula 3 Şampiyonaları’nda kazandığı bi-rincilikle dikkatleri üzerine çekti. Kısa sü-rede Formula 1 kariyerine start veren Senna : “Yarışlar, rakiplerle mücadele benim ka-nımdadır, benim bir parçam ve hayatımın bir bölümüdür. Eğer sonuçta hayatıma mal olacak bir kaza geçireceksem, tek dileğim her şeyin bir anda ve hemen olmasıdır. Te-kerlekli sandalyeye mahkum kalmak iste-

mem veya hastane köşelerinde yıllarca sü-rünmek de istemem. Yaşayacaksam, her şe-yimle ve bir bütün olarak yaşamalıyım. Ya-rım olarak yaşamak beni mahveder.” bunu ölümünden 2 ay önce söylemişti. Herkese göre gelmiş geçmiş en iyi pilotlardan ka-bul edilen Senna gerileyen Mclaren takı-mını bırakıp Williams’ a geçmişti. Bu ta-kımla üçüncü yarışında, Imola pistinde 7. turda 210 km. hızla Tamburello Döneme-cine girdi. Virajı dönemeyip beton duvara çarpan Senna, direksiyon milinden kopan bir kaynak parçasının kaskı delerek başına saplanması sonucu 34 yaşında hayatını kaybetti. Pistin kapanmasını önlemek için Senna’ nın hastanede öldüğü açıklandı; as-lında Senna hayatını pistte kaybetmişti.

Alberto Ascari: Formula 1’ in en sevilen pi-lotlarından biri olan Ascari’ ye, fazla kilola-rından ötürü “Tombul” lakabı takılmıştır. Ascari; motor sporları kariyerine Bianchi motosikletleriyle başladı. Bir otomobil ya-rışına ilk defa, ünlü Mille Miglia yarışında kullandığı Ferrari T815 ile katıldı. İkinci Dünya Savaşı yüzünden yarışlara bir dönem ara veren Ascari, döndükten sonra 1952 yı-lında Avrupa’ da düzenlenen altı Formula 1 yarışını da kazanıp bir sezonda bir pilo-tun alabileceği en fazla puanı topladı. 1955 Monaco Grand Prix’ sinde liman yakınla-rında Lancia ile bir kaza geçirdi. Ascari bu kazayı ucuz atlatmıştı ama bir hafta sonra, 26 Mayıs 1955 de, kısa bir ziyaret için git-tiği Monza’ da bir Ferrari’ yi test ederken geçirdiği kazada hayatını kaybetti. Bugün Alberto Ascari’ nin hayatını kaybettiği vi-raj kendi adıyla anılmaktadır.Jochen Rindt: Jochen Rindt 1964’te F2 arabaları için Crystal Palace yarış sahnesine çıktı. İlerleyen zamanda yapılan London Trophy yarışındaki zaferiyle uluslar arası arenada yıldızı iyice parlayan pilot, Monza’ da ki İtalya GP’ sinin antreman turlarında yaptığı kazayla yaşamını kaybetti. Jochen Rindt; öldükten sonra şampiyon olan ilk pi-lottur. Bunu da ölmeden önce kazandığı 5 birinciliğine borçludur.Mike Hawthorn: Bu pilot Stirling Moss ve Peter Collins ile motor sporlarındaki en ünlü İngiliz pilotlarından biridir. Herkes için önemli bir rakipti; ama bazen çok is-tikrarsız sürüşleri de olabiliyordu. Formula 1 dışında Hawthorn, “ asker kaçağı” ola-rak da adından bahsettirmiştir. Gerçekte ise Syracuse GP’ sinde geçirdiği kaza nede-niyle göreve “yetersiz” bulunmuştu. Hawt-horn 1959 yılında Guildford geçişinde yap-tığı kazada yaşamını yitirdi.

Efsanevi pilotların yaşamlarını pistlerde yitirmeleri, tüm dünya çapında büyük üzün-tüyle karşılandı ancak ilerleyen zamanlarda Formula 1’ de güvenlik önlemlerinin daha sıkı alınmasına da olanak sağladı.

Formula 1’ in tehlikeli bir spor olduğu bir gerçek. Ulaşılan hız ve bu hızla dö-nülen sert virajlar, hatta aksiliklerle başla-yan ‘start’ ve ‘finish’ler buna örnek olabi-lir; fakat her şeyin dışında Formula 1 her-kes için vazgeçilmez bir tutkudur. Şimdiye kadar gerçekleşen her kazanın ardından FIA ve takımlar bunu engellemeye yöne-lik önlemler almışlardır. Pilotlarda bunun farkında olup Formula 1 kariyerlerine; bir yandan bunun heyecanını ve riskini taşı-yarak, bir yandan da bundan keyif alarak devam etmişlerdir.

20 KIŞ 2010

Formula 1’ İn tehlİkelİ Bİr SPor olduğu Bİlİnen Bİr gerçek. ulaşIlan hIz ve Bu hIzla dÖnülen Sert vİrajlar hatta akSİlİklerle Başlayan ‘Start’ ve ‘FInISh’ler Buna Örnek olaBİlİr; Fakat her şeyİn dIşInda Formula 1 herkeS İçİn vazgeçİlmez Bİr tutkudur.

motor sporları

Page 15: Athletics 2010 Kış

takımlar

KIŞ 2010 21

B oğaziçi Üniversitesinde Amerikan futbolu ilk kez 1988 yılında oy-nanmaya başlandı. Önceleri

Boğaziçi Elephants ismiyle müca-dele eden takım daha sonra Sultans adını aldı. Sultanlar Türkiye Ameri-kan Futbol Liginin ilk kurulduğu yıl olan 2006’da Ege Üniversitesi’ni mağlup ederek TAFL şampi-yonluk kupasının kaldırdı. 2 sene önce kazanılan şam-piyonluğun verdiği özgü-veninin yanısıra geçen 2 yılda kaçan şampiyonluklar takım üzerinde büyük bir itici güç haline gelmişken başladığı 2008-2009 sezonunda birincilik

dışında alacağı her sonuç Sultans için ba-şarısızlık demekti. Maçlarının çoğunu

kendi sahası olan Uçaksavar’da oy-nayan Sultans, her maçta arka-sında inanılmaz bir seyirci des-

teğiyle oynuyor. Özellikle üniversite kitlesine

Amerikan futbo-lunu sevdiren Sul-tans bu konuda da öncü kimliğini

ortaya koyu-yor. 2009 senesi Türkiye Ameri-

kan Futbolu Ligi Şampiyonu olan ve hedefi zirveye

çıkmak değil sürekli zirvede kalmak olan Sultans, 2009-2010 sezonunda yine şampi-yonluğu hedefliyor.

Gün geçtikçe daha çok tanınan ve se-yirci toplayan Amerikan Futbolu’nun Türkiye’deki öncü takımı Boğaziçi Sultans bu sene bir ilke daha imza atarak ülkemizi Avrupa’da temsil edecek. Tükiye’de Fede-rasyonun (TAFL) Avrupa Amerikan Fut-bolu Federasyonu’na (EFAF) katılmasıyla Ünilig ve Prolig’in yanısıra artık EFAF Challenge Cup’da da Boğaziçi şampiyon-luğa oynayacak. Sultans Önce 17 Nisan’da Macaristan’a gidip Budapest Cowboys ile ilk resmi Avrupa maçını yapacak. Ardından 15 Mayıs 2010’da Uçaksavar’da Sırp ekibi Čačak Angel Warriors’u konuk edecek.

2008 – 2009 Türkiye Amerikan Futbolu Ligi Şampiyonu Boğaziçi Sultans

bu yıl da şampiyonluğu hedefliyor!

Page 16: Athletics 2010 Kış

Futbolun ruhuna İhanet etmekİngilizlerin son zamanlarda sıklıkla kulla-nılan meşhur bir sözü vardır: “Futbol asla sadece futbol değildir.” Futbolun efendisi İngilizler bu sözü söylerken futbolun gün geçtikçe amatör ruhunu kaybedeceğini, futbolun spor ve eğlence ifade etmekten çok para basan bir endüstri haline gelece-ğini bilmiyorlardı elbette. Onlara göre fut-bol; dostluk, centilmenlik ve sportmenlik içerdiği, kitleleri peşinden sürükleyebildiği ve bir avuç adamı halk kahramanı yapabil-diği sürece asla sadece futbol değildi. An-cak gelecekte, futbolu endüstrileşmeye ite-cek bir takım nedenler, aynı zamanda onu esas amacından saptırarak ruhunu da kay-betmesine yol açacaktı.

Global dünyanın en popüler spor dalı olan futbolun endüstri haline gelmesinin nedenlerini anlamlandırmak için biraz rakamlardan yardım almak yeterli. FIFA resmi sitesine göre, maçları yerinde izle-yen yüzbinler sayılmazsa 2006 Dünya ku-pası yeryüzünde 30 milyar üzerinde tekil olmayan izleyici tarafından izlenerek tüm

sports marketing

Yer: emirates Stadyumu Soyunma Odasıarsenal futbol takımının teknik

direktörlüğünü yıllardır başarıyla sürdüren Sir arsene Wenger,

kazandıkları bir lig maç sonrası takımın en önemli golcüsü adebayor’u

yanına çağırır ve takımdan ayrılması gerektiğini nazik bir dille ifade eder. Bu hiç de şaşırtıcı bir haber değildir,

zira manchester City’nin petrol zengini arap sahiplerinin bu transfer için hatırı

sayılır bir miktarı gözden çıkardığı kulislerde zaten konuşulmaktadır.

Aslında bu transferin nedeni oldukça açıktır: Adebayor klubün uzun sü-redir içinde bulunduğu finansal

çıkmaz nedeniyle satılacak ve bu satıştan elde edilecek gelir, klubün başka harcama-larına kanalize edilecektir. Adebayor yıl so-nunda 22 milyon sterlin gibi devasa bir üc-rete mavi-beyazlı formayı giyer, giymekle kalmaz ilk Arsenal maçında da bir gol ata-rak eski taraftarlarının nefretini kazanmayı başarır. Maç sonrası, Times muhabirine verdiği röportajda Arsenal’den hiç ayrılmak istemediğini, konunun istediği para olma-dığını ancak Arsene’nin kendisini finansal sorunlar nedeniyle satmasına çok üzüldü-ğünü, bunun futbol ruhuna aykırı olduğunu ifade edecektir.

KIŞ 2010 23

RUHUNU YİTİREN BİR FENOMEN

Harun ÇELİKSOY

FIFa reSmİ SİteSİne göre, maçlarI yerİnde İzleyen yüzBİnler SayIlmazSa 2006 dünya kupaSI yeryüzünde

30 mİlyar üzerİnde tekİl Olmayan İzleyİCİ taraFIndan İzlenerek tüm zamanlarİn en çOk İzlenen dünya

kupaSI OlmayI BaşarmIştIr.

22 KIŞ 2010

Page 17: Athletics 2010 Kış

zamanların en çok izlenen dünya kupası olmayı başarmıştır. Tüketim toplumunun dominant reklam devlerinin ve her zaman daha çok satmayı hedefleyen global mar-kalarının ellerini futboldan çekmelerini beklemek, bu konjonktürde oldukça an-lamsız olsa gerek.

SpOr endüStrİSİ (?)Sadece futbolun egemenliğinden çıkar-mak gerekirse, sporun endüstrileşme sü-recinin ilk izlerine oldukça eski tarih-lerde, antik dönemlerde rastlamak müm-kün. Atletizmin dönemin en popüler sporu olmasından dolayı, Antik Roma zenginleri atletizm yarışlarını destekler, aristokratlar halk içinde itibar görebil-mek için atletlere maddi destekte bulu-nurlardı. Elbette bu yaklaşım - müşteri sayısını arttırarak daha çok satabilmek gibi- günümüzün klasik pazarlama öğe-lerinden oldukça farklı, ancak sporun ve sporcunun hiç değişmeyen kitlelere hi-tap etme yönü, asırlar geçtikçe üretici-ler tarafından kendi menfaatleri doğ-rultusunda kullanılmaya başlandı. Bu kapsamda incelendiğinde, İngiliz futbol yıldızı David Beckham’ın Real Madrid döneminde yıllık reklam gelirlerlerinin toplamda 22 milyon dolara ulaşması da mantık çerçevesi içerisinde anlam kazana-biliyor. David’in büyük markaların rek-lam setlerinde geçen zamanının, sahada aldığı süreye eşit olduğu gibi espriler üre-

tiledursun; Beckham en yeteneklisi olmasa bile, yer kürenin en çok bilinen ve sevi-len futbolcuları arasına çoktan girdi bile. Sporda günümüz pazarlama anlayışının ilk izleri ise daha yakın tarihlere uzanıyor.

Sporu bir satış - pazarlama aracı olmaya sürükleyen ilk resmi olay 1896 Berlin Olimpiyatları olarak kabul edilir. 1896’nın bu kapsamda en dikkat çeken yönü, oyun-ların olimpiyatlar adına basılan pullarla, bi-let satışlarıyla hatıra olarak satılan madal-yalar ve diğer dış gelirlerle finanse edilmiş olmasıdır. Sporun sponsorlukla ilişkisi ise sonradan evrilir, bu iki terimin ilk defa bir araya gelmesi yakın bir tarihe, 1950 yılına ABD başkanı Eisenhower’ın Union Oil’den hükümet tarafından başlatılacak bir fitness programı için firmanın desteğini isteme-sine dayanır.

Spora dayalı pazarlama önceleri Olimpi-yatlar gibi belirli aktivitelerle sınırlıyken, 70’li yılların başlarında organizatörler daha başarılı organizasyonlar düzenlemek ama-cıyla büyük şirketlerin kapılarını çalmaya başladılar. İlerleyen dönemlerde sigara ve içki reklamlarının medyada yasaklanması, bu şirketlerin spor arenasında boy göster-melerine yol açarak maddi anlamda spora büyük katkı sağladı. Özellikle tenis, kriket ve motor sporlarında sigara ve içki üretici-lerinin sponsorluklarında büyük yatırımlar yapıldı. Sporun ve global markaların bü-tünleşmesinin temellerinin o dönemlerden itibaren atılmaya başlandığı gerçeği yadsı-

nılamaz. Ancak bu her zaman kötü bir du-rum olarak algılanmadı, spor her geçen gün amatör ruhundan bir şeyler yitirirken; gelen paralarla yeni statlar yapıldı, organizasyon-lar düzenlendi, yeni sporlara ve sporculara yatırımlar yapıldı.

Küresel çapta futbolun endüstrileştiği ve artık spordan çok daha fazlasını ifade et-tiği gerçeği göz önüne alındığında, Arsene Wenger’in Adebayor konusundaki tutu-munu futbolun gerektirdiği amatör ruh temelinde yorumlamak da anlamını yi-tiriyor. Gerçek şu ki; takımın maddi ge-leceği, takımda kalmak ve elinden geleni yapmak isteyen yıldız oyuncusunu kad-roda tutabilmek için gereken fedakârlıktan çok daha öncelikli. Bunu da futbol ruhu-nun para karşılığı satılması olarak yorum-lamak mümkün.

Adebayor otoriteler tarafından hala Premier Lig’in en etkili santraforlarından biri olarak gösteriliyor. Geride bıraktığı takımında ise işler biraz karışık. Wenger, Adebayor satışından gelen parayla klubün 430 milyon sterlinlik stat borcuna rağmen transfer bütçesi oluşturmayı başararak yap-tığı takviyelerle sezon sonunda şampiyon-luğu göğüslemeyi hedefliyor. Adebayor’un satışından elde ettiği gelirin büyük kısmını borçlara feda etmesine bakılırsa, Arsene’e göre hala futbol ruhundan önce gelen pek çok şey olmalı.

Futbol hala asla sadece futbol değildir. Ancak futboldaki ya da genel terimiyle spordaki artan endüstrileşme ivmesinin ve sporun esas amacındaki sapmanın gelecek nesillere bırakacağımız mirası ne derece olumsuz etkileyeceği ise meçhul.

Yine de, İngilizlerin en kötü senaryo için bile söyleyebilecek sözleri her zaman vardır:

“Futbol asla sadece para değildir”.2030 Dünya Kupası Resmi Sloganı

24 KIŞ 2010

SpOrun SpOnSOrlukla İlİşkİSİ İSe SOnradan evrİlİr, Bu İkİ terİmİn İlk deFa Bİr araya gelmeSİ yakIn Bİr tarİhe, 1950 yIlIna aBd BaşkanI eISenhOWer’In unIOn OIl’den hükümet taraFIndan BaşlatIlaCak Bİr FItneSS prOgramI İçİn FİrmanIn deSteğİnİ İStemeSİne dayanIr.

sports marketing

Page 18: Athletics 2010 Kış

inceleme

Rüzgarla Dansa Var Mısınız? Zaman sörf yapma zamanı! Söz rüzgar sörfüne gelince ihtiyacınız su ve rüzgar ki ülkemiz ikisi bakımından da çok zengin. Bu nedenlerle ülkemiz de

bir çok rüzgar sörfü yapılan ülke gibi dünyanın rüzgar sörfü başkenti olmaya aday. Kimin ne zaman aklına gelmiş bir

tahtanın üstüne yelkeni bağlayıp da rüzgarla dans etmek? Kim ilk yaptıysa ellerine, aklına sağlık!EKİN YALÇIN

WINDSURF

KIŞ 2010 25

Page 19: Athletics 2010 Kış

H em yelkenli hem de sörf sporla-rının temel öğelerini birleştiren ve su kayağı, wakeboard kay-

kay, snowboard, kite board gibi diğer bazı sporların da atletik olarak belirli bazı öğe-lerini paylaşan bir spordur rüzgar sörfü. Öğreniyoruz ki Rüzgar Sörfünün geçmişi Kaliforniya’da sörf yapan gençlerin, büyük dalgaların kırıldığı kumsallar bulamayınca, sörf tahtalarına bir direk ve yelken ekleme-leriyle şekillenmiş.

1968 yılında Uçak Mühendisi olan Hoyle Schweitzer ve Jim Drake, hareketli bir maf-sal sistemiyle öne ve arkaya hareket edebi-len bir direğe bağlı yelken ve herhangi bir dümene gerek kalmadan kullanılan sörfü

buluyorlar. Bu buluş çeşitli tartışmalara yol açıyor, çünkü 1964 yılında Newman Derby “serbest yelken sistemi” olarak ben-zer bir icadı, ABD’nin ünlü dergisi “Popu-lar Mechanics”te yayınlatıyor ve patentini alıyor. Ama “rüzgar sörfü” nün mucitleri Schweitzer ve Drake’olarak kabul ediliyor.

İhtİyacınıZ Olan EKİpManRüzgâr sörfünde yelken üç ana bölümden oluşur. Bunlar; yelken, direk (Mast) ve tutma çatalıdır. Sörf tahtası polyester ya da polietilen gibi dayanıklı bir maddeden ya-pılır. Tahtanın üst yüzü kaymayı önlemek için pürüzlü, arka yüzü ise hızlı gidebil-mesi için pürüzsüz bir yapıdadır. Tahtanın

altında ortada, denge kanatçığının takıldığı bir yarık vardır. Tahtanın arka tarafında da sörfü yönlendirmeye yardımcı olan dümen kanalcığı(Fin) bulunur. Sörf tahtasının üst yüzünde ise yelken direğinin girdiği bir delik (Mast foot) vardır. Genellikle alüminyumdan ya da cam yününden yapılan yelken direği çok esnektir. Rüzgar sörfü yelkeni, rüzgar şidde-tine ve kullanan kişinin becerisine göre genel-likle plastik malzemeden imal edilmiş, 3 m²- 9 m² ebadında olabilen Aerodinamik ve RAF (Rotating Asymetric Foil) sistemler dikkate alınarak imal edilmiş, esnekliği ayarlanabi-lir hale getirilmiş yelkenlerdir. Suya düştüğü zaman yelkeni çekip kaldırmaya yarayan ip, çatalın önüne bağlıdır.

Rüzgâr yönü, akıntı, ağırlık kullanımı ko-nularındaki kurallar yelken sporundaki gi-bidir. Bu nedenle biraz yelken bilgisi rüzgâr sörfünü öğrenmenize yardımcı olur. Rüzgâr sörfünün temel kurallarını öğrenen ve us-talaşan sörfçü, sörf tahtasının üstünde ak-robatik hareketler denemeye girişebilir. Bu, yapması gibi seyretmesi de çok zevkli bir gösteridir.

Günümüzde olimpiyat sporları arasına girmiş olan rüzgâr sörfü, ilk kez 1984 Los

RüZgaR yönü, aKıntı, ağıRlıK KullanıMı KOnulaRınDaKİ KuRallaR yElKEn SpORunDaKİ gİBİDİR. Bu nEDEnlE BİRaZ yElKEn BİlgİSİ RüZgâR SöRfünü öğREnMEnİZE yaRDıMcı OluR. RüZgâR SöRfünün tEMEl KuRallaRını öğREnEn VE uStalaşan SöRfçü, SöRf tahtaSının üStünDE aKROBatİK haREKEtlER DEnEMEyE gİRİşEBİlİR. Bu, yapMaSı gİBİ SEyREtMESİ DE çOK ZEVKlİ BİR göStERİDİR.

inceleme

Angeles Olimpiyat Oyunları’nda yarışma kapsamına alınmıştır.

tEORİK VE pRatİKRüzgar Sörfü Nasıl Yapılır : 1 Kendinizi dengelemek için ayaklarınızı yelken direğinin her iki yanına koyun. Diz-lerinizi kırarak yelkeni çekip sudan çıkar.2 Yelkenin ipini sağ elinizle tutun.3 Sol elinizi sağ elinizin üstünden geçirip çatalı tutun. 4 İpi bırakıp sol elinizle yelken direğini de-netleyin.5 Direği kendinize doğru çekerek dik dur-masını sağlayın.

Ben de bir rüzgar sörfü sever olarak siz-lere ders almanızı, mümkünse bir arkada-şınızla sörfe çıkmanızı, karadan esen rüz-gardan uzak durmanızı, yoğun trafik olan yerlerden uzak durmanızı, derin olmayan kıyılarda (alaçatı en ideal merkez) sörf yap-mayı öğrenmenizi, güneşin ve rüzgarın hır-palayıcı etkilerinden korunmak için wetsuit giymenizi tavsiye ediyorum

6 Aynı anda vücudunuzu tahtanın önüne doğru hafifçe çevirip ayaklarınızı rahat bir konuma getirin. 7 Sağ elinizle de çatalı tutarak hafifçe içeri doğru çekin. Rüzgarın yelkeni doldurdu-ğunu hissedince yelkeni rüzgara doğru çe-virin. 8 Çatalı suya paralel ve direği suya dik tut-maya çalışın. İşte rüzgar sörfü yapıyorsunuz.

SpOR KuRulu 2010, BOğaZİçİ ünİVERSİtESİ’nDE BİR İlKE Daha İMZa atıyOR. nİSan ayınDa RüZgaR SöRfü SEZOnu açılıyOR VE BOğaZİçİ öğREncİlERİ İçİn SöRf KuRSlaRı BaşlıyOR!

KIŞ 2010 2726 KIŞ 2010

Page 20: Athletics 2010 Kış

RüZgaR SöRfü nOKtalaRıİlk akla gelen yer Çeşme Alaçatı. Burası dünyanın da en iyi beş rüzgâr sörfü nokta-sından biri olarak kabul ediliyor.Alaçatı’nın en iyilerden sayılmasının nedeni sebebi kı-yıdan 700 metrelik bir bölümün sığ olması ve dinmek bilmeyen rüzgâr. Asıl sezon mayıs ile ekim ayları arasında. Yeni yıla sörf yaparak girenler de var! Sörfü seven-ler ve serin havaya katlananlarsa bütün yıl Alaçatı’yı mesken tutuyor.

The House Cup Windsurf Şampiyonası, Pwa World Cup Windsurf Şampiyonası, Windsurfing, Euro-Cup Tour gibi dün-yanın önde gelen sörfçülerinin de katılı-mıyla gerçekleşen organizasyonlarla Ala-çatı gözde sörf merkezi olmuştur.

günEy SahİllERİIlıca: İncecik kumu, uzun bir mesafe bo-

yunca derinleşmeyen doğal termal suyu ve elverişli rüzgarlarıyla Çeşme’nin bu plajı da bir sörf cenneti; özellikle yeni başlayanlar için.Pırlanta: Çif likköy’de bulunan Pırlanta Koyu, Sakız Adası’nın tam karşısında yer alıyor. İyi rüzgar alan sert dalgaları nede-niyle sörfçüler tarafından tercih ediliyor fakat yeni başlayanları zorlayabilecek bir alan.Akyarlar: Bu bölgenin popülaritesi yeni açılan windsurf okulu sayesinde son yıl-larda oldukça arttı, yine de Alaçatı kadar kalabalık olduğunu söylemek zor. Rüzgar burada da oldukça elverişli ancak bu bölge yeni başlayanlar için derinliği sebebiyle çok uygun değil.Bitez: Bodrum’un bir başka rüzgar sörfü merkezi. Bodrum merkeze oldukça yakın. Farklı işletmelerin açtığı tesislerden yılın her

alaçatı’nın RüZgaRıyla DanS EDEBİlMEK, SöRf SEVERlERlE haRİKa VaKİt gEçİREBİlMEK VE hER gEçEn SEnE SayılaRı aRtan RüZgaR SöRfçülERİylE Bu SpORu ülKEMİZDE gElİştİRMEK İçİn hER yaZı İplE çEKERKEn, SİZlERE DE taVSİyEM tutun aRKaDaşınıZın ElİnDEn DEnEyİn RüZgaRın çOcuğu OlMayı!

rüzgarın estiği günlerde önemli isimle-rin önünde gelerek üst turları zorlamayı başarsa da genel sıralamada 19’uncu ola-bildi. Onun gibi gerçekten başarılı per-formans göstermeyi başaran Enes Yılma-zer 23’üncü ve Ertuğrul İçingir ise 28’inci olabildi. Bayan sporcumuz Çağla Kubat güçlü rakiplerinin arasında başarılı yarış-lar çıkartarak 6’ıncı olurken, diğer başarılı sporcumuz Lena Erdil kendisine 10’uncu sırada yer buldu.

Alaçatı’nın rüzgarıyla dans edebilmek, sörf severlerle harika vakit geçirebilmek ve her geçen sene sayıları artan rüzgar sörfçü-leriyle bu sporu ülkemizde geliştirmek için her yazı iple çekerken, sizlere de tavsiyem tutun arkadaşınızın elinden deneyin rüz-garın çocuğu olmayı!

tarihleri arasında Alaçatı’da gerçekleşti-rildi. Şampiyona boyunca etkili esen rüz-gar dünyanın en iyi 64 sörfçüsünün kala-balık izleyici grubunun önünde 4 gybe’tan oluşan downwind slalom parkurunda ger-çekleştirildi.

Şampiyonada erkekler kategorisinde Türkiye’yi Bora Kozanoğlu, Ali Pala-mutçu, Berk Yalgın, Ertuğrul İçingir, Remzi Kocakıran, Enez Yılmazer, Ufuk Sönmez , Murat Soyak, Emirhan Kol-buran, Kaan Özbenli, Ege Şefik Kurt, Sinan Gerzile, Aydın Gözen, ve Koray Gömeç temsil ederken, bayanlar katego-risinde Çağla Kubat, Lena Erdil, Gülce Naz Pulcu, Deniz Şekercioğlu, Melek To-raman ve Burçe Vardarlı temsil etti. Türk sporcularımızdan Bora Kozanoğlu sert

dönemi malzeme temin etmek mümkün.Datça: Özellikle Temmuz ve Ağustos ay-larında kuvvetli rüzgarlar esen bu bölge Marmaris’ten 70 km uzaklıkta. Rüzgarlar çok şiddetli olabildiğinden yeni başlayan-ları zorlayabilir.

KuZEy SahİllERİMimarsinan: İstanbul’da olup da güney-lere inemeyen rüzgar sörfü meraklıları için 6-7 sene önce keşfedilen, Büyükçekçece gölü kıyısında bir mekan. Temmuz’dan Ekim’e kadar rüzgar uygun. Kendinize ait malzemeniz yoksa buradan temin etmeniz biraz zor.Saros: Haziran’dan Eylül’e kadar Saros körfezinin birçok noktasında rüzgar sörfü yapılabiliyor, özellikle de Gelibolu’ya 12 ki-lometre uzaklıktaki Güneyli köyü epey bi-linen bir sörf alanı. Bu bölgede de malzeme

temin etmeniz zor olabilir.Gümüşdere: İstanbul’a bir saat uzak-lıkta, Karadeniz kıyısındaki Gümüşdere plajı İstanbul’un meşhur rüzgarlarıyla sörf için ideal bir alan oluşturuyor. Yine bu sa-hilde yer alan Boğaziçi Üniversitesi Me-zunları Derneği’nin BurcBeach isimli pla-jında malzeme temin edebilirsiniz.Tuzla: Nisan’dan Kasım’a kadar elverişli rüzgar-lar esen fakat en elverişli rüzgarın Hazi-ran-Temmuz aylarında yakalanabildiği bir rüzgar sörfü alanı. Yeni başlayanlar için ideal. Mercan sahilinde iki yıldır hizmet veren Mercan Sörf Kulübü’nde eğitim al-mak mümkün.

Dünyanın En İyİ RüZgaR SöRfü nOKtalaRıKosta Rika, İspanya, Maui, Yunanistan, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Türkiye ilk sıraları paylaşıyor.

ünlü tüRK WınDSöRfçülER VE BaşaRılaRıPWA Dünya Şampiyonasının sekizinci ayağı olan Alaçatı ayağı 10-15 Ağustos

KIŞ 2010 2928 KIŞ 2010

inceleme

Page 21: Athletics 2010 Kış

bul Şampiyonu oldum. Amatör ruhumla, yurtta kaçak kalarak, kendi imkânlarımla bilardo şampiyonasına katıldım. Askerden dönünce, önümde bir hayat olduğunu ve bilardo oynayarak bir iş edinemeyeceğime karar verdim. Ağabeyimin yanında çalış-maya başladım; ama biliyordum ki isteğim bu değildi. İstanbul’a geldim. Bilardo haya-tımdı. 1988’de Türkiye Şampiyonu oldum ve biriktirdiğim parayla yurtdışına açıldım. İstanbul’da yaşama çabalarım sırasında Diyarbakır’a ablamın yanına gittim; orada bilardo turnuvaları düzenledim. Derken bir gün Bilardo Eğitim Derneği Başkanı Cela-leddin Ökten, beni aradı. İlk resmi Türkiye Şampiyonası için Ankara’ya davet edildim. Sponsora ihtiyacım vardı. Destek aramaya İstanbul’a geldim. Platin Bilardo bana des-tek oldu. Bora Karatay’la oynadığım final maçı öncesi Platin Bey geldi ve şöyle söy-ledi: “Ya bu maçı alırsın ya da süpürgeyi eline alırsın sokakları süpürsün!” Bu bana aradaki farkı anlattı, ya kendimi geliştirip istediğim iş olan bilardoyla ilgilenecektim ya da başka bir işle hayatıma devam etmeye mahkûm olacaktım.

90’ların başında bilardo anlayışı değişti. Daha nezih mekânlarda kızlı erkekli grup-lar bilardo oynamaya başladı. Dünya bilardo birliği başkanı beni Dünya Şampiyonasına Berlin’e davet etti. İlk maç istisnai olarak Almanya’da canlı yayınlandı ve bu kaseti Türkiye’ye basına verdiğimin ertesi günü herkes beni tanıyordu. Bu önemli; çünkü benim emelim bilardoyu tanıtmak ve böyle de bir sporun varlığını göstermekti. 93’te Federasyon’un kurulması böylelikle sağlandı. 94’te dünya kupasını kazandım. Her zaman gerçekçi ve kendim oldum, bu benim için ye-terli diyerek en iyi benim demedim.

Bilardo dünyasında Semih Saygıner adına birçok vuruş var? Bunlar nasıl literatüre girdi, hikâyeleri var mı?Atgözlüklerini çıkarırsanız değişik vuruşlar keşfedebilirsiniz. 1994 yılında dünya kupa-sını kazandığımda o güne kadar hiç kim-senin görmediği vuruşlar yaptım. Bazı vu-ruşlarda hata için tolerans payları olur. Bazı pozisyonlarda ise hiç hataya yer yoktur. Bu tarz figürleri daha kolay hale getirmek is-tedim ve kendime sorular sorarak çeşitli yollar aradım. Önceki dünya şampiyonla-rının bile bilmediği başka formatlar üret-tim ve uyguladım. Pozisyonlar için tolerans payları arttı. Vuruşlardaki başarı yüzdeleri arttı. Bu nedenle bana ‘magic shot’ dedi-ler. Ben sihir olsun diye yapmamıştım as-lında ama herkes çok şaşırdı. Hollanda’da

bu mentalite ile çok zor. Basında yapılan açıklamada ‘Amerika’nın Phelps’i varsa bi-zim de Elvan’ımız var’ deniyor; fakat olay bu karşılaştırma değil. Phelps, tarihi değiş-tiren açıklamalar yapıyor ardından 8 ma-dalyayı da alıyor. Biz de olduğumuz yerde saymaya devam ediyoruz, kendimizi avutu-yoruz. İşte spor anlayışı bu olmamalı. Ben tek başıma bu yapıyı değiştiremem ama dikkat çekebilirim.

Bundan böyle küçük çocuklara sporun onlara ne katacağını, bilardo oyununu öğ-reteceğim, anlatacağım ve bilardoyu sev-direceğim. Amacım, gençlere bilardo üze-rinden daha önemli bir şeyi anlatmak. Bir şey yap, dünya sana küsmez, ama bir çaba sarfet. Bir topa vur, skor yap ve dünya sana dönsün. Bir şeyi başarmanın en güzel yolu, kimsenin yapmadığını yapmaktır. Biz, şimdi, hiç bir şey yapmadan yardım bek-leyen bir toplum haline geldik. Ben bilar-doyla çocuklara, bir şey başarıldığında ha-yattan istenenin elde etmenin yolunun açık olduğunu göstereceğim ki bunun en güzel örneği benim. Spor yapmanın sadece şam-piyon olmak değil, öğretisi vardır içinde. Sağlıklı toplumlar ancak çalışarak kaza-nır. Gerçekçi olarak çalışmak… Bilardo o kadar gerçektir ki hile yapmak imkânsız-dır. Longoni öne çıkan yetenekli çocuklara destek olacak. Onların eğitim desteğine de ihtiyacı var elbette. Ebeveynlere de bunu açıklayacağım. Sporun tarihinden tutun size ne katacağına ve özel vuruşların ko-ordinatlarına kadar açıklamalarla dolu bir

televizyonlardan vuruşları tekrar canlı ya-yında yapmam için birçok teklif geldi. Çık-tım ve başarıyla yeniden uyguladım. ‘Nasıl buldun?’ sorularına ise ‘Siz nasıl bulamadı-nız 100 yıldır?’ diye cevap verdim. Zekice hadlerini bildirdim ve Türklerin ne kadar üretken olabileceğini ispatladım. Her sene 40 sayı çıkaran bir dergi için her sayısında farklı olmak üzere 40 adet vuruşumu ya-yınladı. Hala antrenmanlarımda yeni vu-ruşlar yaratıyorum.

Spor anlayışınızı aşılamaya çalıştığınız gençler var mı?Longoni’yle yaptığımız çalışmayla gençlere bilardoyu tanıtacağız. Amaçlarımdan biri de gençleri bilgisayar başından kaldırmak ve onların sosyalleşmesi, özeleştiri yetenekle-rinin gelişmesi, spor disipliniyle hayatlarını şekillendirmesi için çabalamak. Bu projeyle amacım bilardo eğitimine dikkat çekmek ki gençleri böyle bir salon sporuyla tanıştıra-lım, umut pazarlamayalım. Gerçekle yüz-leşmeden başarılı sporcu olunamaz. Tür-kiye Bilardo Federasyonu’nda, milli gurur-larımız köşesinde benim ne ismim ne cis-mim var. Evet, bilardoya dikkat çektim, fe-derasyonun kurulmasına da katkım yadsı-namaz fakat eleştirdiğim şey bu güne kadar sürmüş bir spor anlayışı ve yapısı sebebiyle siz tarihi silemezsiniz. Türkiye’yi birçok turnuvada, şampiyonada temsil ettim ama kişisel problemler yüzünden beni silmeye çalışıyorlar. Büyük sporcuyu sevmeyiz biz, çok bileni sevmeyiz. Sporcu yetiştirmemiz

röportaj

İki dünya rekoru, yedi dünya şampiyonluğu bulunan Semih Saygıner, dünyanın en iyi bilardo oyuncularından biri. Sadece dünya çapındaki başarılarıyla değil, artistik şovlarıyla da bilardoyu Türkiye’de yaygınlaştıran ve her yaştan insana sevdiren ünlü sporcuyla çok kapsamlı ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

KIŞ 2010 31

ile SPOR, BAŞARI ve

HAYAT üZERİNESÖYLEŞİ: ELİF PELİN ÇELİKEL, EKİN YALÇIN

Bilardo ile tanışma hikâyeniz nedir?Bilardo hayatımda hiç yer almayan bir şeydi. 18 yaşına gelmemiş çocukların kah-vehanelere girmesi yasaktı ve bilardolar da bu mekânlardaydı. Derken ailemi trafik ka-zasında kaybettim, okul hayatım kötü git-meye başladı. İlker diye bi arkadaşım ‘Bi-lardo biliyor musun?’ diye sorunca başladık oynamaya. Ludo Dielis’in ıstakayla pozu geldi aklıma ve ben de ıstakayı onun gibi tutmaya çalıştım. Fotografik hafızayla oy-namaya başlayınca İlker daha önce oynamış olduğumu düşündü. Kendimi geliştirdim. En çok ihtiyacım olduğu zaman takdir ve sevgiyi bilardodaki becerimde aradım. Tez-can Şen isimli arkadaşım İstanbul şampi-yonasına girmem için beni teşvik etti ben henüz 17 yaşındayken. Salonlara kaçak gi-rerdik. Marangoza yaptırdığımız ıstakayı gazeteye sarıp gittik şampiyonaya. Tele-vizyonlardan izlediğim Gündüz Ağabey’e oyun teklif etmem, benim becerimi görme-lerini sağladı; hatta Gündüz Ağabey, şam-piyonaya gerek olmadığını benim kupayı alıp gidebileceğimi söyledi 400’e 20 benim aldığım oyundan sonra. 1981’de İstan-

“YENİ VURUŞLARI NASIL bULdUN SoRULARINA ‘Sİz NASIL bULAmAdINIz 100 YILdIR?’ dİYE cEVAp VERdİm.”

Page 22: Athletics 2010 Kış

bilmesi ve kendisini başkalarının başarıla-rıyla kısıtlamaması.

Ben her zaman bir şey öğrenebileceğime inanmışımdır. Hiçbir zaman ‘Ben bunu ya-pamam’ demem, çünkü bu baştan yenilgiyi kabul etmektir. Sözcükler, beyinden geçen enerjiyi etkiler. ‘Ben bunu yapabilirim’ sö-zünden yola çıkıp denerim, denerim, dene-rim. Yeteneklerim doğrultusunda başladı-ğım işe devam ederim ya da etmem, bu ter-cih meselesi. Bilardoya başladığım dönem-lerde çok hırsla çalıştım daha iyi olmak adına. Başlarda oyun oynuyordum, daha sonra oynadıkça oyunu derinlemesine an-lamaya başladım ve oyun içerisindeki hâ-kimiyetim arttı. O dönemlerde Adapazarı ve İstanbul’da en iyi bilardocuydum, fakat şunu söylemeliyim ki havaya girmek insanın gelişmesini engeller, eğitimini durdurma-sına neden olur. Çok çalışıp havaya girme-den dürüst ve gerçekçi spor yaparsanız başa-rılı olursunuz. Her zaman herkesten bir şey öğrenilebilir. İyi sporcunun spor dışında sa-natla, sosyal hayatla ilgilenerek kişisel geli-şimine de katkıda bulunması gerekir. Örnek sporcu olmak, dünyada ülkemizi iyi temsil etmek gibi kriterler önemlidir. Tıkandığı-mız noktalarda farklı çözümler üretmek için de gereklidir. Mesela, ben müzikle ilgilen-dim ve birçok dil öğrendim. Müzikle iç içe olduktan sonra farklı algılarımın açıldığını hissetmeye başladım. Olaylara daha farklı boyutlardan bakabildim.

Müzik konusu açılmışken, geçtiğimiz ay-larda yayınlanan ‘Şarkı Söylemek Lazım’ adlı yarışmayla farklı bir kulvara el attı-nız. Bu kulvardaki hedefiniz nedir?Müziği ve şarkıcılığı kullanmak gibi bir amacım yok. Başarılar kolay oluşmuyor. Başarıyı ve mesleği kullanmak, etik bir davranış değil. Şarkı söylemek hoşuma gi-diyor o kadar. Yarışmaya girme hikâyem de şöyle gelişti: Almanya’dan bir yarıştan dönmüştüm ve moralim de iyi sayılmazdı. Bir gün televizyon izlerken yarışmanın reklamını gördüm. Ben şarkı söylemeyi gençliğimden beri çok severim. Yarışma-nın konsepti çok hoşuma gitti ve yapımcı-larını ben aradım. İsmimin geçtiğini fakat katılmayacağımı düşündüklerini söyledi-ler. Ben de bunun üzerine yarışmak istedi-ğimi söyleyince olumlu olarak bana tekrar döndüler ve ben görüşmeye gittim. Birkaç şarkı söyledikten sonra o güne kadar pro-fesyonel anlamda hiç müzikle ilgilenmeme rağmen kulağımı çok iyi buldular. Yarışma başladıktan sonra yakın çevrem, jürinin beni acımasızca eleştirip karizmamı sarsa-

için masanın yüksekliği ve çocukların boyu çok önemli. Topa vuruş ve deliklere belirli bir uzaklıktan sokma da yeterli güç iste-yen bir eylem. O nedenle, yapacağım tur-nede 12-18 yaş aralığındaki çocuklara hi-tap etmeyi düşünüyordum, fakat 12’yi 10’a çektim; çünkü yeni jenerasyon üzerindeki gözlemlerin sonucunda, yeni nesillerin daha gelişmiş olduğunu fark ettim.

Spor kariyerinizde unutamadığınız anla-rınızdan birini bizimle paylaşır mısınız?Bütün dünyadaki federasyon üyelerinin oylamaları sonucunda, 185 oyla dünyada yılın oyuncusu seçildiğim an, çok duy-gusaldı. O gün konuşurken kilitlenme-dim, fakat bilardoya ilk başlarkenki hikâ-yemi anlatırken o kadar rahat konuşama-mıştım. Bunun, hayatıma sonradan giren müzik ve sanatla alakalı olduğunu düşü-nüyorum. 16 sene önce bir elemeye gitti-ğim salonda, aynı kişilerin önünde dünya-nın en iyi oyuncusu seçilmem müthiş bir olaydı. Çalışmalarınızın ve emeklerinizin sayesinde bir güzellik ortaya çıkarıyorsu-nuz ve kişilik gelişiminizi bilardoya yansı-tıyorsunuz. Kişisel olarak yaşadıklarınızın neticesini masaya koyuyorsunuz. Spora ge-nel bakış açısının bu olması lazım. Dünya şampiyonu olduktan sonra bile sahneden inip normal yaşama dönmek gerekir. Ben böyle bir yaşam tarzını benimsedim. Bilar-doyla çok güzel günler geçirdim. Bu sporu gözlerinden enerji fışkıran bireylerin oy-nadığı cıvıl cıvıl bir spor olarak görmek istiyorum.

cağını öne sürdü. Bence karizma, insanın hayata karşı düşünceleridir, artistik poz-lar değildir. Konuyu amacından saptırma-dan yarışmayı bitirdim. Finalde kaybet-meme rağmen yarışmadan çok zevk aldım. Birinci olan arkadaşımın mutluluğundan mutlu olmayı bildim. Yenilgim üzerine normalde bir sporcu olarak hiç sevmedi-ğim ‘Gönüllerin Şampiyonu’ tamlamasını benim için kullanmaları ilk defa hoşuma gitti, çünkü o yarışmada amaç gönüllere hitap etmekti. İnsanların bana bakış açısı değişmeye başladı. Disiplinimi, çalışma tavrımı ve onca dünya şampiyonluğuna rağmen koruduğum mütevazılığımı göz-lemleme imkânı buldular. Hayatıma renk gelsin diye dizide oynadım, şarkı yarış-masına katıldım ve çok keyif aldım. Bu tarz şeyler, insanın empati kurma yete-neğini geliştiriyor. Hiçbir zaman oyun-culuğa veya şarkıcılığa mesleği kullanma amacıyla yaklaşmadım. İkisini de çok sevi-yorum ve gelecekte de oyunculuğa da şar-kıcılığa da devam etmek istiyorum. Yete-neğim olduğunu düşünüyorum. Her geçen gün bu iki meslekle ilgili bir şeyler öğreni-yorum, değişik kitaplar okuyorum. Şimdi-lerde bir biyografi hazırlıyorum, hatırladı-ğım günden bu güne kadar. Yaşadıklarım, hatalarım, başarılarım bilinsin ve insanlara örnek olsun istiyorum.

Profesyonel anlamda bilardoya başlama yaşı var mıdır?Bilardoya yeni başlayan çocuklarda kasla-rın doğru gelişimi ve kolun iyi kullanılması

32 KIŞ 2010

nın bilardo bilmese bile Türkiye’yi temsil etmesi için umut satılıyor. ‘Sende potan-siyel var, sen de Semih gibi olursun’ umu-duyla sporcu yaratılmaz. Federasyonun ül-keyi temsil etmek üzere yetenekleri bulması ve onları sporcu gibi eğitmesi gerekir; fakat daha biz Dünya Kupası’yla Dünya Şampi-yonası arasındaki farkı bilmiyoruz. Ben bu yapının içinde kendimi rahat hissedemem.

Ban mesleğimi kullanmıyorum, mesleğin beni kullanmasına izin veriyorum. Meslek-ler insan gücünü kullanır. Türkiye’de biz mesleklerin içini boşaltıp ‘Bu meslek öldü.’ diyoruz. Biz gelip geçiciyiz. Ben gideceğim; ama mesleğim kalıcı.

Bugün Türkiye’de bilardo dalında başarılı elbette birçok isim var; fakat spor sadece başarı demek değildir, eğer sporu kitlelere yaymazsanız; bu yapıyı büyütmedikten, ge-liştirmedikten, onu gençlere sevdirmezse-niz adınız başarınızla kalır. Ayrıca ülke-mizde sporu destekleyen bir altyapı olma-dığı için spor bir hobi olmaya mahkûm. Sanki her adım başı dünya şampiyonuna rastlanıyor gibi, bir dünya güreş şampiyo-nunu otoparkta çalıştırıyoruz. Türkiye’de federasyon benim başarılarımı önemsemez-ken Türk Patent Enstitüsü, beni bir marka ilan ediyor. İşte Türkiye’de durum budur.

Bizdeki bu yapıyı şöyle bir örnekle anlata-yım: Diyelim ki ben bir savaş muhabiriyim; savaştayım; mermiler benim yanımdan ge-çiyor, cesetler yanımda parçalanıyor, bütün olaylar benim yanımda ceryan ediyor, ben yara alıyorum ve sonra geliyorum ülkeme, müdürüme anlatıyorum olanları. Sonra be-nim müdürüm çıkıp ‘Bunlar olmuştur sa-vaşta.’ diye kendisi açıklama yapıyor. Ben savaşı gördüysem, muhabir bensem bunu neden ben anlatmıyorum? Bugun sporcu sporda yasadıklarını, yanlış giden şeyleri anlattığında diyorlar ki bu sporcu kon-trolden çıktı. Ben bu anlayışa karşıyım. Sporcu olan benim ve kendimi açıklamalı-yım. Sporcuyu kullanarak getiri elde edi-nen bazı kurum ve kuruluşlar var olmaya devam ettikçe ben yokum dedim ve bunun üzerine ceza aldım.

Bilardoda, sizce hangi faktörler sporcuyu başarıya götürüyor?En önemli unsur, dürüstlük. Kendini kan-dıran bir insanın başarılı olması mümkün değil. Bir sporcu diğerlerine göre başarı-lıymış gibi gözükebilir ama olay bir kişi-nin diğer insanlara kıyasla ne kadar başarılı olduğu değil. Önemli noktalar, bir kişinin her an kendini geliştirebilmesi, yenileyebil-mesi, her an öğrenebileceği şeyler olduğunu

ğunu unutmamak unutturmamak, bilardo salonlarını desteklemek lazım. Bir dönem, salonlardaki despot hava yüzünden bilar-donun güzel tarafını göremedi. Çocuklar, bilgisayar başında hayatlarını geçirmesin-ler diye birçok aktivite yapılmalı. Benim yapacak olduğum turneler gibi, üniversite-lerde açılacak kurslar gibi çeşitli çalışma-lar yapılabilir ve bilardo, esprili bir şov ha-line dönüştürülebilir. Eğlenceli turnuvalar düzenlenebilir, kadınları da bilardoya çek-mek amacıyla scuttish style, yani bir kadın bir erkek oyuncunun diğer kadın ve erkek oyuncuya karşı oynadığı bilardo yaygınlaş-tırılabilir.

Bilardoyu yaygınlaştırma çabalarınızda sizi destekleyenler var mı? Bu işin içinde mutlaka bir ekip var. Des-tekle, sponsorlarla, Longoni’yle, yerel ve görsel basının da katkısıyla bunun çocuk-ların ilgisini çekmesini sağlayacağız.

Türkiye’de bilardo sporuna yaklaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?Ben hep profesyonelce yaklaşımın oluşması için uğraştım. Ülke için spor yapıyorsanız cebinizden para çıkmamalı. Ülkemizdeki spor anlayışı ve kurumsallaşma içinde yer almamam gerektiğini 2007’de anladım ve kariyerimi dondurduğumu açıkladım.

Türkiye’de Türkiye Şampiyonası adı al-tında umut pazarlanıyor. Gençler para har-cayarak şampiyonada oynuyor. Parası ola-

KIŞ 2010 33

kitap hazırlıyorum. Çocuklara böyle ilgi çekici yollardan yaklaşıp onlara sporu ve o disiplini sevdirmek, amaç. Sonuçta ço-cuklarımız yapabildiklerini gördüklerinde daha da azimle sarılacaklar bu spora. Gö-recekler ki her başardıklarında takdir edili-yorlar. Bu da bugün aferin, yarın hayat de-mek... Takdir ve sevgiyle beslenen toplum olma yolunda kendi çevremde adım atmak istiyorum. Çok bilindik bir tabirle “Herkes evinin önünü temizlerse memleket tertemiz olur.” Benim amacım da bunu başarmak. Ben üzerime düşeni yapmak için böyle bir sistem geliştirdim.

Bu arada bilardoyu hiç bırakmadım, hiç yapmadığım kadar antrenman yapıyorum, kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Ben ne kadar inatçı, azimli ve istekli bir sporcu olduğumu anlatmak istiyorum.

Türkiye de bilardo sporu özelikle gençler arasında nasıl yaygınlaştırılabilir?Bir jenerasyonu birlikte düşünmek lazım. Bilardo salonlarına girmek, insanları kor-kutuyor olabilir. Çok ciddi, sıkıcı ya da zor bir spormuş gibi görünüyor, olabilir. Bu ne-denle turne yapmayı düşünüyorum zaten. Kimseye ne kadar üstün bir bilardocu oldu-ğumu kanıtlamaya ihtiyacım yok. Gençlere ve çocuklara güleç yüzle, sempatiyle anla-tılacak olan bilardonun askeri disiplini ge-lecekte daha çok rağbet görecek. Bilardo, hayatın içinden bir spordur; insanlar hobi olarak yaparlar. Burada bunun oyun oldu-

HAYATImA RENk gELSİN dİYE dİzİdE oYNAdIm, ŞARkI YARIŞmASINA kATILdIm VE çok kEYİf ALdIm.“bEN HER zAmAN YENİ bİR ŞEY öğRENEbİLEcEğİmE

İNANmIŞImdIR. HİçbİR zAmAN ‘bEN bUNU YApAmAm’ dEmEm, çüNkü bU bAŞTAN YENİLgİYİ kAbUL ETmEkTİR.”

röportaj

Page 23: Athletics 2010 Kış

kayak, paten, binicilik... Yarışma, mekanik ve teknolojik imkânları

sınırlayan kurallarla yapılır. Bu kısıtlı im-kanlar altında kişinin en büyük gücü takım dayanışması ve uyum yeteneğidir. Derece kazanmaktan çok dayanışma içinde yarışı bitirmenin amaç olduğu ama kolay olma-dığı bir mücadeledir. Konsept olarak 2, 3 veya 4 kişilik takımlarla yapılan bir spor olup, 4 kişilik takımlarda en az bir karşı cinsten takım arkadaşı olması zorunludur. Macera Yarışları tam bir takım sporudur.

Macera akadeMisi Yarişlari • Yeniay Macera Yarışı: Adını ayın en ka-ranlık halinden almış bir yarıştır. Akşa-müstü başlar, bütün gece devam eder ve ertesi gün öğlen saatlerinde bitmiş olur. İşin en zor kısmı gece karanlık ve uyku ile mücadele etme kısmıdır. Yaklaşık 18 saat süren bir mücadele de fiziksel dayanıklılı-ğın yanında psikolojik dayanıklılık da çok önemlidir. Bununla birlikte takım arkadaşı ile uyumlu hareket edemeyenler bitiş çizgi-sine ulaşamamaktadır. Yeniay Macera Ya-rışında ikişer kişilik takımlar halinde ya-rışılır; koşu, trekking, dağ bisikleti, kano standart disiplinlerdir fakat yarışın yapıla-

lanmıştır. Teknik olarak zordur fakat uzun parkura göre daha kısa bir parkurdur. • Kısa-Kolay Parkur: Daha önce hiç ya-rışmamışlar, antrenmanlı olmayanlar, eğ-lenmek isteyenler için hazırlanmıştır. Bu parkur her yaşa uygundur fakat 15 yaşın-dan küçük gençlerin aileden bir fert ile ka-tılması önerilir. Düzenli antrenman yap-mayan ama vücut tipi uygun olan, macera sporları ile tanışmak isteyen herkes için ideal uzunlukta bir parkurdur. • Macera Koşusu: Bisiklete binmeyen, koş-mayı seven, koşu parkurunun kısa ve hafif etaplarla renkli ve eğlenceli olmasını iste-yen macera sevenler için idealdir.

Macera anlatılmaz yaşanır! Yarış sayfa-sından kendinize uygun macerayı seçip siz de Macera Akademisi’nin bir parçası ola-bilirsiniz. Macera Akademisi Yarışları’nı kendi web sitesinden ve Facebook hayran sayfasından takip edebilirsiniz.Ayrıntılı bilgi :www.macerayarislari.com

cağı bölgeye göre bunlara farklı disiplinler de eklenebilir.

kurabİYe Macera Yarişi Kurabiye Macera Yarışı, sabah başlayıp ak-şam biten bir yarıştır. Tadına doyum olma-yan bu yarışta her şey bitişte yenilecek olan kurabiyeler içindir. 2 kişilik takımlar halinde yarışılır, koşu, trekking, dağ bisikleti ve kano etaplarına zeka oyunları ve beklenmedik sür-priz oyunlar da eklenir. İki yarışın ortak özel-liği 4 farklı kategoride yarışılmasıdır.• Uzun-Zor Parkur: Teknik olarak zor ve uzun süren bir yarıştır. Fiziksel olarak güçlü ve yarışma tecrübesi olan takımlar için hazırlanmıştır. Diğer yarışlara oranla çok daha zorlayıcı olan bu yarış fiziksel ve zihinsel limitlerini sonuna kadar test etmek isteyenler; yani “Ben macera yarışçısıyım!” diyenler için hazırlanmaktadır. • Orta Parkur: Antrenmansız tecrübeliler veya antrenmanlı tecrübesizler için hazır-

tanıtım

Hafta sonunuzu doğayla iç içe spor yaparak değerlendirmek istiyorsanız Macera akademisi’nin organizasyonlarını takip etmelisiniz. birkaç spor branşının kombinasyonlarından oluşan Macera Yarışları’nda sadece üç şeye ihtiyacınız var: iyi bir kondisyon, sporcu bir ruh ve yol haritası. Macera anlatılmaz yaşanır!

M acera Yarışları, içinde değişik spor disiplinlerini barındıran, serüven ve sürpriz dolu, eğlen-

celi bir dayanıklılık yarışmasıdır. Bu yarış-lar belirli bir parkur olmadan yapılır. Yarış-macı haritasını alır, gideceği noktayı bilir, hangi yoldan gideceğine kendi karar verir. Belirlenen noktalara ulaşırken uygulanan disiplinler şunlardır: Koşu, trekking, dağ bisikleti, tırmanış, kano/rafting, yüzme,

MACERA AKADEMİSİ

DOĞADA HEYECAN, SPOR, EĞLENCE

Macera akadeMİsİ, Macera tutkunlarini bİr araYa getİren, keYİflİ hafta sonlarina İMza atan ve kendİlerİndekİ Macera ruhundan Yola çikan outdoor sporcusu bİr ekİptİr.

34 KIŞ 2010 KIŞ 2010 35

Macera akadeMİsİ hakkindaMacera Akademisi, macera tutkunlarını bir araya getiren, keyif li hafta sonlarına imza atan ve kendilerindeki macera ruhundan yola çıkan profesyonel outdoor sporcularından oluşan bir ekiptir.

Macera Akademisi, outdoor sporcusu olan, doğayı ve sporu hayatlarından çıkarmak istemeyen bir ekip tarafından 2004 yılında kuruldu. Kurulduğu günden bu güne “Macera” ve “Akademi” kelimelerini tam anlamıyla ifade etmeye çalıştı. Kurumsal firma-larla yaptığı çalışmalar kapsamında düzenlediği ‘Motivasyon Etkinlikleri ‘ ve ‘Yaşayarak Öğrenme Yöntemleri’ adı verilen etkinlikler sayesinde birey ve ekiplere değer kattı. Aynı zamanda detaycı çözümleri, yenilikçi fikirleri ve yüreğiyle çalışan ekibi ile onlarca etkinlik yönetti, pazarlama ve tanıtım aktiviteleri yaptı.

Kısacası, “macera” hayatlarından hiç eksik olmadı, ‘Macera Yarışı’ yapmak onlar için bir hobiyken, bu işi güvenli ve düzgün ya-pabilecek firmaların olmayışı, işin organizasyon kısmını Macera Akademisi’nin üstlenmesini sağladı. İşte “Macera Akademisi Yarışları” serisi bu şekilde doğmuş oldu.

Page 24: Athletics 2010 Kış

kendimi şanslı sayıyorum. 20-30 kişiydik ama sahada oynayan arkadaşlarımız onları desteklediğimiz andan itibaren daha istekli, daha inançlı oynamaya başladı. Maç son-rasında herkesin aklındaki tek soru “Sırada hangi takımın maçı var?” idi. İTÜ maçını takip eden cumartesi günü basketbol ve fut-sal takımlarımız Spor Kurulu eşliğinde Sul-tans maçında tribündeki yerini aldı. Daha organize ve daha kalabalıktık bu sefer. Ta-kımımız ilk yarıyı 20-6 yenik kapatmıştı ve soyunma odasında koçun takıma söyle-diği bir gerçeği öğrendik maç sonunda: ‘Bu takıma 94’ten beri böyle destek verilmedi, şimdi çıkın bu taraftar için oynayın ve ka-zanın’. Maçı takımımız 28-26 kazandı. O gün 4 saat boyunca hiç durmadan takımı-mızı destekledik, çoğumuzun sesi kısıldı, bir kısmımız hastalandı ama buna değdi. Biz yaptığımız işin önemini, insanlar da Boğaziçi Holigan grubunu, amacını kav-ramaya başladı.

BİZLER İNANDIK SİZ DE İNANINSercan Kurban (Boğaziçi Sultans) : “Bir sporcunun sahada ihtiyacı olan öğelerden en önemlisi destektir. Hele ki kendi ar-kadaş çevremiz, her gün takıldığımız in-sanların bizi böyle desteklemesi sahada in-sana ayrı bir motivasyon veriyor. Hacettepe maçının devre arasında soyunma odasına girdiğimde ‘bizler inandık siz de inanın’ pankartını görünce inanılmaz duygular yaşadım önce gözlerim doldu. İnsanla-rın gözlerindeki o ateşi görebiliyordunuz.” Ben tribündeyken mücadele eden arkadaş-larıma, kardeşlerime elimden geldiği kadar desteklemeye, karşı takımın oyuncularının yüreklerine de korku salmaya çalışıyorum. Bu oluşum bence okuldaki eksik olan Bo-ğaziçi ruhunu ateşlendirecek ve sadece bas-ketbol, futsal, Amerikan Futbolu değil bü-tün takımlara tam destek; hep destek veri-lecek. Sonuçta bu kendi okulumuz ve her-hangi bir dalda başarı sağlayan Boğaziçili

motivasyon açısından. Fakat Boğaziçi ho-liganlarının olduğu maçta tezahüratların bilinçli olmasından dolayı sürekli sesleri takip edebiliyordum. Rakip hücum yapar-kenki uğultu, biz hücum yaparken destek, itici bir güç olarak algılanabilir.

Zaten maçın öncesindeki tribün şovları sizi motive etmeye yetiyor bir de maç içe-risinde geride olduğunuz anlarda bile te-zahürat edilmesi ve hatta yenilgi kesinleş-tiğinde dahi tezahüratın devam etmesi çok güzel ve yaşanılması gereken bir duygu. Belki yenilgiden dolayı maç sonrası mo-ral bozukluğu olduğundan teşekkür et-meyi unutmuştuk bu dergi sayesinde de takım olarak maçlarımızda bizi destekle-yen tüm taraftarlarımıza çok teşekkürler ediyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi’ne mensup kişiler olarak artık ben olma kavramından çok sa-halarda taraftarı ve sporcularıyla biz olmak yolunda ilerleyen bir gruba dönüştü Holi-ganlar. Amacımız ise büyük bir taraftar grubu olmaktan çok kendi üniversitemiz içerisinde her gün karşılaştığımız insan-larla tribünlerde omuz omuza sporcuları-mıza destek verebilmektir. Davulları, pan-kartları, maç öncesi toplanmaları ve ken-dine özgü tezahüratlarıyla üniversiteleri-mizde eksik olan taraftarlık kavramında öncü olmaktır.

bir sporcu beni mutlu eder ve gurur duya-rım Boğaziçi’nde okuduğuma.

DEPLASMANLARGörkem Balcı (Erkek Basketbol Takımı - Cırbania): “Okulu temsil etmek adına yap-tığımız fedakârlıkların karşılığını, manevi anlamda bu oluşum sayesinde büyük oranda aldığımızı düşünüyorum.

Holigan oluşumu sayesinde basketbol takımı olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde sporcu olmanın gururunu yaşıyorum. Dep-lasman maçlarında bile bizi yalnız bırak-mayan arkadaşlarımızın olduğunu bilmek sahada olan bizler için ayrı bir motivasyon kaynağı olmakta.”

HOLİGAN’IN GÖZÜNDENMehmet Yusuf Marangoz (Futsal Ta-kımı): Hayatım boyunca çok kez spor yaptım. Gerek futbol gerek futsal oyun-cusu olarak çok sayıda müsabakaya katıl-dım, ama en heyecanlı ve motivasyonu en yüksek olan maçlarım taraftarın olduğu maçlar oldu.

Şimdiye kadar gördüğüm en ateşli taraf-tar topluluğu 2008’de İstanbul Üniversitesi maçımızdaki holiganlardı. Normalde maç içerisinde oynadığımız oyunun tempolu ol-masından dolayı dışarıdaki seslere kapalı bir şekilde mücadele içerisinde oluyorum

kampüsten

Takımımız ilk yarıyı 20-6 yenik kapatmıştı ve soyunma odasında koçun takıma söylediği bir gerçeği öğrendik maç sonunda: ‘Bu takıma 94’ten beri böyle destek verilmedi, şimdi çıkın bu taraftar için oynayın ve kazanın’.

izlemeye gelmekteydi ama taraftardan öte seyirci olarak kalmaktaydılar. Takımları-mızın arkasında görmek istediği ise destek taraftardı.

HOLİGAN’IN DOĞUŞUBöyle bir grubun gerekliliği 2008 Mart ayında erkek basketbol takımımızın İTÜ ile oynadığı maçta ortaya çıktı. Boğaziçi Sultans ve Futsal takımlarımızın sporcu-ları toplanıp sahadaki arkadaşlarını destek-lemeye başladılar. Ben de o gün tribünde destek verenlerin arasında olduğum için

Birçoğumuz Amerikan kolej filmlerinde okul takımlarını destekleyen kalabalıkları görmüştür. Fakat ülkemizde bu düşünce çok fazla önemsenmemiştir. Sporcu olmak sadece dersler dışında kalan boş vakitleri antrenman ve maçlarla geçirmek değil, üniversitemizde üyesi olduğumuz takımı da en iyi şekilde, her yerde temsil edebil-mektir. Sporcu olarak hedeflediğimiz bu amacı gerçekleştirirken sahada yaşadığı-mız yalnızlığa bir çözüm olarak oluştu Bo-ğaziçi Holigan. Zaten bu gruptan önce de öğrenciler ve arkadaşlarımız tribünde bizi

BOĞAZİÇİ HOLİGAN

FATİH BAŞ

BİR SPORCUNUN SAHADA İHTİYACI OLAN ÖĞELERDEN EN ÖNEMLİSİ DESTEKTİR. HELE Kİ KENDİ ARKADAŞ ÇEVREMİZ, HER GÜN TAKILDIĞIMIZ İNSANLARIN BİZİ BÖYLE DESTEKLEMESİ SAHADA İNSANA AYRI BİR MOTİVASYON VERİYOR.

36 KIŞ 2010 KIŞ 2010 37

BOĞAZİÇİ, BOĞAZİÇİ / HADİ SALDIR TARAfTARIN HEP YANINDA

UÇAKSAVAR SAHASI’NDA / KOL KOLA KAVUŞALIM ŞAMPİYONLUĞA

BOĞAZİÇİ

(Boğazİçİ Holİgan)

TRİBÜNDEKİ ENERJİ

H oligan… Sözlük anlamına bakı-lırsa özellikle futbolda fanatizmi besleyen, aşırı davranışlarda bu-

lunan ve çevreye zarar vermeye eğilimli ta-raftar...

Şimdilerde holigan kavramı okulumuzda farklı bir şekilde kullanılmaya başladı: Bo-ğaziçi Holigan. Sadece maçları izlemek için değil sahada okulunu temsil etmek için mü-cadele eden, ter döken sporcularımıza yal-nız olmadıklarını, onları destekleyen ar-kadaşlarının yanlarında olduğunu hatır-latmaktı amaç.

Page 25: Athletics 2010 Kış

AtlAntA HAwksJoe Johnson liderliğindeki genç Atlanta, Jamal Crawford gibi bir skoreri kadrosuna kataral bench derinliğine arttırma yoluna gitti. En büyük eksiklerinin tecrübe ol-duğunu düşünürsek, her geçen sene tec-rübe kazanmaya devam ediyorlar. Jamal Crawford’un takıma ne kadar istikrarlı katkı vereceği takımın geçtiğimiz seneki başarısını yükseltmesinde kritik bir rol oy-nayacaktır.

Boston CeltICs2008 NBA şampiyonu ünvanını halen elinde bulunduran Celtics GM’i Danny Ainge Kevin Garnett’i bir sezon daha sa-katlıklara kaybetmek istemiyor ki, onu sene içinde daha az yorarak oynatmanın çözümü olarak Rasheed Wallace gibi bir veteranı ta-kıma kattı. Bunun yanı sıra bench’den ge-len tek ciddi skorer olarak gözüken Eddie House’ın yanına bu sene Marquis Dani-els ve Shelden Williams eklendi. Tüm bu eklentileri ve Big Three’nin halen şampi-yonluğa olan açlıklarını göz önüne alırsak, Boston bu sene Ron Artest’i kadrosuna ka-tan LA Lakers ile birlikte şampiyonluğun en önemli adayı.

CHArlotte BoBCAtsYıllardır geleceğe yatırım olarak çalışma-larına devam eden Bobcats yönetimi, ge-lişmeye hali hazırda bulunan oyuncularıyla devam etme gibi bir niyetleri var ki bu se-neki en önemli değişikliği Okafor-Chand-ler takası ile gerçekleştirdi.Müzmin sakat-lar listesine kendisine iyi bir yer edinmiş olan Tyson Chandler’in hücum anlamında kısıtlı kapasite ile mücadele ettiğini göz

yeni transferlerle birlikte iyi bir takım kim-yası yakalayabilsinler.

DAllAs MAverICksGeçtiğimi senenin Playoff ’larının en büyük fiyaskolarından olan Dallas Mavericks’in sahibi takımın geçtiğimiz seenki performansının yeterli olmadığını düşünmüş ki bu sene takıma katkı yapa-bilecek bir çok oyuncuyu kattı kadroya. Shawn Marion hızlı oynayan Dallas sis-temine uyum sağlaması kolay gözüküyor, Jason Kidd’in de bunda öenmli bir payı olacağını düşünürsek. Drew Gooden,Tim Thomas, James Singleton,Matt Carroll ve Quinton Ross ise Dallas’ın bench’ine yap-tığı takviyeler. Bu sene Batı’da gerçekten büyük bir çekişme sahne alacak gibi.

Denver nuggetsGeçtiğimiz sene yaptıkları Chauncey Bil-lups – Allen Iverson takası ile takımın bü-tün havasını değiştiren Nuggets yönetimi bu sene ise takım iskeletini koruyup ge-rekli gördükleri yerlere genç isimlerle tak-viye yapmayı tercih ettiler. Arron Afflalo ile bench’den gelen Dhantay Jones’in ta-kıma verdiği katkıyı kapatmaya çalışacak Nuggets. Chauncey – Carmelo ikilisinin

önüne alırsak Bobcats’in durumu ne ola-cak hep birlikte göreceğiz.

CHICAgo BullsGenç Bulls daha Free Agent transferinin başladığı ilk gün Ben Gordon gibi bir sko-rer kaybederek başladı Offseason’a. Geçti-ğimiz senenin Yılın Çaylağı Derrick Rose önderliğinde bu sene Ben Gordon’dan bo-şalan skorer boşluğunu uzun süren diz sa-katlığından dönen Luol Deng ile kapat-maya çalışacaklar. Çaylakları Taj Gibson’ın da Joakim Noah’a pota altında destek ve-receğini de düşünürsek Bulls bu sene Pla-yoff sıralamasında daha üst sıraları zorla-yacaktır.

ClevelAnD CAvAlIersKral LeBron James önderliğindeki Ca-valiers geçtiğimiz sene Dwight Howard duvarına toslamaya bu sene önlem almak için belki de Offseason’ın en önemli ham-lesini yaparak Shaquille O’Neal’i kadro-suna kattı. Bunun yanı sıra bench’e Jama-rio Moon,Leon Powe ve Anthony Parker gibi üç önemli transfer yaptı. Tüm bunları düşünürsek Shaq’ın gittiği her yere birşey-ler kattığı gerçeğiyle birlikte Kral’ın bu sene yüzük kazanması içten bile değil, yeter ki

güncel

Shaquille O’neal’dan Ron Artest’e, Rasheed Wallace’dan Hidayet Türkoğlu’na…

Gelin hep birlikte bu yaz NBA’de kim, ne hamleler yaptı?

KIŞ 2010 39

Tr ansfer sezonu BomBal arı

BATUHAN AVCI

2008 NBA şAmpİyONu üNvANıNı HAleN elİNde BuluNduRAN CelTıCS Gm’İ dANNy AıNGe, KevıN GARNeTT’ı BİR SezON dAHA SAKATlıKlARA KAyBeTmeK İSTemİyOR Kİ, ONu SeNe İçİNde dAHA Az yORARAK OyNATmANıN çözümü OlARAK RASHeed WAllACe GİBİ BİR veTeRANı TAKımA KATTı.

Page 26: Athletics 2010 Kış

bilirlerse, bu senenin de en büyük şampi-yonluk adayı olacaktır.

mempHıS GRızzlıeSGeçtiğimiz senenin pek başarı elde edeme-miş takımlarından Grizzlies, Allen Iverson’ı kadrolarına katarak bu senenin en önemli transferlerinden birini gerçekleştirdi. Bütün yaz boyu kendine bench dışında bir yer bu-labileceği bir takım arayan Iverson’ın duru-munu hep birlikte bekleyip göreceğiz. Rudy Gay,O.J Mayo ve Marc Gasol bu takımın bu seneki en önemli kozları. Draftta ikinci sıradan seçtikleri 2,21 boyundaki Hasheem Thabeet’ten bu sene için ne kadar katkı ala-caklar hep birlikte göreceğiz.

MIAMI HeAtGeçtiğimiz sene Dwayne Wade’in sakat-lıktan geç dönmesi ve takımın yeni oluşmuş olmasına rağmen playoff ’lara kapak atmayı başaran Heat, kadrosuna ligin önemli şutör-lerinden olan Quentin Richardson’ı ekledi. Bunun yanı sıra Shavlik Randolph ve Car-los Arroyo’nun takıma katılması bench’den gelen katkıyı arttıracaktır. Bu sene daha çok alışmış olan oturmuş bir kadroyla daha iddialı bir Heat izleyebiliriz.

MIlwAukee BuCksGeçtiğimiz yılın dip takımlarından Bucks, bu seneyi önümüzdeki se-nelere zemin olarak düşünüyor ki göze batan bir eklenti de-ğil daha çok geleceğe yatı-rım yapabilmek adına genç oyuncuları kadrola-rına kattılar. Hakim Warrick, temsilci-miz Ersan İlya-sova ve Carlos Delfino gibi takıma

Avrupalı star adayı Rubio’nun bonservisi ile koşuşturmasına rağmen takımı Badalona’yı ikna edemedi ve Rubio’yu Barcelona’ya kap-tırdı. Fakat böyle bir olasılığın farkında-larmış ki Jonny Flynn’i draft ederek ken-dilerini garantiye aldılar. Halen genç olan çekirdek kadrosuna Sahsa Pavlovic ve geç-tiğimiz seneki performansıyla dikkat çe-ken Ramon Sessions’ı kattılar. Genç Tim-berwolves bu sene olmasa bile önümüzdeki senelerde oldukça can yakacaktır.

NeW JeRSey NeTSGeçtiğimiz sene son maçlara kadar Playoff ’u zorlayan Nets takımı daha offseason’ın ilk günlerinde transfer piyasasını oldukça et-kileyecek bir hamleye imza atarak Vince Carter’ı Rafer Alston ve Courtney Lee karşılığında Orlando’ya gönderdi. Böy-lece takımdaki süperstar pozisyonunu de-vin Harris’e bırakan Nets yönetimi geleceğe yönelik sanırız kadrosundaki genç isimlere güveniyor ki bu takas dışında önemli bir

hamle yapmadı bu offseason’da. Baka-lım Devin Haris ve arkadaşları bu

sene neler başaracak.

new orleAns Hornets

Geçtiğimiz sezon Ch-ris Paul önderliğinde

güzel bir sezon ge-çiren Hornets yö-netimi iki takım içinde Rus ru-leti gibi bir ta-kasa imza ata-

rak Charlotte’dan Emeka Okafor’u alır-

ken, Tyson Chandler’i Charlotte’a gönderiyordu.

Darius Songaila ve Ike Diogu

katkı sağlayabilecek 3 genç isim kattılar kadroya. Çaylakları Brandon Jennings ise Bucks yönetiminin büyük umutlarla draft ettiği oyuncuları. Bakalım Michael Redd ve Andrew Bogut önderliğindeki Bucks bu seneyi nasıl atlatacak.

MInnesotA tIMBerwolvesDraft gecesinin tartışılan hareketlerinden birine imza atarak Ricky Rubio ve Jonny Flynn gibi 2 oyun kurucu draft ederek dik-katleri üzerlerine çeken T-wolves, bütün yaz

güncel

40 KIŞ 2010

Lakers’ın şampiyonluğunda büyük pay sa-hibi olan fakat savunmacı kimliğinden öteye geçemeyen Trevor Ariza’yı kadrosuna kattı. Trevor Ariza da bütün bu sakatlıkla-rın arasında skorer kimliğini ortaya çıkar-maya çalışacaktır. Bu sene Ariza,Brooks ve Scola üçlüsünün omuzlarına dayanan çay-lakların pişmesi için güzel bir yıl olarak ge-çebilir.

ıNdıANA pACeRSGeçtiğimiz senenin başarısız takımların-dan Indiana bu seneye daha umutla bakı-yor. Danny Granger’ın liderliğindeki Pa-cers, belki GM’leri Larry Bird’in kendisine benzeyen oyun tarzından dolayı seçtiği Ty-ler Hansbrough’ın da takıma eklenmesi ile gelecek vaat eden bir takım haline geldiler. Açıkçası herşeyin ötesinde Indiana artık istikrarlı bir performansa ulaşması onların başarısındaki en önemli unsur.

lA ClıppeRSGeçtiğimiz senenin Lottery Pick sahibi Clippers geçtiğimiz senenin NCAA’de MVP ödülünü almış olan kuvvetli fiziğiyle dikkat çeken Blake Griffin’i seçti. Özel-likle pota altındaki mücadeleci kişiliğiyle tanınan Griffin bu sene Clippers’ın en bü-yük umutlarından. Craig Smith ve Sebas-

tian Telfair ile kadrosunu güçlendiren Clippers, potansiyelini gerçekleşti-

rebilirse Batı Konferası’nın iddiali takımlarından olabilir.

lA lAkers2009 Şampiyonu LA Lakers za-ten oturmuş olan kadrosuna son 10 yılın en başarılı dış savunma-cılarından biri olan Ron Artest’i katarken , Trevor Ariza’yı kay-betti. Phil “Zen Master” Jackson’ın Triangle Offense’ine giderek daha çok uyum sağlayan Lakers geçtiğimiz sene şampi-yon olmasındaki en büyük et-ken olan takım olarak oynama olgusuna Artest’i de dahil ede-

sını istemesiyle başlayan bu negatif havayı düzeltmezse Warriors için sezon pek de iç açıcı geçmeyebilir.

Houston roCketsYao Ming’in ayağındaki sakatlığı, Tracy McGrady’nin bitmek bilmeyen sakat-lık maceraları,Ron Artest’in LA Lakers’a transferi derken herkes Rockets’a Lottery takımı gözüyle bakmaya başladı. Fakat bu süre zarfı içinde Rockets geçtiğimiz sene

KIŞ 2010 41

bu sene daha uyumlu oynayacaklarını dü-şünürsek şampiyonluk yarışında Nuggets’ı unutmamak gerekir.

deTROıT pıSTONS6 sene üst üste Doğu Playoff finali oyna-yan takımdan geriye sadece iki üye kal-mıştı ki o takımın doğmasında, savunması ile rakip takımlara hükmetmesinde en önemli etken olan Ben Wallace’ın takıma dönmesiyle bu sayı üçe çıktı. Offseason’ın daha ilk saatlerinde Ben Gordon ve Char-lie Villanueva’yı kadrosuna katarak yeni bir yapılanma içine girdiklerinin sinyalini veren Pistons, oyun kurucu mevkinde Ro-dney Stuckey’e olan güvenini göstererek bu mevkide herhangi bir transfer girişi-minde bulunmadı. Belki de bu senenin Detroit adına en büyük soru işareti Chris Wilcox transferi, bakalım Joe Dumars’ın bu kumarı tutacak mı?

golDen stAte wArrIorsBelki de bu offseason’ı en sakin ge-çiren takımlardan biri olan Warri-ors takıma yeni eklenti olarak De-vean George ve Speedy Claxton’ı ekledi. Golden State’i yukarılara taşımak için aslında en önemli hamle Stephen Curry’nin draftı oldu. 2009 Draft’ının en dik-kat çeken isimlerden olan Curry’ye belli ki Warri-ors yönetimi oldukça gü-veniyor. Fakat Warriors’ın başarı için önündeki en önemli problem kaptan Step-hen Jackson sürekli olarak tek-rarladığı takımdan ayrılma is-teği. Jackson’ın takımdan taka-

2009 şAmpİyONu lA lAKeRS zATeN OTuRmuş OlAN KAdROSuNA SON 10 yılıN eN BAşARılı dış sAvunMACIlArInDAn BIrI olAn ron Artest’I kAtArken, TRevOR ARızA’yı KAyBeTTı.

KRAl leBRON JAmeS öNdeRlİğİNdeKİ CAvAlıeRS GeçTİğİmİz SeNe dWıGHT HOWARd duvARıNA TOSlAmAyA Bu SeNe öNlem AlmAK İçİN BelKİ de OffSeASON’ıN eN öNemlı HAmleSİNİ yApARAK SHAquılle O’NeAl’İ KAdROSuNA KATTı.

Page 27: Athletics 2010 Kış

derliğindeki genç Blazers, yaz boyu kendi-leri için gerekli olan oyun kuran sorumluluk alabilen oyuncu profilindeki Hidayet’i ko-valadılar fakat Hedo’yu Toronto’ya kaptır-maktan kurtulamadılar. Bu hedeften sonra geriye kalan tek isim olan Andre Miller’i kadrosuna katan Blazers, bu sene daha da tecrübeli. Greg Oden’ın pota altında daha fazla katkı vermeye başlamasıyla gerçek an-lamda Batı’da korku salmaya başlayacaklar-dır. Tabii Andre Miller’ın takımı yönlen-dirici bir unsuru olarak neler başarabilece-ğini göreceğiz.

sACrAMento kIngsSakatlıklarla dolu başarısız bir sezonun ar-dından dördüncü sıradan seçtikleri Tyreke Evans’ın da katkısıyla Kings bu seneye daha olumlu bakıyor. Sağlıklı bir Kevin Martin, artık çaylak olmaya Spencer Hawes ve Av-rupa basketbolunu hazmetmiş bir Beno Ud-rih önderliğinde genç kadrosunun da des-teğiyle bu sene olmasa bile önümüzdeki se-nelere bomba gibi bir Kings bekleyebiliriz. Hatırlatalım takımda 5 yıldan fazla süredir NBA’de bulunan sadece bir oyuncu var o da veterann Kenny Thomas.

SAN ANTONıO SpuRSGeçtiğimiz sene alışılagelmişin dışında bir şekilde Playoff ’a erken veda eden Spurs, bu senenin en hareketli offseason’ını geçiren takımlardan biri. Richard Jefferson gibi atlet bir skoreri takıma katarak, ta-kıma hem hücum hem savunma yönünde büyük bir adım atan Spurs yönetimi, pota altında Duncan’a yardımcı olacak ilerleyen yaşına halen bir-çok antrenörün takımında görmek isteyeceği Anto-nio McDyess’i kadrosunda katarken bench’i derin-leştirmek amacıyla Marcus Haislip, Theo Ratliff ve Ke-ith Bogans’ı kadrosuna kattı. Tüm bu oyuncuların Popovich’in kuralcı oyun siste-

Rasha Nesteroviç’i kadrosuna katarken, Detroit’ten şans bulamamaktan yakınan genç Amir Johnson’ı da kadrolarına kat-tılar. Hedo’nun takıma getireceği olgun-lukla birlikte, eksikleri olan takım sert-liklerini arttırabilirlerse ciddi bir Playoff adayı olmamaları için hiçbir engel yok.

uTAH JAzzGeçtiğimiz sene ucundan da olsa Playoff ’a kapak atmayı başarıp LA Lakers’a karşı tutunamayan Utah Jazz, bu sene de sa-katlıklardan uzak bir sene geçirme dile-ğiyle sezona başlamaktan başka çaresi yok sanırım. Her sene özellikle Carlos Boo-zer ve Andrei Kirilenko’nun sakatlıkla-rından muzdarip olan Jazz, bu sene takım adına draft dışında yaptığı tek hamle Paul Millsap’ı takımda tutmak oldu. Sakatlık-tan uzak bir sene geçirebilirlerse, Jazz De-

ron Williams önderliğinde bize neler ya-pabileceklerini göstereceklerdir.

wAsHIngton WızARdS

Geçtiğimiz sene Doğu’nun dibini gören Wizards bu seneye bomba gibi girme niyetinde. Son iki se-zonda toplam sadece 15 maçta forma giyebilen Arenas’ın geri dönüşü ve Minnesota’dan gelen Mike Miller ve Randy Foye’un da desteğiyle

hali hazırda bulunan Butler-Jamison ikilisiyle

birlikte Wizards bu sene can yakmaya aday bir takım yeter ki sa-

katlıklardan uzak durabilsinler.

mine uyum sağlayabilirlerse Spurs takımını durdurmak oldukça zor olacaktır.

TORONTO RApTORSHepimiz takip ettik Blazers ve Rap-tors arasındaki Hedo savaşını… Bun-dan galip çıkan taraf olan Toronto yöne-timi Avrupa tarzı oyun sistemlerine uya-cak oyuncular olarak Marco Belinelli ve

güncel

42 KIŞ 2010

lerin bombayı patlatarak Vince Carter’a kadrosuna katan Magic GM’i Otis Smith, bu kararıyla Hidayet’i gözden çıkardıkları-nın sinyalini vermişti. Carter’ı alırken ya-nında gelen Ryan Anderson’ın ise Stan Van Gundy’nin Run&Shot sistemine uygun bir 4 numara olduğunu ve Rashard Lewis’i ger-çek mevkisi olan kısa forvet pozisyonuna çekmeye yarayacağını da unutmamak ge-rek. Tüm bunların yanı sıra geçtiğimiz sene Lakers’a karşı dilleri yanmış ki pota altına Brandon Bass’i ekleyen Magic yö-netimi Marcin Gortat’ı elinde tutarak bu sene şampiyonluk iddialarını arttırdı. Matt Barnes gibi ligin çok yönlü ama istikrar konusunda sıkıntıları olan bir oyuncuyla bench’lerine derinlik katan Magic bu sene izlemesi zevkli bir takım olacak gibi.

pHılAdelpHıA 76eRSGeçtiğimiz senenin çoğunda eksik olan El-ton Brand’e rağmen Playoff ’lara katılma başarısını gösteren Sixers, kadrosunda pek bir değişikliğe gitme isteği duymadı. Sa-dece Primoz Brezec ve Jason Kapono gibi gerektiği zamanlardan bench’den katkı sağlayabilecek iki isim kadrosuna katan Sixers bu sene Elton Brand’dan tam ran-dımanlı faydalanabilirlerse olgunlaşan ta-kım yapılarıyla çok can yakabilirler.

pHOeNıx SuNSUzun bir süreden sonra geçtiğimiz sene Playoff ’ların dışında kalan Suns, bu sene kadrosunda fazla değişikliğe gitmeyen ta-kımlardan biri. Geçtiğimiz seneden bu yana değişen ise birlikte oynamanın ver-diği alışkanlıklar olacaktır. Geçtiğimiz sene takıma katılan Channing Frye ve ja-son Richardson’ın bu sene takıma daha fazla katkı yapacağını öngörmek yanlış olmaz. Amar’é Stoudemire’ın da daha fazla sorum-luluk alarak takıma katkı yapması gerekiyor çünkü artık 35 yaşına giren Steve Nash ka-riyerinin son demlerini oynuyor.

pORTlANd TRAıl BlAzeRSBrandon Roy ve LaMarcus Aldridge ön-

zevkli olacak gibi gözüküyor.

orlAnDo MAgICGeçtiğimiz senenin finalisti Orlando bu se-nenin en hareketli offseason’ını yaşayan ta-kımlardan biri. Offseason’ın daha ilk gün-

KIŞ 2010 43

ile pota altına destek yapan Hornets, bu sene başarılı olmak istiyorsa savunma sert-liğini arttırmak zorunda olduğunun far-kında olduğu için Okafor’u transfer etse de, Okafor’un savunma sertliğine tek ba-şına yeterli olabilecek mi hep birlikte sene-nin ilerleyen zamanlarında göreceğiz.

NeW yORK KNıCKSOffseason’ın en çok konuşulan takımların-dan New York Knicks, önümüzdeki sene-nin inanılmaz free agent piyasasını da dü-şünürek bu sene alışılmışın dışında gereksiz paralarla kimseyi transfer etmedi. Ki zaten önümüdeki sene LeBron’ı takıma katmak için en çok çalışacak takımlardan biri ola-cağını kestirmek zor değil. David Lee’yi ye-niden imzalayan Knicks bu seneyi de atlatıp önümüzdeki seneye tecrübe kazanmış genç bir takım ile çıkmak için uğraşacaktır.

OKlOHOmA CıTy THuNdeRBasketbola aç bir şehir, Draftlardan üst sıralardan seçim. Herhalde sıfırdan ya-ratılmakta olan bir takım için başka bir şeye gerek yok. Kevin Durant, Jeff Green ve Russell Wrestbrook üçlüsüne, pota altında Etan Thomas takviyesi yapılırken, draftın gelecek vaad eden isimlerinden şutör kimli-ğinin yanı sıra penetreci karakteri ile de dikkat çeken James Harden’ı draft eden Thunder yönetimi önümüzdeki seneden itibaren can yakmaya başlayabilir. Bu sene onları izlemek

BRANdON ROy ve lAmARCuS AldRıdGe öNdeRlİğİNdeKİ GeNç BlAzeRS, yAz BOyu KeNdİleRİ İçİN GeReKlİ OlAN OyuN KuRAN SORumluluK AlABİleN OyuNCu pROfİlıNdeKİ HİdAyeT’İ KOvAlAdılAR fAKAT HedO’yu TORONTO’yA KApTıRmAKTAN KuRTulAmAdılAR.

GeçTİğİmİz SeNeNİN fİNAlİSTİ ORlANdO Bu SeNeNİN eN HAReKeTlİ OffSeASON’ıNı yAşAyAN TAKımlARdAN BİRİ. OffSeASON’ıN dAHA İlK GüNleRİNde BOmBAyı pATlATARAK vıNCe CARTeR’ı KAdROSuNA KATAN mAGıC Gm’İ OTıS SmıTH, Bu KARARıylA HİdAyeT’İ GözdeN çıKARdıKlARıNıN SİNyAlİNİ veRmİşTİ

Page 28: Athletics 2010 Kış

spor tanıtımı

44 KIŞ 2010

Türkiye yeni bir spor branşı ile tanışıyor: Curling. 1900’lerin ortalarından itibaren tüm Avrupa’nın tanıdığı curling sporu, hala Türkiye’de bilinmiyor. Türkiye Buz Pateni Federasyonu curling sporunu ülkemizde daha yaygın hale getirmek için çalışmalarına İzmit’teki buz pateni pistine 2 adet curling ringi çizdirmekle başladı ve Erzurum’da gerçekleşecek olan 2011 Dünya Üniversiteler Arası Kış Oyunları’na katılacak curling oyuncuları yetiştiriyor. Federasyonun düzenlemeyi planladığı turnuvalar sayesinde, curling ülkemizde daha bilinir hale gelecek.

Buzu süpürmeye h a z ı r m ı s ı n ı z ?

Fatma UzUnlar

CURLING

KIŞ 2010 45

İ lk bakışta curling; takımların taşlarını buz üzerinde ileri doğru kaydırarak “ev” adı verilen alana stratejik atışlar yap-

ması olarak tarif edilebilir. Biraz bilardo, biraz da bowlingi andıran bu oyun zeka ve taktiğe fazlasıyla ihtiyaç duymaktadır.

Curling, 1500’lü yıllarda İskoçya’da doğ-muştur. Curling’e, İskoçların milli sporu demek hiç de yanlış olmaz. On dokuzuncu yüzyılın başında Kanada’ya yerleşen İs-koç göçmenler curlingi beraberlerinde bu ülkeye götürmüşler, bu ülkede de curlin-gin kendi ülkelerindeki kadar yaygınlaş-masında etkili olmuşlardır. Bu spor zaman içerisinde Kanada’da o kadar sevilir ki, şu anda bu ülkede yaklaşık 1 milyon kayıtlı curling oyuncusu bulunmaktadır. Sadece bu spora yönelik yayın yapan bir de tele-vizyon kanalı kurulmuştur.

1900’lerin ortalarından itibaren bu oyun bütün Avrupa’ya yayılır. Şu anda birkaç is-tisna dışında hemen hemen bütün Avrupa ülkeleri ile birlikte curling; Kanada, Ame-rika, Brezilya, Çin, Japonya, Kore, Avus-tralya ve Yeni Zelanda’da oynanmaktadır.

CurlIng PİsTİ Curlingin oynandığı tüm sahaya “rink” ismi verilir. Bazı turnuvalarda rink bir curling pistinden oluşurken, büyük tur-nuvalarda yan yana beş adet pist bulunur. Curling oyun sınırları 45.72 m uzunlu-ğunda 5.00 m genişliğindeki bir dikdört-gen biçimindeki bir buzlu pisti içermek-tedir. Ringin her iki ucunda iç içe geçmiş dört dairenin oluşturduğu bölgeler bulu-nur ve bu dairelerin tümünün oluşturduğu alana “ev” ismi verilir. Bir curling buz pis-tinde, karşılıklı simetrik olarak iki tane ev bulunur. Evi oluşturan dairelerin yarıçapı, içten dışa doğru 15 cm, 61 cm, 122 cm ve 183 cm’dir (6 inç, 2, 4 ve 6 foot). En içteki küçük daire “düğme” olarak da isimlendi-rilmiştir. Renk konusunda bir zorunluluk olmamakla birlikte genelde düğmeden baş-layarak dışa doğru beyaz, mavi, beyaz ve kırmızı renkte olurlar.

Ev bölgesinin 6.4 m ilerisinde oyuncu-nun elinden taşı çıkarması gereken son nokta olan ihlal çizgisi (hog çizgisi) bu-lunur.

EKİPmAnTaş:Bir curling taşının standart ağırlığı 19.96 kg, çevresi azami 91 cm ve kulp olmaksızın yüksekliği de azami 11.43 cm’dir. Kulp taşa, taşın merkezinde dik olarak bulunan deliğe bir cıvata yardı-mıyla sabitlenir. Kulp, taşı kavramaya ve atış yapılırken dönüş vermeye yarar. Taş sağ elle fırlatıldığında taşa saat yönünde dönüş vermek için atış içe doğru çevrile-rek yapılır. Taşın sol elle atılması duru-munda ise bu hareketlerin tersi söz konusu olur. Hangi taşın hangi takıma ait oldu-ğunun anlaşılabilmesi için her iki takımın taşların tutamakları genelde sarı ve kır-mızı (bazen de mavi) olmak üzere farklı renklerde olur.

Ayakkabılar : Curling sporunu yaparken oyuncular özel olarak imal edilmiş ayak-kabılar giymek zorundadırlar. Sol ve sağ ayağa giyilen ayakkabılar birbirlerinden farklı özelliktedirler. Ayakkabılardan biri-nin altında teflondan yapılmış ince bir şe-rit veya özel bir kaydırıcı bulunur. Bu kay-dırıcı curling sporcusunun takozdan (hek-ten) başlayıp ihlal çizgisine kadar olan atış sürecinde kaymalarına imkan tanır.

Süpürge: Oyun sırasında ilerleyen taşın yönünü ve hızını değiştirmemesi ve yüze-yin olabildiğince sürtünmesiz yapılması için kullanılır. Hızlı süpürme işlemi buzu eriterek ve dolayısıyla sürtünmeyi azaltarak, taşın ivmesini ve güzergahını olabildiğince korumasını sağlar. Burada süpürme işlemi-

CurlIng, hEr Bİrİ DörT OyunCuDAn OluşAn İKİ rAKİP TAKImIn özEl OlArAK TAsArlAnmIş 19.96 Kg’lIK Bİr grAnİT TAşI Buz zEmİn ÜzErİnDE KAyDIrArAK sAhAnIn DİğEr uCunDAKI BölgE (Ev) İçİnDE vEyA önÜnDE En uygun yErE KOnumlAnDIrmAyA çAlIşTIKlArI OyunDur.

Page 29: Athletics 2010 Kış

46 KIŞ 2010

BAzI CurlIng sPOrCulArI (CurlEr) Bu sPOrDAn hATIrI sAyIlIr BIr gElİr ElDE EDİyOr OlmAlArInA rAğmEn TÜm zAmAnInI Bu OyunA AyIrArAK PrOFEsyOnEl OlArAK Bu sPOru yAPAn yOKTur.

nin kimi zamanda taşın yönünü değiştirmek için yapıldığını belirtmek gerekir.

Birçok oyuncu, fırçasını atışları sırasında denge unsuru olarak kullanmaktadır.

OyunCulArHer curling takımı dört kişiden oluşur. Ta-kım tarafından oyun öncesinde sırayla kim-lerin atış yapacağı belirlenir. Takım oyun-cuları sırayla birinci, ikinci, üçüncü (yar-dımcı kaptan) ve kaptan (skip) şeklinde isimlendirilir

Birinci; takımın ilk iki taşını atar. İdeal olan bu oyuncunun iki taşını da takımının sonraki diğer taşlarına koruma görevi yap-ması için evin önünde konuşlandırmaya ça-lışmasıdır. Birinci; iki atışını yaptıktan sonra devre boyunca takım arkadaşlarının yapa-cağı tüm atışlarda süpürücülük yaparlar.

İkinci; takımın üç ve dördüncü atışlarını yapar. Her iki takımın birinci oyuncuları ilk dört atışı yaptıktan sonra takımların ana stratejileri ikincilerin atışları öncesinde şe-killenmeye başlar. İkinci kendi atışları ha-ricinde sadece süpürme görevini yapar.

Üçüncü; aynı zamanda yardımcı kaptan (vice-skip) olarak görev yapar. Takımın beş ve altıncı taşlarını fırlatır. Birinci ve ikinci oyuncular için süpürücülük görevi yapar ve kaptanın (skip) atışı sırasında süpürgesiyle taşların bulunduğu yerde kaptanı yönlen-dirmeye çalışır.

Dördüncü; (skip) takımın kaptanıdır ve takım içinde en iyi atışı yapan oyuncunun skip olması mantıklıdır. Takımın oyun stratejisini o belirler ve kendi atışı haricinde evde bekleyerek atış yapan takım arkadaşı-nın atışı için süpürgesiyle yön gösterir. Skip atış yaparken ise; yardımcı skip, evde yön gösterme işini üstlenir.

OyunCurling, her biri dört oyuncudan oluşan iki rakip takımın özel olarak tasarlanmış 19.96 kg’lık bir granit taşı buz zemin üzerinde kaydırarak sahanın diğer ucundaki bölge (ev) içinde veya önünde en uygun yere ko-numlandırmaya çalıştıkları oyundur.

Bir devre sonunda atılan taşlar bittikten sonra rakip takımın belirlenen bölge içeri-sinde (iç içe dairelerin bulunduğu yer; ev) merkeze en yakın taşı esas alınır ve diğer takımın bu taştan merkeze daha yakın kaç taşı varsa o kadar puan alır.

Profesyonel maçlar 10 devre üzerinden oynanır. Her devrede iki takımın sekiz oyuncusu ikişer atış olmak üzere toplam 16 taşı iç içe geçmiş daireler içinde, merkeze en yakın yerde toplamaya çalışırlar. En dış daireye dokunan taş içerde kabul edilirken

curlingte kesinlik, strateji ve beceri yeterli olabilmektedir. Bunun en büyük gösterge-lerinden biri de uluslararası müsabakalarda tüm spor dallarındaki takımların yaş orta-lamasına bakıldığında curling oyuncuları-nın yaş ortalamasının en yüksek olanlardan biri olmasıdır.

Elbette bu, oyunda ortalamanın üzerinde bir çeviklik ve hareket kabiliyeti gerekme-diği anlamına gelmemelidir. Klasik meka-nikteki sürtünmeyi çok iyi anlamış olmak kadar bunu buz üzerinde uygulayabilmenin önemi açıktır. Genelde bu gözden kaçan bir husustur. Curling gerçekten öğrenmesi ko-lay, ustalaşması zor bir oyundur.

not:Curling Antrenörü Celal Cüneyt İşgör’e katkı-larından dolayı teşekkürler…

dairelerin dışında kalan taşlar puanlamada esas alınmaz.

CurlIng KÜlTÜrÜBüyük turnuvalarda hem erkeklerden hem de bayanlardan oluşan takımlar yer alır-lar. Kadın ve erkeklerin bir takım içinde yer alarak çıktıkları maçlar karışık curling maçlarıdır. Dünya şampiyonaları ve olim-piyatlar dışında en çok bilinen karışık cur-ling organizasyonu Kanada Karışık Curling Şampiyonası’dır.

Bazı curling sporcuları (curler) bu spordan hatırı sayılır bir gelir elde ediyor olmalarına rağmen tüm zamanını bu oyuna ayırarak profesyonel olarak bu sporu yapan yoktur.

Diğer geleneksel sporlarda ihtiyaç du-yulan hız, dayanıklılık ve güçten daha çok

spor tanıtımı

Page 30: Athletics 2010 Kış

Geçtiğimiz yıl Türkiye Üniversitelerarası Yüzme Şampiyonası’nda birçok güçlü rakibini geride bırakıp ikincilik elde eden Boğaziçi Üniversitesi

Yüzme Takımı, bu yıl bir ilki başarıp şampiyon olmak istiyor.

U rfa’da gerçekleşen Türkiye Üniversitelerarası Yüzme Şampiyonası’nda yıldızı parlayan yüzme takımımız, geç-tiğimiz sezon Türkiye 2.si olarak Boğaziçilinin sportif

başarısının da akademik yönü kadar güçlü olduğunu kanıtladı. Bireysel bir spor olarak adlandırılan yüzme Boğaziçi’nde takım ruhuyla buluşuyor. Sıkı bir disiplin, yoğun bir tempo gerektiren yüzme sporu, Boğaziçi gibi akademik beklentisi yüksek olan bir

üniversitede başarıdan başarıya koşan bir takımla hayat buluyor. Eski lisanslı yüzücülerden oluşan takımımız, 2009-2010 se-zonu için haftada üç gün Hisar Kampüsteki kapalı yüzme ha-vuzunda antrenman yapmaktadır. Bu sene de üniversitelera-rası yarışlarda iddalı olduğunu söyleyen yüzme takımı çalış-malarına ve antrenman sonrası takım yemeklerine son sürat devam ediyor.

takımlar

ŞAMPİYONLUK İSTİYORYÜZME TAKIMI

Page 31: Athletics 2010 Kış

Kassai’nin evi de bu arazide yer alıyor. Okçu Süvarilik inanılmaz bir fiziksel kuv-

vet ve kondüsyon gerektiren ve bunu yoğun bir zihinsel beceriyle birleştirmeyi gerekti-ren bir uğraş. Süvari, ayak ve bacaklarla atı yönetirken vücudunun üst kısmı tamamen bağımsız şekilde atın ayaklarının yerden ke-sildiği çok kısa anlarda yayı gerip oku hedefe göndermeli. Çünkü koşan atın yarattığı sar-sıntı nedeniyle nişan almak imkansız hale geliyor.Atın havada olduğu an o kadar kısa ki nişan almak ve oku atmak bilinçli bir bi-çimde yapılamıyor. Bunu yapmak ancak ve ancak içgüdüsel ve refleks olarak gerçekle-şebiliyor. Ayrıca sadaktan ok alacak zaman da yok bu yüzden yayı tutan ele de geçişten önce ok alınır ve bu oklar kullanılır. Bu spo-run yapılışı sadece ok atmanın mekaniğini içermiyor aynı zamanda uzun zaman önce yok olmuş göçebe Hun ve Moğol atlı savaş-çılarının ruh ve becerilerine de ulaştırıyor. Yani Kassai sisteminde; öğrencilerine atlı okçuluğu bir spor olmanın yanı sıra bir sa-vaş sanatı olarak aktarıyor.

SavaştaSavaşta kullanımı ise bu sporu yaşam tar-zına dönüştürmüş olan Hun ve Moğol-lara savaş meydanlarında inanılmaz bir ateş gücü ve hareket kabiliyeti sağlamıştır. Öyle ki bu savaş taktikleri otomatik silah-ların icat edilmesine kadar tüm dünya üze-rinde görülmüş en büyük atış gücüydü. Ör-neğin 1000’er kişilik 2 alay 10 dakika içe-risinde daireler çizerek 100 metreye kadar yaklaştıkları düşmana dörtnala giden atları üzerinden 50000 ok atabiliyorlardı. Bu ok-

çuların “geriye” ve “ters tarafa” (atın sağ tarafı) atış hünerlerini sergileyebilecek-leri düzende hedefler konulacak. İşte bu yönü ile size önceden bahsettiğim orga-nizasyonları gerçekleştiren tüm hatırı sa-yılır atlı okçular Türkiye’de yarışmak için heyecanlanıyorlar (deyim yerideyse nefes-lerini tutmuş bekliyorlar). Atlı Okçu’nun harman olduğu topraklarda ok atmak on-lar için de değişik bir deneyim olacak.”

Ülkemizde atlı okçuluk çalışmaları daha geç dönemde gerçekleşebildi. Zira, önce okçuluğu öğrenmemiz gerekiyordu. Bu nedenle 2004 yılında bir kaç kişi ile başla-dığımız ve benim işin başından beri içinde olduğun bir grup insan gelişerek ve geniş-leyerek Türk Atlı Okçuluğu’nu canlandırdı diyebiliriz. Bu süreçte yurt içi ve yurt dı-şında sayısız seminer verdik, yarışmalara katıldık, kültürümüzü ve okçuluğumuzu anlattık. Kore’de 3 yıldır düzenlenen Dünya Geleneksel Okçuluk Festivali’nin daimi konuğuyuz ve her sene yarışıyor, se-miner veriyoruz .

Ayrıca Macaristan’la son derece iyi iliş-kilerimiz var ve hemen tüm yaylarımızı oradan temin ediyoruz. Orada da yarışma-lara katılıyortuz ve Türk Okçuluğu hak-kında yaptığımız sunumlar oldu.”

Kaynaklar:http://picasaweb.google.com/okculuk/http://www.eocha.org/http://www.turkokculugu.com/v2/ http://www.kassai-lovasijaszat.hu/

ların sadece %2’sinin bir boşluktan hedefe saplanması bile 1000 askerin kaybına yol açacaktır. Bozkırın düzlüğünde yakalaya-madıkları çok hızlı ve esnek bir ordu tara-fından sürekli bu şekilde oklanan bir ordu-nun bozguna uğraması kaçınılmaz olacaktı. Günümüzde bile ateş gücü ve hareket kabi-liyeti orduların en önemli avantajları olarak kabul görmektedir. Zaten “Tanrı’nın Kır-bacı Atilla” Avrupa’nın yarısından fazlasını bu yolla işgal etmiş. Tarihin gelmiş geçmiş belki de en büyük fatihi olan Cengiz Han da İmparatorluğunu bu taktikler üzerinden yükseltmiştir.

türkİye’de atlı OkçulukTürkiye’de de bu ata sporuna ilgi elbette mevcut. Z. Metin Ateş de bu alanda çaba gösteren önemli kişilerden birisi. Kendisi-nin ve öğrencilerinin çabalarıyla 17-18 Ekim 2009 tarihleri arasında, Sivas’ta İngiltere, Almanya, Macaristan, Kore, Polonya ve İran’dan sporcuların katılımıyla Türkiye’nin ilk uluslararası atlı okçuluk yarışmasını dü-zelendi. Böylece atlı okçular ülkemizde de hedeflerini dörtnala vurabildiler.

Türkiye’deki uluslararası atlı müsabaka-sını düzenleyen ve bu spora öncülük eden Metin Ateş’e organizasyonu ve bu spor dalındaki gelişmeleri sorduk. İşte Metin Bey’in ağzından Türkiye’de atlı okçuluk:

“Sivas’ta bizim düzenlediğimiz yarışmada Memluk stili dedigimiz ve Türk tipi bir ya-rışma düzeni olacak. Burada Türk-Asya ok-

52 KIŞ 2010

atlı Okçuluk veya diğer adıyla Okçu Süvarilik inanılmaz bir fiziksel kuvvet ve kondisyon gerektiren, bunu yoğun bir zihinsel beceriyle birleştirmeyi amaçlayan bir uğraş. Bu sporun yapılışı sadece ok atmanın mekaniğini içermiyor aynı zamanda uzun zaman önce yok olmuş göçebe Hun ve Moğol atlı savaşçılarının ruh ve becerilerine de ulaştırıyor.

Merİç Dİren

rekorlar kırıyor.Kassai başarısının sırrını Atlı Okçu olan

atalarının ruhlarını hissettiğinden son 25 senenin çoğunluğunu meditasyon ve an-trenmanla geçirmesine bağlayabiliriz. Acı çekmek ve ağrılar onun için normal yaşa-mın bir parçası haline gelmiş. The Valley of Horses adını verdiği arazisinde tarih ders-leri, at binme, okçuluk, meditasyon eği-timleri veriliyor ve gösteriler düzenleniyor.

efSanelerde ve tarİHİn Sayfalarında karşıMıza Bİr Savaş taktİğİ Olarak çıkar atlı Okçuluk. Öyle kİ Bu Savaş taktİğİ OtOMatİk SİlaHların İcat edİlMeSİne kadar tüM dünya üzerİnde gÖrülMüş en Büyük atış gücüydü.

T arih kitaplarından, efsanelerden ve bilgisayar oyunlarından aşina ol-duğumuz atlı okçuluk çok uzun

zaman önce kaybolmuş bir savaş taktiği-dir. Lajos Kassai isimli Macar, bu kadim beceriyi günümüzde bir spor olarak yeni-den sahneye çıkardı kendisi. Hem öğren-cilerine bilgilerini aktarıyor hem de uzun saatler boyunca binlerce oku dörtnala koşan at üzerinden hedeflerin kalbine göndererek

KIŞ 2010 53

ATLI OKÇULUKEFSANEVİ BİR SPOR

inceleme

Page 32: Athletics 2010 Kış

inceleme

Her geçen gün spor daha da gelişiyor, insan yaşamının içine daha da işliyor. Spor kavramı bu gelişme sürecinde yüze yakın branşa bölünmüş ve her bir branş daha da ilgi çekmiştir. Peki

ya branşların oluşması nasıldı? Kimi spor dalları insanoğlunun ihtiyaçlarından kaynaklanıp, gelişmesi antik kalıntılardan takip

edilirken, kimi sporlar bir icat gibi insan mantığıyla kurgulanmıştır. Günümüzde en popüler sporlardan olan futbol, basketbol, kayak ve

yüzmenin kökenlerini ve oluşum süreçlerini biliyor musunuz?

KIŞ 2010 55

Özlem TeTİk

SPORA RETROSPEKTİF BİR BAKIŞ

SPOR NASIL DOĞDU?

Page 33: Athletics 2010 Kış

TSU CHUOyunun adı “Tsu Chu” ve kazananın ödülü diğer takımın kaptanının başı... Antik çağ-lardan bir spor olan, topa elle temasın ke-sinlikle yasak olduğu, “Tsu Chu” bugün futbol olarak karşımıza çıkıyor.

Futbol günümüzde tartışmasız kitleleri peşinden sürükleyen en popüler sporların başında gelmektedir. Sayısız kuralları, di-siplin gerektiren oyun şartlarıyla modern futbolun başlangıcı İngilizlere dayanır. Fa-kat futbol ilk nasıl doğdu sorusunun cevabı Çin İmparatorlarının doğum günler kutla-malarında yatıyor. İmparatorların doğum günü kutlamaları ve orduda savaşa hazırlık zamanlarında oynanan ve futbolun teme-lini atan tarihi oyunun adı “Tsu Chu” idi. Oyunun amacı , 9 metre boyundaki direk-lere gerilmiş filedeki boşluğun içinden ge-çirmekti ve oyunda kullanılan toplar ise iç-lerine saç veya çim doldurulmuş ve hayvan derisiyle kaplanmış oldukça ağır toplardı.

Bu oyunun eski yazıtlardan ve duvar çimle-rinden öğrenilen iki garip özelliği var. Ta-kımlar sayı denkliği ya da koşulu olmadan hem kadınlardan hem erkeklerden oluşu-yordu ve kazanan takımın kaptanı maç so-nunda kaybeden takımın kaptanın başını keserek galibiyeti kutluyordu.

BASKETBOLTürkiye’de ve Dünya’da en çok takip edi-len ve en çok konuşulan sporlardan biri olan basketbol, tam anlamıyla bir icat gibi Kana-dalı Dr. James Naismith’in ellerinden çıkan bir spor branşıdır.

Bugün güç, dayanıklılık ve çeviklik kav-ramlarının harmonisini gerektiren bu ke-yifli spor branşı ana fikrini Naismith’in ço-cukken oynadığı su yolu diye çevirebilece-ğimiz bir oyundan almaktadır. Bu oyunda çocuklar elleriyle fırlattıkları topu bir ka-yadan sektirip diğer bir kayaya çarptırmaya çalışırlarmış. Springfield Üniversitesinde YMCA antrenmanlarında öğrencilerini iki takıma ayırıp, spor salonundaki iki kirişin üzerine su kovaları yerleştirmiş ve en çok sayı atan takımın kazanacağı bir oyun oluş-turmuştur. Oyun kurallarının geliştirilmesi ve salon sporu olarak yaygınlık kazanma süreci 1893’ten itibaren Amerika’daki di-ğer eyaletlere oynanmaya başlanmasıyla gerçekleşmiş, 1936 ise Berlin Olimpiyatla-rında ilk defa oynanmıştır. Bugün Amerika

56 KIŞ 2010

kökenli olarak kabul edilen basketbolun ta-rihi Kanadalı olan James Naismith tarafın-dan kurgulaması, takımların sadece erkek öğrencilerden oluşturulması ve ilk defa bir futbol topuyla oynanması gibi detaylarla son derece enteresan.

KöKLErİ TAnrıLArA dAyAnAn Bİr SPOr dALı: KAyAKKayak ekipmanlarınızla gölgenize baktığı-nızda binlerce yıl önce çizilmiş eski duvar resimlerindeki Kış Tanrısı’nın figürünün yansımasına ne kadar çok benzediğinizi görünce şaşıracaksınız.

Bugün modern sporlar deyince ilk akla gelecekler listesinde olan Kayak aslında kökleri taş devrine dayanan ve soğuk hava koşullarından doğan bir spordur. Soğuk il-kim şartlarından dolayı Slav ülkelerde antik çağda resmedilen Kış Tanrısı figürü uzun odun ayaklara ve kıvrımlı parmaklarla bu-günkü kayak takımlarının o zaman ki kul-lanışlarına işaret ediyor. Ve “ski” teriminin kar ayakkabısı ”snowshoe” veya odun par-çası “piece of wood” terimlerinden evrim-leştiği düşünülmektedir. Modern kayak ya-rışlarının başlangıcı ise 1800 yılların so-nunda Norveç’tedir.

yÜZMEBaşlangıcı insanın varoluşuna dayandırıla-

bilecek , en fazla efor gerektiren ve diğer bir çok spor branşından kas gruplarının çalış-ması açısından ayrılan bir spordur yüzme. Kökeni 6000 yıl kadar gerilere dayansa da profesyonel anlamda yüzme sporu gerek branşların oluşması ve kuralların oturması bakımından gerekse müsabakaların düzen-lenmesi süreci olarak yakın tarihlerde ge-lişmiştir.

Dünya üzerinde ilk defa yüzebilen insanla-rın Avustralyalı aborjinler olduğuna inanıl-maktadır. Fakat dünyanın denize ya da nehre kıyısı olan her yerinde bulunan eski duvar resimlerinde yüzerken figürleşmiş insanlar bulunmaktadır. 1837 yılında İngiltere’de ilk profesyonel yüzme müsabakası düzenlenmiş-tir. Fakat bu yarışmalarda stiller henüz ayrıl-mamıştı. Daha sonra kurbağalama, sırtüstü, kelebek ve serbest branşları kesin olarak ayrıl-mıştı. Tarihsel süreç olarak ilk olarak kurba-ğalama ve sırtüstü yüzülmeye başlanmış olup, kelebek stili kurbağalama stilinden türemiş-tir. Serbest stilinin ise yüzme sporu için bir iyileştirme süreci içinde teknikler üzerine dü-şünülerek tam anlamıyla oluşmuştur. Olimpi-yat oyunlarının günümüzde en vazgeçilmez-lerinden olan yüzme sporu 1896’da ilk defa olimpiyatlarda yer almıştır.

KIŞ 2010 57

BAZı SPOr BrAnşLArı vAr Kİ BUnLAr, İnSAnın vArLığıyLA BErABEr dOğUP, GELİşTİLEr. BU BrAnşLAr dOğAL Bİr SÜrEç İçİndE İnSAnın fİZİKSEL UyUM SÜrECİnE PArALEL GELİşTİKLErİ İçİn SAğLıK AçıSındAn En yArArLı SPOrLAr OLUP, ESTETİK GörÜnÜş OLArAK dA En MUAZZAM OLAnLArdır.

inceleme

dÜnyA ÜZErİndE İLK dEfA yÜZEBİLEn İnSAnLArın AvUSTrALyA’Lı ABOrjİnLEr OLdUğUnA İnAnıLMAKTAdır.

Page 34: Athletics 2010 Kış

“H aliç’i dünyaya tanıtacak ‘Al-tın Boynuz Kürek Yarışı’ İngiltere’nin ünlü kürek ta-

kımları Oxford ve Cambridge ile Boğa-ziçi Üniversitesi arasında yapıldı. Böylece Oxford – Cambridge kürek takımları ara-sındaki 133 yıllık rekabet ilk defa Thames Nehri’nin dışına çıktı ve Haliç’te gerçek-leşti. BBC televizyonun uydular aracılığı ile naklen bütün dünyaya yayınladığı yarışı Haliç’in iki yakasına toplanan 300 binden fazla seyirci canlı olarak izledi. Yarışı kaza-

lık ezeli rekabetin ilk kez Thames Nehri dışına çıkması ve bu yarışın Haliç’te Bo-ğaziçi Üniversitesi kürek takımı ile birlikte gerçekleşmesinin en az olayın kendisi ka-dar sıradışı bir öyküsü var: O zamanlar Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendis-liği öğrencisi olan ve aynı zamanda okulun

nan Cambridge takımına İstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ödülünü verirken, ikinciliği alan Oxford ile bitiş çiz-gisine baş başa giren Boğaziçi Üniversitesi kürek takımı 3. oldu.’’ Tercüman Gazetesi 09.07.1986

Oxford ve Cambridge arasındaki 133 yıl-

tarih

İlki 1986 yılında gerçekleşen şimdiye kadar 9 kez düzenlenen Oxford – Cambridge – Boğaziçi Kürek Yarışları’nın rekabet dolu öyküsü...YASİN EROĞLU

13 3 Y ıll ık Rek a be t İstanbulsularında

133 Yıl sOnra Thames nehrİ’nden halİç sularına Taşan KıYasıYa reKaBeT...

KIŞ 2010 59

Ox fOrd Ca mbridge Boğazİçİ

Page 35: Athletics 2010 Kış

kürek takımında da yer alan Murat Balcı, Antalya’da gerçekleştirdiği tatili sırasında Oxford’lu bir kürekçi ile tanışır. İki kafa-dar, Oxford ile Cambridge arasındaki ezeli rekabeti yarışların her zamanki yeri olan Thames Nehri’nin dışına taşıma hayali ku-rarlar. Yıl 1986’ya geldiğinde, bu hayal Bo-ğaziçi Üniversitesi ve Türk spor camiası ile birlikte Oxford ve Cambridge Üniversite-lerinde de apayrı bir heyecan yaratarak ger-çeğe dönüşüyor.

Ayrıca, Haliç’teki yarışın Cambridge için apayrı bir anlamı var. CAmbridge Kürek Takımı 1986 yılında, 10 yıl aradan sonra ilk kez Oxford’u geçerek birinciliğe ulaşı-yor. Okulumuzun kürek takımı ise Oxford ile baş başa giderek, dünyanın en otorite kürek takımı olan bu takıma kafa tutuyor ve ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyor. 1986’dan 2000 yılına kadar gerçekleşen 9 yarışın 4’ünü Oxford, 3’ünü Cambridge, 2’sini ise Boğaziçi kazanıyor.

Peki, ilk yarışın gerçekleştiği 1986 yılın-

dan, son yarış tarihi olan 17 Eylül 2000’e kadar neler oldu? Daha doğrusu, neredeyse gelenek haline gelmiş bu yarış neden son buldu?

Bu anlamlı organizasyon maalesef yıllar geçtikçe ticarileşiyor ve son yarışta yaşanan bazı teknik ve diğer aksaklıklardan dolayı Oxford – Cambridge – Boğaziçi Kürek Ya-rışları sona eriyor.

On dört yıllık bu süreç içerisinde emeği geçen üç büyük isim var ki, onlardan bah-setmeden geçmek olmaz: Boğaziçi Üniver-sitesi Beden Eğitimi Bölüm eski Başkanı Prof. Dr. Metin BALCI, halen okulumu-zun Ekonomi Bölümü’nde görev yapmakta olan Prof. Dr. Refik ERZAN ve halen okulumuzun Spor Koordinatörlüğü göre-vini yürüten Sn. Recep AKICI. Şüphesiz emekleri ödenemeyecek kadar değerli olan hocalarımıza, bu denli önemli bir organi-zasyona katkılarından dolayı sonsuz

teşekkürler sunulmalı, kim bilir belki de 10. Oxford – Cambridge – Boğaziçi Kürek Yarışları, bu kez onların huzurunda onlara bir atıf olarak tekrar gerçekleşir.

Yarışların sona ermesinden sonra oku-lumuzun kürek takımı içerisinde de bazı sorunlar yaşanıyor ve takım dağılma aşa-masına kadar geliyor. Neyse ki günü-müzde takım kaptanımız Kutlu Kaan Haliloğlu’nun ve Spor Kurulu’nun da kat-kılarıyla, o eski takım ruhu yeniden can-lanmaya başladı. Artık Boğaziçi Kürek Takımı, bir sonraki Oxford – Cambridge – Boğaziçi Kürek Yarışlarına -eğer gerçek-leşirse- hiç de hazırlıksız değil.

Çalışmalarına dur durak vermeden de-vam eden Boğaziçi Kürek Takımı, hem Türkiye şampiyonalarında, hem de üni-versiteler arası yarışlarda başarılı sonuçlar elde ederek umut vaat ediyor. Bünyesinde 30’a yakın sporcu bulunduran kürek ta-kımı, Boğaziçi’nin ismini gelecek yıllarda da dünya çapında duyurmaya devam ede-cek gibi duruyor.

İnGİlTere’deKİ ezelİ reKaBeTe Kafa TuTan TürK KüreKçİler BOğazİçİ ünİversİTesİ KüreK TaKımı Oldu.

tarih

Yarışlarla ilgili gazetelerde

çıkan haberler

Page 36: Athletics 2010 Kış

inceleme

Falezlerde, kaya bloklar üzerinde fiziksel sınırlarınızı zorlayarak yukarıya doğru süzülmek istemez misiniz? Enfes

bir manzarayı arkanıza alıp bir kaya tırmanıcısı olmak hem rota düşünmek hem de fiziksel sınırlarınızı en iyi koşullarda

kullanmayı gerektirir. Tırmanma duvarlarıyla salon içinde yapılan ve en zor rotalardan belirlenen hedefe ulaşmak ise

kaya tırmanışı sporunun en efor gerektiren türlerinden.

KIŞ 2010 61

BENGÜ SÜLÜŞOĞLU

ROTANI BELİRLE, SINIRLARINI AŞ!

KAYA TIRMANIŞI

Page 37: Athletics 2010 Kış

T arih öncesi insanlar bu sporun te-mellerini attıklarında spor olsun diye değil daha çok falezlerde ve

kaya bloklarında yiyeceklerini saklamak ve kendi güvenliklerini sağlamak için yap-mışlardı. Zamanla bu ihtiyaç yok oldu ama insan modern de olsa tarih öncesi de olsa tırmanmaya ve tırmalamaya devam ediyor. Ama artık bunu tepeye ulaşmak için değil tepeye ulaşabildiği en zor rota üzerinden ulaşmak için yapıyor. Üstelik zevk için!

Tımanışın tarihine değinmek gerekirse spor olarak doğuşu 19. Yüzyılda Almanya’da

gerçekleşiyor. Devamında Fransa’da da ta-nınıyor ve kimliğini bulması 60’ların so-nunu buluyor. Amerika’da, özellikle Kaliforniya’da hızla gelişiyor ve Yosemite Vadisi tırmanışı ve new wave (yeni dalga) akımı için bir referans noktası halini alı-yor. Seksenlerle beraber bütün Avrupa’da yayılıyor ve o zamandan beri tırmanışın li-mitleri her geçen gün daha uzak noktalara taşınıyor. Daha zor rotalara çıkılıyor, gü-venlik malzemeleri ve tırmanış ekipmanları geliştiriliyor.

Alpinizm ve kaya tırmanışı çok karıştır-

malarına rağmen birbirinden farklı disip-linler. Öncelikle alpinist hedeflediği dağın tepesine ulaşmak için soğuk nedeniyle el-diven, kazık, baton gibi malzemeler kulla-nabilirken; tırmanıcı elleriyle idare etmek zorunda. Bunun yanısıra alpinizm dağda yapılırken tırmanış daha alçakta ve kaya blokları üzerinde yapılmakta.

Kaya tırmanışının da kendi arasında ikiye ayrıldığını söylemek gerekir. Birisi lider tır-manış olarak bilinen, uzun rotalar üzerinde güvenlik ekipmanı, yani; iki kemer, biri tırmanan biri de güvenliğini alan partneri

62 KIŞ 2010

için, yeterli uzunlukta ip ve tabii bir part-ner, diğeri ise kısa bloklar üzerinde yapı-lan bouldering. Onu yapmak içinse üzerine düşmek için yeterli sağlamlıkta bir minder güvenlik için yeterli, tabii beraber antren-man yapmak için iyi bir partner de sporu daha eğlenceli hale getirebilir. İkisi için de ortak olan malzemeler ise; tırmanış ayak-kabısı, toz torbası ve o torbanın içine koy-mak için magnezyum tozu. Aralarındaki farktan biraz daha detaylı olarak bahset-mek gerekirse, lider tırmanış dayanıklılık ve planlı bir tırmanış gerektirirken, boul-

maz. Uluslararası Spor Tırmanış Federas-yonu (IFSC) her yıl birçok yarışma organi-zasyona imza atıyor ve buralarda dünyanın her yerinden tırmanıcıları bir araya toplu-yor. Bu yarışmalar genellikle yapay duvar-lar üzerinde, uluslararası rota yapıcılar ta-rafından hazırlanan rotalar üzerinde ger-çekleştiriliyor. Diğer yarışmacıları izleye-meyen yarışmacılar, rotaları çözebilme be-cerisi, dayanıklılık, teknik ve güçlerini ya-rıştırıyorlar.

Türkiye’de de, gelişmekte olan bu sporun, özel ve resmi yarışmalarının yanı sıra milli takım seçmeleri yapılıyor. Türkiye Dağcı-lık Federasyonu’nun altında varlığını sürdür-mekte olan tırmanış sporunun ülkemizde henüz kendine ait bir federasyonu yok.

Dünyaca ünlü bir yarışmacıdan bahset-mek gerekirse bu kişi David Lama olabilir. 1990 doğumlu olan David Lama Avusturya Milli Takımı sporcusu. Tırmanışa küçük yaşta başladığı ve doğuştan yetenekli ol-duğu için dünyanın en iyi tırmanıcıların-dan biri kabul ediliyor. Dünya ve Avrupa şampiyonalarında birçok birinciliği var.

Kaya tırmanışı, bütün doğa sporları gibi, insanın doğaya ve kendini aşmaya olan tutkusu devam ettikçe var olacak bir spor ve bunun bir sonucu olarak her yıl David Lama gibi iyi tırmanıcılar yetişmeye ve çı-tayı yükseltmeye devam ediyorlar.

der için işler biraz daha farklı. Kısa rotalar daha zor ve daha açık aralı hamleler içer-diğinden hamleleri çözmek için daha fazla düşünmek ve de her hamle için daha fazla enerji harcamak gerekiyor.

Bütün sporlar gibi tırmanıştan bahse-derken de yarışmalardan bahsetmemek ol-

alpinisT hEdEFlEdİğİ dağin TEpEsİnE ulaşmak İçİn soğuk nEdEnİylE EldİvEn, kazik, baTon gİbİ malzEmElEr kullanabİlİrkEn; Tirmanici EllErİylE İdarE ETmEk zorunda.

KIŞ 2010 63

inceleme

kaya Tirmanişinin da kEndİ arasinda İkİyE ayrildiğini söylEmEk gErEkİr. bİrİsİ uzun roTalar üzErİndE güvEnlİk Ekİpmaniyla yapilan lİdEr Tirmaniş, dİğErİ İsE kisa bloklar üzErİndE yapilan bouldEring.

Page 38: Athletics 2010 Kış

Geçtiğimiz Kasım ayında İstanbul’da düzenlenen Badminton Şampiyonası’nın en başarılı takımı Boğaziçi Badminton 2009 – 2010 sezonunda da adından sıkça söz ettirecek.

B oğaziçi Üniversitesi Badminton Takımı elde ettiği sonuç-larla 2008 - 2009 sezonunda okulun en başarılı takım-larından. Çalışmalarını antrenör Kaan Verdioğlu yöneti-

minde Uçaksavar tesislerinde sürdüren Badminton ta-kımı geçtiğimiz Nisan ayında Kocaeli’nde düzenle-

nen Üniversitelerarası Badminton Turnuvası’nda

takımlar sıralamasında 4.oldu. Bununla birlikte Kasım ayında İs-tanbul ‘da yapılan Badminton Şampiyonası’nda da tek bayanlar, çift erkekler ve çift bayanlar kategorilerinde çok sayıda madalya alarak şampiyonanın en başarılı takımı oldu. Takıma yeni katı-lanlarla birlikte 2009-2010 yılında tek hedef yeniden şampiyona-larda başarı elde etmek.

64 KIŞ 2010

takımlar

Bu takım alkışı hakedİyor

Badminton

Geçtiğimiz yılda kategorilere göre alınan madalyalar ise şöyle:

TEK BAYANLARİstanbul 1.si Canan Geçer (Altın Madalya)İstanbul 2.si Nesrin Akcan (Gümüş Madalya)İstanbul 3.sü Asya Saydam (Bronz Madalya)

ÇİFT ERKEKLERİstanbul 2.leri Serhan Oktay - Serkan Toso (Gümüş Madalya)İstanbul 3.leri İmran Sharif - Cihan çelik (Bronz Madalya)İstanbul 4.leri Ramazan Tolga Meriç - Xavier Avocat (Bakır Madalya)

ÇİFT BAYANLARİstanbul 1.leri Canan Geçer - Nesrin Akcan (Altın Madalya)İstanbul 2.leri Asya Saydam - Burcu Karagöz (Gümüş Madalya)İstanbul 3.leri Merve Bensağlam - Kutsev Bengisu Özyörük (Bronz Madalya)

Page 39: Athletics 2010 Kış

uzakdoğu sporları

Hayatınızın yoğun ve stresli bir şekilde ilerlemesinden sıkıldınız mı? Sınav stresi ve gelecek kaygısı artık sizi bunaltıyor mu? Monoton geçen

hayatınızda eğlenceler artık sizi avutmuyor mu? İşte bütün stresinizi atmanın ve hayata pozitif bakmanın alternatif bir yolu: YOGA

KIŞ 2010 65

ELİF PELİN ÇELİKEL - HARUN ÇELİKSOY

SPORLA GELEN HUZUR YOGA

Page 40: Athletics 2010 Kış

A rtan spor salonları ve new age akımlarla beraber Yoga’nın adını her gün daha fazla duyar hale gel-

dik. Peki acaba kaçımız Yoga’nın sosyetik bir spordan ibaret olmadığını ve binlerce yıldır süregelen faydaları olduğunu biliyo-ruz? Yoga 1900’ların başında beri ABD’de yapılmakla beraber popülerliğini 60’lı yıl-lardan sonra kazanmaya başlıyor.Yapı-lan bir araştırmaya göre sadece ABD’de 15 milyon insan Yoga yapıyor ve bu oran her sene %20 ile 25 arası artış gösteriyor. Yoga’ya aşina olmayanlarımız genellikle Yoga’yı Hindu dininin bir uzantısı olarak görür ve bilmeden pagan ritüelin parçası ol-maktan çekindiği için Yoga’dan uzak du-rur. Ancak, Yoga bir din değildir. Aslında, Yoga tarihinin bu kadar eskiye dayanması da Yoga’nın bir din olmadığının en kesin kanıtıdır. Çünkü Yoga, bilinen tüm din-lerden (Hinduizm dahil) daha önce başla-mış bir felsefedir.

Pekİ, YOGA tAM OlArAk nedİr?Yoga sözcüğü, Sanskrit dilinde “yuj” sözcü-ğünden türemiştir ve birleşmek, bağlamak, bir araya getirmek anlamına gelir. Yoga bi-linenin aksine bir din değildir, hiçbir dinsel unsuru konu edinmeyen, ruhsal ve fiziksel öze dönüşü sağlayan, çeşitli trans hallerinin olduğu bir nefes denetleme sistemidir.

YOGA’nın bİlİnen en Genel fAYdAlArıYoga kronikleşen ağrıları azaltır.Ruh, be-den ve akıl birliğinin dengeli bir hal alma-sını sağlar.Yoga’da uygulanan nefes alma teknikleri akciğerleri genişletir. Depresyon ve yoğun mutsuzluk, endişe vs. halleri üze-rinde antidepresanlara göre daha büyük bir etkisi vardır. Uyku kalitesini arttırır, gün-lük duruşları büyük ölçüde düzeltir. Bağı-

şıklık sistemini güçlendirir, gribe dayanık-lılıgı arttırır, el göz koordinasyonunu kuv-vetlendirir. Yoga yapanların yapmayanlara oranla daha geç yaşlandığı ve daha uzun yaşadığı öngörülür.

YOGA felSefeSİ nedİr?Yoga-Sutra’da anlatılana göre orijinal Yoga’nın, sekiz basamağı şunlardır;Yama: Ahlaksal kurallara uymayı öğre-tir. Şiddeti, hırsızlığı, açgözlülüğü, kişinin kendi nefsine hakim olamayışını yasaklar.Niyama: Öz disiplini öğretir. Saflığı, sade-liği ve çalışmayı hedefler. Asana: Belirli pozisyonlardaki vücut eg-zersizleridir.Pranayama: Belirli ritimlerde nefes alıp vermeyi öğretir. Pratyahara: Duyguları kontrol etmeyi sağ-lar. Dharana: Belli bir fikir üzerinde konsantre olmayı öğretir. Dhayana: Meditasyon çalışmalarıdır. Samadhi: Meditasyonun ulaşacağı son he-def olup; beden ve duyular dinlenirken, ak-lın ve ruhun uyanık kalması, üstün bilince erişme halidir.

YOGA Çeşİtlerİ nelerdİr?Hatha Yoga: Fiziksel hareketler ve duruşlar, nefes alma teknikleri bu çeşide girmektedir.Raja Yoga: Aynı zamanda “Asil Yol” da denmektedir. Egzersiz ve nefes alma tek-niklerini, meditasyon ile birleştirip ortaya başarılı bir insan çıkarmayı amaçlar.Jnana Yoga: Bilgeliğe uzanan yol, en zor yol olarak kabul edilir.Bhakti Yoga: Tanrı kavramı üzerinden yola

66 KIŞ 2010

çıkıp, ileri derecede konsantre olup kişinin kendini tamamen o işe adamasını ön gören Yoga çeşididir.Karma Yoga: Bu Yoga çeşidinde bütün hareketler aklın kişisel bir tanrı kavramına uyarlanmasıyla yapılmaktadır.Tantra Yoga: Görünmeyen bilinci belirli kelimeler, diyagramlar ve hareketlerle açık-lamaya çalışır. Fiziksel ve ruhsal bedenle-rin birleşimini göstermek için kullandık-ları diyagramlardan biri üst üste konmuş iki üçgendir. Aşağıya bakan üçgen fiziksel alemi ve kadını, yukarı doğru bakan üçgen ise ruhsal alemi ve enerjiyi sembolize eder.

HAtHA YOGATürkiye’de ve batıda da en yaygın olarak uygulanan Yoga şekli budur. Ağırlıklı ola-rak nefes alma tekniklerini ve jimnastik hareketlerini içerir ve Yoga’nın ilk aşaması olarak görülür.• Sanskrit dilinde “Ha” sözcüğü hem olumlu akım (pozitif), hem de güneş, “Tha” söz-cüğü ise olumsuz akım (negatif) ve ay an-lamına gelmektedir. “Hatha Yoga” bu iki

kalacak şekilde sırt içe ve dışa doğru ya-vaşça hareket ettirilir.

Dağ duruşu (tadasana): Doğru duruşu ve dengeyi sağlar. Ayakta, dik durarak yapı-lan bir duruştur. Ayaklar kapalı olacak şe-kilde bir çok esneme hareketlerinden oluş-maktadır.

Öne uzanma ve esneme (uttanasana): Sırtın ve bacakların esnemesini, boynun ve kalbin rahatlamasını, vücudun ve aklın nefes almasını sağlar. Değişik pozisyonlar-dan oluşmaktadır.

Üçgen duruşu (trikonasana): Sırtı esnet-meye ve gövdenin açılmasına yarar. Den-geyi ve konsantrasyonu arttırır.

Savaşçı duruşu (virabhadrasana): Bacakları ve kolları güçlendirir. Dengeyi ve konsantras-yonu arttırır ve kendine güveni sağlar.

Kobra duruşu (bhujangasana): Sırtın es-netilmesini sağlar. Kolları ve sırtı güçlen-dirir ve göğüs kafesini açar.

Ceset pozisyonu (savasana): Vücudu ve zihni dinlendirip tazeler. Stres ve gergin-liği ortadan kaldırır.

nOtlArABD’de 15 milyon insan Yoga yapıyor ve bu oran her sene %20 ile 25 arası artış gös-teriyor.

Yoganın depresyon ve yoğun mutsuzluk, endişe vs.halleri üzerinde antidepresanlara göre daha büyük bir etkisi vardır.

Yoga yapanların yapmayanlara oranla daha geç yaşlandığı ve daha uzun yaşadığı öngörülür.

Türkiye’de ve batıda en yaygın olarak uy-gulanan Yoga şekli “Hatha Yoga”dır.

akımın ya da enerjinin uyumlu birleşimi anlamak amacıyla verilmiş bir addır. Yo-gilere göre insanın sağlığı bu iki enerjinin bedende dengeli bir biçimde seyrine, dola-şımına dayanır. Bu enerjilerden biri denge-sini yitirdiğinde bir hastalığın belireceğine inanılır. Hatha Yoga sağlıklı yaşamın yo-lunu gösteren bir yöntemdir

Hatha Yoga çalışmaları 3 temel temrin üzerinde durur; Pranayama (nefes egzersiz-leri), Asana (Yoga postürleri) ve meditasyon.

teMel duruşlAr nelerdİr?Oturma pozisyonu (sukhasana): Eller diz-lerin üzerinde sırt dik olacak şekilde bağdaş kurulup oturulur. Doğru nefes alıp verme-nizi ve vücudunuzu tanımanızı sağlar.• Köpek ve kedi: Bu pozisyon omuriliğin es-nekliğini arttırmak içindir. Birbirini takip eden iki pozisyondur. Eller ve dizler yerde

YOGA bİlİnenİn AkSİne bİr dİn değİldİr. ASlındA, YOGA tArİHİnİn bu kAdAr eSkİYe dAYAnMASı dA YOGA’nın bİr dİn OlMAdığının en keSİn kAnıtıdır. Çünkü YOGA, bİlİnen tüM dİnlerden (HİnduİzM dAHİl) dAHA önce bAşlAMış bİr felSefedİr.

KIŞ 2010 67

uzakdoğu sporları

YOGAnın dePreSYOn ve YOğun MutSuzluk, endİşe vS. HAllerİ üzerİnde AntİdePreSAnlArA Göre dAHA büYük bİr etkİSİ vArdır.

Page 41: Athletics 2010 Kış

Boğaziçi Üniversitesi Bayan Tenis Takımı geçtiğimiz yıl elde ettiği sonuçlarla okulun en başarılı takımları arasına girdi. 2009 Türkiye Üniversitelerarası Tenis Turnuvası’nda ikincilik elde eden takım bu yıl çok daha iddialı.

Ü niversitelerarası Tenis Turnuvası geçtiğimiz sene 31 Mart - 5 Nisan 2009 tarihleri arasında Antalya’da Kaya Belek Otel kortlarında düzenlendi. Organizas-

yona çok sayıda okuldan takımlar katıldı. Erkeklerde 51 farklı üniversitenin tenis takımları yarışırken, bayanlarda bu sayı 41 idi. Takımlar; A, B ve C olmak üzere 3 ayrı kategoride yarıştı-lar. Bir önceki sene büyük bir başarı göstererek A kategorisine çıkmış olan Bayan Tenis Takımımız bu turnuvada daha da bü-

yük başarı gösterip A grubunda final oynamıştır. Özge Ata-lay, Yasemin Kalender ve Duygu Düşünceli adlı oyunculardan oluşan takımımız Ege Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversi-tesi ve Galatasaray Üniversitesi takımlarını mağlup ederek fi-nale yükselmiş, finalde Marmara Üniversitesi’ne yenilerek 2. sırayı elde etmiştir. Takımımızı, 1 hafta boyunca süren yorucu turnuvayı, bir kişi eksik olmalarına rağmen, başarıyla tamam-ladıklarından dolayı kutluyoruz.

68 KIŞ 2010

takımlar

Kortlardan YüKselen IşIKTENİS

Page 42: Athletics 2010 Kış

moda

Spor yapmanın mutluluğumuza olan katkısını biyolojik ve

psikolojik anlamda önemsemeliyiz. Peki ya bizi spor

yapmaya iten etkenlere ne

demeli? Bunlardan biri hiç kuşkusuz

spor kıyafetler.

B ayanlar 80’lerden çıkmış görünebilirsiniz ama spor yaparken giyebileceğiniz

en uygun kombinasyon penye tişört ve tayt. Erkekler için böyle bir du-

rum söz konusu değil çünkü onlar hızlı değişen modadan nasibini bayanlar

kadar almıyor.

KIŞ 2010 69

EKİN YALÇIN

Page 43: Athletics 2010 Kış

Bugünün teknoloji yenilikleri sayesinde performansı arttıran, antrenmanı kolay-laştıran çeşitli özelliklerde spor kıyafet-leri üretiliyor. Ancak annelerimiz hala bizi sentetik giysilere karşı uyarmakta. Aslında bu son teknoloji ürünü kumaş-lar hem daha fazla nefes aldırıyorlar, hem de şekillerini doğal kumaşların ak-sine daha uzun süre koruyabiliyorlar. Pa-muklu kumaşlar da teri gösterme, geç kuruma nedeniyle ciltte tahrişe neden olmak gibi eksi yönleriyle teknolojiye rakip olamıyorlar. Spor yaparken giyeceği-niz giysileri seçerken Nike’ın Dri-FIT ya da

70 KIŞ 2010

moda

Adidas’ın ClimaCool serisinde olduğu gibi nefes alabilme özelliği olan sentetik ürün-leri tercih edebilirsiniz.

Sporda bayanların doğru sutyenlerini doğru seçmeleri rahatlık açısından önemli. Sporcu sutyenleri egzersiz sırasında rahat bir şekilde hareket edebilmeyi sağlamak için özel olarak dizayn ediliyor. Yanlış sut-yen seçimi sırt ağrılarına neden olabiliyor. Sutyen seçerken yapılan sporun ağırlık de-recesini de göz önünde bulundurmalı. Ör-neğin koşu, basketbol, voleybol, binicilik

gibi sporlar için yüksek korumalı sporcu sut-yenleri kullanmak gerekiyor.

Özellikle spor kıyafetlerini denemeden almayın. Vücut şeklinize uygun giysileri tercih etmeniz egzersiz yaptığınız sürece rahat etmenizi sağlayacak ve spor perfor-mansınızı arttıracaktır.

Gerçek anlamda spor yapmak isteyen kimse spor yaparken acaba bir yerim açıldı mı, vücudum kötü görünüyor mu gibi so-ruları aklında barındırmamalı.

Ayaklarınızı yaptığınız spora uygun bir ayakkabı ile desteklemelisiniz. Yanlış ayak-kabı seçimi hem ayak sağlığınıza zarar verir ve kalça, diz eklemlerinde problemlere yol açar. Spor yaparken ayakkabıları çorapsız giymemelisiniz.

Yaptığınız spor hayatınızı şenlendirir-ken siz de spor hayatınızı renklendirebilir, kendi spor stilinizi yaratabilirsiniz. Böyle-likle spordan daha yüksek verim alırsınız.

Sadece spor yaparken değil, günlük ha-yatımızda da en çok giydiğimiz bu tarz kı-yafetler genç ruhumuzun üzerindeki genç izi. Sporla kalmanız dileğiyle!

Gerçek anlamda spor yaPmak İSteyen kİmSe SPor yaParken acaBa Bİr yerİm açIldI mI, vücudum kötü görünüyor mu gİBİ SorularI aklInda BarIndIrmamalI.

KIŞ 2010 71

Page 44: Athletics 2010 Kış

lendirerek gerçekleştirmektedirler. Bu sa-yede vücut direnci artmakta, böylelikle enfeksiyonlara yakalanma riski azalmakta, eğer hastalık oluşmuşsa da daha kısa sürede atlatılmasını sağlanmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kış ayla-rında vücut direncindeki azalmaya dikkat çekerek antioksidan etkiye sahip olduk-larından A, C, E vitaminlerinin, selen-yum, çinko, magnezyum gibi mineralle-rin, omega - 3 ve omega - 9 yağ asitlerinin alımını artırmayı önermektedir.

Tabi bu öğelerin besinlerden doğal ola-rak alınması gerekmektedir. Aksi takdirde hekim kontrolünde olmadan preparat kul-lanımı kansızlık, şiddetli baş ağrısı, sinir-lilik, saç dökülmesi ve bulantı gibi birçok yan etkiye yol açabilmektedir.

Günlerin kısalması, havaların serinlemesi ve sık yağan yağmurlar ile birlikte fizik-sel aktivite de azalmaktadır. Örnek olarak Türkiye’de, uzmanların önerdiği oranlarda spor yapan bayanlar %5’lik bir kesimi kap-samaktadır. Bunun yanında teknolojik ge-lişmeler de insanları hareketsizliğe itmekte-dir. Son yapılan bilimsel çalışmalar ışığında insanların besin alımlarının %1 oranında arttığı, enerji harcamalarının ise %13 azal-dığı saptanmıştır. Bu durum da şişmanlık problemini ortaya çıkarmaktadır.

Spor ile birlikte lif li besinlerin tüketimi-nin de azalması sonucu pek çok rahatsızlık kendini göstermektedir. Bu nedenle son-bahar ve kış mevsiminin vazgeçilmez yi-yeceklerinden olan kurubaklagillerin, ke-pekli tahılların ve özellikle C vitamini zen-gin sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık verilmelidir.

Spor ile birlikte lif li besinlerin tüketi-minin de azalması sonucu kabızlık sorunu kendini göstermektedir. Bu nedenle son-bahar ve kış mevsiminin vazgeçilmez yi-yeceklerinden biri olan kurubaklagille-rin, kepekli tahılların (esmer ekmek, bul-gur, kepekli makarna / pirinç / erişte / un) ve özellikle C vitamini yönünden zengin sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık ve-rilmelidir. Günde 10 - 14 bardak su içilmesi de kabızlığı önlemeye yardımcı olacaktır. Kuşburnu, ıhlamur, adaçayı, zencefil, re-zene, anason, kekik otu gibi bitki çaylarının da yaygın görünen kış hastalıklarına karşı olumlu etkileri bulunmaktadır.

Dikkat edilecek diğer noktalar şöyle sı-ralanabilir:

• Sonbaharda güneş yüzünü daha az gös-terdiğinden, D vitamini gereksinmesini karşılamakta sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu nedenle havanın güneşli olduğu günlerde

sağlık

Dengeli ve düzenli beslenme, sağlıklı yaşam için ne kadar önemli olursa olsun üniversite gençliğinin ihmal ettiği, hatta pek önemsemediği konuların başında geliyor. Sağlığa her zamankinden fazla dikkat etmemizi gerektiren bu kış günlerinde nasıl bir beslenme programımız olmalı?

M.Turgay Köse (UZMAN DİYETİSYEN)

lerini yerine getirme hevesine kapılabilir. Bu dönemde yanlış uygulanan zayıf lama diyetleri yetersiz ve dengesiz beslenme ne-denidir.

Sonbahar mevsiminin etkisini yitirmeye başladığı günlerde hava sıcaklığının azal-masıyla birlikte grip, soğuk algınlığı, bron-şit gibi pek çok hastalık pusuda beklemek-tedir. Bu durumda sonbaharı sağlıklı geçir-mek için bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekmektedir. Güçlü bir savunma meka-nizmasının temelinde ise yeterli ve dengeli beslenme yer almaktadır.

Antioksidanlar, hücrelerdeki oksitlen-meyi önleyen maddeler olarak nitelendiri-lirler. Bunu vücuttaki bazı enzimleri artı-rıp, savunma mekanizmasını daha da güç-

Tek Tİp beSlenerek, Süreklİ öğün aTlayarak, bİr beSİnDen fazla mİkTarDa yİyerek SağlIklI kalabİlmek pek mümkün DeğİlDİr. beSİn çeşİTlİlİğİne önem verİlmelİDİr.

B eslenme, pek çok insan tarafından sadece karın doyurmak, canın is-tediği besinleri yemek, içmek şek-

linde bilinmektedir. Halbuki vücudun ihti-yaç duyduğu enerjinin ve 50’ye yakın türde besin öğesinin, yeterli ve dengeli bir şe-kilde besinler yolu ile alınması gerekmek-tedir. Beslenmede, besinlerin içerdiği pro-tein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri büyük önem taşımaktadır. Tek tip besle-nerek, sürekli öğün atlayarak, bir besinden fazla miktarda yiyerek sağlıklı kalabilmek pek mümkün değildir. Besin çeşitliliğine önem verilmelidir.

Üniversite çağındaki gençler kendilerini televizyon, gazete ve dergilerde gördüğü ki-şilere benzetme özlemi içinde onların öğüt-

KIŞ AYLARINDA BESLENME

DİYETİSYENDEN ÖNERİLER

1977 İstanbul doğumlu Köse, ilk ve ortaöğrenimini aynı şehirde tamamladıktan sonra Hacettepe

Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden 2001 yılında derece ile mezun oldu. Köse, hem bireysel

hem de kurumsal anlamda beslenme danışmanlığı ve eğitimi çalışmalarını 2004’ten beri kurucusu olduğu

Etik Diyet Danışmanlık’ta sürdürmektedir.

72 KIŞ 2010 KIŞ 2010 73

Page 45: Athletics 2010 Kış

20 dakika kadar güneş ışığından direkt ola-rak yararlanılmalı ve haftada en az 2 kere balık yenilmesine özen gösterilmelidir.

• Kızartma işlemlerinden kaçınmalı; haş-

lama, ızgara, buğulama, buharda veya fı-rında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.

• Sık aralıklarla, azar azar beslenmek bü-yük önem taşımaktadır. Böylelikle bir son-

raki öğünde hem yavaş hem de az yemek yenilmesi söz konusu olmaktadır.

• Sonbaharda vücudumuz ısı değişikli-ğine uyum sağlayabilmek adına harcadığı enerjiyi düşürür. Azalan fiziksel aktivite de hesaba alınırsa; yağ ve şeker tüketimi de kısıtlanmalıdır.

• Yemekler zaten yağ ile pişirilmektedir. Et, süt, yoğurt, peynir, yumurta ve yağlı tohumların içerisinde de yağ bulunmakta-dır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; besinler kızartılmadan pişirilmeli, ekmeğe yağ sürülmemeli, zeytinyağı da olsa aşırı miktarda kullanılmamalıdır. Sonuçta 1 gram yağ 9 kkal. enerji vermektedir.

• Şeker açısından durumu değerlen-dirirsek; bazı şekerler besinlerde doğal olarak bulunurlar (meyvelerdeki fruktoz, sütteki laktoz, tahıllardaki nişasta gibi). Bazıları ise sonradan ilave edilirler (sofra şekeri ve şeker içeren besinler). Dengeli beslenme çerçevesinde şeker ihtiyacı be-sinlerden doğal olarak karşılanmaktadır. O halde tatlı tüketiminden kaçınmak, yenildiği takdirde tüketim sıklığına ve miktarına dikkat etmek, lokma ve tu-lumba gibi şerbetli tatlılar yerine; sütlü, meyveli veya light tatlıları tercih etmek daha sağlıklı olacaktır.

• Tüm bu ilkelere ilave olarak mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Dünya Sağlık Ör-gütü (WHO) en çok tempolu yürümeyi önermektedir. Bunun dışında; bisiklete binme, yüzme, tenis, dans, aerobik, jim-nastik tarzı kalbi çalıştıran sporlar da uy-gun görülmektedir. Haftanın 3 - 4 günü 30 - 45 dakika kadar egzersiz yapılması sayısız fayda sağlayacaktır. Amaç; meta-bolizma hızını düşürmemek, sonbahar ve ardından gelecek kış aylarını kilo alma-dan geçirmek ve sağlıklı bir yaşam sür-dürmektir.

Sonbahar ve kIş mevSİmİnİn vazgeçİlmez yİyeceklerİnDen olan kurubaklagİllerİn, kepeklİ TahIllarIn ve özellİkle c vİTamİnİ yönünDen zengİn Sebze ve meyvelerİn TükeTİmİne ağIrlIk verİlmelİDİr.

sağlık

74 KIŞ 2010

Page 46: Athletics 2010 Kış

değerlendirme

Yeni yılın şu ilk günlerde gelin hep birlikte geçtiğimiz yılda yıl spor dünyasında neler olmuş bir hatırlayalım. İşte branşlara göre spor dünyasının 2009 raporu.

KIŞ 2010 75

2009’un ArdındAnBatuhan avcı

5.kez şampiyon oldu.• Türkiye Beko Basketbol Ligi’nde 2-0’dan sonra 4 maç üst üste kazanan Efes Pilsen şampiyonluğa ulaştı.

Boks• David Haye Nikolai Valuev’i yenerek Dünya Ağırsıklet Şampiyonu ünvanını kazandı.

FutBol

• Roma’da Manchester United’ı 2-0 yenen Barcelona Avrupa’nın en büyüğü olduğunu kanıtladı.• İstanbul Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın ev sahipliğini yaptığı UEFA Kupası’nı Werder Bremen’i 2-1 yenen Shaktar Donetsk kazandı.• Turkcell Süper Lig’de ve Fortis Türkiye Kupası’nda büyük bir azimle mücadele eden Beşiktaş iki kupada da şampiyonluğa ulaştı.

kayak• 2-15 Şubat arasında Fransa’da gerçekle-şen Dünya Kayak Şampiyonası’nda toplam 6 madalya alan İsviçre damgasını vurdu. İsviçre’yi 5 madalya alan Avusturya ve 3 madalya alan ABD takip etti.

HentBol• Hırvatistan’da düzenlen Dünya Hentbol Şampiyonası’nda ev sahibi Hırvatistan’ı 24-19 yenen Fransa şampiyon oldu.

VoleyBol• Avrupa Erkekler Şampiyonası Türkiye’de İzmir ve İstanbul’da gerçekleşti. Polonya finalde Fransa’yı 3-1 yenerek şampiyon oldu.

Eskrİm• Türkiye Ekim ayında Dünya Eskrim Şampiyonası’na ev sahipliği yaptı.

YüzmE• İtalya’nın Roma şehrinde gerçekleşen Dünya Yüzme Şampiyonası’nda Micheal Phelps önderliğindeki ABD 22 madalya kazanarak şampiyonluğa damgasını vuran ülke oldu.• Türkiye Aralık ayında Abdi İpekçi Spor Salonu’nu, 7 trilyonluk bir proje ile yüzme platformuna dönüştürerek Avrupa Kısa Kul-var Yüzme Şampiyonası’na ev sahipliği yaptı.

TEnİs• Roger Federer Wimbledon tarihinin en uzun maçında Andy Roddick’i 3-2 yenerek Pete Sampras’a ait olan en çok Grand Slam kazanan oyuncu unvanını ele geçirdi.

moTor sporları

• Formula 1’de şampiyonluğa Brawn GP’den Jenson Button ulaşırken, Dünya Ralli Şampiyonası’nda Citroen’den Sebastien Loeb şampiyon oldu.

amErİkan FuTbolu• NFL Şampiyonluğunu Super Bowl XLIII maçında Arizona Cardinals’ı yenen Pittsburgh Steelers kazandı.• 2009 Türkiye Profesyonel Amerikan Fut-bolu Ligi’nde Vefa Stadı’nda taraftarlarının da desteğiyle İstanbul AFK’yı yenen Boğa-ziçi Sultans şampiyon oldu.

aTlETİzm

• Berlin’de düzenlenen 2009 Dünya Atle-tizm Şampiyonası’na 22 madalya alan ABD’den 100 ve 200 metre branşlarında inanılmaz dünya rekorlarına imza atan Usain Bolt ve bayan olup olmadığı konu-sunda testlere tabi tutulan Caster Semenya damgasını vurdu.• Türkiye’nin önemli atletlerinden olan Sü-reyya Ayhan doping nedeniyle atletizm mü-sabakalarından ömür boyu men edildi.

BasketBol• Michigan State’i yenen North Carolina beşinci NCAA şampiyonluğunu kazandı.• Orlando Magic’i 4-1’lik skorla geçen LA Lakers NBA Şampiyonu oldu. Kobe Bryant kariyerindeki ilk MVP ödülünü kazandı.• Berlin’de gerçekleşen Euroleague Finali’nde 2008 şampiyonu CSKA Moskova’yı 73-71 yenen Panathinaikos

Page 47: Athletics 2010 Kış

KIŞ 2010 77

Her ne kadar kişiden kişiye değişkenlik gösterse de çoğunluğun üzerinde hemfikir olduğu bazı sporcular var ki başarıları veya başka nitelikleriyle girdikleri en’ler kategorisinden bahsetmeden geçmek onlara haksızlık olur. İşte ATHLETICS’in gözünden, en çok kazananından en güzeline sporun en’leri...

LİmİtLerİ zorLayanLar

MEHMET KARACA

Tiger Woods Dünyanın 1 numaralı golf oyuncusu aynı zamanda yıllık 100 milyon dolara yaklaşan geliriyle dünyanın en çok kazanan sporcusu konumunda. Woods aynı zamanda golf

tarihinde bir masters turnuvası kazanan ilk siyahi sporcu.Kariyeri boyunca 71 golf turnuvası kazanan Woods adını reklam kampanyaları ve yardım organizasyonlarıyla da sıkça duyuruyor.

Oscar De La HoyaMeksika asıllı Amerikan boksör yılda kazandığı 43 milyon dolarla liste-mizde ikinci sırada. 35 Yaşındaki boksörün 18 yaşından bu yana profes-yonel boks kariyerinden kazandığı para 612 milyon dolara yakın. 1992 Barselona olimpiyatlarında kariyerinin tek olimpiyat şampiyonluğunu ya-şayan De La Hoya 14 Nisan 2009 tarihinde profesyonel boks kariyerine son verdi.

Phil MickelsonAmerikalı golf oyuncusu kariyerinde toplam 37 turnuvadan zaferle ayrıldı. Yıllık

kazancı yaklaşık 42.2 milyon dolar. “Solak” lakabıyla tanınan oyuncu normalde sağ elini kullan-masına rağmen babasını aynada taklit ederken kazandığı stille topa bir solak gibi vurmakta.

eğlence

Aditya ‘Romeo’ DevDünyanın en kısa sporcusu olan Aditya Dev sadece 84 cm uzun-luğunda. Cücelik hastası olan Aditya buna rağmen vücut ge-liştirme sporunu yaparak dünyanın en kısa sporcusu ünvanının da haklı sahibi durumunda. Aditya Dev aynı zamanda ülkesi Hindistan’da yaptığı dans şovlarıyla da tanınmakta.

Eddie Gaedel 1.09 boyundaki beyzbol oyun-cusu listemizde ikinci sırada. Gaedel lig kariyeri boyunca sa-dece bir vuruş için sahaya çık-masına rağmen daha sonra uzun yıllar takımının tanı-tım kampanyalarında yer aldı. Amerika’da tüm profesyonel liglerde forma giyen en kısa sporcu olan Gaedel kısa kariye-rine rağmen boyun spor için en-gel olmadığını göstermiş oldu

Henry “Braces” Franklyn1.12 boyunda olan Henry Franklyn aynı zamanda tarihin en kısa buz hokeyi kalecisi. Siyahi oyuncuların da buz hokeyi oyna-masının öncülerinden olan Henry sporcu kişiliğinin yanında önemli bir tarihi figür.

Dimitrios Loundras11 yaşındayken 1896 Atina olimpiyatlarına katıla-rak tarihin en genç sporcusu ünvanını kazandı. Yu-nan sporcu o olimpiyatlarda üçüncü olup, bronz ma-dalya kazanan Yunan jimnastik takımının da bir üye-

siydi. Ne var ki zaten o sene yarışmaya 3 ülke katıl-mıştı. Milli bir sporcu olmasının yanı sıra Dimitrios ülkesine iki dünya savaşında da hizmet etmiş hatta İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra amiralliğe terfi etmiş bir askerdir.

Sonja Henie 12 yaşındayken katıldığı 1924 kış oyunla-rına katılarak listemizde ikinci sırada. Yak-laşık 10 yıl artistik buz pateni sporunu do-mine etti. 1927-1936 yılları arasında tam 10 kez üst üste dünya şampiyonu oldu Bu per-formansı onu branşında tarihin en başarı-lısı yaptı. Başarılarla dolu kariyeri boyunca Sonja aynı zamanda Hollywood’un en çok kazanan bayan oyuncularındandı.

Tom Daleyİngiliz tramplenden atlama sporcusu Tom Daley 21 Mayıs 1994 doğumlu!! 14 ya-şındayken 2008 Pekin oyunlarına katıldı. Genç sporcu yaşına rağmen uzun ve ba-şarılı bir kariyere sahip. Time dergisi tarafından “İzlenmesi gereken 100 sporcu” listesine de seçildi.

EnlerİSporun

Page 48: Athletics 2010 Kış

78 KIŞ 2010

eğlence

Oscar Swahn72 yaşında olimpiyata (1920 Yaz Olimpiyatı) katılarak kırılması zor bir rekora imza attı. 1908 ve 1912 oyunlarında atıcılık alanında altın madalyalar kazandı. 1912’deki perfor-mansıyla madalya kazanan en yaşlı sporcu da olan İsveçli sporcu son iki olimpiyatına takım arkadaşı olarak oğluyla katılmıştır.

Hiroshi Hoketsu2008 Pekin oyunlarına katıldığında 67 yaşındaydı. Daha önce 1988 Seul oyunlarına atının rahatsızlığı yüzünden katılamayan Japon binici Pekin’de de 37. olarak pek ba-şarı gösteremese de yaşıyla adını unutulmaz arasına yaz-dırdı.

Gordie Howe Son maçına 52 yaşında çıkarak aynı zamanda bir NHL rekoru kıran Howe bu performan-sıyla listemizde de 3. Sırada Tarihin en iyi hokeycilerinden biri olarak gösterilen Howe NHL’de en fazla sezon ve maç oynama rekorlarının da aralarında bulunduğu 11 rekorun sahibi. 9 numaralı forması Detroit Red Wings tarafından emekli edilmiştir.

Muhammed Ali3 kez Dünya Ağır Siklet Boks şampiyonu olan Muhammed Ali tarihin en iyi boksörü olarak gösteriliyor. Hızlı ayakları, atletizmi ve “Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım” şeklinde anlat-tığı stili onu boks dünyasının unutulmazları arasına soktu. Ünlü boksör Vietnam Savaşı’na katılmayı redderek ve devamındaki olaylarla da sansasyon yaratmıştı. Muhammed Ali, kendi-sine bu konuda verilen cezalara rağmen kararından vaz geçmedi; böylelikle çağdaşlarına ilham kaynağı olurken sadece başarılarıyla değil politik duruşuyla da tarihe adını yazdırmış oldu.

MaradonaTarihin en iyi futbolcusu olarak gösterilen Maradona 2000 yılında Pele ile paylaştığı asrın futbolcusu ödülüyle başarısını tescilledi. Futbol kariyeri başarılarla dolu olan Maradona’nın adı aldığı ku-palar ve attığı goller kadar, aldığı doping ve uyuşturucu ceza-larıyla da anıldı. Yoksul bir ailede doğup dünyanın zirvesine uzanan kariyeri pek çoklarına ilham olurken o vatandaşı Lionel Messi’yi varisi ilan etti bile. Takımını şampiyonluğa taşıdığı 1986 Dünya Kupası yarı finalinde 6 İngiliz oyuncuyu çalımlayarak asrın golünü attı. Sonraki golünü ise kendi deyimiyle “Tanrı’nın eli”yle attı.

Micheal Jordan Yaptığı sporda en iyi olduğu bu kadar tartışılmayan bir oyuncu yoktur herhalde. Majesteleri Michael Jordan kuşkusuz basketbolu tarihte en iyi oynayan oyuncuydu. Atletizmi ve yetenekleri elbette en üst düzeydeydi ancak onu diğerlerinden farklı kılan kaybetmeye tahammül edemeyen yapısıydı. 6 NBA 1 NCAA 2 Olimpiyat şampiyonluğu yaşadı 5 kez NBA en değerli oyuncu, 6 kez NBA finalleri en de-ğerli oyuncusu ödülünü kazandı. Çeşitli sebeplerle iki kez(1993 ve 1998 yıllarında) emekliliğini açıklamasına rağmen oyuna olan tutkusu onu 1995 ve 2001 yıllarında basketbola geri dönmeye zorladı. Günümüz basketbol yıldızlarının “Yeni Jordan” ol-mak için mücadele ettiğini düşünürsek basketbol dünyasında nasıl bir fenomen olduğunu daha rahat anlarız. Jordan bu başarılı kariyeri, Nike’ın adına yarattığı marka, Looney Tunes karakterlerini kurtardığı sinema filmi Space Jam gibi pek çok projeyle dünyada en çok tanı-nan sporcu.

David BeckhamEski İngiltere Milli takımı kaptanı başarılı futbol kariyeri kadar özel hayatıyla da hep ön planda oldu. Dünyada popülaritesi ile bir tür marka, moda ikonu haline geldi. Beckham, kariyerine Manchester United’te başladı, 1992’de 17 yaşında pro-

fesyonel futbolcu oldu. Onun zamanında 6 defa Premier Lig, 2 defa FA Cup ve1999 yılında Şampiyonlar Ligi kazanıldı. Daha sonra Manchester United’tan

Real Madrid C.F.’ye geçti, orada 4 sezon oynadı Bu kulüpte ilk İspanya Ligi şam-piyonluğunu yaşadı.Ocak 2007’de tüm dünyayı şaşırtan bir kararla MLS takımı Los

Angeles Galaxy’ye transfer oldu. Daha sonra Ocak 2009’da AC Milan’a kiralanarak Avrupa kariyerine devam etti.Eşi eski Spice Girls üyesi Victoria Beckham’la dünyanın en konuşulan çiftlerinden biridir.

Fernando Alonso2005 ve 2006 sezonlarında iki kez üst üste Formula 1 dünya şampiyonu olan “El Nano” lakaplı İspanyol pilot genç yaşında yakaladığı başa-rılarla adından söz ettirdi. İlk şampiyonluğunu 24 yaş 58 günlükken kazanan Alonso Formula 1 tarihinin en genç şampiyonu oldu. For-mula 1’de pol pozisyonu alan, yarış kazanan ve üst üste 2 kere şampi-yon olan en genç isimdir.Fakat geçtiğimiz yıl bu rekorlar Sebastian Vettel tarafından kırılmıştır. Halen Renault F1 takımıyla söz-leşmesi olan İspanyol pilot 2010’dan itibaren Ferrari adına yarışacak.

Andy RoddickDünya klasmanında 6. Sırada bulunan Amerikalı raket, attığı sert ve isabetli servislerle tanınmaktadır. Bir ma-çında 155mph (yaklaşık 249 km/s) hızla attığı servisle Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiştir.2003’te dünya klasmanında 1 numaraya kadar yükselmiştir. Ka-riyerinde bir Grand Slam şampiyonluğu üç Grand Slam ikinciliği bulunmaktadır.

Anna Kournikova28 yaşındaki Rus tenisçi, sahalardaki başarılarının yanı sıra güzel fi-ziği, özel hayatı ve fotomodellik kariyeriyle de dünyanın en çok tanı-nan simalarından biri. Kariyeri boyunca sakatlıklardan çok çeken güzel

sporcu şu an aktif tenisi bırakma noktasına gelmiştir. Partneri Martina Hingis’le çiftlerde dünya klasmanında 1. sıraya kadar yükselmiştir. 2002’de ESPN tarafından en seksi bayan sporcu seçilen Kournikova bizim de listemizde zirvede!

Laure Manadou Halen 400m serbest dünya rekorunu elinde

bulunduran Fransız yüzücü kariyerinde dünya ve Avrupa şampiyonlukları da bulun-durmaktadır. 17 Eylül 2009 tarihinde henüz 22 yaşında olmasına rağmen profes-yonel kariyerine nokta koymuştur. Erkek arkadaşıyla kavgalı yarıştığı 2007 Avrupa şampiyonasında 4 madalya kazandığı gün internete düşen uygunsuz fotoğrafları o günlerde onu magazin basınının zirvesine çıkarmıştı.

Niki GudexDünyaca ünlü Avusturalyalı bisikletçi sporcu kişiliğinin yanında foto-modellik ve grafik tasarımcılığı da yapıyor. 2002-2007 yılları arası 6 sene üst üste FHM dergisi tarafından en seksi 100 bayan listesinde yer aldı. Ünlü dağ bisikletçisi kariyerinde pek çok şampiyonluk başarısı bulundurmaktadır.

Page 49: Athletics 2010 Kış

eğlence

Spor bilginize güveniyorsanız buraya! Ödüllü testin doğru cevaplarını [email protected]’ye ilk gönderen siz olun, spor bilginizle sürpriz ödülü siz kazanın. İşte ödüllü sorular…

ÖDÜLLÜ TEST1996’da Efes Pilsen takımıyla Koraç Kupası’nı kazanan 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda milli takımımızı Avrupa ikincisi yapan ünlü basketbol koçu kimdir?Aydın Örs Engin Ataman Erman Kunter Oktay Mahmuti

Dünya şampiyonu bilardo oyuncusu Semih Saygıner bilardoya kaç yaşında başlamıştır?7 8 16 13

Geride bıraktığımız Eurobasket 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda milli takımımızın en skorer oyuncusu kimdi?Kerem Tunçeri Hidayet Türkoğlu Ersan İlyasova Ömer Aşık

Teklerde bir Grand Slam’de elemeleri geçip ana turnuvaya kalma başarısı gösteren ilk Türk tenisçi kimdir?İpek Şenoğlu Marcel İlhan Pemra Özgün Çağla Büyükakçay

A milli düzeyde hem futbol hem basketbol milli takımlarında oynama başarısı göstermiş unutulmaz Türk sporcusu kimdir?Ömer Üründül Mehmet Baturalp Efe Aydan Can Bartu

Bayan basketbolumuzda kulüpler bazında ilk Avrupa kupasını kazanan Galatasaray Bayan basketbol takımının kaptanı kimdir?Işıl Alben Yasemen Saylar Melis Dilara Kaya Bahar Çağlar

Türkiye aşağıdaki branşların hangisinde olimpiyat altın madalyası kazanmamıştır?Judo Güreş Halter Boks

2011 Dünya üniversitelerarası kış oyunlarına hangi şehrimiz ev sahipliği yapacaktır?Bolu Ağrı Erzurum Van

NBA’de bir maçta en çok sayı atma rekorunu elinde bulunduran basketbolcu kimdir? Kobe Bryant Allen Iverson Michael Jordan Wilt Chamberlain

1994’te Imola Pisti’nde yaptığı kazayla hayatını kaybeden 3kez dünya şampiyonu olma başarısı göstermiş unutulmaz F1 pilotu kimdir?Alain Prost Eddie Irvine Ayrton Senna Nili Lauda

Halen UEFA asbaşkanlığı görevini yürüten Türkiye futbol Federasyonu onursal başkanı spor yöneticisi kimdir?Levent Bıçakçı Ergun Gürsoy Şenez Erzik Turgay Demirel

Geçen yaz Berlin’de düzenlenen Dünya Atletizm şampiyonasında tek madalyamızı kazanan atletimiz kimdir?Süreyya Ayhan Eşref Apak Melis Karin Mey Elvan Abeylegesse

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

80 KIŞ 2010